Rabitanin Sirk Oldugunu Söyleyenlere

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Evet firsaf, bu gerçek alimleri bir sıralasana, bekliyorum.. Bir de Allah'ın veli kullarından kimler gelmiş kimler geçmiş.. Bir sırala da görüverelim..

Bir zaman, ismi bende mahfuz bir forumcu zat var idi.. Derdi ki "biz alimlere saygılıyız, filan alim gerçekten muteber kimsedir".. Aradan bir kaç gün geçmeden o alimin aşikar bildirdiklerine zıt fikirler ile ortaya çıkardı.. Nasıl saygılıysa, nasıl muteber ise.. Hadi, muteber dediğin zatın görüşlerine katılmıyorsun, (demokrasi var ya artık :D ), tamamdır, hakkın görelim; bari adam, bir kenarda not olarak ver, de ki filan alim böyle söylemiş ama ben buna katılmıyorum de.. Ben söylediğine inanmıyorum, gerçek olarak görmüyorum de..

Ben filan Mezhepten değilim de derdi.. Ama bakardınız iki saat sonra o mezhebin kavramlarına, söylemlerine sıkı sıkıya fanatikçe sarılıvermiş..

İnsan ne olursa olsun, neyi savunuyor olursa olsun dürüst olacak.. Sadık olacak.. Sözüne güvenilir olacak..

Evet, firsaf listeni mutlaka bekliyorum.. Takipçisi olacağımı da bildireyim ki ona göre yazasın..


bu soru sana yakıştımı sayın hirahos


ben sana liste veremem gaybın anahtarı allah katındadır ben bilemem o bilir ben falanca kişi kesin allahın velisidir,Allah onu kesin olarak seviyordur diyemem sen böyle bir soru sormakla kendine zülmettiğinin farkındamısın;kalbleri bilen Allahtır ben bilemem

benden istediğin bu gaybi bilgiyi aklı selim bir şekilde düşünseydin kurani bir yaklaşım göstermediğinin farkına varacaktın
yüce yaratıcı kitabında şöyle buyurmaktadır


59- Gayb'ın anahtarları Allah'ın katındadır, onu yalnız O bilir. Mutlaka O'nun bilgisi altında dalından düşen her yaprak, yerin karanlık derinliklerindeki her tane, yaş-kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır enam



179- Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır.ali imran



26- Gaybın bilgisi O'nun tekelindedir. O gaybın sırlarını hiç kimseye açmaz cin


109- Allah, bütün peygamberleri bir araya getireceği gün insanlar çağrılarınıza ne cevap verdi? diye sorar, Peygamberler de; bizim birşey bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen gaybleri bilensin derler. maide



veliler hakkında söyleyeceklerim ise



Allah'ın dostları, ancak Allah'ın Kur'anda tanımlamasını yaptığı ve “Veli Kullarım” dediği mümin kimselerdir.
Kur'an buyuruyor ki:
“Haberiniz olsun! Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur, onlar asla mahzun da olmazlar. Onlar Allah'a gereği gibi iman etmiş ve O'na karşı gelmekten de kesinlikle kaçınmışlardır.” (Yunus: 62)




“Bilin ki Allah, kendi Resulünün dostudur; bundan sonra da Cebrail, salih müminler ve melekler onun yardımcısıdır.” (Tahrim: 4


