Din Düşmanları ve Mücahidlerin Hakkında M.Fethullah GÜLEN Hocaefendinin Beyanatı

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Muhterem bir alimin her düşüncesinin fetva olmadığını siz daha iyi bilirsiniz.Hocaefendi kimseye başınızı açın dememiştir bilakis herkesi kendi vicdanına sevk etmiş ve kendi vicdani kanaatinin de okumadan yana olduğunu ifade etmiştir.Eğer Hocaefendi başörtüsü füruattandır olmasada çok önemli değil dinen ve şer'an bir mahzuru yok ve zaruret var siz başınızı açın okuyun deseydi fetva vermiş olurdu halbuki Hocaefendi şöyle diyor:Tesettür meselesi, farziyetinin gereği tartışılmaz olmasının yanında iman ve imanî hakikatlerin önüne geçirilmemelidir.” (“Usûl, fürû ve tesettür”, Prizma-2, 1997)Kişi kanaat-ı vicdaniyesi ile bu mevzuda hükmünü verip öyle davranmalıdır. Bana göre okumayı tercih etmelidirler.” (Orhan Yurtsever röportajı, Akşam, 13 Mart 1998)“O mevzuda da ben şahsen düşüncelerimi ifade ettim. Başını açarsa bir insan kafir olmaz. Bu, fûruata ait bir meseledir. Amentü’nün şartları gibi değildir. İslam’ın esaslarını kabul etmeme gibi bir şey değildir. Belki en kritik bir dönemde sinirlerin çok yükseldiği, asabın bozulduğu bir dönemde yatıştırıcı gibi oldu kanaatindeyim.” (Nuriye Akman röportajı, Zaman, 25 Mart 2004)Buna benzer bir durum inkılapların en yoğun yapıldığı zamanda ekser ulemaca takması küfür alameti olan şapkayı giymek zorunda olanlara Üstadımızın rahatlatıcı sözleriyle yaşanmıştır.Üstadımız Hazretleri bu mevzuyu şöyle izah ediyor:Üç mahkemede ondan beraat kazandığımız ve kırk sene evvel bir hadîsin harika tevilini beyan ederken, cin ve insin Şeyhülislâmı Zembilli Ali Efendinin "Şapkayı şaka ile dahi başa koymaya hiç bir cevaz yok" demesiyle beraber, bütün şeyhülislâmlar ve bütün ulema-i İslâm cevazına müsaade etmedikleri halde, avâm-ı ehl-i İmân onu giymeye mecbur olduğu zaman, o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri ile, onlar tehlikede, yani ya dinini bırakmak, ya isyan etmek vaziyetinde iken, kırk sene evvel Beşinci Şuanın bir fıkrası, "Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat baştaki İmân o şapkayı da secdeye getirecek, inşaallah Müslüman edecek" demesiyle, avâm-ı ehl-i imanı hem isyan ve ihtilâlden, hem ihtiyarıyla imanını ve dinini bırakmaktan kurtardığı..Şualar | On Dördüncü Şuâ | 335

FETO'nun durumunu Gülerce Netleştirdi. "Yapıp yapıp yapmadık, deyip deyip demedik"



videoyu izle...


FETO'nun durumunu Gülerce Netleştirdi. "Yapıp yapıp yapmadık, deyip deyip demedik"


 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
"Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah'a âittir." (Nisâ: 139)

"Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)

"Sen onların dinine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar senden aslâ hoşnut olmazlar." (Bakara: 120)


refaon.jpg
sulon.jpg

Size göre tek doğru sizsiniz herhalde...
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Dinler temelde bir demek hepsinin kökü ve özü birdir yoksa şimdiki haliyle bir olmadığı zaten bedihi bir hakikattir amma niyet çarpıtmak olunca yorumda ona göre oluyor.
Feto ve avanesinin papa ile görüşmesini nereye oturtacaksın?
madem şimdiki haliyle çok tanrılı bir dinden hiç farkı kalmayan hıristiyanlığı dinlerin temel birliği kapsamında görmüyorsa..
Dinler arası diyalog hangi bab altında yürütülüyor?
Bu mesajı alıntılayıp cevaplarken sakın ola fetonun saptırmalarından alıntı getirme.
Beyin yok mu sende yahu?
Allah aşkına bi defacıkta olsa düşünerek cevap ver.
Fetonun ve etrafında yığılı şahısların hıristiyanlarla ilişkileri dini meseleler dışında siyasi ve/veya örgütsel ilişki çerçevesinden yorumlarsan bak bu tamam derim.
Hocaefendi diye hitap ettiğin şahıs hıristiyanlık ve museviliği bugün kü haliyle bile dinlerin temel birliği kapsamına aldığı çeşitli konuşmalarından ve hıristiyan ve yahudi temsilcilerle yaptığı görüşmelerde sarf ettiği sözlerden şüphe gerektirmez bir şekilde biliyoruz.

