Din Düşmanları ve Mücahidlerin Hakkında M.Fethullah GÜLEN Hocaefendinin Beyanatı

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Burada kimseye soru sorulmaz lafından öncesi:

Piri Ekmel Efendimiz Es’ad Efendi Hazretlerinin hulefasından bir zatı mübarek anlatıyorlar:

“Es’ad Efendi Hazretleri bir gün sabah namazından sonra bana dedi ki:

‘Evladım bizim doğu taraflarından bir Kürt Mollası gelecek bugün kuşluk vaktinde. Tekkenin önüne çık, şurasında bir kaması bulunan, bıyıklı, iri-yarı, başında serpuş olan, cübbeli vs özellikleri olan, ismi Said olan birisi. Onu karşıla.’

‘Adınız Said mi?’ diye sor. ‘Evet’ derse yanıma getir. ‘Efendi, seni bekliyor, buyurun yukarı’ de.

‘Olur Efendim!’ deyip kuşluk vakti çıktım dışarı. Çok geçmeden, Efendi hazretlerinin tarif ettiği şekilde bir zat geldi, sağa sola bakarak.

‘Selamun aleyküm’ dedi.

‘Aleyküm Selam. Sen Molla Said misin’ dedim.

‘Evet, ben Molla Said’im, nereden bildin’ dedi.

‘Senin geleceğini Efendimiz haber vermişti. Seni içeride bekliyor’ dedim. Said Efendi şaşırmış, İstanbul’da bütün ulemayı dolaşmış, derdine deva hoca bulamamış. On tane kelam ilmine ait soru hazırlamış ama cevaplayan biri çıkmamış. Ona demişler, Es’ad Efendi Hazretlerine git, o senin derdine çare olur. O da randevu almadan, kimseye demeden çıkıp dergaha gelmiş ama bakmış onu kapıda karşılayan birisi var ve adıyla da kendisine hitap ediliyor, bu keramete şaşırmış.

Molla Said kafasındaki bazı soruları soruyor ve en doğru şekilde cevabını alıyor. ‘Tamam Efendim, ben tüm cevaplarımı aldım’ diyor. O sırada Es’ad Efendi Hazzretleri başını kaldırıyor:

‘Molla, senin kafanda üç soru daha var” diyor ve o daha sormadan hepsini cevaplıyor. Sonrasında yemek yenildi, namaz kılındı, Bediüzzaman tam gideceği sırada, Es’ad Efendi Hazretleri kulağına eğilerek:

‘EVLADIM SEN İTİKADA DAİR BİR KİTAP HAZIRLIYORSUN. 167.SAYFADA ALT TARAFTA ŞÖYLE BİR CÜMLEN VAR, BU CÜMLEN YANLIŞ, BUNU DEĞİŞTİR, YOKSA AZABA DÛÇAR OLURSUN.”

Ve Saidi Nursi orada kendisine intisab edip Kadiri tarikatı üzerine süluk çıkarıyor.

***

Musa Topbaş Efendi hazretleri de gençliğinde Bediüzzaman hazretlerine İstanbul’a geldikleri vakit hizmet ederlermiş. Bakıyor ki Bediüzzaman hazretleri kendisinden tarikat isteyenleri yalnız ve yalnız Es’ad Efendi Hazretleri’nın halifesi Sami Efendi hazretlerine yönlendirmekte. Musa Efendi hazretleri de ilk etkiyi oradan alıyor ve daha sonra Sami Efendi hazretlerine intisab ediyor. Sami Efendi’ye intisabından sonra diyor ki, ‘Anladım ki bu iş başka imiş.’

Taha Kılınç Bey bunu şu şekilde aktarmakta:

“Bediüzzaman Hazretleri, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretleri’ni gösterir ve eklerdi: “İrşadla görevli kişi Sami Efendi’dir, ona gidiniz, biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz.

***

Kastamonu’lu Ahmed Hasib Efendi Hazretleri anlatıyorlar:

“Es’ad Efendi Hazzretlerimizin dergahına Bediüzzaman da gelirdi. Pir Efendimiz sedirde otururdu. Bediüzzaman da saygısından ve hürmetinden dolayı kapı dibine diz çökerdi. Sohbet bazen çok ilerlerdi. Bunun üzerine Bediüzzaman hazretleri, ‘Efendi hazretlerini yormayalım’ der, Pir Efendimiz istirahata çekilirlerdi.

***

Musa Topbaş Efendi hz.lerinden:

(Sami Efendi hz.leri) Bediüzzaman hazretlerini bir ara imtihana kalkışmışlar, imtihan etmişler. Sabaha kadar cevap vermiş, yetiştirmiş. Sonra o bununla biraz mağrur olur gibi olmuş. Piri Ekmel efendimizin (Es’ad Erbili hazretleri) yanına dergaha gitmiş. 8-10 sual soracakmış. Onun soracağı soruların hepsinin cevabını Esad efendimiz sormadan veriyorlar. Ben şimdi mutmain oldum, hepsinin cevabını aldım diyor. Sonra ’Ben Kadiri’den ders isterim’ diyor. Dersi alıyor ama fazla kalmıyor bir iki ay falan kalıyor. İçi heyecanlı. Ondan sonra çıkıyor. Uzun müddet de görüşmemişler. Sonra bir ara Draman’a gelmişler. Draman Fatihin aşağısında bir semt. Muhterem Üstadımızın haberi olmuş. Fakir de aldım, ziyaretine götürdüm Dramana. Neşelendiler, musafaha ettiler uzun uzun. Uzun müddet de görüşmemişler siyaset itibarıyla. Hatta orada şeker ikram etti Bediüzzaman hazretleri. Muhterem üstadımız o şekeri aldı, fakire verdi. ’Bunu Arafat’tan sonra yeriz’ dedi. Arafat’ta o şekerden birer tane verdi, yedik. Yani çok muhabbeti vardı. Muhterem üstadımız herkesi severdi. Derece derecedir tabi. En çok sevdiği Medine-i Münevvere'deki Pakistan’lı Şeyh Ziyaeddin Efendi idi. Fakir her zaman derim bizim zamanımızda çok büyük insanlar vardı. Salihler vardı. Meşayih vardı, tefsir sahipleri, muhaddisler emsali. Hepsini ziyarete seve seve giderdim. Bediüzzaman hazretleri o da fakiri severdi. Fakat 1952 senesinde Üstadım Sami Efendi ile ilk defa Bursa'da karşılaşmak nasip oldu. Ondan sonra anladım ki bu iş başka.

***

Sami Efendi’nin Peygamberimizden manevi emaneti devir almasını Üveysi veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa (k.s.) anlatıyor:

“Veraseti Nebeviyye makamına ait emaneti devir almak için Mahmud Sami Efendimiz Medine-i Münevvere’ye davet edilmişti. Haberi kendilerine tebliğ etmiştim. Birlikte Adana’dan Ravzayı Mudahhara’ya dört dakikada yetişmiştik. Bütün ricaller, kutublar orada toplanmışlardı. Hocam Hızır aleyhisselam da orada idi. Makam-ı Rasulullah’dan: “Evladımız Mahmut Sami Efendiyi varisimiz olarak makamımıza tayin ettik!.. “ emri peygamberiyyesi mühürlü olarak, icazetnamesi kendisine verilir. Toplanan ricaller ve kutuplar kendilerine hemen orada biat ederler. Hac dönüşü, Gavs-ül Azam Abdülkadir Geylani (k.s.) Hazretleri ile görüşmüş ve kendilerine: “- Sami Efendi; evlatlarına benim Kadiri dersimi de tarif et ve yolumu ihya et!.. “ diye tavsiye etmiş ve mübarek Sultanım memleketlerine dönünce ihvana Kadiri dersini tarif etmişlerdir.”

