Evliyaullah, Rabıta ve Hadis-i Şerfilerle+Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf

Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Radikal Firsaf!

Selamun Aleykum,

radikal firsaf yine gelmiş! Atıldığını sanıyordum onun, galiba bir şans daha verdiler ancak yukarıdaki katkısıyla bu şansı tepmiş oldu sanırım.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
muhterem firsaf kardeş

muhterem fırsaf kardeş sizi tanımıyoruz.yazılarınızı okudum allah razı olsun
muhakkak iyi niyetle kendi inandığın şekle göre tebliğ yapmaya çalışıyorsun
sağol varol ama seçtiğin yer yanlış kardeş.bizde sizin o yazıları okuyunca nefsimiz kabarıyor sizi incitici yazılar yazıyoruz. ALLAHa KURANa PEYGAMBERine çok
şükür inanıyoruz.yani esas noktada birleşiyoruz.diyorumki başka islami noktası
zayıf olan sitelerde tebliğinizi yapsanız daha iyi olur kanaatindeyiz.burdaki kardeşler bizde dahil az çok dinini imanını bilen zaten tasavvufa girmekle hem kendini tasavvufi usluplarla yetiştirmek hemde islamı daha iyi yaşamaya aday
olan kimselerdir kendilerine bir yol çizip gidiyorlar.başkalarına zararları yok
faydaları var.biz kendimizden misal verirsek aşağı yukarı 30 senedir bu yolun
yolcusuyuz hem kendimizi yetiştirmeye hemde islamı daha iyi yaşamaya çalı
şıyoruz.ve ölene kadarda devam edecek inşaALLAH .muhterem kardeş burdan
çok büyük lezzet alıyoruz haftada bir saat islami kitaplar okuruz.inanki hasta isek
hastalığımız iyi oluyor canımız sıkkınsa moral buluyoruz.yani bizim için hayati önem
taşıyor.sizin gittiğiniz yoldanda inşallah siz lezzet alıyorsunuz.o zaman madem
biz kardeşiz bir şey olsa sırt sırta vereceğiz neden birbirimizi incitici yazılar
yazıyoruz.gideceğimiz yer aynı birimiz şu yoldan öbürümüz bu yoldan kimimizde
düz yoldan aynı noktaya varmaya çalışıyoruz.bizim sizin fikirde 3 -4 tanıdığomız kardeş var onlarlada tartışırız ama birbirimizi incitmeyiz.hele biri ile çok samimi
kardeşiz ona derimki şu sünnete sıkı sarılman bende olsa derim.ve kendiside öyle samimi bir müslüman
kardeş gel muhterem kardeş biz sizin abiniz yaşınızdayız birbirimizi incitici yazı
yazmayalım inşallah birbirimize dua edelim ALLAH bizi sevsin kendi zatınıda
bizlere sevdirsin.ALLAHA emanet ol muhterem kardeş bizide kırma..
 
U

ummuhan

Guest
GİRİŞ VE AÇIKLAMA

Bismillah Ya Hayrer Razıgin..

Sallu ala Rasulina Muhammed..

Uzun zamandır üzerinde çalıştığım 3-4 konu var.. Henüz tamamlayamadım ama inşallah zamanla tamamlamaya çalışacağım..

Üzerinde çalıştığım konuları ayrı ayrı başlıklar altında açmaktansa birbirleriyle ilişkili olduklarından dolayı bir başlıkta, yani burada toparlamaya karar verdim hayırlısıyla..

Bu başlık altında neler yapacağım:

1- “Haberiniz olsun kî Allah’ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar iman edip, takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da âhirette de onlar için müjdeler var. Allah’ın kelimelerinde asla bir değişme söz konusu değildir, işte bu, en büyük saadetin ta kendisidir." (Yûnus, 62-64).

Ayet-i Kerimesinin Tefsirlerinden örnekler vereceğim..

2- "Bir kişinin imanını kurtarmak 10 Veli yetiştirmekten sevaplıdır" sözünün Kur'an, Sünnet ve İcmaya aykırı ve zıt olduğunu, Ehl-i Sünnet çizgisinden ayrılan bir kelam olduğunu bu cihetle ispat edip bu sözü kullananların ne tür bir hata içinde olduklarını göstermeye çalışacağım Allah'ın izniyle..