Hadi inkar et bakalım.
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Feto kendini cennetlik ad etmese idi Ecevit için "ahirette ilk şefaatçi olacağım kişi Ecevit olacaktır" der miydi?


Lafı çarpıtmadan okumak lazım kendi paylaştığın yazıyı kendin çarpıtıyorsun.Allah için şu fotoğrafını paylaştığın haberde ne yazdığını doğru dürüst oku ondan sonra yorum yap.
Burda çarpıtılan husus nedir?
Feto niyet beyanında bulunuyor "ahirette eğer Allah bu imkanı verirse şefaatçi olacağım ilk kişi Ecevit diyor."
Fetonun bu sapkınca sözlerini okuyan kişi "fetonun kendini cennetlik ad etmediği sonucunu nasıl çıkarır?
Bu alıntı ve verdiğin cevap fetonun kendisini cennetlik mertebesinde görüp-görmediği ile alakalı.
Adam uçmuş, ömrü boyunca bir defa olsun alnı secdeye değmemiş, müslümanları gerici ve yobaz olarak niteleyen Ecevite şefaatçi olmayı bile dile getirecek kadar şaşırmış sapkının kendisini cennetlik görmediğini mi iddia ediyorsun.
Herkesi kendiniz gibi çamur mu sanıyorsunuz?
Bu akılla feto gibi bir sapkına sen ve senin gibiler biat eder,
Sen hesap günü fetonun yanı başında mı duracaksın?
Onun yerine hesabı sen mi vereceksin :)
Ne o? burda onun adına cevaplar veriyorsun
Feto senin bu yazdıklarını okusa kim bu yalancı der tahminimce?
çünkü onun adına dizdiğin yalanlar traji komik ghal aldı:
Feto kendini cennetlik ad etmese idi Ecevit için "ahirette ilk şefaatçi olacağım kişi Ecevit olacaktır" der miydi?
Feto cennetin tapusunu avucunun içinde düşünmese "bize paralel diyenler cennete gidemez" der miydi?
Hem senin gibi hadsizler bile burda fetoyu peygamber, fetodan buğz edenleri müşrik, ve fetonun etrafında toplananları da peygamber efendimizin etrafındaki müslümanlar şeklinde benzetmeye gidecek kadar hadsiz iken...