***

Maneviyat toplantısında bir zat Sami efendiye; 'İsmin ne? diye sormuş.''-Sami!...'' demiş hafif sesle. Maneviyat toplantısını yöneten de;

''-Sohbet Sami Sultanındır.''demiş. Ladikli Ahmet Ağa, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in de hazır bulundugu, Risale-i Nur'ların yazılmasının tebliğ edildiği maneviyat toplantısında şöyle anlatıyor:

"Bu toplantıda Es'ad Efendi'den sonra Peygamber Efendimiz mürşid-i kamillik vasfını tevci edecekleri zaman öncelikle Cide müftüsü Hüseyin Efendiye yöneldi. Tac-ı şerifi Cide müftüsü Hüseyin Efendiye giydirmek istedi. Önüne vardı.

'Hüseyin Efendi! Dört ay sonra siz vefat edeceksiniz. Ondan sonra birde Sami Efendi için tören yapmayalım dolayısıyla Sami Efendi'ye giydiriyorum' dedi.''Bismillahirrahmanirrahim, Lailahe illallah'' diyerek tacı Sami efendi'nin başına giydirdi.

***

"Risalelerdeki Kadîrî feyzinin kaynağı Es'âd Efendi'nin Kadîrî soluğudur."

"Cümle aleme beşik oldu Erbilî ocağı
Nurun ilk parladığı yerdi Kelâmî Dergahî"

"Nurlar Kelâmî Dergahînda tulû eyledi
Çok geçmeden nur risalesi zuhur eyledi"

"Kelâmî Dergahının kuluydu Bedîuzzaman
Esâd-ı Erbili'ye bendeydi Bedîuzzaman"

"Sonunda şakirdler dökülüp gelecek
Üstadlarının girdiği yere girecek
Küllî kaide budur, daima sürecek
Her şey sonunda mutlak aslına dönecek."

bismillâhi

nasıl ki said nursi hazretleinin, talebeleri tarafından anlatılan, abartılı hikayelerine inanmıyorsak, bu hikayeye de inanmıyoruz. ifrat noksasındaki müridlerin ifadesi, mürşidi bağlamaz.

aslolan yazılı eserledir. esad efendinin eserinde varsa buyur getir. yoksa üstadın talebelerinin düştüğü ifrat hatasına düşme!

not: talip bey siz akıllı birisiniz. bu abartılara nasıl inanıyorsunuz. ya daşöyle söyleyelim, buna inanıyorsanız, said nursi hazretlerinin talebelerinin abartılı hikayelerine de inanmalısınız. :)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
nasıl ki said nursi hazretleinin, talebeleri tarafından anlatılan, abartılı hikayelerine inanmıyorsak, bu hikayeye de inanmıyoruz. ifrat noksasındaki müridlerin ifadesi, mürşidi başlamaz.

aslolan yazılı eserledir. esad efendinin eserinde varsa buyur getir. yoksa üstadın talebelerinin düştüğü ifrat hatasına düşme!

not: talip bey siz akıllı birisiniz. bu abartılara nasıl inanıyorsunuz. ya daşöyle söyleyelim, buna inanıyorsanız, said nursi hazretlerinin talebelerinin abartılı hikayelerine de inanmalısınız. :)

Abartı yorumlarda olur. Şahitli mevzuularda yalancılık olabilir. İsmini saydığımız zevat ise asrın büyük velileridir ki biz onlara yalan isnad etmekten Allah'a sığınırız.

Ders alması vs gibi konular doğrudur aynen söylendiği gibidir. Son kısmında yazdığımız şeyler için sübjektif diyebilirsiniz en fazla. Ona bir şey demeyiz.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bu din nakil dinidir.Nakle uymayan,kafadan sallama bilgiler merduttur.
[video=dailymotion;xfev33]http://www.dailymotion.com/video/xfev33_ustad-hazretlerinin-kitap-okuyusu_school[/video]
Ali Ünal’ın kaleme aldığı “Risale-i Nur Çizgisinde Âyetlerle Temellendirilmiş Hizmet Rehberi”, hem Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’ı hem de Nur’ları anlama adına düşünce dünyasını harekete geçiriyor.Bir iman ve Kur’ân hizmeti olan Risale-i Nur hizmetinin öncüsü Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin, İslâm’a hizmetin nasıl olması gerektiği hususunda çok önemli düsturları ortaya koyduğu eseridir ‘Hizmet Rehberi’. Yazar Ali Ünal’ın günümüz Türkçesiyle kaleme aldığı kitap da aynı adı taşıyor. Risale-i Nur çizgisinde, ayetlerle temellendirilmiş bu kapsamlı eser, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Risale-i Nur’daki her cümleyi Kur’an’dan bir veya daha fazla ayete dayandırabilirim.” sözünün hayata geçirilmiş örneği. Kitabın daha ilk sayfalarında Üstad Hz.’nin (ra) aslında ayrı bir hizmet rehberi yazmadığını öğreniyoruz. Ruhunun ufkuna yürümesinin ardından önde gelen talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp, Üstad’ın hizmet adına ortaya koyduğu düsturları bir araya getiriyor. Risale-i Nur talebeleri yıllarca bu Hizmet Rehberi’ni rehber kitap olarak kabûl ediyor, okuyor ve okutuyor.
Ali Ünal’ın kitabında Hz. Üstad’ın hizmet rehberi olarak ortaya koyduğu düsturların pek çoğuna kaynak olabilecek âyet-i kerimeler dipnot halinde veriliyor. Dolayısıyla hangi konu, hangi ayette geçiyor ve risalede nasıl ele alınıyorsa bütün bunları aynı anda okuma fırsatı sunuyor. Bu vesileyle çalışmanın tam adı da Risale-i Nur Çizgisinde Âyetlerle Temellendirilmiş Hizmet Rehberi. Kitapta konuların özenle seçildiğini ilk bakışta görmek mümkün. Konuları dallandırıp budaklandırmadan, “ağyarını mani efradını cami” olacak şekilde yapılmış seçimler. Aynı şey ayetler için de geçerli. Şüphesiz ‘bu konuyla ilgili şu ayet de vardı’ diyenler çıkabilir ama kitaptaki ayet seçimleri isabetli olduğu gibi Ali Ünal’ın hem Kur’an-ı Kerim’e hem de Nurlara vukufiyetini gösteriyor. Eserde ayetler Üstad’ın tespit ve düşünceleri arasına ince ince işlenmiş. Belki daha önce defalarca okunan Risalelerin ilgili parçalarını ve ayetleri yeniden keşfetme, hem Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’ı hem de Nur’ları anlama adına düşünce dünyasını harekete geçiriyor. Hizmet Rehberi sekiz bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, hizmetin mahiyeti, gayesi ve önemi; ikinci bölüm, hizmetin temel düsturları; üçüncü bölüm, hizmet ve dünya; dördüncü bölüm, hizmet ve siyaset; beşinci bölüm, hizmete mâniler; altıncı bölüm, hizmetin ve hizmette ihmal, fütur ve hataların muhtemel veya muhakkak neticeleri; yedinci bölüm, hizmete hücumlar ve hizmetin muarızları karşısında takınılması gereken tavırlar; sekizinci bölüm, Risale-i Nur yolunun şahısları, bilhassa mânen terbiye adına ihtiva ettiği bazı önemli düsturlar hakkında. Bu bölümlerde geçen Risale-i Nur’larda ele alınan konular ve bu konuların hangi ayetlerle ele alındığına dair örnekler kitabın muhtevasının daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor.
http://www.zaman.com.tr/cuma_her-doneme-her-yasa-hizmet-rehberi_2246516.html
kudsikaynaklar.png