3- Bu tefsirlerde geçen bir Hadis-i Şeriften her yerde, her zaman istenen "Rabıtanın delili nedir?" talebini karşılamaya çalışacağım.. Bunun yanında bir forumda rastladığım ve fakad henüz kaynaklarda bulamadığım bir başka nakile de yer vereceğim.. Maksadım, bu ek nakilin kaynaklarda bulunmasında değerli dostlarımın yardımı ve katkısını umuyor olmamdır..

4- Sürekli deniyor: "Efendim, Tasavvuf İslam'a dışarıdan ithal edilmiştir.. Asr-ı Saadette olmayan bir bid'attir.. Her bid'at de delalettir".. Biz de biliyoruz ki her ne kadar "Tasavvuf" adlandırması Asr-ı Saadette olmasa da yaşantısı ayniyle o dönemde yaşanmış; İslam'ın manevi geleneği olarak; bir takım Pirler tarafından sonradan tıpkı Mezheplerde olduğu gibi derlenip toparlanarak; belli usul ve uygulamalara hasredilmiştir.. Fakad hiç bir uygulaması sonradan icad edilmiş değildir.. Bozulmamış, bid'at girmemiş ayrı tarikatlerin her bir uygulaması Asr-ı Saadette mevcuttur.. Ama her bir yol, bütün usul ve uygulamaları bünyesinde toplamış da değildir.. İçlerinden seçtiklerini yol ve usül haline getirmişlerdir.. Esasen "Tarikat" denilen de bu yol ve usullerdir..

İşte son olarak yukarıdaki işlerimi bitirdikten sonra Hadis-i Şerifler ile Tasavvufta yer alan uygulamaları gözler önüne sermeye ve Sünnet-i Resulullah'tan delillerini göstermeye çalışacağım.. En sonda da muteber alimlerimizden Tasavvuf hakkındaki görüşlerini toparlamaya çalışacağım inşallah..

(Diğer başlığa malesef tatsız çekişmeler nedeniyle soğudum.. Böyle dikkat ve rikkat isteyen bir konunun ordan devam ettirilmesine içim sinmedi.. Yönetici arkadaşlarım, eğer uygun görürlerse o başlığı kitleyebilirler..)

İşin bu kısmını da bitirdikten sonra değerli katkılarınızı beklediğimi de belirteyim..

(Bunlar haricinde bir de üzerinde çalıştığım konu olarak Mehdi AS.'ın hususiyetleri, çıkmadan önceki alametleri, çıkınca yaşanılacak olanlar vs.. bunları özet olarak bir araya toparlamaya çalışıyorum.. Meşhur üç kaynak ile başlayacağım inşallah.. Onu da başka zaman ve başka başlığa bırakıyorum hayırlısıyla..)

Yönetimden bir ricam olacak.. Bazen bir mesajda bütün yazacaklarınızı yazmanız, okuma zorluğuna neden oluyor.. Uzayıp giden tek bir mesajın takibi güçleştiği gibi, takip etmek isteyenin hevesini de kırmaktadır.. O nedenle ard arda mesajlarımın mazur görülmesini rica ederim..

Giriş de böyle demişti hirahos kardeş.... ve,

Konu başlığı da : Evliyaullah, Rabıta, ve Hadis-i Şeriflerle+ Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf..... idi...

Uslubu ( sen kimsin, seni de biliyoruz.... v.s gibi) kişisel ithamlara taşımak, kelimeleri sarfedenlere de muhataplarına da hiç bir şey kazandırmaz .... neler kaybettirir birlikte bir muhasebe yapalım sessizce....
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
işin özü cibril hadisinde:


Ömer bin Hattab radıyallahu anh şöyle anlatıyor:

Bizler bir vakit Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Ansız, bembeyaz elbiseler giymiş, saçları son derece siyah ve üzerinde seferin eseri olmadığı ve bizden hiçbir kimsenin onu tanımadığı bir adam içeriye girdi.


Nihayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yayında oturdu. Dizlerini Onun dizlerine dayandırıp diz çöktü. Ellerini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dizleri üzerine koydu. Ve şöyle dedi:

" Ya Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), bana imandan haber ver."

Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İman Allah Teala'ya, meleklerine, kitaplarına, elçilerine, ahiret gününe inanmandır. Bir de kaderin hayrına ve şerrine inanmandır."buyurdu.

Adam: " Doğru dedin. Öyleyse bana İslam'dan haber ver. " dedi.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İslam, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve hakikaten Muhammed'in ( sallallahu aleyhi ve sellem ) O'nun elçisi şehadet etmendir. Namazı yerli yerinde kılmandır. Zekatı ( müstahakkına) vermendir. Ramazan orucunu tutmandır. Beyti ( Muazzama'yı ) haccetmendir, eğer ona güç buluyorsan. " buyurdu.

Adam: " Doğru dedin. Öyleyse bana İhsandan haber ver. " dedi:


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İhsan, gerçekte senin Allah Teala'yı görür gibi ibadet etmendir. Şayed sen O'nu görmezsen, gerçekte O seni görüp durur. " buyurdu.

.....................

......................


Hazreti Ömer buyuyur ki: Biraz sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“ Soranın kim olduğunu bildin mi? " buyurdu. Dedim ki:

" Allah ve O'nun Rasulu daha iyi bilir. "

Bunun üzerine: " Gerçekte o Cibril idi. Dininizi size öğretmek için gelmişti. " buyurdu.

Müslim h.n 7-10; Buhari h.n:50


Görülüyor ki, Allah'ın Rasûlu sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına iman ve İslamı öğrettiği zamanda, ihsanı da öğretmiştir. Demek ki dinin temeli iman, İslam ve ihsan olmak üzere üçtür. İstersen tarîkat, şeriat ve hakikat de. İster itikad, ibadet ve ahlak de. Her ne dersen de, bu ve benzer hadislerde tasavvuf konusunu açıklayan , ihsan'dır.
 

Güle Sevdalı

Paylaşımcı
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
118
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ormandan :)
sen kimsin seni kaale alan kim bizi tanıyıp tanımaman umurumuzda mı sanıyorsun

sana sorarım allahı ve resulunu tanımaka müslüman için yeterli değil mi yeterli değidir diyenin aklına şaşarım akıl sahipleri için kuranda nice öğütler vardır örnekler vardır keze resulun uygulamalarındada aynı öğütler vardır siz hiç öğüt aldınızmı rabımızı kurandan hiç öğrendınız mı




Kur'an ve resulün sözlerinden ayrı olduğumuzu sanıyorsun ama bu sizin sui zanınız.
Ülkeyi darul harb ilan ediyorsunuz ve cihadın c sini bile yapmıyorsunuz. Ülkenin nimetlerinden faydalanıyorsunuz. O nimetlerde devlete vergi gidiyor bunuda biliyorsunuzdur inş... Anlayana

Kuran'ı Kerim'de Hz. Hızır'dan bahsediliyor git biraz araştır belki kayda değer birşeyler bulursun.

Ayrıca Hz. Süleyman'a Belkıs'ın tahtını kim ve nasıl bir anda getirdi?


Hakret gibi olacak ama olaylara atgözlüğü ile bakıyorsunuz.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
firsaf sen ne diyorsun be abim.. Hızır AS., Belkıs'ın tahtını getiren zat ile Firavun'un ne alakası var?

Hadi forumlara üşendiğini anladım, sen hiç Tefsir, Hadis de mi okumazsın?

Kuru gürültüye devam.. Sesini uzaktan duyan da bir şey var sanacak?!

Dünyanın en zor işi laf anlamak istemeyene laf anlatmakmış..
 
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Bak firsaf nickli sefih
binbirsurat olan ve iki yüzlü olan sensin bunun izahını iktibasta yapmıştım ama istersen yenileyebilirim
senin derdin din değil senin derdin nefsini tatmin etmek
 

Güle Sevdalı

Paylaşımcı
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
118
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ormandan :)
Buradakiler şahit olsun mahşeri kübrada senden davacı olacam hakkımı kesinlikle sana helal etmiyorum. Allah senin ve senin gibilerini hidayete erdirsin yok eğer nasibiniz yoksa kahhar sıfatıyla sizi kahretsin.

Senin gibi zihniyetsizlerin ne olduğu buradan belli oluyor.

