İki Gün Bir Değil! (Her Güne 1 Ayet, 1 Hadis)

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Reyyân Kapısı


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“(Allah’ın, cennet karşılığında canlarını ve mallarını satın aldığı kişiler); tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar[1], rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O mü’minleri müjdele!” (Tevbe, 112)


* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir. Bu kapıdan girenler ebediyyen susuzluk hissetmezler…” (Buhârî, Savm, 4; Müslim, Sıyâm, 166; Tirmizî, Savm, 55; Nesâî, Sıyâm, 43; İbn-i Mâce, Sıyâm, 1)


* * *


Bir gün Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
“–Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, «Ey Allah’ın sevgili kulu! Buraya gel, burada hayır ve bereket vardır» diye çağrılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücâhidler cihad kapısından, oruçlular Reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından cennete davet edilirler.”
Her zaman farklı olan Ebû Bekir -radıyallahü anh-, burada da farkını gösterdi ve:
“–Anam babam sana fedâ olsun ey Allah’ın Rasûlü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağrılmaya ihtiyacı yoktur, lâkin bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır?” diye sordu. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“–Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim” buyurdu. (Buhârî, Savm, 4, Cihâd, 37, Bed’u’l-Halk, 9, Ashâbu’n-Nebî, 5; Müslim, Zekât, 85, 86; Tirmizî, Menâkıb 16)


[1] Âyet-i kerimede geçen “es-Sâihûn” oruç tutanlar olduğu gibi, cihad edenler ve yeryüzünde Allah’ın kudretini, güzel eserlerini ve ibret alınacak şeyleri görmek, ilim elde etmek veya gönlünce ibâdet ve tâatını yapabilmek için seyahat edenler mânâsına da gelir.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Oruç Allah ve Rasûlü’nün Muhabbetini Kazandırır

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlar:
“Allah Teâlâ: «İnsanın oruç dışındaki her ameli kendisi içindir. Oruç ise benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim» buyurdu.


Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine hakaret eder ya da çatarsa:
«–Ben oruçluyum» desin. Muhammed’in canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında miskten daha hoştur. Oruçlunun sevineceği iki ân vardır: Bir, iftar ettiği zaman sevinir, bir de Rabbine kavuştuğu zaman orucunun karşılığına sevinir.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

* * *

Hz. Âişe vâlidemize:
“–Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- insanlardan en çok kimi sever?” diye sordular. Âişe -radıyallahü anha-:
“–Fâtıma’yı” dedi.
“–Ya erkeklerden?” denildi. Bu sefer Hz. Âişe -radıyallahü anha-:
“–Onun kocasını” dedi ve çok mühim bir noktaya temas ederek:
“–Bildiğim kadarıyla o, çok oruç tutan ve çok gece namazı kılan bir kişidir” buyurdu. (Tirmizî, Menâkıb, 60/3874)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Oruç Çok Büyük Bir Mânevî Kazanç Kapısıdır


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Allah’a teslim olan erkekler ve Allah’a teslim olan kadınlar, Allah’a iman eden erkekler ve Allah’a iman eden kadınlar, itaate devam eden erkekler ve itaate devam eden kadınlar, sâdık erkekler ve sâdık kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû sahibi erkekler ve huşû sahibi kadınlar, tasadduk eden erkekler ve tasadduk eden kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini muhafaza eden erkekler ve iffetlerini muhafaza eden kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzâb, 35)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“–Cennette birtakım köşkler vardır, dışları içlerinden, içleri de dışlarından görülür” buyurmuştu. Bunu işiten bir bedevi ayağa kalkıp:
“–Bu köşkler kimler içindir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sordu.
Fahr-i Kâinât -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Sözünü güzel ve hoş söyleyen tatlı dilli, yemek yediren, oruca devâm eden, gece herkes uyurken Allah için namaz kılan kimseler içindir!” buyurdu. (Tirmizî, Birr, 53/1984)


