Risale-i Nurlardan ve Muhterem Hocaefendinin Eserlerinden Bu Günleri Tenvir Eden Hakikatler

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Asra göre tefsir yazmak isteyen birisi, âlim ve kâmil bir velî'ye gelerek niyetini açıklar. Mübarek âlim şu manada cevap verir :
«Bir kitap ancak ihtiyaç olursa yazılır. Yeni bir tefsire ihtiyaç var mıdır? Ehl-i sünnet âlimleri bugüne kadar yazdığı tefsirlerde bir noksanlık mı bıraktılar da bu noksanlıkları tamamlayacaksınız? Veya tefsirlerine bid'atler, fazlalıklar karıştırdılar da siz bunları mı ayıklayacaksınız? Elli bin cild kitap okudum, muteber tefsirlerin hiç birisinde noksanlık veya fazlalık görmedim. Yazacağın tefsiri yırtar çöp tenekesine atarım.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Azîz, sıddîk, müdakkik, müstakîm kardeşlerim,
Gayet ciddî bir ihtar ile bir hakîkati beyan etmeye lüzûm var. Şöyle ki:
b690.gif
* sırrıyla, ehl-i velayet, gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir velî dahi, hasmının hakîki halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek, iki velî, iki ehl-i hakîkat, birbirini inkar etmekle makamlarından
sukut etmezler; meğer, bütün bütün zahir-i Şeriata muhalif ve hatası zahir bir içtihad ile hareket edilmiş ola.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4352
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Azîz, sıddîk, müdakkik, müstakîm kardeşlerim,
Gayet ciddî bir ihtar ile bir hakîkati beyan etmeye lüzûm var. Şöyle ki:
b690.gif
* sırrıyla, ehl-i velayet, gaybî olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler. En büyük bir velî dahi, hasmının hakîki halini bilmedikleri için, haksız olarak mübareze etmesini Aşere-i Mübeşşerenin mabeynindeki muharebe gösteriyor. Demek, iki velî, iki ehl-i hakîkat, birbirini inkar etmekle makamlarından
sukut etmezler; meğer, bütün bütün zahir-i Şeriata muhalif ve hatası zahir bir içtihad ile hareket edilmiş ola.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4352

Bu sözleri en çok nurcular okuyor ama en uzak da onlar :) nasıl bir yapı bu yapı :) yeter ki enaniyet yarıştırmak olarak görsünler bir şeyi, meleği şeytan ilan edebilecek çokları var
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Malûmdur ki, her hükûmette muhalifler bulunur.
Asayişe, emniyete dokunmamak şartıyla, hiç kimse vicdanıyla, kalbiyle kabul ettiği bir fikirden, bir metoddan dolayı mes'ul olmaz.
Bu hukukî bir mütearifedir.
Dininde çok mutaassıb ve cebbar bir hükûmet olan İngilizlerin yüz sene hâkimiyetleri altında bulunan yüz milyondan ziyade Müslümanlar, İngilizlerin küfür rejimlerini kabul etmeyip Kur'an ile reddettikleri halde, İngiliz mahkemeleri şimdiye kadar onlara o cihetten ilişmedi.
Burada ve bütün İslâm hükûmetlerinde eskiden beri Yahudiler, Nasraniler tâbi' oldukları memleketin dinine, kudsî rejimine muhalif, zıd ve mu'teriz bulundukları halde; o hükûmetler hiçbir zaman kanunlarla onlara o cihetten ilişmediler.
Hazret-i Ömer, hilafeti zamanında âdi bir hristiyan ile mahkemede birlikte muhakeme olundular.
Halbuki o hristiyan, İslâm hükûmetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhalif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki, adalet müessesesi hiçbir cereyana kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz.
Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki; komünist olmayan şarkta, garbda, bütün dünya adalet müesseselerinde cari ve hâkimdir.

