Vehhabilik-Yeni selefiye dosyası

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Büyük alimlerden, İmam-ı Sübki rahimehullah ve İbni Hacer rahimehullah gibi kadim ulemadan bahsediyorum. Başkaları da var.

İbni Arabi konusuyla irtibatlandırman veya kıyaslaman sağlıksızdır. Onun kitaplarında ciddi tahrifat olduğu İmam Şarani rahimehullah tarafından değişik nüshalar tedkik edilerek tespit edilmiştir. Onun kitaplarındaki tartışmalı ifadelerden hangileri hakikaten kendi sözüdür, hangileri sokuşturmadır, hangileri te'vil edilebilir, vs uzun konudur.

Ama, İbni Teymiyye'nin kitaplarında tahrifat yapıldığını iddia eden olmamıştır. Zaten, kendisi hayattayken reddiyeler yazılmıştır. Talebelerinin bir kısmı da onun görüşlerini benimsemiş ve müdafaa etmişlerdir.

ibni Arabi ile İbni Teymiyeyei kıyaslamadım.Küfrani nimet ve hakiki küfür kelimeleri dolayımında ele aldık...

Saniyen İbni Teymiyeninde külliyatında oldukça çelişik ifadeler var.Bu mesleyi nasıl izah edeceğiz.Ehli Sünnete uyan görüşlerinimi ele alacağız, tersinimi?

Ayrıca şu hadisteki küfrü nasıl açıklayacaksınız:' Müslime sövmek fısk, öldürmek küfürdür'' Müslim h.n.64

Bu hadisteki küfrü hakiki anlamıyla alırsan, ehli sünnetin temel esaslarıyla çelişmezmi?Hadis uleması nasıl ele almış?
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ayrıca şu hadisteki küfrü nasıl açıklayacaksınız:' Müslime sövmek fısk, öldürmek küfürdür'' Müslim h.n.64

Bu cümleyi görmemiştim.

Ben başka bir misal vereyim (kendi blog sayfamdan):

(Çalgıları dinlemek günahtır. Başında oturmak fısktır. Ondan zevk almak ise küfürdür.) (“İstima-u melâhî haram-ün vel-culûs-i fîhâ fisk-ün vet-telezzüz-ü bihâ küfrün”) [Yani küfranı nimettir. Zira uzuv­ları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfranı nimettir. Hadisteki küfür kelimesi günahın büyük oluşunu ifade etmektedir. Veya onu helal bilerek ve zevk alarak dinlediğinde kafir olacağını ifade etmektedir-İbni Abidin.] [18]

[18] İbni Abidin, Reddü'l-Muhtar Ale'd-Dürrü'l-Muhtar, Şamil Yayınevi, c.15, s.343; Hadisin ilk kısmı (İstima-u melâhî haram-ün) için bkz. Mevkufat Mülteka Tercümesi, Sağlam Yayınevi, İst.; c.4, s.117.

Bu gibi misallerden yola çıkarak, küfür olduğu belirtilen söz ve inanışların hepsinin veya çoğunun aslında küfür olmadığını ve buradaki gibi küfranı nimet ma'nasında olduğunu düşünmek doğru olmaz.

Eğer böyle bir bilgi varsa, kaynağıyla ispatlamak lazım.

Spesifik meselelerden bahsediyorum. Mesela, fena-i nar görüşü, alemin kadim olduğunun söylenmesi, Allahü teala için hareket eder, iner çıkar demek, mekan söylemek vs. bunların sadece "küfran-ı nimet" olduğunu söyleyen bilmiyoruz? Bunların hepsi küfürdür.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Aslında örnekler hadislerde çoktur.Küfrani nimet anlamındaki küfür, küfrün üç çeşidinden biridir.Mesela 'Şu andaki sevgi, bağlılık ve samimiyeti kesipte,Benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak kafirler olmayın''(Buhari h.n.65)

Burada da ''küfür'' inkar anlamında değil,nankörlük manasındadır.Çünkü küfrün yolu, küfür demek değildir.Bazan söz küfür gözükür, lakin sahibi kafir olmaz...

Hasılı kelam bir çok ulema İbni Teymiyenin ehli sünnete mugayir görüşlerinden halkı sakındırmak için, şiddet göstermişler ve nankörlük manasında olan ''küfür'' kelimesini kullanmışlardır.Bunu hakiki manaya hamletmek , ehli sünnetin şiarı değil, havaricilerin görüşleridir...
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bu gibi misallerden yola çıkarak, küfür olduğu belirtilen söz ve inanışların hepsinin veya çoğunun aslında küfür olmadığını ve buradaki gibi küfranı nimet ma'nasında olduğunu düşünmek doğru olmaz.

Eğer böyle bir bilgi varsa, kaynağıyla ispatlamak lazım.

