hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 55
TASAVVUF HAKKINDA FIKHİ MÜLAHAZALAR'DAN -3
...
‘Her ümmet için bir şeriat ve minhac tayin ettik.’ (Maide/48) ayetinin tefsirinde Fahreddin Razi der ki: “Şira’: Mutlak manada şeriat yolu, minhaç ise; şeriatın güzelliklerinin bütünü demektir. Şeriat yolun başı tarikat ise devam eden yoldur.” (18)
‘Zaman tarikat zamanı değil.’ sözü kendi namına sık sık kullanılan Bediiüzzaman bilahere şöyle tashihte bulunur: “Şimdiye kadar ben yalnız iman hakikatini düşünüp böyle demiştim. Fakat şimdi, sünnet dairesinde bu nur dairesi içine her tarikat ehli girmeli.” (20)
İman Şa’rani de Tabakat-ı Kübra’sında der ki:
“Hiçbir veli yeni bir din getirmez. Yeni bir anlayış getirir. Ayet ve hadise dair kendisinden öncekilere nasip olmayan bir mana ve irfan yolu açar. Bu yolun ehlini tanımayanda bu manaları garipser ve der ki: -Evet, biliyoruz, Allah’ın veli kulları var ama! Nerede?
Her velinin fitneden bol nasibi vardır. Diğer ümmetlere parça parça verilen imtihan ve mihnetler tümden bu ümmete verildi.” (21)
Sadık Dana (Musa Topbaş Hz.):
" ... Tasavvuf tarihi, bir köşede tenbel tenbel oturmak, herkese el açmak, sadece tesbih ve tefekkür etmek değil, zikir, fikir, hizmet, gayret ve cihad yolunda yakıt mesabesindedir. (22)
...
Alusi:
“ ... Allah’u Teala birtakım has kularına neden fakih ve müfessirlerin ulaşamadığı bir anlayış ve idrak vermemiş olsun. ... Muhakkıkların tam mutabakatıyla anlıyoruz ki bidat, hava ve ilhadi görüşler eğer tasavvuf adı altında bunların arasına karışmışsa elimizde ki şeriat ölçüsü zaten bunları reddetmiş ve bizzat büyük müctehid meşayih ve âlimlerin mücadeleleriyle bunlar gün yüzüne dökülüp, ayıklanmışlardır. " (24)
... Büyükler usul-i şeriyye muhalif hususlarda hep akran ve ashabını sakındırmışlardır. (26)
" ... Cahillerin zühdü gibi değil de âlim ve mürşidlerin zühdü ölçüdür. İlmi talep eder. Başkasına muhtaç olmamak için sebeplere tevessül elder. İnsanlardan kaçmayıp sıkıntılarına katlanır ki bu Enbiya Aleyhimüsselam, Hulefa-i Raşidin ve Mütteki İmamlar yoludur. Nefsiyle ilmin edebi ve koruyucu zırhıyla mücadele eder. Yoksa aslı olmayan zühd kılıfındaki şekli merasimlerle mücadele olmaz." (27)
"Tarikat ve hakikat vesilelikten çıkmamalıdır. ... Tekke, camideki namazın huzuruna vesile olmalı." (29)
"Silsile de bu meyanda kişi ahiret yolculuğunda tarikat silsilelerinden birine iltihak edip o nuranî kervan ile ünsiyet kurmak evham ve şüphelerin hucumlarından onların icmaına dayanıp, istinad edip kurtulmak vesilesidir." (30)
“Biline ki mürid, şeyhini muradı ve matlubu görürse şirke düşer. Gerçek maksud ve murad Allah’tır. ... " (31)
....
Netice: ... Umum müslümanlar için bir sofiye yoluna girmese de umum manada bir ihlas ve zühdi hayat tahakkuk eder.
‘sözü dinler ve en güzeline uyarlar’ ayetinin mefhumu gareği, sadıklarla beraber olma, zikir, fikir, tezkiye ve ihsan gibi çok mühim vazifelerde her müslüman için çeşitli imkan, vasıta ve usuller vardır. İlim meclisleri, nasihatler, kitaplar, cemaat hareketleri en azından asgari sınırda bunların eğitimini verir. Ama sözün en güzeline uymak isteyenler içinde, âlim ve arif olan meşayihin öğretileri ve terbiye halkaları, yüksek anlayışlardan istifade etmek, imanda yakîn, huzurda yakınlığı, marifette derinliği ziyadeleştirmek isteyenler için vazgeçilmez bir vasıtadır. Nefsin vartalarından korunmak için en sâlim yoldur.
Kaynaklar
1) İbn-i Ahmed er-Ramlî el-Ensârî, Şerh-u Zübed-i İbn-i Raslân, Beyrut
2) Sadîk b. Hasen el-Kanûcî, Ebcedu’l-Ulûm, c. 2, s. 155, Beyrut, 1978
3) Ahmed Abdülhami b. Teymiyye el Harrânî, Kütübü ve Fetâvâ, İbn-i Teymiyye fi’l-fıkh, c. 19, s. 274, Mektebet-ü İbn-i Teymiyye
4) Tıblâvî M. Said, İbn-i Teymiyye’de Tasavvuf, s. 48, İnsan Yay.
5) Hasan el-Benna, Risaleler, c. 9, s. 121-122, Hikmet Yay.
6) Said Havva, Ruh Terbiyemiz, s. 333-347, Kayıhan Yay.
7) Said Havva, Ruh Terbiyemiz, s. 340
8) Tıblâvî M. Said, a.g.e., s. 185
9) İmam Rabbani, Mektubat, 207. ve 84. Mektup, Merve Yay.
10) İmam Rabbani, Mektubat, 71. Mektup
11) İmam Rabbani, Mektubat, 48. Mektup
12) İmam Rabbani, Mektubat, 286. Mektup
13) Muhammed b. Abdullah Hânî, Adâb, Mukaddime, Erkam Yay.
14) Ramazanoğlu Mahmud Sami, Musahabe, c. 6, s. 131-134, Erkam Yay.
15) Said Havva, a.g.e.
18) Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, c. 9, ayet: Maide s. 48, Akçağ Yay., Ankara 1990
20) Bediüzzaman, Emirdağ Lahikası
21) İmam Şa’rani, Tabakatü’l-Kübra, Mukaddime, Erkam Yay.
22) Sadık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri I, ‘Tasavvuf ve Marifetullah’, Erkam Yay.
24) Alûsî, a.g.e., c. 6, s. 192
26) Salih b. Muhammed b. Nuh el-Umerî, İykazü’l-Himem, c. 1, s. 90-91, Beyrut, 1328 h.
27) Osman b. Abdurrahman eş-Şehrazevî, Fetava İbn-i Salah, s. 195, Beyrut, h. 1407
28) Şerhun-Nevevî alâ Sahihi-i Müslim, c. 14, s. 191, Beyrut, 1392 h.
29) Bediüzzaman, 29. Mektup, 7 telvih
30) Bediüzzaman, 29. Mektup, 9. telvih
31) Muhammed b. Abdullah Hani, Adab, Mukaddime
(Üç serilik bu yazı alıntıdır, yazı çok çok uzun olduğundan özüne dokunulmadan tarafımdan kısaltılmıştır)
...
‘Her ümmet için bir şeriat ve minhac tayin ettik.’ (Maide/48) ayetinin tefsirinde Fahreddin Razi der ki: “Şira’: Mutlak manada şeriat yolu, minhaç ise; şeriatın güzelliklerinin bütünü demektir. Şeriat yolun başı tarikat ise devam eden yoldur.” (18)
‘Zaman tarikat zamanı değil.’ sözü kendi namına sık sık kullanılan Bediiüzzaman bilahere şöyle tashihte bulunur: “Şimdiye kadar ben yalnız iman hakikatini düşünüp böyle demiştim. Fakat şimdi, sünnet dairesinde bu nur dairesi içine her tarikat ehli girmeli.” (20)
İman Şa’rani de Tabakat-ı Kübra’sında der ki:
“Hiçbir veli yeni bir din getirmez. Yeni bir anlayış getirir. Ayet ve hadise dair kendisinden öncekilere nasip olmayan bir mana ve irfan yolu açar. Bu yolun ehlini tanımayanda bu manaları garipser ve der ki: -Evet, biliyoruz, Allah’ın veli kulları var ama! Nerede?
Her velinin fitneden bol nasibi vardır. Diğer ümmetlere parça parça verilen imtihan ve mihnetler tümden bu ümmete verildi.” (21)
Sadık Dana (Musa Topbaş Hz.):
" ... Tasavvuf tarihi, bir köşede tenbel tenbel oturmak, herkese el açmak, sadece tesbih ve tefekkür etmek değil, zikir, fikir, hizmet, gayret ve cihad yolunda yakıt mesabesindedir. (22)
...
