Evliyaullah, Rabıta ve Hadis-i Şerfilerle+Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Sizin derdiniz başka demek ki. Her şey ortada. Bir kenara not ediyorum. Verdiğim no'lara baktınız mı?

Hani sorulara cevabınız: Hangileri İslam alimidir? Hangi mezheptensiniz?

Açıklamaya cesaretiniz yok demek ki..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bize göre bu olay, islama giren Türklerin şamanlığı unutamaması tanrıya bağlantı kurmak için bir takım sözde büyüler yapan şamanlarının törenlerine katılıp, onların vesile olmasını beklemelerinin devamı gibidir.

anadolunun sufiliği normal karşılanmalıdır.


Allaha ulaşmak için vesile yine ibadet ve cihaddan geçer. Falanca kişinin şefaatini bekleyeceğime (şefaat Allahın o kişiye verdiği bir şey, verip vermediğinden emin olmadığımız halde:O ) Allaha ibadetle ve cihadda vesileler ararım. aracıya, postacıya ihtiyacımız yok inşAllah...


Bu arada bu dediklerinizi İmamı Azam Ebu Hanife neden yapmamış :O



İlk mesajınız böyleydi.. Altı çizili yerlere dikkat ediniz, unuttunuz herhalde.. Bunlara cevap çokça verilmiştir.. Son yazdığım iletilerin hepsinde bunlara delil vardır..

Kuru kuruya inkar ediyorsunuz diyorum.. Verilen kaynakları incelemiyorsunuz. Verilen alimleri alim görmüyorsunuz.

Şaman olmayan İslam alimi sorumda ısrar ediyorum..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Yukarıdakiler buna delilmi yani., biz bir alaka göemedik. :)

Bir şeyhe kayıtsız şartsız teslim olma!, onun dedikleri şeriate aykırı bile olsa çelişkiye düşmeme, Allaha dua ederken şeyhinin torpilini bekleme bunalrın delili yukarıdakiler ise istediğiniz gibi inanabilirsiniz.

Bırakın da biz de inanmama hakkımızı kullanalım.

İnanmamanız önemli değil. Umurumuzda değil. İnanmama hakkınız var. Bu kadar alimi, bu kadar insanı Şamanlıkla suçlamaya hakkınız yok. Anlatabildim mi?
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Şamanlıkla suşlamıyoruz kimseye bunlar şaman demedik, o kültürün devamından etkilenmiş bir din anlayışıdır dedik.


 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
İslami Hayat bölümünde açıkladım kardeş...

Bu mevzuda daha fazla konuşma gereği duymuyorum zaten!
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
113
Yaş
37
Konum
İstanbul
kays' Alıntı:
sudan sebeb kardeş alıntı yaptığınız mesajı sanki biz göndermiş gibi göstermişsiniz lütfen düzeltirmisiniz .
biz yazmadık bir daha incelemenizi rica ediyoruz.

İnceleyecek birşey yok güzel kardeşim. Ben onu sizin söylemediğinizi biliyorum zaten. Söyleyenin ahvalinden ötürü :eek:leyo: böyle bir smiley kullandım. Vurgulamayı eksik yapmışım... Düzelttim, şimdi nasıl olmuş? :)
 

Cenan

Ordinaryus
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
3,074
Tepkime puanı
1,775
Puanları
113
ihvan-i Muslimin kardesim,

Tasavvufu anlamak istiyorsaniz once onyarginizi ve ornek aldiginiz sahis veya sahislari bir kenara birakmanizi tavsiye ederim. Saglam bir kafa ve selim bir kalp ile Allah rizasi icin ciddi bir arayis icerisine girip, ciddi bir sekilde tasavvufun tarihcesini arastirmanizi, tasavvufun ne manaya geldigini ve bu yolda yuruyen evliyaullahi arastirmanizi istirham edecegim sizden.

Donup dolasip buyuk bir ihtimalle rabita ve tevessul konusuna gelceksiniz. Yine size acizane tavsiyem ic ve dis tahriklerin etkisinde kalmayip selim bir kalp ile bu konular userinde de yogunlasip anlamaya calismalisiniz.