DOĞRU YA KİŞİ YEDİĞİNDEN İKRAM EDER
 

Arifane

Profesör
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
843
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Bursa
kurukuruya şehadet getirmekle olmuyor bu işler icraat lazım siz gidi tekkelere kapatılmış yarasalar sizi islam için şeyhlerinizin dibinden ayrılmayın hergün bacılarımızın ırzına gecılırken kardeşlerimiz katledişlirken sizn gibi şerefsiz müslümanlar iblis şeyhlerinin peşinden ayrılmassın müşriksinzi hepiniz müşrikkk


en büyük muşrikte bu serefsiz dervish visalidir


firsaf! nedir bu yaptığın, allah resulününde, dergahı vardı. kendiside biat açtı dergahının ismi (suffadır) sen bu sözlerinle kendisine ve müritlerine kadar uzanan bir lekeleme çalışması yapıyorsun senin biriyle sıkıntın varsa hepimizi aynı kefeye koyma kıme kızıyorsan msn. yazıver lütfen uslubuna dikkat ediver dostum....
 

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
firsaf abi mutasavvıf kafirler diye şiir yazmış:D

mutasavvıf olanlar alışıktır kafir sözüne:D
ilk defa duymuyorlardır:D
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
İlk defa birisinin ban yemesini diliyorum.. Kardeş lafımı geri alıyorum. Bu kişi ile hiç bir münasebetim olamaz. İnsanları kafir ilan etmek için fırsat kollayan firsaf cahili.. Rabbim sana ve bizlere hidayet nasip etsin. Kendine bir bak! Sen herkesi kafir etmeye uğraşırken, burdakiler sana kardeş diye yaklaşıyordu.. Değmezmiş sana.. Yazık!!
 

AşK_€r

arabeskçi
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
3,711
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yaş
44
Konum
yersiz-yurtsuz
hakkı varmıs siz gidin önce allaha hesap verin müşrikler allahın hakkını verin


abi kafir deme yaw:D
ya kafir değilse nolcek:D

firsaf abi
efendim gidip uzanın yatağınıza biraz dinlenin,siniriniz geçsin
yarın nasipse yine yazarsınız
yazdıkça kafir diyorsunuz herkese
 

Güle Sevdalı

Paylaşımcı
Katılım
14 Ara 2006
Mesajlar
118
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Ormandan :)
hadi oradan hesaplaşacağız seninle... buradakilerin hepsi şahittir. senin ne yediğini iyi biliyoruz artık... müslümanım diye geçiniyorsun ama iftiralala kendi rengini belli ediyorsun. Allah senin şerrinden tüm müslümanları korusun.
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
arkadaşlar konuya kaldığınız yerden devam edebilirsiniz...mesajları geri getirilir şekilde sildim diğer arkadaşlarımda görsün diye gereği yapıldı firsaf sürekli banlandı...

hirahos abim Allah Razı Olsun bu güzel başlık ve bilgiler için....
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
HADİS-İ ŞERİFLERLE TASAVVUF YAŞANTISI


2658. [4:326, Hadîs No: 5473]

Hz. Ali (r.a.) rivayet ediyor:

İlm-i ledün aziz ve celil olan Allah'ın sırlarından bir sır, hükmünden bir hükümdür. Allah onu kullarından dilediğinin kalbine bırakır

(Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs'inden)


Hafti Savti olmayan bir Mektebe girip
Hızr ile hem dem olmayan derviş midir?


Hafti savtı yani söz ve harf olmayan ya da kağıtsız kalemsiz.. Hızr yani Mürşid-i Kamil..

Evet.. Ehlullah böyle ifade etmiş nazm ile.. İlm-i Ledün okunmadan, bilinmeden insan derviş olamaz.. Dervişlik şudur ki; insan, Allah için dünya ve ahiret nimetlerinden vazgeçer; kalbinde Allah'tan gayrı hiç bir arzu ve istek bırakmazsa işte onlar derviş oluyor.. Bunlar Allah'ın sevgisinden, O'nun rızalığından daha büyük bir nimet tanımıyorlar..

Yazılanları, çizilenleri anladığımızda ortaya çıkan şudur: "Dünyada da ahirette de dervişlikten daha yüksek ulaşabileceğimiz bir makam yok!" Hatta Niyazi Mısri Hazretleri de ifade etmiş:

Savmı Salat Hacc ile sanma biter zahid işin
İnsan-ı Kamil olmaya lazım olan irfan imiş..