http://www.envarnesriyat.com/default.asp?git=10&urun=703
Bunlar içinizdeki evhamı def-ü ref eyler inşaAllah.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
[video=dailymotion;xfev33]http://www.dailymotion.com/video/xfev33_ustad-hazretlerinin-kitap-okuyusu_school[/video]
Ali Ünal’ın kaleme aldığı “Risale-i Nur Çizgisinde Âyetlerle Temellendirilmiş Hizmet Rehberi”, hem Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’ı hem de Nur’ları anlama adına düşünce dünyasını harekete geçiriyor.Bir iman ve Kur’ân hizmeti olan Risale-i Nur hizmetinin öncüsü Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin, İslâm’a hizmetin nasıl olması gerektiği hususunda çok önemli düsturları ortaya koyduğu eseridir ‘Hizmet Rehberi’. Yazar Ali Ünal’ın günümüz Türkçesiyle kaleme aldığı kitap da aynı adı taşıyor. Risale-i Nur çizgisinde, ayetlerle temellendirilmiş bu kapsamlı eser, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “Risale-i Nur’daki her cümleyi Kur’an’dan bir veya daha fazla ayete dayandırabilirim.” sözünün hayata geçirilmiş örneği. Kitabın daha ilk sayfalarında Üstad Hz.’nin (ra) aslında ayrı bir hizmet rehberi yazmadığını öğreniyoruz. Ruhunun ufkuna yürümesinin ardından önde gelen talebelerinden merhum Zübeyir Gündüzalp, Üstad’ın hizmet adına ortaya koyduğu düsturları bir araya getiriyor. Risale-i Nur talebeleri yıllarca bu Hizmet Rehberi’ni rehber kitap olarak kabûl ediyor, okuyor ve okutuyor.
Ali Ünal’ın kitabında Hz. Üstad’ın hizmet rehberi olarak ortaya koyduğu düsturların pek çoğuna kaynak olabilecek âyet-i kerimeler dipnot halinde veriliyor. Dolayısıyla hangi konu, hangi ayette geçiyor ve risalede nasıl ele alınıyorsa bütün bunları aynı anda okuma fırsatı sunuyor. Bu vesileyle çalışmanın tam adı da Risale-i Nur Çizgisinde Âyetlerle Temellendirilmiş Hizmet Rehberi. Kitapta konuların özenle seçildiğini ilk bakışta görmek mümkün. Konuları dallandırıp budaklandırmadan, “ağyarını mani efradını cami” olacak şekilde yapılmış seçimler. Aynı şey ayetler için de geçerli. Şüphesiz ‘bu konuyla ilgili şu ayet de vardı’ diyenler çıkabilir ama kitaptaki ayet seçimleri isabetli olduğu gibi Ali Ünal’ın hem Kur’an-ı Kerim’e hem de Nurlara vukufiyetini gösteriyor. Eserde ayetler Üstad’ın tespit ve düşünceleri arasına ince ince işlenmiş. Belki daha önce defalarca okunan Risalelerin ilgili parçalarını ve ayetleri yeniden keşfetme, hem Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’ı hem de Nur’ları anlama adına düşünce dünyasını harekete geçiriyor. Hizmet Rehberi sekiz bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, hizmetin mahiyeti, gayesi ve önemi; ikinci bölüm, hizmetin temel düsturları; üçüncü bölüm, hizmet ve dünya; dördüncü bölüm, hizmet ve siyaset; beşinci bölüm, hizmete mâniler; altıncı bölüm, hizmetin ve hizmette ihmal, fütur ve hataların muhtemel veya muhakkak neticeleri; yedinci bölüm, hizmete hücumlar ve hizmetin muarızları karşısında takınılması gereken tavırlar; sekizinci bölüm, Risale-i Nur yolunun şahısları, bilhassa mânen terbiye adına ihtiva ettiği bazı önemli düsturlar hakkında. Bu bölümlerde geçen Risale-i Nur’larda ele alınan konular ve bu konuların hangi ayetlerle ele alındığına dair örnekler kitabın muhtevasının daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor.
http://www.zaman.com.tr/cuma_her-doneme-her-yasa-hizmet-rehberi_2246516.html
kudsikaynaklar.png

http://www.envarnesriyat.com/default.asp?git=10&urun=703
Bunlar içinizdeki evhamı def-ü ref eyler inşaAllah.
Naklin ne olduğunu anlamanıza hayranım doğrusu...!Demek siz Kuranıyyuncusunuz.Onlarda böyle söylerler.
Sual: Dinde nakli esas almak ne demektir?
CEVAP
Nakli esas almak, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından, kendi yorumunu katmadan nakletmek demektir. (Şu âyetten veya şu hadisten şöyle anlıyorum) diye kaynak göstermek geçersiz olur. Buna, nakli değil kendi aklını, kendi bilgisini esas almak denir. Yani âyet ve hadisten kendi anladığını yazmak nakil değildir. Müctehid olmayanların âyet-i kerimeye mânâ vermesi doğru olmaz. Bir hadis-i şerif:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüyle açıklayan, verdiği mânâ doğru olsa bile mutlaka hata etmiştir.) [Nesâî]

Berîka’da bildiriliyor ki: Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mânâ verse, verdiği mânâ doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mânâ yanlış ise kâfir olur. Bir hadis-i şerif:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.)[Deylemî, Mektubat-ı Rabbânî]

İmam-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
Kitap'tan ve Sünnet’ten müctehid olmayanların anladıklarının hiç kıymeti yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lazımdır, çünkü her bid'at sahibi ve doğru yoldan kayarak dalalete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladıklarını ve bu iki kaynaktan çıkardıklarını söylemektedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır. (1/157)

