bi husben
Kıdemli Üye
- Katılım
- 7 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,664
- Tepkime puanı
- 322
- Puanları
- 83
Evet firsaf, bu gerçek alimleri bir sıralasana, bekliyorum.. Bir de Allah'ın veli kullarından kimler gelmiş kimler geçmiş.. Bir sırala da görüverelim..
Bir zaman, ismi bende mahfuz bir forumcu zat var idi.. Derdi ki "biz alimlere saygılıyız, filan alim gerçekten muteber kimsedir".. Aradan bir kaç gün geçmeden o alimin aşikar bildirdiklerine zıt fikirler ile ortaya çıkardı.. Nasıl saygılıysa, nasıl muteber ise.. Hadi, muteber dediğin zatın görüşlerine katılmıyorsun, (demokrasi var ya artık ), tamamdır, hakkın görelim; bari adam, bir kenarda not olarak ver, de ki filan alim böyle söylemiş ama ben buna katılmıyorum de.. Ben söylediğine inanmıyorum, gerçek olarak görmüyorum de..
Ben filan Mezhepten değilim de derdi.. Ama bakardınız iki saat sonra o mezhebin kavramlarına, söylemlerine sıkı sıkıya fanatikçe sarılıvermiş..
İnsan ne olursa olsun, neyi savunuyor olursa olsun dürüst olacak.. Sadık olacak.. Sözüne güvenilir olacak..
Evet, firsaf listeni mutlaka bekliyorum.. Takipçisi olacağımı da bildireyim ki ona göre yazasın..
bu soru sana yakıştımı sayın hirahos
ben sana liste veremem gaybın anahtarı allah katındadır ben bilemem o bilir ben falanca kişi kesin allahın velisidir,Allah onu kesin olarak seviyordur diyemem sen böyle bir soru sormakla kendine zülmettiğinin farkındamısın;kalbleri bilen Allahtır ben bilemem
benden istediğin bu gaybi bilgiyi aklı selim bir şekilde düşünseydin kurani bir yaklaşım göstermediğinin farkına varacaktın
yüce yaratıcı kitabında şöyle buyurmaktadır
59- Gayb'ın anahtarları Allah'ın katındadır, onu yalnız O bilir. Mutlaka O'nun bilgisi altında dalından düşen her yaprak, yerin karanlık derinliklerindeki her tane, yaş-kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır enam
179- Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır.ali imran
26- Gaybın bilgisi O'nun tekelindedir. O gaybın sırlarını hiç kimseye açmaz cin
109- Allah, bütün peygamberleri bir araya getireceği gün insanlar çağrılarınıza ne cevap verdi? diye sorar, Peygamberler de; bizim birşey bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen gaybleri bilensin derler. maide
veliler hakkında söyleyeceklerim ise
Allah'ın dostları, ancak Allah'ın Kur'anda tanımlamasını yaptığı ve “Veli Kullarım” dediği mümin kimselerdir.
Kur'an buyuruyor ki:
“Haberiniz olsun! Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur, onlar asla mahzun da olmazlar. Onlar Allah'a gereği gibi iman etmiş ve O'na karşı gelmekten de kesinlikle kaçınmışlardır.” (Yunus: 62)
“Bilin ki Allah, kendi Resulünün dostudur; bundan sonra da Cebrail, salih müminler ve melekler onun yardımcısıdır.” (Tahrim: 4
Ey iman edenler! Allah 'dan nasıl gerekiyorsa, öylece korkun!”
İbni Mesud diyor ki:
“Allah'dan korkmak demek; O'na dosdoğru itaat etmek, O'ndan hakkıyla korkmak, isyan etmemek, O'nu anmaya ve unutmamaya çalışmak, O'na şükretmek, nankörlüğe düşmemektir. Yani, gücünüzün yettiği kadar bu hususlara riayet edin. Zira Yüce Allah hiç kimseye taşıyamayacağı bir yük yüklemez. Herkesin kazandığı kendi menfaatına, yaptığı kötü işler de kendi zararınadır.”
