Hadislerin İncelenmesi (4)
PİYASADAKİ KURAN TEFSİRLERİ
Kuran tefsiri diye piyasada satılan birçok kitabın “esbabı nuzul” hikayeleriyle doldurulduğunu görüyoruz. Diğer yandan bu hikayelerle, Kuran ayetleri sanki belli bir olay için inmiş; bölgesel, sınırlı bir zaman dilimine hitap ediyormuş gibi bir hava verilmiştir. Bu da Kuran’ın evrenselliğini ve her döneme hitap eden yönünü gölgeleyen bir yaklaşımdır. Kuran’ın izahları bir zaman dilimine ve tek bir hikayeye indirgenemez. Kuran’ın tüm âlemlere bir hatırlatma olduğunu söyleyen 81-Tekvir Suresi 27. ayeti ve Kuran’ın tüm insanların doğruya iletilmesi için indirildiğini söyleyen 2-Bakara Suresi 185. ayeti bu anlayışı yalanlar. Allah istediği zaman Kuran ayetlerinin iniş sebebini yine Kuran’da anlatmıştır. Örneğin “Sana soruyorlar, de ki” şeklindeki ayetlerde, sorulara karşılık olarak Kuran’ın ayetlerinin indiği yine Kuran’da bellidir. Allah’ın açıklamadıkları bizim için gereksiz olanlardır; din adına gerekli olan her şey Kuran’dadır.
Kuran’ı yetersiz görenler ne yazık ki uydurmalara müracaat etmiş ve Kuran’ın berrak sesinin kötü frekanslarla karışmasına sebep olunmuştur. Kuran, Dünya’nın geoit şeklinden Güneş’in ve Dünya’nın hareketlerine, ceninin anne rahmindeki oluşumundan denizlerin altındaki suların karışmamasına kadar birçok konudaki izahlarıyla; 1400 yıl öncesinden, günümüz biliminin son asırda farkettiği bir takım gerçekleri en güzel şekilde anlatarak mucizelerini sergiler. Kuran’ın tefsirini hadislerden hareketle yapmaya kalkanlar ise; İbni Kesir’in Bakara Suresi’nin 29. ayetinin ve Kalem Suresi’nin 1. ayetinin tefsirinde, aşağıdaki mantık dışı açıklamasında olduğu gibi komik durumlara düşmüşlerdir:
“Allah, yarattıklarını yaratmak isteyince ince sudan buhar meydana getirdi. Buhar suyun üzerinden yükseldi ve bu yükselen şeye yükseklik manasında gök dedi. Sonra suyu katılaştırdı ve ondan bir tek yer meydana getirdi, sonra bu yerleri parçaladı ve onları iki günde; pazar ve pazartesi günü yedi yer haline getirdi. Yeri balığın üzerinde yarattı ki balık Allah Teala’nın Kalem suresinde: ‘Nun ve Kaleme andolsun ki…’ diye söz konusu edilen Nun balığıdır. Balık sudadır. Su ise kayalığın üzerindedir. Kayalık ise hiçbir bitki bitirmeyen büyük bir taşın üzerindedir. Taş ise, bir meleğin sırtındadır, melekte bir kayanın üzerindedir, kaya rüzgardır. İşte Hz. Lokman’ın ‘Ne gök vardı, ne yeryüzü, balık hareket etti ve kımıldadı, yeryüzü sarsıldı ve üzerine dağlar çekilerek durduruldu. Bunun için dağlar yeryüzünün üzerine oturtulmuştur’ diye bahsettiği kaya budur.”
İbni Kesir, Kuran Tefsiri
Kuran’ın dışındaki kaynakların dindeki otoritesini reddetmeden, dünyanın balığın üzerinde durduğunu iddia eden hadisçi görüşlerden kurtulmak mümkün değildir. Aynı tablodan rahatsız olan Mehmet Akif Ersoy bakın şiirleriyle bu durumu nasıl yeriyor:
Hani vaiz diye geçinen maskara şeyler var ya Der ki bir tanesi peş-tahtayı yumruklayarak: Dinle, dünya neyin üstünde duruyor hey avanak! Yerin altında öküz var, onun altında balık; Onun altında da bir zorlu deniz var kayalık, Öteden Kürd atılır: Doğru mu dersin be hoca? Ne demek doğru mu dersin? Gidi cahil amuca! Sözlerim basma değil yazma kitaptan tekmil Kim inanmazsa kızıl kafir olur böylece bil.