Dört mezhep imamından sonra, hiçbir âlim, mutlak müctehid olduğunu iddia etmedi. Müctehid âlimler, Asr-ı saadette, Sahabe-i kiram zamanında, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn devrinde bulunuyor, sohbet bereketiyle yetişiyordu. Zaman ilerleyip, fikirler bozulup, bid’atler çoğalınca, böyle kıymetli zatlar azaldı, hicri dördüncü asırdan sonra, bu vasfa malik bir âlim kalmadı. (Mizan-ül-kübra, Redd-ül-muhtar,Hadîka)
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Naklin ne olduğunu anlamanıza hayranım doğrusu...!Demek siz Kuranıyyuncusunuz.Onlarda böyle söylerler.
Sual: Dinde nakli esas almak ne demektir?
CEVAP
Nakli esas almak, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından, kendi yorumunu katmadan nakletmek demektir. (Şu âyetten veya şu hadisten şöyle anlıyorum) diye kaynak göstermek geçersiz olur. Buna, nakli değil kendi aklını, kendi bilgisini esas almak denir. Yani âyet ve hadisten kendi anladığını yazmak nakil değildir. Müctehid olmayanların âyet-i kerimeye mânâ vermesi doğru olmaz. Bir hadis-i şerif:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüyle açıklayan, verdiği mânâ doğru olsa bile mutlaka hata etmiştir.) [Nesâî]

Berîka’da bildiriliyor ki: Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mânâ verse, verdiği mânâ doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mânâ yanlış ise kâfir olur. Bir hadis-i şerif:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.)[Deylemî, Mektubat-ı Rabbânî]

İmam-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
Kitap'tan ve Sünnet’ten müctehid olmayanların anladıklarının hiç kıymeti yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına uymak lazımdır, çünkü her bid'at sahibi ve doğru yoldan kayarak dalalete düşenler, sapık bilgilerini ve bozuk işlerini, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladıklarını ve bu iki kaynaktan çıkardıklarını söylemektedirler. Bu sözleri çok yanlış ve haksızdır. (1/157)

Dört mezhep imamından sonra, hiçbir âlim, mutlak müctehid olduğunu iddia etmedi. Müctehid âlimler, Asr-ı saadette, Sahabe-i kiram zamanında, Tâbiîn ve Tebe-i tâbiîn devrinde bulunuyor, sohbet bereketiyle yetişiyordu. Zaman ilerleyip, fikirler bozulup, bid’atler çoğalınca, böyle kıymetli zatlar azaldı, hicri dördüncü asırdan sonra, bu vasfa malik bir âlim kalmadı. (Mizan-ül-kübra, Redd-ül-muhtar,Hadîka)
Hicri dördüncü asırdan sonra dünyaya gelen İmam-ı Rabbani Hazretleride buna dahilmi ve müceddidlerde sadece İslam Alimlerinin sözlerini
mi nakleder.İmam-ı Rabbani Hazretler buyuruyor ki;Oğlum! Şimdi o zemândayız ki, geçmiş ümmetlerde, böyle çok karanlık zemân gelince, büyük bir Peygamber gönderilerek, yeni bir din kurulurdu. Bu ümmet, ümmetlerin en iyisi olduğu için ve bu ümmetin Peygamberi, Peygamberlerin sonuncusu olduğu için ?aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât", bunların âlimlerine, İsrâîl oğullarının Peygamberlerinin mertebesi verilmişdir. Peygamberlerin ?salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma'în" vazîfeleri, bu âlimlere yapdırılmakdadır. Bunun için, her yüz sene başında, bu ümmetin âlimleri arasından bir (Müceddid) yenileyici, kuvvetlendirici seçerler. Bununla islâmiyyeti tâzelerler. Hele bin sene geçince, geçmiş ümmetlerde bir (Ülül'azm) Peygamber gönderdikleri ve Onun işini bir Nebîye bırakmadıkları gibi, bu ümmetde de, tâm ma'rifetli, bilgili bir âlim, ârif seçilir. Bu zât, geçmiş ümmetlerdeki Ülül'azm Peygamberlerin işini yapar. Fârisî beyt tercemesi:

Rûhül-kudsün yardımı, imdâda yetişirse,
Mesîhin yapdıkları, nasîb olur herkese.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bu Said Okur,hiç bir nakle dayanmayan kafısından konuşan(Üç kafasından hangisiyse)bir kimsedir.Sözüne itibar edilmez.İtibar edenlerinde ayakları kaymış demektir.[/COLOR][/FONT][/SIZE]
İmam-ı Rabbani Hazretleri
buyuruyor ki; Evet, şer'i hükümler, edille-i erbaaya (dört delile) bağlıdır. Onlarda ilhamın yeri yoktur. Lâkin, şer'i hükümlerin ötesinde çokça dini işler vardır. O manada dahi, ilham olup beşinci asıldır. Hatta, şöyle demek de mümkündür:

-Üçüncü asıl ilham olup Kur'an'dan ve hadisten sonra bu asıl vardır; alemin inkırazına kadar da bu asıl kalacaktır.

Üstte anlatılan manadan anlaşıldığına göre; başkalarının onlara nisbeti nedir ki? Çoğu zaman, başkalarından bir ibadet sudur eder ki, rızaya uygun değildir. Bu zatlar dahi, bazı zamanlar ibadeti terk ederler; amma bu rızaya uygun düşer. O kadar ki bu büyüklerin terk etmesi, Hak Taala katında başkalarının fiilinden daha faziletli olur. Avam ise, bunun hilâfına hükmeder; başkalarının abid itikad ederken, bunları muattal mekkâr görür.

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

-Din, Kur'an ve hadisle tamamen kâmil olduğuna göre; bu kemalden sonra, ilhama ne hacet? Kalan ne gibi bir noksan vardır ki, ilham ile tekâmül ede?

Bunun için şu cevabı veririm:

-ilham dinin gizli kalan kemalâtını izhar eylemektedir. Dinde fazladan kemalâtı isbat etmemektedir. Nitekim, ilham dahi hükümleri açığa çıkarmaktadır.

İlham, öyle sırları ve incelikleri meydana çıkarır ki; pek çok kimselerin fehmi onları idrakten yana kusurludur. İçtihad ile, ilham arasında açık bir fark olsa dahi durum budur.

İçtihad, bir görüşe dayanmaktadır; ilham ise, o görüşü yaratan yüce Sultana.

Bu manadan zahir olmaktadır ki, ilhamda asaletten bir kısım vardır; bu asalet kısmı ictihadda yoktur.

Daha önce de anlatıldığı gibi, ilham sünnetin mehazı olan peygamberin ilamına (bildirmesine) benzemektedir.

Her ne kadar ilham zanna dayalı, ilâm dahi kafi olsa da durum budur.

Bir ayet-i kerime meali:

"Rabbımız, bize katından rahmet ver. İşimizde bizim için muvaffakiyet hazırla."(18/10)
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Abartı yorumlarda olur. Şahitli mevzuularda yalancılık olabilir. İsmini saydığımız zevat ise asrın büyük velileridir ki biz onlara yalan isnad etmekten Allah'a sığınırız.

Ders alması vs gibi konular doğrudur aynen söylendiği gibidir. Son kısmında yazdığımız şeyler için sübjektif diyebilirsiniz en fazla. Ona bir şey demeyiz.


biz hala cevap bekliyoruz...

kimmiş bu zatı mübarek?