Savm, oruç; Salat, namaz; Hacc bildiğimiz Hacc ibadeti.. İnsan-ı Kamiller derviş sıfatında olan kimselerdir.. O nedenle derviş denildiğinde, insan-ı kamil; insan-ı kamil denildiğinde derviş olarak anlaşılmasında mahzur yok.. Bu kelamı inşallah yanlış anlayan olmaz.. Burada Niyazi Mısri Hazretleri diyor ki: "Ey Müslüman, tamam Allah'ın kıymetli emirlerini yerine getirdin.. Çok kıymetli olanı yaptın, yasaklarından kaçındın.. Ama derviş olmak için, insan-ı kamil olmak için bu temelin üzerine İlm-i Ledün de okumalısın.. Yoksa ibadetin de emelin de yakinin de kemal mertebesine, önceki mesajlarımda yazdığım ihsan ve ihlas mertebelerine ulaşamazsın.." İrfan dediği, İlm-i Ledündür.. İlm-i Ledün de Hz. Ali Efendimizin Resulullah Efendimizden bildirdiği gibi kalb ilmidir.. Allah'ın kullarına büyük bir lutf u ihsanıdır.. İlm-i ledün, Hızır AS.ın, Musa AS.'a talim ettiği ilmin adıdır.. Bu ilim Allah'ın katından bir ilim.. Bu ilim kitaplarda değil, sadırlarda yazılıdır.. Peygamber Efendimizin "Rabbım sadrıma ne koyduysa, yar-i garim Ebu Bekir'in sadrına da onu aktardım" buyurduğu ilim işte kalb ilmidir.. Ledün ilmidir.. Tarikatlerde yol kat etmiş olanlara verilen talim de bu ilimdendir.. Sadırdan sadıradır.. Gönülden gönüledir..

Bu ilmin ele geçmesi için Hızır AS.'a, yani bir Mürşid-i Kamile ihtiyaç vardır.. Hocasız, Mürşidsiz bu pek kıymetli ilimden hiç kimse hisse sahibi olamamıştır..

***

25- (2689) Bize Muhammed b. Hatim b. Meyimin rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Beliz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vûheyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süheyl babasından, o da Ebû Hürcyre'den, o da Peygamber (Saüallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar :

«Şüphesiz ki : Allah Tebareke ve Teâla'nın bir takım seyyar fazla melekleri vardır. Bunlar zikir meclislerini araştırırlar. İçerisinde zikir olan bir meclis buldular mı onlarla beraber otururlar. Ve kanatlarıyla birbirlerini kuşatırlar. Ta ki kendileriyle alt semanın arası dolar. Cemaat dağıldıkları vakit yükselir ve gökyüzüne çıkarlar. Allah (Azze ve Ce'le) onları bildiği halde kendilerine : "Nereden geldiniz?" diye sorar. Onlar da : "Senin yeryüzündeki bazı kullarının yanından (geldik), onlar sana tesbih ediyor, tekbîr, tehlilde bulunuyor, sana hamd ediyor ve senden istiyorlar", cevabını verirler. Teâla Hazretleri : "Benden ne istiyorlar?" diye sorar : "Senden cennetini istiyorlar", derler. "Onlar benim cennetimi gördü mü?" der. "Hayır yâ Rabbî!" cevabını verirler. "Acaba cennetimi görmüş olsalar ne yaparlar?" der. Melekler : "Senden eman dilerler", derler. "Benden neden eman dilerler?" Diye sorar. "Senin cehenneminden yâ Rabbi!" diye cevap verirler. "Onlar benim cehennemimi görmüşler mi?" der. "Hayır!" cevabını verirler. "Acaba cehennemimi görmüş olsalar ne yaparlar?" der. "Senden mağfiret dilerler", derler. O da: "Ben onları mağfiret ettim, ne diledilerse kendilerine verdim. Ve onları eman diledikleri şeyden kurtardım", buyurur. Bunun üzerine melekler: "Ya Rabbi! İçlerinde filân var, günahı çok bir kul. O ancak oradan geçerken onlarla beraber oturdu", derler. Teâla Hazretleri: "Onu da affettim. Onlar öyle bir cemaat ki onlarla düşüp kalkan şaki olmaz", buyurur.»