(Safahat)
Başka bir şiirinde Mehmet Akif maskara diye nitelendirdiği tipe şöyle çatar:
Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da din-i mübini yeni bir din kurdun.
Mehmet Akif bu din adamı tipini yererken hiçbir zaman ümitsiz değildir. Aşağıdaki mısralarda ise uydurmalara karşı çözümünü şöyle dile getirir:
Doğrudan doğruya Kuran’dan alarak ilhamı. Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.
KURAN’DAN SONRA HANGİ HADİSE İMAN EDİYORLAR?
Bu alt başlığımız 7-Araf Suresi’nin 185. ayetinde geçmektedir. Ayetin Türkçe çevirilerinde “hadis” kelimesinin yerine “söz” denildiğine de şahit olabilirsiniz. Bu çeviri de tabi ki doğrudur; çünkü Arapça “hadis” kelimesi Türkçe “söz” kelimesinin karşılığıdır. Bu ayette ve diğer ayetlerde “hadis” kelimesinin kullanımı ve Kuran’a eş kaynaklar olarak uydurulan sözlere “hadis” denmesi, Kuran’ın bir mucizesidir. Kuran, dinimizin temel bir sorunu olacak, Peygamber’e atfedilecek, dinin tek kaynağını yüzlerce kitaba çıkaracak hadislere mucizevi bir tarzda işaret etmiştir. Peygamber’e birçok yalanı atfeden hadisçiler; “agval=sözler”, “ahbar=haberler”, “hikam=hikmetler” veya başka bir Arapça kelimeyi Peygamber’in sözlerini belirtmek için kullanabilirlerdi. Her hususta çelişen hadisçilerin bu sözlere oy birliğiyle “hadis” deyip, Kuran’ın bu ayetlerinin işaretine girmeleri, Kuran’ın sayısız mucizelerinden biridir:
Bu Kuran uydurulacak bir hadis (söz) değildir. Aksine o önündekini tasdikleyici, her şeyi detaylandıncıdır. İnanan bir topluluk için kılavuz ve rahmettir.
12- Yusuf Suresi 111
Allah, Kuran’ın “uydurulan bir hadis olmadığı”nı söylediği bu ayette; kitabın detaylandırıldığı gibi geleneksel yaklaşımda bir türlü anlaşılamamış olan bir gerçeği de vurgular. Oysa gelenekselciler, Kuran’ın detaylı olduğunu görmezlikten gelip hadisleri, gelenekleri, şahsi görüşlerini Kuran’ın detayları yetersizmiş gibi dine sokmuşlardır. Bunda ise hadisler başroldedir. Oysa aynı ayet, Kuran’ın “uydurulmuş bir hadis olmadığı”nı söyleyerek, anlamaya niyeti olana mucizesini sergiler.
Şimdi sen bu hadise (söze) inanmazlarsa, belki de arkalarından kendini eritircesine üzüleceksin.
18- Kehf Suresi 6
Ayetten, Peygamber’in, insanlar inanmıyor diye üzüldüğü yegane hadisin (sözün) Kuran olduğunu anlıyoruz. Peygamber Kuran dışında bir hadise kimseyi davet etmemiştir. Hiç kimsenin kendi hadislerini yazmasını da söylememiştir. Eğer Peygamber’in kendi hadisleri de dinin kaynağı olsaydı, Peygamber’imiz onları da yazdırırdı, insanlar o hadislere inanmadığı için de kendisini eritircesine üzülürdü. Peygamberimiz’in uğrunda mücadele verdiği tek hadis Kuran’dır. Kuran’ın hadis kelimesiyle belirtip, uymamızı istediği tek hadis de Kuran’dır. Kuran kendisi dışında uymamız gereken hiçbir hadise işaret etmez. Eğer Peygamber’in hadisleri (sözleri) de Kuran dışında dinin bir kaynağı olsalardı, Kuran bunu birçok ayetle belirtirdi. Bu konuda tek bir ayet olmaması ve “hadis” kelimesinin Kuran’da, yukarıda görüldüğü şekliyle kullanımı, günümüzdeki “hadis kavramı”nın sonradan uydurulduğunun açık bir delilidir.
İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki onları sana gerçek olarak okuyoruz. Hal böyleyken Allah’tan ve ayetlerinden sonra hangi hadise inanıyorlar?