Ey iman edenler! Allah 'dan nasıl gerekiyorsa, öylece korkun!”
İbni Mesud diyor ki:
“Allah'dan korkmak demek; O'na dosdoğru itaat etmek, O'ndan hakkıyla korkmak, isyan etmemek, O'nu anmaya ve unutmamaya çalışmak, O'na şükretmek, nankörlüğe düşmemektir. Yani, gücünüzün yettiği kadar bu hususlara riayet edin. Zira Yüce Allah hiç kimseye taşıyamayacağı bir yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi menfaatına, yaptığı kötü işler de kendi zararınadır.”
Bir başka ayette buyruluyor:
“İman edip de güzel iş, doğru hareketlerde bulunanlara gelince (ki biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz) onlar cennetin yaranıdırlar. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Araf: 42)
Yüce Allah, Kur'anın bir çok yerinde, peygamberlerin getirdiklerine iman etmenin gerekli olduğunu açık bir biçimde belirtiyor:
“Ey müminler! Deyin ki: “Biz Allah 'a, bize indirilen Kur'an-ı Kerime, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere; Musaya, İsa'ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rableri katından gönderilen kitap ve ayetlere iman ettik. Onlardan hiç birini, inanmak bakımından birbirinden ayırd etmedik. Biz Allah 'a teslim olan Müslümanlardanız.” (Bakara: 136)
“Elif, lam, mim. Bu o kitabdır ki, kendisinin Allah katından gönderildiğinde hiç şüphe yoktur. O, Allah 'dan korkanlar için doğru yolun ta kendisidir. Onlar ki, herşeyi bilmediklerine inanırlar, namazlarını gereği gibi kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden öncekileri indirilenlere de inanırlar. Ahirete ise, gözleriyle görüyormuşçasına iman ederler.” (Bakara: 1-4)
“Yüzlerinizi, doğu yahut batıya çevirmeniz, gerçek iyilik ve itaat değildir. Asıl iyilik ve itaat; Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman etmek, Allah sevgisiyle, mala karşı duyduğu sevgiye rağmen, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve köle ve esirleri kurtarmaya veren, namazını gereği gibi kılan, zekatlarını veren kimselerin, ahitleştikleri zaman ahitlerini yerine getirenlerin, sıkıntıda ve hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabır ve metanet gösterenlerin, iyilik ve itaatidir. Onlar yok mu? Sadık olan onlardır ve onlar takvaya ulaşanların ta kendileridir.” (Bakara: 177)
Buraya kadar naklettiklerimiz, zikrettiklerimiz, evliyanın kitaba ve sünnete sımsıkı sarılmalarını, ve ayrıca onların kalbine doğan şeylere, kitaba ve sünnete götürmeden iman edilmeyi caiz gören bir masumiyetleri olmadığını bildirmek ve göstermektir. Zaten bütün Allah dostları da böyle bir ölçüde ittifak halindedir.
Buna karşı olan, aksini söyleyen elbette ki veli değildir. Olsa olsa, ya kafir, yahut da cehle esir olmuş müfritin, bağnazın biridir.
Süleyman Darani diyor ki:
“Arasıra kalbime, bütün evliyaların kalbine düşen nüktelere benzer nükte düşer. Fakat ben onu, Allah ve Resulüne, yani, kitab ve sünnete götürmeden asla kabul etmem.”
Ebul Kasım Cüneyd de diyor ki:
“Bizim üzerinde bulunduğumuz ilim, Kitab ve sünnete dayalıdır. Kur'andan anlayamayan, sadece hadis yazan bir kimseye, bizim ilmimiz hakkında konuşmak yaraşmaz.”
Ebu Osman Nişaburi diyor ki:
“Kim sünneti kavlen ve fiilen nefsi üzerine amir kılarsa, o kişi, hikmetle birlikte konuşur. Kim de nefsi isteklerini nefsinin amiri sayarsa, o kişi bidatle konuşur.”
Yüce Allah, Kur'an'da şöyle buyuruyor:
“Allah'a taat ederseniz, doğru yola erişirsiniz.”
Ebu Amr bin Nüceyd de diyor ki:
“Kitab ve sünnetin şahadet etmediği her şey batıldır.”
Bir çok insan bu hususda yanlışa düşerek, bir şahıs veli ise, veliden sadır olan her söz ve hareket makbuldür. İsterse söz ve hareket kitaba ve sünnete uymasın, velinin sözüne ve hareketine uymak gerektiğine inanırlar.
Bu sebeple de veli sandıkları sahtekarlara bile itaat ederler ve böylece Allah'a ve Resule uygun olmayan veli sözü ve hareketine uymakla da, Allaha ve Resule isyan edenlerin durumuna düşerler.
Sahtekarlara uymak, biddat ve dalalete uymaktır. Böylece, uyanlar küfre sürüklenirler ve Allah'ın şu ayetinde buyurduğu gibi olurlar:
“O gün zalimler pişmanlık içinde iki elini ısırıp: “Ah ne olurdu, ben de o peygamberin mahiyetinde, Allah 'a bir yol edineydim” diyecekler. Keşke falanı kendime dost edinmeseydim. Ne yazık oldu bana!” (Furkan: 27-29)
“O gün yüzleri ateşte çevrilir çevrilirken: “Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Resule itaat etseydik!” diyeceklerdir. Onlara tabi olanlar da o gün; “Ey Rabbimiz! Gerçekten biz başkanlarımıza ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan saptırdılar.” diyeceklerdir. Ey Rabbimiz, onlara azabından iki katını ver' Onları büyük bir lanetle rahmetinden kov.” (Ahzab: 66-67)
Bunlar şu hıristiyanlara benzer ve Allah onlar hakkında şöyle buyuruyor:
“O hıristiyanlar; Allah'ı bırakıp, kendi bilginlerini, rahiplerini, Meryem oğlu Mesih'i ilahlar edindiler. Halbuki, bunlar da ancak bir olan Allah 'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O'ndan başka ibadete layık hiçbir ilah yok. O, bunların eş tuta geldikleri her şeyden münezzehdir.” (Tevbe: 31)
Mealen naklettiğimiz bu ayetin ne demek olduğunu Allah'ın Resulünden sordular. Allah'ın Resulü şöyle cevap buyurdular:
“Hıristiyan bilginleri ve rahipleri, kendi cemaatlarına haram şeyleri helal, helal şeyleri de haram kıldılar. Halk onların bu emirlerini tutarak tavsiyelerine uymuş oldular. Onlara itaat ettiler. İşte halkın onlara bu hususdaki itaatleri, körü körüne onlara ibadet etme anlamı kazandı.”
- Helali haram kılışları, dini esasları bozduklarına işarettir.
- Çünkü dini esasın temeli, Allah Resulünün getirdiklerine inanmak (iman etmek) tir.
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
Rabita hatirlamak, demektir. Eger rabita müsrik ederse hic muvahhid yoktur. Cünkü herkes mutlak bir seyler düsünür, hatirlar. Kalbi hatira gelen süfli düsencelerden temizlemek icin kalp aynasinin yüzünü, kalbi Mevla’ya tutulan bir Allah dostunun kalbine cevirmelidir. O zaman Mevla Teala’nin nuru parlar oraya.

