rabbinsadikkulu
FETÖ nurcu değildir!
- Katılım
- 10 Ocak 2012
- Mesajlar
- 9,937
- Tepkime puanı
- 131
- Puanları
- 0
Burada kimseye soru sorulmaz lafından öncesi:
Piri Ekmel Efendimiz Es’ad Efendi Hazretlerinin hulefasından bir zatı mübarek anlatıyorlar:
“Es’ad Efendi Hazretleri bir gün sabah namazından sonra bana dedi ki:
‘Evladım bizim doğu taraflarından bir Kürt Mollası gelecek bugün kuşluk vaktinde. Tekkenin önüne çık, şurasında bir kaması bulunan, bıyıklı, iri-yarı, başında serpuş olan, cübbeli vs özellikleri olan, ismi Said olan birisi. Onu karşıla.’
‘Adınız Said mi?’ diye sor. ‘Evet’ derse yanıma getir. ‘Efendi, seni bekliyor, buyurun yukarı’ de.
‘Olur Efendim!’ deyip kuşluk vakti çıktım dışarı. Çok geçmeden, Efendi hazretlerinin tarif ettiği şekilde bir zat geldi, sağa sola bakarak.
‘Selamun aleyküm’ dedi.
‘Aleyküm Selam. Sen Molla Said misin’ dedim.
‘Evet, ben Molla Said’im, nereden bildin’ dedi.
‘Senin geleceğini Efendimiz haber vermişti. Seni içeride bekliyor’ dedim. Said Efendi şaşırmış, İstanbul’da bütün ulemayı dolaşmış, derdine deva hoca bulamamış. On tane kelam ilmine ait soru hazırlamış ama cevaplayan biri çıkmamış. Ona demişler, Es’ad Efendi Hazretlerine git, o senin derdine çare olur. O da randevu almadan, kimseye demeden çıkıp dergaha gelmiş ama bakmış onu kapıda karşılayan birisi var ve adıyla da kendisine hitap ediliyor, bu keramete şaşırmış.
Molla Said kafasındaki bazı soruları soruyor ve en doğru şekilde cevabını alıyor. ‘Tamam Efendim, ben tüm cevaplarımı aldım’ diyor. O sırada Es’ad Efendi Hazzretleri başını kaldırıyor:
‘Molla, senin kafanda üç soru daha var” diyor ve o daha sormadan hepsini cevaplıyor. Sonrasında yemek yenildi, namaz kılındı, Bediüzzaman tam gideceği sırada, Es’ad Efendi Hazretleri kulağına eğilerek:
‘EVLADIM SEN İTİKADA DAİR BİR KİTAP HAZIRLIYORSUN. 167.SAYFADA ALT TARAFTA ŞÖYLE BİR CÜMLEN VAR, BU CÜMLEN YANLIŞ, BUNU DEĞİŞTİR, YOKSA AZABA DÛÇAR OLURSUN.”
Ve Saidi Nursi orada kendisine intisab edip Kadiri tarikatı üzerine süluk çıkarıyor.
***
Musa Topbaş Efendi hazretleri de gençliğinde Bediüzzaman hazretlerine İstanbul’a geldikleri vakit hizmet ederlermiş. Bakıyor ki Bediüzzaman hazretleri kendisinden tarikat isteyenleri yalnız ve yalnız Es’ad Efendi Hazretleri’nın halifesi Sami Efendi hazretlerine yönlendirmekte. Musa Efendi hazretleri de ilk etkiyi oradan alıyor ve daha sonra Sami Efendi hazretlerine intisab ediyor. Sami Efendi’ye intisabından sonra diyor ki, ‘Anladım ki bu iş başka imiş.’
Taha Kılınç Bey bunu şu şekilde aktarmakta:
“Bediüzzaman Hazretleri, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretleri’ni gösterir ve eklerdi: “İrşadla görevli kişi Sami Efendi’dir, ona gidiniz, biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz.
***
Kastamonu’lu Ahmed Hasib Efendi Hazretleri anlatıyorlar:
“Es’ad Efendi Hazzretlerimizin dergahına Bediüzzaman da gelirdi. Pir Efendimiz sedirde otururdu. Bediüzzaman da saygısından ve hürmetinden dolayı kapı dibine diz çökerdi. Sohbet bazen çok ilerlerdi. Bunun üzerine Bediüzzaman hazretleri, ‘Efendi hazretlerini yormayalım’ der, Pir Efendimiz istirahata çekilirlerdi.
