Ahzap Suresindeki 'cilbab' ayetinin tefsirlerdeki karşılığı çarşaf, car olarak geçer. Ömer Nasuhi, Konyalılı Mehmed Vehbi gibi son asır müfessirler dahi tefsirlerinde cilbabı tarif ederken; çarşaf, ferace diye açıklamışlardır.
Ummu Seleme Annemiz; çarşaf ayeti indikten sonra Ensar kadınları kara kargalar gibi büründüler, diye buyurmuştur. ( Ebu Davud 4101) bu rivayet çarşafın renginin siyah yahut siyah gibi koyu olması gerektiğini bildirmektedir.
Nitekim 1725 yılında çıkan bir fermanda kadınların elbiselerini süslü giyinmesi yasaklanmış; böyle yapanların elbiselerinin kesilmesi emredilmiş, üçüncü kere olursa o kadinin İstanbul'dan sürgün edilmesi emrolunmuştur. ( Kadının Tarihi Dönüşümü sf 37)
Yine Birinci Dünya Savaş'ı sırasında siyah eteklerinin boyu kısa olan kadınların polis zoru ile sokaktan men edildiği kayıtlara geçmiştir.(Batılaşma ya da Batılılaşma sf 339)
1889'a kadar İstanbul Hanımları ferace ve yaşmak kullanırlardı. Lakin bir Ramazan günü Feraceli bir genç kız, güzelliği tam örtmedigi için bu haliyle gündüz vakti saldırıya uğrar. Bunu haber alan Abdülhamid Han fermanla ferace ve yaşmakı yasak eder. Artık İstanbul Hanımları çarşaf peçe kullanmaya başlar. (Fahrizade İbrahim Midhat-Hicab)
Osmanlı İstanbulu'nda resmi kıyafet çarşaf ve peçe idi. Ve şehir kadınları tenha sokaklarda çok nadiren peçelerini kaldırabilirdi. İstanbul sokaklarında ilk manto ise 1917 kışında ortaya çıkmıştır. (Batılaşma ya da Batılılaşma sf 247)
Cumhuriyet Devrimlerinden sonra Halkevlerinin 1940lara kadar, çarşafa açtığı savaş ve çarşaf çıkaranlara bedava MANTO dağıtması (dönem gazeteleri bu haberler ile doludur.) Çarşaf'ın ne kadar bizden yani İslam'dan olduğuna delil olarak yeter.