Risale-i Nurlardan ve Muhterem Hocaefendinin Eserlerinden Bu Günleri Tenvir Eden Hakikatler

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Forumdaki algı işçileri mesaiye başladılar... :)

Mesajları beşe katlayın, kesin zafer sizin diye rüya gören olmadı mı? ....
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Benim şahsımı çürütmek fikriyle, bir kısım resmî memurlar, hiç kimsenin inanmayacağı isnadlarda bulundular.
Pek acib iftiraları işaaya çalıştılar.
Fakat kimseyi inandıramadılar.

Lemalar - 258
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bu defa puslada yazıldığı gibi, hiçbir şeytanın da kimseyi kandıramadığı acib ve maskaraca bir iftira etmekle teveccüh-ü âmmeyi hakkımızda kırmaya çalışan resmî polisler, aynı zamanda tokatlarını yemesiyle gösteriyor ki; bize hücum edenler, iftiradan başka hiç çare bulamıyorlar, başka çareleri kalmamış.

Emirdağ-1 - 288
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İşte yetmişbeş sene devam eden bu düstur-u hayatım varken, Risale-i Nur'un fevkalâde kıymetini kırmak fikriyle şeytanların bile hatır u hayaline gelmeyen bir iftira, resmî makamı işgal eden bir adam yaptı.
Ve demiş: "Gecede tablalarla baklavalar, ****** ve namussuzlar yanına gidiyorlar." Halbuki benim kapım gecede dışarıdan ve içeriden kilitli, sabaha kadar bir bekçi o bedbahtın emriyle kapımı bekliyordu.
Hem buradaki komşular ve bütün dostlar bilirler ki; ben işâ' namazından sonra, tâ sabaha kadar hiç kimseyi yanıma kabul etmemişim.
İşte böyle bir iftiraya bir sefih, ahmak insan eşek olsa, sonra şeytan olsa, buna ihtimal vermez.
O adam anladı, o gibi plânlardan vazgeçti, buradan başka yere cehennem olup gitti.
Onun resmiyet cihetiyle beni değil, belki Nurcuları lekedar etmek için kurduğu plânı ile, bu yeni hâdiseyi vesile edip şakirdlere leke sürmek istenildi.
Fakat hıfz u himayet ve inayet-i İlahiye, o plânı da hârika bir tarzda akîm bıraktı.
Bu beyanla ben nefsimi tebrie etmiyorum, belki "Kudsî hizmet-i imaniye, o nefsi bütün hevesatından vazgeçirmiş ve o hizmetteki manevî zevk ona kâfi geliyor." demek istiyorum ve Nurcuların ihtiyat ve dikkate ihtiyaçlarını beyan ediyorum.

Tarihçe-i Hayat - 519
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
57: Böyle acip dâvâlarla belki bir zaman peygamberliğini dâvâ ile hezeyan hali başlamış oluyor.
Bunun bu iftira ve isnat ve hatâsından el'iyazü billâh derim. Böyle hiç kimsenin hatırına gelmeyen ve bizi bilen hiç kimseyi kandırmayan isnatları, elbette kanun, siyaset ve idarenin haricinde bunda dehşetli bir mânâ hükmediyor ki, şeytanın da kimseyi inandıramadığı
iftirayı ediyor.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1997&a=deh%FEetli%20iftira
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
<font size="4"><span style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: arial, sans-serif; line-height: 17px;">

Açıklama:Fethullah Gülen Hocaefendi, 14 Ocak 2008 tarihli "Sahip Değil, Emanetçisin" başlıklı Bamteli sohbetinde kamu malını zimmete geçirmek haramiliktir diyor.


