Kainat, Yokluğun Neresindedir?

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
Kardeşim

Konuşmak başka, sakat sorular sormak bambaşka

Soru şu

Kainatı nerede, koordinatları nedir?

Bu sorunun birkaç soru ötesi HAŞA "Allah CC Kainatı nerede yarattı, kainat Allah CC ın sağında mı, solunda mı" ya gider ki bu da Allah CC ya mekan isnat etmektir, sonu kötüdür

Diğer fikir de şu

Mekan varsa yeri de olmalıdır

Kainat yokken varedilmişse ve varsa o zaman bu fikre göre bir yeri olmalı. Yani Kainat bir mekan içinde yaratılmalı. BU da insanı HAŞA Allah CC ya mekan isnad etmeye görürür

Mantıklı, olabilecek şeyleri sormak, tartışmak ayrı ama olmayacak şeyleri düşünmek tartışmak ayrıdır

Bu tür konulara yanınızda bir bilen olmadan girerseniz çamura saplanırsınız da kendinizi gökte geziyor sanırsınız


Peki arşa istiva 'yı nasıl açıklayacaksın? yada yaratılışı

Senin bakışına göre hareket edersek eğer bakara 115. ayeti nasıl değerlendireceğiz?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Çıkış noktanız değil ama gidiş noktanız orası gibi

vahdeti vucudta; Yaratılan, Yaratanın Cevherinden
yani "enel Haq" mertebesidir

ancak benim söylediğim
biz Cevher değil, Cevherin sıfatlarının tecellisiyiz
vahdeti şuhud ile aynı şeyi söylüyor olabilirim
vahdeti şuhudu incelemem gerekecek

iddiam eğer Mülkün sahibi mekandan münezzehse
yaratınlan da gerçek bir mekana tabi olmaması gerekir
(beynimizde oluşan mekan algısyla karıştırmayın)

zira gerçeklik düzleminde oluşacak bir zaman ve mekan nirengisi
ezeliyet ve ebediyet sıfatlarını sorgulamaya açar (haşa)
ve bizi felsefecilerin panteizmine götürür ya da vahdeti vucuda

(imam gazali bunlara şiddetle karşı çıkarken,
imam rabbani ve said nursi bunları mazur görmüşür.
imam gazali metodsal yaklaştığı için bu sonuca varmıştır
ben daha çok imam rabbani ve said nursi gibi düşünmekteyim)

zaman ve mekan sadece yaşamımızda ve tamamen algısaldır
bu algısallık ve süreç; dünya ve melekler katında da değişime uğrar
yoksa meleklerin günü bizim günüzmüzden çok daha büyük rakam olmasını başka türlü açıklayamazsınız
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
O Zaman "Allah CC kainatı yaratmak istediğinde bir cevher yarattı" hadisini nasıl anlayacağız?

bizim cevherden kasdımız "töz" "Samed" "mutlak varlık" "vacibul vucud" tur
hadiste geçen su toprak vs maddelerdir (Allahu alem) yani bu meselenin terimsel karşılığı değil
bizim algı dünyamızda ki günlük kullanım şekli olmalı
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com

vahdeti vucudta; Yaratılan, Yaratanın Cevherinden
yani "enel Haq" mertebesidir
Nerede diyor bunu?

ancak benim söylediğim
biz Cevher değil, Cevherin sıfatlarının tecellisiyiz
Bizlerin Allah CC ın sıfat ve esmasının tecellisi olmamız sizin söylediğiniz değil, vahdeti vücutcuların söylediği şey.
vahdeti şuhud ile aynı şeyi söylüyor olabilirim
vahdeti şuhudu incelemem gerekecek
Vahdeti Şuhud vahdeti vücuddan ayrı birşey değil ki

Sadece vahdeti vücudun bizim anlayacağımız şekilde anlatımı
iddiam eğer Mülkün sahibi mekandan münezzehse
yaratınlan da gerçek bir mekana tabi olmaması gerekir
(beynimizde oluşan mekan algısyla karıştırmayın)
Bence böyle değil ve böyle olmamalı

Çünkü Mülkün sahibi hiçbir yaradılana benzemez, hiçbir yaradılan da mülkün sahibine benzemez.