Bütün haşhaşiler nerdeyse aynı ölçüde SAPKIN






 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Muhterem bir alimin her düşüncesinin fetva olmadığını siz daha iyi bilirsiniz.Hocaefendi kimseye başınızı açın dememiştir bilakis herkesi kendi vicdanına sevk etmiş ve kendi vicdani kanaatinin de okumadan yana olduğunu ifade etmiştir.Eğer Hocaefendi başörtüsü füruattandır olmasada çok önemli değil dinen ve şer'an bir mahzuru yok ve zaruret var siz başınızı açın okuyun deseydi fetva vermiş olurdu halbuki Hocaefendi şöyle diyor:Tesettür meselesi, farziyetinin gereği tartışılmaz olmasının yanında iman ve imanî hakikatlerin önüne geçirilmemelidir.” (“Usûl, fürû ve tesettür”, Prizma-2, 1997)Kişi kanaat-ı vicdaniyesi ile bu mevzuda hükmünü verip öyle davranmalıdır. Bana göre okumayı tercih etmelidirler.” (Orhan Yurtsever röportajı, Akşam, 13 Mart 1998)“O mevzuda da ben şahsen düşüncelerimi ifade ettim. Başını açarsa bir insan kafir olmaz. Bu, fûruata ait bir meseledir. Amentü’nün şartları gibi değildir. İslam’ın esaslarını kabul etmeme gibi bir şey değildir. Belki en kritik bir dönemde sinirlerin çok yükseldiği, asabın bozulduğu bir dönemde yatıştırıcı gibi oldu kanaatindeyim.” (Nuriye Akman röportajı, Zaman, 25 Mart 2004)Buna benzer bir durum inkılapların en yoğun yapıldığı zamanda ekser ulemaca takması küfür alameti olan şapkayı giymek zorunda olanlara Üstadımızın rahatlatıcı sözleriyle yaşanmıştır.Üstadımız Hazretleri bu mevzuyu şöyle izah ediyor:Üç mahkemede ondan beraat kazandığımız ve kırk sene evvel bir hadîsin harika tevilini beyan ederken, cin ve insin Şeyhülislâmı Zembilli Ali Efendinin "Şapkayı şaka ile dahi başa koymaya hiç bir cevaz yok" demesiyle beraber, bütün şeyhülislâmlar ve bütün ulema-i İslâm cevazına müsaade etmedikleri halde, avâm-ı ehl-i İmân onu giymeye mecbur olduğu zaman, o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri ile, onlar tehlikede, yani ya dinini bırakmak, ya isyan etmek vaziyetinde iken, kırk sene evvel Beşinci Şuanın bir fıkrası, "Şapka başa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat baştaki İmân o şapkayı da secdeye getirecek, inşaallah Müslüman edecek" demesiyle, avâm-ı ehl-i imanı hem isyan ve ihtilâlden, hem ihtiyarıyla imanını ve dinini bırakmaktan kurtardığı..Şualar | On Dördüncü Şuâ | 335


bak aşağıdaki belgeleri de incele. uyan ve uyandır!


FETHULLAH GÜLEN’İN İSLAMİ SAPMALARI


1- KURANI KERİMİ YERE ATMIŞ. HİÇBİR MAZERET BUNU MAZUR GÖSTEREMEZ. ALLAH (CC) DA ONU YERE ÇALSIN, BİR DAHA KALKAMASIN. AMİN.

