Kötü yere kapak atmışsın
Reel gerçeklik olarak 1 yoktur dayıcım
Zaten sorunun büyüğü burada dır …
Pek anlayamadığım bir konuyu nasıl anlatacağım bilemiyorum ..
Matematik ve fizik arasındaki fark üzerine hiç okudunmu bilmiyorum ..
Matematikciler ile fizikçilerin insanlık tarihi kadar eski bir tartışmasıdır mevzu …
Matematik soyuttur , düşünmemiz için soyutlamaya ihtiyacımız vardır , fizik ise somuttur gerçekliktir …
Hani biz sayısalcılara bi yandan matematik bir yandan fizik okuturlar ya ..
Aslında apayrı iki dünyadır , eğitim almadığımızdan bu ikisini bir arada kakalarlar aslında …
Matematik önden gider , fizikçiler matematikçilerin sunduğu soyut fikri , somutlaştırmaya çalışırlar aslında …
Mesela dikdörtgen matematik kavramıdır …
Şimdi etrafına bir bak hiç dikdörtgen görüyormusun ?
El cevap hayır
Kainatta dikdörtgen yoktur …
Kainatta dairede yoktur , lineer doğruda yoktur …
Baktığımız bilgisayar ekranı dikdörtgen değildir aslında matematiksel olarak …
Fakat fizik bize matematiğin sunduğu dikdörtgeni izah edebilmek için derki , bilgisayar ekranı dikdörtgendir , reel gerçeklik olarak o ekran aslında dikdörtgen değildir …
Düşünce ile gerçekliğin , matematik ile fiziğin , soyut ile somutun çatışması budur …
Fiziğin düz çizgi dediği şey aslında matematiksel olarak bir kaostur …
Kağıda çizdiğin çizgi fiziksel bir gerçeklik olarak düz çizgidir , vardır , somutlaşmıştır …
Bunun matematiksel ifadesi sonsuz sayıda noktadır ve içlerinde bir düzende yoktur üstelik
Allah birdir ifadesi matematiksel bir ifadedir , bunu fiziksel gerçeklik olarak kavramamız imkansızdır …
Sepette 5 elma var ifadesi matematiksel bir ifadedir , reel gerçeklik olarak aslında orda birbirinden ayrı birbiriyle aynı fiziksel gerçekliği ifade etmeyen farklı şeyler vardır …
O beş ayrı şeyi kavrayabilmemizi sağlamak amacıyla önce soyutlaştırıp aynılaştırıyoruz sonra fiziksel gerçekliği ile aynı diyoruz …
Bu kısım bizim mahkumu olduğumuz ve bizi sınırlayan düşünüş şeklimizdir veya ifade ediş şeklimiz …
Bir nevi paradoks doğuruyor aslında ..
Dikdörtgen örneği daha makul gibi değilmi …
Kainatta dikdörtgen yoktur , fiziksel olarak dikdörtgen diye tanımladığımız şeyler matematiksel olarak aslında dikdörtgen değildir …
Biz bir dikdörtgen tanımı oluşturup ( matematiksel olarak keşfedip ) sonra fiziksel şeyleri buna atfederiz …
Sadece şunu diyebiliyorum , 1 yoktur
Biz fiziksel bir gerçekliği düşünüp kavrayabilmek için 1 i varediyoruz …
Az sonra çatlıycam merak etme
Biraz daha zorlayalım …
Biz fiziksel ferçeklik olarak 3 boyutlu olduğumuzu düşündüğümüz ! canlılarız …
Fiziksel olarak algılarımız 3 boyutu algılayabiliyor …
Matematiksel olarak en son sanırım 11 boyutun varlığı ispatlandı , fiziksel olarak algılayamadığımız için diğer boyutları tarif etmem imkansız gibi …
Şimdi gene bir resim çizmeni isteyeceğim kafanda …
Kocaman bir kağıda karşılıklı iki çizgi çiz …
Biri kısa biri uzun …
Ve kağıt düzleminde iki boyutlu iki varlık olduğumuzu düşün …
Birbirimizi nasıl tanırız ?