Tarihçe-i Hayat - 651
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Evet, hâkim ve mahkeme tarafgirlik şaibesinden müberra ve gayet bîtarafane bakması birinci şart-ı adalet olduğuna dair binler vukuat-ı tarihiyeden, Hazret-i Ali Radıyallahü Anh'ın hilafeti zamanında bir Yahudi ile mahkemede beraber oturmaları ve çok padişahların, âdi adamlar ile mahkeme-i adalette görülmesi gibi çok hâdisat-ı tarihiye varken,
Tarihçe-i Hayat - 228
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul

Ablalarınız, abileriniz ve en başta hoca dediğiniz şahıs kuzu postundan sıyrılalı çok oldu, siz halen neyin peşindesiniz? Abiniz, ablanız, hocanız, her gün en galiz tehditleri, küfürleri savuracak, siz burada onların namusunu mu kurtaracaksınız? Üslübumuz, namusumuz demişlerdi...
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Risalei nurların tahrip kapısını açan gürüha bağlı olanların risalelerden bahsetmesi calibi dikkattir!Üstadın talebelerinin şiddetli tenkidlerine maruz kalan F.Gülenin bağlıları, acaba üstadla aralarındaki uçurumun ne zaman farkına varacaklar.?

Siyasi faaliyetlerle ilgilenmeyen üstadı, siyasetin ve islam ülkelerini işgal eden katil çetesi ABD nin kucağındaki zat ve bağlılarımı anlayacak?
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Risalei nurların tahrip kapısını açan gürüha bağlı olanların risalelerden bahsetmesi calibi dikkattir!Üstadın talebelerinin şiddetli tenkidlerine maruz kalan F.Gülenin bağlıları, acaba üstadla aralarındaki uçurumun ne zaman farkına varacaklar.?

Siyasi faaliyetlerle ilgilenmeyen üstadı, siyasetin ve islam ülkelerini işgal eden katil çetesi ABD nin kucağındaki zat ve bağlılarımı anlayacak?
Üsdadının selefleri cemalettin Efgani,Abduh,seninde seleflerinmi.?Müslüman iseviler senin için ne ifade ediyor.Savaşta öldürülen masum hiristiyanlar bir nevi şehit hükmündelermi.?Risaleler yazıldımı?yazdırıldımı?Yazdıran kim.?İstersen daha yüzlerce soru sora bilirim.Hele bunlara cevab verde sonrasına bakarız.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Risalei nurların tahrip kapısını açan gürüha bağlı olanların risalelerden bahsetmesi calibi dikkattir!Üstadın talebelerinin şiddetli tenkidlerine maruz kalan F.Gülenin bağlıları, acaba üstadla aralarındaki uçurumun ne zaman farkına varacak

Risale-i Nur bir daire değil, mütedâhil daireler gibi tabakatı var.
Erkânlar ve sahibler ve haslar ve naşirler ve talebeler ve tarafdarlar gibi tabakatı var.
Erkân dairesine liyakatı olmayan, Risale-i Nur'a muhalif cereyana tarafdar olmamak şartıyla daire haricine atılmaz.
Hasların hâsiyeti bulunmayan, zıd bir mesleğe girmemek şartıyla talebe olabilir.
Bid'a ile amel eden, kalben tarafdar olmamak şartıyla dost olabilir.
Onun için, az bir kusur ile düşman sınıfına iltihak etmemek için dışarıya atmayınız.

Kastamonu - 248
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İlaveten:
Dostun hâssası ve şartı budur ki:
Kat'iyyen, Sözler'e ve envâr-ı Kur'aniyeye dair olan hizmetimize ciddî tarafdar olsun; ve haksızlığa ve bid'alara ve dalalete kalben tarafdar olmasın, kendine de istifadeye çalışsın.
Kardeşin hâssası ve şartı şudur ki:
Hakikî olarak Sözler'in neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını eda etmek, yedi kebairi işlememektir.
Talebeliğin hâssası ve şartı şudur ki:
Sözler'i kendi malı ve te'lifi gibi hissedip sahib çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin.

Mektubat - 344
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org


Siyasi faaliyetlerle ilgilenmeyen üstadı, siyasetin ve islam ülkelerini işgal eden katil çetesi ABD nin kucağındaki zat ve bağlılarımı anlayacak?

Mesmuata göre; bugünkü Amerika, aktar-ı âleme tedkikat için gönderdiği dört heyetten birisini, bugünkü beşeriyetin saadetini temin edecek sâlim bir din taharrisine memur etmiştir.

Emirdağ-1 - 66
Hakikaten Amerika'da, siyasete âlet değil; belki dini, din için mutaassıbane iltizam edenler çok vardı.