Alusi:
“ ... Allah’u Teala birtakım has kularına neden fakih ve müfessirlerin ulaşamadığı bir anlayış ve idrak vermemiş olsun. ... Muhakkıkların tam mutabakatıyla anlıyoruz ki bidat, hava ve ilhadi görüşler eğer tasavvuf adı altında bunların arasına karışmışsa elimizde ki şeriat ölçüsü zaten bunları reddetmiş ve bizzat büyük müctehid meşayih ve âlimlerin mücadeleleriyle bunlar gün yüzüne dökülüp, ayıklanmışlardır. " (24)
... Büyükler usul-i şeriyye muhalif hususlarda hep akran ve ashabını sakındırmışlardır. (26)
" ... Cahillerin zühdü gibi değil de âlim ve mürşidlerin zühdü ölçüdür. İlmi talep eder. Başkasına muhtaç olmamak için sebeplere tevessül elder. İnsanlardan kaçmayıp sıkıntılarına katlanır ki bu Enbiya Aleyhimüsselam, Hulefa-i Raşidin ve Mütteki İmamlar yoludur. Nefsiyle ilmin edebi ve koruyucu zırhıyla mücadele eder. Yoksa aslı olmayan zühd kılıfındaki şekli merasimlerle mücadele olmaz." (27)
"Tarikat ve hakikat vesilelikten çıkmamalıdır. ... Tekke, camideki namazın huzuruna vesile olmalı." (29)
"Silsile de bu meyanda kişi ahiret yolculuğunda tarikat silsilelerinden birine iltihak edip o nuranî kervan ile ünsiyet kurmak evham ve şüphelerin hucumlarından onların icmaına dayanıp, istinad edip kurtulmak vesilesidir." (30)
“Biline ki mürid, şeyhini muradı ve matlubu görürse şirke düşer. Gerçek maksud ve murad Allah’tır. ... " (31)
....
Netice: ... Umum müslümanlar için bir sofiye yoluna girmese de umum manada bir ihlas ve zühdi hayat tahakkuk eder.
‘sözü dinler ve en güzeline uyarlar’ ayetinin mefhumu gareği, sadıklarla beraber olma, zikir, fikir, tezkiye ve ihsan gibi çok mühim vazifelerde her müslüman için çeşitli imkan, vasıta ve usuller vardır. İlim meclisleri, nasihatler, kitaplar, cemaat hareketleri en azından asgari sınırda bunların eğitimini verir. Ama sözün en güzeline uymak isteyenler içinde, âlim ve arif olan meşayihin öğretileri ve terbiye halkaları, yüksek anlayışlardan istifade etmek, imanda yakîn, huzurda yakınlığı, marifette derinliği ziyadeleştirmek isteyenler için vazgeçilmez bir vasıtadır. Nefsin vartalarından korunmak için en sâlim yoldur.
Kaynaklar
1) İbn-i Ahmed er-Ramlî el-Ensârî, Şerh-u Zübed-i İbn-i Raslân, Beyrut
2) Sadîk b. Hasen el-Kanûcî, Ebcedu’l-Ulûm, c. 2, s. 155, Beyrut, 1978
3) Ahmed Abdülhami b. Teymiyye el Harrânî, Kütübü ve Fetâvâ, İbn-i Teymiyye fi’l-fıkh, c. 19, s. 274, Mektebet-ü İbn-i Teymiyye
4) Tıblâvî M. Said, İbn-i Teymiyye’de Tasavvuf, s. 48, İnsan Yay.
5) Hasan el-Benna, Risaleler, c. 9, s. 121-122, Hikmet Yay.
6) Said Havva, Ruh Terbiyemiz, s. 333-347, Kayıhan Yay.
7) Said Havva, Ruh Terbiyemiz, s. 340
8) Tıblâvî M. Said, a.g.e., s. 185
9) İmam Rabbani, Mektubat, 207. ve 84. Mektup, Merve Yay.
10) İmam Rabbani, Mektubat, 71. Mektup
11) İmam Rabbani, Mektubat, 48. Mektup
12) İmam Rabbani, Mektubat, 286. Mektup
13) Muhammed b. Abdullah Hânî, Adâb, Mukaddime, Erkam Yay.
14) Ramazanoğlu Mahmud Sami, Musahabe, c. 6, s. 131-134, Erkam Yay.
15) Said Havva, a.g.e.
18) Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir, c. 9, ayet: Maide s. 48, Akçağ Yay., Ankara 1990
20) Bediüzzaman, Emirdağ Lahikası
21) İmam Şa’rani, Tabakatü’l-Kübra, Mukaddime, Erkam Yay.
22) Sadık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri I, ‘Tasavvuf ve Marifetullah’, Erkam Yay.
24) Alûsî, a.g.e., c. 6, s. 192
26) Salih b. Muhammed b. Nuh el-Umerî, İykazü’l-Himem, c. 1, s. 90-91, Beyrut, 1328 h.
27) Osman b. Abdurrahman eş-Şehrazevî, Fetava İbn-i Salah, s. 195, Beyrut, h. 1407
28) Şerhun-Nevevî alâ Sahihi-i Müslim, c. 14, s. 191, Beyrut, 1392 h.
29) Bediüzzaman, 29. Mektup, 7 telvih
30) Bediüzzaman, 29. Mektup, 9. telvih
31) Muhammed b. Abdullah Hani, Adab, Mukaddime
(Üç serilik bu yazı alıntıdır, yazı çok çok uzun olduğundan özüne dokunulmadan tarafımdan kısaltılmıştır)