"bir zatı mübarek anlatıyor..." diye başladığın cümlelerini, sorgusuz kabul etmemizi mi istiyorsun. az bizi tanıyorsan, bunun mümkün olmadığını bilmen gerekir.

kimmiş bu zatı mübarek? yaşıyormuymuş? kime anlatmış? kim kime anlatmış.. nasıl size ulaşmış?.. vs vs bir sürü soru sorulabilir.



buyur baştan başlayalım;

kimmiş bu zatı mübarek?




not: ayrıca üstadımızın ders almasına itiraz etmiyoruz. zaten üstad risalei nurda da bunu belirtiyor. itiraz abartılara!!! (sen buna yalancılık diyorsun. biz nezaketimizden abartı diyoruz.) bizce ifrat noktasında olmaktan başka da birşey değil.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Hicri dördüncü asırdan sonra dünyaya gelen İmam-ı Rabbani Hazretleride buna dahilmi ve müceddidlerde sadece İslam Alimlerinin sözlerini
mi nakleder.İmam-ı Rabbani Hazretler buyuruyor ki;Oğlum! Şimdi o zemândayız ki, geçmiş ümmetlerde, böyle çok karanlık zemân gelince, büyük bir Peygamber gönderilerek, yeni bir din kurulurdu. Bu ümmet, ümmetlerin en iyisi olduğu için ve bu ümmetin Peygamberi, Peygamberlerin sonuncusu olduğu için ?aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât", bunların âlimlerine, İsrâîl oğullarının Peygamberlerinin mertebesi verilmişdir. Peygamberlerin ?salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma'în" vazîfeleri, bu âlimlere yapdırılmakdadır. Bunun için, her yüz sene başında, bu ümmetin âlimleri arasından bir (Müceddid) yenileyici, kuvvetlendirici seçerler. Bununla islâmiyyeti tâzelerler. Hele bin sene geçince, geçmiş ümmetlerde bir (Ülül'azm) Peygamber gönderdikleri ve Onun işini bir Nebîye bırakmadıkları gibi, bu ümmetde de, tâm ma'rifetli, bilgili bir âlim, ârif seçilir. Bu zât, geçmiş ümmetlerdeki Ülül'azm Peygamberlerin işini yapar. Fârisî beyt tercemesi:

Rûhül-kudsün yardımı, imdâda yetişirse,
Mesîhin yapdıkları, nasîb olur herkese.
İmamı Rabbani Hazretleri hanefi mezhebinde imamı Gazali şafi mezhebinde idi.Hicri 400 senesinden sonra gelen hicbir alim ve veli bir mezhebe tabii olmadıklarını söylememiştir.
İmamı Rabbani Hazretleri, imam arkasında fatiha okunmasının delilini bildiğim halde,Hanfi mezhebinde okumamak lazım olduğu için,mezhebime uydum.Sonra Hanefi Mezhebinin delilini görünce okumamak lazım geldiği anladım buyuruyor.
Said Okur bile risalelerinde defaatle şafii mezhebinde (sölediğine çoğu kez uymamıştır) olduğunu yazıyor.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İmam-ı Rabbani Hazretleri
buyuruyor ki; Evet, şer'i hükümler, edille-i erbaaya (dört delile) bağlıdır. Onlarda ilhamın yeri yoktur. Lâkin, şer'i hükümlerin ötesinde çokça dini işler vardır. O manada dahi, ilham olup beşinci asıldır. Hatta, şöyle demek de mümkündür:

-Üçüncü asıl ilham olup Kur'an'dan ve hadisten sonra bu asıl vardır; alemin inkırazına kadar da bu asıl kalacaktır.

Üstte anlatılan manadan anlaşıldığına göre; başkalarının onlara nisbeti nedir ki? Çoğu zaman, başkalarından bir ibadet sudur eder ki, rızaya uygun değildir. Bu zatlar dahi, bazı zamanlar ibadeti terk ederler; amma bu rızaya uygun düşer. O kadar ki bu büyüklerin terk etmesi, Hak Taala katında başkalarının fiilinden daha faziletli olur. Avam ise, bunun hilâfına hükmeder; başkalarının abid itikad ederken, bunları muattal mekkâr görür.

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

-Din, Kur'an ve hadisle tamamen kâmil olduğuna göre; bu kemalden sonra, ilhama ne hacet? Kalan ne gibi bir noksan vardır ki, ilham ile tekâmül ede?

Bunun için şu cevabı veririm:

-ilham dinin gizli kalan kemalâtını izhar eylemektedir. Dinde fazladan kemalâtı isbat etmemektedir. Nitekim, ilham dahi hükümleri açığa çıkarmaktadır.

İlham, öyle sırları ve incelikleri meydana çıkarır ki; pek çok kimselerin fehmi onları idrakten yana kusurludur. İçtihad ile, ilham arasında açık bir fark olsa dahi durum budur.

İçtihad, bir görüşe dayanmaktadır; ilham ise, o görüşü yaratan yüce Sultana.

Bu manadan zahir olmaktadır ki, ilhamda asaletten bir kısım vardır; bu asalet kısmı ictihadda yoktur.

Daha önce de anlatıldığı gibi, ilham sünnetin mehazı olan peygamberin ilamına (bildirmesine) benzemektedir.

Her ne kadar ilham zanna dayalı, ilâm dahi kafi olsa da durum budur.

Bir ayet-i kerime meali:

"Rabbımız, bize katından rahmet ver. İşimizde bizim için muvaffakiyet hazırla."(18/10)
Vehbi ilim ve ilham senet değildir

Sual: “Vehbi ilim, Allah tarafından ilham edildiği için kesbi ilme zıt düşerse, vehbi ilmi tercih ederiz" demek uygun mudur? Vehbi ilim dinde senet olur mu?
CEVAP
(Vehbi ilmi tercih ederiz) demek çok yanlış bir düşünce ve harekettir. Çünkü dinde senet yalnız edille-i şeriyyedir. Bunlar, Kitab, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Akıl, ilham, rüya dinde senet olmaz. Çünkü, ilhamlara ve rüyalara, vehim, hayal ve şeytan karışabilir. Karışmamış olanları da, tevilli, tabirli olabilir. Doğruları, eğrilerinden ayırt edilemez. Evliyanın ilhamı başkalarına senet olamaz.

İlham, Allah tarafından kalbe gelen bilgi demektir. Ehlullahın ilhamlarının doğruluğu, İslamiyet bilgilerine uygun olmalarından anlaşılır. Dine sarılmayan, bid'atten sakınmayan kimsenin söyledikleri, nefsten ve şeytandan gelen bozuk fikirlerdir. İlm-i ledünni ve ilham, Muhammed aleyhisselama uyanlara ihsan olunur. Bu ihsana kavuşanlar, Kur'an-ı kerimi ve hadis-i şerifleri iyi anlar. Her sözü bunlara uygun olur. Bugün din bilgileri, ancak Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir.

