İmam-ı Gazâlî’ye göre müziği haram kılan ârızalar şunlardır:
1- Dinletendeki ârıza.
2- Müzik âletindeki ârıza.
3- Ses ayarındaki ârıza.
4- Dinleyicinin kendisindeki ârıza.
5- Dinleyici şahsın âvâmdan olma ârızası.
İmam-ı Gazâlî’ye göre müziği haram kılan ârızaların birincisi: Dinletendeki ârıza: Kendisine bakılması helâl olmayacak şekilde giyinen ve görünen bir kadının, fitneye dâvet eden bir ses ve sözle müzik yapması haramdır. Fitne tehlikesi olan parlak bir genç de bu hükümdedir. Bunların müziğinin haram olması müzikten değil, kendilerinin ve seslerinin fitne unsuru olduğundandır. Hattâ konuşan bir kadının sesinde ve konuşmasında fitne uyandırma tehlikesi varsa, onunla konuşmak ve hattâ Kur’ân-ı Kerîm bile olsa ondan dinlemek câiz olmaz. Yakışıklı genç de aynı hükümdedir.28
Fakat, fitne yaymayan, sesinde eğilip bükülerek, kırılıp dökülerek cinselliği ön plana çıkarmayan kadın sesi haram değildir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) hiç mecburiyeti olmadığı halde Hazret-i Âişe validemize (ra) “Nasıl, seyretmek istiyor musun?” diye sormuş, kendisi de yaslanmış olarak genç kızların müziklerini dinlemiştir.29
Müziği haram kılan ârızaların ikincisi: Müzik âletindeki ârıza: İçki âlemlerinde insanı içki tüketimi için kışkırtacak ve fitneyi tetikleyecek biçimde kullanılan çalgılar haramdır.
Müziği haram kılan ârızaların üçüncüsü: Sesteki ârıza: Kötü, çirkin, ahlâk dışı, fâhiş ve hicvedici sözleri bulunan, dedikodu ve iftira içeren, toplum barışını bozan, fitne yayan, Allah’a, Resûlüne (asm) ve ashabına karşı yalan cümleler içeren müzik parçasını söylemek de, yayınlamak da, dinlemek de haramdır. Yaşayan belli bir kadını anlatan söz ve şiirleri dinlemek haramdır. Çünkü erkekler arasında bir kadını anlatmak da, yermek de câiz değildir. Belirli bir kadının yüz, göz, kaş, yanak, saç, kıyafet ve diğer vasıflarını başkaları yanında övmek veya yermek câiz değildir. Eğer şarkıda genelleme söz konusu ise, yani şarkı sözü belirli bir kadını değil de, genel ve meçhul bir sevgiliyi anlatıyorsa; dinleyicinin kendi helâli olan eşini düşünmesi şartıyla dinlemesi câiz olur. Böyle şarkılarla helâli olmayan bir kadını düşünmekle ise kişi günahkâr olur.
İstiâre yoluyla şarkı sözlerini meşrû düşüncelere çekebilen kimselerin şarkı dinlemeleri de câizdir. Meselâ, yanaklardan aşağı dökülen siyah kâküllerden günah karanlığını, parlak yanaklardan îmân nûrunu, kavuşmayı anmaktan Allah’a kavuşmayı, firak ve ayrılıktan Allah’tan uzak kalmayı, sevgiliye kavuşma engellerinden Allah’a kavuşmaya engel olan dünya meşgalelerini anlamak mümkündür. Şarkı sözlerini kalben böyle yüksek mânâlara çekmek, dinlenen şarkıyı mubah kılmaya yeterlidir.
İnsan, dinlediğinden çok anladığından ve algıladığından sorumludur. Bir gün şeyhin birisi çarşıda gezerken bir satıcının, “Bir dirheme on salatalık!” diye bağırdığını duyunca vecde geldi, titredi ve bayıldı. Ayıldığı zaman, neden bayıldın diye soranlara: “Bir gıda maddesi ve bir rızk külçesi iken on tane salatalık bir dirheme satılıyor. Ya hiçbir işe yaramayan kötü insanın değeri kaç paradır?” diye inledi.
Müziği haram kılan ârızaların dördüncüsü: İmam-ı Gazâlî’ye göre dördüncü ârıza kişinin kendisindedir. Bir kişinin müziği şehevî arzûları için tahrik aracı kılması haramdır. Müziğin sözleri ile haram sevmeye heveslenmek haramdır. Müziği kendi nefsânî heves ve arzûları çerçevesinde yorumlamak haramdır. Meselâ, kâkül, gül yanak, ayrılık, kavuşma kelimelerini duyduğu zaman şehveti ve şeytânî duyguları tahrik olan birisi müzik dinlememelidir.