Bir başka ayette buyruluyor:
“İman edip de güzel iş, doğru hareketlerde bulunanlara gelince (ki biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz) onlar cennetin yaranıdırlar. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.” (Araf: 42)
Yüce Allah, Kur'anın bir çok yerinde, peygamberlerin getirdiklerine iman etmenin gerekli olduğunu açık bir biçimde belirtiyor:
“Ey müminler! Deyin ki: “Biz Allah 'a, bize indirilen Kur'an-ı Kerime, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilenlere; Musaya, İsa'ya verilenlere ve bütün peygamberlere Rableri katından gönderilen kitap ve ayetlere iman ettik. Onlardan hiç birini, inanmak bakımından birbirinden ayırd etmedik. Biz Allah 'a teslim olan Müslümanlardanız.” (Bakara: 136)
“Elif, lam, mim. Bu o kitabdır ki, kendisinin Allah katından gönderildiğinde hiç şüphe yoktur. O, Allah 'dan korkanlar için doğru yolun ta kendisidir. Onlar ki, herşeyi bilmediklerine inanırlar, namazlarını gereği gibi kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiklerimizden, Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden öncekileri indirilenlere de inanırlar. Ahirete ise, gözleriyle görüyormuşçasına iman ederler.” (Bakara: 1-4)
“Yüzlerinizi, doğu yahut batıya çevirmeniz, gerçek iyilik ve itaat değildir. Asıl iyilik ve itaat; Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman etmek, Allah sevgisiyle, mala karşı duyduğu sevgiye rağmen, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve köle ve esirleri kurtarmaya veren, namazını gereği gibi kılan, zekatlarını veren kimselerin, ahitleştikleri zaman ahitlerini yerine getirenlerin, sıkıntıda ve hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabır ve metanet gösterenlerin, iyilik ve itaatidir. Onlar yok mu? Sadık olan onlardır ve onlar takvaya ulaşanların ta kendileridir.” (Bakara: 177)
Buraya kadar naklettiklerimiz, zikrettiklerimiz, evliyanın kitaba ve sünnete sımsıkı sarılmalarını, ve ayrıca onların kalbine doğan şeylere, kitaba ve sünnete götürmeden iman edilmeyi caiz gören bir masumiyetleri olmadığını bildirmek ve göstermektir. Zaten bütün Allah dostları da böyle bir ölçüde ittifak halindedir.
Buna karşı olan, aksini söyleyen elbette ki veli değildir. Olsa olsa, ya kafir, yahut da cehle esir olmuş müfritin, bağnazın biridir.
Süleyman Darani diyor ki:
“Arasıra kalbime, bütün evliyaların kalbine düşen nüktelere benzer nükte düşer. Fakat ben onu, Allah ve Resulüne, yani, kitab ve sünnete götürmeden asla kabul etmem.”
Ebul Kasım Cüneyd de diyor ki:
“Bizim üzerinde bulunduğumuz ilim, Kitab ve sünnete dayalıdır. Kur'andan anlayamayan, sadece hadis yazan bir kimseye, bizim ilmimiz hakkında konuşmak yaraşmaz.”
Ebu Osman Nişaburi diyor ki:
“Kim sünneti kavlen ve fiilen nefsi üzerine amir kılarsa, o kişi, hikmetle birlikte konuşur. Kim de nefsi isteklerini nefsinin amiri sayarsa, o kişi bidatle konuşur.”
Yüce Allah, Kur'an'da şöyle buyuruyor:
“Allah'a taat ederseniz, doğru yola erişirsiniz.”
Ebu Amr bin Nüceyd de diyor ki:
“Kitab ve sünnetin şahadet etmediği her şey batıldır.”
Bir çok insan bu hususda yanlışa düşerek, bir şahıs veli ise, veliden sadır olan her söz ve hareket makbuldür. İsterse söz ve hareket kitaba ve sünnete uymasın, velinin sözüne ve hareketine uymak gerektiğine inanırlar.
Bu sebeple de veli sandıkları sahtekarlara bile itaat ederler ve böylece Allah'a ve Resule uygun olmayan veli sözü ve hareketine uymakla da, Allaha ve Resule isyan edenlerin durumuna düşerler.
Sahtekarlara uymak, biddat ve dalalete uymaktır. Böylece, uyanlar küfre sürüklenirler ve Allah'ın şu ayetinde buyurduğu gibi olurlar:
“O gün zalimler pişmanlık içinde iki elini ısırıp: “Ah ne olurdu, ben de o peygamberin mahiyetinde, Allah 'a bir yol edineydim” diyecekler. Keşke falanı kendime dost edinmeseydim. Ne yazık oldu bana!” (Furkan: 27-29)
“O gün yüzleri ateşte çevrilir çevrilirken: “Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Resule itaat etseydik!” diyeceklerdir. Onlara tabi olanlar da o gün; “Ey Rabbimiz! Gerçekten biz başkanlarımıza ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan saptırdılar.” diyeceklerdir. Ey Rabbimiz, onlara azabından iki katını ver' Onları büyük bir lanetle rahmetinden kov.” (Ahzab: 66-67)
Bunlar şu hıristiyanlara benzer ve Allah onlar hakkında şöyle buyuruyor:
“O hıristiyanlar; Allah'ı bırakıp, kendi bilginlerini, rahiplerini, Meryem oğlu Mesih'i ilahlar edindiler. Halbuki, bunlar da ancak bir olan Allah 'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O'ndan başka ibadete layık hiçbir ilah yok. O, bunların eş tuta geldikleri her şeyden münezzehdir.” (Tevbe: 31)
Mealen naklettiğimiz bu ayetin ne demek olduğunu Allah'ın Resulünden sordular. Allah'ın Resulü şöyle cevap buyurdular:
“Hıristiyan bilginleri ve rahipleri, kendi cemaatlarına haram şeyleri helal, helal şeyleri de haram kıldılar. Halk onların bu emirlerini tutarak tavsiyelerine uymuş oldular. Onlara itaat ettiler. İşte halkın onlara bu hususdaki itaatleri, körü körüne onlara ibadet etme anlamı kazandı.”
- Helali haram kılışları, dini esasları bozduklarına işarettir.
- Çünkü dini esasın temeli, Allah Resulünün getirdiklerine inanmak (iman etmek) tir.