Millet malının başında duruyorsunuz. Diyelim bir yerde bir mülki amirsiniz. Siz normal o memuriyete intisap ederken ne kadar şeyini kullanma hakkını vermişlerse size, aranızdaki mukavele, sosyal mukaveleye bağlı olarak, siz ancak o kadarını kullanabilirsiniz. Onu da çok hassas kullanmanız lazım. Mesela size devlet bir daktilo vermiş, o daktiloda kendi mektubunuzu yazamazsınız. Mesela mülkiye işlerinin dışındaki başka şeylerde, bir gazeteye yazı yazacaksınız. Onu orda yazamazsınız. Ancak devletle alakalı, devletin işleriyle alakalı meseleleri o daktiloda yazabilirsiniz. Devlet size bir kalem vermiş, kalemin içinde mürekkep vardır. (Şimdi mürekkepli kalem kullanan var mı yok mu bilemiyorum da örnek olarak arz ediyorum ben.) Devletin verdiği o kalemle kendinize ait bir mektup yazamazsınız, bir satır yazamazsınız. Yoksa o kelimeleri öbür tarafta kurşun şeklinde size yuttururlar. Hafizanallah. Milletin malıdır. Mesela devlet size araba vermiştir, sen makamından evine gitmek için gideceksin, ordan oraya geleceksin. Güvenliğe matuf bir şeydir bu, koruma adına sana verilmiştir. Sen onunla kendi şoförünü, seyisini gönderip bir yerden bir yoğurt aldıramazsın, bakkala gönderemezsin, manava gönderemezsin. Onunla geziye çıkamazsın. O, ancak vazife dairesi içinde, devlete ait işlerde kullanmak üzere sana verilmiştir. Yoksa sen haraminin tekisin. Yaptığın şey de haramdır. Öbür âlemde de kırk haramilerle beraber haşrolursun. Hafizanallah. Ve bu meselenin azı çoğu yoktur. Bu, umum için böyledir. Yani bir mülki amir için de böyle, bir adliye için de böyle, bir devleti idare eden siyasiler için de böyle, bir bakan için de böyle, bir müsteşar için de böyle, bir genel müdür için de böyle, bir asker için de böyle, bir ağa için de böyle, bir paşa için de böyle... Bir arpa kadar milletin malından bir hak zimmetlerine geçirmişlerse bunların dinî terminolojideki adları haramidir. Haramhordur bunlar. Dolayısıyla ahirette çekerler. Hafizanallah. (Allah bizi muhafaza eylesin.)
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Mânevî bir ihtarla bir iki ince meseleyi size yazıyorum.
BİRİNCİSİ
Geçen Ramazan-ı Şerifte, Ehl-i Sünnetin selamet ve necatı için edilen pek çok duaların şimdilik âşikâre kabulleri görünmemesine hususi iki sebep ihtar edildi.
Birincisi: Bu asrın acip bir hassasıdır.
[SUP]Haşiye [/SUP]Bu asırdaki ehl-i İslamın fevkalade safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler manevi ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüp eden musibet-iâmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlahiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakız" derler.
Evet, elması bildiği (ahiret ve İmân gibi) halde, yalnız zaruret-i kat'iye suretinde şişeyi (dünya ve mal gibi) ona tercih etmek ruhsat-ı şer'iye var. Yoksa, küçük bir ihtiyaçla veya hevesle veya tamâh ve hafif bir korkuyla tercih edilse, eblehâne bir cehalet ve hasârettir, tokata müstehak eder.
Hem âlicenâbâne affetmek ise, yalnız kendine karşı cinayetini affedebilir. Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkalarının hukukunu çiğneyen cânilere afüvkârâne bakmaya hakkı yoktur, zulme şerik olur.
İkinci sebep: Yazmaya izin olmadığından yazılmadı.
Haşiye
Yani, elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3247&a=hukuk-u amme
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
CA8IEmyW8AI2zkm.png


Maval okumayı bırakıp şu işlerinizi de bir TENVİR etseniz?!
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
KPSS takibatının 2. dalgasında 40 kadar zanlının ortalıktan toz olup kaçtıkları bildirildi...

Madem masumsunuz, size oyun ve tuzak kuruluyor. Neden kaçıyorsunuz?
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Yüz binlerce kişinin mağdur edildiği 2010 KPSS’de soruların çalınmasını ‘hırsızlık’ olarak değerlendiren ilahiyatçılar, “Bunun hesabını nasıl verecekler... Hırsızlık bunlarda haram değil mi!” dediler.

Yeniakit'in haberine göre; 'Paralel Yapı'nın örgütlü bir şekilde çalışıp kopya faaliyeti yürüterek yüzbinlerce öğrencinin hakkına girildiği KPSS skandalı, tartışılmaya devam ediyor.

Binlerce gencin umutlarının söndüğü 2010 yılında yapılan KPSS sorularının çalınmasını 'kul hakkı' olarak değerlendiren ilahiyatçılar, KPSS skandalına karışanların Allah katında sorumlu olduğunu belirterek, "İslam hukukuna göre bu işin sorumluları, haram işlediler. Kul hakkı yediler" dediler.

URHAN: DEVLETİN BU YAPILANMAYI ÇÖKERTMESİ GEREKİYOR

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nedim Urhan, etkin bir mücadeleyle devletin bu yapıyı çökertmesi gerektiğinin altını çizdi. Urhan, "İslam hukukuna göre bu işin sorumluları, Allah indinde mesuldürler. Haram işlediler. Bunun tashihi kimin elindeyse, düzeltmedikleri takdirde onlar da bu işin vebalini alırlar. O bakımdan böyle teşebbüslere, böyle kötülüklere, adilsizliklere teşebbüs edenlerin varlığını ortadan kaldırmak için bir kuvvet olması lazım. Bir etki alanı olması lazım. Bu da devletin elindedir. Devlet de tüm imkânını kullanarak bu yapılanmayı çökertmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

"İSLÂM'IN VERMEDİĞİ YETKİYİ SİZE KİM VERDİ?"

Haksız yere hak çalanların aldıkları maaşlarında bile şüphe olduğuna dikkat çeken Urhan, "Hem kul hakkı var hem de haksız yere kazanç sağlamak istiyorlar. Onlar da vebal altındadır, onlara vesile olan da kat kat vebal altındadır. Onların aldıkları maaşlarda bile şüphe vardır. Hakkı olmadığı halde hak vereceksiniz, adam kayıracaksınız, bu yetkiyi size kim verdi? İslam'ın bile vermediği yetkiyi size kim verdi? Hatta hukukta bile yok. Tüm bunları yapanların hizmet adı altında yapmaları da dini istimasdır. O yüzden çok etkin bir mücadeleyle devlet vazifesini yapmalıdır. Bunları çökertmeleri gerekir" dedi.

k(22).jpg


KAYAN: BUNUN HESABINI NASIL VERECEKLER?

Anadolu Platformu Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ramazan Kayan ise, kul hakkı yiyenlerin helallik istemeleri gerektiğin kaydetti. Kayan, "Kul hakkının öyle bir özelliği var ki, bunu biz hak ihlali olarak değerlendirebiliriz. Kul hakkı diğer haklara da benzemez. Başka haklarla ilgili Allah'ın affının daha geniş olduğunu biliyoruz. Fakat kul hakkına gelince, özellikle kulların aralarında helalleşmeleri gerekiyor. Yüzlerce, on binlerce insanın mağduriyeti var. Bu yanlışı yapanlar, bu günahı işleyenler, helalleşmek isteseler bile nasıl telafi edecekler? Bunun hesabını Allah'a nasıl verecekler? Gerçekten çok vahim bir durum. Böyle bir şeye kendilerini nasıl ikna ettiler?" ifadelerini kullandı.

"ALLAH ISLAH ETSİN"

2010 yılında yapılan KPSS sınavında soruların çalanların vicdan körelmesi yaşadıklarını belirten Kayan, "Bazı asabiyetler (bağlılık ve tarafgirlik) insanın gözünü köreltir ya, kendi tercihi dışında, kendi yorumu dışında hiçbir şey duymaz olurlar, görmez olurlar, sonun da bu asabiyet körlüğe dönüşür. Tek doğru ise kendi yaptıkları sihirli savunma noktasına gelirler. Bu şekilde kilitlenen bir insanı onun dışına çıkarmak da kolay olmuyor. Vicdan körelmesi gibi bu durumda olanları da Allah ıslah etsin. Kâfirin bile hakkı yenilse, onun hakkı teslim edilmelidir. Bize de en çok yakışan budur" diye konuştu.

"SUÇ DEĞİL DE HARAM DA MI DEĞİL?"

2010 KPSS soruşturmasında mahkemeye 22 sayfalık mütalaa sunan Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, 'toplu kopya çekme' eyleminin 2010 tarihinde suç sayılmadığını savunmuştu. 'Paralel devlet yapılanması'nın sözcüsü olduğu iddia edilen Zaman gazetesi ve Bugün gazetesi, söz konusu savunmaları, "KPSS kumpası hukuken çöktü" başlığıyla haberleştirdi. Sosyal paylaşım sitesi Twitter kullanıcıları, soru hırsızlarının savunmalarını eleştirerek, "Suç değil de haram da mı değil?" ifadelerini kullandılar.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
1. Dalgada tutuklanan zanlı sinirlenip bağırıyor: "Bana soruları ve cevapları veren ş e r e f s i z dışarda, ben içerde kalacağım ha! Neden o burda değil!"

Avukatı zanlıyı dürtüp susturmaya çabalamakta...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Paralel firarda net sayı!

Paralel yapı nedeniyle 29 ilde eş zamanlı yapılan 2’nci dalga KPSS operasyonunda 78 kişiden sadece 41’ine ulaşılabildi; 24’ü kamuda memur olan 37 kişinin de kayıp olduğu iddia ediliyor...