Spesifik meselelerden bahsediyorum. Mesela, fena-i nar görüşü, alemin kadim olduğunun söylenmesi, Allahü teala için hareket eder, iner çıkar demek, mekan söylemek vs. bunların sadece "küfran-ı nimet" olduğunu söyleyen bilmiyoruz? Bunların hepsi küfürdür.

Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî rahimehullah şu bilgileri naklediyor:

Bezzaziyye isimli kitabda şöyle varid olmuştur. Bazı sefil kimseler, fetvalardaki küfür hükümleri korkutmadır, hakikat değildir derler. Bu sözler batıldır. Helali, haramı, küfrü, İslamı beyan eden âlimler, Allahü teâlânın emin kulları böyle bir durumdan uzaktırlar. Onlar sadece Resulullahın tebliğ ettiği hakikatlerden bahsederler. (Camiu'l-Mütun, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.185)

 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Hasılı kelam bir çok ulema İbni Teymiyenin ehli sünnete mugayir görüşlerinden halkı sakındırmak için, şiddet göstermişler ve nankörlük manasında olan ''küfür'' kelimesini kullanmışlardır.Bunu hakiki manaya hamletmek , ehli sünnetin şiarı değil, havaricilerin görüşleridir...

Bu delilsiz bir sözdür. Hem alimlere bühtandır.

Bunu da nereden çıkardın? Mekan isnadı, fena-i nar gibi spesifik konulardan bahsettim. Bunların küfür olduğundan şüphe etmek dahi çok tehlikelidir.

Bu konuda biraz karışık bir tavır sergileyen E. Sifil bile, fena-i nar hakkında aynen şöyle diyor: "Cehennemin ebedi olmadığını söylemenin küfür olduğunu ben söylemiyorum. Ehl-i Sünnet alimlerinin eserlerinde bu mesele hakkında oldukça açık beyan ve hükümler var."

Bir misal daha verelim: Molla Aliyyülkârî Mirkat-ul-Mefatih'de (1892 baskısı, 2:137 = 1994 baskısı, 3:300) der ki:

"Seleften bir cemaatın tamamı ve ayrıca daha sonra gelen âlimler de dediler ki: Allahü teâlânın belli bir fizikî yönde olduğuna inanan kâfirdir. Bunu açıkça ifade eden el-Irakî, Ebu Hanife'nin, Malik'in, Şafiî'nin, Eşarî'nin ve [İbni] Bakıllanî'nin ortak görüşünün bu olduğunu söylemiştir."

Aliyyülkârî bu fetvayı Fıkh-ı Ekber Şerhi'nde (1984 İlmiyye baskısı, s. 57) ve Şerhi Aynul İlim'de (1989 baskısı, 1:34) tekrar etmiştir.

İbni Teymiyye'nin bu fetvanın konusu olan "cihet/yön" inancında olduğu iyi bilinir.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Aslında örnekler hadislerde çoktur.Küfrani nimet anlamındaki küfür, küfrün üç çeşidinden biridir.Mesela 'Şu andaki sevgi, bağlılık ve samimiyeti kesipte,Benden sonra birbirinizin boyunlarını vurarak kafirler olmayın''(Buhari h.n.65)

Burada da ''küfür'' inkar anlamında değil,nankörlük manasındadır.Çünkü küfrün yolu, küfür demek değildir.Bazan söz küfür gözükür, lakin sahibi kafir olmaz...

Hasılı kelam bir çok ulema İbni Teymiyenin ehli sünnete mugayir görüşlerinden halkı sakındırmak için, şiddet göstermişler ve nankörlük manasında olan ''küfür'' kelimesini kullanmışlardır.Bunu hakiki manaya hamletmek , ehli sünnetin şiarı değil, havaricilerin görüşleridir...

Arkadaş diyorsunki:"Burada da ''küfür'' inkar anlamında değil,nankörlük manasındadır." Yani İbni Teymiye mecazmı yapıyor? Kelimeleri gerçek anlamında kullanmıyor.
Ama onu dini liderleri ilan eden Yeni Selefiyeciler diyorki mecaz,teşbih ve tevili kabul etmeyiz diyorlar.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî rahimehullah şu bilgileri naklediyor:

Bezzaziyye isimli kitabda şöyle varid olmuştur. Bazı sefil kimseler, fetvalardaki küfür hükümleri korkutmadır, hakikat değildir derler. Bu sözler batıldır. Helali, haramı, küfrü, İslamı beyan eden âlimler, Allahü teâlânın emin kulları böyle bir durumdan uzaktırlar. Onlar sadece Resulullahın tebliğ ettiği hakikatlerden bahsederler. (Camiu'l-Mütun, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.185)

Değindiğiniz mesele ,ayrı bir bahistir.Küfrün hakikatini inkar bahsi diğerdir...Hadislerde verdiğimiz örneklerde olduğu gibi, küfür tek kısımda mütalaa edilemez.Küfrün manası , bir nimeti örtmek, gizlemek ve inkar etmek demektir.

bununda birçok çeşitleri vardır

1-Müslümanların haklarına karşı küfranda bulunmaktır.İslam nimeti olan iman kardeşliği hakkına tecavüz etmek , küfür değil, nankörlüktür.

2-Müslümanlarla çarpışmaya , mecaz olarak küfür denilmiştir.

3-Bu gibi yerlerde küfrün manası, küfre sirayet edecek yol demektir.Yahıudda bu gibi günahları helal görmek , mesela çarpışmayı veya herhangi bir haramı helal itikad etmek, küfürdür, denilir..
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ben spesifik (belli) meselelerden bahsediyorum.

Fena-i nar görüşü hakikaten küfürdür (sadece küfran-ı nimet değil)

Allahü tealaya cisimlerin özelliklerini (yön, boyut, sınır, mekan...) isnad etmek küfürdür (sadece küfran-ı nimet değil)

Alemin kadim olduğunu söylemek küfürdür (sadece küfran-ı nimet değil)

Başka misaller de verilebilir. Konunun anlaşılması için bunlar yeterlidir. Mezkur zatın eserlerinde bunlar vardır. Takipçileri de bu konuların çoğunda kendisine uymuşlardır. Kendisi son nefesde nasıl gitmiş, biz bilemeyiz. Esas olan, yayılan yazılı görüşlerinden sakındırmak ve bunların asla kabul edilebilir olmadığını tesbit etmekdir.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî rahimehullah şu bilgileri naklediyor:

Bezzaziyye isimli kitabda şöyle varid olmuştur. Bazı sefil kimseler, fetvalardaki küfür hükümleri korkutmadır, hakikat değildir derler. Bu sözler batıldır. Helali, haramı, küfrü, İslamı beyan eden âlimler, Allahü teâlânın emin kulları böyle bir durumdan uzaktırlar. Onlar sadece Resulullahın tebliğ ettiği hakikatlerden bahsederler. (Camiu'l-Mütun, Bedir Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.185)

Değindiğiniz mesele ,ayrı bir bahistir.Küfrün hakikatini inkar bahsi diğerdir...Hadislerde verdiğimiz örneklerde olduğu gibi, küfür tek kısımda mütalaa edilemez.Küfrün manası , bir nimeti örtmek, gizlemek ve inkar etmek demektir.

bununda birçok çeşitleri vardır

1-Müslümanların haklarına karşı küfranda bulunmaktır.İslam nimeti olan iman kardeşliği hakkına tecavüz etmek , küfür değil, nankörlüktür.

2-Müslümanlarla çarpışmaya , mecaz olarak küfür denilmiştir.

3-Bu gibi yerlerde küfrün manası, küfre sirayet edecek yol demektir.Yahıudda bu gibi günahları helal görmek , mesela çarpışmayı veya herhangi bir haramı helal itikad etmek, küfürdür, denilir..


Kardeş diyorsunki"2-Müslümanlarla çarpışmaya , mecaz olarak küfür denilmiştir."

Müslümanlarla çapışıp müslüman kanı dökmek açıkça küfür değilmi? Mecaz niye olsun?

Mesela Hz.Ali'yi öldüren Harcilerde ehl-i Kıbleydi. Sizce Harcilerin durmu nedir?
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Kardeş diyorsunki"2-Müslümanlarla çarpışmaya , mecaz olarak küfür denilmiştir."

Müslümanlarla çapışıp müslüman kanı dökmek açıkça küfür değilmi? Mecaz niye olsun?

Mesela Hz.Ali'yi öldüren Harcilerde ehl-i Kıbleydi. Sizce Harcilerin durmu nedir?

O başka bir meseledir.

Müslümanı, Müslüman olduğu için öldürmek küfürdür. Ama, bir te'vil ile öldürenler hakkında değişik hükümler vardır. Kitaplarda bağiler bahsinde anlatılır.

Zaten burada adam öldürmekden vs. bahsetmiyoruz. Küfür olan inançlar söz konusu. Haşviyye taifesi (çağımızda Vehhabiler) küfre sebep olan inançlara sahiptir. İmam-ı Gazalî rahime-hullahü teâlâ diyor ki:

Allahü teâlâ, cism olan şeylerle vasflandırılmakdan münezzehdir. Allahü teâlâyı uzvlardan meydâna gelmiş bir cism olarak düşünen, puta tapmış olur. Çünki her cism mahlûkdur. Mahlûka ibâdet etmek küfrdür. Puta tapmak küfrdür. Çünki put, mahlûkdur ve cismdir. Cisme tapan da halef ve selef imâmlarının icmâ’ı ile kâfir olur. Bu kendisine tapılan cism, ister sert ve katı dağlar gibi kesîf olsun, ister hava ve su gibi latîf olsun, ister yeryüzü gibi karanlık, ister güneş, ay ve yıldızlar gibi parlak olsun, ister hava gibi renksiz ve şeffaf olsun, ister Arş, Kürsî ve gök kadar büyük olsun, ister zerre ve toz gibi küçük olsun, ister taş gibi cansız olsun, ister insan gibi canlı olsun, her hâl-ü kârda putdur. Cismin güzelliği, cemâli, azameti, küçüklüğü, katılığı, kalıcı olması onu put olmakdan çıkarmaz.

Kaynak: İlcâm-ül avâm an ilm-il kelâm
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
Ben de bu meseleyi hiçbir zaman anlamamışımdır zaten. O sözleri sekr halinde söylediği için masum kabul edilir ayrı bir nokta da, sekr halinde kitap mı yazıyor mu zatlar?

yok yok hakikaten bir aydınlanma sürecine girilmiş.. :D aman dikkat mesuliyet yüklersen hükmünü de vermek zorunda kalabilirsin:p
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Murat Yazıcı, İbn-î Teymiyye'nin tasavvuf / tarikat karşıtı olduğuna dair delilin var mı? ittiba abinin de dediği gibi İbn-î Teymiyye'nin eserlerinde çelişkiler mevcuttur. Mesela fena-î nar meselesinde;

İbn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ'da, "Yedi şey vardır ki bunlar ölmeyecek, fena bulmayacak ve yokluğu tatmayacaktır: Cehennem ve sakinleri, Levh, Kalem, Kürsi, Arş" şeklindeki rivayetin sahih olup olmadığı tarzındaki bir soruya verdiği cevapta şöyle der:

"Bu haber bu lafızla Hz. Peygamber (s.a.v)'in sözü değildir; o, alimlerden birine ait bir sözdür. Bu Ümmet'in selefi, imamları ve sair Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat şu itikattadır: Mahlukat arasında yok olmayacak ve tamamen fena bulmayacak varlıklar vardır. Cennet, Cehennem, Arş vd. varlıklar böyledir. Mahlukatın tamamının fena bulacağını, Cehm b. Safvân ve Mu'tezile'den ve benzerlerinden kendisine muvafakat edenler gibi bid'atçı Kelamcılar'dan bir grup dışında söyleyen olmamıştır. Bu, Allah'ın Kitabı'na, Resulü'nün Sünneti'ne ve Ümmet'in selefinin ve imamlarının icmaına aykırı batıl bir sözdür. Nitekim bu hususta Cennet ve ehlinin ve daha başka varlıkların bekasına delalet (eden deliller) vardır ki, bu sayfa, bu noktanın zikri için yeterli değildir. Kelamcılar'dan ve Felsefeciler'den çeşitli kesimler, bütün mahlukatın fena bulmasının mümteni (muhal) olduğuna, aklî delillerle istidlal etmiştir. Vallâhu a'lem."

İbn Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, XVIII, 307
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Cümle Mühendisi Nickli Üyeden Alıntı
Ben de bu meseleyi hiçbir zaman anlamamışımdır zaten. O sözleri sekr halinde söylediği için masum kabul edilir ayrı bir nokta da, sekr halinde kitap mı yazıyor mu zatlar?''

Üstad Ramazan El-Bûti ''Selefiye'' isimli eserinde ''İbn Ârabinin eserlerine ilk bakışta bir çok hususun küfür ve akaide muhalif olduğunu zahiren görmek mimkindür.Bu tartışmasız ve şübhesiz böyledir.Bu durum zahiren feyz nazariyesi olarak adlandırılan ilahın zatının müşahadesi olrak değerlendirildiğinde apaçık bir küfürdür.

Bunun GERÇEK ANLAMDA KULLANILDIĞINA ne İbn Teymiye , nede başkası kesin bir delil getirememektedir.çünkü İbn Ârabi'nin bu asli küfre muhalif bir çok görüşü mufassal olarak kitablarında mevcuttur.Bununla beraber bir kısım rafizi ve zındık kimselerin onun eserlerine bazı eklemeler yaptığı kuvvetli bir bilgi olarak sabittir. Bunu El-Makri '' Nefhu't_Tıyb'' adlı eserinde vurgulamıştır..Aynı zamanda İbn İmad da bu görüşe katılmış, ''Şezerâtu-z-Zeheb'te belirtmiş, İmam Şa'rani ise uzun uzadıya bu meseleleri ''el-Yevâkıt ve'l-cevâhir'' adlı eserinde açıklamıştır.Şübhe yok ki, <ibn <teymiye bunların hepsinden önce bunları bilmekteydi.