Emirdağ-1 - 158
Amerika âlimleri, elbette Asâ-yı Musa Risalesi'ne lâkayd kalmayacaklar.
Eğer dini, din için seven kısmının ellerine geçse, fütuhat yapar.

Emirdağ-1 - 160
Abdurrahman Salahaddin'in Amerika misyonerlerine dört-beş ay okutturduğu Asâ-yı Musa ve Mu'cizat-ı Ahmediye'yi emin bir vasıta ile bizim namımıza Câmi-ül Ezher'e hediye edip göndermesini
Emirdağ-1 - 183
Demokratlar mecburdurlar ki hem Nurcuları, hem ülemayı, hem milleti memnun ve minnetdar etmek, hem Amerika ve müttefiklerinin yardımlarını kaybetmemek için bütün kuvvetleriyle Ezan mes'elesi gibi şeair-i İslâmiyeyi ihya için mümkün oldukça tamire çalışmaları lâzım ve elzemdir.

Emirdağ-2 - 25
Ve şimdi Amerika'da ve Avrupa'da, Nur Risalelerini istemeleri ve oralarda intişarı, bu müddeamızın fevkalâde ehemmiyetini gösterir.
Mustafa Sungur

Emirdağ-2 - 193
Ve dinde lâübali kısmını dahi cidden ikaz edip "Aman çabuk hakikat-ı İslâmiyeye yapışınız" ihtar ediyoruz ki; vatan ve millet ve onların hayatı ve saadeti, hakaik-i Kur'aniyeye dayanmak ve bütün âlem-i İslâmı arkasında ihtiyat kuvveti yapmak ve uhuvvet-i İslâmiye ile dörtyüz milyon kardeşi bulmak ve Amerika gibi din lehinde ciddî çalışan muazzam bir devleti kendine hakikî dost yapmak, iman ve İslâmiyet'le olabilir.

Emirdağ-2 - 209
Hasıl-ı kelam Amerika da bulunmak ve orada dahi hizmet etmek gerektir.Zira İslamiyet ne Amerikayı ne de hiçbiryeri istisna etmez.
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Üsdadının selefleri cemalettin Efgani,Abduh,seninde seleflerinmi.?Müslüman iseviler senin için ne ifade ediyor.Savaşta öldürülen masum hiristiyanlar bir nevi şehit hükmündelermi.?Risaleler yazıldımı?yazdırıldımı?Yazdıran kim.?İstersen daha yüzlerce soru sora bilirim.Hele bunlara cevab verde sonrasına bakarız.



Lafı sen neresinden bakıp anlıyorsun? Üstad ismi zikredilen şahıslara ''ittihadı islam' meselesinde seleflerim diye kayıtla söylüyor, ama senin gibi hiçbir kayıt zikretmeden ''seleflerim'' tabirini mutlak olarak anlıyorsun! Önce muhatabının ne dediğini anla, sonra ilmin yetiyorsa tenkidini yap.





Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim'dir ki, demiş:İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a'dâyı def'e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.” (Divan-ı Harb-i Örfî)
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Emirdağ-2 - 209
Hasıl-ı kelam Amerika da bulunmak ve orada dahi hizmet etmek gerektir.Zira İslamiyet ne Amerikayı ne de hiçbiryeri istisna etmez.

F.Gülenin kimlerin himayesnde ABD de ikamet edebildiğini ve kimlerin amali siyasesine hizmet ettiğini artık dağdaki çobande biliyor...Takke düştü kel göründü.

''
Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir; doldurup hatt-ımuvasalatemin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz, veya dalâlete düşer, boğulursunuz.''

Evet el hakk doğru!! F. Gülen ve avanesi kafirlerle aramızdaki dereyi doldurmaya kalkarken, firenklerin amali siyasesine alet olmakla boğuldular!!!Boğulurlarken , sadece kendilerini değil, sıradan şakirtleride uçuruma yuvarlıyorlar!!

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Lafı sen neresinden bakıp anlıyorsun? Üstad ismi zikredilen şahıslara ''ittihadı islam' meselesinde seleflerim diye kayıtla söylüyor, ama senin gibi hiçbir kayıt zikretmeden ''seleflerim'' tabirini mutlak olarak anlıyorsun! Önce muhatabının ne dediğini anla, sonra ilmin yetiyorsa tenkidini yap.





Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim'dir ki, demiş:İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a'dâyı def'e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.” (Divan-ı Harb-i Örfî)
O saydıklarının içine Yavuz Sultan Selimi niçin dahil etmiş.?Bunların bu konudaki fikirleriyle Yavuz Sultan Selim Han'ın fikri aynımı.?Neden Sultan Abdulhamid Han'ı bu konuda selef edinmemişki.?Bu saydığı isimlerin(Yavuz Sultan Selim Han hariç)hepside tefrikacı,bölücü,hain.Nasıl oluyorda islam birliğinden yana oluyor.?Hangi fikirlerini benimsemiş.?Bunların her birisi gizli açık Abdulhamid düşmanı değilmi.?Hani yazdıklarını O yazmamıştı.Her konu kalbine doğduda bu mesele kalbine doğmadımı.?Bediuzzaman değilmiydi.?Her sualin cevabını veren birisi bu sualin cevabını vermekten acizmi kaldıki,Seleflerine bakarak bir yol buldu.
Diğer suallere hiç değinmemişsin.Yoksa o konularda bir diyeceğin yokmu.?
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Emirdağ-2 - 209
Hasıl-ı kelam Amerika da bulunmak ve orada dahi hizmet etmek gerektir.Zira İslamiyet ne Amerikayı ne de hiçbiryeri istisna etmez.

F.Gülenin kimlerin himayesnde ABD de ikamet edebildiğini ve kimlerin amali siyasesine hizmet ettiğini artık dağdaki çobande biliyor...Takke düştü kel göründü.

''
Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir; doldurup hatt-ımuvasalatemin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz, veya dalâlete düşer, boğulursunuz.''

Evet el hakk doğru!! F. Gülen ve avanesi kafirlerle aramızdaki dereyi doldurmaya kalkarken, firenklerin amali siyasesine alet olmakla boğuldular!!!Boğulurlarken , sadece kendilerini değil, sıradan şakirtleride uçuruma yuvarlıyorlar!!


Muhterem Üstadımız uykuda iken kendini ayık zannedenlerin kimler olduğunu vasıflarıyla bildirmiş fakat bazı kardeşlerimizde başka türlü bir uyku aleminde gördükleri hayallerle bu ikazın masadakı bizleriz zannına kapılıyorlar. Bilhassa son zamanlarda siyasi tarafgirliğin derin uykusuna dalanlar kendilerini ayık zannederek hayal dünyalarıyla hakikatleri temyiz etmekten dahi aciz kalıyorlar. Bu hayalinizdeki hamiler size göre muktedir olabilir fakat Risale-i Nurdan aldığımız iman ve tevhid derslerine göre Kudret-i Mutlak Cenab-ı Haktır ve himaye ve inayet edende odur.Artık Rabbimiz sizede hayalden kurtulup hakikati görmeyi nasip etsin.Amin.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bir defasında Rasûl-ü Ekrem Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Emanet zayi olduğu zaman kıyameti bekleyin!”buyurmuştur. “Ey Allah’ın Rasûlü! Emanetin zayi olması ne demektir?” diye sorulunca, Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz;“İş, ehli olmayan kimselere verilince emanet zayi edilmiş olur; işte o zaman kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır.” (Buharî, İlim 2) cevabını vermiştir. (12:01)

-Bir atasözünde denildiği gibi, “balık baştan kokar.” Bu itibarla, her işin başına ehlini, erbabını getirmek icap eder ki, bu da bir emanettir. Bu, devlet başkanından mahalle bekçisine varıncaya kadar hayatın her biriminde geçerli ve tazeliğini hiçbir devirde kaybetmeyen ilâhî bir emirdir. İslam, kendisine sahip olamayan, ruhuyla bedeni, dünyasıyla ahireti, işiyle ibadeti arasında denge kuramayan; hayatı sadece yeme, içme, eğlenme, para kazanma ve şahsi yatırım yapma çerçevesinde düşünen kimselerin başa geçmelerine, idarî işlerin ağırlığını yüklenmelerine cevaz vermez. Çünkü bu vasıfları taşıyanlar, iş başına getirildiği takdirde, önce o memleketin, ilin, ilçenin ya da o ünitenin kıyameti kopar. Bugün bahar yaşadığı iddia edilen ülkelerde hazan emarelerinin görülmesi de oralarda dünden bugüne emanetin zayi edilmiş olmasındandır. (13:20)
Bir Kere Daha “Emanet”Herkul | 26/02/2012. | BAMTELI
http://www.herkul.org/bamteli/bir-kere-daha-emanet/
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Hadis-i şerifte, “el” her türlü fiilî kötülüğü ifade etmektedir. Hırsızlıklar, saldırılar, kapkaçlar, milletin servetine hortumlar bağlayıp halkın malını kendi havuzuna akıtmalar… bunların hepsi el hıyanetine giren ve Müslümandan uzak olması lazım gelen kötülüklerdir. İşte bunları yapanlar, secde etseler de rükua gitseler de, hakiki Müslüman değillerdir. (22:55)