Çizgilerin enlerinden …
Ben sana bakıp bana göre daha geniş bir çizgi olduğun için ooo hako dayı nasılsın derim ..
Sende bana bakıp , sana göre daha dar bir çizgi olduğumdan oo Yusuf dayı iyiyim dersin ..
Tanımımız iki boyut sadece …
Şimdi @
Erdem i tüm varlığı ile bu kağıda bastır …
Erdemi nasıl tanımlarız ?
Ayaklarının izdüşümü olarak görürüz , birbirinden ayrı iki kesik çizgi …
Ve zaman içinde erdemi bu kağıdın içinden aşağı yönde geçir …
Erdem tanımımız zamana göre değişen önce iki kesik çizgi , sonra kalınlaşıyor , sonra tek çizgi oluyor , tek çizgi kalınlaşıyor , sonra daralıyor ve kayboluyor …
Erdem için biz hep aynı çizgiler olsakda , o bizi hep iki boyut olarak görsede , bizim ona dair bilgimiz değişkendir çünkü biz Erdemin üçüncü boyutunu asla algılayamadık ve bize tezahür eden iki boyutundaki değişimi ile ifade ettik …
Matematiksel olarak Erdemin üçüncü boyutundan bahsetsekde bunu algılama olarak keşfetmemiz , fiziksel gerçekliğini ortaya koymamız imkansızdır , çünkü iki boyuta mahkumuz …
Ve matematiksel olarak Erdemi ifade edebilmemizde ne derece sağlıklı olur oda malumun ….
Erdemi matematiksel olarak doğru ifade etsek bile onu fiziksel olarak doğru kavramamız mümkün değildir …
Kağıdın üzerine bir ev planı çiz …
Ve iki boyutlu kendini oturma odasında kapının arkasına çiz/sakla …
Ben yukarıdan kağıda bakıp hey hako dayı kapının arkasına saklanma diye sana sesleniyorum , sen bu sesi duyduğundan gaybtan haber almış oluyorsun ..
Cünkü fiziksel gerçekliğinde ortada gözüken senin görüş açında bir varlık yok …
Seslenen varlığıda bir fiziksel gerçeklik olarak algılama şansın hiç yok …
Ve sen bunu direk gaybtan haber olarak algılıyorsun , çünkü mahkumu olduğun iki boyutlu düzleme göre tanım tarif doğru …
Zaman ve kader konularının izahı sanırım burda saklı …
Farkına bile varamadığımız, varamayacağımız başka bir boyutun varlığı söz konusu …
Bunu bize kısmen anlamdırabileceğimiz ifadelerle anlatan bir yaratıcı söz konusu …
Şimdilik yeter
Ve ilk cümlen …
Yokluğun içinde varlık olmaz …
İroni yada paradoks gibi olacak ama , varlığın dışında yokluk olmaz dayım …
Çünkü yok yoktur , varlık var edilmiştir …
Var edilmeyen bir şeyi , var katagorisinde değerlendiremezsin …
Değerlendirip varlık ile kıyasa gidemezsin …
Varlık klasik tasnifimizde üçe ayrılır malumun …
Vacip varlık , mümkin varlık ve yokluk …
Burada kullandığımız yokluk ile , mutlak yokluk diyebileceğimiz şey aynı şey değildir , kavram karmaşası ordan kaynaklanmakta …
Işığın olmama hali karanlık olarak ifade edildiğinden karanlığı tanımlarken yokluk diyoruz …
Sonucta ikisinide algıyabildigimizden yokluğu fiziksel bir gerçeklik olarak ortaya koyabiliyor ve varlık tasnifimize bu sayede ekliyoruz …
Ama varlığın olmama halini soyut olarak ifade etsekde , fiziksel gerçeklik olarak düşünmemiz bile imkansız …
Böyle bir algımız yok yani …
Mealen , yokluk karanlık değldir
Isındı