İbn ârabi ve diğerlerine karşı bir asabiyet içinde bulunmak yerine, İslami prensipler doğrultusunda belirlenmiş bir ölçü ve kurallar çerçevesinde insanları değerlendirip ondan sonra sapıklık ve küfürle itham etmek gerektiği kanaatindeyim.
Çünkü bu kanaat Allah Rahmet etsin İbn Teymiye ve bütün alimlerin başvuracağı yegane yoldur.

Bu kuralı İbn ârabiden önce İbn Teymiyye 'ye uyguladım.Çünkü daha önce onun 'maddenin nev'i olarak kadim'' olduğu ve ''eşyada gizli tesir edici tabii bir kuvvetin varlığı'' görüşünü savunan filozofların düşüncelerini içeren sözlerden bazı pasajlar nakletmiştim(kitabın 141 -160 sayfalarına bak)İbn Teymiyye orada onları savunmakla kalmamış , onların görüşlerinin şübhesiz hak olduğunu ifade etmiştir.

Bütün alimlerce sabittirki, yunan felsefesi, her şeyden önce 3 sebeble küfre düşmüştür.Birincisi alemin kadim olduğunu ve eşyada ona tesir eden gizli bir kuvvetin varlığını kabul edenin küfründe tereddüd etmemektedir.bu sözler tehlike ve küfür yönüyle İbn Ârabinin ifade ettiği sözlerden daha hafif değildir.

Biz buna rağmen İbn Teymiyeyi TEKFİR VE DALALETLE NİTELEMEKTEN

KAÇINIYORUZ.ŞERİATIN MESELELERE BAKIŞ PERSPEKTİFİNİ ÖRNEK ALARAK KONUYA YAKLAŞIYORUZ.İBN ÂRABİ ALLAH RAHMET ETSİN ONUN KİTABLARI İÇİN

ÖNGÖRDÜĞÜMÜZ ŞEYLERİN AYNISINI İBN TEYMİYYEYE UYGULADIK VE GÖRDÜKKİ ,İBN TEYMİYYE BİR ÇOK YERDE BATIL DİYE İSİMLENDİRDİĞİ VE FİLOZOFLARIN DALÂLETTE

OLDUKLARINI İFADE ETTĞİ HUSUSLARIN AKSİNE ONLARI DESTEKLEYİCİ CÜMLELER SARF ETMİŞ.AYNI ŞEKİLDE İBN TEYMİYYE 'Yİ

FİLOZOFLARA VERDİĞİ DESTEKTEN DOLAYI ELEŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜRKEN, ONLARI, BİR ÇOK YERDE KENDİSİNİN

ELEŞTİRDİĞİNİ VE REDDETTİĞİNİ GÖRDÜK.BUNDAN DOLAYI onun eserlerindeki BU

OLUMLU YAKLAŞIMINI ,KALEME ALDIĞI BATIL CÜMLELERİN VE SARF ETTİĞİ NAHOŞ VE ACI SÖZLERİN ÖNÜNE GEÇİREREK EHLİ KIBLENİN HAKKINDA HÜSNÜZAN BESLEYECEK BİR

HAREKET TARZI SEÇTİK...bU TARZ YAKLAŞIM ŞÜBHE KALDIRMAYAN BİR VACİBDİR..PROBLEMLİ CÜMLELERİ TE'VİL VE İHTİMAL YÖNÜYLE DEĞERLENDİREREK

KOLAYLAŞTIRICI BİR TAVIR SERGİLENMELİDİR..ŞÜBHESİZ MÜSLÜMANLAR , DAİMA

ZAHİREN BATIL GÖRÜNEN HUSUSLARI KİŞİNİN MÜSLÜMAN OLMASINDAN DOLAYI HAKKA UYGUN OLARAK TE'VİL EDİLMESİNİN GEREKLİĞİNİ KABUL ETMİŞLERDİR.ÇÜNKÜ HÜSNÜ ZAN KİŞİNİN MÜSLÜMAN OLUŞUNUN ÖZELLİKLERİNDENDİR.''
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Kardeş diyorsunki"2-Müslümanlarla çarpışmaya , mecaz olarak küfür denilmiştir."

Müslümanlarla çapışıp müslüman kanı dökmek açıkça küfür değilmi? Mecaz niye olsun?

Mesela Hz.Ali'yi öldüren Harcilerde ehl-i Kıbleydi. Sizce Harcilerin durmu nedir?

Yazılanların anlaşılmadığı sorulardan anlaşılıyor..Kebairin nezamandan beri, ehli sünnetçe küfür olduğunu sorarak, bu soruya cevab verilebilir.akaid kitablarından günahı Kebair kısmının okunması durumunda mesele anlaşılır.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
İbni Teymiyye'nin akidesini ve durumunu en iyi bilenler, onun çağdaşı olup, onun fetva ve sözlerini yakinen bilen, onu muhakeme eden veya reddiyeler yazan alimlerdir. Bununla ilgili iki mühim vesikayı vereceğim.