Bu hadîsi Buhâri Kitâbu'd-Deavatn'da tahric etmiştir.

Bakınız, İlm-i Ledün öğrenmek için Tarikat okullarına yazılmak gerekir.. Buradaki mana mecazidir; yani bir Mürşid-i Kamilden tarikat ve ders talimi alıp onun meclislerine, ona bağlı olanların ve onun izini takip edenlerin meclislerine devam etmek icap eder.. Bu meclislerde ne yapılır? Allah için oturulur, Allah için konuşulur, Allah için susulur.. Allah'tan ve Resulullah'tan bahisler ile sohbetler edilir.. Allah ve Resulü hayırla ve muhabbet ile yad edilir.. Allah zikri yapılır.. İşte böyle bir meclis zikir meclisidir.. Bu meclislerde Allah'tan ve Resulünden başka bir yabancıya yer yoktur.. Siyasetten, ticaretten, aldıdan verdiden, borçtan harçtan, şundan bundan bahis edilmez.. Sadece ve sadece Allah.. Bu meclisler o yüzden zikir meclisidir.. Hadis-i Şerife baktığımızda mübarek Resulullah Efendimiz ne müjdeliyor:

Bu mecliste olanlara rahmet yağıyor.. Bu meclislere melekler doluşuyorlar.. Bu meclistekilerin ne muradı var ise Allah onlara ihsan ediyor.. Hiç birini geri çevirmiyor.. Hatta, hasbel kader, geçiyorken uğramış birine dahi bütün bu nimetleri ihsan ediyorlar! E bakınız, ne diyor sonunda:

Orada, öylesine bulunan kimseleri kastederek "Onu da affettim. Onlar öyle bîr cemaat ki onlarla düşüp kalkan şaki (Cehennemlik) olmaz.."

Bütün bu nimetlerinden dolayı Allah'a ne kadar hamd etsek, ne kadar şükretsek gine eksik kalır, gine layıkıyla yapamayız.. Gece gündüz başımız secdede teşekkürler etsek yine bu nimetlerin karşılığını ödeyemeyiz.. Allah Teala dilediğine keremiyle lutf eder..
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Bakınız, İlm-i Ledün öğrenmek için Tarikat okullarına yazılmak gerekir.. Buradaki mana mecazidir; yani bir Mürşid-i Kamilden tarikat ve ders talimi alıp onun meclislerine, ona bağlı olanların ve onun izini takip edenlerin meclislerine devam etmek icap eder.. Bu meclislerde ne yapılır? Allah için oturulur, Allah için konuşulur, Allah için susulur.. Allah'tan ve Resulullah'tan bahisler ile sohbetler edilir.. Allah ve Resulü hayırla ve muhabbet ile yad edilir.. Allah zikri yapılır.. İşte böyle bir meclis zikir meclisidir.. Bu meclislerde Allah'tan ve Resulünden başka bir yabancıya yer yoktur.. Siyasetten, ticaretten, aldıdan verdiden, borçtan harçtan, şundan bundan bahis edilmez.. Sadece ve sadece Allah.. Bu meclisler o yüzden zikir meclisidir.. Hadis-i Şerife baktığımızda mübarek Resulullah Efendimiz ne müjdeliyor:

Bu mecliste olanlara rahmet yağıyor.. Bu meclislere melekler doluşuyorlar.. Bu meclistekilerin ne muradı var ise Allah onlara ihsan ediyor.. Hiç birini geri çevirmiyor.. Hatta, hasbel kader, geçiyorken uğramış birine dahi bütün bu nimetleri ihsan ediyorlar! E bakınız, ne diyor sonunda:

Orada, öylesine bulunan kimseleri kastederek "Onu da affettim. Onlar öyle bîr cemaat ki onlarla düşüp kalkan şaki (Cehennemlik) olmaz.."

Bütün bu nimetlerinden dolayı Allah'a ne kadar hamd etsek, ne kadar şükretsek gine eksik kalır, gine layıkıyla yapamayız.. Gece gündüz başımız secdede teşekkürler etsek yine bu nimetlerin karşılığını ödeyemeyiz.. Allah Teala dilediğine keremiyle lutf eder..
eee Bunların aynını bizde yapıyoruz Biz tarikatçı mı olmuş oluyoruz o vakit...