-Hakikî Müslüman, emniyet ve güven insanıdır. Onun nazarında, elle yapılan tecavüz ile gıybet, bühtan, tahkir, tezyif gibi dil ile yapılan tecavüz ve çekiştirme arasında fark yoktur. Hatta bazı durumlarda, ikincisi birinciden daha büyük cürüm sayılır. O, eza, cefa etmek ve zarar vermek bir yana, hatırlandığı her yerde emniyet ve selâmetin remzi olarak hatırlanır. Öyle ki, diğer bütün Müslümanlar, zerrece herhangi bir kuşku ve tereddüde düşmeden ona sırtlarını dönebilirler. Zira bilirler ki, onun elinden ve dilinden asla kimseye zarar gelmez. Onunla bir mecliste beraber bulunduktan sonra o meclisten ayrılan insan, arkasından emindir; zira bilir ki, arkada kalan o insan, ne kendisi gıybet eder, ne de yanındakilerin gıybetini dinler. O, kendi haysiyetine, şerefine düşkün olduğu kadar, bir başkasının haysiyetine, şerefine de o kadar düşkündür. (25:15)

-Şayet bir mü’minden yakınları bile endişe duyuyor, elinden ya da dilinden zarar göreceklerinden korkuyorlarsa, bu, o insanda iman zaafı olduğunu gösterir. Zira, emin bir Müslüman olmanın ilk şartı sağlam bir imandır. İkinci şartı ise, Hak yolundaki hizmetlerini dünyevî bir kısım menfaatlere bağlamamak, onları sadece Allah rızası için yapmaktır. (26:25)

-Çağın büyük mütefekkirinin ifadesiyle, “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.” (26:45)

-Başka mü’minlere hizmet alanları bırakmama, her yeri sırf kendi çizgisindeki insanlarla doldurma ve hangi niyetle olursa olsun milletin malını hususî havuzlara aktarma hep menfaat üzerine dönen siyaset anlayışının neticeleri ve ahirete iyi inanmamış olmanın emareleridir. Allah (Tebâreke ve Teâlâ), Kur’an-ı Kerim’de, “Zerre ağırlığınca hayır yapan onun mükâfatını alır, zerre kadar şer işleyen de onun cezasını görür.” (Zilzâl, 99/7–8) buyurarak, en küçük bir hayır veya şerrin Hak nezdinde kaybolmayacağını ve mutlaka karşılık bulacağını beyan etmiştir. Her iyiliğin bir ağırlığı ve değeri vardır. Onun için onlardan gafil olmamalı, en küçük bir iyilik fırsatı bile zayi edilmemelidir. Aynı husus kötülükler için de geçerlidir. Bazen küçük gibi görülen bir kötülük de insanın hüsrana uğramasına sebebiyet verebilir. (29:10)

-Günümüzde “ben, ben” diyerek oturup kalkma ve enaniyet mülahazalarıyla dolup taşma belki her zamankinden daha fazladır. Öyle ki, bugün inanan insanlar bile “özgüven” altında serdedilen bir kısım düşünceleri şeytânı hoşnut edebilecek mülahazalara çevirebilmektedirler. –Özgüven, iradenin hakkını verme açısından kullanılıyorsa mahzursuz olabilir.– Oysa, hakiki mü’min kendine değil, Allah’a güvenir. Bir yandan, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği iradeyi en iyi şekilde kullanır; diğer taraftan da, “Allahım beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle başbaşa bırakma” der. Nefsine değil, Cenâb-ı Hakk’a itimad eder. Nefsini ve nefsânî duygularını an azılı düşman sayar; en güzel vekil, yegâne dost ve yardımcı olarak ise yalnızca Allah’ı bilir. (31:56)