***
Musa Topbaş Efendi hz.lerinden:
(Sami Efendi hz.leri) Bediüzzaman hazretlerini bir ara imtihana kalkışmışlar, imtihan etmişler. Sabaha kadar cevap vermiş, yetiştirmiş. Sonra o bununla biraz mağrur olur gibi olmuş. Piri Ekmel efendimizin (Es’ad Erbili hazretleri) yanına dergaha gitmiş. 8-10 sual soracakmış. Onun soracağı soruların hepsinin cevabını Esad efendimiz sormadan veriyorlar. Ben şimdi mutmain oldum, hepsinin cevabını aldım diyor. Sonra ’Ben Kadiri’den ders isterim’ diyor. Dersi alıyor ama fazla kalmıyor bir iki ay falan kalıyor. İçi heyecanlı. Ondan sonra çıkıyor. Uzun müddet de görüşmemişler. Sonra bir ara Draman’a gelmişler. Draman Fatihin aşağısında bir semt. Muhterem Üstadımızın haberi olmuş. Fakir de aldım, ziyaretine götürdüm Dramana. Neşelendiler, musafaha ettiler uzun uzun. Uzun müddet de görüşmemişler siyaset itibarıyla. Hatta orada şeker ikram etti Bediüzzaman hazretleri. Muhterem üstadımız o şekeri aldı, fakire verdi. ’Bunu Arafat’tan sonra yeriz’ dedi. Arafat’ta o şekerden birer tane verdi, yedik. Yani çok muhabbeti vardı. Muhterem üstadımız herkesi severdi. Derece derecedir tabi. En çok sevdiği Medine-i Münevvere'deki Pakistan’lı Şeyh Ziyaeddin Efendi idi. Fakir her zaman derim bizim zamanımızda çok büyük insanlar vardı. Salihler vardı. Meşayih vardı, tefsir sahipleri, muhaddisler emsali. Hepsini ziyarete seve seve giderdim. Bediüzzaman hazretleri o da fakiri severdi. Fakat 1952 senesinde Üstadım Sami Efendi ile ilk defa Bursa'da karşılaşmak nasip oldu. Ondan sonra anladım ki bu iş başka.
***
Sami Efendi’nin Peygamberimizden manevi emaneti devir almasını Üveysi veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa (k.s.) anlatıyor:
“Veraseti Nebeviyye makamına ait emaneti devir almak için Mahmud Sami Efendimiz Medine-i Münevvere’ye davet edilmişti. Haberi kendilerine tebliğ etmiştim. Birlikte Adana’dan Ravzayı Mudahhara’ya dört dakikada yetişmiştik. Bütün ricaller, kutublar orada toplanmışlardı. Hocam Hızır aleyhisselam da orada idi. Makam-ı Rasulullah’dan: “Evladımız Mahmut Sami Efendiyi varisimiz olarak makamımıza tayin ettik!.. “ emri peygamberiyyesi mühürlü olarak, icazetnamesi kendisine verilir. Toplanan ricaller ve kutuplar kendilerine hemen orada biat ederler. Hac dönüşü, Gavs-ül Azam Abdülkadir Geylani (k.s.) Hazretleri ile görüşmüş ve kendilerine: “- Sami Efendi; evlatlarına benim Kadiri dersimi de tarif et ve yolumu ihya et!.. “ diye tavsiye etmiş ve mübarek Sultanım memleketlerine dönünce ihvana Kadiri dersini tarif etmişlerdir.”
***
Maneviyat toplantısında bir zat Sami efendiye; 'İsmin ne? diye sormuş.''-Sami!...'' demiş hafif sesle. Maneviyat toplantısını yöneten de;
''-Sohbet Sami Sultanındır.''demiş. Ladikli Ahmet Ağa, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in de hazır bulundugu, Risale-i Nur'ların yazılmasının tebliğ edildiği maneviyat toplantısında şöyle anlatıyor:
"Bu toplantıda Es'ad Efendi'den sonra Peygamber Efendimiz mürşid-i kamillik vasfını tevci edecekleri zaman öncelikle Cide müftüsü Hüseyin Efendiye yöneldi. Tac-ı şerifi Cide müftüsü Hüseyin Efendiye giydirmek istedi. Önüne vardı.
'Hüseyin Efendi! Dört ay sonra siz vefat edeceksiniz. Ondan sonra birde Sami Efendi için tören yapmayalım dolayısıyla Sami Efendi'ye giydiriyorum' dedi.''Bismillahirrahmanirrahim, Lailahe illallah'' diyerek tacı Sami efendi'nin başına giydirdi.
***
"Risalelerdeki Kadîrî feyzinin kaynağı Es'âd Efendi'nin Kadîrî soluğudur."
"Cümle aleme beşik oldu Erbilî ocağı
Nurun ilk parladığı yerdi Kelâmî Dergahî"
"Nurlar Kelâmî Dergahînda tulû eyledi
Çok geçmeden nur risalesi zuhur eyledi"
"Kelâmî Dergahının kuluydu Bedîuzzaman
Esâd-ı Erbili'ye bendeydi Bedîuzzaman"
"Sonunda şakirdler dökülüp gelecek
Üstadlarının girdiği yere girecek
Küllî kaide budur, daima sürecek
Her şey sonunda mutlak aslına dönecek."
bismillâhi
nasıl ki said nursi hazretleinin, talebeleri tarafından anlatılan, abartılı hikayelerine inanmıyorsak, bu hikayeye de inanmıyoruz. ifrat noksasındaki müridlerin ifadesi, mürşidi bağlamaz.
aslolan yazılı eserledir. esad efendinin eserinde varsa buyur getir. yoksa üstadın talebelerinin düştüğü ifrat hatasına düşme!
not: talip bey siz akıllı birisiniz. bu abartılara nasıl inanıyorsunuz. ya daşöyle söyleyelim, buna inanıyorsanız, said nursi hazretlerinin talebelerinin abartılı hikayelerine de inanmalısınız.