maksut ibrahim
Kıdemli Üye
- Katılım
- 6 Kas 2009
- Mesajlar
- 5,889
- Tepkime puanı
- 139
- Puanları
- 0
Hangi hoca dogruyu söylüyor ?
Biz hangi hocanin dedigine inanacagiz ?
Maksut, Sen siyaset bölümüne. Saadetle uğraşmaya...
Recm, sünnet ile sabittir. Recm ayetinin lafzı nesh edilmiş, manası baki kalmıştır. Sünnet düşmanlarının en çok uğraştığı mevzulardan biridir Recm... Sünnetin teşri selahiyetini ispat etiği için Sünnet düşmanları, bu konuyu gündemde tutup karalamak isterler. Sünnet düşmanları, Kur'an'ı mana olarak TAHRİF etmek isteyen küffarın (hususen yahudilerin) içimize saldığı gönüllü elçileridir... Genellikle bilgisi ve aklı kıt gençleri kendine hizmetkar tutmuştur.
Demircan, cariye meselesinde Ayeti bile inkar eden bir kişi. Sünneti inkar etmiş şaşmaya gerek var mı?
Bilenler, erenler gizlendi. Muttaki kılığında gezer kazipler...
Recm, hür evli erkekler ve hür evli kadınlara uygulanan bir cezadır. Peygamber hanımları evlidirler. Onlar için 200 sopa kaydı var (yani "iki katı" orinal ifade), 200 sopa öldükten sonra uygulanacak bir ceza mıdır..?
Kur'an'da recm ayeti de olsa bu cezalarla bir çakışma sözkonusu sanki...
KUR'AN-I KERİM'İN AHLÂK EĞİTİMİ
Tedrici (Aşamalı) Eğitim
Kur’an-ı Kerim’in önemli emir ve yasaklarında tedric (aşama) metodunun kullanıldığını görmekteyiz. Burada yapılması istenen emirlere örmek olarak namazı, uzaklaşılması istenen yasaklara örnek olarak da içki yasağını ele alacağız.
Beş vakit namazı aksatmadan ve sürekli olarak kılmak, insanın kendisini sıkı bir disiplin altına almasıyla mümkün olur. Böyle olmadığı takdirde, müminin ‘miracı! olan bu önemli ibadeti ifa etmek mümkün değildir. Henüz iman esaslarının benimsetilmeğe çalışıldığı İslâm’ın ilk yıllarında, bütün detaylarıyla namaz ibadeti emredilmiş olsaydı, birçok insana bu emir zor gelebilirdi. Bu nedenle Allah Tealâ, Müslümanları namaza alıştırmak için ilk zamanlar biri sabah, öteki de akşam olmak üzere günde iki vakitte ikişer rek’at namaz kılınmasını emretmişti. Bir süre sonra Müslümanlar, namazın, ruhun huzura kavuşması için en büyük bir aracı olduğunu görüp ona karşı büyük bir yönelme ve istek duymaya başladılar. İşte o zaman beş vakit namaz farz kılındı.
İçki yasağında da durum aynıdır. Kur’an-ı Kerim’in indiği çağlarda Araplar, çok kötü bir hayat sürüyorlardı. İslâmiyet’in çirkin bulup yasak ettiği bir çok hususları onlar ‘mübah’ sayıyorlardı. (1)
Kuşkusuz ki, insan çok güçlü yönleri olmakla birlikte zayıf bir yaratıktır. Alışkanlıklarını birden terk edemez. Kullarının bu zayıf yönünü dikkate alan Allah Tealâ, içkiyi, ona bağımlı insanların elinden birdenbire alarak onları çıkmaz bir durumda bırakmamıştır. Şimdi içki yasağının Kur’an-ı Kerim’de hangi aşamalardan sonra kesinlik kazandığını ve bunun eğitiminin nasıl verildiğini görelim:
a) Hz. Peygamber (s.a.v.) henüz Mekke’de iken, içkinin ‘haram’ (yasak) edilmediği yıllarda inen şu ayette içkiden de kısaca söz edilmektedir.
“Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden de içki ve güzel bir rızk edinirsiniz. İşte bunda da, aklını kullanacak bir kavim için hiç şüphesiz bir ibret vardır.” (2)
b) İçki konusundaki ikinci ayet, Medine’de ve Hz. Ömer (r.a.) ile Muaz İbni Cebel (r.a.)’in soruları üzerine gelmiştir:
“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: Onlarda hem büyük günah hem de insanlar için faydalar vardır. Günahlar ise faydalardan daha büyüktür.” (3)
Bu ayet-i kerimedeki: “Büyük günah” uyarısını gören kimi Müslümanlar içkiyi hemen terk etmişler, bazıları da: “İnsanlara faydası da var” sözüne bakarak içki kullanmaya devam etmişlerdir.
c) Daha sonraları Abdurrahman İbni Avf (r.a)’ın verdiği bir ziyafette bazı sahabeler yiyip içtikten sonra akşam namazının kılmak üzere kalkmışlar. İçlerinden biri imam olmuş; o da sarhoşluk sebebiyle el-Kâfirûn sûresini okurken büyük hatalar yapmıştı. Bunun üzerine şu ayet gelmiştir:
“Ey iman edenler, siz sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın…” (4)
Bu ayette içkinin ilk defa namaz vakitlerine mahsus olmak üzere haram edildiğini görmekteyiz. İçki alışkanlığını sürdüren kimi Müslümanlar, bu ayete bakarak bu kez yatsı namazından sonra içki içmişlerdir. Görüldüğü gibi içki yasağı aşamalı olarak insanları alıştırmaktadır.
d) Sarhoşluk veren içkilerin koşulsuz ve kesin olarak yasaklanması şu olay üzerine olmuştur:
Utban İbni Malik (r.a), verdiği bir düğün ziyafeti sırasında, davetliler yiyip içtiler, sarhoş oldular ve birbirlerine karşı ‘soyluluk’ iddiasına kalkıştılar. Sa’d İbni Ebi Vakkas (r.a) da davetliler arasında bulunuyordu. O da soyunu yücelten ve Ensar’ı küçülten bir şiir okudu. Bunun üzerine Ensar’dan bir kişi ile kavgaya tutuştular ve Sa’d başından yaralandı. Sa’d bu durumu Hz. Peygamber (s.a.v.)’e şikayet etti. Olaya çok üzülen Hz. Ömer (r.a.): ‘Ya Rab, şu içki hakkında bize bir açıklama yap’ diye dua etti.
Daha sonra şu ayet indi:
“Ey imam edenler, içki, kumar, tapmaya mahsus dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın işinden birer pisliktir. Onun için bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içkide ve kumarda aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah’ı anmaktan alıkoymak ister. Artık siz (hepiniz) bunlara son veriyor musunuz?” (5)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu ayet-i kerimeyi ashabına tebliğ edince Hz. Ömer (r.a.), ‘Vaz geçtik, ya Rab!’ demiştir.
Bu ilâhi emir üzerine Ashab-ı Kiram içkiyi tamamen bırakmışlar ve stoklardaki içkilerin atılması nedeniyle Medine sokaklarından günlerce içki akmıştır. Eğer böyle tedricî (aşamalı) bir yöntem uygulanmayıp içki bir emirle yasak edilseydi, içkiye alışmış olan ve ondan çeşitli şekillerde yararlanan Müslümanların içkiyi birdenbire terk etmeleri kolay olmayacak ve belki de bu kadar sonuç alınamayacaktı.
Büyük günahlardan biri olan ‘zina’ suçunu işleyen Müslümanlara verilecek ceza konusunda da yine tedric (aşamalı) yöntemi takip edilerek sırasıyla Nisa sûresi, 16, 15; Nûr sûresi, 2-10 ayetleri gelmiştir.