Evet oflazz.. Halini anlıyorum.. Ama sizi fena kandırmışlar kardeşim.. Tarikatsiz Meşayihsiz İslam'ın Hakikatine ulaşılamaz.. Mürşid-i Kamil olmadan insan, üstün nimetleri elde edemez.. Kitap okuyarak, dönüp dönüp okuyarak ahlakı güzelleşmez.. Kalbi zikir olmadan kalb mutmain olmaz.. ehlinden zikir almadan da zikir yapılamaz!
TAASUP TAASUP TAASUP başka bişey değil.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
eee Bunların aynını bizde yapıyoruz Biz tarikatçı mı olmuş oluyoruz o vakit...

TAASUP TAASUP TAASUP başka bişey değil.

:D

Yapıyorsanız, Allah mübarek etsin.. Siz de o müjdeye dahilsiniz o zaman..

Başka bir forumdan küçük bir nakil yapmışsın.. Evet, o sözler benim.. Şöyle tekrar edeyim; Yukarıda Hz. Ali Efendimizden nakledilen İlm-i Ledün Hadis-i Şerifi de işin içindedir.. Mürşid-i Kamil olmadan yani Hızır olmadan İlm-i Ledün elde edilemez.. Yani Musa AS.'ın bildiği o ilme ulaşılamaz.. Kur'an'da bu hakikat bize bu yüzden bildirilmiştir..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Hem sûfi ol hem fakih; olma sakın biri

Allah'ın hakkına öz nasihatim sana bu

Şunun kalbi sert, bulmadı takvâ tatları

Şu da çokça cahil, nasıl yarar bu?

Divân-ı İmam Şâfiî s.177

İmam Kuşeyrî rahimehullahu Teâlâ diyor ki:

İslam devam ettiği müddetçe asırlardan hiçbir asır şu sûfiyye tâifesinin şeyhlerinden boş kalmaz; mutlaka her asırda Tevhid ilmini güzel bilen, kavmin imamlarından bir şeyh bulunur. Elbette o vakitte yaşayan ulemâ kendilerine teslim olurlar, ona boyun eğerler, onunla bereketlenirler. Onlarda bir meziyet olmasaydı, bunca ulemâ kendilerine teslim olmazlardı, bilakis onlar ulemaya teslim olacaklardı. İşte Ahmed bin Hanbel, İmam Şâfiî'nin yanında iken, radıyallahu Teâlâ anhumâ, Şeybân-ı Râî gelmiş. İmam Ahmed:

- Ey Ebâ Abdillah, bugün ben bu adamı tecrübe edeceğim, haberdar ol. Onu eksik ilmi üzere uyarayım ki biraz ilmi tahsil etsin. demiş, İmam Şâfiî:

- Yapma bunu haa! Pişman olursun. demişse de kanaat etmemiş ve Şeyban oturduktan sonra Şeyban'a yönelerek:

- Hangi namazı unuttuğunu bilmediği halde yirmidört saat içerisinde beş vakit namazdan bir namazı unutan bir adam hakkında ne dersin? diye sormuş; Şeyban:

- Bu, halinden ğafil olan bir adamın kalbidir. Bundan sonra Mevlâ'sından ğafil kalmaması için adamakallı edeblendirilmesi farzdır. cevabını verince Allah'ın korkusu İmam Ahmed'i kaplamış, kendinden geçmiş. Ayılınca İmam Şâfiî kendisine:

- Ben sana bu adamı tahrik etme demedim mi? demiş. İşte kıssasını naklettiğim Şeyban onlardan bir ümmî şeyhtir. Ümmî bir şeyh böyleyse onların imamlarında ne gibi bir zanda bulunuyorsun? Hele bir düşün.....

er-Risalet-ul-Kuşeyriyye s.198, Netâic-ul-Efkâr'ın kenarında Ahkâm-ud-Delâle alâ Tahrîr-ir-Risâle c.4 s.206

İktibas: Ta'lîm-i Asfiyâ Dilara yayınları İsmail Çetin rahimehullah
 
Üst