VEHHABİLİK DİNİ

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
buyrun cenaze namazina ..

---

ümmetin hali voltrana dönmüs... herkesin elinde bir hakikat, ama bir olmadikca olusmuyor su Voltran iste. Hakikat bir olunca hakikat oluyor.

Voltran Voltran Voltran :)

Bakalim herkes Voltrani biliyor mu. Pazar gunleri iple cekerdik yahu.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars

bu arada doğru fırka yı verseydin işin içinden çıkmış olurduk. bütün fırkalar sünnete ve kurana uygun olduğu noktasından mutabıklar lafons bile onları bitad ehli görüyor ayetlerin üstünü örtüyorlar demiyor!!!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
buyrun cenaze namazina ..

---

ümmetin hali voltrana dönmüs... herkesin elinde bir hakikat, ama bir olmadikca olusmuyor su Voltran iste. Hakikat bir olunca hakikat oluyor.

TEVHİD voltran olur!! ancak vahiy ile yıkananlar tevhid 'i görebilir.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars
Alemlerin Rabbi Allah 'tır. Daha önceki ümmetlerin neleri rab edindiklerini düşünürseniz ve bunları nasıl yaptıklarını gözlerseniz sanırım sünneti anlamanız kolaylaşacaktır.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
bu arada doğru fırka yı verseydin işin içinden çıkmış olurduk. bütün fırkalar sünnete ve kurana uygun olduğu noktasından mutabıklar lafons bile onları bitad ehli görüyor ayetlerin üstünü örtüyorlar demiyor!!!

Kurtulusa eren firka, Kuran'i en basa koyan bundan neşet eden her turlu bilgiyi kabul, etmeyeni de hic bir gorusun etkisinde kalmadan elinin tersiyle itebilen firkadir.

Bu firka, kendisi sadece Musluman olarak niteleyen bunun disindaki nitelemelere asla itibar etmeyen firkadir.

Bu firka, Allah'a ait bir vasfi asla kullara vermeyen, Allah'tan baskasina dua etmeyen ve sadece O'ndan isteyen firkadir.

Bu firka, Allah'in hukmu disinda baska hic bir hukme boyun egmeyen ve hukmu ve dini sadece Allah'a has kilan firkadir.

Bu firka, peygamberi dislamayan nevebi sunnet ehli ve gerektiginde de inisiyatif kullanmasini bilen firkadir.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,987
Tepkime puanı
2,085
Puanları
113
Konum
Mars


Kurtulusa eren firka, Kuran'i en basa koyan bundan neşet eden her turlu bilgiyi kabul, etmeyeni de hic bir gorusun etkisinde kalmadan elinin tersiyle itebilen firkadir.

Bu firka, kendisi sadece Musluman olarak niteleyen bunun disindaki nitelemelere asla itibar etmeyen firkadir.

Bu firka, Allah'a ait bir vasfi asla kullara vermeyen, Allah'tan baskasina dua etmeyen ve sadece O'ndan isteyen firkadir.

Bu firka, Allah'in hukmu disinda baska hic bir hukme boyun egmeyen ve hukmu ve dini sadece Allah'a has kilan firkadir.

Bu firka, peygamberi dislamayan nevebi sunnet ehli ve gerektiginde de inisiyatif kullanmasini bilen firkadir.

bu yazdıkların ile önceki yazdıkların arasında ve uygulamalarında çelişki var!!

ama şu kırmızı olan var ya tam olarak kendini ifade edemediğin ve kelimelerin bazı noktalara kaydığı bir cümle sana daha öncede söyledim kuran demek elçi demek kuranı dışa atamadığımız gibi elçide dışlanamaz!!

Dini Allah öğretir. Kim Allah 'ı rab edinirse sağlam bir ipe sarılmış olur insanlar sana bu elçinin sünneti diye farklı uygulamaları önüne koyabilir bunları Allah 'ın ayetlerini ağızları ile eğip bükerek te yaparlar bu onlar için sıradan bir durumdur ama bu durum bizi etkilemez çünkü Allah bütün eksiklikleri giderir okumak isteyen ayetleri net ve açıktır dediğim gibi önceki ümmetler kimleri rab edindiğini biliyorsun dikkat et
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
YDH-Gazeteci İsa Eren, Türkiye’ye mülteci olarak gelen Suriyeli silahlı milisleri ve onların örgütlenme ve lojistik sağlama şartlarını Yakın Doğu Haber için araştırdı.



Suriye'de Silahlı Mücadele


Suriye sınırında yaptığımız araştırma gezimizin ikinci aşamasında, Suriyeli muhaliflerin askeri kanadını oluşturan Özgür Suriye Ordusu ve selefi-cihadi grupları mercek altına aldık. Hatay'da bir araya geldiğimiz Suriyeli muhalif ve milislerle, Özgür Suriye Ordusu'nu ve selefi-cihadi grupların Suriye'deki eylemlerini konuştuk.




Mülteci kamplarında ve kamp dışında görüştüğümüz Suriyeliler, Özgür Suriye Ordusu'nun bir tabela örgütü olduğunda ittifak halindeler. Özgür Suriye Ordusu Komutanı Riyad Es'ad, ordudan ayrılan askerlerin sayısının 70 bini bulduğunu iddia ederken, ordudan ayrılarak Özgür Suriye Ordusu'na katılan askerlerin sayısının gerçeği yansıtmadığını söylüyorlar. Onlara göre “çünkü Suriye Ordusu'nda çok sayıda sünni asker olmasına rağmen hala, onlar ordudan ayrılmış değil.” Sünni askerlerin ordudan ayrılması kadar ayrılmaması da zor bir karar. Ordudan ayrılması halinde rejim güçlerinin ordudan ayrılmaması halinde ise silahlı grupların saldırısına maruz kalabiliyorlar.


Örneğin bize açıklamada bulunan bir kaynağın bildirdiğine göre Suriye Ordusu içerisindeki bir sünni asker, bulunduğu birlikteki bir grup askerin ordudan ayrılma kararına uymadığı için kurşunlanarak öldürüldü.




Muhaliflere göre, 600 bin kişiden oluşan Suriye ordusunda subayların çoğunluğu alevilerden, erlerin çoğunluğu ise sünnilerden oluşuyor.


Bununla birlikte ordudaki, üst düzey komutanlar arasında daha sonra muhaliflere katılan Tuğgeneral Mustafa eş-Şeyh ve Albay Riyad Es'ad gibi Sünniler de bulunuyor.




Antakya'da, Suriye'deki ayaklanmanın askeri seyrine ilişkin olarak bilgisine başvurduğumuz “selefi-cihadi gruba” mensup “F.” adlı bir Suriyeli, Suriye Ordusu'nda subay ve askerlere dini baskının olduğunu söyledi. Ona göre Suriye ordusundaki subaylar içki içmeye teşvik ediliyor ve namaz kılmaları engelleniyor. Böylesi bir ordudan ayrılan üst düzey subaylara aslında pek de güvenmediklerini belirten “F.” bununla birlikte ordudan ayrılan askerlerden bazılarının sakal bırakmalarının ve operasyon öncesi tekbir getirmelerinin, kendileri açısından olumlu bir gelişme olduğunu ifade ediyor ve Hums'taki Halid Bin Velid Tugayları Komutanı Abdurrazak Talas’ı, örnek olarak gösteriyor.