* * *

Ebu’d-Derda -radıyallahü anh- diyor ki:
“Üç haslet olmasaydı dünyada kalmak istemezdim:
- Alnımı yere koyarak gece gündüz Yaratan’ıma secde etmek ve bu şekilde ebedî hayatıma hazırlanmak.
- Günün en sıcak anlarında (oruç tutarak) susuzluğa katlanmak.
- Meyvenin iyisi seçildiği gibi sözlerin iyisini seçen kimselerle oturmak.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, II, 11/1193)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Oruçluya İftar Ettirmek

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Dini (âhireti) yalanlayanı gördün mü? İşte o, yetimi itip kakar; Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.” (Mâûn, 1-3)


* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.” (Tirmizî, Savm 82/807; İbn-i Mâce, Sıyâm, 45/1746)


* * *


Sultan III. Mustafa bir Ramazan’da Şeyhülislam Mehmed Emin Efendi konağına iftara gitmişti. Söz esnâsında:
“–Efendi, arada size gelmek isterim amma konağınız pek uzak yerde” dedi. Efendi de:
“–Sâyenizde yakın yerlerde bir ev tedâriki mümkündür, lâkin gördüğünüz gibi şu civar hânelerin hiçbirinde mutfak yoktur” cevâbını verdi. Bu söz Padişah’ın tuhafına gitti:
“–Acâib, bu evlerde yemek pişirmezler mi?” diye sordu. Efendi:
“–Cümlesinin sabah ve akşam yemekleri fakirhâneden gider. Ânın içün buradan ayrılmak istemem” dedi. (Süheyl Ünver, Bir Ramazan Binbir İstanbul, s. 64)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Oruçlunun Duası Geri Çevrilmez

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Kullarım sana beni sorarlarsa, ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit, dua edenin isteğine karşılık veririm. O hâlde (kullarım da) benim dâvetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara, 186)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Oruçlunun duası geri çevrilmez.” (Ahmed, II, 305)


* * *


Ümmü Eymen -radıyallahü anh- Allah’a ve Rasûlü’ne hicret etmek üzere yola çıkmıştı. Oruçluydu. Yanında ne yiyecek ne binek ne de su kabı vardı. Tihâme çöllerinin şiddetli sıcağı altında yol alıyordu. Açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereydi. İftar vakti geldiğinde başının üzerinde bir hışırtı işitti. Başını kaldırdığında beyaz bir iple asılmış bir kova gördü. Kendisi şöyle der:
“–Kovayı aldım, kanıncaya kadar içtim. Ondan sonra artık bir daha susamadım.”
Ümmü Eymen -radıyallahü anh- acaba susar mıyım diye kızgın güneşin altında oruç tutar, Kâ’be’yi tavaf ederdi, ancak yine de susuzluk hissetmezdi. Bu durum ölünceye kadar böyle devam etti. (Abdurrazzak, Musannef, IV, 309; Ebû Nuaym, Hilye, II, 67; İbn-i Hacer, İsabe, VIII, 170; İbn-i Sa‘d, VIII, 224)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
İtikâf

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, itikâfa girip ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.” (Bakara, 125)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Kim Ramazan’da on gün itikâfa girerse, iki hac ve iki umre yapmış gibi olur.” (Taberânî, Kebîr, III, 128/2888; Beyhakî, Şuab, III, 425)

* * *

Ramazan’ın son on günü girince, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, kendini ibadete verir, geceleri ihyâ eder ve âilesini uyandırırdı. Vefat ettiği sene yirmi gün itikâf yaptı. (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 5; İ‘tikâf, 17; Müslim, İ’tikâf, 7; Ebû Dâvûd, Savm, 78)