İlham senet değil
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki:
İlham ile dinimizin hükümleri anlaşılamaz. Yani, Allahü teâlânın, evliyanın kalblerine verdiği bilgiler, helal ve haramlar için delil, senet olamaz. Resulullah efendimizin mübarek kalbine gelen ilham, her müslüman için senettir. Her müslümanın bunlara uyması gerekir. Evliyanın ilhamı İslamiyet’e uygun ise, yalnız kendisine senettir. Başkalarına senet olamaz. Buhari’deki hadis-i şerifte, (İlim üstaddan öğrenilir) buyuruldu. Marifet ise ilham ile hasıl olur. İlim, ilham ile hasıl olmaz. İlmin kaynağı Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. (Berika s.385)

Mearif-i ilahiyye bilgileri, ilham ile hasıl olur, hocadan öğrenilmez. İbadetlerin yapılması ve bütün din bilgileri ise, üstaddan öğrenmekle elde edilir. Din bilgileri, ilham ile hasıl olsaydı, Allahü teâlânın Peygamberler ve kitaplar göndermesine lüzum olmazdı. (Hadika s.378)

İmam-ı Rabbani
hazretleri buyurdu ki:
(Kıyas ve ictihad, dinin dört temelinden biridir. Buna uymaya emrolunduk. Evliyanın keşf ve ilhamları böyle değildir. Bunlara uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir.) [m. 272]

(Evliyanın keşfinde hata etmesi, yanılması, müctehidlerin ictihadda yanılması gibidir; kusur sayılmaz. Bundan dolayı, Evliyaya dil uzatılmaz. Müctehidlere uyanlara, onların mezhebinde bulunanlara da, hatalı işlerde sevap verilir. Evliyanın yanlış ilhamlarına uyanlara, sevap verilmez. Çünkü ilham, ancak sahibi için senettir. Müctehidlerin sözü ise, mezhebinde bulunan herkes için senettir. O halde, Evliyanın yanlış ilhamlarına uymak caiz değildir. Müctehidlerin hata ihtimali olan sözlerine uymak ise vaciptir.) [m.31]

Kıl ucu kadar uygunsuzluk bulunursa
(Tasavvuf büyüklerinden birkaçı, kendilerini hâl ve sekr kaplayınca, doğru yolun âlimlerinin bildirdiklerine uymayan bilgiler, marifetler söylemişler ise de, keşf yolu ile anladıklarını bildirmişlerdir. Bunun için, suçlu sayılmazlar. Bunlar ictihadında yanılan müctehidler gibidir. Onlar gibi, bunların yanılmalarına da bir sevap verilir. Böyle, birbirine uymayan bilgilerde, hep Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri doğrudur. Çünkü bunların bilgileri, Peygamberlik kaynağından alınmıştır. Bu bilgiler, vahiy ile bildirilmiştir. Elbette doğrudur. Tasavvuf büyüklerinin marifetleri ise, keşf ve ilham ile anlaşılmaktadır. İlhamın, doğruluğu kesin değildir. İlhamın doğru olup olmadığı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmaması ile anlaşılır. Kıl ucu kadar uygunsuzluk bulunursa, yanlış demektir. İşin doğrusu böyledir. İşin doğrusu bilinince, buna uymayan ilhamların, sapıklık oldukları anlaşılır.) [m.112]

İkinci binin müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerinin bu yazıları ile diğer âlimlerin yazıları, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına aykırı olan ve yanlış olarak vehbi ilim mahsulü denilen sözlerin veya kitapların bozuk olduğunu göstermektedir. Böyle görüş veya kitapların vehbi ilimle de bir alakası olmadığı ilim ehlince kolayca anlaşılır.

Kesin olan edille-i şeriyyedir
Sual:
Bir arkadaş, (Edille-i şeriyyeye [dört delile] aykırı olsa da, evliyanın ilhamları senettir) diyor. Aşağıdaki sözleri senet olur mu?
CEVAP
Bir ilhamın veya kitabın doğru olup olmadığı edille-i şeriyye ile anlaşılır. İlham adı altında dine aykırı şeyler söyleniyor veya yazılıyorsa hiç kıymeti yoktur.

İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bütün büyük âlimler, (İlham senet değildir. Kesin olan edille-i şeriyyedir. Bunlara aykırı olan ilhamlar senet olamaz) buyuruyor.

Bildirdiğiniz sözlere bakalım:

Büyük ilim adamı
[Mason] Abduh, bir üstaddır deniyor. Bu bir ilhamsa yanlıştır. Abduh mason olmasa bile, mezhepsiz biridir.

Mazlum olarak ölen Hristiyan Cennete gider
deniyor. Bu bir ilhamsa yanlıştır. Çünkü edille-i şeriyyede [dört delilde], her çeşit kâfirin ebedi olarak Cehenneme gideceği bildirilmiştir. Dağda çölde kalıp da İslamiyet’i duymamışsa, bunlar Cehenneme gitmez, imanları olmadığı için Cennete de gitmez, hayvanlar gibi yok edilir.

İlhamın doğruluğu, vahiy kadar değilse de, şüphe götürmeyecek kadar kesin
deniyor. Bu da yanlıştır. İlhamı vahye benzetmek çok tehlikelidir. O zaman dinimizin dört delili nerede kaldı?

Akıl eskiden senet değildi, şimdi ise senettir ve akılla Allah’ı ispat edemeyenin imanı muteber değildir
deniyor. Bu da dört delile aykırıdır. Akıl, sadece şiilerce hüccettir. Akla, normalden, yani dinin verdiği ölçüden fazla önem veren, dini aklı ile ölçen mutezile fırkasıdır.

İman tahkik edilmedikçe muteber olmaz
deniyor. Bu ilhamsa bu da yanlıştır. Çünkü dinimizin bildirdiği iman, acaba doğru mu diye tahkik edilmez yani araştırılmaz. İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz.

Ben Mehdi’yim, falanca da İsa’dır
sözü ilhamsa, bu da yanlıştır. Çünkü Hazret-i Mehdi’nin adı Muhammed, babasının adı Abdullah olacaktır. Gökten bir melek (Bu Mehdi’dir) diyeceği hadis-i şerifle sabittir.

Kıyamet şu tarihte kopacaktır
deniyor. Bu bir ilhamsa, bu da yanlıştır. Çünkü bu ifade âyet ve hadislere aykırıdır. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmemiştir. Güneşin batıdan doğması, Deccalin çıkması gibi, sadece alametleri bildirilmiştir. Bazı gruplar, (Kıyamet falanca tarihte kopacak) diyerek halktan para toplamışlar, dedikleri tarih gelip geçtiği halde kıyamet kopmamıştır. Hemen her grupta,(Kıyamet şu tarihte kopacak) diye yanlış bir ilham bulunmaktadır. Hatta Yehova şahitleri denilen hristiyanların lideri Charles Russel de 1914’te kıyamet kopacak demişti. Yehovacılar, (İsa’nın dünya krallığı başladı) diyerek, devletlerin sonunun yaklaştığını, tarihler vererek ortaya atmışlardır. Bu tarihler, 1914, 1918, 1925 ve 1975’tir. Tabii hepsi de boşa çıkmıştır. 19 cular da birkaç tarih verdi. Şu kıyameti bir türlü koparamadılar.

Ben evliyayım diyerek, kendi grubundan olmayan müslümanlara kâfir diyenler çoğalıyor. Unutulmamalı ki, müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur. Din kimsenin tekelinde değildir. Bölücülük yapmamalıdır.

