Sünnet Neden Dışlanıyor ? (Alıntı)
Asırlar önce aynı sûal,İmrân bin Husayn’a sorulmuştu.Onun cevabı ise şöyleydi :”Sen son derece ahmak birisin.Kur’an-ı Kerim’de, beş vakit namazın nasıl kılınacağını, zekâtın nasıl verileceği-ni görebiliyor musun ? Kitâbullah bunları farz kılmış, Rasûlullah ise tefsîr etmiştir.”(Es-Sünnet Kable’t-Tedvin 57)Dinde tek kaynak sadece Kur’an değildir. İkinci kaynak sünnettir. Üçüncü ve dördüncü kaynak ise, icma ve kıyastır. İslâm’ın dört kaynağının oluşu, İslâm’ın kısır, donuk zamanın geçmesiyle tıkanıp kalan bir din olmadığını gösterir.İslâm, insanlığın dinidir. Son dindir. Kıyamete kadar bâkidir.Her meseleyi çözecek durumdadır.Hz. Peygamber (as) soruyor :”Nedir şu kavmin hali ki, benim yaptığım şeyden kaçınıyorlar, Vallahi ben onlardan ziyade Allah’tan korkan ve O’nu tanıyanım. Ne diye çekiniyorlar ?” (Ramuz E Hadis :373/2)Buhari, Nikâh 1: “Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o benim yolumu terk etmiştir.Benden değildir.”K.Sitte 16/5991 : “Sizden birinin benden rivayet edilen hadisleri rahatça oturduğu koltukta dinleyip ,”Rivayeti bırak, bana Kur’an’dan haber ver” dediğini sakın duymayayım. Söylenen o güzel sözü ben söylemişimdir.”Allah Rasûlü şöyle der :“Pervaneler ateşe yöneldikçe, adam onları kurtarmaya çalışır.Bende sizi ateşten kurtarmaya çalışıyorum.Ama siz ateşe girmeye yelteniyorsunuz.” (B.Hadis Ans: 1/47) buyurarak sünnetten kaçanları, kendini ateşe atan kelebeklere benzet-miştir.Bir hadislerinde de şöyle demiştir :“Şu kişiler Allah’ın lânetine uğrayanlardır :
1- Allah’ın kitabına ilâve yapan,
2- Allah’ın kaderini yalanlayan,
3- Allah’ın haramını helâl sayan,
4- Soyumdan Allah’ın yasakladığını helâlsayan,
5- Sünnetimi terk eden.”Asıl ismi Ali olan, Ebü’l Hasan-ı Eş’arîhazretlerinin, Mûtezile mezhebinden dönmesi şöyle olmuştur:Bir Ramazan-ı şerif ayının ilk günlerinde rüyasında Peygamber Efendimiz (SAV)’i gördü. Efendimiz ona ; “Ya Ali ! Benden nakledilen yola yardım eyle.”buyurdular.Bu rüyadan sonra Ramazan-ı şerif ayının ortasında, ikinci defa Peygamber Efendimiz (SAV)’i rüyada görmekle şereflendi. Rüyasında:”Sana emrettiğim şey ne oldu , ne yaptın ?”buyurdu. “Benden bildirilen yola, sünnetime yardım et, bu yola uy !” buyurdular.Bu rüyadan sonra kelâm ile uğraşmayı terk etti.Üçüncü defa Ramazan-ı Şerifin yirmi yedinci gecesi, Peygamber Efendimiz (SAV)’i tekrar rüyada gördü.”Sana emrettiğim şey ne oldu ?” buyurdu. “Kelâm ilmini terk edip, Kur’an-ı Kerim ve Hadis ilmine sarıldım.”dedi. Efendimiz (SAV) : ”Benden rivayet edilen, bildirilen yola, sünnetime yardımcı olmanı emrettim.”buyurdu.Bunun üzerine İmâm-ı Eş’arî, özür dileyip : ”Meselelerini ve delillerini öğrenmek için otuz yıl harcadığım yolu (Mûtezileyi) nasıl terk edeyim ?” dedi. Peygamber Efendimiz (SAV) ; “Allahü Teâlâ, sana ilahi yardımı ile yardım eyledi.Bunu yakînen bilmeseydim sana bunu emretmezdim.” buyurdu.İmâm-ı Eş’arî hazretleri bu rüyayı da gördükten sonra uyanıp ;” Haktan öte, sapıklıktan başka bir şey yok.”diyerek, Mûtezile yolundan dönüp, Ehl-i Sünnet itikadına girdi. Bu rüyasından sonra on beş gün evinden çıkmadı.Meseleleri derinlemesine inceleyip, gözden geçirdi.Sonra Basra Camii’ne gidip ,kürsüye çıktı. O sırada Mûtezile yolunun meşhur ve kuvvetli âlimlerinden sayılan ve böyle bilinen İmâm-ı Eş’arî, kürsüden cemâate şöyle hitabetti :- Ey insanlar ! Çoktan beri size görünmez oldum.Dikkatle düşündüm.