«Def'u Şübhe men Sebbe ve Temerrede ve Nesebe Zalike İle's-Seyyidi'l-Celil el-İmam Ahmed» adlı kitabı (829 H. de vefat eden) Allâme Şerif Takıyüddin Ebu Bekri'l-Hısnî ed-Dımaşkî te'lif etmiş; onda, İbn Teymiyye'nin doğru yoldan ayrıldığı birçok mese­leleri isbat etmiştir. Allah ona basiret nurunu vermiştir. Her Müs­lüman, o kitapta, Sultan Nasır Muhammed b. Kalavun'un İbn Tey­miyye hakkındaki resmî yazısından başka bir şey bulmasa da İbn Teymiyye'nin durumunun açıklanmasına kâfi bir delildir. ...Allâme Şerif Takıyüddin, Allahü Teâlâ ona rahmet eylesin, şöy­le dedi:

Bilmelisin ki, ben, kalbinde doğru yoldan sapma olup fitne maksadiyle Kur'an-ı Kerim ve hadisteki müteşâbihleri araştıran, (aziz ve yüce Allah böylesinin helâkını irade etmiştir), halktan avam tabakası ile başkalarının da bu hususta ona tâbi olduğu habisin (kö­tü adamın) kelâmına baktım. Onda, dile getirmeğe takatım olma­yan, yazıp da satırlamaya parmaklarımın bile bana ram olmadığı şeyleri buldum. Çünkü onda, bu âlemin Rabbinin Kitab-ı Mübin'de (Kur'an-ı Kerim'de) Zatını tenzih ettiği hükmün tekzibi ve Allah ta­rafından insanlar arasından seçilmiş asfiya ve doğru yolda olan ha­lifeleri ve onların tâbileri hakkında da tahkirler vardır. İşte bu nedenle, dediği kelâmı terk edip, takvalı imamların onu ittifakla bid'­atçılıkla ve dolayısiyle bazı bid'atlı meseleler yüzünden dinden bile çıkmakla suçladıkları konuları zikretmeye yöneldim. Bu konuların bazısı, âlimlerce tasnif edilen kitaplarda derlenmiş, bazısı da devlet başkanlarının İbn Teymiyye hakkında çıkardıkları emirnâmelerin­de mevcut olup, bu hâdiselerde kendilerine müracaat edilen İbn Teymiyye'nin çağdaşı olan âlimler ittifak etmiş ve cehaletten arın­mış fetvalarda ondan bahsetmiş ve hiç kimse o hususta onlara mu­halefet etmemiştir. Nitekim bu fetva ve emirnâmeler, büyük toplan­tı yerlerinde açıkça yüksek sesle okutulmuş ve çöllerde yaşayanlar bile işitip anlamıştı. O cümleden olarak Şerif Nâsıru'd-dünya ve'd­din Muhammed Kalavun’un (Allahü Teâlâ ona rahmet eylesin) 705 hicri senesi Cuma günü Dimaşk camisinin minberi üzerinde okunmuş emirnâmesi meşhurdur.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
SULTAN İBN KALAVUN'UN İBN TEYMİYYE HAKKINDAKİ EMİRNÂMESİNİN SURETİ

"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla... Bütün hamdler, her­hangi bir şeye benzemekten münezzeh ve herhangi bir şey kendi­sine eş olmaktan uzak olan Allah'a olsun. Nitekim Allahü Teâlâ [meâlen] «Hiç bir nesne kendisine benzemez, gerçekten işitici, görücü ancak O'dur.» (Şura, 11) diye buyurmuştur. Kitap ve Sünnetle amel etme­mizi emr ve ilham eylediği ve zamanımızda dinde şek ve şüpheyi or­tadan kaldırdığı için O'na hamdederim. İhlâsı nedeniyle (Kıyamet Günü) akıbetinin ve dönüş yerinin güzelliğini umut eden ve Allah'­ın «Nerede olsanız O sizinledir ve Allah ne yaptığınızı bilir.» (Hadid suresi) [meâlen] buyurduğu âyet-i celileye dayanarak Yaradanı cihetten tenzih ederek, «La ilâhe illallah» (ondan başka hak bir ilah bulun­madığına), O tektir, ortağı yoktur, diye şehadet ederim. Ve yine şe­hadet ederiz ki, Efendimiz Muhammed aleyhisselam O'nun kulu ve elçisidir. O Resulü ki, Allah'ın razı olduğu yola süluk edene kurtuluş yönünü göstermiş ve Allah'ın eserlerinde tefekkür etmeyi emr ile Zâtında edilmesini yasaklamıştır. Allah, onun, âl ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin. O âl ve ashab ki, imanın alâmetleri onların himmetiyle yükseldi, bu dinin esaslarını onlarla güçlendirdi ve on­ların vasıtasıyle haktan ayrılıp bid'atlara yönelen kimsenin çıkarttı­ğı yangını söndürdü.