Gecenin sessizliğinde Kuran okuyup düşünmek ve huşu ,huzur içinde namaz kılmak...İşte budur rabıtanın kralı,gerisi boş...

RAD 28 Onlar inanan ve Allâh'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allâh'ı anmakla huzur bulur.

Kimin Allah dostu olduğunu biz bilemeyiz.Çünkü şeytanda doğru yolda görünür.
Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 16-17)

Tarikatlarda nefsi öldürme dedikleri şeyler aslında şahsiyeti öldürme,silme işlemleridir.Böylece kişi köleleştirilir,mankurtlaştırılır.
Rabıta da şahsiyeti silip köleleştirmenin en önemli vasıtalarından biridir.Kişinin başkasını düşünerek kendini onunla bir olması,aynilelmesi,kendini onun gibi görmesi,kendi şahsiyetini yok edip o olması...
Ne kadar mürid o kadar müşteri,oy,emre amade asker,militan vs...
Tariakatçı arkadaşların bunu görmelerine imkan yok tabi...
İslam ise bireyi kula kulluktan kurtarmak ,yalnızca Allaha kul olmasını sağlamak için gönderilmiş bir dindir.
Umeyye bin Halef’ in kölesi Bilali Habeşiyi düşünün.
İslam onu nasıl özgürleştirdi,her türlü işkenceye nasıl direnç verdi.
Ruhunun özgürleşmesi bedenininde özgürlüğünü getirdi.İslamın ilk müezzini oldu.






 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Gecenin sessizliğinde Kuran okuyup düşünmek ve huşu ,huzur içinde namaz kılmak...İşte budur rabıtanın kralı,gerisi boş...
Bunu siz yapıyormusunuz bilmem ama ehli tarikat bundan vazgeçmez.onlar sizin ifadenizle rabıtanın kralını yapar..

RAD 28 Onlar inanan ve Allâh'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller, ancak Allâh'ı anmakla huzur bulur.
amenna ve sadaqna...Bunu siz yapıyormusunuz bilmem ama genel olarak ehli tarikat muhakka ehli tarikat olmayandan daha çok zikreder..

Kimin Allah dostu olduğunu biz bilemeyiz.Çünkü şeytanda doğru yolda görünür..

mü'minin firasetinden korkun o Allahın nuruyla bakar hadisini saymazsaydık doğru derdik.

Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi, 16-17)..
amenna bu konuda hepimiz kendimize dikkat etmeliyiz.

genelde aklıyla felsefe yapanlar tehlikede malum ismail abinin dediği gibi ilk felsefeci şeytadır.ve insanı kendi aklına güvendirip felsefe yaptırarak saptırması da olağandır.
Tarikatlarda nefsi öldürme dedikleri şeyler şahsiyeti öldürme,silme.işlemleridirRabıta da şahsiyeti silip köleleştirmenin en önemli vasıtalarından biridir.Kişinin başkasını düşünerek kendini onunla bir olması,aynilelmesi,kendini onun gibi görmesi,kendi şahsiyetini yok edip o olması...
Ne kadar mürid o kadar müşteri,oy,emre amade asker,militan vs...



................
ayrıca politikadan partiden beriyim..bu kapsama giren şeyh ve müridlerden de..tarikatlerden de..

altı çizili cümlen için ise..
Allahım nasip etsin..ağzından bal damlıyor..başkası dediğiniz insan-ı kamildir.



Tariakatçı arkadaşların bunu görmelerine imkan yok tabi...


İslam ise bireyi kula kulluktan kurtarmak ,yalnızca Allaha kul olmasını sağlamak için gönderilmiş bir dindir.
ben tevhid tevhid deyip şeriat diyen.. ezgi vs.. dinleyip
Hevasını ilah edineni gördün mü! ...(Furkan 43)
ayeti kapsamına giren çok adam gördüm..

selamlarımla..
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
sayın zeygue ashabı kiram hazaratı resulullahdan ayrı kaldıklarında canları çıkacak gibi oluyor idi....

malesef yazındaki felsefeye göre (!) onlarda şahsiyetlerini silip köle olmuşlar resulullha.bak çokca örnek vermek mümkündür.sanırım yazdıklarınızı sizler okumuyorsunuz.aynen söylediklerinizi duymadığınız gibi.



Allah basiret ve hidayet nasip eylesin amin.
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
şunu netleştirsek:

neden rahatsızlık duyuluyor?

birinin aklını, aklına rehber yapmak ise rahatsızlık konusu;

bakın buradan söze başlanırsa bütün ateistlerin ortak iddiası şu ki: 'din dogmadır'

peygamber aleyhisselam' Allah sevmemizi istiyor; ama bunu bize bizden biri peygamber söylüyor! onu kabul ile biz Allah'ı kabul ediyoruz.

bizim dinimiz zeka işi değil, iman işidir.

ameli zahiren sünnete uygun, zühd ve verası zahiren bilinen, sözü ve fiili ile benliğine değil, Allah ve Rasulune davet edenlere nefret duygusunu doğru analiz etmek gerekiyor....
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
bismillahi teala.

sizleri sizlerin silahı ile vurmak aslında o kadar kolay ki.ama o zaman sizlerin topunuzu kafir ilan etmek gerecek.biz ise bundan uzağız.

sizler delil aldığınız alimlerin dahi eserlerini hakkı ile mutalaa etmiyorsunuz ne yazık ki.


bilin ki...rabıta eden kişi rabıta etdiğini ilah yerine koymaz ve de ona tapınmaz.

bakın bu hususu ibni teymiye ne güzel beyan ediyor ..okuyun ..

Rabıta inkarcılarının başlıca dayanağı olan İbni Teymiyye, konunun en can alıcı noktasını şöyle dile getirmektedir:

"... Bu mertebe, kul için ancak Allah'ın yardımı ile olur. Bunu elde etmesini Allah'tan başkası takdir edemez. Dolayısıyla kul, daimi olarak "Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" ayetinin hakikatine muhtaçtır.

(...) Allah-u Tealâ dışındaki şeyleri ise, Allah-u Tealâ için sever; Allah-u Tealâ dışında hiçbir şeyi ve kimseyi, lizatihî (sırf zati sebebiyle) sevmez." (İbni Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 10/194)

elinizde varsa bu eser bakında sizlerde görün.!!

rabıta Allah için sevmek ALlah için anmakdır..

aliyi anmak ibadetdir ya da alimleri anmak ..ya da alimlerin yüzüne bakmak kabilinden..buyurdu habibullah .sanırım bu konunun başında çok hadis ekledim kaynakları ilebu manada.!!.

artık anmak kaç şekilde olur onunda kritiğini sizler yapınız..

vesselam.
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
bakın kişi sevdiği ile beraberdir.buna uydurma diyemezsiniz değil mi sizler.?

ulen kişi sevdiği ile nasıl beraber olur zahiren buna imkan bulamazsa ise.