İnsafla inceledim. Yanımdaki delilleri gözden geçirdim.Tercih hususunda zorlandım. Sonunda Allahü Teâlâ’dan beni hidâyete, doğru yola kavuşturmasını istedim, dûa ettim. Allahü Teâlâ, beni hidâyete, doğru yola kavuşturdu. Mûtezile yoluna ait îtikâdlarımın hepsinden vazgeçip, kurtuldum.”diyerek Ehl-i Sünnet Îtikâdı’na girdiğini herkese ilân etti.Sünnetin dışlanması oyundur. Hz. Peygamberin saf dışı edilmesi ve Kur’an’ın anlaşılamaz hale sokularak dinin bozulmasıdır.O, yoksa ,O’nun sünneti yoksa, Kur’an nasıl anlaşılacak ? İslâm, sünnetle yaşanır.Allah Kur’an’da “namaz kıl” diyor. Nasıl, ne zaman ne kadar kılınacak ?Hz. Ömer’e, “Biz Kur’an’da seferi namazların kaç rekat kılınacağını bulamadık” derler.- “Biz Kur’an’da bulamadıklarımızı Peygambere sorardık. O, dört rekat olan farzları, iki rekat kılardı.”der, açıklık getirir.Zekat ver, diyor.Nasıl, ne kadar, ne zaman, kime verilecek ?Kur’an’da eşeklerin ve yırtıcı kuşların etinin yenmeyeceği yok, sünnette var.Kur’an, nikâhta mehir vermekten bahseder. Ama açıklamaz. Peygamber açıklamıştır.Kur’an’da diyetten bahseder, açıklamasını Peygamber yapmıştır.Mürisini öldüren mirasçının durumundan Kur’an’da bahsedilmemiştir.Mirastan mahrum olacağını Peygamber açıklamıştır.Kur’an’da,içki haram kılınmıştır.Peygamber : ”Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır.”ölçüsünü getirmiştir.Abdestsiz, cünüp Kur’an okunamayacağını Peygamber açıklar.Bunlar sadece birkaç örnektir.Peygamberin açıklamaları olmadan İslâmî hayat yaşanamaz. Hz. Peygamberin Kur’an’ı açıklama ve emir koyma yetkisi vardır.Peygamber devreden çıkarılamaz, sünnet dışlanamaz.Yolların en şereflisi, Hz. Peygamberin yoludur.O’nun yoluna uymayan sapıtır.
İslâm’ı Yaşamak İçin Kur’an Yeterli mi ?Şunu iyi bilmek gerekir ki, sünneti devre dışı bırakıp ,yalnız Kur’an ile amel etmek mümkün değildir. Çünkü dinin her hükmü Kur’an’dan öğrenilemez. Bazı emir ve yasakların ayrıntıları da Kur’an’da geçmez.Kur’an’ı hayata geçiren Hz. Peygamber (AS)’dır.O, dinin nasıl yaşanacağını öğretmiştir. Allah, Müslümanlar için örnek olarak Allah Rasûlünü göndermiştir.Sünneti red etmek, hadisleri kabullenmemek“Sadece Kur’an yeter” demek, Allah’ı inkarla, Kur’an’ı redle ayni manâya gelir.Çünkü Allah Kur’an’da Peygambere uymayı emrediyor. O’na uymadığımız zaman sapıtacağımızı bildiriyor.“Bize Kur’an yeter” sözü ilk anda güzel gibi gelir. Kur’an’a bağlılığı akla getirir.Biraz düşünülürse, kurnazca gizlenen art niyet ortaya çıkar.Oda ; Hz. Peygamberi ve sünnetini reddetmektir.Bu, “Allah’a ulaşmak için Peygamberin aracılığını kabul etmem” diyenlerle aynidir.Aslında bunlara en güzel cevabı Kur’an veriyor :“Ey Habibim de ki ; Eğer siz Allah’ı seviyor-sanız, bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran :31)Mutezile ve Müsteşriklerde Peygamberi devreden çıkarabilmek için “Bize Kur’an yeter” demişlerdir.Bugün de aynısı söyleniyor.Kur’an’ı anlamak da tek yol, sünnettir. Sünnetsiz Kur’an anlaşılmaz.Bugün sünneti terk yarın vahyolunan Kur’an’a itiraza varacaktır.