Abdullah bin Abbâs -radıyallahü anh-, bir gün Efendimiz’in mescidinde itikâfta iken bir kimse yanına gelerek selâm verdi ve oturdu. İbn-i Abbâs -radıyallahü anh-:
“–Kardeşim, seni kederli ve mahzûn görüyorum” dedi ve konuşmaları şöyle devam etti:
“–Evet ey Rasûlullah’ın amca oğlu, kederliyim! Falan şahsın benim üzerimde hakkı var. Fakat şu kabrin sahibi (Allah Rasûlü) hakkı için söylüyorum ki borcumu ödeyemiyorum.”
“–Senin için onunla konuşayım mı?”
“–İstersen konuş.” İbn-i Abbâs -radıyallahü anh- ayakkabılarını giyerek mescidden çıktı. Adam ona:
“–İtikâfta olduğunu unuttun mu, niçin mescidden çıktın?” diye seslendi. İbn-i Abbâs -radıyallahü anh-:
“–Hayır, ben şu kabirde yatan ve henüz aramızdan yeni ayrılmış olan muhterem zâttan işittim ki, (bu esnâda gözlerinden yaşlar akıyordu):
“–Her kim, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılamak için gayret eder ve o işi görürse, bu kendisi için on yıl itikâfta kalmaktan daha hayırlıdır. Hâlbuki bir kimse Allah rızâsı için bir gün itikâfa girse, Cenâb-ı Hak o kimse ile cehennem arasında üç hendek yaratır ki, her bir hendeğin arası, doğu ile batı arası kadar uzaktır.” (Beyhakî, Şuab, III, 424-425. Ayrıca bkz. Heysemî, VIII, 192)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Kadir Gecesi - 1

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur:
“Biz o (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi indirdik. Kadir Gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Rûh o gece Rab’lerinin izniyle her iş için iner de iner. O gece, tâ fecrin doğuşuna kadar tam bir esenlik ve selâmettir.” (Kadîr, 1-5)

* * *

Bir gün Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ashâbına, İsrâiloğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. (Şem’ûn-i Gâzî isimli) bu zât, bin ay Allah yolunda silâh kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibadetle geçirmişti. Müslümanlar hayretler içinde kalarak ona gıpta ettiler. Bunun üzerine Allah Tealâ, ümmet-i Muhammed’e olan lûtuf ve merhametini beyan etmek üzere Kadir Sûresi’ni indirdi. (Bkz. Vâhidî, s. 486)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Kadir Gecesi’ni, fazilet ve kudsiyetine inanarak ve sevâbını yalnız Allah’tan bekleyerek ibadet ve tâatle geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Savm, 6; Müslim, Müsâfirîn, 173-176)
Hadis-i şeriflerde, Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde, son on günündeki tek gecelerde, yirmi dördüncü gecesinde, yirmi yedinci gecesinde, son yedi gecesinde olduğu haber verilmiştir.
Hz. Âişe -radıyallahü anha- der ki: Peygamber Efendimiz’e:
“–Ey Allah’ın Rasûlü! Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl dua edeyim?” diye sordum. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle cevap verdi:
“«Allah’ım! Sen çok affedicisin, kerimsin, affetmeyi seversin; beni affeyle!» diye dua et!” (Tirmizî, Deavât, 84/3513; İbn-i Mâce, Dua, 5)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Kadir Gecesi - 2

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur:
“Hâ-Mîm. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz o (Kur’ân’ı) mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanlara uyarıcı gönderiyorduk. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir…” (Duhân, 1-5)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Ramazan’da Allah’ın öyle bir gecesi vardır ki bin aydan daha hayırlıdır. Kim o gecenin hayrından mahrum kalırsa gerçekten büyük bir kazançtan mahrum kalmış olur».” (Nesâî, Sıyâm, 5; Ahmed, II, 230, 385, 425)

* * *

Peygamber Efendimiz’e ümmetinin ömrü gösterilmişti. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu süreyi, önceki insanların ömrüne nisbetle çok kısa buldu. Ümmetinin, onlar kadar sâlih amel işlemekten mahrum kalacağını düşündü. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ona ve ümmetine, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni lûtfetti. (Muvatta’, İ’tikaf 15)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Ramazan Umresi

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Haccı ve umreyi Allah için tam yapın!..” (Bakara, 196)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır veya benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar.” (Buhârî, Umre, 4; Müslim, Hac, 221)

* * *

Bir kadın gelerek Peygamber Efendimiz’e:
“–Hac için hazırlanmıştım, bir mâni çıktı.” dedi.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- :
“–Ramazan’da umre yap, çünkü o da hac gibidir” buyurdu. (Muvatta’, Hac, 66)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Günahlara Yaklaşmamak