ali yi anmak nasıl ibadet olur peki hadisi şerifde geçtiği üzere.onun vasıflarını anlatmak ona çokca dua etmek ya da hayal etmekdir.

ben alemlerin sultanını görmedim.içinizden gören var mı.

ulen burda rabıtaya şirk diyenlerden kaçınız onun hilyesini okudada gözyaşlarına boğuldu ..

hz hasan tirmizi şemilade demiyormu ibni haleye bana onun vasıflarını anlatda onu haya edeyim..işde rabıta ..gidin bakın.

benzini olmayan arabanızda seyr aldığınızı düşünüyorsunuz.ama araba yerinde..



bir nakil ile devam edelim.

İbni Teymiyye, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bu hadis haktır. Zira sevenin, sevilen ile beraber olması fıtrî bir iştir, başka türlüsü olamaz. Kişinin, sevdiği ile beraber olması demek, onun muhabbeti üzere devam etmesi demektir. Binaenaleyh muhabbet, mütevassıt seviyede veya buna yakın olursa, kişi de sevdiğiyle bu ölçüde beraber olur.


Eğer muhabbet kâmil olursa, kişi de sevdiği ile kâmil bir beraberlik içinde olur. Kâmil muhabbet, sevilenin sevdiği her-şeyde ona muvafakat etmeyi (sevdiğimizin sevdiği herşeyi sevmemizi) gerektirir. Tabii eğer seven buna kadir ise..."

(İbni Teymiyye, Mecmû'u'l-Fetâvâ, 10/752)
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
adamın birinin

''bir hocayı sevmesinin onu düşünüp onun gibi olmak istemesinin neresi şirk yahu'?
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
eğer sizlere bunları okumak ağır gelmezse yani nefsinize zor gelmezse ibnu kayyumdan ufak bir nakil yapayım.bunlar sizlerin çokca yüksettiğiniz zatlar değiller mi.?

İbni Kayyım da muhabbeti celbeden sebepleri -kısaca-şöyle anlatır:

Birincisi: Manalarını ve ne murad edildiğini tedebbür ve teemmül ederek (hakkıyla düşünerek) Kur'an okumak.

kincisi: Farzlardan sonra Allah-u Tealâ'ya, nafilelerle yaklaşmak. (...)

"Üçüncüsü: Her hal-ü kârda Allah-u Tealâ'yı lisan, kalp, amel ve hal ile zikre devam etmek. Zira kişinin muhabbetten nasibi, bu zikirden nasibi kadardır.

"Dördüncüsü: Heva ve heveslerin galebesi esnasında Allah-u Tealâ'nın sevdiği şeyleri, kendi sevdiklerine tercih etmen ve onlara yönelmendir. (...)

"Beşincisi: Kalbin, Allah-u Tealâ'nın isimlerini ve sıfatlarını mütâlâa ve müşahede etmesi, onları bilmesi. (...)

"Altıncısı: Allah-u Tealâ'nın kulları üzerindeki zahirî ve batmî ihsan, in'am ve iyiliklerini müşahede etmek. (...)

"Yedincisi: (Bu, en acaib olanıdır.) Kalbin, Allah-u Tealâ'nın huzurunda bütünüyle inkisar (kırıklık) halinde olmasıdır. (...)

"Sekizincisi: İlahî hikmetlerin (kalbe) inmesi esnasında, O'na münâcât etmek ve Kur'an okumak için halvete girmek, O'nun huzurunda kalb ile hazır bulunmak ve kulluğun gerektirdiği edeple edeplenmek, sonra da bunu, tevbe ve istiğfar ile bitirmek.

"Dokuzuncusu: Muhiblerle ve sadıklarla beraber olman, onların meclislerinde bulunman; olgun meyveleri toplar gibi onların sözlerinin meyvelerinin en güzellerini devşirmendir. (...)

"Onuncusu: Allah-u Tealâ ile kalp arasına giren her türlü sebepten uzaklaşmak.


"Bu on sebep sayesinde muhibler, muhabbet makamlarına vasıl olurlar ve Habib'in (sevgilinin) huzuruna girerler. Bütün bunların özü iki noktada toplanır: Ruhun bu işe hazır olması ve basiret gözünün açılması."