Bundan sonra derim ki: Şer'î kaideler, yürürlükteki İslamî kurallar, imanın ilmî rükünleri ve kabul edilen din mezhebleri bu di­nin esaslarıdırlar. Bunlar, dinde herkesin müracaat kaynaklarıdır. O yollara, süluk eden kimse, büyük zafere ulaşır, onları terkeden kimse, şüphesiz elem verici bir azaba müstahak olacaktır.

İşte bu nedenle, bu esasların hükümlerinin muhafaza edilmesini ve devamını tekid etmek, bu ümmetin inancını ihtilaftan korumak, ittifak, şefkat ve rahmet terazisini doğru tutmak, bid'atten mütevellit fitneyi söndürmek, din ahkâmını parçalayan kimselerin toplantılarını dağıtmak vâcibtir.

Çağımızda İbn Teymiyye adlı kişi sözünü genişletip, cehâletiy­le kelâmının yularını uzatmış, Allah'ın zat ve sıfat meselelerinden uygunsuz bir şekilde bahsetmiştir. Bâtıl kelâmında birçok münker şeyleri açıkça belirtmiştir. Sahabe ile tabiinin bahsetmeyip sükut ettikleri şeylere değinmiş, salihlerin ve bu ümmetin sembolü olan imamların bahsetmekten korundukları şeylerden bahsetmiş ve İs­lâm imamlarının inkar ettikleri, âlim ve hâkimlerin hilâfına ittifak ettikleri meseleleri meydana çıkarmıştır.

Avam tabakasını aldattı ve çağındaki fakihlere, Şam ve Mı­sır'daki büyük âlimlere muhalefet ettiği fetvalar çıkardı. Bunları, risâlelerine yazıp her yere gönderdi. O fetvaları, Allah'ın nazil ey­lediği isimlerle adlandırdı. İşte, onun bu fetva ve risâleleri elimize geçip, kendisi ile müridlerinin süluk ettikleri ve açıkladıkları şeyle­rin beyanı bize ulaşınca, Allah kelâmının harf ve savt (ses) olduğu­nu, teşbih ve tecsim akidesini açıkça söylediği anlaşılmış oldu. Dolayısiyle bu büyük fitneden korkarak Allah'ın dinine yardım et­mek üzere ayaklandık ve bu bid'atı inkar ettik. Onun memleketin­de bunların yayılması bize ağır geldi ve bâtıla inananların dedikle­rinden iğrendik. Allahü Teâlâ'nın buyurduğu, «İzzet sahibi olan Rabbini takdis et, onların vasıflarından ... » (Saffat, 180) [meâlindeki] âyet-i celilesini okuduk. Zira Allah sübhanehu ve teâlâ zâtında, sıfatında Ona denk ve benzer olacak her şeyden münezzehtir. «O'nu [Rabbi­nizi] gözler idrak edemez, O, gözleri idrak eder, O lütuf sahibidir, her şeyden haberi vardır.» (En' am, 103) diye [meâlen] buyurmuş­tur. İbn Teymiyye'nin açıkça konuştuğu ve onun lâfızlarını işiten akıllı kimsenin; onun hakkında Allahü Teâlânın «Umulmadık bir iş yaptın!» (El-Kehf, 73) diye [meâlen] buyurduğu ayeti okuduğu, batıl fetvaları Şam ve Mısır ülkelerimizde yayıldığı zaman, kendi­sini huzura davet etmek için emirnâmelerimizi gönderdik.

Akid ve hall ehli (imarnet ve devlet işlerinde görevli) olan, tah­kik ve nakil sahipleri âlimlerden bir cemaat bize gelince, İslâm ka­dıları ve hâkimler, Müslümanların âlimleri ve din ile dünya âlim­leri hazır bulundular. Durumu müzakere etmek üzere, imamlar ile halktan, münâzara ve itirazlar hususunda dirâyetli olanlardan mü­teşekkil bir cemaat huzurunda şer'î bir toplantı yapıldı. Kavillerine itimat edilenlerin, dediklerine ve münker akidesine delâlet eden ya­zılarına göre, o meclisteki ulema ve halk nezdinde kendisine isnat edilen tüm şeyler sabit oldu. Meclis, onun kötü akidesini, inkarcı olarak kaleminden çıkan şeylerin şehadetiyle hakkında Allahü Teâlâ'nın buyurduğu, «Şahitliklerini yazacağız ve sorumlu olacaklar.» (Zuhruf, 19) [meâlindeki] âyetini okuyarak onu suçlayıp dağılmıştır. İşittiğimize göre, bu fetvaları için birçok defa yetkililerce kendisine tevbe etti­rilmiş ve dolayısıyla Şer'-i şerif cezasını te'hir etmiş, bu işten men edildikten sonra tekrar eski durumuna dönüp söz dinlememiştir.

