Kadın sesinin kesinlikle haram olduğunu biliyoruz...
Kardeşimiz başta Mustafa Demirci falan demiş...
Mustafa abi Aynı zamanda ilahiyatçıdır ve kendisi tarikat ehl-i bir kişidir...
Bu şekilde bilinçli kişilerin yaptıkları işlerin haram olduğunu düşünmüyorum...
bazi kisiler ticari amacla muzik yapiyosa ve tarikat mensubu bir kisi ise hosmu karsilamali yada ilahiyat mezunu ise bunumu demek istiyorsunuz?
ARKI VE ÇALGI ALETLERİNİN HARAM KILINMASINA DAİR SAHİH HADİSLER
Birinci hadis: Ebu Amir –ya da Ebu Malik- el-Eş’ari’den dedi ki:
“Ümmetim arasında fercleri, ipeği, şarabı ve çalgı aletlerini (meazif) helal kabul edecek bir topluluk olacaktır.
Ve birtakım kimseler bir alemin yakınına konaklayacaklar. Kendilerine ait davarlarla yanına gidecek, bir ihtiyacı sebebiyle onlara varacak. Onlar (ona): Bize yarın tekrar gel diyecekler. Yüce Allah geceleyin onlara hükmünü geçirecek ve alemi koyacak, diğerlerini ise tanınmaz hale çevirerek kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir.”
Bu hadisi Buhari Sahih’inde cezm (kesinlik bildiren) siga ile talik yoluyla kaydetmiş ve “Kitabu’l-Eşribe (X, 51, 5590, Fethu’l-Bari)’de şu sözleriyle onu delil olarak göstermiştir: “Hişam b. Ammar da dedi ki: Bize Sadaka b. Halid anlattı (haddesena), bize Abdu’r-Rahman b. Yezid b. Cabir anlattı, bize Atiyya b. Kays el-Kilabi anlattı, bize Abdu’r-Rahman b. Gann el-Eş’ari anlattı dedi ki: Bana Ebu Amir ya da Ebu Malik el-Eş’ari anlattı (haddeseni) –Allah’a yemin ederim ki bana yalan söylememiştir- o Peygamber (s.a)’ı şöyle buyururken dinlemiştir... diyerek hadisi zikretmektedir.
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiye, el-İstikame (I,294)’de şunları söylemektedir:
“Oyalayıcı aletler hakkında Buhari’nin Sahih’inde kesin ifade ile talik yoluyla rivayet ettiği ve şartına uygun olarak zikrettiği rivayeti sahih olarak gelmiştir.”
Derim ki: Bu tür talik şekil itibariyle taliktir. Nitekim Hafız Irakî bu hadisi el-Muğni an Hamli’l-Esfar (II, 271)’de tahric ederken böyle demiştir. Çünkü muallak hadislerde çoğunlukla görülen bu hadislerin kendisi ile onları muallak olarak kaydeden kişi arasında munkatı oluşudur. Bu talikın bilinen pekçok çeşidi vardır. Bu hadis bunlardan değildir. Çünkü Hişam b. Ammar Buhari’nin rivayetlerini sahihinde delil olarak gösterdiği hocalardan olup, bunu birden çok hadiste delil göstermiştir. Nitekim Hafız İbn Hacer Fethu’l-Bari mukaddimesinde Hişam’ın tercümesini verirken bunları açıklamıştır. Buhari’nin Tedlis (hadisin kusurunu gizlemek) yaptığı bilinen bir kimse olmaması dolayısıyla onun bu hadisi zikrederken “dediki” ifadesini kullanması onun “an: den, dan” demesi yahutta “haddeseni: bana anlattı” ya da kale “li: bana dedi” hükmündedir ve bu ileride geleceği üzere sahih hadisleri zayıf gibi gösteren İbn Abdu’l-Mennan’ın söylediklerine muhaliftir.
Irakî’nin naklettiğimiz sözünün bir benzeri de İbnu’s-Salah’ın, Mukaddimetu Ulumi’l-Hadis (s.72)’deki şu sözleridir:
“Bunun şekli munkatıa benzer. Fakat hükmü onun hükmü ile aynı değildir. Bu tür hadisler sahih mertebesinden çıkıp, zayıf mertebesine düşmezler...”
Daha sonra İbn Hazm’in bu hadisin munkatı olmakla illetli olduğu iddiasını reddetmektedir. İnşaallah üçüncü bölümde sözlerinin geri kalan kısmı da gelecektir.
Anlatmak istediğimiz hadisin Buhari ile hocası Hişam arasında inkıta (senet kopukluğu) bulunmadığıdır. Durum İbn Hazm’ın ve onu taklid eden çağdaşların söyledikleri gibi değildir. Nitekim buna dair açıklamalar da yüce Allah’ın izniyle sözünü ettiğimiz bölümde gelecektir. Bu hadisin munkatı olduğu varsayılacak olsa bile bu üzerinde durulması caiz olmayan nisbi bir illettir. Çünkü bu hadis Hişam b. Ammar’dan o hadisi dinleyen sika hafızlar topluluğundan çeşitli rivayet yollarıyla mevsul olarak (kesintisiz senetle) gelmiş bulunmaktadır. Durum böyle iken hadisin munkatı olduğuna sarılmaya kalkışanlar açıkça hakka karşı direnmektedirler. Tıpkı sahih bir hadisin zayıf bir senedine tutunarak o sahih hadisin zayıf olduğunu söylemeye kalkışan kimse gibidirler. O halde elimizdeki temel kaynaklar arasında tespit ettiğimiz bu güvenilir şahısları sözkonusu edelim, sonra diğerleri hakkında şerhlere ve başka kaynaklara gönderme yapalım.
1. İbn Hibban Sahih’inde (VIII, 265, 6719) -el-İhsan-‘de şunları söylemektedir: