Evliyaullah, Rabıta ve Hadis-i Şerfilerle+Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
İmam Rabbani -kuddise sırruh- Hazretleri Rabıta hususunda şöyle buyuruyorlar:

'Kendini zorlamaksızın Rabıta'nın kendiliğinden hasıl olması, mürid ile şeyh arasında tam bir yakınlık olduğunun alametidir. Bu yakınlık faydalı olma ve istifade etmeye yarar. Yollar için Rabıta'dan daha çabuk kavuşturanı yoktur.

Ne büyük bir saadettir ki, o kimseye bu nimeti ihsan ederler.

Hace Abdullah Ahrar -kuddise sırruh- Hazretleri:

'Rabıta, Hakk'ın zikrinden faydalıdır.' buyurur.

Yani şeyhin hayali, mürid için zikirle meşgul olmaktan daha evladır. Çünkü müridin başlangıçta Allah-u Teala ile tam bir yakınlığı yoktur. Bunun için zikir yolu ile çok fayda temin edemez.'
(187. Mektup)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Şeriat infazından sonra, en kestirme yol RABITA ile alınır.

E.Ş.E.H.M.E.E.
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Şeyh Esad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri buyurur ki:

'Bilindiği gibi Rabıta'dan maksat feyz almaktır. Gerçek feyz kaynağı ise Cenab-ı Hakk'tan başkası olmadığı şüphesizdir. Şu kadar var ki, Hakk'ın Habibi Muhammed Mustafa -sallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri dahi Cenab-ı Hakk'ın zat ve sıfatının tecelli mahalli ve mazharı bulunduğundan, Peygamberimiz -sallahu aleyhi ve sellem-den feyz almak, Cenab-ı Hakk'tan feyz almak demektir.

"Allah'ın ve Resulullah'ın ahlakı ile ahlaklanınız."

şeklindeki Peygamber emrine uyarak beşeri sıfatlardan çıkıp, arzulanan güzel ahlak iel ahlaklananlar, yani tam bir fena duygusu ile Fenafirresul ve daha doğrusu Fenafillah'ın üstün şerefine nail bulunanların rabıtası:

"O'na yaklaşmaya yol arayın." (Maide:35)

Ayet-i kerime'siyle bütün müminlere emir ve ferman buyurulmuştur.' (13. Mektup)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
çapan - İsimli Üyeden Alıntı
Şeriat infazından sonra, en kestirme yol RABITA ile alınır.

E.Ş.E.H.M.E.E.
Bu kısaltmaların anlamı nedir efendim?
Şeyh Esad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:
'Şeriat infazından sonra en kestirme yol Rabıta ile alınır.'


adalı Kardeş,

Harflerimin son kısmını deşifre ettin. Tebrik ederim.
Lâkin, hepsi açıklanmış olmadı.
Buyrun hepsini çözün de bir tebriği daha hakedin.
 

muhabbet

Asistan
Katılım
26 May 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Selamun Aleykum Eşrefoğlu Rumi hz leri bir eserinde AksaraydaOlanlar Tekkesinin Şeyhi olan İbrahim efendinin bu eserini bizle paylaşmış.Bende buraya yazmak istedim:

AKSARAY OLANLAR DERGÂHI ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ'NİN TASAVVUF MANZÛMESİ







1 Bidâyette tasavvuf sûfî bî-can olmağa derler
Nihâyette gönül tahtında sultân olmağa derler

Tasavvuf mesleğine intisâb etmek isteyen sûfî, bu dergâha girerken, maddî varlığından sıyrılmalı ve kendinde bir varlık görmemelidir. Bu tarzda başlayana mânevi yolculuğun (seyr u sülûk) nihâyetine ulaşan kimse gönül tahtının sultânı olur.



2 Tarîkatte ibârettir tasavvuf mahv-ı sûretten
Hakîkatte sarây-ı sırda mihmân olmağa derler

Tarîkatte tasavvuf; sûretin (maddi varlığın) yok farzedilmesinden ibârettir. Bu yolla hakîkate ulaşanlar, ilâhî olan sır sarayının misâfiri olurlar.



3 Bu âb u kil libâsından tasavvuf âri olmaktır
Tasavvuf cism-i sâfî nûr-i Yezdân olmağa derler

Tasavvuf, toprak ve sudan ibâret olan sûretten temizlenmektir. Varlığından soyulan derviş, cismini saflaştırarak, Allah Teâlâ'nın nûru olur. (O'nunla görür, O'nunla işitir, O'nunla tutar ve O'nunla yürür.)



4 Tasavvuf lem'ayı envâr-ı mutlaktan uyarmaktır
Tasavvuf âteş-i aşk il sûzân olmağa derler

Tasavvuf, gönülde mutlak nûrlardan bir ışık yakarak, aşk ateşiyle yanıp tutuşmaktır.

Aşk bir şem'-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi
-- Şeyh Galip --



5 Tasavvufta şerâit nâme-i hestîyi dürmektir
Tasavvuf ehl-i şer' u ehl-i îmân olmağa derler

Tasavvufta esas olan, varlık kitabını dürerek, varlığından geçmektir.

Bana bende demen bende değilem
Bir ben vardır bende benden içeru
-- Yunus Emre --

Tasavvuf, hem şerîat, hem îman ehli olmaktır.



6 Tasavvuf ârif olmaktır hakîmen âdetullâha
Tasavvuf cümle ehli derde dermân olmağa derler

Tasavvuf, hakîmâne bir tarzda âdetullâhı (sünnetullah) anlamak, tüm dert sâhiplerinin derdine derman olmaktır.



7 Tasavvuf'ten tılısmın ism miftâhıyla açmaktır
Tasavvuf bu imâret külli vîrân olmağa derler

Her düğümün bir tılsımla açıldığı söylenir. Tenin tılsımı da "Allah" isminin anahtarı olan "Bismillâh" ile açılır. Tasavvuf ma'mûr olan bu varlığı tamâmen vîrân etmek, nefse nispetle rûhu beslemektir.



8 Tasavvuf sûfî kâli hâle tebdîl eylemektir bil
Dahî her söz ki söyler âb-ı hayvân olmağa derler

Tasavvuf, sûfînin kâlini (sözünü ve bilgisini) hâle tebdîl etmesidir (ilmiyle âmil olma). Hâl ehli olan, söylediklerini ve bildiklerini bizzat yaşayan bir kimsenin her sözü, başkaları için hayat iksîri hükmündedir.



9 Tasavvuf ilm-i ta'bîrât u te'vîlâtı bilmektir
Tasavvuf can evinde sırr-ı Sübhân olmağa derler

Tasavvuf, ta'bîr ve te'vîl ilmine vâkıf olmak, Kitap ve Sünnet'in esrârını anlamaktır. Tasavvuf kalbi, ilâhî sırların mecrâsı ve mir'âtı yapmaktır.



10 Tasavvuf hayret-i kübrâda mest ü vâlih olmaktır
Tasavvuf Hakk'ın esrârında hayrân olmağa derler

Tasavvuf, büyük bir hayret ve dehşetle kendinden geçmek, Hakk'ın nâmütenâhî esrârı karşısında hayran kalıp ürpermektir.



11 Tasavvuf kalb evinden mâsivâllahı gidermektir
Tasavvuf kalb-i mü'min arş-ı Rahmân olmağa derler

Tasavvuf, gönül hânesinden mâsivâyı temizlemek, kalbini Rahmân'ın arşı yapmaktır.

Kalb-i mü'min arş-ı Rahmân'dır
Ânı yıkmak ziyâde tuğyândır.



12 Tasavvuf her nefeste şarka vü garba erişmektir
Tasavvuf bu kamû halka nigehbân olmağa derler

Tasavvuf, her an, şarkta ve garbtaki müslümanları düşünmek, onların sevincine ve tasasına ortak olmak, ihtiyaç sâhiplerine hizmet etmektir. Tasavvuf, tüm halkı görüp gözetmeye çalışmaktır.



13 Tasavvuf cümle zerrât-ı cihânda Hakk'ı görmektir
Tasavvuf gün gibi kevne nümâyân olmağa derler

Tasavvuf, cihânın tüm zerrelerinde Hakk'ı müşâhede etmektir. Sûfî güneş gibidir. İnsanları zulmetten nûra ulaştırır.

Bir kitâbullah-ı a'zamdır serâser kâinat
Hangi harfi yoklasan mânâsı hep Allah çıkar.



14 Tasavvuf anlamaktır yetmişiki milletin dilin
Tasavvuf âlem-i akla Süleymân olmağa derler

Tasavvuf, yetmişiki milletin dilini bilmek, herkesin halinden anlamaktır. Hz. Süleyman nasıl kuş diline varıncaya kadar tüm dilleri biliyorsa, tasavvuf erbâbı da akıl âlemine Süleyman olmalıdır.



15 Tasavvuf urvetü'l-vüskâ yükün cân ile çekmektir
Tasavvuf mazhar-ı âyât-ı gufrân olmağa derler

Tasavvuf, Kur'ân-ı Kerîm'in hükümlerine tüm gücüyle bağlanmak ve ölünceye kadar bu inancını devam ettirmektir. Böyle bir davranış içinde bulunan sûfî, gufran âyetlerinin mazharı olur.



16 Tasavvuf ism-i a'zamla tasarruftur bütün kevne
Tasavvuf câmi-i ahkâm-ı Kur'ân olmağa derler

Tasavvuf, bugün kâinatta "İsm-i a'zam"la tasarruf etmektir. Böyle bir davranış içinde bulunan sûfî, gufran âyetlerinin mazharı olur.



17 Tasavvuf her nazarda zât-ı Hakk'a nâzır olmaktır
Tasavvuf sûfiye her müşkil âsân olmağa derler

"İsm-i a'zam", Allah Teâlâ'nın Kur'ân-ı Kerîm'de geçen yüz isminden doksan dokuzu belli olan "Esmâu'l-Hüsnâ"sının fevkindeki adına verilen isim olarak bilinir. Herkes tarafından bilinmeyen bu isme vâkıf olan kimse Allah Teâlâ'nın izniyle tasarruf imkânına sâhip olur diye bir inanç vardır.

Tasarruf sâhibi Allah Teâlâ'dır. Cenâb-ı Hakk'ın nâmütenâhî olan esmâ ve sıfâtının tecellileri, çeşitli sûretlerde hâriçte zâhir olur.



18 Tasavvuf ilm-i Hakk'a sînesini mahzen etmektir
Tasavvuf sûfî bir katreyken ummân olmağa derler

Tasavvuf, Hakk'ın ilmine kalbini mahzen etmektir. Ledünnî ilme sâhip olmak ve bu sûretle beşeriyete faydalı hale gelmektir. Bu sâyede bir katreden ibâret bulunan sûfî umman hâline gelmiş olur.



19 Tasavvuf külli yakmaktır vücûdun nâr-ı lâ ile
Tasavvuf nûr-i illâ ile insân olmağa derler

Tasavvuf, mâsivâyı yok farzetmek, onu "lâ" ateşiyle yakmak ve "illâ" nûruyla insân-ı kâmil olmaktır. (Lâ mevcûde illâ Hû).



20 Tasavvuf onsekiz bin âleme dopdolu olmaktır
Tasavvuf nüh felek emrine fermân olmağa derler

Tasavvuf, kâinattan haberdar olmak, onsekiz bir âlem hakkında bilgi edinmek, eşyânın künhüne vukuf kesbedip dokuz feleğin (güneş sistemi) emrine ferman olmaktır.



21 Tasavvuf "kul kefâ billâh" ile da'vetdürür halkı
Tasavvuf "irciî" lafzıyla mestân olmağa derler

Tasavvuf, "kul kefâ billah" âyetiyle insanları Hak yola dâvet etmek, "irciî" emrinin zevkiyle kendinden geçmektir.

Ehl-i tevhîd olmak istersen sivâya meyli kes
Aç gözün merdâne bak, Allah bes, bâkî heves!



22 Tasavvuf günde bin kerre ölüp yine dirilmektir
Tasavvuf cümle âlem cismine cân olmağa derler

Tasavvuf, Hakk'ın nâmütenâhî kudretini müşâhede edip kendinden geçmek, ölmeden evvel ölmek, rûhen diri kalmaktır.

Tasavvuf, tüm âlemin cisminin rûhu olmak, onları ihyâ etmek, Hak Teâlâ'nın "Hayy" isminin mazharı olmaktır.



23 Tasavvuf zât-ı insan zât-ı Hak'da fânî olmaktır
Tasavvuf "kurbu ev ednâ"da pinhân olmağa derler

Tasavvuf, sûfînin kendi varlığını, gerçek varlıkta yok etmesi, bu sâyede "Kurbu ev ednâ" makâmına ulaşmasıdır.



24 Tasavvuf cânı cânâna verip âzâde olmaktır
Tasavvuf cân-ı cânân cân-ı cânân olmağa derler

Tasavvuf, canı sevgiliye verip, mâsivâ esâretinden kurtulmak, gerçek sevgilinin canı olmaktır.



25 Tasavvuf bende olmaktır hakîkat hak ey İbrâhim
Tasavvuf şer'-i Ahmed dilde bürhân olmağa derler

Tasavvuf, Allah Teâlâ'ya kul olmak, Peygamber (s.a.) Efendimiz'in şerîatini gönülde bir delil olarak yaşatmaktır.
MUHABBETLE


 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
çapan - İsimli Üyeden Alıntı
Şeriat infazından sonra, en kestirme yol RABITA ile alınır.

E.Ş.E.H.M.E.E. Bu kısaltmaların anlamı nedir efendim?



adalı Kardeş,

Harflerimin son kısmını deşifre ettin. Tebrik ederim.
Lâkin, hepsi açıklanmış olmadı.
Buyrun hepsini çözün de bir tebriği daha hakedin.

Çözücem inş ;)

Ama ben zaten kısaltmadan değil de bu sözün sahibinin Esad Erbil Hazretleri olduğunu bildiğim için bir miktar çözmüş oldum...

Ama devamı gelicek inş. :))
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Esad Efendi'nin (k.s) seyyid olduğunu bilmiyordum.
Erbil'li Şeyh El-Hac Muhammed Esad Efendi demek istemiştim.:)
 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Esad Efendi'nin (k.s) seyyid olduğunu bilmiyordum.
Erbil'li Şeyh El-Hac Muhammed Esad Efendi demek istemiştim.:)

Şeyh Muhammed Esad Efendi hazretleri 1264(1847) tarihinde, şimdi Irak hudutları içinde bulunan Erbil kasabasında dünyaya gelmiştir. Hem anne ve hem baba tarafı seyyiddir. Dedesi Şeyh Hidayetullah efendi Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin Erbil halifesi idi. Muhterem pederleri Mehmed Said Efendi de Nakşibendiliğin Halidiyye koluna bağlı bir şeyhti.
Umarım yardımcı olur
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Kalbini Allah-u Teala'nın dostuna raptetmek emr-i ilahi olduğu halde, bu emr-i ilahi'yi inkar edenlerin ellerinde ne gibi deliller var?

Kabe-i muazzama'ya secdeye kapanmayı şirk olarak kabul etmiyorsun da, Rabıta'dan murad olunan: "Sadıklarla beraber olunuz!" emr-i ilahi'sini neden şirk kabul ediyorsun? Halbuki o da Allah-u Teala'nın emri, bu da Allah-u Teala'nın emri.

İnsan-ı kamil bir perdeden, bir maskeden ibarettir. Kabe-i muazzama'da ne ki varsa, insan-ı kamil'de hepsi mevcuttur. Onda öyle bir bina var ki, onu O yarattı. Onun özünde Hakk var.

Kabe-i muazzama'da Hacer-ül esved, Kabe-i muazzama'da Altınoluk var. Fakat Allah-u Teala ona öyle bir oluk ihsan buyuruyor ki, feyz deryasından Resulullah Aleyhisselam'ın deryasına gelir. Kainat da o deryadan alır, o Altınluk'tan alır. Yani ona yönelen Hakk'a yönelmiş olur. Ondan aldığı feyz, feyz-i ilahi'dir. Allah-u Teala'dan Resul-i Ekrem -sallahu aleyhi ve sellem-ine, Resul-i Ekrem -sallahu aleyhi ve sellem-inden ona, ondan O alınmakla feyz-i ilahi olur.

O gördüğün insan-i kamil bir maskeden, bir resimden ibarettir. İçinde yalnız ve yalnız O olduğunu hem bilir hem görür.

Gören yalnız bunlardır. Onun içinde yalnız O olduğu için, O Kabetullah oldu.
İşte Rabıta, ancak Kabetullah'a yapılır.

Kabe-i muazzama'nın yapılması için Allah-u Teala İbrahim Aleyhisselam'a emretti ve bütün ruhların davet edilmesi emrolundu. Bu davet kıyamete kadar devam eder, umuma şamildir.

İbrahim Aleyhisselam'a yapımını ve davetini emreden Allah-u Teala sadıklarla olmayı emreden de yine Allah-u Teala'dır.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Maraş Göksunlu Şeyh Hakkı Efendi buyurmuşlar:

" ... Şeriat, tarikat, hakikat. Şeriatın gemi gibi, tarikatın deniz gibi, hakikatın inci gibi olduğu söylenir. İnci isteyen gemiye biner ve denize açılır ve inciye ulaşır. Bu tertibi terk eden inciye ulaşamaz."

(Müridlerinden nakildir)

Necmeddin-i Kübrâ (k.s.): �Şeriat gemi, tarikat deniz, hakikat ise inci gibidir. İnci talibi gemiye binecek ve denize açılacaktır ki inciyi ele geçirebilsin. Bir cevizi düşünelim: Şeriat cevizin koruyucu kabuğu, tarikat sert kısmı, hakikat ise onun meyvesidir. Cevizin dış kabuğu yaralansa içindeki meyve çürür. Şerî vazife aksatılırsa hakikat meyvesi ölür. Tarikat ve hakikat, şeriatin kemale ulaştırılmasından başka bir şey değildir.� buyurmaktadır.

Kaynak: http://www.firaset.net/alemdar/web/haber_detay.php?haber_id=318

Bir başka versionda

Şeriat, tarikat, haikat, marifet şöyle açıklaır

Denizdeki inciyi isteyen önce gemiye binecek, yıldızlardan yolunu bulacak, denizde yol alıp inciyi elde edecek

Burada gemi şeriat, yıldız tarikat, deniz hakikat inci de marifettir


 

Beyza

Üye
Katılım
8 Tem 2006
Mesajlar
180
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Necmeddin-i Kübrâ (k.s.): �Şeriat gemi, tarikat deniz, hakikat ise inci gibidir. İnci talibi gemiye binecek ve denize açılacaktır ki inciyi ele geçirebilsin. Bir cevizi düşünelim: Şeriat cevizin koruyucu kabuğu, tarikat sert kısmı, hakikat ise onun meyvesidir. Cevizin dış kabuğu yaralansa içindeki meyve çürür. Şerî vazife aksatılırsa hakikat meyvesi ölür. Tarikat ve hakikat, şeriatin kemale ulaştırılmasından başka bir şey değildir.� buyurmaktadır.

Kaynak: http://www.firaset.net/alemdar/web/haber_detay.php?haber_id=318

Bir başka versionda

Şeriat, tarikat, haikat, marifet şöyle açıklaır

Denizdeki inciyi isteyen önce gemiye binecek, yıldızlardan yolunu bulacak, denizde yol alıp inciyi elde edecek

Burada gemi şeriat, yıldız tarikat, deniz hakikat inci de marifettir

Kardeş alıntı Ali Ramazan Efendi'nin kitabından mı?
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Sultanımız İmam-ı Rabbani -kuddise sırruh- Hazretleri: 'Şeriat üç şeyle tamamlanır: İlim, amel, ihlas.' buyurmuşlardır. İlim okumakla, amel çalışmakla elde edilirse de, ihlasda daimi kalmak ancak tasavvufla lede edilir.
 

adalı

Profesör
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
1,907
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Web sitesi
adali81.blogcu.com
Ulemâ-i Kiram ve Tasavvuf

Ulemâ-i Kiram ve Tasavvuf
Zâhir ulemâsının muttaki olanları kalp erbâbının ve bâtın ulemâsının üstünlük ve faziletini daima tasdik ederlerdi.

İmam Şâfii -rahmetullahi aleyh- Hazretleri Şeybân Râî -kuddise sırruh- isminde evliyâ-i kiramdan bir zâtın huzurunda, mektebe giden bir çocuk gibi diz çöker ve yapacağı işleri kendisinden sorardı.

Onun bu durumunu bazı âlimler hazmedemediler. “Senin gibi bir âlim nasıl olur da bir çobandan bilgi alır?” dediklerinde “Bu zât bizim bilmediklerimizi bilir.” cevabını verdi. (İhyâ-u ulûm’id-dîn)

Bir defasında İmam Ahmed bin Hanbel -rahmetullahi aleyh- Hazretleri ile İmam Şâfii -rahmetullahi aleyh- Hazretleri kazaya kalmış namazların nasıl kılınacağı hususunda konuşurlarken, yanlarına Şeybân Râî -kuddise sırruh-Hazretleri gelmişti.


İmam-ı Ahmed, İmam Şâfii’den o çobanı imtihan etmek için izin istemiş. Fakat İmam-ı Şâfii Hazretleri o çobanın kalbine dokunmayı lâyık görmemiş iken İmam-ı Ahmed Hazretleri çobana: “Bir mümin bir vakit namazını kaçırsa, sonra da beş vakitten hangisini kaçırdığını unutsa, hangi vakti kaza etmelidir?” diye sordu. Çoban dikkatle baktı ve: O kimse gaflette kalmıştır, beş vakti de kaza etmelidir.” cevabını verdi.

İmam Ahmed -rahmetullahi aleyh-, çobanın mehâbetinden dolayı kendinden geçip yere düşmüş, ayılınca velilerin çobanı böyle olursa, âlimlerinin ne mertebede oldukları üzerinde düşünmüş ve muhabbet yoluna sülûk etmiştir.

Nitekim İmam-ı Âzam -rahmetullahi aleyh- Hazretleri, evliyâ-i kiram’dan İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretleri için: “Seyyidimiz, efendimiz İbrahim” buyururlardı. Yakınları kendisine bu tazimin, bu hürmetin sebebini sorduklarında: Biz ilmimizle nefsimizi düşünürüz. Onlar ise kendilerini unutup hikmetle Mevlâ’larını düşünürler.” cevabını vermiştir. (Marifetname)

Onlar bütün bu hakîkatlara vâkıf ve vâris olduktan sonra imametten velâyete nail olmuşlardır.

İmam-ı Âzam -rahmetullahi aleyh- Efendimiz o kadar büyük bir âlimdir ki, İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin Hakk ile olduğunu gördü, bildi ve söyledi.

Bunu biraz açalım. Ağzı mühürlü iki teneke var. Birisinin içi mücevher dolu, diğerinin ise taş. Bunu dışarıdan görebilmek için kalp gözünün açık olması lâzımdır. O ise gördü ve seçti, tâzim etti. Görülüyor ki bilmek başka, olmak başka.

Bilen ve görebilen için zâhiri ilimle batınî ilimler arasında bu kadar açık farklar vardır.

Onların içinde Hakk var. O ise bir maskeden ibaret, vücudu ise elbiseden ibaret. İmam-ı Âzam Hazretleri ona bunun için tâzim etti. Niçin tâzim etti? Hakk’a vâsıl olduğu için ve Hakk ile olduğu için tâzim etti. Vaktaki bu tecelliyata mazhar olunca:

Eğer şu iki sene olmasaydı, Numan helâk olurdu.” buyurdu ve anlayanlara duyurdu.

Fakirin kanaatına göre bu ene kabuğunu son iki senede delmiş, hiçliğini bilmiş ve Hakk’a vâsıl olmuş.

Esas budur. Bu hususta boşuna münakaşa edilmiştir.

Ey kendinde ilim ve varlık gören kendini bilmeyenler! Bu beyandan ibret al da, helâk olmaktan kurtul.

İmam-ı Âzam -rahmetullahi aleyh- Efendimiz böyle buyurdu, sen kim oluyorsun?




Allâme Seyyid Şerif Cürcânî -kuddise sırruh- Hazretleri Yakup Çerhî -kuddise sırruh- Hazretlerine intisab etmiş, daha sonra şeyhi onu kendi mürşidi olan Alâeddin Attar -kuddise sırruh- Hazretlerine götürmüş. Onunla görüştükten sonra:

“Yakup Çerhî’ye intisab etmeden önce râfizî imişim. Alâeddin Attar Hazretlerine mülâki olduktan sonra Allah’ımı bildim.” buyurmuş.

Buna benzer daha birçok misaller vardır.
 

bilal habeş

Asistan
Katılım
29 Haz 2007
Mesajlar
217
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Muhammed Esad Erbili (k.s.) Hazretlerinin Size Menemen Vakasindaki Mahkemesi Esnasinda Karar Okunurken çekilen Fotografini Sunuyorum.vesselam
 

esatullah

Üye
Katılım
6 Eyl 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
tasavvufun delili nedir

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]AKİDE HAKKINDA ÖNEMLİ BİR RİSALE[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
(LÜTFEN ARKADAŞLAR okuyalım sıkılmayacaksınız eminim)
arkadaşlar;gerek yazarlar olsun gerekse siyasi liderler olsun gerekse bizim başımızdaki bakanlar sorumlularımız ailemiz akrabamız eşimiz dostumuz kim olursa olsun bize İSLAM akidesinde dışında bir akideye dayatamaz ve davetini de edemez

islam akidesi nedir nereden alınır ve önemi nedir bilinmesi gereken bir konudur akide olmadan amel olayacağı gibi amel olmadan da akide oluşamaz ve İMAN ettim ve ediyorum denemez.herkim iman ediyorum diyorsa amelinden gözlenmelidir amelsiz iman da olmaz imansız amelde gecerli değerlidir.

akide demek kalbin sıkı sıkıya bağlanması ve onu kesinlikle kabul etmesidir.şeri olarak ise kalbin imani esaslarına ve temel inanc esaslarına sımsıkı bir bağ ile ve güçlü bir bağ ile kabul ederek bağlanmaktır.nedir bunlar ve nereden alınacak ve bağlanılacak?

hak olsun batıl olsun doğru olsun yanlış olsun herkesin bir akidesi vardır.birilerinin amacı ALLAHa kul olmak onu razı etmek ona yaklaşmak yaratılış gayesine uygun yaşamak değil ise onunda kendisine çizdiği bir yolu ve olmazsa olmaz dediği bir esasları vardırbu onun akidesidir.bilinmelidir ki islam akidesinin dışındaki tüm akideler CEHENNEMDEDİR
hristiyan olsun yahudi olsun mecusi olsun budist olsun solcu olsun faşist olsun herkesin bir akidesi vardır ve batıldır bunların yeri CEHENNEMDİR.suculuk buculuk ve hizipçilik yapmak İSLAM dininde yoktur.

akide kuran ve sünnetten alınır vahy ile bilinir ve iman edilir akideyi bilmek için ilim gerekir bu ilimde ikidir ALLAHı tam anlamıyla hakkıyla tanımak ve onu hakkıyla bilmektir sonra ALLAHın bizden ne istediği bilmek ona hakkıyla bizden isteklerine teslim olup razı olmaktır bu iki ilimi bilen kişi akidesinin oluşması için artık bilgileri beklemektedir.dediğim gibi buda ayettir resulun sünnetidir.

"Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik". nahl süresi 64.ayet

"(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik".nahl süresi 44.ayet

"İşte, o peygamberler, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. De ki: "Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), bütün âlemler için ancak bir uyarıdır." enam süresi 90.ayet

akide akıl ile bilinir mi?akide akıl ile yol alır mı sorulara akıl sadece VAHY anlamaya bir vesiledir ve bu vesile en üstün bir aractır,binektir.herkes belirli bir dönem kendi kendine bir takım sorular sormuştur bu sorular nereden geldim nereye gideceğim bu dünyada işim var ölünce ne olacağım gibi sorulardır bu sorulara YANLIZ islam akidesi cvp verebilir oda VAHYdir anlamaya da akıla ihtiyac vardır.

bilgiye üç şekilde ulaşılır arkadaşlar vahy ile akıl ile ve duyu organları ile.ama şu gercek ki ALLAHın vahyi akıl ve duyu organları ile bir değildir her zmaan vahy önceliklidir.
AKİDE yanlızca KURAN ve sünnetten alınır hiçbir kimsenin görüşü hiçbir devlet adamın fikri hiçbir akıl hiçbir alim kuran ve sünnetin dışında bize bir akide dayatamaz kabul de ettiremez.

HAL BÖYLE İSE kitaplar yazarak,şiirler yazarak internet sitesi kurarak kendimizden daha takvalı gördüğümüz din ile haşr neşir birilerinin dediklerini etrafımıza yayarak ve bunu yaparken de SAHİH hadislerle delillendirmiyorsak AYETLERE dayanmıyorsa sadece akıl ile yorum ile ADET GELENEK VE GÖRENEKLERİ insanlara anlatıyor yazıyor ve sitemizde yer veriyorsak GERCEKTEN birilerini yoldan cıkarıyoruz BELKİ farkında olmadan...

birileri mezhep imamlarını tasavvufa bağlandığını iddia ediyorsa yine birileri çıkıp ebu azam ebu hanife için son ömrünün 2 yılı tasavvufa girmesem helak olacaktım diyorsa insanalrı tasavvufa davet ediyor şeyhıne davet ediyor bir takım suculuk buculuk ve bir takım isimlerle anılmaya cağrılıyorsa bu kişi SAPIKLIĞA düşüyordur. düşürülüyordur...