Oysa sizin dediğiniz gibi olursa HAŞA ya o bize benzeyecek ya da biz ona

yoksa meleklerin günü bizim günüzmüzden çok daha büyük rakam olmasını başka türlü açıklayamazsınız
Algının farklı olması yaradılan açısından zamanın olmadığı manasına gelmez
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com

bizim cevherden kasdımız "töz" "Samed" "mutlak varlık" "vacibul vucud" tur
hadiste geçen su toprak vs maddelerdir (Allahu alem) yani bu meselenin terimsel karşılığı değil
bizim algı dünyamızda ki günlük kullanım şekli olmalı
Siz özetle şunu mu demek istiyorsunuz kardeşim

İnsanı insan yapan soyut şeylerin tamamı (ilim, merhamet, cömertlik) Allah CC dandır.

Yani Aslında bunlar (ilim vs) tektir ve Allah CC ındır .

Eğer demek istediğiniz buysa vahdeti vücutcular ve vahdeti şuhudcular bunu söylüyor zaten
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Şimdi İmam-ı Rabbânî’nin vahdet-i vücûda yaptığı eleştirileri kısa çizgiler halinde görelim.
Geçmişte Şeyhlerin ibareleri, her ne kadar tevhidi anlatıp ittihâddan haber vermiş iseler de, onları tevhîd-i şühûdiye hamletmek kabildir (İmamı Rabbânî, Mektûbât, mektup no:272).
Vahdet-i vücûd, Peygamberlerin getirdiği tevhîd değildir. Allah ve kâinat ikiliği üzerine kurulu nebevî bir din anlayışı, İslâm inancına daha uygundur (İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, mektup no:272). İmam-ı Rabbânî’ye göre vahdet-i vücûd telâkkîsi, kainat ile Allah’ı özdeşleştirmektedir.
Zirâ bu telâkkî, herhangi bir şeye yapılan ibadetin, O’nun tezâhürlerinden birine ibadet olmaktadır (İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, mektup no:272).
Herşey Allah’ın bir tezâhürü ise, o zaman kötülük diye bir şeyden bahsetmek mümkün olmaz. Vahdet-i vücûda göre, bu tezâhür eden varlıklar, sadece kendilerinin dışındaki bazı şeylerle kötüdürler, hatta sapıklık ve küfür bile zâtları itibariyle gerçekte iyidirler, yalnızca iman ve İslâm’la karşılaştırıldığında kötüdürler (İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, mektup
no:234).
Bu, peygamberlerin davet ettiği espriye aykırıdır, Peygamberlerin göreviyle de çelişir (İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, mektup no:272).
Vahdet-i vücûd inanışına göre, tek fâil Allah’tır. İki varlık olmadığından iki irâde yoktur. Kul tarafından seçilen her şey, bu sebepten Allah tarafından da seçilmiş ve yapılmış demektir. Bu durumda cebr sözkonusu olup, kul yaptıklarından sorumlu tutulamaz. İmam-ı Rabbânî buna karşı çıkar ve bunu, cezbe halinin ürünü olarak görür (İmam-ı Rabbânî,
Mektûbât, mektup no:30).
İmam-ı Rabbânî’ye göre, vahdet-i vücûd, tasavvuf tarihinde, ortaya sonradan çıkan bir şeydir. İbn Arabî’den önce tevhîdden bahsedenlerin görüşlerivücûdî değil, şuhûdîdir (İmam-ı Rabbânî, Mektûbât, mektup no:272).


İmam-ı Rabbânî ile Muhyiddin ibn Arabî’nin birleştiği noktalar:
a. Her ikisi de lâ-ta’ayyun (belirmemiş) âlem ile, ta’ayyun (belirmiş) âlemin ayrı olduğu kanaatindedirler.
b. Yine her ikisinde, Allah, mutlak varlıktır, âlem ise izâfî ve nisbîdir.
c. Her ikisi, âlem-i kübrâ-âlem-i suğrâ, âlem-i hâlk, âlem-i misâl, ruhun müceredliği, tecellî, nüzûl (iniş) ve urûc (çıkış) gibi konularda ittifâk halindedir.