29 ilde eşzamanlı yapılan 2’nci dalga KPSS operasyonunda 78 kişiden sadece 41’ine ulaşılabildi; 24’ü kamuda memur olan 37 kişi ise kayıp. Kayıp şüphelilerden beşinin yurtdışına kaçtığı belirlendi. Şüphelilerin paralel yapıyla mali ve sosyal bağlarının olduğu tespit edildi.

Yeni Şafak Gazetesi'nin haberine göre;
Cumhuriyet tarihinin en büyük kopya skandalı olan 2010 KPSS soruşturmasında 2'inci dalga operasyonda aranan 78 şüpheliden 41'i gözaltına alındı, 37 şüpheliye ise ulaşılamadı. Soruları sınavdan önce ele geçirdiği tespit edilen ve aralarında kamu kurumlarında çalışanların da olduğu 78 kişi hakkında çıkarılan gözaltı kararının ardından Ankara merkezli 29 ilde eş zamanlı yapılan operasyonda, 24'ü memur 37 şüpheli adreslerinde bulunamadı. Kayıp şüphelilerden 5'inin yurtdışına kaçtığı, 32 firarinin ise paralel trol hesap aracılığıyla sosyal medyadan operasyonun ifşa edilmesi üzerine ortadan kaybolduğu belirtildi.

50'Sİ KAMUDA ÇALIŞIYOR
Operasyon talimatı önceki gece saat 23.00 sıralarında Ankara Emniyeti'ne ve bölgeye ulaştırıldı. Kararın ulaşmasının ardından paralel yapının Twitter'deki trolü hesabı üzerinden operasyon ifşa edildi. Başsavcılık, operasyon bilgisinin paralel yapıya yakın polislerce sızdırılmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Gözaltı listesinde bulunan şüphelilerin soruların sızdırıldığı 2010 KPSS'sinde derece yapan isimlerin de aralarında bulunduğu kişiler olduğu öğrenildi. 78 şüpheliden 50'sininse kamu kurumlarına yerleşen isimler olduğu belirlendi.

HEPSİ KPSS DAHİSİ
Şüpheliler arasında İçişleri, Sağlık, Ekonomi, Maliye, Çevre ve Şehircilik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları ile İŞKUR, Devlet Hava Meydanları İşletmesi, AFAD, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, İSKİ, DSİ, Maden Tetkik Arama, Et ve Balık Kurumu ve belediyelere ataması gerçekleştirilen devlet memurlarının bulunduğu, bazılarının ise üniversitede araştırma görevlisi ve öğretmen olarak görev yaptığı belirlendi. Soruşturmayla gözaltı listesinde bulunan kişilerin paralel yapıyla mali, sosyal ve ekonomik bağları olduğu da ortaya çıktı.

KAYMAKAM EŞİ DE GÖZALTINDA
Gözaltı listesindeki şüphelilerden 23'ünün kadın, 55'inin erkek olduğu öğrenilirken, 3 çiftin de söz konusu listede yer aldığı belirtildi. Gözaltına alınanların arasında bir kaymakam eşinin de olduğu öğrenildi. Ancak hamile olan kaymakam eşinin, yine hamile olan diğer 2 şüpheli ile birlikte ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı bildirildi. Hamile olan 3 şüphelinin ilk operasyon da tutuklananlarla aynı delil durumunda bulmalarına rağmen 'insani nedenlerle' serbest bırakıldığı ifade edildi.

ÖĞRETİM/ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ŞÜPHELİLER
Operasyon kapsamında gözaltına alınanların arasında Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğretim görevlisi Ahmet A. da bulunuyor. Sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Ankara'ya getirilen Ahmet A., 2010 yılındaki sınavda, Eğitim Bilimleri'nden 116.25, Genel Yetenek'ten 60, Genel Kültür'den ise 52.5 net yaptı. Malatya'da gözaltına alınan İnönü Üniversitesi'nde araştırma görevlisi Erdoğan Ö. ise. Eğitim Bilimleri'nden 116.25, Genel Yetenek'ten 50.5, Genel Kültür'den ise 51.25 net yaptı.

KPSS soruşturması kapsamında 23 Mart 2015'te 82 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılmış, 62'si bulunabilmiş, gözaltına alınlardan 32 tutuklanırken, 30'u da adli kontrol şartıyla serbest kalmıştı .