İslâm dini, Peygamber (s.a.v.)’in hayatı boyunca insanlığa sunduğu ilâhi kitabı ve bizzat uygulayıcısı olduğu sünnetiyle noksansız olarak en üst düzeyde tamamlanmıştır. Bu din, böylece kıyamete kadar bütün çağlarda ve coğrafyalarda geçerliliğini ve yeniliğini koruyacaktır. Artık bundan böyle İslâm’ın emir, yasak ve ahlâkında başkaca bir değişim veya aşama söz konusu olmayacaktır.
---------------------------------------
(1) İslâm Ahlâkı, M. Yaşar Kandemir.
(2) Nahl sûresi, 16/67.
(3) Bakara sûresi, 2/19.
(4) Nisâ sûresi, 4/43.
(5) Maide sûresi, 5/90-91.
Peygamberimiz'e muhalefet etmek haramdır. Hz Peygamber bir konuda bir şey "beyan" etmiş ve bir "hüküm" ortaya koymuşsa, buna karşı olmak Peygamber'e karşı olmakla eş değerdir. Bundan Allah'a sığınırız.
Lakin Kur'an'da zina hakkında cezalar çok alenidir, açık açık hükümleri ifade edilmiştir.
Recm Sünnet'le ifade edilmişse ona da muhalefet edemeyiz. Ona da itaat ederiz.
Lakin, zinanın cezasının Kur'an'da çok aleni olması "recm" hakkında (itaatsizlik/muhalefet anlamında değil) bir belirsizliği de sanki gündeme getiriyor.
Hz Peygamber'in kavlinde ve fiilinde "recm" var ise, ki vardır, biz ona iman eder ve onu kabulleniriz... Bu ayrı bir husustur...
Selamlar Lafons...
Sevgili kardeşim bir de şu ayetin sebebi nuzulunü yazmak istiyorum:
"Şüphesiz ki Tevrat'ı biz İndirdik. Onda hidayet ve nur vardır. Kendisini (Allah'a) teslim etmiş olan (İsrail) peygamberleri, yahudiler(e ait davalarda) onunla hükmeder(ler)di. Alimler, fakihler de Allah'ın kitabını hıfza memur oldukları için (yine hükümlerini onunla verirlerdi). Hepsi de onun üzerinde şahid İdiler. O halde (ey yahudiler), siz insanlardan korkmayın, benden korkun. Benim âyetlerimi az bir bahaya satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir" (Maıde, 44).
Bil ki bu, Allah Teâlâ tarafından, recmın farz olduğunu inkâr eden yahudilerin dikkatini çekmek ve onları kendi ümmetlerine gönderilen peygamberler ve selefleri olan müslüman âlimler gibi olmaya teşvik etmek gayesini taşır. (Razi Tefsiri)
Kur'an'da aleni değildir, müşkillik burada ama,
Hayırlısı inşallah...
Nûr, 2. Ayet: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.
Böyle bir Ayet gün gibi ortada iken başka bir hüküm aramak hadislere bakmak Allahın emrine karşı gelmek değil midir? Eğer recm cezası olsa bu Ayet ile ters düşmüş olmaz mı? Ayrıca 100 değnek cezayı da hafife almamak lazım. O yüz değnek ceza insanı pişman edip tövbe ettirip belkide bir daha zinaya yaklaştırmamaya da yetebilir.
Nûr, 2. Ayet: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.
Böyle bir Ayet gün gibi ortada iken başka bir hüküm aramak hadislere bakmak Allahın emrine karşı gelmek değilmidir? Eğer recm cezası olsa bu Ayet ile ters düşmüş olmaz mı? Ayrıca 100 değnek cezayı da hafife almamak lazım. O yüz değnek ceza insanı pişman edip tövbe ettirip belkide bir daha zinaya yaklaştırmamaya da yetebilir.