İmam- Rabbânî ile Muhyiddin ibn Arabî’nin ayrıldıkları noktalar:
a. İbn Arabî’de vücûd zâtın aynıdır. Rabbânî’de değildir. Rabbânî’ye göre, zâttan ayrı olan vücûd, ilk yaratılan şeydir.
b. İbn Arabî’de vücûdî sıfatlar zâtın aynı iken, Rabbânî’de ayrıdır. Rabbânî’ye göre sıfatlar, zâid vücûd ile dışta mevcutturlar ve
zât’ın gölgeleridirler.
c. İbn Arabî’ye göre âlem, sıfatların tecellî (beliriş) ve zuhûru (meydana çıkışı)’ndan ibârettir. İmam-ı Rabbânî’ye göre, âlem, sıfatların değil, sıfatların gölgelerinin tecellisinden ibârettir.
d. İbn Arabî, âlemi, hayâl, İmam-ı Rabbânî gerçek olarak kabul eder. İmam-ı Rabbânî’ye göre, âlemin objektif gerçekliğini inkâr
etmek, Allah’ın ibdâ’/mübdi sıfatını kabul etmemek anlamına gelir. Ayrıca, ona göre, âlem, eğer hayâlden ibâretse, o yok, tasavvurlarımız var demektir. Bu durumda da, tasavvurlarımız kaldırıldığında, onun da yok olması lâzım gelir. Yine, âleme, Allah’ın
varlığına kıyasla hayâldir deniyorsa, o zaman da âlem Allah olamaz, çünkü Allah mutlak ve zorunlu, âlem ise mümkün ve
geçicidir.
e. İbn Arabî’ye göre âlem zıll (gölge)’dir, fakat aslın yani Allah’ın kendisidir. Rabbânî'ye göre de, âlem gölgedir, ama bu gölge aslın kendisi değil, asıldan başka olan bir şeydir ve aslın kendisine bahşettiği vücûd ile, dışta, kendi nefsinde mevcuttur. Bu sebeple de mümkün yani âlem, vücûd-adem (varlık-yokluk) terkibinin bir neticesidir ve mâhiyeti yokluktur, fakat sırf Allah’ın lütfûyla kendi vücûduna sahiptir.
f. İbn Arabî’ye göre, a’yân-ı sabite (sabit, değişmez asıllar), vücûd (varlık)’la hiç ilgilenmemiştir. Bu sebeple, âlem yok, ancak, Allah vardır. Rabbânî, eğer durum bu ise, hayâldan ibâret olan bir var lık, hakiki varlığı nasıl sınırlandırabilir, diyerek bu görüşe karşı çıkar.
g. İbn Arabî’ye göre, Allah bir bakıma âlemin içinde, bir bakıma ötesinde ve üstündedir. Bu itibarla, hakikat, tenzih ile teşbihin
arasını birleştirmektedir. Rabbânî’ye göre, Allah, âlemlerden ganîdir. Bu sebeple, O’nu her hâl ve sûrette tenzih etmek gerekir.
h. İbn Arabî’de tecellî ân’da, Rabbânî’de ise süreklidir.
i. İbn Arabî’de vücûd “bir” ve “sırf var” olduğu için, âlemde kötülük ve iyilik denen şeyler, mutlak ve hakikî değildir, nisbî ve
izâfîdir. Rabbânî’ye göre, adem-vücûd (yokluk-varlık) bileşiminden meydana gelmiş olan bu âlemin mâhiyeti, adem (yokluk) olduğundan ve kendi nefsinde de mevcud olması bakımından, âlem, bütün kötülüklerin köküdür, kötülükler ve noksanlıklar da
hakikidir.
j. İbn Arabî’ye göre, insan ve Allah arasındaki münasebet bir kurb (yakın olma) münasebetidir. Allah, insanı kendi sûreti üzere yaratmıştır.
Nefs bilgisi de, Allah bilgisidir. Rabbânî’ye göre, Allah her ne kadar bize şâh damarımızdan yakın ise de, bunun mâhiyetini kavramak aklın ötesindedir.
k. İbn Arabî’ye göre, yaratılıştan maksat, Allah’ın gizli olan kemâllerinin mertebelerde meydana çıkmasıyla, ilim ve vücûd bakımından bu sûretle de tamamlanmış olmasıdır. Bundan dolayı da yaratılışın sebebi muhabbet oldu. Çünkü her kemâl, aslında sevilen bir sıfattır. Allah, Kendini bilmek ve sevmek için belirdi ve meydana çıktı. Rabbânî’ye göre, yaratılışın sebebi, aynı şekilde, muhabbettir. Ama maksat, ne Allah’ı bilmek, ne de Allah’ın kemâllerinin, mertebelerde tafsîl sûretiyle tamamlanmasıdır. Maksat, insanın Allah’a ibadet etmesi ve yalnızca kendini kemâle erdirmesidir. Eğer maksat, ibadet değil bilgi ise, bu da yine, insanı kötülüklerden uzaklaştıracak olan kendisine ait bir bilgidir. Çünkü Allah, ezelde nasıl idiyse, yine de öyledir.
Prof Dr. Ethem Cebecioğlu / Ankara Ün. İlahiyat