Kur’an bize yeter, diyenler samimi değillerdir.Samimi olmadıkları gibi Kur’an’a bağlı kimselerde değildir.- Kur’an’ı en iyi , en doğru anlayan kim ? Peygamberimiz.- Kur’an’ı en iyi, en doğru anlatan kim ? Peygamberimiz.Peki Kur’an’ı açıklayan Peygamberin sünnetini devreden çıkarırsak Kur’an anlaşılır mı ?Dinin kaynağının Kur’an olduğu görüşüyle sünneti hafife alanlar çıkmıştır.Nitekim İmran b. Husayn’ın bulunduğu bir mecliste adamın biri : “Bana Kur’an’da bulunmayan şeylerden bahsetmeyin.”deyince O : “Sen ahmak mısın be adam ? Öğle namazının dört rekat farzını Kur’an’da bulabilir misin ?” diye çıkışmıştır.Allah Rasûlü : “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle namaz kılın !” (Buhari,Ezan :18) buyurarak sünnet uygulamasına dikkat çekmiştir.Abdullah İbni Ömer hazretleri seferî iken Resûlullah’ın sünnetine uyarak dört rekâtlı farz namazları iki rekât kılmıştı. Emevîlerin Horasan valisi Ümeyye İbni Abdullah ona itiraz etti. Beş vakit namaz ile korku namazı Kur’an’da var ; ama sefer namazı Kur’an’da yok, dedi.İbni Ömer hazretleri ona şunları söyledi : “Bak yiğenim ! Biz doğru yolu yitirmiş ve hiçbir şeyden haberi olmayan kimseler iken Allah Teâlâ bize Muhammed (SAV)’i peygamber gönderdi ; bize her şeyi O, öğretti.Dört rekâtlı farz namazları seferde iki rekât kılmamız gerektiğini yine ondan öğrendik.Biz onda ne gör-müşsek aynen uygularız.”(Nesâi, Salât 3, Taksîru’s – Salât 1)Ashab-ı Kiram, gözü kapalı Peygambere uymuş, böylece kurtulmuş,böyle cennetlik olmuş, böyle altın çağ yaşamıştır.Bir örnek :Peygamber aleyhisselâm ashâbına temiz ayakkabı ile namaz kılabileceklerini söylemişti.Bir gün namaz kılarken Resûllah’ın pabuçlarını çıkarıp sol yanına koyduğunu gördüler. Sahâbîlerde öyle yaptılar.Namazdan sonra Allah Rasûlü, ashâbına dönerek “Namazda ayakkabınızı niye çıkardınız ?” diye sordu. Onların cevabı hazırdı :”Sen çıkarınca biz de çıkardık.”dediler. Resûl-i Ekrem onlara, namaz kılarken Cebrâil aleyhisselâm’ın geldiğini ; ayakkabısının kirli olduğunu haber verdiğini ; bunun üzerine ayakkabısını çıkarmak zorunda kaldığını söyledi.” (Ebû Dâvûd, Salât 88 ; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 20,92)Kur’an’ı açtık, Fatihadan sonra Bakara Sûresi, üç harf var, daha ilk ayet. Ne bu ? anla ve anlat bakalım.
Mâide Sûresi -90.İçki haram. İçki içene verilecek ceza yok.O, sünnetle tespit edilmiştir.Mâide Sûresi- 38.Hırsızlık yapanın elleri kesilecektir.Fakat ceza gerektiren hırsızlığın ne olduğu, ellerin nasıl kesileceğini, sünnet açıklığa kavuşturmuştur.İmam Şafi bir gün Mescid-i Haram’da oturmuş sohbet ediyordu.”Bana soracağınız her şeyin cevabını Kur’an’dan verebilirim.”dedi.Orada bulunanlardan birisi :”İhramda iken eşek arısı öldürmenin hükmü nedir ?”diye sordu. İmam: “Bir şey gerektirmez.”diye cevap verince soruyu soran, “Bu Allah’ın kitabının neresinde var ?”dedi. İmam Şafi, “Resul size ne getirmişse onu alın.Neden de yasakladıysa ondan sakının.”ayetini peşinden de konuyla ilgili hadisi şerifi senediyle birlikte okuyarak meseleyi çok güzel bir şekilde açıkladı.Bugün “Kur’an yeter” diyenler, ileride başka şeyler söyleyeceklerdir.- Kur’an’ın manevi zevkinden mahrum olan bazı kimseler :”Kur’an’ı kuru kuruya okumak neye yarar, ne anlıyorsunuz ki ?…”diyor.- Bugün sadece meâl okuyanlar, yarın : ”Bana da bu vahyolundu”, diye kendi kitaplarını ortaya çıkaracaklardır.- Hadislerin çoğu Kur’an ayetlerini açıklayıcı durumda iken, sünneti yok sayanlar, ayetleri yanlış yorumluyorlar.- “Bize Kur’an yeter.” diyenler, “Hiç bir şeyi eksik bırakmadık.” (nahl :89) ayetini, delil gösteriyorlar.Evet Kur’an’da her şey var, ama özü var. İzahı gerekir.Bir de vahiy sadece Kur’an’dan ibaret değil ki, “sünnete gerek yok” densin. Bu ayet, “Dünyayı dengede tutan hiçbir şeyi eksik bırakmadık” anlamındadır.- Sadece meâl okuyanlar,kasıtlı öyle kelimeler kullanıyorlar ki, meseleyi yanlış yere çekiyorlar. Kısacası :- Kimse Kur’an’ı, işine geldiği gibi açıklayamaz, yorum getiremez, "bana göre" diyemez. O zaman herkese göre din olur, dinî hayat olur ki, istenilen de bu olsa gerek.