-Bir insanın üzerinde on tane nifak belirtisi, bir tane de iman emaresi olsa, biz yine o insan hakkında elimizden geldiğince hüsn-ü zan etmek mecburiyetindeyiz. Evet, o şahıs, söz konusu mezmum sıfatlarından dolayı kendi hesabına çok korkmalı ve akıbetinden endişe etmelidir; ancak, biz, kat’iyen onun hakkında münafık hükmüne varmamalıyız; sû-i zanda isabet etmektense hüsn-ü zanda yanılmayı seçmeliyiz. Tabii ki, iman hizmetinin ve umumun hukukunu gözeterek, üzerinde nifak alâmeti bulunan insanlara bir kısım vazife ve sorumluluklar verip vermeme hususunda daha temkinli olabiliriz. Bu hususta, Üstad hazretlerinin ortaya koyduğu “hüsn-ü zan, adem-i itimat” prensibine göre hareket edip, Kur’an hizmetinden onların da nasipdar olmaları için, o türlü insanlara da bazı vazifeler verme ama onları mahremiyet gerektiren yerlerden uzak bulundurma yoluna gidebiliriz. Böylece, hem amme hukukunu korumuş hem de o insanların da çirkin sıfatlardan kurtulup samimi birer mü’min olabileceklerine dair hüsn-ü zannımızın gereğini yapmış oluruz. Şu kadar var ki, aynı mefkureye gönül vermiş insanlar arasında hüsn-ü zannın ve güvenin ana unsurlar olduğu; kesin bilgilere dayanmayan haberlerden, sudan bahanelerden, bir kısım şüphe ve vesveselerden dolayı kardeşlerin birbirlerine karşı asla itimatsızlık etmemelerinin gerektiği unutulmamalıdır. (34:38)

-İrşad erleri, öyle davranmalıdırlar ki, ehl-i dünyaya “Acaba bunların da maddî bir mülahazaları mı var?” dedirtmemeli ve onları dünyevî imkânlarının paylaşılacağı vehmine asla itmemelidirler. Esnaf ve işadamları kendi işlerini tabii ki yapmalıdırlar; fakat hizmetin önünde koşan adanmış ruhlar, paraya el sürmemeli ve vefat ettikleri zaman geride ancak kefenlerine yetecek kadar bir şey bırakacak şekilde yaşamalıdırlar. Onlar ancak böyle yaşarlarsa, mazhar oldukları o büyük güven kredisini beyhude harcamamış ve onu insanları hayırlı faaliyetlere sevk etmede kullanmış olurlar. (36.16)

-Aşere-i Mübeşşere’den Ebu Ubeyde b. el-Cerrah (radiyallahu anh) Bahreyn’den çok miktarda mal getirmişti. Ashab-ı Kirâm’dan bazıları, ondan pay almak için beklerken, Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, -meâlen-“Allah’a yemin ederim ki, ben sizin fakr u zarurete düşmenizden endişe duymuyorum. Sizden evvelkilerin sahip olduğu gibi geniş imkanlara sahip olmanız ve onların birbirini çekemeyip/rekâbet edip helâk olmaları gibi sizin de birbirinize haset edip helâk olmanızdan korkuyorum.” buyurmuştu. Evet, Sahabe efendilerimiz bile bu şekilde ikaz edilmişlerdir. Bu itibarla, günümüzün mü’minleri, “âhirzamanın en büyük felaket sebebi, dünya hayatının âhirete tercih edilişidir” hakikatini asla unutmamalı ve mutlaka ahiret yörüngeli yaşamalıdırlar. (39:06)
Müslüman: Elinden ve Dilinden Emin Olunan İnsan

Herkul |26/02/2012. | BAMTELIhttp://www.herkul.org/bamteli/mueslueman-elinden-ve-dilinden-emin-olunan-insan/
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
KPSS hırsızlığını da anlatsanız, haracın adının himmet olmasını filan...

Milyonlarca insanın hakkı yendi ve yavaş yavaş çıkıyor dediniz mi hiç, yoksa ohh ne güzel dersiniz de burada edebiyat mı parçalarsınız?

Bu sözleri AKP'li hocalar da söylüyor yani... Demek kolay.
 
Üst