Gülen'den hırsızlığa rüya kılıfı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 23 Mart'ta yapılan KPSS operasyonunun ardından yaptığı açıklamada, 1.435 kişinin doğrudan paralel yapıyla bağlantılı olduğunu belirtmişti. Bunun ardından KPSS Soruşturmasında 1 numaralı şüpheli olduğu ortaya çıkan Fetullah Gülen hakkındaki dosya, paralel yapı ile ilgili yürütülen “ana örgüt” dosyası ile birleştirildi. Başsavcılık bu kapsamda, Fetullah Gülen'in 'rüya hakikati' adı altında kaleme aldığı, “Mesela bazı kimseler, daha sonra kazanacakları başarıyı, çok öncesinden rüyalarında görebilmekte ve gireceği imtihan sorularını rüyalarında bulmakta..."

Tüm sınavlar incelensin
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) usulsüzlük soruşturmasına ilişkin, “Paralel terör örgütünün hakim olmayı amaçladığı başta polis, emniyet ve yargı olmak üzere diğer bütün kamu alanlarında yapılan tüm sınavların mercek altına alınması gerekiyor” şeklinde konuştu. Paralel yapının, birçok önemli alanda organize bir şekilde kanunlara aykırı faaliyetlerde bulunduğunu belirten Canikli, bu faaliyetlerin delillendiğini ve bu delillerden bir tanesinin KPSS olduğunu söyledi.

ÇORAP SÖKÜLMEYE BAŞLADI
Geçmişte paralel terör örgütü tarafından KPSS hakkında çok büyük çalışmalar yapıldığını ifade eden Canikli, “Paralel terör örgütünün bu alanda çok büyük geçmişte çalışmalar yaptığını, soruları kendi sempatizanlarına ve elemanlarına vererek onların kamuya yerleşmelerini sağladığını bugün biliyoruz” diye konuştu. “Şimdi çorap sökülmeye başlandı” diyen Canikli, “Başlangıçta deşifre etmek, ortaya çıkarmak bu tür yapıları ve bu tür terör örgütlerinin illegal faaliyetlerini ortaya çıkarmak biraz zaman alırdı, zordur. Ama ipin bir ucundan yakaladığınız anda çorap söküğü gibi gelir" ifadelerini kullandı. Her gün paralel yapının yeni bir kanunsuzluğunun deşifre edildiğini vurgulayan Canikli, “Önümüzdeki dönemlerde çok daha farklı şöyler görebiliriz” dedi.

Ailemin Benim Hepimizin Hakkına Girdiler
Batman'da, tarih bölümü mezunu olan ve öğretmen olma hayaliyle girdiği 2010 yılı Kamu Personel Seçme Sınavı'nın (KPSS) ardından atanamayan 29 yaşındaki Mustafa Kardaş, seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlıyor. Kardaş, Kars Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nden mezun olduktan sonra 2010 yılında girdiği KPSS'de 74 puan almasına rağmen usulsüzlükler nedeniyle mağdur olduğunu savundu. “Bu sınav ile geleceğim ve hayallerim çalındı” diyen Kardaş, aldığı formasyona rağmen atanamadığı için ailesinin geçimini sağlamak amacıyla seyyar satıcılık yapmak zorunda kaldığını belirtti. Sınav için gecesini gündüzüne katarak çalıştığını ifade eden Kardaş, “Birileri usulsüzlükle bir iş sahibi olurken biz açıkta kaldık. Hayallerimi, geleceğimi ve çocuğumun rızkını çaldılar. Hakkımı helal etmiyorum. Suç duyurusunda bulunacağım” dedi.

İntihar / Atanabilse Annesini Hacca Gönderecekti
Adana'da, 2010'da beşinci kez girdiği KPSS'den sonra atanamayışının bunalımıyla intihar eden Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi mezunu Elif İşler'in ablası Züleyha Pamuk, kardeşinin hakkını gasp edenlerin cezalandırılmasını istedi. Kardeşinin sınav öncesi sürekli ders çalıştığını anlatan Pamuk, “Zor şartlarda mezun olan kardeşimin en büyük hayali atanıp annesini hacca göndermekti. Dünya başımıza yıkıldı” diye konuştu.