Sadece bir abla tavsiyesi :)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Şamanlıkla suşlamıyoruz kimseye bunlar şaman demedik, o kültürün devamından etkilenmiş bir din anlayışıdır dedik.



E kardeşim, bu kadar alim fazıl şahsiyet, Şamanlıktan etkilenerek mi bu konuları yazmış çizmiş şimdi? Bu da ağır bir itham değil midir? Şaman değil ama, Şamanlığın tesirlerini taşıyacak kadar İslam'dan uzak alimler.. Oldu mu peki şimdi?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İbni Teymiyye de "İktiza" kitabında şöyle yazmaktadır:

Kuraklık olduğu zaman, birisi Peygamberimizin (aleyhisselam) kabrine geldi ve kuraklık hakkında şikayet etti. Daha sonra [rüyasında] Peygamberimizi gördü. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ömer'e git ve İstiska namazı kılmasını söyle" buyurdu. Buna benzeyen birçok doğru rivayet mevcuttur.

Kaynak: İktizâu's-Sirati'l-Müstakim, s. 373; Ayrıca İmam-ı Buhari bundan Tarih el-Kebir kitabında, Malik el-Dar'ın hal tercümesinde bahsetmiştir.

İbni Teymiyye'nin talebelerinden İmam-ı Zehebi'nin şu yazısını da hatırlayalım:

İmam et-Tebarânî ile –kendisi gibi Hadis imamı olan– Ebû Bekr b. Mukrî ve Ebu'ş-Şeyh, Medine'de bulundukları zamanlardan birinde, açlık içinde geçen birkaç günün sonunda Ebû Bekr b. Mukrî, "kabr-i saadet"e giderek, "Ey Ellah'ın Resulü! Açlık bizi perişan etti!" diye serzenişte bulunur. Medine'de oturanlardan birisi aynı günün akşamı kapılarını çalar ve "Bizi Hz. Peygamber (s.a.v)'e şikâyet etmişsiniz. Rüyama geldi ve size yardım etmemi emir buyurdu" diyerek elindeki yiyecek dolu sepeti kendilerine verir.

Kaynak: ez-Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, XVI, 400-1.

(Murat Yazıcı'dan alıntıdır)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Hâfız Allâme İbni Hacer-i Mekki (Heytemi) diyor ki:

"...Bundan başka, Resûlullah ile tevessül istigâse etmek demek, Onun duâ etmesini istemek demekdir. Çünkü O, kabrinde diridir, istiyenin istediğini anlar. Sahîh haberde bildirildi ki:

Emîr-ül-mü’minîn Ömer “radıyallahü anh” zamânında kaht [kıtlık] oldu. Ashâb-ı kirâmdan birisi, Resûlullahın kabri yanına gelip, yâ Resûlallah! Ümmetine yağmur yağması için duâ eyle! Ümmetin helâk olmak üzeredir, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, buna rü’yâda görünüp yağmur yağacağını haber verdi. Öyle de oldu. Rü’yâda ayrıca "Ömere git, Selâm söyle! Yağmur yağacağını müjdele. Keys ile hareket etmesini söyle!" de buyurdu.

Keys, yumuşak davranmakdır. Ömer “radıyallahü anh” sert idi. Dînin emrlerini yerine getirmekde şiddet gösterirdi. Bu kimse, Halîfenin yanına geldi. Olanı anlatdı. Halîfe dinledi ve ağladı.

Bir habere göre rü’yâyı gören, Ashâbdan Bilâl bin Hâris Müzenî idi. Burada, rü’yâyı değil, Sahâbînin, Resûlullahın kabrine gelerek tevessül etmiş olduğunu bildirmek istiyoruz. Görülüyor ki Resûlullahdan, hayâtda iken olduğu gibi vefâtından sonra da, dileklerin hâsıl olmaları için duâ buyurması istenilir. Onun duâ ve şefâ’at etmesi ile dilekler hâsıl olduğu gibi, hayâta gelmeden önce ve hayâtda iken ve vefâtından sonra, Onu vesîle ederek yapılan duâ ve tevessüller de kabûl olmakdadırlar."
(İbni Hacer-i Mekki; Cevher-ul-Munzam)

Bu rivayetin sahih olduğunu birçok alim bildirmiştir (İbni Hacer-i Mekki, İbni Hacer-i Askalani, İmam-ı Beyheki, İbni Abdilberr, İbn Ebi Şeybe, İbni Kesir vd.).

Nitekim, İbni Teymiyye şöyle yazmıştır:


Kuraklık olduğu zaman, birisi Peygamberimizin (aleyhisselam) kabrine geldi ve kuraklık hakkında şikayet etti. Daha sonra Peygamberimizi gördü. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ömer'e git ve İstiska namazı kılmasını söyle" buyurdu. Buna benzeyen birçok doğru rivayet mevcuttur.

Kaynak: İktizâu's-Sirati'l-Müstakim, s. 373; Ayrıca İmam-ı Buhari bundan Tarih el-Kebir kitabında, Malik el-Dar'ın hal tercümesinde bahsetmiştir.

Yukarıda naklettiğim sözlerinden sonra (aynı sayfada) İbni Teymiyye diyor ki:

Bazı insanlar Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabrine gelerek Peygamberimizden birşeyler istedi ve istekleri yerine geldi. Bunun gibi, salih zatlar da insanlara yardım edebilir. Biz bunu inkar etmiyoruz.

İktizâu's-Sirati'l-Müstakim, s. 373.

(Murat Yazıcı'dan alıntıdır)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İçlerinde eş-Şâmil isimli eserin müellifi Şeyh Ebu Nasr îbn es-Sabbâğ'ın bulunduğu bir grup âlim, Utbâ'dan şu meşhur hikâyeyi naklederler;

Utbâ şöyle anlatmıştır:

Hz. Peygamber (s.a.) in kabri yanında oturuyordum. Bir bedevî gelerek:

"Selâm sana ey Allah'ın Rasûlü, Allah Teâlâ'nın: «Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvâb ve Rahîm olarak bulacaklardı.» buyurduğunu işittim. İşte günâhlarımdan mağfiret dileyerek ve Rabbıma benim hakkımda şefaatte bulunmanı isteyerek sana geldim" dedi ve şu şiiri söyledi:

«Ey yeryüzündeki efendilerin en hayırlısı ve en büyüğü; onların güzel kokularıyla yeryüzünün alçak ve yüksek yerleri hep güzelleşmiştir.

Senin bulunduğun kabre benim nefsim feda olsun. Orada iffet, orada cömertlik ve şeref vardır

Sonra Bedevi ayrılıp gitti ve bana bir uyku hali geldi. Rü'yâmda Hz. Peygamberi (s.a.) gördüm. Şöyle buyurdular:

"Ey Utbâ, Bedevi'ye var ve Allah'ın kendisini bağışladığını ona müjdele."


İbni Kesir, Nisa/64 tefsiri.

(Murat Yazıcı'dan alıntıdır)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İbni Teymiyye diyor ki:

Bazı insanlar Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabrine gelerek Peygamberimizden birşeyler istedi ve istekleri yerine geldi. Bunun gibi, salih zatlar da insanlara yardım edebilir. Biz bunu inkar etmiyoruz.

İktizâu's-Sirati'l-Müstakim, s. 373.

Bu konularda, kaynakları ve alimleri çoğunlukla kenara itenlerin, İbni Teymiyye ve onun takipçilerinden sözler getirdiğine sık şahit olmaktayız..

Onların görebilmesi için bu sözü ayrıca göstermek istiyorum..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İbni Teymiyye İktizâ-üs-Sırât-il-müstakîm isimli kitabında şu rivayeti de yazmaktadır:

Hicretin altmışbirinci senesinde Harre olayında Yezîdin adamları Medîne-i münevverede işkence yapdıkları gün, Saîd bin Müseyyib diyor ki, Mescid-i nebîde ezan okunamaz, namaz kılınamaz olunca, Hucre-i nebeviyye'den ezan ve ikâmet sesi işitildi.

İbni Teymiyye'nin de doğruladığı bu rivayet şurada bulunabilir: Sünen-i Darimi, 15. Bab, No: 94. (Madve Yayınları, c.1, s. 198)

(Murat Yazıcıdan alıntıdır)
 

MiHRiMaH

Son gülen... :/
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
2,752
Tepkime puanı
769
Puanları
0
Konum
İstanbul...
Tasavvufu tartışanlar, inanamayanlar, şefaate ehemmiyet vermeyenler ve şefaatin dahi yine "Allah rızası" dahilinde olabileceğini bildiğimizi, ama "mümin ümitvar olur" dan yola çıkarak, talebe olmaya çalıştığımızı anlayamayanlar için, şu mubarek günlerde dua etmek, sanırım en doğrusu...