 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İmamı Rabbani Hazretleri hanefi mezhebinde imamı Gazali şafi mezhebinde idi.Hicri 400 senesinden sonra gelen hicbir alim ve veli bir mezhebe tabii olmadıklarını söylememiştir.
İmamı Rabbani Hazretleri, imam arkasında fatiha okunmasının delilini bildiğim halde,Hanfi mezhebinde okumamak lazım olduğu için,mezhebime uydum.Sonra Hanefi Mezhebinin delilini görünce okumamak lazım geldiği anladım buyuruyor.
Said Okur bile risalelerinde defaatle şafii mezhebinde (sölediğine çoğu kez uymamıştır) olduğunu yazıyor.
İmam-ı Rabbani Hazretleri de hakiki alim vasfına layık mıdır ve sadece hicri 4.asırdan önceki asırlarda yaşayan âlimlerin sözlerini nakletmekle mi iktifa etmiştir?
Üstadımız ne zaman şafi mezhebine uymadığını söylemiştir?
Müceddidlerde sadece hicri 4.asırdan evvel yaşamış olan Hakiki İslam Alimlerinin sözlerini nakletmeklemi iktifa ederler?
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Mazlum olarak ölen Hristiyan Cennete gider[/B] deniyor. Bu bir ilhamsa yanlıştır. Çünkü edille-i şeriyyede [dört delilde], her çeşit kâfirin ebedi olarak Cehenneme gideceği bildirilmiştir. Dağda çölde kalıp da İslamiyet’i duymamışsa, bunlar Cehenneme gitmez, imanları olmadığı için Cennete de gitmez, hayvanlar gibi yok edilir.





[/FONT]
[/LEFT]
[/TD]
[/TR]
[TR]
[TD] [/TD]
[/TR]
[/TABLE]
İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki;
Nitekim, i'tikâdda ikinci imâmımız Ebül-Hasen-i Alî Eş'arî, bunların Cehenneme girmiyeceklerini söyliyorsa da, bu sözünden, Cennetde kalacakları anlaşılıyor. Çünki, ikisinden başka yer yokdur.
259.Mektub
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki;
Nitekim, i'tikâdda ikinci imâmımız Ebül-Hasen-i Alî Eş'arî, bunların Cehenneme girmiyeceklerini söyliyorsa da, bu sözünden, Cennetde kalacakları anlaşılıyor. Çünki, ikisinden başka yer yokdur.
259.Mektub
Dağda çölde kalıp da İslamiyet’i duymamışsa, bunlar Cehenneme gitmez, imanları olmadığı için Cennete de gitmez, hayvanlar gibi yok edilir., İslamiyeti duymamış kimseler için söylenenlerdir.Her bir mücdehidin işdihadına göre söylenmiştir.Yoksa malum olarak öldürülen hıristiyanların cennete gideceğini söyleye hiç bir müctehid yoktur.Said Okur'da müctehitlerinden birininin ictahadına dayandırarak,Dağda çölde kalıp da İslamiyet’i duymamışların Cennete gideceğini söylemesinde mahsur yoktur.Fakat O'nun söylediği bununla kalmıyor,Duymasını yeterli bulmuyor tekkik etme fırsatınıda şart koşuyor.Ayrıca yukarda bildirildiği gibi mazlum olarak öldürülen hıristiyanlarda cennete gider diyor.Bu iki meselede hiçbir ehli sünnet aliminin icdihadı deyildir.Bilmem kacıncı kafasına söylediği batıl sözlerdir.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Said Okur'da müctehitlerinden birininin ictahadına dayandırarak,Dağda çölde kalıp da İslamiyet’i duymamışların Cennete gideceğini söylemesinde mahsur yoktur.Fakat O'nun söylediği bununla kalmıyor,Duymasını yeterli bulmuyor tekkik etme fırsatınıda şart koşuyor.Ayrıca yukarda bildirildiği gibi mazlum olarak öldürülen hıristiyanlarda cennete gider diyor.Bu iki meselede hiçbir ehli sünnet aliminin icdihadı deyildir.Bilmem kacıncı kafasına söylediği batıl sözlerdir.
Üstadımız nerde tedkik etme fırsatını şart koşuyor?
Mazlum hıristiyanlar cennete gidecek demiyor dikkatli okursanız:On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfâtı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü ahirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i İsâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten teselli buldum.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Paralel Yapı korkulu rüyası olan KPSS Soruşturmasını engellemek için, soruşturma Savcısı Yücel Erkman'ı bugün TEHDİT edip ŞANTAJ yaptı...

Yarın yapılacak KPSS operasyonu öncesi son hamlesini yapan örgüt, Savcı Erkman'ı alçakça çocuklarının can güvenliği üzerinden tehdit etti.

Fuatavni ve avanesi şunu kafasına soksun, Tehdit içeren telefon görüşmesinin yapıldığı yerin Ankara Çukurambar olduğunu biliyoruz.

Paralel Örgüt mensuplarına kötü haberi şimdiden verelim; Elinizden geleni ardınıza koymayın şantaj ve tehditiniz hiç bir işe yaramayacak.

Cemaatin gece kuşları (yatak odası meraklıları) kuzu postundan çıkalı çok oldu ama elcevaz halen bir üslup derdinde...
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Paralel Yapı korkulu rüyası olan KPSS Soruşturmasını engellemek için, soruşturma Savcısı Yücel Erkman'ı bugün TEHDİT edip ŞANTAJ yaptı...

Yarın yapılacak KPSS operasyonu öncesi son hamlesini yapan örgüt, Savcı Erkman'ı alçakça çocuklarının can güvenliği üzerinden tehdit etti.

Fuatavni ve avanesi şunu kafasına soksun, Tehdit içeren telefon görüşmesinin yapıldığı yerin Ankara Çukurambar olduğunu biliyoruz.

Paralel Örgüt mensuplarına kötü haberi şimdiden verelim; Elinizden geleni ardınıza koymayın şantaj ve tehditiniz hiç bir işe yaramayacak.

Cemaatin gece kuşları (yatak odası meraklıları) kuzu postundan çıkalı çok oldu ama elcevaz halen bir üslup derdinde...
Savcıya KPSS operasyonu yapması için baskı yapılıyor
kpss-operasyon.jpg



ZAMAN.COM.TR23 Mart 2015, Pazartesi
2010 yılında iptal edilen KPSS sınavı üzerinden yapılması planlanan ve Twitter fenomeni Fuat Avni'nin deşifre ettiği kumpas ibret verici bir hal aldı.