“Selefi-cihadi” grupların Özgür Suriye Ordusu’nu benimsememekle birlikte, uluslararası toplumdan destek bulabilmek için uzun bir süre Özgür Suriye Ordusu, çatısı altında savaştığını belirten “F.” ancak bir kaç ay önce “selefi cihadi grupların” Özgür Suriye Ordusu'ndan bağımsız olarak eylemler yapma kararı aldığını söyledi.




“Selefi cihadi gruplar”dan bazılarının daha önce kaçırdığı asker veya sivil kişileri fidye karşılığında serbest bıraktığını ve özellikle sünni askerleri öldürmediklerini belirten “F.” ancak artık safların netleştiğini öne sürerek sünni askerleri de tövbe etmelerini dikkate almaksızın öldürme kararı aldıklarını söyledi.





Kendisi de bir selefi-cihadi gruba mensup olan “F.” Bu karara örnek olmak üzere kişisel bilgisayarından Sünni askerlerin tövbesini kabul etmeyen Süleyman el-Mukatile Tugayı’nın, 10 gün önce esir aldığı 7 Sünni askeri, ellerini arkadan bağladığını ve kafalarına ateş ederek idam ettiğini gösteren bir video izletti. Videoda Tugayın Komutanı Ebu Süleyman, artık tövbe kapısının kapandığı için rejim saflarında mücadele eden Sünni asker dahil herkesin öldürüleceğini ifade ediyordu. “F.”, izlettiği videodan sonra rejimin yanında savaşan askerlerin mezhebine bakılmaksızın ya kurşuna dizildiğini ya da Irak'ta daha önce örneklerine sıkça rastlandığı gibi boğazları kesilerek öldürüldüğünü söyledi.



“F.”nin anlatımına göre “Idlib başta olmak üzere Suriye genelindeki “selefi-cihadi” grupların Özgür Suriye Ordusu'na bakışları oldukça olumsuz. Kimisi Özgür Suriye Ordusu'nu fasık, kimisi kafir, kimisi ise mürtet olarak görüyor. Çünkü, Özgür Suriye Ordusu, Hıristiyan’ından, Alevi’sine kadar gayri İslami kesimlerin bir araya gelmesiyle kurulan Suriye Ulusal Konseyi'ni tanıdı.”


Suriye Ulusal Konseyi’ne Özgür Suriye Ordusu’ndan daha tepkili olduğunu gördüğüm “F.”ye Ulusal Konsey’in içinde İhvan’ın da bulunduğunu hatırlatınca “F.” İhvan’ın Konsey’deki varlığının siyasi olduğunu belirterek İhvan’ı diğerlerinden ayrı tuttukları izlenimini verdi.




 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
her gunde aynı cemaat !başka adam yokmu..işiniz gücünüz yokmu?..bilgisayarın kafasına devamlı oturmaktan poponuzda yara çıkacak.:O

boş verin siz devam edin..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yetmişüç Fırka



Arkadaşlar,
Aşağıya Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin cehennemlik diye ilân ettiği 72 fırkanın bilgileri verilmiştir. Siz, siz olun zinhar bu kapıların hiç birinden adımınızı içeri atmayınız. Yoksa, size de ateş dokunur.


Yetmişüç Fırka


Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar, biri cennete yetmişi cehenneme. Hristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldılar, biri cennete yetmiş biri cehenneme. Benim ümmetimde yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri cennete yetmiş ikisi cehenneme.”
Sahabeler:
−O kurtuluşa erenler kimdir? Ya Rasulallah! diye sordular.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onlar benim ve ashabımın gittiği yoldan gidenlerdir. (13)
Müminûn sûresi, 53. ve Rûm sûresi 32.âyete meâlen,

(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmekdedir) buyuruldu. (7)

Dalalet fırkaları aslında altı ana firkada toplanır. Bunlarında her birinin onikişer fıkrası vardır.
Rafizi FırkalarıHariciFırkalarıCebriyeFırkalarıKaderiyyeFırkalarıCüheymiye FırkalarıMürciyeFırkaları
İsmailiyye
Ebediler
Şiiler
İshakiler
Zeydiler
Abbasiler
İmamiler
Naüsiler
Tenasuhiler
Lainiler
Raciiler
Merkaziler
Ezrakiler
Riyaziler
Salebiler
Cazimiler
Halifiler
Keveziler
Keneziler
Mutezililer
Meymuniler
Mahkemiler
Siraciler
Ahniler
Muztariler
Efaliler
Mailer
Tarikiler
Bahsiler
Mütemmeniler
Keselaniler
Ceybiler
Deylemiler
Fikriler
Hasbiler
Hüccetiler
Ehadiler
Seneviler
Keysaniler
Şeytaniler
Şerikiler
Vehmiler
Rüveydiler
Nakisiler
Müteberriler
Kasitiler
Nizamiler
Müteellifiler
Muattaliler
Mutarabbisiler
Müterakkiler
Varidiler
Harkiler
Mahlukiler
Aberiler
Faniler
Zenadikiler
Lafiziler
Kabriler
Vakifiler
Tarikiler
Şailer
Raciler
Şakiler
Nehemiler
Ameliler
Menkudiler
Mustesniler
Eşeriler
Muddeiler
Muşebbihiler
Haşeviler

Rafizi Fırkaları

Râfızîler Hazret-i Ali'yi seviyoruz; onu sevmek için, Eshâb-ı kirâmın hepsine veya birkaçına düşman olmak lâzımdır diyorlar. Bu bozuk düşünceleri onları doğru yoldan ayırdı. İslâm mezhebleri tarihinde ele alınan fırkaların biri. Rafizilik birden fazla isimle tanınmaktadır. Bunların başında da Şia ve kolları gelmektedir.

İsmailiyye:Bunlar, imameti, Cafer'e götürmüş ve ondan sonra imamın, oğlu İsmail olduğunu iddia etmişlerdir. İki fırkaya ayrılmışlardır. Nunlardan bir fırka, tarihçilerin İsmail'in babasının sağlığında ölmüş olduğunu kabul etmelerine rağmen, İsmail b. Cafer'i beklemektedir. Diğer bir fıkra da, Cafer'den sonra imam, torunu Muhammed b. İsmail'dir demişlerdir. (10)
Ebediler : Hazret-i Ali'yi ortak tutarlar.
Şiiler:Hazret-i Ali'yi bütün Eshabdan çok sevmeyen kafirdir, derler.
İshakiler :Peygamberlik bitmemiştir, derler.
Zeydiler : İmamet, Hz.Fatıma'nın soyuna ait bir haktır. Hz.aliAshabı'ın en faziletlisidir. Hz.Peygamber'in O'nun hakkındaki iltifatkar beyanları buna ispata kafidir. Hz.Ali var iken Ashab'ın Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer'e biat etmiş olmaları bir hata idi. Fakat bundan dolayı onları tekfir etmek şöyle dursun, sövmekte asla caiz değildir. Büyük günah işleyenlerin imameti caiz değildir. Böyleleri tövbe etmedikçe cehennemde kalcıdırlar, derler. (11)
Abbasiler :Abbas bin Abdülmuttalipten başkasını imam bilmezler.
İmamiler :İmamlar birer siyasi ve dini lider olarak büyük ve küçük günahlardan beridirler yani "masum"durlar. Onları "masumiyet" sıfatları ile tanımıyanlar ve onlara Şia'nın atfettiği fevkaladelikleri kabul etmeyenler, kafirdir. Bir bilgiye ihtiuaç duyulduğunda Allah'ın bunları imamlara vahiy yoluyla bildirir. Hz.Ali'den önce halife, yani imam seçilenlere biat etmiş olanlar beş altı kişi hariç olmak üzere kafirdir, derler. (11)
Naüsiler :Kendini başkasından üstün tutan kafirdir, derler.
Tenasühiler :Can bedenden çıkınca, başka bir bedene gitmesi caizdir, derler.
Lainiler :Hazret-i Talha, Zübeyir ve Aişeye lanet ederler.
Raciiler :Hazret-i Ai tekrar gelecek, şimdi buluttadır, derler.
Merkaziler :Müslüman padişaha baş kaldırmak caizdir, derler.