İbn Teymiyye'nin bu suçu, Maliki mezhebinin hakimi (kadısı) huzurunda sabit olunca Şer'-i şerif onun fetva vermekten men edil­mesine hükmetti. İbn Teymiyye'nin, gittiği bu bid'at yollara her hangi bir kimseyi sürüklemekten, onun itikadına tabi olup, onun bu kavlini söylemekten, bu kelimelerine kulak vermekten, teşbih (Allah'ı başkasına benzetmek) yolunda gitmekten, Allah için yukarı ciheti olduğu hakkındaki konuşmasından, Allah'ın kelâmının harf ve savttan ibaret olduğunu söylemekten, tecsim (Allah'ın cisim olduğu) hakkında konuşmaktan, akaidde doğru yoldan sapmaktan veya din imamlarının görüşünden çıkmaktan veya bu ümmetin âlimlerinin görüşünden ayrılmaktan veya Allah sübhanehu ve teâlânın bir cihette olduğuna itikat etmekten nehiy eden ve bunu itikad eden kimsenin cezasının kılıçtan başka bir şey olmadığına dair emirnâmemizin yazılmasına da hükmettik.

Öyle ise, herkes bu sınırda durup haddi aşmasın! [Meâlen:] (Önce ve sonradaki iş, Allah'ındır.) (Rum, 4). Hanbelîlerden herkes, din imamlarının inkâr ettikleri bu akideden [İbn Teymiyye'nin akidesinden], doğru yoldan saptıran şüphelerden dönmelidirler. Allahü Teâlâ'nın emrettiği şeylerden, övülen iman ehlinin yollarına temessükden ayrılmamalıdırlar. Çünkü Allah'ın emrinden dışarı çıkanlar, şüphesiz doğru yolu kaybetmişlerdir. Bu gibi insanlara ceza olarak eziyetten başka bir şey olmayıp uzun zaman hapis edileceklerdir. Hapis ise, kötü bir yerdir.

Şüphesiz bizler, Dimaşk ve Şam diyarına ve bu yerlere ve uzak yerlere şöyle bir resmî emir çıkardık: İbni Teymiyye'ye beyan ettiğimiz hususlarda tâbi olanları şiddetle nehiy eder, onları korkutarak tehdit ederiz. Onu koyduğumuz yere (hapse) gönderecegiz. Onu ümmetin gözünden düşürdüğümüz gibi taraftarını da düşürürüz. Israr edip de onu müdafaa edenin, medreselerinden ve görevlerinden azledilmelerini emrederiz. Onları rütbelerinden düşüreceğiz. Onlar için ülkemizde hiçbir hüküm ve velâyet ve şâhidlik, imamet, hatta hiçbir mertebe ve ikame hakkı olmayacaktır. Biz bu bid'atçının [İbn Teymiyye'nin] iddiasını ortadan kaldırdık ve Al­lah'ın birçok kullarını sapıttığı veya sapıtmaya yaklaştırdığı kötü akidesini iptal ettik. Hatta o kötü akidesi yüzünden halkın çoğu doğ­ru yoldan saptılar ve yeryüzünde fesat çıkardılar. Hanbelîler de bu kötü fikirden dolayı şer'î sicil defterlerinde tesbit edilsin, tesbitten sonra bu resmî kayıtlar Malikî kadılara gönderilsin. Bu husustaki korkutmamızda haklı olarak insafa dayandık. Bu şerefli emir yazı­mız, ovada, şehirde ikamet eden herkese de belağatli ve kötü inanç­tan men edici olmak üzere câmi minberlerinde okunsun. Bu emir­nâmemiz, 705 H. Ramazan ayında yazılmıştır."
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Yukarıdaki aktadığımız yazı dikkatle okunursa İbn Teymiyyenin özellikle iki meselede felsefe darbesine çarpıldığı, sözlerinin küfrü iktiza eden cinsten olduğu görülür, gene yazıya dikkat edilirse İbn Teymiyenin bu haddi aşan görüşlerine en iyi cevabı da yine kendisinin verdiği görülüyor.Bu tenakuzun sebebini Allah bilir.''Temenni ediyorum ki, önceki fikirlerini, filozofların etki ve saptırmaları ile söylenmiş daha sonra şair Lebid'in şiirindeki gerçekleri

izah tarzında da görüldüğü gibi yanlışından dönmüştür.(Bûtinin kitabına bk..) Allah Teala bu doğrultuda mükafatını ve mağfiretini ihsan etsin..
 
Üst