Mümin kişi vesile buldumu yapışacak, ki kibir dediğimiz mevzu da zaten böyle "ben tek başıma arşa çıkarım" zihniyeti ile meydana geliyor, bunu unutmayalım lütfen!!!... Biz kimiz? Siz kimsiniz?...
Allah sizden daha merhametli, ahlaklı, iyi ve sevgili bir kulunu yüceltmişse, buna kimin itirazı olabilir? Böyle kula ve Allah'ın ona nasib ettiği hayır ve kerametlere laf etmek, itiraz etmek ancak hased edici bir davranıştır...

Mümin, gıpta eder dostlar... Hased etmez!!!...

Şefaate o kadar çok takılıyorsunuz ki!... Oysa şefaat garanti değil, bunu tasavvufçular da biliyor!!!... Ama ya şefaat edilirse!...
İşte bu sebeple işimize bakalım, ibadetimize, ilmimizi geliştirmeye bakalım... Sonrasında zaten biz doğru düzgün mümin oldukmu, Allah, bizi bağışlar inşallah!...
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Seyh Muhammed Es’ad Erbili kuddise sirruh rabitanin önemi hakkinda, “Mektubat”inin yedince mektubunda söyle buyurmaktadir:

Naksibendî tarikinin kurtulus dairesine giren, seyhinin gösterdigi adab üzere zikirlerine baslayan sadik bir mürid, Cenab-i Hakk’in “Sadiklarla beraber olunuz.” (Tevbe suresi / 119) emr-i celiline uyarak seyhini hiçbir an hatirindan çikarmamalidir. Bunun hikmeti ise sudur: malum oldugu üzere nefis ve seytan gibi iki amansiz düsmana karsi koymak her bir yigidin kâri degildir. Görüyoruz ki bu düsmanlar milyonlarca mü’mini gaflette kilarak Cenab-i Hak gibi bir büyük Yaratici’larina karsi asilestirip büyük azaba çarpilmalarina sebep olmaktadirlar. Mü’minler ise bir kuvvete dayanmadikça bu düsmanlarinin sekavet pençelerinden kurtulamiyorlar. Bu sebeple salik bu kuvveti Hazret-i Rasulullah sallalahu aleyhi vessellem Efendimize dayanan bir mesayis silsilesinden aramali ve Cenab-i Hakk’in sadik bir kulu olduguna inanarak kendisine seyh edindigi bir kâmil mürside manevi irtibat, kalpten gelen bir muhabbet ve ruhani bir beraberlikten beklemelidir.

Ruhaniyet nur cinsinden oldugu için günes isigi gibi uzaklik yakinlik tesirinden ve kayitlarindan kurtulmustur.

Elhamdülillah yukarida zikrolunan ayet-i celiledeki ilahi fermana uyarak Cenab-i Hakk’in sadik bir kulunu manevi peder kabul ederek ruhani beraberliklerini ganimet bilenler, ciddi çalismalari ve tarikat-i aliyyeye itaatlari nisbetinde nefis ve seytanin taarruzundan canlarini kurtardiklari, istikballerini teminat altina almak için seriat ve tarikatin eman yurdunda bulunduklari her zaman müşahede ettigimiz ilahi Tevfik cümlesindendir.
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Onüçüncü mektupta söyle buyurmaktadir:

"Malum oldugu üzere rabitadan maksad feyz almak olup, feyz veren ise ancak Cenab-i Hak oldugu muhakkaktir. Su kadar var ki, Cenab-i Hakk’in habibi Hazreti Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vessellem Efendimiz dahi Allah’in zat ve sifatlarinin mazhari oldugundan,