 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Günde on türlü teranelerle forumu meşgul edeceğinize sınav hırsızlığı yaparak devlete sızmakla ne hedeflediğinizi açıklasanız... Hiç dokunmuyorsunuz bu mevzulara. Cıss değil mi?
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
CA8IEmyW8AI2zkm.png


Maval okumayı bırakıp şu işlerinizi de bir TENVİR etseniz?!
Suçlamanın mantık kaynağı bu ise aşağıdaki sınavlar ne olacak?
Örneğin 2012 SBS’de 677 öğrenci soruların hepsini doğru cevapladı.
2013 SBS’de 110 öğrenci soruların hepsini doğru cevapladı. Son yapılan 2015 TEOG sınavında 4.742 öğrenci 6 ayrı testte soruların hepsini doğru cevapladı.
Yüz binlerce öğrencinin girdiği bir sınavda sorular aşırı zor değilse yüzlerce öğrenci tüm soruları doğru cevaplayabilir. Bunda garipsenecek bir şey yok.
Skandal varsa çözmek çok basit: Zanlıların kitapçıklarına bakar, soruları çözüp çözmediğini kolayca anlarsınız. Ama sonra 2010 KPSS davasının en önemli delili olacak kitapçıkları ÖSYM’nin en çok skandala imza atan başkanı Ali Demir’in alelacele imha ettirdiği ortaya çıktı. Bahane şu: “Arşivlerimizde yer kalmadı.”
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Yüz binlerce kişinin mağdur edildiği 2010 KPSS’de soruların çalınmasını ‘hırsızlık’ olarak değerlendiren ilahiyatçılar, “Bunun hesabını nasıl verecekler... Hırsızlık bunlarda haram değil mi!” dediler.

Yeniakit'in haberine göre; 'Paralel Yapı'nın örgütlü bir şekilde çalışıp kopya faaliyeti yürüterek yüzbinlerce öğrencinin hakkına girildiği KPSS skandalı, tartışılmaya devam ediyor.

Binlerce gencin umutlarının söndüğü 2010 yılında yapılan KPSS sorularının çalınmasını 'kul hakkı' olarak değerlendiren ilahiyatçılar, KPSS skandalına karışanların Allah katında sorumlu olduğunu belirterek, "İslam hukukuna göre bu işin sorumluları, haram işlediler. Kul hakkı yediler" dediler.

URHAN: DEVLETİN BU YAPILANMAYI ÇÖKERTMESİ GEREKİYOR

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nedim Urhan, etkin bir mücadeleyle devletin bu yapıyı çökertmesi gerektiğinin altını çizdi. Urhan, "İslam hukukuna göre bu işin sorumluları, Allah indinde mesuldürler. Haram işlediler. Bunun tashihi kimin elindeyse, düzeltmedikleri takdirde onlar da bu işin vebalini alırlar. O bakımdan böyle teşebbüslere, böyle kötülüklere, adilsizliklere teşebbüs edenlerin varlığını ortadan kaldırmak için bir kuvvet olması lazım. Bir etki alanı olması lazım. Bu da devletin elindedir. Devlet de tüm imkânını kullanarak bu yapılanmayı çökertmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

"İSLÂM'IN VERMEDİĞİ YETKİYİ SİZE KİM VERDİ?"

Haksız yere hak çalanların aldıkları maaşlarında bile şüphe olduğuna dikkat çeken Urhan, "Hem kul hakkı var hem de haksız yere kazanç sağlamak istiyorlar. Onlar da vebal altındadır, onlara vesile olan da kat kat vebal altındadır. Onların aldıkları maaşlarda bile şüphe vardır. Hakkı olmadığı halde hak vereceksiniz, adam kayıracaksınız, bu yetkiyi size kim verdi? İslam'ın bile vermediği yetkiyi size kim verdi? Hatta hukukta bile yok. Tüm bunları yapanların hizmet adı altında yapmaları da dini istimasdır. O yüzden çok etkin bir mücadeleyle devlet vazifesini yapmalıdır. Bunları çökertmeleri gerekir" dedi.

k(22).jpg


KAYAN: BUNUN HESABINI NASIL VERECEKLER?

Anadolu Platformu Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ramazan Kayan ise, kul hakkı yiyenlerin helallik istemeleri gerektiğin kaydetti. Kayan, "Kul hakkının öyle bir özelliği var ki, bunu biz hak ihlali olarak değerlendirebiliriz. Kul hakkı diğer haklara da benzemez. Başka haklarla ilgili Allah'ın affının daha geniş olduğunu biliyoruz. Fakat kul hakkına gelince, özellikle kulların aralarında helalleşmeleri gerekiyor. Yüzlerce, on binlerce insanın mağduriyeti var. Bu yanlışı yapanlar, bu günahı işleyenler, helalleşmek isteseler bile nasıl telafi edecekler? Bunun hesabını Allah'a nasıl verecekler? Gerçekten çok vahim bir durum. Böyle bir şeye kendilerini nasıl ikna ettiler?" ifadelerini kullandı.