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“…Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.” (En’âm, 151)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Nice oruç tutan insanlar vardır ki, orucundan yanına kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice gece ibadetine kalkan insanlar vardır ki, bu kıyâmından kendisine kalan sadece uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)


* * *

Peygamber Efendimiz’in âzadlısı Ubeyd şöyle anlatır:
İki kadın oruç tutuyorlardı. Öğle üzeri bir kimse gelerek:
“–Yâ Rasûlallah! Şurada iki kadın var, oruç tutuyorlar. Neredeyse susuzluktan ölecekler. (Müsâade buyurursanız oruçlarını bozsunlar)” dedi. Allâh Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ondan yüz çevirdi, cevap vermedi. Gelen kişi:
“–Yâ Nebiyyallâh! Vallâhi neredeyse ölecekler” dedi. Efendimiz:
“–Çağır onları!” buyurdu. Kadınlar geldiler. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir kap istedi. Kadınlardan birine vererek:
“–İçindekileri çıkar!” dedi. Kadın kabın yarısını dolduracak şekilde kan, cerâhat ve et kustu. Diğerine de aynı şekilde emir buyurunca o da kabı dolduruncaya kadar kan ve taze et çıkardı. Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“–Bunlar Allah’ın helâl kıldığı şeylerden kendilerini tuttular, onlara karşı oruçlu oldular, haram kıldığı şeylerle de oruçlarını açtılar. Biri diğerinin yanına oturup insanların etlerini yemeye (gıybet etmeye) başladılar” buyurdu. (Ahmed, V, 431; Heysemî, III, 171)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Günahlardan Sakınmak

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“De ki: Rabbim açığıyla, gizlisiyle tüm çirkinlik ve hayâsızlıkları, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (A‘râf, 33)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Kim yalanı ve onunla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın o kimsenin yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyâcı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8)

* * *

Abdullâh bin Ömer -radıyallahü anh-, arkadaşlarıyla birlikte Medîne civârında bir yere çıkmıştı. Onun için bir sofra kurdular. Bu sırada yanlarına bir koyun çobanı uğradı ve selâm verdi. İbn-i Ömer -radıyallahü anh-:
“–Gel ey çoban, sofraya buyur” dedi. Çoban:
“–Ben oruçluyum” cevâbını verdi. İbn-i Ömer -radıyallahü anh-:
“–Bu şiddetli ve boğucu sıcakta oruç mu tutuyorsun, bir de bu hâlde koyun güdüyorsun?” dedi. Daha sonra çobanı imtihan için:
“–Şu süründen bize bir koyun satsan, parasını sana ödesek, etinden de iftar edeceğin kadarını sana versek olmaz mı?” dedi. Çoban:
“–Benim sürüm yok, bu koyunlar efendimindir” cevâbını verdi. İbn-i Ömer -radıyallahü anh-:
“–«Kayboldu» dersin, efendin nereden bilecek ki?” dedi. Çoban ondan yüzünü çevirdi ve parmağını semâya kaldırıp:
“–Allah nerede?” dedi.

İbn-i Ömer -radıyallahü anh-, çobanın bu ihsân ve murâkabe hâlinden çok duygulandı. Bu düşünceler içinde çobanın sözünü kendi kendine tekrar ederek uzun süre; “Çoban dedi ki: Allâh nerede? Çoban dedi ki: Allâh nerede?” deyip durdu. Medîne’ye geldiğinde, çobanın efendisine bir elçi gönderip sürüyü ve çobanı satın aldı. Çobanı âzâd ettikten sonra sürüyü de kendisine bağışladı. (İbn-i Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, III, 341)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Zekât - 1

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 60)


* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Malının zekatını verdiğinde, üzerindeki borcu ödemiş olursun.” (Tirmizî, Zekât, 2/618)