birileri kendilerine ben sofiyim ben solcuyum ben koministtim ben nurcuyum ben şucuyum bucuyum diyorsa neden ayrılığa düşüyorlar hepsinin gittiği yol birdir derler nereye gidyorlar AKİDELERİ ne?yaptıkları fiiller sünnete dayanıyor mu SAHİH delillerle söyleyin?

vahdeti vucudu yaymak isteyenler cebriye mezhebinin görüşlerini aramıza sızdıranlar cehmiye mezhebinin görüşlerini de aramıza sızdıranlar ANCAK VE ANCAK akidesi oluşmamış ve dinden haberi olmayan dini öğrenme ve yaşama gayesi olmayanalrı sapıtır ve birilerini de o yaptığı şeyler güzel geldiği içinde körü körüne SAVUNDURUR VE SAVUNURLAR....

kulli iradenin oldugunu cüzi iradeyi inkar edenler var günümüzde ALLAH zmandan ve mekandan münezzeh diyen var ALLAH göktedir arkadaşım mekanını kendi söylüyor ve bilgisini vermiş herkim ALLAH arşta değil derse KAFİRDİR.

taha süresi 5.ayet.secde süresi 4.ayet.yanına parantez açarlar bu ayetten maksat budur senin maksadını resulumuz öyle mi açıkladı?sen biliyorsun maksadı resulumuz bilmiyor mu?ALLAHın resulu her ayeti tek tek açıklamıştır ve sahabeler iman etmiştir cennetle müjdelenmiştir. mülk süresi 16.ayet bakalım GÖKTE OLANIN (ALLAH'IN) , sizi yerin dibine batırıvermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman yer arsıldıkça sarsılır.
Yoksa “SEMADA OLANIN (ALLAH) üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz? O zaman bu tehditin ne demek olduğunu anlarsınız. mülk 17ayet

Ebu Hanife (ra)'a: “RABBİMİN SEMADA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU BİLMİYORUM” diyen bir adamın hükmünü sordum. “ŞÜPHESİZ O KAFİR OLMUŞTUR... ” Çünkü Allahu Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “RAHMAN ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR”

“ARŞIDA YEDİ KAT SEMANIN ÜSTÜNDEDİR” dedi. Bende dedim ki: O adam diyor ki tamam “ARŞIN ÜZERİNE İSTİVA ETMİŞTİR” diyorum lakin “ARŞIN SEMÂDA MI YERDE Mİ OLDUĞUNU” bilmiyorum, tekrar Ebu Hanife (ra) cevaben şöyle dedi. “ARŞIN SEMADA OLDUĞUNU İNKAR ETTİMİ ŞÜPHESİZ Kİ O KÂFİR OLMUŞTUR.”

Allah zamandan ve mekandan münezzehtir sözü ilk defa Cehm bin Safvan adlı mel'un tarafından ortaya atılmış ve bu sözün bedelini idam edilerek ödemiştir. Daha önce bu sözü kullanan sahabe, tabiundan kimse yoktur. Ebu Hanife, Malik, Ahmed bin Hanbel, Şafii gibi alimler “istiva ve arş” konusunda; Allah nerededir bilmiyorum, arşta ancak arş nerede bilmiyorum diyenleri tekfir etmişlerdir. (Sadece İmam Şafi: “Bilmiyorsa mazur olabilir” demiştir.)

PEKALA BU MEL'UN KIMDIR BU İDDİAYI ATAN YANİ CEHMİYYE MEZHEBİ KURUCUSUDUR VE İmam Ebu Hanife tarafından kafir olarak nitelendirilen "Cehm bin Safvan" isimli bir adamın kurduğu bir fırkadır. Allâh hakkında ilk olarak "Allah heryerdedir" sözünü o başlatmıştır. O halde bu söz ne imam Ebu Hanifenin ne imam Şafiînin ne de diğer imamların söyledikleri bir söz değildir. Dolayısıyla "Allâh heryerde hazır ve nazırdır" sözü de Cehm bin Safvan'ın başlattığı söze dayanmaktadır...


kaderin cüzi iradesini inkar ediyorlar neymiş ALLAH böyle istedi ALLAH senin zina yapmanı ister mi hırsızlık yapmanı ister mi?istemez.o halde neden kaderimde var diyorsun cevabım ise senin onu yapacağını biliyordu ama yapmadan da sana bunun kötülüğünü bildirdi sende teslimolmalıydın müslüman teslim olan demektir.

ARKADAŞIM neyi savunuyorsun?neyi?islam dinini mi sofiliğimi nurculuğumu hristiyanlık yahudilik koministlik solculuk yada mevleviliği mi?mevleviliğin akidesi nedir esasları nedir resulumuz kafanıza bir kavuk giyin beyaz bir elbiseniz olsun eteğide olsun ayağınaza bir çizme bir eliniz yukarı diğer eliniz aşağı HAKTAN alın kullara verin DİYİN Mİ dedi?
bunu yaparken dayanağınız ne?dinde böyle bir şeyi neden icat ettiniz
YA SAHİDEN NEYİ ALIYORSUN HAKTAN NEYİ VERİYORSUN?


"ALLAHım senin bu dininde mevlevilik denen bir kavram olmalıydı döne döne zikir cekmeliydik giysilerimiz olmalıydı haktan alıp kullara dağıtmak olmalıydı sen bize bu dinde bunu var etmedin resulunde etmedi ama biz bunu DİNE soktuk ve bu bizim hoşumuza" mı gitti DİYENLERDENİZ...

arkadaşım ALLAHın dininde olan herşey ibadet ile isimlendirilir bu ibadetlerinde kesinlikle bir dayanağı vardır dayanağı yoksa bu ADETTİR GELENEKTİR cirkin bir bid'attir

mevlüt kandili kutlayanlar mirac kutlayanlar vs vs ameller bunun aslı astarı nedir?resulumuz 23 yıl resulluk görevinde her sene bir yaş aldı ve bugun benim doğum günüm bana mevlut okuyun bu günü ibadetle gecirin ve her sene de böyle yapın dedi mi yada sahabe bunu teklif etti mi?onlar bunu yapmadı da bize ne oluyor?mirac olayı mesela resulumuz mirac a cıktı geri döndü bu olayıda anlattı ve o an hemen kutlansaydı yada senesinde yada resulumuz telkin etseydi ARKADAŞIM ibadetlerde ölçü İTTİBADIR yani rehber ve dayanaktır kime göre nasıl ve ne şekilde yapmalıyız bunu BİLMELİYİZ.BİLMİYORSAK öğrenmeden yapmamalıyız yoksa yeryüzündekilerin yaptıkları bizi ALLAHIN yolundan sapıtır.

"Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar"enam süresi 116 ayet

"Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık". enam süresi 126.ayet

ARKADAŞLAR gerek kitaplarınızda gerekse sözlerinizde gerekse İNTERNET SİTELERİNİZDE hiçbirşeyi sahih delil olmadan anlatmayın yaymayın ve yazmayın yayınlamayın uydurulmuş hadislerin oldugunu unutmayın zayıf hadislerim oldugunu ravilerin sağlam olmadıklarını unutmayın büyük HADİS alimleri ALLAHın izni ile bunları temizlemiştir birileri bunu ısrarla ortaya koyuyor ALLAH bize yardım etsin herkes dinini en iyi şekilde öğrensin.



BİD'AT NEDİR?

İslam şeriatında aslı olmayan birşeyi icad etmek demektir. Lügat manası ise; dinde aslı olan birşeyi icad etmek demektir. Her kim İslam'da aslı olmayan yeni birşey ortaya atıp bunun İslam'dan olduğunu iddia ederse yaptığı şey sapıklıktır. İslam dini bu gibi sapıklıklardan uzaktır. Bu yeni şey ister itikadda, ister amelde, ister zahiri ve batıni sözlerde olsun farketmez.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:
«Her bid'at sapıklıktır.» (Buhari, Müslim)

«Her kim bizim emrimize uymayan bir iş yaparsa onun ameli geçersizdir.» (Buhari, Müslim)
Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer verip üstün tutmak, onun doğum gününde toplanıp zikretmek veya mevlid okumakla olmaz. Eğer bu amelde hayır olsaydı Rasulullah (s.a.s)'i bizden daha çok seven ve ona bizden daha çok bağlı olan ashab-ı kiram bu günü kutlardı. Rasulullah (s.a.s)'i sevmek ve ona değer vermek ancak ona itaat edip emrettiği şeyleri yapmak ve yasakladığı şeylerden kaçınmakla olur. Meşhur olan, şaban ayının onbeşinci gecesinde kılınan binlik namazı bid'attir. Bu ismi almasının sebebi; bin defa ihlas suresinin okunmasıdır. Bu namaz yüz rek'attır. Her rek'atta fatihadan sonra on kere ihlas suresi okunmaktadır. Recep ayının ilk cuma gecesinde (Regaib kandili) kılınan namaz bid'attir. Cumhuru ulema Regaib gecesi ve bu gece kılınan namaz hakkında rivayet edilen hadislerin sahih olmayıp batıl olduğuna şahitlik etmişlerdir. İmam Nevevi (r.a) Regaib namazı hakkında şöyle diyor: «Bu namaz kötü bir bid'attir. Sapıklıktır. Çirkin ve batıldır. «Kut'il Kulub» ve «İhya» kitablarında zikredilmesine aldanma.» Bunun gibi Receb ayının yirmi yedinci gecesini (Miraç kadili) kutlamak bid'attir. Çünkü İsra ve Mirac'ın Receb ayının hangi gecesinde olduğu veya sahabelerin bu geceyi kutladığına dair sahih bir rivayet yoktur. İbn-i Abbas (r.a)'ya isnad edilen Mirac kıssasında zikredilen şeylerin çoğu batıl ve sapık şeylerdir. Abbas (r.a) bu gibi rivayetlerden beridir.


(HAKSEVERİM).....

ELHAMDULILLAH..ALLAHUEKBER..subhanallah.

[/FONT]
 
Üst