"ALLAH ISLAH ETSİN"

2010 yılında yapılan KPSS sınavında soruların çalanların vicdan körelmesi yaşadıklarını belirten Kayan, "Bazı asabiyetler (bağlılık ve tarafgirlik) insanın gözünü köreltir ya, kendi tercihi dışında, kendi yorumu dışında hiçbir şey duymaz olurlar, görmez olurlar, sonun da bu asabiyet körlüğe dönüşür. Tek doğru ise kendi yaptıkları sihirli savunma noktasına gelirler. Bu şekilde kilitlenen bir insanı onun dışına çıkarmak da kolay olmuyor. Vicdan körelmesi gibi bu durumda olanları da Allah ıslah etsin. Kâfirin bile hakkı yenilse, onun hakkı teslim edilmelidir. Bize de en çok yakışan budur" diye konuştu.

"SUÇ DEĞİL DE HARAM DA MI DEĞİL?"

2010 KPSS soruşturmasında mahkemeye 22 sayfalık mütalaa sunan Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, 'toplu kopya çekme' eyleminin 2010 tarihinde suç sayılmadığını savunmuştu. 'Paralel devlet yapılanması'nın sözcüsü olduğu iddia edilen Zaman gazetesi ve Bugün gazetesi, söz konusu savunmaları, "KPSS kumpası hukuken çöktü" başlığıyla haberleştirdi. Sosyal paylaşım sitesi Twitter kullanıcıları, soru hırsızlarının savunmalarını eleştirerek, "Suç değil de haram da mı değil?" ifadelerini kullandılar.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
<font size="4"><span style="color: rgb(51, 51, 51); font-family: arial, sans-serif; line-height: 17px;">

Açıklama:Fethullah Gülen Hocaefendi, 14 Ocak 2008 tarihli "Sahip Değil, Emanetçisin" başlıklı Bamteli sohbetinde kamu malını zimmete geçirmek haramiliktir diyor.


Millet malının başında duruyorsunuz. Diyelim bir yerde bir mülki amirsiniz. Siz normal o memuriyete intisap ederken ne kadar şeyini kullanma hakkını vermişlerse size, aranızdaki mukavele, sosyal mukaveleye bağlı olarak, siz ancak o kadarını kullanabilirsiniz. Onu da çok hassas kullanmanız lazım. Mesela size devlet bir daktilo vermiş, o daktiloda kendi mektubunuzu yazamazsınız. Mesela mülkiye işlerinin dışındaki başka şeylerde, bir gazeteye yazı yazacaksınız. Onu orda yazamazsınız. Ancak devletle alakalı, devletin işleriyle alakalı meseleleri o daktiloda yazabilirsiniz. Devlet size bir kalem vermiş, kalemin içinde mürekkep vardır. (Şimdi mürekkepli kalem kullanan var mı yok mu bilemiyorum da örnek olarak arz ediyorum ben.) Devletin verdiği o kalemle kendinize ait bir mektup yazamazsınız, bir satır yazamazsınız. Yoksa o kelimeleri öbür tarafta kurşun şeklinde size yuttururlar. Hafizanallah. Milletin malıdır. Mesela devlet size araba vermiştir, sen makamından evine gitmek için gideceksin, ordan oraya geleceksin. Güvenliğe matuf bir şeydir bu, koruma adına sana verilmiştir. Sen onunla kendi şoförünü, seyisini gönderip bir yerden bir yoğurt aldıramazsın, bakkala gönderemezsin, manava gönderemezsin. Onunla geziye çıkamazsın. O, ancak vazife dairesi içinde, devlete ait işlerde kullanmak üzere sana verilmiştir. Yoksa sen haraminin tekisin. Yaptığın şey de haramdır. Öbür âlemde de kırk haramilerle beraber haşrolursun. Hafizanallah. Ve bu meselenin azı çoğu yoktur. Bu, umum için böyledir. Yani bir mülki amir için de böyle, bir adliye için de böyle, bir devleti idare eden siyasiler için de böyle, bir bakan için de böyle, bir müsteşar için de böyle, bir genel müdür için de böyle, bir asker için de böyle, bir ağa için de böyle, bir paşa için de böyle... Bir arpa kadar milletin malından bir hak zimmetlerine geçirmişlerse bunların dinî terminolojideki adları haramidir. Haramhordur bunlar. Dolayısıyla ahirette çekerler. Hafizanallah. (Allah bizi muhafaza eylesin.)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
2010 birincilerinden Tembel, Fem'de okumuş. Zaman gazetesi haberi bu başlıkla vererek Tembel'i ön plana çıkarıyor ve reklamlı övünmede bulunuyor. Tembel KPSS hırsızlığı soruşturması başlayınca firar ediyor. Ve tesettürsüz mini etekle Avrupada görüntüleniyor.