Yandaş bir televizyon kanalında program yapan avukat Fidel Okan, twitter hesabından bir süredir yapılması planlanan KPSS operasyonuyla ilgili algı ve kurgu amaçlı olduğu farkedilen bir iddiayı yaydı. Okan, soruşturma savcısının telefonla tehdit edildiğini ve bu yönde tutulan tutanağı açıkladı. Dün akşam saatlerinde gündeme getirilen iddianın operasyon yapılması baskısı ve 'bunlar suçlu' algısı oluşturmayı hedeflediği belirtiliyor.
Okan'ın 'yapılacak, çıkarılacak' şeklinde soruşturma savcısı gibi üslup kullanması da garip karşılandı. Kendisine twitter'dan "Sen kimsin operasyonun yapılıp-yapılmayacağına karar veriyor, tehditler savuruyorsun. Hangi sıfatla? Avukat mısın, Savcı mı?" sorusu soruldu.
2010 yılındaki KPSS'yle ilgili soruşturmada, bugün(Pazartesi) operasyon yapılacağı Twitter fenomeni Fuat Avni tarafından deşifre edilmişti. Fuat Avni, operasyonun diğer algı operasyonlarında olduğu gibi, Hizmet Hareketi üzerine yıkılacağını açıklamıştı. Fuat Avni'nin iddialarının ardından yandaş bir televizyon kanalında program yapan Avukat Fidel Okan yeni bir kumpas izlenimi veren gelişmeye imza attı. Okan, Soruşturmayı yürüten Ankara Savcısı Yücel Erkman'ın tehdit edildiğine ilişkin tuttuğu bir tutanağı twitter üzerinden paylaştı. Okan'ın sadece ilgililer tarafından bilinebilecek bir tutanağı nereden ele geçirdiği merak konusu oldu. Öte yandan, Okan'ın kim tarafından yapıldığı bile henüz bilinmeyen bir tehdit araması üzerinden algı oluşturmaya çalışması tepki çekti. Okan'ın attığı twitlerin deşifre olan KPSS Kumoası üzerinden yeni bir algı operasyonu olduğu yorumları yapıldı.
17 -25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sonrasında savcısı değiştirilen 2010 KPSS soruşturmasıyla ilgili delil oluşturma yönünde bir süredir yandaş medya organlarında gerçek olmayan haberler yer alıyordu. Soruşturmaya delil olarak gösterilen belgelerin ÖSYM tarafından daha önce imha edildiği ortaya çıkmıştı.
Yandaş bir televizyon kanalında program yapan Fidel Okan, twitter adresinden pazartesi KPSS operasyonu yapılacağını duyurdu. Okan, KPSS soruşturmasını engellemek için savcının tehdit edildiğini öne sürdü. Okan, tehditlere rağmen operasyonu yapacaklarını belirtti. Okan, twitter adresinden şu twitleri paylaştı: "Paralel Yapı korkulu rüyası olan KPSS Soruşturmasını engellemek için, soruşturma Savcısı Yücel Erkman'ı bugün tehdit edip şantaj yaptı. Yarın yapılacak KPSS operasyonu öncesi son hamlesini yapan örgüt, Savcı Erkman'ı alçakça çocuklarının can güvenliği üzerinden tehdit etti. Tehdit eden şahısların kullandığı telefon ile ilgili Emniyet çok önemli bilgilere ulaştı. Telefon hattı yeni ve tek kullanımlık. Fuatavni ve avanesi şunu kafasına soksun, Tehdit içeren telefon görüşmesinin yapıldığı yerin Ankara Çukurambar olduğunu biliyoruz. Savcıya yapılan tehdide ilişkin tutanak aşağıdadır. Paralel Örgütün kirli yüzünü anlamak için herkes paylaşsın. Paralel Örgüt mensuplarına kötü haberi şimdiden verelim; Elinizden geleni ardınıza koymayın şantaj ve tehditiniz hiç bir işe yaramayacak. Operasyon planlandığı şekilde yapılacak, bütün pislikler tek tek ortaya çıkarılacak.”
Okan'ın kendini yargı mekanizmasının yerine koyarak, operasyon yapacağını açıklaması, hukukçuların da tepkisini çekti.
http://www.zaman.com.tr/gundem_savciya-kpss-operasyonu-yapmasi-icin-baski-yapiliyor_2284998.html
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org


Büyük ilim adamı
[Mason] Abduh, bir üstaddır deniyor. Bu bir ilhamsa yanlıştır. Abduh mason olmasa bile, mezhepsiz biridir.
Abduh için bir Üstaddır denmiyor dikkat eksikliği buyrun aslı: Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim'dir ki, demiş:İhtilâf u tefrika endişesiKûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.İttihadken savlet-i a'dâyı def'e çaremiz,İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.Yavuz Sultan Selim
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Savcıya yapılan tehdide ilişkin tutanak aşağıdadır.

P5WXr8.jpg
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
İlhamın doğruluğu, vahiy kadar değilse de, şüphe götürmeyecek kadar kesin deniyor. Bu da yanlıştır. İlhamı vahye benzetmek çok tehlikelidir. O zaman dinimizin dört delili nerede kaldı?
İşte bu sırra binaendir ki, ehl-i tarikat ve ashab-ı hakikat, ileri gittikçe hakaik-i şeriata karşı incizapları, iştiyakları, ittibÂları ziyadeleşiyor. En küçük bir Sünnet-i Seniyyeyi en büyük bir maksat gibi telâkki edip onun ittibâına çalışıyorlar, onu taklit ediyorlar. Çünkü, vahiy ne kadar ilhamdan yüksek ise, semere-i vahiy olan âdâb-ı şer'iye, o derece, semere-i ilham olan âdâb-ı tarikatten yüksek ve ehemmiyetlidir. Onun için, tarikatin en mühim esası, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ etmektir.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1140&a=ilham vahiy
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Savcıya yapılan tehdide ilişkin tutanak aşağıdadır.

P5WXr8.jpg

Bizim ihvandan birinin dükkanına paralel yapının çetesi gitmiş, maliyeciler galiba... Demişler bize bilmem kaç bin lira himmet yapın yoksa siz bilirsiniz yani, hani mecbur değilsiniz demişler. Bizim büyüklerle görüşünce biraz ver de musibeti atlat demişler. Bizzat dinledim bu abiden. @elcevaz13 ve @agbi bu musibet cemaatin müntesibleri... Buna ne derler bilmem demeyeceğim çünkü yalan der geçerler. Ama bir cemaat nasıl hep böyle şeylerle anılır artık siz karar verin. Bana anlatan şahıs da tabi ki bana yalan söylemeyecek birisi.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Bizim ihvandan birinin dükkanına paralel yapının çetesi gitmiş, maliyeciler galiba... Demişler bize bilmem kaç bin lira himmet yapın yoksa siz bilirsiniz yani, hani mecbur değilsiniz demişler. Bizim büyüklerle görüşünce biraz ver de musibeti atlat demişler. Bizzat dinledim bu abiden. @elcevaz13 ve @agbi bu musibet cemaatin müntesibleri... Buna ne derler bilmem demeyeceğim çünkü yalan der geçerler. Ama bir cemaat nasıl hep böyle şeylerle anılır artık siz karar verin. Bana anlatan şahıs da tabi ki bana yalan söylemeyecek birisi.
Hizmetin haraç nevinden himmete ihytiyacı olmadığı gibi bu iddiayı ortaya atan zevatında aklı ve mantığı tatil etmiş olmalı zira helede böyle bir istibdad devrinde kimse böyle eblehane bir tavr-ı acib izhar etmez.Etsede onların gayesi hizmeti lekeleyip himmet diye istedikleri haracı cebe indirmek yani bir taşla kuş katliamı yapmaya matuf bir ihanet olur ki bazı safderun kardeşlerimiz bu yeme balık gibi tav olalar vesselam.
 
Üst