45- Casiye Suresi 6
Allah ayette böyle sormaktadır. Geleneksel yaklaşımın savunucuları, Sunni ve Şii mezheplerinin takipçilerinin hareket tarzlarından çıkan cevap ise şöyledir: Buhari’ye, Müslim’e, On iki İmamın hadislerine (sözlerine), Ebu Davud’a, İbni Mace’ye inanıyoruz.
Kimin hadisi (sözü) Allah’tan daha doğru olabilir?
4- Nisa Suresi 87
Eğer doğru sözlüler iseler onun benzeri bir hadis getirsinler.
52- Tur Suresi 34
Kuran’ın bu izahına karşı Ebu Davud adlı meşhur hadis kitabında; Peygamberimize, Kuran ve benzeri hadis verildiği söylenerek hadisler kurtarılmaya çalışılır. Oysa bu söz hadisleri kurtarmaya yetmez. Çünkü hadisler Kuran kadar değil, Kuran’ın hacminden kat kat fazladır. Üstelik gelenekselci zihniyeti ifade eden bu hadis, Kuran’ın benzeri bir hadis olamayacağını söyleyen yukarıdaki ayetle çelişmektedir:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak ve o yolu oyalanma aracı yapmak için hadis eğlencesi satın alırlar. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.
31- Lokman Suresi 6
Aynı surenin 7. ayetinde, ayetler bu şahıslara okunduğunda yüz çevirdiklerini görüyoruz. Ne yazık ki sadece Kuran’a dayandırarak bir konudaki hükmü aktardığımızda, mezhep taassubu yüzünden ayetleri görmezlikten gelenler, bu ayetleri sadece musikisi için değil, anlamak için de okurlarsa anlatmaya çalıştıklarımızı daha iyi kavrayacaklardır. Kuran’da Peygamberimiz’le ilişkili olarak hadis kelimesi sadece iki defa ve aşağıdaki şekliyle kullanılmıştır:
Ey inananlar, yemeğe çağrılmadan Peygamber’in evlerine girmeyiniz… Yemeği yiyince dağılın, bir hadise dalmayın. Böyle davranmanız Peygamber’i rahatsız eder.
33- Ahzab Suresi 53
Hani Peygamber eşlerinden birine gizli bir hadis söylemişti. Derken o bunu haber verdi. Allah da ona bunu açığa vurunca, o da bir kısmını açıklamış bir kısmından vazgeçmişti.
66- Tahrim Suresi 3
Görüldüğü gibi “hadis” kelimesi Peygamberimiz’le ilişkili olarak iki defa geçer. Oysa buradaki kullanımın; Sunni ve Şii mezheplerinin “hadis” görüşleriyle hiçbir alakası yoktur. “Hadis” kelimesini Hz. Muhammed’in sözleri olarak kullananlar için iki ayetin işareti önemlidir. Tahrim Suresi’nde “hadis” kelimesi, Sunnilerin ve Şiilerin kavramsallaştırdıkları gibi dini öğretiler için değil, Peygamber’in kişisel sözleri için kullanılmıştır. Üstelik her iki yerde de “hadis” kelimesi olumsuz bir bağlamda kullanılır. “Sünnet” kelimesi ise Kuran’da tek geçerli sünnetin “Sünnetullah” (Allah’ın sünneti, Allah’ın adeti) olduğunu ifade edecek şekilde geçer. (16. bölümde göreceğiz.)
İslam’ın diğer kaynaklarından biri olarak gösterilen “icma” kelimesi ve türevlerinin Kuran’daki geçişi de hep olumsuzdur. Bu, Kuran’ın “hadis” ve “sünnet” kavramları gibi, “icma”yı da mucizevi bir şekilde mahkum ettiğini gösterir. (“İcma” kelimesi ve türevleri için bakınız 20-Taha 60, 70-Mearic 18, 104-Hümeze 2, 3-Ali İmran 173, 3-Ali İmran 157, 10-Yunus 58, 43-Zuhruf 32, 26-Şuara 38, 12-Yusuf 19, 10-Yunus 71, 20-Taha 64, 17-İsra 88, 22-Hac 73, 54-Kamer 45, 28-Kasas 78, 7-Araf 48, 26-Şuara 39, 26-Şuara 56, 54-Kamer 44)
DEVAM EDECEK....
ALINTIDIR...