“Nihayet ben kulumu bir kere sevdim mi, onun gören gözü, isiten kulagi, saglam tutan eli ve yürüyen ayagi olurum”, kudsi hadisine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesselem Hazretlerinden feyz almak, Cenab-i Hak’dan feyz almaktir.”Allah’in ahlaki ve Rasulullah’in ahlaki ile ahlaklaniniz” mealindeki hadis-i serife uyarak beseri vasiflardan kurtulmus ve Allah ile Rasulullah tarafindan istenen ahlaka sahip olanlar, yani fena-yi tam ile fena-firrasul ve fena-yi tam ile fena-fillah ve beka-yi tam ile beka-billâh serefine nail bulunan kamil mürsidlere rabita edilmesi,”Allah’a yaklasmaya vesile arayiniz.”
(Maide suresi / 35) ayeti kerimesiyle bütün mü’minlere emr-u ferman buyurulmustur. Kendisine rabita olunacak mürsidin tavir ve ahlaki Rasulullah’in ahlakina tabi olmadikça rabitadan beklenen feyzin zuhuru imkânsizdir. Rabita eden salik ise seyhinin peygamber ahlaki ile ahlaklandigini seriat ve tarikat ölçüleriyle tahkik eylemesi farzdir. Yoksa rabita eden de ettiren de perisan olurlar.”
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Şeyh Muhammed Es'ad Erbil -kuddise sırruh- Hazretleri elli altinca mektupta söyle buyurulmaktadir:

"Naksibendî mesayihindan Hace Muhammed Ma’sum hazretleri köklü bir muhabbeti netice veren rabitayi özellikle tavsiye etmislerdir. Zira hakiki sevgi olunca mü’minin kalbinde zikrullah vücuda gelir.

“Öyle yigitler vardir ki; onlari, ne ticaret ne alisveris Allah’i anmaktan alikoyamaz.” (Nur suresi / 37) ayeti kerimesinin tasdiki olur. Kalp selameti bulur. Mevlam hazretleri hepimizi zikrullahi çok yapan kurtulmus zümreye katsin ve kalbimizi iman hakikatlariyla ve yakin nurlariyla doldursun.

Hace Muhammed Ma’sum Hazretlerinin zikirden evvel rabitayi tavsiye buyurmus olmalarinin hikmeti ise salik için rabitanin büyük bir amil oldugunu ifade etmektir. Tarikat-i aliyyeye yeni intisab edenler feyzlerini zikirden bekleyip rabitaya layikiyla önem vermedikleri takdirde umduklari gayeye vasil olamayacaklari, fakat ”Sadiklarla beraber olunuz.” (Tevbe suresi / 119) ayet-i celilesine uyarak rabitayi feyiz sebebi kabul edenler ise kisa zamanda zukrullahin nurlari ile nurlanacaklari muhakkaktir.
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Seksen altinci mektupta söyle buyurulmaktadir:

Leatifinizin bir müddet evvel çalismaz oldugunu, simdi ise Allah’a hamd olsun intizam ve itidale kavusmus oldugunu beyan ediyorsunuz. Bilindigi gibi kalp dis tesirlerden müteessir olur. Mesela kötü havadan insanin sihhati bozuldugu gibi kasvet ve gaflet ehli oturmaktan da kalp zarar görür. Zamanimizda ise bundan tamamiyla kurtulmak mümkün olamayacagindan daimi surette rabitaya dikkat etmek lazimdir. Rabitanin hafif ve kolay sekli de vardir. Hak Teala Hazretleri, “Sadiklarla beraber olunuz.” Buyurmus oldugu gibi, insan fikren mürsidini hatirlamak ve bu cihetle beraberinde bulundugunu düsünmek de rabitadir. Siz evladimiz dahi suretle vakitlerinizi degerlendirip Cenab-i Hakk’in Lütfundan ümidinizi kesmeyiniz. Bununla beraber yollar açilir ve insallah sila-i rahim olmak üzere bir defa daha buralara gelip manevi pederinizi sevindirirsiniz. Hace Muhammad Ma’sum hazretlerinin rabitaya çok çok önem verdirmis oldugunu Mektubat’ta gördüm. Zira rabita muntazam olduktan sonra leatifin zikri intizamini kaybetmez. Adeta insana mürsidinin vazifesini görür. Yani bu tarikata gireni irsad eyler ve ser’an iyi veya kötü olan seyleri ilham eyler.
 
Üst