bu zat
bu tesbitlerde bulunmuş Son.Fedai hocam
bir inceleyin
hangi noktalara itiraz ettiğinizi iletin ki
farklı olmadığını anlayalım
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Peki arşa istiva 'yı nasıl açıklayacaksın?
İstiva haktır, keyfiyetini Allah CC bilir

Ben istiva etmekten

"Aklımıza gelen gelmeyen, bildiğimiz bilmediğimiz tüm yaradılanlar arşın altındadır. Arşa istiva etti demekle tüm yaradılanlardan MAKAM olarak üsttedir ve tüm yaradılanlar Allah CC ın kudret ve emri altındadır"

manasını anlıyorum

yada yaratılışı
Yaradılışın nesini?
Senin bakışına göre hareket edersek eğer bakara 115. ayeti nasıl değerlendireceğiz?
Bakara 115 i ben Allah CC ın zahir esması ile tecelli etmesi, ilmi ili, rahmeti ile, kudreti ile vs herşeyi kuşatması şeklinde anlıyorum

Nereye dönersen dön, neye bakarsan bak Allah CC dan bir iz bir işaret vardır

Ama görürsün, ama görmezsin

Nereye gidersen git Allah CC ın ilminden, basar sıfatından kaçamazsın
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
İstiva haktır, keyfiyetini Allah CC bilir

Ben istiva etmekten

"Aklımıza gelen gelmeyen, bildiğimiz bilmediğimiz tüm yaradılanlar arşın altındadır. Arşa istiva etti demekle tüm yaradılanlardan MAKAM olarak üsttedir ve tüm yaradılanlar Allah CC ın kudret ve emri altındadır"

manasını anlıyorum


Yaradılışın nesini?

Bakara 115 i ben Allah CC ın zahir esması ile tecelli etmesi, ilmi ili, rahmeti ile, kudreti ile vs herşeyi kuşatması şeklinde anlıyorum

Nereye dönersen dön, neye bakarsan bak Allah CC dan bir iz bir işaret vardır

Ama görürsün, ama görmezsin

Nereye gidersen git Allah CC ın ilminden, basar sıfatından kaçamazsın

Bu şekilde bir yol alamazsınız kısır döngüden başka bir şey değil.

Keyfiyetini Allah bilir dediğiniz zaman neye nasıl teslim olduğunuzu bilmeden hareket ettiğinizi anlarım. Neyse konu başka noktalara kayacağından size kolay gele diyim.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Bak güzel kardeşim

İmam Rabbani KS ın birşey demesi başka şey, bizim o denilen sözden mana çıkarmamız başka şey

Sanırım yazdıklarınız sizin fikriniz değili bir başkasının mektubattan çıkardığı manalar

Onun için yazdıklarınızı mektubattan alıntılayarak yazarsanız daha iyi anlaşılır

Mesela

Vahdet-i vücûd, Peygamberlerin getirdiği tevhîd değildir. Allah ve kâinat ikiliği üzerine kurulu nebevî bir din anlayışı, İslâm inancına daha uygundur


Demişsiniz. Bunu mektubatta nerede demişse tam kelimeleri ile yazarsanız daha iyi anlaşılır
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Bu şekilde bir yol alamazsınız kısır döngüden başka bir şey değil.
Neden?