İnsan gönlünde şeytanın ordusundan sayılan şehvet ile, Allah’ın askeri sayılan akıl nûru arasında sürekli bir mücâdele vardır. Müzik bu mücâdelede şehveti tahrik edici değil; akıl nûruna kuvvet verici olmalıdır. Bu iki ordudan birisi kalbi fetheder ve kuşatırsa zaferi elde etmiş olur ve mücâdele biter. Şeytanın müzikle kalbe girip kalbin mânevî neşesini bozmasına izin vermemelidir.
Zamanımızda kalpleri şeytanlar kuşattı. Şarkılar ve müzik parçaları ekseriya şeytanî hevesleri tahrik amacıyla çalınır ve söylenir oldu. Gönül kendisini bir müzik parçasına kaptırmaya görsün; müziğin sazıyla ve sözüyle kendinden geçip, neredeyse kul ve insan olduğunu unutur hale geldi. Öyle ki, nice müzik parçaları ile kendi insanlığını unutan ve kendinden geçen nice gençler, elde jiletle başta kendileri olmak üzere etraflarına zarar verir oldular. İşte böyle müzikten çabuk etkilenen, mânevî terbiye almamış, kendi kimliğini İslâm ahlâkı ile yoğurmamış kişiler müzik dinlememeli. Çünkü bu kişiler müzikten zarar göreceklerdir.
Müziği haram kılan ârızaların beşincisi: Müzik dinleyicisinin âvâmdan olması da bir handikaptır. İşi gücü bırakıp müzik parçaları ile oyalanmak ahmaklıktan ve akılsızlıktan başka bir şey değildir. Boş vakitleri öldürüp, oyuna ve eğlenceye dalmak cinâyettir. Nasıl küçük günahlar ısrar ve devamla büyür ve büyük günaha dönüşürse, mubahlar da ısrar ve devamla küçük günaha dönüşürler. Mubahları devamlı olarak takip etmek kişiye bir kemâl ve feyiz vermediği gibi, kişinin elde bulunan mâneviyâtından ve feyzinden de bir miktar alır gider.
Nitekim satranç ta böyledir. Parasız veya karşılıksız oynamak şartıyla satranç mubahtır. Fakat satranç oynamaya düşkün olmak ve bunun için faydalı işlere gevşeklik vermek doğru değildir. En azından mekruhtur.
Netice olarak; İmam-ı Gazâlî’ye göre kalbin sıkıntısını yatıştırıp kalbi dünyanın fânî işlerinden soğutarak ibâdetlerine daha bir dikkatle sarılmak amacıyla belirli bir ölçü ile müzik dinlemek mubahtır. Din ve dünyasında daha bir istekle çalışabilmesi için müzik dinlemeyi hoş görmek, yanak üzerindeki ben’in güzelliği gibidir. Eğer o ben, bütün yüzü kaplarsa yüzü çirkinleştirir. Çokluk sebebiyle güzellik çirkinliğe döner. Her güzelliğin çoğu güzellik olamayacağı gibi, her mubahın çoğu da mubahlıkta kalmaz. Meselâ ekmek mubahtır. Fakat çok yemek haramdır. İşte normal şekilde müziğin mubah oluşu, fakat çoğunun haram oluşu bunun gibidir.
Başka örnekler vermek gerekirse; bal helâldir. Fakat mizacı hararetli ve asabî olanlara zarar verdiği için tıbben bu gibilere haramdır. Şarap haramdır. Fakat boğazında lokma tıkanan birisi, su ve benzeri bir şey bulamaz ise lokmayı yutmak için bu kişiye bu esnada şarap helâl olur. Burada ihtiyaç ve zarûret sebebiyle mubah olmuştur. Bunlar ârızî hükümlerdir. Bunlara bakılmaz. Yine meselâ, alışveriş helâldir. Fakat Cuma ezanı vaktinde yapılırsa haramdır. İşte bunun gibi, müzik de, ölçülü, mânâlı ve âhenkli bir ses olması bakımından aslında mubahtır. Haram olması, aslından uzak, fakat aslı ile birleştirilen bir ârıza sebebiyledir.
İmam-ı Gazâlî ilâve ediyor: Eğer müzik boş iş denirse deriz ki: İçinde haram olmamak şartıyla boş iş ve eğlenceden dolayı Allah’ın kullarını sorguya çekmeyeceğini şu âyet bildiriyor: “Allah sizleri yeminlerinizdeki lağvden (boşluk ve yanılgıdan) dolayı mesul tutmaz.”30
Allah adına kasıtsız olarak yemin edip sonra yemininden dönen kimse bundan sorguya çekilmeyecek ise eğer, abartılı olmamak ve harama âlet etmemek şartıyla, şiir ve şarkı söyleyip eğlenen kimse bundan dolayı neden sorguya çekilsin? Müziğin bâtıla benzemesi de haram sayılması için yeterli olmaz. Çünkü bâtıl demek, faydasız şey demektir. Yukarıda da söylediğimiz gibi, her faydasız şey haram değildir.31
İmam-ı Gazâlî’ye göre bu ârızalar olmadığında kişinin kadın olsun, erkek olsun müzik yapması veya yapılan müziği dinlemesi haram değildir.