Harici Fırkaları

Bidat ehlinden ilk ortaya çıkanlardır.
Kendilerinin dışındaki bütün müslümanları kafir kabul ederler.(1)
Hâricîler, Hz. Ali ile Şam valisi Muâviye arasında yapılan Sıffin savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah'tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktur. (lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlar. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali de kâfir olmuştur. (3)
Hâricîler Allah'ın sıfatlarında teşbihe karşıdırlar. Kur'ân'ın mahluk olduğunu, çünkü yalnızca Allah'ın Kadîm olduğunu ifade ederler. İmâmet hakkında imamların Kureyş'ten olmasına karşıdırlar. Son derece sert ve acımasız bir adâlet görüşüne sahiptirler. Emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'lmünker ilkesini şiddet yoluyla müslümanlara tatbik etmişlerdir. Hâricîler bu görüşleriyle Mu'tezile'ye tesir etmişlerdir.(3)
Bazı görüşlerinde Kur'ân ve Sünnet'e dayandıklarından ehl-i sünnet'e uygun görüşleri de vardır. Ancak ehl-i sünnet'le temel de ters düştükleri meseleler de vardır. Allah'ın hem dünyada hem âhirette görülemeyeceği, haktan ayrılan imamı azletmek için isyan etme, ehl-i kıbleyi tekfir, İslâm'ın imandan olduğu, Kur'ân'ın yaratılmış olması, Hz. Peygamber'in günahkârlara şefâatini red, büyük günâh işleyenin ebedî cehennemde kalacağı gibi görüşleriyle ehl-i sünnet'e karşı çıkmışlardır.(3)
Ezrakiler :Bunlar, künyesi Ebu Raşid diye bilinen Nafi b. Kays'a uyanlardır. Ezrakiler denir.
- Bu ümmet olan muhaliflerinin müşrik olduğuna inanırlar. Muhakkimmetü'l-ula ise onların kafir olduklarını söyler, müşrik oldukların değil.
- Onlara göçmen olarak katılmak isteyen kişinin imtihan edilmesi gerekir. İmtihan yolu da muhaliflerinden bir esiri öldürmesidir. Öldürürse ne ala, öldürmediği takdirde munafık sayılır. O zamanda kendisi öldürülür.
- Muhaliflerinin hanımlarını ve çocuklarını müşrik olmakla suçlayarak öldürmeyi mubah görürler.
- Muhalif çocuklarının sonsuza kadar Cehennem'de kalacaklarına kesinlikle inanırlar.
- Büyük günah işleyenin kafir olduğuna ve İslam'dan çıktığına inanırlar.
- Hırsızın kolunun omuzundan kesileceğini savunurlar.
- Ezrakilerin ekserisi, hayızlı kadının namaz kılması ve oruç tutması gerektiği görüşündedirler; ancak bazısı böyle bir kadının, orucu kaza ettiği gibi, namazı da kaza edebileceğine kânidirler.

Riyaziler : İman, salih söz, salih amel, niyyet ve sünnettir, derler.
Salebiler :İşlerimiz Allahü Tealanın kudret ve idaresi ile değil, hitabı il hasıl olmuştur, derler.
Cazimiler : İmanın farziyeti bilinmemiştir, derler.
Halifiler : Harpte düşman karşısından kaçmak küfürdür, derler.
Keveziler : Beden çok oğmadan temizlenmez, derler.
Keneziler : Zekat vemek farz değildir, derler.
Mutezililer :Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu, Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti, kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler. Cennette olanlara Allah görülmez, günah işleyen kâfir olur, amel imandan parçadır, kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardım istemek caiz değil, ölüye, dua fayda etmez, Sırat, mizan, şefaat diye bir şey yoktur, akıl, herkeste eşittir. Akıl şaşmaz bir hüccettir, aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır, din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek mümkündür, derler.(4)
Amel defterinin verilmesi, hesap görülmesi ve amellerin tartılması diye bir şey yoktur. Melekler müminlerden üstündür. Cennette olanlar uyur ve ölürler. Öldürülmüş olan, kendi ölümüyle ölmemiştir. Deccal ve benzeri kıyamet alemetlerinin aslı yoktur, derler. (8)
Meymuniler :Gayb-iman batıldır, derler.
Mahkemiler : Allahü Tealanın kullarına hükmü yoktur, derler.
Siraciler : Öncekilerin halleri hüccet değildir, inkarı vaciptir, derler.
Ahniler : Amelin ecri ve cezası kula ulaşmaz, derler.

Cebriye Fırkaları

Bize imanı veren de ibadet ettiren de Allah’tır. Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkumdur. İrade-i cüziyye yoktur, kâfirler mazurdur. Çünkü, işleri yapan Allah’tır, bunlar, mecburdur, diyorlar. (4)
Muztariler :Hayır ve şer Allah’dandır, bu ikisinde kulun iradesi, ihtiyarı yoktur derler.
Efaliler :Kul işi ypar, ama kudretsiz ve idaresiz derler.
Mailer : Kulun işi ve kudreti, Allahü tealanın güç vermesiyle değildir derler.
Tarikiler : İmandan başka bir şey farz değildir derler.
Bahsiler :Herkes kendi nasibini yer, o halde kimseye birşey vermek gerekmez derler.
Mütemmeniler :Hayır, nefsin teselli (tatmin) bulduğu şeydir, derler.
Keselaniler : Sevap ve azap, amel ile artar, derler.
Ceybiler : Seven sevdiğine azap etmez, derler.
Deylemiler : Dost dosta hiç kavuşamaz, derler.
Fikriler :Hakkın marifetinde tefekkür ibadetten iyidir, derler.
Hasbiler : Alemde ismet yoktur, derler.
Hüccetiler :Kader, Allahü tealanın takdiri ile olunca, kulun cezaya çarpması için, bir hüccet yoktur, derler.

Kaderiye Fırkaları

Kader inancını reddeden düşünce ve inanç akımı. Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır.

Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah'ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah'ın irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur. Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir.

Kaderiyye'den bazılarına göre iyi işler (hasenât) ve iyilik (hayr) Allah'tandır, ancak kötü işler (seyyiât) ve günahlar (masiyet) Allah'a isnad edilemez. Mufavvıda adıyla anılan bazı kaderilere göre, insan Allah'ın hiçbir yardımı ve yönlendirmesi (hidâyet) olmaksızın iyi olan herşeyi yapabilme gücüne sahiptir. Allah insana yapabilme gücünü (istitaat) tam ve mükemmel olarak vermiştir. Bu güçle insan inanmak-inkâr etmek, yemek-içmek, oturmak-kalkmak, uyumak-uyanmak gibi istediği her işi yapabilir. Bazı kaderiler Allah'ın zina çocuğunu yaratmasını veya onu takdir etmesini veya dilemesini veya onu önceden bilmesini inkâr ederler. Bunlar bütün hayatını hırsızlık eden ve haram kılınmış şeyleri yiyen bir insanın bunu Allah'ın rızkı olarak elde ettiğini kabul etmez ve Allah'ın helâl olanın dışında rızık vermeyeceğini savunurlar. Kimi kaderîler de Allah'ın insanların ecellerini ve rızklarını belirlediğini kabul ederler. Bunlara göre, bir insanı öldüren kişi, o insanı ecelinin gelmediği bir vakitte öldürmekle, eceline kavuşmasına engel olmuştur. Bu durumda ölen insanın rızkı, elde edilmemiş bir durumda kalmıştır.
Ehadiler :Biz farzı ikrar, sünneti inkarla mükellefiz, derler.
Seneviler :İyilik Yezdandan, kötülük Ehrimendendir, derler
Keysaniler : Bizim işlerimiz mahluktur veya değildir, derler.
Şeytaniler :Şeytanın vücudu yoktur, derler.
Şerikiler :İman mahluk değildir, bazen bulunur, bazen bulunmaz, derler.
Vehmiler : Bütün işlerimize mükafat yoktur, derler.
Rüveydiler :Dünya fani değildir, derler.
Nakisiler : İmama isyan caizdir, derler.
Müteberriler : Günahkarın tevnesi kabul değildir, derler.
Kasitiler :İlim, mal, hikmet ve riyazet edinmek farzdır, derler.
Nizamiler :Hak telaya şey demek caiz değildir, derler.
Müteellifiler :Şerrin mukadder olup olmadığını bilmeyiz, derler.

Cüheymiye Fırkaları

Bunlar, imanın kalp ile olup dil ile olmadığında söz birliği etmişlerdir. Kabir azabı yoktur. Münker ve Nekrin sual sorması diye bir şey yok. Kevser havuzu, can alıcı melek yok ve Allahü teala Musa aleyhisselamla konuşmamıştır derler.
Muattaliler : Allahü telanın isim ve sıfatları mahluktur derler.
Mutarabbisiler :İlim, kudret ve meşiyyet mahluktur ve halk mahluk değildir derler.
Müterakkiler :Allahü teala bir yerdedir derler.
Varidiler :Cehenneme giren bir daha çıkmaz ve mümin Cehenneme gitmeyecektir, derler.
Harkiler :Cehennem ehli öyle yanacaktır ki, onlardan bir eser, bir iz bile kalmaz, derler.
Mahlukiler : Kuran, Tevrat, İncil ve Zebur mahluktur, derler.
Aberiler : Muhammed (a.s.), akılllı ve hikmet sahibi bir kişi olup, peygamber değildi, derler.
Faniler :Cennet ve Cehennem sonsuz değildir, derler.
Zenadikiler :Mirac ruha idi, bedenle olmadı. Hak tela dünyada görülebilir, alem kadimdir, kıyamet yoktur, derler.
Lafiziler : Kuran, Kelam-ı İlahi değil, Farsçadır. Ancak Kur'anın manası kelamı ilahidir, derler.
Kabriler : Kabir azabını inkar edenlerdir.
Vakifiler : Kur'anın mahluk olmasında duraklarız diyenlerdir.

Mürciye Fırkaları

Bu fırka, siyasetle dinin esaslarını birbirine karıştırmakta ve itikat bakımından haricilerin tam karşı kutbunu teşkil etmektedir. Hariciler, büyük günah işleyenleri kafir ve ebedi olarak cehennemlik sayarken, Mürcie fırkası, küfürle ibadetin faydası olmadığı gibi, iman olduktan sonra günahında hiçbir zararı yoktur, derler. (5)

Asıl olan sadece imandır. İman da ikrardan ibarettir. Kalbi tasdikin bulunup-bulunmadığını bilmek mümkün değildir. Amellerin fazla bir değeri yoktur.
Mümin ve kafirleri Allah'a bırakırız. Mümin cennetlik, kâfir cehennemliktir diyemeyiz. Dünya ve ahiret Allah'ındır; iki alemde de dilediğini mağfiret eder, dildiğini cezalandırır. İyi amellerimiz makbul kılınmış, kötü amellerimiz ise affedilmiştir. Ameller farz değildir, fazilettir. Yapanlar için iyidir, yapmayanlara bir şey yoktur. Müminler günahkarlarla dost olamaz. (1)

1- İman denen şey, sadece Allah'ı ve Resulü'nü kabul etmek demektir. Amel, iman için zaruri değildir.
2- Kurtuluşun esası yalnızca iman etmektir.
3- Bir kişinin mağfirete ermesinin şartı; şirkten kaçınması ve tevhid akidesi üzerine ölmesidir.
4- Mürcie'den bazıları şunu da eklerler: Şirkin dışındaki tüm büyük günahların affolmaması mümkün değildir.
5- Bir insan kalbiyle inandığı takdirde, İslam ülkesinde bile, hiç kimseden korkusu olmadığı için diliyle küfrünü ilan etse, putlara tapsa, hatta Yahudi ve Hıristiyan dinini seçtiğini söylese, o kişi kamil iman sahibi, Allah'ın dostu ve cennet ehlidir.
6- Yöneticilerin zulmüne ve hükümetlerin haksız uygulamalarına itiraz caiz değildir. (6)

Tarikiler : İmandan başka hiçbirşey farz değildir, derler.
Şailer :La ilahe illallah diyen, ne yaprsa yapsın, ona hiç azap yoktur, derler.
Raciler :Kul, ibadetle makbul, günahla asi olmaz, derler.
Şakiler :Kendi imanlarından şüphe ederler ve ruh imandır, derler.
Nehemiler : İman ilimdir, bütün emi ve yasakları bilmeyen kafirdir, derler.
Ameliler :İman ameldir derler.
Menkudiler :İman bazen azalır, bazen artar, derler.
Mustesniler : Biz inşallahü teala müminiz, derler.
Eşeriler :Kıyas batıldır, salihliğin delili yoktur, derler.
Muddeiler :Emir, günahla da emretse, itaat vaciptir, derler.
Muşebbihiler : Allahü teâlâyı bir cisim olarak kabul eden ve Ona insanlardaki gibi uzuvlar isnat eden, Kur’andaki müteşabih âyetlere yanlış mana verip, Allah’ın el, yüz gibi organlarının olduğunu iddia eden sapık fırkadır.(4)
Hak Teala Ademi kendi suretinde yarattı, derler. (8)
Haşeviler : Vacip, sünnet ve müstehap hepsi birdir, derler.


Kaynaklar:

1) Ehli Sünnet İtikadı, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,Bedir Yayınevi, 1996
2) Çağdaş Dünya Dinleri ve Mezhepleri, Prof.Dr. Abdülkadir Şeybe,Beyan Yayınları, 1995
3) Haricilik,Hariciyye Mezhebi, Ahmed Özalp, Nur Dergisi
4) Mutezile, Dinimiz İslam
5) Mezhepler Tarihi, Prof. Dr. M.Ebu ZEHRA, , c/2, sh:60)
6) Dünden Bugüne Tekfir Olayı, Prof. Dr. N.Abdurrezzak Samarrai,42-43
7) Mektubat-ı Rabbani, İmam-ı Rabbani, 80.Mektub
8) Türpüşti Risalesi, Damra Yayınları, Tercüme. Süleyman Kuku
9) Kaderiye, Ahmed Özalp, Şamil İslam Ansiklopedisi
10) Mezhepler Arasındaki Farklar, Abdülkahir el-Bağdadi, 2011
11) Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri, Kadir Mısıroğlu, SebilYayınevi
12)
13) İbn-i Mâce,Fiten 17

Bu fırkaların bir çoğu itikaden küfre kaydıklalarından tekfir edilmiş ve İslâm Dini haricine çıkmışlardır. Bu konuda kaynak merakı olanlar Allâme Şehirstâni'nin "El Milel-Ven-Nihâl" kitabı ile Mehmed Zahid Kotku Efendinin "Ehl-i Sünnet Akâidi" adlıeserlerine bakabilirler . Ancak, bu eserlerde yazılıolan bilgiler tatlı-su müslümanlarının hiç hoşuna gitmeyeği çok iyi biliniyor.
Sanırım bu forumda buradaki her fıkradan en az bi adam vardır. Ama, adamlar kendilerini kamofle etmeyi ve gemilerini yürütmeyi çok iyi biliyorlar.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Olsun arada bir dinlenmek iyidir. Zaten hep ayni seyler.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
fakiri bir ozet gecsen diyorum. Kurtulusa eren taife hangi cemaatmiş?
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Yetmişüç Fırka



Arkadaşlar,
Aşağıya Peygamber –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin cehennemlik diye ilân ettiği 72 fırkanın bilgileri verilmiştir. Siz, siz olun zinhar bu kapıların hiç birinden adımınızı içeri atmayınız. Yoksa, size de ateş dokunur.


Yetmişüç Fırka


Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrıldılar, biri cennete yetmişi cehenneme. Hristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrıldılar, biri cennete yetmiş biri cehenneme. Benim ümmetimde yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri cennete yetmiş ikisi cehenneme.”
Sahabeler:
−O kurtuluşa erenler kimdir? Ya Rasulallah! diye sordular.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onlar benim ve ashabımın gittiği yoldan gidenlerdir. (13)
Müminûn sûresi, 53. ve Rûm sûresi 32.âyete meâlen,

(Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak, sevinmekdedir) buyuruldu. (7)

Dalalet fırkaları aslında altı ana firkada toplanır. Bunlarında her birinin onikişer fıkrası vardır.
Rafizi FırkalarıHariciFırkalarıCebriyeFırkalarıKaderiyyeFırkalarıCüheymiye FırkalarıMürciyeFırkaları
İsmailiyye
Ebediler
Şiiler
İshakiler
Zeydiler
Abbasiler
İmamiler
Naüsiler
Tenasuhiler
Lainiler
Raciiler
Merkaziler
Ezrakiler
Riyaziler
Salebiler
Cazimiler
Halifiler
Keveziler
Keneziler
Mutezililer
Meymuniler
Mahkemiler
Siraciler
Ahniler
Muztariler
Efaliler
Mailer
Tarikiler
Bahsiler
Mütemmeniler
Keselaniler
Ceybiler
Deylemiler
Fikriler
Hasbiler
Hüccetiler
Ehadiler
Seneviler
Keysaniler
Şeytaniler
Şerikiler
Vehmiler
Rüveydiler
Nakisiler
Müteberriler
Kasitiler
Nizamiler
Müteellifiler
Muattaliler
Mutarabbisiler
Müterakkiler
Varidiler
Harkiler
Mahlukiler
Aberiler
Faniler
Zenadikiler
Lafiziler
Kabriler
Vakifiler
Tarikiler
Şailer
Raciler
Şakiler
Nehemiler
Ameliler
Menkudiler
Mustesniler
Eşeriler
Muddeiler
Muşebbihiler
Haşeviler

Rafizi Fırkaları

Râfızîler Hazret-i Ali'yi seviyoruz; onu sevmek için, Eshâb-ı kirâmın hepsine veya birkaçına düşman olmak lâzımdır diyorlar. Bu bozuk düşünceleri onları doğru yoldan ayırdı. İslâm mezhebleri tarihinde ele alınan fırkaların biri. Rafizilik birden fazla isimle tanınmaktadır. Bunların başında da Şia ve kolları gelmektedir.

İsmailiyye:Bunlar, imameti, Cafer'e götürmüş ve ondan sonra imamın, oğlu İsmail olduğunu iddia etmişlerdir. İki fırkaya ayrılmışlardır. Nunlardan bir fırka, tarihçilerin İsmail'in babasının sağlığında ölmüş olduğunu kabul etmelerine rağmen, İsmail b. Cafer'i beklemektedir. Diğer bir fıkra da, Cafer'den sonra imam, torunu Muhammed b. İsmail'dir demişlerdir. (10)
Ebediler : Hazret-i Ali'yi ortak tutarlar.
Şiiler:Hazret-i Ali'yi bütün Eshabdan çok sevmeyen kafirdir, derler.
İshakiler :Peygamberlik bitmemiştir, derler.
Zeydiler : İmamet, Hz.Fatıma'nın soyuna ait bir haktır. Hz.aliAshabı'ın en faziletlisidir. Hz.Peygamber'in O'nun hakkındaki iltifatkar beyanları buna ispata kafidir. Hz.Ali var iken Ashab'ın Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer'e biat etmiş olmaları bir hata idi. Fakat bundan dolayı onları tekfir etmek şöyle dursun, sövmekte asla caiz değildir. Büyük günah işleyenlerin imameti caiz değildir. Böyleleri tövbe etmedikçe cehennemde kalcıdırlar, derler. (11)
Abbasiler :Abbas bin Abdülmuttalipten başkasını imam bilmezler.
İmamiler :İmamlar birer siyasi ve dini lider olarak büyük ve küçük günahlardan beridirler yani "masum"durlar. Onları "masumiyet" sıfatları ile tanımıyanlar ve onlara Şia'nın atfettiği fevkaladelikleri kabul etmeyenler, kafirdir. Bir bilgiye ihtiuaç duyulduğunda Allah'ın bunları imamlara vahiy yoluyla bildirir. Hz.Ali'den önce halife, yani imam seçilenlere biat etmiş olanlar beş altı kişi hariç olmak üzere kafirdir, derler. (11)
Naüsiler :Kendini başkasından üstün tutan kafirdir, derler.
Tenasühiler :Can bedenden çıkınca, başka bir bedene gitmesi caizdir, derler.
Lainiler :Hazret-i Talha, Zübeyir ve Aişeye lanet ederler.
Raciiler :Hazret-i Ai tekrar gelecek, şimdi buluttadır, derler.
Merkaziler :Müslüman padişaha baş kaldırmak caizdir, derler.

Harici Fırkaları

Bidat ehlinden ilk ortaya çıkanlardır.
Kendilerinin dışındaki bütün müslümanları kafir kabul ederler.(1)
Hâricîler, Hz. Ali ile Şam valisi Muâviye arasında yapılan Sıffin savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah'tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktur. (lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlar. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali de kâfir olmuştur. (3)
Hâricîler Allah'ın sıfatlarında teşbihe karşıdırlar. Kur'ân'ın mahluk olduğunu, çünkü yalnızca Allah'ın Kadîm olduğunu ifade ederler. İmâmet hakkında imamların Kureyş'ten olmasına karşıdırlar. Son derece sert ve acımasız bir adâlet görüşüne sahiptirler. Emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'lmünker ilkesini şiddet yoluyla müslümanlara tatbik etmişlerdir. Hâricîler bu görüşleriyle Mu'tezile'ye tesir etmişlerdir.(3)
Bazı görüşlerinde Kur'ân ve Sünnet'e dayandıklarından ehl-i sünnet'e uygun görüşleri de vardır. Ancak ehl-i sünnet'le temel de ters düştükleri meseleler de vardır. Allah'ın hem dünyada hem âhirette görülemeyeceği, haktan ayrılan imamı azletmek için isyan etme, ehl-i kıbleyi tekfir, İslâm'ın imandan olduğu, Kur'ân'ın yaratılmış olması, Hz. Peygamber'in günahkârlara şefâatini red, büyük günâh işleyenin ebedî cehennemde kalacağı gibi görüşleriyle ehl-i sünnet'e karşı çıkmışlardır.(3)
Ezrakiler :Bunlar, künyesi Ebu Raşid diye bilinen Nafi b. Kays'a uyanlardır. Ezrakiler denir.
- Bu ümmet olan muhaliflerinin müşrik olduğuna inanırlar. Muhakkimmetü'l-ula ise onların kafir olduklarını söyler, müşrik oldukların değil.
- Onlara göçmen olarak katılmak isteyen kişinin imtihan edilmesi gerekir. İmtihan yolu da muhaliflerinden bir esiri öldürmesidir. Öldürürse ne ala, öldürmediği takdirde munafık sayılır. O zamanda kendisi öldürülür.
- Muhaliflerinin hanımlarını ve çocuklarını müşrik olmakla suçlayarak öldürmeyi mubah görürler.
- Muhalif çocuklarının sonsuza kadar Cehennem'de kalacaklarına kesinlikle inanırlar.
- Büyük günah işleyenin kafir olduğuna ve İslam'dan çıktığına inanırlar.
- Hırsızın kolunun omuzundan kesileceğini savunurlar.
- Ezrakilerin ekserisi, hayızlı kadının namaz kılması ve oruç tutması gerektiği görüşündedirler; ancak bazısı böyle bir kadının, orucu kaza ettiği gibi, namazı da kaza edebileceğine kânidirler.

Riyaziler : İman, salih söz, salih amel, niyyet ve sünnettir, derler.
Salebiler :İşlerimiz Allahü Tealanın kudret ve idaresi ile değil, hitabı il hasıl olmuştur, derler.
Cazimiler : İmanın farziyeti bilinmemiştir, derler.
Halifiler : Harpte düşman karşısından kaçmak küfürdür, derler.
Keveziler : Beden çok oğmadan temizlenmez, derler.
Keneziler : Zekat vemek farz değildir, derler.
Mutezililer :Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu, Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti, kabir sualini, kabir azabını inkâr ederler. Cennette olanlara Allah görülmez, günah işleyen kâfir olur, amel imandan parçadır, kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan yardım istemek caiz değil, ölüye, dua fayda etmez, Sırat, mizan, şefaat diye bir şey yoktur, akıl, herkeste eşittir. Akıl şaşmaz bir hüccettir, aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır, din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek mümkündür, derler.(4)
Amel defterinin verilmesi, hesap görülmesi ve amellerin tartılması diye bir şey yoktur. Melekler müminlerden üstündür. Cennette olanlar uyur ve ölürler. Öldürülmüş olan, kendi ölümüyle ölmemiştir. Deccal ve benzeri kıyamet alemetlerinin aslı yoktur, derler. (8)
Meymuniler :Gayb-iman batıldır, derler.
Mahkemiler : Allahü Tealanın kullarına hükmü yoktur, derler.
Siraciler : Öncekilerin halleri hüccet değildir, inkarı vaciptir, derler.
Ahniler : Amelin ecri ve cezası kula ulaşmaz, derler.

Cebriye Fırkaları

Bize imanı veren de ibadet ettiren de Allah’tır. Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkumdur. İrade-i cüziyye yoktur, kâfirler mazurdur. Çünkü, işleri yapan Allah’tır, bunlar, mecburdur, diyorlar. (4)
Muztariler :Hayır ve şer Allah’dandır, bu ikisinde kulun iradesi, ihtiyarı yoktur derler.
Efaliler :Kul işi ypar, ama kudretsiz ve idaresiz derler.
Mailer : Kulun işi ve kudreti, Allahü tealanın güç vermesiyle değildir derler.
Tarikiler : İmandan başka bir şey farz değildir derler.
Bahsiler :Herkes kendi nasibini yer, o halde kimseye birşey vermek gerekmez derler.
Mütemmeniler :Hayır, nefsin teselli (tatmin) bulduğu şeydir, derler.
Keselaniler : Sevap ve azap, amel ile artar, derler.
Ceybiler : Seven sevdiğine azap etmez, derler.
Deylemiler : Dost dosta hiç kavuşamaz, derler.
Fikriler :Hakkın marifetinde tefekkür ibadetten iyidir, derler.
Hasbiler : Alemde ismet yoktur, derler.
Hüccetiler :Kader, Allahü tealanın takdiri ile olunca, kulun cezaya çarpması için, bir hüccet yoktur, derler.

Kaderiye Fırkaları

Kader inancını reddeden düşünce ve inanç akımı. Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır.

Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah'ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah'ın irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur. Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir.

Kaderiyye'den bazılarına göre iyi işler (hasenât) ve iyilik (hayr) Allah'tandır, ancak kötü işler (seyyiât) ve günahlar (masiyet) Allah'a isnad edilemez. Mufavvıda adıyla anılan bazı kaderilere göre, insan Allah'ın hiçbir yardımı ve yönlendirmesi (hidâyet) olmaksızın iyi olan herşeyi yapabilme gücüne sahiptir. Allah insana yapabilme gücünü (istitaat) tam ve mükemmel olarak vermiştir. Bu güçle insan inanmak-inkâr etmek, yemek-içmek, oturmak-kalkmak, uyumak-uyanmak gibi istediği her işi yapabilir. Bazı kaderiler Allah'ın zina çocuğunu yaratmasını veya onu takdir etmesini veya dilemesini veya onu önceden bilmesini inkâr ederler. Bunlar bütün hayatını hırsızlık eden ve haram kılınmış şeyleri yiyen bir insanın bunu Allah'ın rızkı olarak elde ettiğini kabul etmez ve Allah'ın helâl olanın dışında rızık vermeyeceğini savunurlar. Kimi kaderîler de Allah'ın insanların ecellerini ve rızklarını belirlediğini kabul ederler. Bunlara göre, bir insanı öldüren kişi, o insanı ecelinin gelmediği bir vakitte öldürmekle, eceline kavuşmasına engel olmuştur. Bu durumda ölen insanın rızkı, elde edilmemiş bir durumda kalmıştır.
Ehadiler :Biz farzı ikrar, sünneti inkarla mükellefiz, derler.
Seneviler :İyilik Yezdandan, kötülük Ehrimendendir, derler
Keysaniler : Bizim işlerimiz mahluktur veya değildir, derler.
Şeytaniler :Şeytanın vücudu yoktur, derler.
Şerikiler :İman mahluk değildir, bazen bulunur, bazen bulunmaz, derler.
Vehmiler : Bütün işlerimize mükafat yoktur, derler.
Rüveydiler :Dünya fani değildir, derler.
Nakisiler : İmama isyan caizdir, derler.
Müteberriler : Günahkarın tevnesi kabul değildir, derler.
Kasitiler :İlim, mal, hikmet ve riyazet edinmek farzdır, derler.
Nizamiler :Hak telaya şey demek caiz değildir, derler.
Müteellifiler :Şerrin mukadder olup olmadığını bilmeyiz, derler.

Cüheymiye Fırkaları

Bunlar, imanın kalp ile olup dil ile olmadığında söz birliği etmişlerdir. Kabir azabı yoktur. Münker ve Nekrin sual sorması diye bir şey yok. Kevser havuzu, can alıcı melek yok ve Allahü teala Musa aleyhisselamla konuşmamıştır derler.
Muattaliler : Allahü telanın isim ve sıfatları mahluktur derler.
Mutarabbisiler :İlim, kudret ve meşiyyet mahluktur ve halk mahluk değildir derler.
Müterakkiler :Allahü teala bir yerdedir derler.
Varidiler :Cehenneme giren bir daha çıkmaz ve mümin Cehenneme gitmeyecektir, derler.
Harkiler :Cehennem ehli öyle yanacaktır ki, onlardan bir eser, bir iz bile kalmaz, derler.
Mahlukiler : Kuran, Tevrat, İncil ve Zebur mahluktur, derler.
Aberiler : Muhammed (a.s.), akılllı ve hikmet sahibi bir kişi olup, peygamber değildi, derler.
Faniler :Cennet ve Cehennem sonsuz değildir, derler.
Zenadikiler :Mirac ruha idi, bedenle olmadı. Hak tela dünyada görülebilir, alem kadimdir, kıyamet yoktur, derler.
Lafiziler : Kuran, Kelam-ı İlahi değil, Farsçadır. Ancak Kur'anın manası kelamı ilahidir, derler.
Kabriler : Kabir azabını inkar edenlerdir.
Vakifiler : Kur'anın mahluk olmasında duraklarız diyenlerdir.

Mürciye Fırkaları

Bu fırka, siyasetle dinin esaslarını birbirine karıştırmakta ve itikat bakımından haricilerin tam karşı kutbunu teşkil etmektedir. Hariciler, büyük günah işleyenleri kafir ve ebedi olarak cehennemlik sayarken, Mürcie fırkası, küfürle ibadetin faydası olmadığı gibi, iman olduktan sonra günahında hiçbir zararı yoktur, derler. (5)

Asıl olan sadece imandır. İman da ikrardan ibarettir. Kalbi tasdikin bulunup-bulunmadığını bilmek mümkün değildir. Amellerin fazla bir değeri yoktur.
Mümin ve kafirleri Allah'a bırakırız. Mümin cennetlik, kâfir cehennemliktir diyemeyiz. Dünya ve ahiret Allah'ındır; iki alemde de dilediğini mağfiret eder, dildiğini cezalandırır. İyi amellerimiz makbul kılınmış, kötü amellerimiz ise affedilmiştir. Ameller farz değildir, fazilettir. Yapanlar için iyidir, yapmayanlara bir şey yoktur. Müminler günahkarlarla dost olamaz. (1)

1- İman denen şey, sadece Allah'ı ve Resulü'nü kabul etmek demektir. Amel, iman için zaruri değildir.
2- Kurtuluşun esası yalnızca iman etmektir.
3- Bir kişinin mağfirete ermesinin şartı; şirkten kaçınması ve tevhid akidesi üzerine ölmesidir.
4- Mürcie'den bazıları şunu da eklerler: Şirkin dışındaki tüm büyük günahların affolmaması mümkün değildir.
5- Bir insan kalbiyle inandığı takdirde, İslam ülkesinde bile, hiç kimseden korkusu olmadığı için diliyle küfrünü ilan etse, putlara tapsa, hatta Yahudi ve Hıristiyan dinini seçtiğini söylese, o kişi kamil iman sahibi, Allah'ın dostu ve cennet ehlidir.
6- Yöneticilerin zulmüne ve hükümetlerin haksız uygulamalarına itiraz caiz değildir. (6)

Tarikiler : İmandan başka hiçbirşey farz değildir, derler.
Şailer :La ilahe illallah diyen, ne yaprsa yapsın, ona hiç azap yoktur, derler.
Raciler :Kul, ibadetle makbul, günahla asi olmaz, derler.
Şakiler :Kendi imanlarından şüphe ederler ve ruh imandır, derler.
Nehemiler : İman ilimdir, bütün emi ve yasakları bilmeyen kafirdir, derler.
Ameliler :İman ameldir derler.
Menkudiler :İman bazen azalır, bazen artar, derler.
Mustesniler : Biz inşallahü teala müminiz, derler.
Eşeriler :Kıyas batıldır, salihliğin delili yoktur, derler.
Muddeiler :Emir, günahla da emretse, itaat vaciptir, derler.
Muşebbihiler : Allahü teâlâyı bir cisim olarak kabul eden ve Ona insanlardaki gibi uzuvlar isnat eden, Kur’andaki müteşabih âyetlere yanlış mana verip, Allah’ın el, yüz gibi organlarının olduğunu iddia eden sapık fırkadır.(4)
Hak Teala Ademi kendi suretinde yarattı, derler. (8)
Haşeviler : Vacip, sünnet ve müstehap hepsi birdir, derler.


Kaynaklar:

1) Ehli Sünnet İtikadı, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi,Bedir Yayınevi, 1996
2) Çağdaş Dünya Dinleri ve Mezhepleri, Prof.Dr. Abdülkadir Şeybe,Beyan Yayınları, 1995
3) Haricilik,Hariciyye Mezhebi, Ahmed Özalp, Nur Dergisi
4) Mutezile, Dinimiz İslam
5) Mezhepler Tarihi, Prof. Dr. M.Ebu ZEHRA, , c/2, sh:60)
6) Dünden Bugüne Tekfir Olayı, Prof. Dr. N.Abdurrezzak Samarrai,42-43
7) Mektubat-ı Rabbani, İmam-ı Rabbani, 80.Mektub
8) Türpüşti Risalesi, Damra Yayınları, Tercüme. Süleyman Kuku
9) Kaderiye, Ahmed Özalp, Şamil İslam Ansiklopedisi
10) Mezhepler Arasındaki Farklar, Abdülkahir el-Bağdadi, 2011
11) Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri, Kadir Mısıroğlu, SebilYayınevi
12)
13) İbn-i Mâce,Fiten 17

Bu fırkaların bir çoğu itikaden küfre kaydıklalarından tekfir edilmiş ve İslâm Dini haricine çıkmışlardır. Bu konuda kaynak merakı olanlar Allâme Şehirstâni'nin "El Milel-Ven-Nihâl" kitabı ile Mehmed Zahid Kotku Efendinin "Ehl-i Sünnet Akâidi" adlıeserlerine bakabilirler . Ancak, bu eserlerde yazılıolan bilgiler tatlı-su müslümanlarının hiç hoşuna gitmeyeği çok iyi biliniyor.
Sanırım bu forumda buradaki her fıkradan en az bi adam vardır. Ama, adamlar kendilerini kamofle etmeyi ve gemilerini yürütmeyi çok iyi biliyorlar.

selam @fakiri dede naber..! bırak şu islam ümmetini kuşbaşı doğramayı !73 fırka olacakmışta ,sadece bizim mübarek ehli sünnetciler hidayete erecekmiş..:p
bu yalanların ne analizini yapıyorsun..allah kuranı kerimde vemateffaraku! diyor.ayrılığa düşmeyin! yani..




akp 'ye oy vermezsen damarına basarım ona göre!:gul

patatescilere vermiyorsun zaten!

chp zaten mümkün değil..
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,215
Tepkime puanı
3,202
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
73 fırkaya çıkarmak için fazladan ter dökmüşler
bu mantıkla sünnileri de 80 parça edebiliriz

al eline fıkıh/akaid kitabı
her konuda bir sürü farklı görüş var

mesele böyle çözülemez
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
73 fırkaya çıkarmak için fazladan ter dökmüşler
bu mantıkla sünnileri de 80 parça edebiliriz

al eline fıkıh/akaid kitabı
her konuda bir sürü farklı görüş var

mesele böyle çözülemez
bu sözler hadisden ziyade musluman görünen bir musveddenin dine soktuğu uyduruk geliyor bana!


başbakanın cihadını izliyoruz tv'lerde..


bakalım sonuçlar ne olacak?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
73 fırkaya çıkarmak için fazladan ter dökmüşler
bu mantıkla sünnileri de 80 parça edebiliriz
al eline fıkıh/akaid kitabı
her konuda bir sürü farklı görüş var
mesele böyle çözülemez


Yaw Hakperest,
Meseleyi kim çözmek istiyor ki?
Peygamberimiz bu fırkaların kıyamet öncesinde böyle olacağını buy
urmuş, bu durumu kim-nasıl çözebilir ve bilir ki?
Bu hadiseler olacak ve yaşanacak, böylelikle kıyamet alametleri tamamlanacak ve vakti saati gelince de kıyamet kopacak !
Meselenin çözülmesini kim istemiş? Var mı böyle bir delil, istek ?
Sizin çok araştırma ve inceleme yapmanız gerekiyor çok !


Huzeyfe b.Yemân (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
İnsanlar Hz. Peygamber'e (a.s.) iyi şeylerden soruyorlar, ben ise başıma gelir endişesiyle ona kötü şeyler hakkında soruyordum. Bu endişe ile bir kere: "Ey Allah'ın Resulü! Biz koyu bir cehalet ve kötülük içinde idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslâm dinini) getirdi. Artık bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şer ve fitne var mıdır?" diye sordum. Hz. Peygamber: "Evet vardır" buyurdu. Ben: "O şerden sonra bir hayır gelecek mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet, ama bunun içinde bir fesat ve bulanıklık bulunacak" dedi. Ben: "O hayrın bulanıklığı nedir?" dedim. Hz. Peygamber: "O devrin amirlerinden bir zümre, benim sünnetimden başka yollar tutacaklar ve ümmeti başka yollara götürecekler. Bazı hareketlerini tasvip edecek, bazılarını ise yadırgayacaksın" buyurdu. Ben: "Bu bulanık dönemden sonra yine şer ve fesat devri gelecek mi?" dedim. Hz. Peygamber: "Evet gelecek. O devirde bir takım kişiler halkı Cehennem kapılarına çağıracak. Onların davetine icabet edeni Cehenneme sürükleyecek" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü!, Bu davetçiler zümresini bize tanıt," dedim. Hz. Peygamber: "Peki tanıtayım: Onlar bizden bir zümredir ve bizim dilimizle konuşurlar" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! O uğursuz devire yetişirsem nasıl davranayım?" dedim. Hz. Peygamber: "Müslümanların cemaatından ve onların başında bulunanlardan ayrılmaz, onlara itaat edersin" buyurdu. Ben: "Onların birlik ve beraberliği ve başlarında bir reis olmazsa?" dedim. Hz. Peygamber: "O takdirde bu fırkaların hepsinden uzak dur. Bu ayrılman bir ağaç kökünü ısırmak gibi (meşakkatli) olsa bile. Artık ölüm gelinceye kadar böyle kal!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3434
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
"EHL-İ KIBLE TEKFİR EDİLMEZ" sözü üzerine...


Arkadaşlar,
Bilindiği gibi, müslümanların itikaden üzerinde ittifak ettikleri tek doğrjm yol (sıratı mustekim) EHL-İ SÜNNET VEL-CEMAAT yoludur. Bu yolda olan bir müslüman, günâhlarından dolayı hiçbir müslüman kardeşini tekfir etmez ve cehennnemlik olduğu şeklinde de bir itikadı reddeder. Ancak, bu durum sadece günâh işlemek yani, işlediği günâhları günâh olduğuna inanan müslümanlar içindir. Yoksa, hem günâh bataklığına dalmış ve hem de "Bizim-benim işlediklerim ne ki?- Bu da günâh mı ?- Allah, bu günâhları bizden sormaz!" şeklindeki cümlelerle, inkâr edici bir tavır takınılırsa, o anda bunların İslâm dairesinden çıkmaları sabit olur ve bu gibiler tekfir edilirler. Keza, bir çok itikadi meselede ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebinden ayrılan Fırak-ı Dalleye (Dalâlet Fırkaların) mensub bir çok bozuk mezheb de İslâm Dairesinin haricindedirler ve tekfir edilmişlerdir. (Daha fazla bilgi için bakınız Mehemt Zahid Kotku - EHL-İ SÜNNET AKAİDİ)

"EHL-İ KIBLEYİ TEKFİR ETMEMEK" demek yani, namaz kılan (veya Hanefi mezhebinde olup ta hem kılan hem kılmayan) müslümana günahlarından dolayı kâfir dememek demektir.(Ehl-i kıble denilen kimsenin bir inanışı, anlamı açık olan kesin bir delile zıt ise, küfür olur. Böyle bir kimse, namaz kılsa da, her ibâdeti yapsa da kâfir olur.) Bu söz yani, "EHL-İ KIBLE TEKFİR EDİLMEZ" sözüİmam-ı Azama veya İamam-ı Şafii'ye teşmil ve atfedilir. Bu sözün söylenmesine sebeb, Mutezile adlı bozuk ve sapık mezheb sahipelrinin "Büyük günâh işleyenler kafirdir." şeklindeki yanlış itikadlarına karşılık söylenmiştir. Yoksa, söz, amel ve davranışlarıyla küfre mucip hâlleri üzerlerinde bulundurunlar ve böyle itikad edenelr İslâm'ın her devrinde tekfir edilmişlelrdir. Bazı aklı- evvellerin dediği gibi , "72 bozuk fırka da tekfir edilemez" sözü batıldır ve küfrü ve kafiri hoş görmek ve küfre çanak tutmaktır.
 
Üst