(İbni Kayyım, Medâricu's-Sâlikîn, 3/18-19)



 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
eğer sizlere bunları okumak ağır gelmezse yani nefsinize zor gelmezse ibnu kayyumdan ufak bir nakil yapayım.bunlar sizlerin çokca yüksettiğiniz zatlar değiller mi.?

İbni Kayyım da muhabbeti celbeden sebepleri -kısaca-şöyle anlatır:

Birincisi: Manalarını ve ne murad edildiğini tedebbür ve teemmül ederek (hakkıyla düşünerek) Kur'an okumak.

kincisi: Farzlardan sonra Allah-u Tealâ'ya, nafilelerle yaklaşmak. (...)

"Üçüncüsü: Her hal-ü kârda Allah-u Tealâ'yı lisan, kalp, amel ve hal ile zikre devam etmek. Zira kişinin muhabbetten nasibi, bu zikirden nasibi kadardır.

"Dördüncüsü: Heva ve heveslerin galebesi esnasında Allah-u Tealâ'nın sevdiği şeyleri, kendi sevdiklerine tercih etmen ve onlara yönelmendir. (...)

"Beşincisi: Kalbin, Allah-u Tealâ'nın isimlerini ve sıfatlarını mütâlâa ve müşahede etmesi, onları bilmesi. (...)

"Altıncısı: Allah-u Tealâ'nın kulları üzerindeki zahirî ve batmî ihsan, in'am ve iyiliklerini müşahede etmek. (...)

"Yedincisi: (Bu, en acaib olanıdır.) Kalbin, Allah-u Tealâ'nın huzurunda bütünüyle inkisar (kırıklık) halinde olmasıdır. (...)

"Sekizincisi: İlahî hikmetlerin (kalbe) inmesi esnasında, O'na münâcât etmek ve Kur'an okumak için halvete girmek, O'nun huzurunda kalb ile hazır bulunmak ve kulluğun gerektirdiği edeple edeplenmek, sonra da bunu, tevbe ve istiğfar ile bitirmek.

"Dokuzuncusu: Muhiblerle ve sadıklarla beraber olman, onların meclislerinde bulunman; olgun meyveleri toplar gibi onların sözlerinin meyvelerinin en güzellerini devşirmendir. (...)

"Onuncusu: Allah-u Tealâ ile kalp arasına giren her türlü sebepten uzaklaşmak.

"Bu on sebep sayesinde muhibler, muhabbet makamlarına vasıl olurlar ve Habib'in (sevgilinin) huzuruna girerler. Bütün bunların özü iki noktada toplanır: Ruhun bu işe hazır olması ve basiret gözünün açılması."

(İbni Kayyım, Medâricu's-Sâlikîn, 3/18-19)




seyyid abdulqadiri geylaninin futuhul gayb kitabı var bende şarihi ibni teymiyye...
abdulqadiri geylani kim?
islam tarihinde ilk kurumsal tarikatı kuran kişi...
ibni teymiyye ve talabesi ibni kayyımı cevziyye bile anladı bazı şeyleri bu kardeşler anlamadı..
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
attar bu alıntıyı not ediyorum çok hoşuma gitti...
harika ibretlik....
ibni kayyımın büyük alim olduğunun isbatıdır.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
ben gercek alimleri allahın resulünün varisi olarak göremkteyim çunkü resulumun bu konuda hadisi var

Hem bu konulara müdahilsiniz, hem de soru sorulunca garip davranışlar sergiliyorsunuz, sorana yakıştıramadım filan ile mukabele ediyorsunuz..

firsaf 10 gündür belki kolay kolay sizin bulunduğunuz başlıklarda doğrudan karşınıza çıkmıyorum.. Bu davranışımda en başta etkili olan neden, her türlü lehde nakillere rağmen, haddinizi de zorlayarak Tasavvufa ve Velilere kolay biçimde söz söylemeye devam etmenizdir.. Halbuki böyle mi olmalıdır? Bakın, yüzlerce alimden, yüzlerce eserden, yüzlerce fazıl şahsiyetlerden nakillerde bulunuyoruz.. Bunun yanında, kendi dağarcığımızdan da sizlere bilgiler sunuyoruz ki kendi hakikatinizden perdeli kalmayasınız.. Tabi eğer Allah da nasip etmişse, sebeb olmaktır..

İnsaf ve vicdan ehlinden beklenen şudur; bir şahıs ya da bir konu hakkında lehde muteber görüşler var ise, onları da göz önüne bulundurmak, hiç anlayamıyor, akıl erdiremiyor da olsa ileri geri etmekten sakınmaktır.. Hakikaten anlamak gayreti ise bundan istisnadır..