* * *

Peygamber Efendimiz’e:
“–Hangi sadaka (zekât) daha faziletlidir?” diye sorulduğunda:
“–Ramazan ayında verilen sadaka!” cevabını vermiştir. (Tirmizi, Zekat, 28/663)
Bu sebeple zekâtı Ramazan’da vermek daha güzel görülmüştür. Bu ayda nâfile sadakaları artırmak da büyük bereketlere vesile olur.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Zekât - 2

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizler ve arındırıp yüceltirsin…” (Tevbe, 103)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Bir kimseye Allah Teâlâ mal verir, o da zekâtını ödemezse, bu mal kıyamet günü oldukça zehirli büyük bir yılan hâlinde karşısına çıkarılır. Yanaklarının üzerinde (gazap ve zehirinin şiddetini gösteren) iki siyah nokta vardır. O gün bu azgın yılan, mal sahibinin boynuna dolanıp (ağzını kapatacak şekilde) iki yanağından şiddetle ısırır ve:
«–Ben senin (dünyada çok sevdiğin) malınım, ben senin hazînenim!» der.”
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, sözlerine delil olarak şu âyet-i kerimeyi okudu:
“Allah’ın fazlından kendilerine verdiği nimetleri infak hususunda cimrilik edenler, sakın bunu kendileri için hayır sanmasınlar; bilakis bu, onlar için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şeyler kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Âl-i İmrân, 180) (Buhârî, Zekât, 3; Tirmizî, Tefsir, 3/3012)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Zekât - 3

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Allah yolunda infak edin! Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Bir de ihsanda bulunun, zira Allah (iyilikte bulunan, işini güzel yapan ve ihsân şuuru ile yaşayan) muhsinleri sever.” (Bakara, 195)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır ve hayvanları olmasa, onlara yağmur yağdırılmaz.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)


* * *


İbn-i Abbâs -radıyallahü anh-:
“Kimin hacca gidecek veya zekât farz olacak kadar malı bulunur da bu farzları ifâ etmezse, ölüm sırasında geri dönüş (rec’a) taleb eder” buyurmuş ve şu âyetleri okumuştur:
“Ey iman edenler, mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın! Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların tâ kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: «Ey Rabbim, beni yakın bir müddete kadar geciktirsen de sadaka versem ve sâlihlerden olsam» demesinden evvel size rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak edin! Allah, eceli geldiğinde hiç kimseyi asla tehir etmez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Münâfıkûn, 9-11) (Tirmizî, Tefsir, 63/3316)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Fıtır Sadakası


Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Allah faizi mahveder (faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir.” (Bakara, 276)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Fıtır sadakası her şahıs için bir sâ‘ hurma veya bir sâ‘ arpadır. Veya fakir ya da zengin, kadın veya erkek, köle veya hür, büyük veya küçük her kişiye bir sâ‘ buğdaydır. “…Allah, zengininizi günahlardan arındırıp malını temizler. Fakirinize gelince Allah ona, sadaka olarak verdiğinden daha fazlasını ihsân eder.” (Ebû Dâvûd, Zekât, 21/1619; Buhârî, Zekât, 70-78; Müslim, Zekât, 13)


* * *


Sâ‘: 2,751 kg veya 3,328 kg ağırlığında bir ölçü birimidir.
“Ramazan ayı yerle gök arasında asılıdır. O, (Allâh katına) ancak fıtır sadakası ile yükseltilir.” (Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, II, 151-152; Deylemî, el-Firdevs, I, 235; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, II, 455)
Ashâb-ı kirâm, Fıtır sadakalarını ve diğer infaklarını Ramazan’da fazlasıyla îfâ ederlerdi. (Buhârî, Keffârâtu’l-Eymân, 5)
Fıtır Sadakası’nı Bayram Namazı’ndan evvel vermek sûretiyle muhtaçların gönlüne de bayram sürûru tattırılmalıdır.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Fidye

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Oruç, size sayılı günler olarak yazıldı. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı günler kadar diğer günlerde orucunu kazâ eder. İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mâzereti olup da oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere fidye gerekir. Fidye, bir fakiri bir gün doyuracak miktardır. Bunun dışında, kim gönüllü bir hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer gerçekleri anlıyorsanız, güçlüklere rağmen oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 184)


* * *


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Allâh rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allâh Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.” (Buhârî, Cihâd, 36)

* * *

Bir kimse Peygamber Efendimiz’e gelerek:
“–Yâ Rasûlallâh! Annem vefat etti, üzerinde de bir aylık oruç borcu var, onun adına borcunu ödeyeyim mi?” dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“–Annenin üzerinde mal borcu olsaydı onun adına ödeyivermez miydin?” diye sordu.
“–Evet, öderdim!” deyince, Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-:
“–Allah’a olan borç ödenmeye daha lâyıktır!” buyurdu. (Müslim, Sıyâm, 155)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Tasadduk

Cenâb-ı Hak bir âyet-i kerîmede şöyle buyurur:
“Siz hayır yolunda ne harcarsanız, Allah onun yerine daha iyisini verir...” (Sebe, 39)

* * *

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Kim, helâl kazancından bir hurma kıymetinde sadaka verirse -ki Allah, helâlden başkasını kabul etmez- Allah o sadakayı bizzat kabul eder. Sonra onu, dağ gibi oluncaya kadar, herhangi birinizin tayını büyüttüğü gibi, sahibi için ihtimamla büyütür.” (Buhârî, Zekât, 8; Tevhîd, 23; Müslim, Zekât, 63, 64)


* * *


Peygamber Efendimiz’in zevcesi Hazret-i Âişe -radıyallahü anha-, oruçlu oldukları bir gün bir yoksul gelip kendisinden yiyecek istedi. Hazret-i Âişe’nin evinde bir somundan başka bir şey yoktu. Hizmetçisine:
“–Ekmeği ona ver!” dedi. Hizmetçi:
“–Akşam iftar edeceğiniz başka bir şey yok!” dedi. Âişe -radıyallahü anha-:
“–Sen ekmeği ona ver!” dedi. Hizmetçi, hâdisenin devâmını şöyle anlatıyor:
Hazret-i Âişe’nin emri üzerine ekmeği o fakire verdim. Akşam olunca birisi bize bir parça pişmiş koyun eti gönderdi. Hazret-i Âişe -radıyallahü anha- beni çağırdı ve:
“–Buyur ye, bu, senin ekmeğinden daha lezzetlidir!” dedi. (Muvatta’, Sadaka, 5)

* * *

Yeni Câmi vakfiyesinde, kandil ve Ramazan gecelerinde bazı çeşmelerden bal şerbeti akıtılması ve namazdan çıkan cemaate ikrâm edilmesi şart koşulmuştur. Balın kalitesi dahî vakfiyeye tescîl edilmiştir. O zamanın en vasıflı balı, bugün adı “Pazar” olarak değiştirilmiş olan Rize’nin kazası Atina’dan getirilirdi. Vakfiyede ne kadar pahalı olursa olsun dâimâ bu balın kullanılması, başka balın kullanılmaması şart koşulmuştu ki, bu da hayırdaki keyfiyet ve hassâsiyetin derecesini göstermektedir.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Kurban Hassasiyeti


Cenâb-ı Hak âyet-i kerimede şöyle buyurur:
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.”
(Hac, 36)

Kurbanlar, Kıbleye karşı yatırılarak "Bismillâhi Allâhü Ekber" diye ke­silir. Kurban öncelikle sahibi tarafından kesilmesi menduptur. Elinden gel­mezse, başkasına kestirir. Kurban kesilirken kurban sahibi kurbanın başın­da durur ve keseni vekil eder. Kurbanı keserken hayvana eziyet edilmemeli, kesme yerine incitmeden götürmelidir. Kesmeden önce hayvana su vermek müstehaptır. Keserken kes­kin bıçak kullanılmalıdır. Hayvan tamamen can verdikten sonra yüzülür. Can çekişirken yüzülmez.

Bir gün Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- koyun kesen bir adam görmüştü. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatırdıktan sonra bıçağını bilemeye çalışıyordu. Bu katı ve duygusuz davranış karşısında Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle îkâz etti:

“Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı? “
(Hâkim, IV, 257, 260/7570)

Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “ Biriniz hayvanı keseceği zaman bunu hızlı ve tam yapsın!” tavsiyesinde bulunmuştur.
(İbn-i Mâce, Zebâih, 3)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Teşrik Tekbiri Nedir?

Kurban bayramının bir gün öncesi olan "Arefe" gününün sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakit farz namazlarının peşinde, selamdan sonra birer defa:
"Allâhu Ekber, Allâhu Ekber, Lâ ilâhe illallâhu vallâhü Ekber. Allâhu Ekber ve lillâhil'hamd" diye tekbir almak vaciptir. Buna "Teşrik Tekbiri" denir.

Teşrik tekbirinin aslı neye dayanmaktadır?

Cebrail (aleyhisselam) Allahu Teâlâ'nın (Celle Celâlühu) ihsan buyurduğu kurban ile Hazret-i İbrahim'e (aleyhisselam) geldiği zaman; oğlu Hazret-i İsmail'i (aleyhisselam) kurban etmede acele edeceği endişesi ile "Allahu ekber, Allahu ekber" diye nida etmiştir. Hazret-i İbrahim (aleyhisselam) Cebrail (aleyhisselam)'i görünce: "La ilahe illallahu va'llahu ekber" diyerek cevap vermiştir. Hazret-i İsmail (aleyhisselam) de kendine bedel olarak gönderilen kurbanı görünce: "Allahu ekber ve lillahi'l Hamd" diye tesbihte bulunmuştur. İşte teslimiyyeti ifade eden teşrik tekbirlerinin aslı budur.
(Fıkhi Meseleler l. 396)
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
Allah’ım Bize Bayramında İbadet Etmeyi Nasip Et!

Kurbanın kesileceği zaman, Kurban bayramının birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat birinci gününde kesmek daha faziletlidir. İslâm dininde kurban ibadeti, zekât ve bayram namazları gibi hicretin ikinci yılında meşrû kılınmıştır. Zeyd İbn Erkam -radıyallahu anh-’dan rivâyete göre, kurbanın ne olduğunun sorulması üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle açıklamıştır:


“O, babanız İbrahim’in sünnetidir” buyurmuş, sahâbenin, kurbanda kendileri için ne gibi bir ecir bulunduğunu sormaları üzerine de,
“Kurbanın her bir kılı için bir iyilik verileceğini” bildirmiştir.


Ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Rabbin için namaz kıl, kurban kes.”
(Kevser, 2)


Bu ayet-i ke­ri­me­de­ki “na­maz”dan ka­sıt bay­ram na­ma­zı, “kes­mek”ten ka­sıt da, kur­ban bay­ra­mı gün­le­rin­de ke­si­len kur­ban­lar­dır.


Kur­ba­nın meşrû kı­lın­ma­sın­da­ki hik­met ise sa­yı­sız ni­met­le­re kar­şı Al­lah’a şük­ret­mek ve gü­nah­la­rın ba­ğış­lan­ma­sı­nı di­le­mek­tir. Kur­ban ke­sil­mek­le hem ke­sen ai­le, hem de yok­sul­lar te­mel gı­da mad­de­le­rin­den olan et ba­kı­mın­dan ge­niş­li­ğe ka­vu­şur. Bu yüz­den fı­tır sa­da­ka­sın­da kıy­met ve­ri­le­bi­lir­ken, kur­ban­da kıy­me­ti­nin yok­sul­la­ra da­ğı­tıl­ma­sı ye­ter­li ol­maz.

Ger­çi her­gün top­lu­mun et ih­ti­ya­cı için yeryü­zün­de yüz bin­ler­ce hay­van ke­sil­mek­te­dir. An­cak bun­lar­dan yal­nız alım gü­cü olan­lar ya­rar­la­nı­yor. Kur­ban et­le­rin­den ise ço­ğun­luk­la muh­taç olan­lar ya­rar­la­nır. Kur­ban ke­sil­me­si müs­lü­man­lı­ğa mah­sus insanî ve top­lum­sal bir fedakârlık ör­ne­ği­dir.

(Erkam Yayınları, Hamdi Döndüren İslam İlmihali Sayfa: 787)

 
Üst