Keyfiyetini Allah bilir dediğiniz zaman neye nasıl teslim olduğunuzu bilmeden hareket ettiğinizi anlarım. Neyse konu başka noktalara kayacağından size kolay gele diyim.
Sen neye nasıl teslim olduğunu biliyor musun?

Herşeyi bu akılla çözemezsin...

Bak Hz. Ebubekir RA ne buyurmuş

"İdrak edemeyeceğini idrak etmek, idrak etmektir"

Umarım anlaşılmıştır
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
Neden?


Sen neye nasıl teslim olduğunu biliyor musun?

Herşeyi bu akılla çözemezsin...

Bak Hz. Ebubekir RA ne buyurmuş

"İdrak edemeyeceğini idrak etmek, idrak etmektir"

Umarım anlaşılmıştır

Güzel kardeşim herşeyi akılla çözemeye çalışan kim? Akılla değil ayet ile çözüm ararsın ayet ile çözüm bulmak isteyende ALAK nedir çok iyi bilir.
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
Bak güzel kardeşim

İmam Rabbani KS ın birşey demesi başka şey, bizim o denilen sözden mana çıkarmamız başka şey

Sanırım yazdıklarınız sizin fikriniz değili bir başkasının mektubattan çıkardığı manalar

Onun için yazdıklarınızı mektubattan alıntılayarak yazarsanız daha iyi anlaşılır

Mesela

Vahdet-i vücûd, Peygamberlerin getirdiği tevhîd değildir. Allah ve kâinat ikiliği üzerine kurulu nebevî bir din anlayışı, İslâm inancına daha uygundur


Demişsiniz. Bunu mektubatta nerede demişse tam kelimeleri ile yazarsanız daha iyi anlaşılır

ben alıntılar yaptım orda neden bana izafe ediyorsunuz ki
bu benim fikrim değil ayrıca bu konuda said nursiye ve imam rabbaniye katıldığımı söyledim

yani vahdeti vucudu tekfirle suçlamak
kainatı müstakil ayrı görenleri de tekfiri icabet ettirir

vucudcular, şuhudçular, müstakil evrenciler
hepsi iman üzeredir
sadece paradigmaları farklıdır

anlatıklarım daha önce anlatılmış olabilir
bazıları da yeni anlatılmış olabilir
mektubattadır diye de hepsi doğru ve mükkemmel olacak da değil
onları okumuş değilim
ancak fırsat bulursam okuyacağım
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com

ben alıntılar yaptım orda neden bana izafe ediyorsunuz ki
İyi de katılmadığınız şeyi neden yazıyorsunuz

Siz mektubatta şöyle yazıyor diyorsunuz

Ben de Nerede, nasıl diyorum

Bu durumda benim değil de sizin mektubatın neresinde ne yazıyorsa alıp yazmanız gerekmez mi?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,170
Tepkime puanı
3,188
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
İyi de katılmadığınız şeyi neden yazıyorsunuz

Siz mektubatta şöyle yazıyor diyorsunuz

Ben de Nerede, nasıl diyorum

Bu durumda benim değil de sizin mektubatın neresinde ne yazıyorsa alıp yazmanız gerekmez mi?

ben topu size attım aha bu zat v.vucut ile v.şuhud arasına şu farkları koymuş inceleyin diye
meseleye ısrarla siz bunları katıyorsunuz sizin anlattığınız bu ya a şu diye

ben meseleyi tartışıyorum
mektubat vs beni bağlamaz

benim derdim şu sorulara cevap


1. yokluğun içindeki varlığın mekansal koordinatları nedir
zira eğer mekan var ise onun bir yeri olmalıdır.

2 oluşan bu maddenin kaynağı nedir. onu oluşturan, sadece komut ve temassız kudret midir?
yoksa bir kaynaktan gelen bir enerji ile mi kaimdir?

3 birinci şıktaki sorunsalda; eğer yokluğun içinde madde/mekanı kabul ederseniz; başka yaratıcıların aynı bilgi ve kudret ile başka yoklukta kendi evrenlerini inşa edebileceklerini kabul edilebilir bir hale sokarsınız.
zira yokluğu mutlak hale sokup çoğul hale getirmiş oluruz.
zaten temas ve enerji vermeden sadece ol emri ile oluşan bir evren
bu bilgiyi çalan başkalarına ilahlık kapısı açacaktır.(Haşa)

4. Allah cc 6 gün yaratma sonunda arşa istiva etmesi ve Allah cc yerlerin ve göklerin nurudur izahını nasıl anlamalıyız?
eğer bu kainata bir mekan tayin ederseniz ve bu mekana istiva etmiş bir ilahada mekan tayin etmiş olmaz mısınız?
ya evrenin yokluk içinde bir mekana sahip olmasını red etmelisiniz
ya da Allah cc arşa istiva etmesini yorum kalıplarında eritmelisiniz.

ve Tek Kudret, Mülk sahibini daha iyi tanımak
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Peki ne sonuca vardınız?

Evrenin başlangıcını bilimci olarak güzel açıklamış..
Kuran bilim kitabı değildir bilime ışık verir diyor..
Yani kun fe yekun 'a geliyor .. Bilim açıklamaları aklımızı tatmin eder.. Sonuca iman ediyoruz..
Kader ve bir takım sorgulamaların caiz olmadığını bildiriyor müçtehidler..
Allah'ın varlığını tefekkür ederken bir tehlikeli alan var ya herkesin aklına geldiği ama ileriye gidemediği
çünki daha ileri gittikçe sorular artıyor ve cevap veremeyeceğiniz bir soruya gelebiliyorsunuz..

İbrahim peygamber ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istemişti ? Bu çok önemli ,inanmadığından değil
kalbin mutmain olmasından..Bu tür sorgulamalar anormal değil ama netice kun emri... Allah'ın vahyini uyguladığında şahit olması İbrahim as yeterli geldi.. Nasıl sorusunu yinelemedi..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
"'İDRAK-İ MEALİ BU KÜÇÜK AKLA GEREKMEZ,
ZİRA BU TERAZİ BU KADAR SIKLETİ ÇEKMEZ."
ziya paşa
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
1. yokluğun içindeki varlığın mekansal koordinatları nedir
zira eğer mekan var ise onun bir yeri olmalıdır.

2 oluşan bu maddenin kaynağı nedir. onu oluşturan, sadece komut ve temassız kudret midir?
yoksa bir kaynaktan gelen bir enerji ile mi kaimdir?

3 birinci şıktaki sorunsalda; eğer yokluğun içinde madde/mekanı kabul ederseniz; başka yaratıcıların aynı bilgi ve kudret ile başka yoklukta kendi evrenlerini inşa edebileceklerini kabul edilebilir bir hale sokarsınız.
zira yokluğu mutlak hale sokup çoğul hale getirmiş oluruz.
zaten temas ve enerji vermeden sadece ol emri ile oluşan bir evren
bu bilgiyi çalan başkalarına ilahlık kapısı açacaktır.(Haşa)

4. Allah cc 6 gün yaratma sonunda arşa istiva etmesi ve Allah cc yerlerin ve göklerin nurudur izahını nasıl anlamalıyız?
eğer bu kainata bir mekan tayin ederseniz ve bu mekana istiva etmiş bir ilahada mekan tayin etmiş olmaz mısınız?
ya evrenin yokluk içinde bir mekana sahip olmasını red etmelisiniz
ya da Allah cc arşa istiva etmesini yorum kalıplarında eritmelisiniz.



Olmaaazz olmaz... Bir mürşidi kamile varmayınca olmaz. Bu soruların cevapları elbetteki vardır ama söze gelmez ki, anlatılamaz ki... İçinde taaa yüreğinde yaşamak gerek... Hiç olmadan hiçliği anlayamazsınız... Yok olmadan yokluğu anlayamazsınız. Herkes merak eder bu soruları sorar kendine... Gayet normaldir bu. Bu konuları anlatanlar da anlaşılamadığından tekfir edilip linç edilmekten kurtulamamış zaten...