Bakın misal olarak İbni Arabi hakkındaki lehde görüşleri bildirdik.. Ona ve eserlerine nasıl yaklaşmamız gerektiği konusunda yol gösterenlerin sözlerinden naklettik..

Peki ne değişecek? İbni Arabi hakkında ileri geri etmekten vaz mı geçeceksiniz.. Hayır..

Yukarıdaki alıntınızda gerçek alimler demişsiniz.. Demek ki gerçek olmayan (!) alimler de var..

Nakillerimize rağmen, bildiğinizi okuduğunuza göre bu nakillerde geçen alimleri gerçek saymadığınızı düşünüyorum.. Mesela bir İbni Abidin'i, Bir Ebu Suud Efendiyi, Bir Suyuti'yi, Bir İmam Rabbani'yi, bir İmam Gazali'yi.. Say sayabildiğin kadar..

İşte bu noktada ben, sorarım, hakkımdır; bunu sormam sizin Velilere söz söylemenizden de daha yakışırdır! Lehinde şahitlik bulunan Velilere, sizin dil uzatmanız yakışıyor muydu yani?

Şimdi, bu duygusal davranışları bir kenara bırakalım da, tekrar edelim..

Kardeşim, kimdir bu gerçek alimler? Bir deyiverin hele.. Bizler de bilelim, kimlere itibar edileceğini..

Yoksa konuyu başka minvalde sürdürmenin hiç bir anlamı yok, faydası da yok..
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
ayetleri ve hadisleri alıyorlar kendi itikadlarına göre yazıp yazıp duruyorlar.bizde ayetleri hadisleri yazalım.hadi ayetleri yarıştıralım haşa.hangisi hangisini geçecek.!!

biz buna gelmeyiz. bunu ancak serseriler yapar.

ben bu yazdıklarımı rabıta ile yazdım.buyrun şirk deyin.

fi emanillah.
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
hele bir aşık olmaya gör...

sevdiğin kızı, gözünün önünden kaybedecek misin?

ona kendini beğendirmek için ne şaklabanlıklar ne şaklabanlıklar...

onun adı anılınca titremeler, benzi atmalar...

onun emrlerine can feda!

'bu gömleğini beğenmiyorum, şunu giy'

can baş üstüne!

hayalin o gerçeğin o...

ki bu şehvet kökenli bir sevgi...

siz beni ananızdan babanızdan evladınızdan daha çok sevmedikçe (hakiki) iman etmiş olmazsınız buyuran'ı bir kıza aşık olandan daha az sevmek!?

'ona sevdalan' diyeni tahkir...

haddi düpedüz aşmak...
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
attar bu alıntıyı not ediyorum çok hoşuma gitti...
harika ibretlik....
ibni kayyımın büyük alim olduğunun isbatıdır.


abi sana istersen dosya yollayayım. :) msn den inşallah.

birde allame şevkani rahimehullah var..onların yine sevdiği alimlerden biridir.ondan da deliller koyalım isterlerse.
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
ismail abi iyi nokda yakalamışsın...

mesela kız görmeye gidecek.ulen acaba nasıl güzelmidir.dur bakim en güzel gömleki giyem..hahhaha yahu hakketen ...

en güzel sarığımı sarmış en güzel cubbemi giymişdim hahahahaa haa :)

aha işde rabıta ....herkesin rabıtası var.rabıtasızların bile..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
azizim attar,

mesele rabıta yoktur demeleri değil

istediklerine rabıta edilmemesi...
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
abi sana istersen dosya yollayayım. :) msn den inşallah.

birde allame şevkani rahimehullah var..onların yine sevdiği alimlerden biridir.ondan da deliller koyalım isterlerse.

abi seyyid kutubun bir ihlas suresi tefsiri var resmen fena fillah'ı açıklıyor hemde nefis bunu df de yayınladım önce tevil ettiler sonra sindiler ''30'' saat oldu cevap gelmedi burda da cevap yok...

df deki başlık şu ''zamanımızın hallacı'' seyyid kutup..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Abi dosyayı upload et de linkini burdan ver ve herkes yararlansın, muhterem ATTAR Hoca'm.. :D
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Allaha resulune ve insanı kamile rabıtası olmayanın rabıtası nefsinedir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst