Mu’tezili alimlerden Nazzam (v.h.231), icmayı delil olarak kabul etmediğinden, mütevatir hadisi reddeder. Ona göre şerî hükümlere delil olacak sadece "masum imam"ın sözüdür. Neticede diğer bütün yolları tıkar ve genel olarak haberle bir şey öğrenmenin pek mümkün olmadığını söyler
Ancak Bağdadi, Mu’tezilenin, içinde aşere-i mübeşşereden olmak üzere, yirmi kişinin rivayet ettiği hadisle amel ettiğini ifade eder
Yine Mu’tezili alimlerden Cahız (v.h.255), Ebu Huzeyl el-Allaf (v.h.235) , Amr b. Ubeyd, Sümame İbnu’l-Eşras gibileri de hadisle alay etmiş ve reddetmişlerdir.
Mu’tezili alimleri sünnetin kabulü hususunda aşırılığa götüren şey şudur: Onlara göre, sahabe arasında meydana gelen savaşlar sebebiyle, onlardan bir grup fasık olmuştur. Bu sebeple rivayet ettikleri hadisleri kabul etmezler. Mu’tezili fikirlerin öncüsü olan Vasıl b. Ata, her iki taraftan kimin fasık olduğu bilinmediği için ikisinden de hadis almayız, ancak rivayeti yapan her iki ravi de bir tarafa mensupsa onunla amel ederiz demektedir
Yine Mu’tezile’nin ileri gelenlerinden Nazzam’ın sahabeye bakış açısından hareketle sünneti delil kabul etmemesini eleştiren Bakan, Nazzam’ın kendi metoduyla ve Kur’an ayetleriyle çelişkiye düştüğünü, cinleri akla uyarak inkâr ettiğini ve cumhura muhalefet ettiğini delilleriyle ortaya koymuştur.
Nazzam ve Ebu Abdullah el-Belhi, mütevatir haber’in, ilm-i tuma’nine ifade ettiğini belirtse de, diğer mu’tezile alimleri kesim ilim olarak kabul ederler