Pişkinliğiniz 7 düveli kıskandırmakta...
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
«Umumî musibet, ekseriyetin hatasın*dan ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zalim eş*hâsın ha*rekâtına fiilen veya iltizamen veya iltiha*ken ta*raftar olmasıyla mânen iştirak eder, musi*bet-i âmmeye sebebiyet verir.» (Sözler sh: 172)
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Birincisi: İslâmiyet'in pek çok kanun-u esasîsinden birisi: ‘Vela teziru vaziretün vizra uhrâ’([9]) âyet-i kerimesinin hakikatıdır ki; birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mes'ul olamaz. Halbuki şimdiki siyaset-i hazırada particilik tarafdarlığı ile, bir câninin yüzünden pek çok masumların zararına rıza gösteriliyor. Bir câninin cinayeti yüzünden, tarafdarları veyahut akrabaları dahi şeni' gıybetler ve tezyifler edilip, bir tek cinayet yüz cinayete çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup, kin ve garaza ve mukabele-i bil'misile mecbur ediliyor.
Bu ise hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır. İran ve Mısır'daki hissedilen hâdise ve buhranlar, bu esastan ileri geldiği anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif, yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hal bizde olsa, pek dehşetli olur.
Bu tehlikeye karşı çare-i yegâne: Uhuvvet-i İslâmiyeyi ve esas İslâmiyet milliyetini o kuvvetin temel taşı yapıp, masumları himaye için, cânilerin cinayetlerini kendilerine münhasır bırakmak lâzımdır.
Hem emniyetin ve asayişin temel taşı, yine bu kanun-u esasîden geliyor:
Meselâ: Bir hanede veya bir gemide bir masum ile on câni bulunsa, hakikî adaletle ve emniyet ve asayiş düstur-u esasîsi ile o masumu kurtarıp tehlikeye atmamak için, gemiye ve haneye ilişmemek lâzım; ta ki masum çıkıncaya kadar.
İşte bu kanun-u esasî-i Kur'anî hükmünce, asayiş ve emniyet-i dâhiliyeye ilişmek, on câni yüzünden doksan masumu tehlikeye atmak, gazab-ı İlahînin celbine vesile olur. Madem Cenab-ı Hak, bu tehlikeli zamanda bir kısım hakikî dindarların başa geçmesine yol açmış. Kur'an-ı Hakîm'in bu kanun-u esasîsini kendilerine bir nokta-i istinad ve onlara garazkârlık edenlere karşı siper yapmak lâzım geldiğini, zaman ihtar ediyor.
İslâmiyet'in ikinci bir kanun-u esasîsi şu hadîs-i şeriftir: ‘Seyyidül kavmi hadimühüm’([10]) hakikatıyla, memuriyet bir hizmetkârlıktır; bir hâkimiyet ve benlik için tahakküm âleti değil. Bu zamanda terbiye-i İslâmiyenin noksaniyetiyle ve ubudiyetin za'fiyetiyle benlik, enaniyet kuvvet bulmuş. Memuriyeti hizmetkârlıktan çıkarıp, bir hâkimiyet ve müstebidane bir mertebe tarzına getirdiğinden; abdestsiz, kıblesiz namaz kılmak gibi, adalet adalet olmaz, esasıyla da bozulur ve hukuk-u ibad da zîr ü zeber olur. Hukuk-u ibad, hukukullah hükmüne geçemiyor ki, hak olabilsin; belki nefsanî haksızlıklara vesile olur.
(Emirdağ Lâhikası-ll sh:172)
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İslâmiyet'in ikinci bir kanun-u esasîsi şu hadîs-i şeriftir: ‘Seyyidül kavmi hadimühüm’([10]) hakikatıyla, memuriyet bir hizmetkârlıktır; bir hâkimiyet ve benlik için tahakküm âleti değil. Bu zamanda terbiye-i İslâmiyenin noksaniyetiyle ve ubudiyetin za'fiyetiyle benlik, enaniyet kuvvet bulmuş. Memuriyeti hizmetkârlıktan çıkarıp, bir hâkimiyet ve müstebidane bir mertebe tarzına getirdiğinden; abdestsiz, kıblesiz namaz kılmak gibi, adalet adalet olmaz, esasıyla da bozulur ve hukuk-u ibad da zîr ü zeber olur. Hukuk-u ibad, hukukullah hükmüne geçemiyor ki, hak olabilsin; belki nefsanî haksızlıklara vesile olur.
(Emirdağ Lâhikası-ll sh:172)
 
Üst