1. yokluğun içindeki varlığın mekansal koordinatları nedir
zira eğer mekan var ise onun bir yeri olmalıdır.



Şimdi: Yokluğun içinde varlığı arayamazsınız. Hele hele mekansal koordinatlar vererek. Çünkü varlığı yok edersiniz. O ki mekandan münezzeh iken...
Mekan; O'nun için değil, efal ve sıfatlara göre vardır. Bunun için de her isime, birbirine göre(görelik) koordinat verebilirsiniz. Her isim ise var oluşunu Kayyumiyet ile sağlar. Bizatihi var değildir.
Ama Varlık(O) söz konusu ise, mekan yoktur. Laaaa'dır. İlla O vardır. O an'dadır. O'nu An'da bulabilmek için O'na dışarıdan bakmanız lazım ki böyle bir yer, mekan olmadığı gibi böyle bir şeyden bahsetmek te imkansızdır. Çünkü böyle bir yer yoktur.


2 oluşan bu maddenin kaynağı nedir. onu oluşturan, sadece komut ve temassız kudret midir?



yoksa bir kaynaktan gelen bir enerji ile mi kaimdir?




2. Oluşan maddenin kaynağı, El-Kayyum'dur. O, bir şeye komut etmek ve temas etmekten münezzehtir. Çünkü O'ndan başka temas edeceği veya komut edeceği başka bir şey yoktur. Sadece O vardır. İlla O...
O'ndan bir enerji gelip te var olmamıştır. Var olanlar O'nun esmalarından başka bir şey değildir. Ama hiç bir esma da, O değildir.


3 birinci şıktaki sorunsalda; eğer yokluğun içinde madde/mekanı kabul ederseniz; başka yaratıcıların aynı bilgi ve kudret ile başka yoklukta kendi evrenlerini inşa edebileceklerini kabul edilebilir bir hale sokarsınız.
zira yokluğu mutlak hale sokup çoğul hale getirmiş oluruz.
zaten temas ve enerji vermeden sadece ol emri ile oluşan bir evren
bu bilgiyi çalan başkalarına ilahlık kapısı açacaktır.(Haşa)



3. Yokluk dahi O'nun Kayyumiyetiyle vardır. O'ndan başka bir şey yok ki, O'ndan ilham alarak yaratıcılığa soyunsun.

4. Allah cc 6 gün yaratma sonunda arşa istiva etmesi ve Allah cc yerlerin ve göklerin nurudur izahını nasıl anlamalıyız?
eğer bu kainata bir mekan tayin ederseniz ve bu mekana istiva etmiş bir ilahada mekan tayin etmiş olmaz mısınız?
ya evrenin yokluk içinde bir mekana sahip olmasını red etmelisiniz
ya da Allah cc arşa istiva etmesini yorum kalıplarında eritmelisiniz.



4. Allah göklerin ve yerin nurudur. Yani gökler ve yerler O'nun Kayyumiyetiyle ayakta durur.

6 gün de yaratılış, big bang dediğimiz andan başlayan, yani El-Batın'dan, Ez-Zahire yolculuğun başladığı andan itibaren oluşum safhalarıdır.
Bu kainatın bir mekanı yoktur. Sadece; kainat içinde varım diyen esmaların, birbirlerine göre konum ve mekanları vardır. Onun için başka ilah ya da ilahlar arasanız da bulamazsınız. Sadece gözünüze çarpan görelik ilkesine göre daha güçlü bir başka esmayı ilah olarak görebilirsiniz. Ama o esma asla ilah olmayacaktır,olmaz, olamaz. Çünkü o esma da bir kuldur.
Allah arşa istiva etti. Akıllar bunu alır mı bilmem ama şöyle düşünün. O'ndan başka bir şey yok.

Rabbim arayışlarınızda idrakinizi bol etsin. Tefekkür güzeldir.
 
Üst