1-gc3bclenin-sapmalari-1.jpg



2-gc3bclenin-sapmalari-2.jpg



4-gc3bclenin-sapmalari-4.jpg



3-gc3bclenin-sapmalari-3.jpg



5-gc3bclenin-sapmalari-5.jpg



6-gc3bclenin-sapmalari-6.jpg



8-gc3bclenin-sapmalari-8.jpg



7-gc3bclenin-sapmalari-7.jpg





9-gc3bclenin-sapmalari-9.jpg



10-gc3bclenin-sapmalari-10.jpg




12-gc3bclenin-sapmalari-12.jpg



11-gc3bclenin-sapmalari-11.jpg



14-gc3bclenin-sapmalari-14.jpg




13-gc3bclenin-sapmalari-13.jpg




15-gc3bclenin-sapmalari-15.jpg




16-gc3bclenin-sapmalari-16.jpg





17-gc3bclenin-sapmalari-17.jpg





18-gc3bclenin-sapmalari-18.jpg




19-gc3bclenin-sapmalari-19.jpg





20-gc3bclenin-sapmalari-20.jpg





21-gc3bclenin-sapmalari-21.jpg




22-gc3bclenin-sapmalari-22.jpg




23-gc3bclenin-sapmalari-30.jpg




24-gc3bclen-ayetleri-c3a7arpitiyor.png




26-gc3bclenin-sapmalari.jpg



25-gc3bclen-ben-de-laikim.jpg




27-gc3bclenin-sapmalari.jpg





28-gc3bclenin-sapmalari.jpg




29-gc3bclenin-sapmalari.jpg





30-gc3bclenin-sapmalari.jpg





31-gc3bclenin-sapmalari.jpg





32-gc3bclenin-sapmalari.jpg




33-gc3bclenin-sapmalari.jpg




34-ehli-kitapla-ittifak.gif



35-gc3bclenin-sapmalari.jpg




396-gc3bclenin-sapmalari.jpg




KAYNAK:
https://selimcorakli.wordpress.com/2015/03/17/77/
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Feto ve avanesinin papa ile görüşmesini nereye oturtacaksın?
madem şimdiki haliyle çok tanrılı bir dinden hiç farkı kalmayan hıristiyanlığı dinlerin temel birliği kapsamında görmüyorsa..
Dinler arası diyalog hangi bab altında yürütülüyor?
Bu mesajı alıntılayıp cevaplarken sakın ola fetonun saptırmalarından alıntı getirme.
Beyin yok mu sende yahu?
Allah aşkına bi defacıkta olsa düşünerek cevap ver.
Fetonun ve etrafında yığılı şahısların hıristiyanlarla ilişkileri dini meseleler dışında siyasi ve/veya örgütsel ilişki çerçevesinden yorumlarsan bak bu tamam derim.
Hocaefendi diye hitap ettiğin şahıs hıristiyanlık ve museviliği bugün kü haliyle bile dinlerin temel birliği kapsamına aldığı çeşitli konuşmalarından ve hıristiyan ve yahudi temsilcilerle yaptığı görüşmelerde sarf ettiği sözlerden şüphe gerektirmez bir şekilde biliyoruz.

Hadi inkar et bakalım.
Evvela üslubunu düzelt madem eleştirdiğin noktalar var bir müslümana yakışır üslubla eleştirini yap Cenab-ı Hak firavuna bile Hazreti Musayı (as) kavl-i leyyinle göndermiş.
Saniyen dinler arası diyalog Hocaefendinin ortaya çıkardığı bir ifade değil bilakis bu ifadenin yanlış olup aslında kültürler arası veya din müntesipleri arası olması gerektiğini ifade etmiştir.Papa ile görüşme meselesi ise dinen ve şer'an bir mahzuru varsa buyur göster eğer papayla görüşülmezse Efendimizin (sav) gayr-ı müslimlerle yaptığı görüşmeler ve ticaretleri nasıl izah edebilirsin.Efendimizin(sav) Necran Hristiyanlarıyla yaptığı mübahele ve onların mescidde ibadet etmelerine izin vermesini ve irtihal-i dar-ı beka buyurduğunda zırhının bir yahudide rehin olarak bulunduğunu nasıl izah edebilirsin.
Ayrıca Üstadımızın şu ifadelerini nasıl izah edeceğini kemal-i hahişle intizar ediyorum:Hattâ, hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1377&a=isevi

Salisen en son ortaya attığın iddiayı ispatlamazsan tekfirin vahim neticesi ile karşı karşıya kalırsın.

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Evvela üslubunu düzelt madem eleştirdiğin noktalar var bir müslümana yakışır üslubla eleştirini yap Cenab-ı Hak firavuna bile Hazreti Musayı (as) kavl-i leyyinle göndermiş.
Saniyen dinler arası diyalog Hocaefendinin ortaya çıkardığı bir ifade değil bilakis bu ifadenin yanlış olup aslında kültürler arası veya din müntesipleri arası olması gerektiğini ifade etmiştir.Papa ile görüşme meselesi ise dinen ve şer'an bir mahzuru varsa buyur göster eğer papayla görüşülmezse Efendimizin (sav) gayr-ı müslimlerle yaptığı görüşmeler ve ticaretleri nasıl izah edebilirsin.Efendimizin(sav) Necran Hristiyanlarıyla yaptığı mübahele ve onların mescidde ibadet etmelerine izin vermesini ve irtihal-i dar-ı beka buyurduğunda zırhının bir yahudide rehin olarak bulunduğunu nasıl izah edebilirsin.
Ayrıca Üstadımızın şu ifadelerini nasıl izah edeceğini kemal-i hahişle intizar ediyorum:Hattâ, hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1377&a=isevi

Salisen en son ortaya attığın iddiayı ispatlamazsan tekfirin vahim neticesi ile karşı karşıya kalırsın.

'' İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi;''
1-yer yüzünde haki isevilik yoktur.
2-Hakiki esevilik olamaz.Çünkü İslamiyetin gelmesiyle İsevilik kaldırılmıştır.
3-Kuran-ı kerimle ittifak olmaz,İltihak olur.Kuran-ı Kerim diyorki hak peygamber Hazreti Muhammed ( Aleyhisselam)dır.Yani bunu kabul edersin.Böylece O'dine ilthak ederek müslüman olursun.Ya kabul etmez,kendi dininde kalırsın.
Bizim (Müslümalar)gayrimiz düşmanımızdır.
4-Ataistinde gideceği yer ebedi cehennemdir,hırıstiyanında,yahudininde gideceği yer orasıdır.
5-Bu Said Okur,hiç bir nakle dayanmayan kafısından konuşan(Üç kafasından hangisiyse)bir kimsedir.Sözüne itibar edilmez.İtibar edenlerinde ayakları kaymış demektir.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Burda çarpıtılan husus nedir?
Feto niyet beyanında bulunuyor "ahirette eğer Allah bu imkanı verirse şefaatçi olacağım ilk kişi Ecevit diyor."
Fetonun bu sapkınca sözlerini okuyan kişi "fetonun kendini cennetlik ad etmediği sonucunu nasıl çıkarır?
Bu alıntı ve verdiğin cevap fetonun kendisini cennetlik mertebesinde görüp-görmediği ile alakalı.
Adam uçmuş, ömrü boyunca bir defa olsun alnı secdeye değmemiş, müslümanları gerici ve yobaz olarak niteleyen Ecevite şefaatçi olmayı bile dile getirecek kadar şaşırmış sapkının kendisini cennetlik görmediğini mi iddia ediyorsun.
Herkesi kendiniz gibi çamur mu sanıyorsunuz?
Bu akılla feto gibi bir sapkına sen ve senin gibiler biat eder,
Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse demek ben cennetliğim mi demektir veya cennetlik olduğunu ilan mı etmektir?Akıl denilen nimeti niye kullanmıyorsun?
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
'' İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi;''
1-yer yüzünde haki isevilik yoktur.
2-Hakiki esevilik olamaz.Çünkü İslamiyetin gelmesiyle İsevilik kaldırılmıştır.
3-Kuran-ı kerimle ittifak olmaz,İltihak olur.Kuran-ı Kerim diyorki hak peygamber Hazreti Muhammed ( Aleyhisselam)dır.Yani bunu kabul edersin.Böylece O'dine ilthak ederek müslüman olursun.Ya kabul etmez,kendi dininde kalırsın.
Bizim (Müslümalar)gayrimiz düşmanımızdır.
4-Ataistinde gideceği yer ebedi cehennemdir,hırıstiyanında,yahudininde gideceği yer orasıdır.
5-Bu Said Okur,hiç bir nakle dayanmayan kafısından konuşan(Üç kafasından hangisiyse)bir kimsedir.Sözüne itibar edilmez.İtibar edenlerinde ayakları kaymış demektir.
@sağlıkçı nikli üye üstadın sözünü çarpıtma..Üstadın bu konudaki sözü gayet açıktır:

.Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak.''

Tabi ve metbu kelimelerinin anlamını bilmiyorsan sözlüğe muracat et ve üstaddan özür dile...
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
'' İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur'ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi;''
1-yer yüzünde haki isevilik yoktur.
2-Hakiki esevilik olamaz.Çünkü İslamiyetin gelmesiyle İsevilik kaldırılmıştır.
3-Kuran-ı kerimle ittifak olmaz,İltihak olur.Kuran-ı Kerim diyorki hak peygamber Hazreti Muhammed ( Aleyhisselam)dır.Yani bunu kabul edersin.Böylece O'dine ilthak ederek müslüman olursun.Ya kabul etmez,kendi dininde kalırsın.
Bizim (Müslümalar)gayrimiz düşmanımızdır.
4-Ataistinde gideceği yer ebedi cehennemdir,hırıstiyanında,yahudininde gideceği yer orasıdır.
5-Bu Said Okur,hiç bir nakle dayanmayan kafısından konuşan(Üç kafasından hangisiyse)bir kimsedir.Sözüne itibar edilmez.İtibar edenlerinde ayakları kaymış demektir.
Eyyüh-el Muhterem
Okuduklarınızı dikkat ve tedebbür ile tekrar tekrar okuyun.
1-Hakiki İsevilik diye bir tabir yok İsevilerin hakiki dindarları diye bir tabir var.
2-Madde-i evvelde cevabı verilmiştir.
3-İttifak Kuran-ı Kerimle değil ehl-i Kuranla edileceğinden bahsediliyor.
4-Aynen ateistte yahudide hıristiyanda cehennemliktir.
5-Bilakis Üstadın sözleri ulema-i İslamca itibarı yüksek ve takdire şayan kabul edilmiştir.Binlerce insan imanın sarsılmaya çalışıldığı bir dönemde Üstadımızın asar-ı bergüzideleriyle imanlarını kurtarmış taklidi imandan tahkiki imana kavuşmuşlardır.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Burada şöyle bir durum vardır:
ECEVİT mütevaffa oldu. İslam Şeriati'ne iman etti mi etmedi mi, onu da ancak eylemlerinden anlayabiliyoruz. Burayı es geçelim konumuz bu değil.
ECEVİT, Fethullah GÜLEN'e bağlı, yurt içi ve yurt dışı olmak üzere cem'an, dersanelere, okullara, yurtlara, öğrenci evlerine, kolejlere vs. bir dönem onları meşru görmek ve o hizmetlerden memnun olmak adına hizmetlerde bulunmuştur hatta bulundu da..!

Fethullah GÜLEN de bundan ziyade memnun oldu ve öyle bir konuşma içerisine giriverdi...

İyi mi etti kötü mü etti, burası da çok önemli değildir...

Çünkü, ECEVİT de, GÜLEN de münafıklara ait olan eylemleri libas edindiklerinden dolayı birbirlerine iltifat etmişlerdir aslında.

İşte işin esprisi buradadır...

ECEVİT oralarda İslam ahlakı ekseninde (az ya da çok, beğen ya da beğenme) çocukların eğitildiğini bilir... Bundan memnun mudur, elbet değildir, lakin, Münafık elbisesi giyen GÜLEN'in ef'alini de göz önüne getirince "acaba" kabilinden oy devşirebilir miyim hesabından onlara iltifatlar da yağdırmıştır...

GÜLEN, ECEVİT'i tanır mı, tanır hem de ciğerine kadar..!

Lakin o da, münafık elbisesini giyinerek ECEVİT'e farklı görünmeye çalışmış, laiklik edebiyatı, demokrasi ve cumhuriyet edebiyatı, Atatürk ilke ve inkılapları edebiyati okumuş, kurt olmasına rağmen kuzu görüntüsünde ECEVİT'e yaklaşan olmuşlardır...

Birbirlerini ciğerlerine kadar tanıyan bu iki zevat, münafık elbiseleri ekseninde birbirlerini kucaklamaya çalışmışlardır, durum bundan ibarettir..!!!

Şimdi şu soru da sorulabilir,

"GÜLEN, cidden öyle bir elbise mi giymişti yoksa zaten onun maddi ve manevi elbisesi bu muydu..?"

Entarasan!!!



 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Burada şöyle bir durum vardır:
ECEVİT mütevaffa oldu. İslam Şeriati'ne iman etti mi etmedi mi, onu da ancak eylemlerinden anlayabiliyoruz. Burayı es geçelim konumuz bu değil.
ECEVİT, Fethullah GÜLEN'e bağlı, yurt içi ve yurt dışı olmak üzere cem'an, dersanelere, okullara, yurtlara, öğrenci evlerine, kolejlere vs. bir dönem onları meşru görmek ve o hizmetlerden memnun olmak adına hizmetlerde bulunmuştur hatta bulundu da..!

Fethullah GÜLEN de bundan ziyade memnun oldu ve öyle bir konuşma içerisine giriverdi...

İyi mi etti kötü mü etti, burası da çok önemli değildir...

Çünkü, ECEVİT de, GÜLEN de münafıklara ait olan eylemleri libas edindiklerinden dolayı birbirlerine iltifat etmişlerdir aslında.

İşte işin esprisi buradadır...

ECEVİT oralarda İslam ahlakı ekseninde (az ya da çok, beğen ya da beğenme) çocukların eğitildiğini bilir... Bundan memnun mudur, elbet değildir, lakin, Münafık elbisesi giyen GÜLEN'in ef'alini de göz önüne getirince "acaba" kabilinden oy devşirebilir miyim hesabından onlara iltifatlar da yağdırmıştır...

GÜLEN, ECEVİT'i tanır mı, tanır hem de ciğerine kadar..!

Lakin o da, münafık elbisesini giyinerek ECEVİT'e farklı görünmeye çalışmış, laiklik edebiyatı, demokrasi ve cumhuriyet edebiyatı, Atatürk ilke ve inkılapları edebiyati okumuş, kurt olmasına rağmen kuzu görüntüsünde ECEVİT'e yaklaşan olmuşlardır...

Birbirlerini ciğerlerine kadar tanıyan bu iki zevat, münafık elbiseleri ekseninde birbirlerini kucaklamaya çalışmışlardır, durum bundan ibarettir..!!!

Şimdi şu soru da sorulabilir,

"GÜLEN, cidden öyle bir elbise mi giymişti yoksa zaten onun maddi ve manevi elbisesi bu muydu..?"

Entarasan!!!



Efendimiz (sav) dahi şu münafıktır şu değildir dememişken isim verip münafıktır diye hedef göstermek akıbeti tehlikeye atabilecek dehşetli bir iddiadır.Efendimiz (sav) Hazreti Usameye (r.Anh) savaşta korktuğu için kelime-i tevhid getirdi diyerek öldürdüğü bir zat için yarıpta kalbine mi baktın diyerek defaatle söyleyince Hazreti Usame (r.anh) keşke bu itaba maruz kalmamak için yeni müslüman olsaydım demiş.
Hocaefendinin Ecevite söylediği bu sözün öncesinide bilmekte fayda var:Fethullah Gülen 2007 yılında Amerika'da kaldığı evdeki bir öğlen yemeğinde Bülent Ecevit'i şöyle andı:
"Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı... Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı...
Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü'ye ortanın solu dedirtti...
Okullara çok sahip çıktı...
İşin büyüklüğünü sezmişti...
Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti...
Eğer ahirette Allah bana şefaat etme imkanı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım..."
http://tr.fgulen.com/content/view/20247/12/
Merhum Bülent Ecevit’in –makamı cennet olsun– yapılan bu hizmetlerle alâkalı şöyle bir mülâhazası vardı: “Osmanlı Devleti, dünya muvazenesinde muvazene unsuru olan büyük bir devletti. Bütün devletlere sözünü geçirecek bir konumu vardı. Fakat o dönemde bile bu ölçüde bir açılım olmamıştı.”
http://www.herkul.org/kirik-testi/teveccuh-kredisi/
-Referandumda “EVET” denmesini desteklememiz, o işi yapan insanları takdir değil, o işin kendisini takdir meselesidir; kim yaparsa yapsın, yapılan güzel bir işi takdirdir. Bunu Rahmetlik Bülent Ecevit yapmış olabilir, bunu Süleyman Demirel Bey yapmış olabilir, bunu İsmet Sezgin Bey yapmış olabilir, bunu Tayyip Erdoğan yapmış olabilir, bunu Turgut Özal yapmış olabilir, bunu Devlet Bey yapmış olabilir, bunu Deniz Bey de yapmış olabilir. Güzelliği milletimiz adına kim yapmış ve milletimize ileriye doğru bir adımı kim attırmışsa, biz o ayağın altına başımızı kaldırım taşı gibi koymaya âmâdeyiz. Bütün dünya biliyor ki, yeryüzünde dikili bir taşımız yok ve bundan başka da hiçbir sevdamız olmadı. (35:00)
23.08.2010
http://www.herkul.org/bamteli/gonul-...ve-referandum/
Soru: 3) Okullarda din derslerinin mecburi sayılması konusundaki gayretinden dolayı 12 Eylül Darbesi’nin lideri Kenan Evren’e “cennetlik” dediğiniz ve bu sözünüzle darbeyi övmüş olduğunuz iddia ediliyor. Meselenin aslını lutfeder misiniz? (31:35)
-Güzellik, hayır ve iyilik adına, ister harekete, ister size, ister müslümanlığa ve isterse de ülkemizin istikbal ve ikbaline hizmet etmiş herkesi (kim olursa olsun) takdir eder ve hayırla anarım. Merhum Turgut Özal’ın iyiliklerini görmezlikten gelemem. Bülent Ecevit Bey’e “makamı Cennet olsun” diyorum; sözden anlayanlar bunun ne demek olduğunu bilirler. (32:00)

-Hazreti Üstad diyor ki; “Her mü’minin her sıfatı mü’min olmadığı gibi; her kâfirin her sıfatı da kâfir değildir.” (Yanlış anlaşılmasın) Ben kimseye kafir demiyorum. 12 Eylül bir kötülüktür; fakat o darbeyi gerçekleştiren ve kötülük yapan bir insanın da iyi yanları olabilir; ben güzel bulduğum bir davranışı takdir ettim. (33:38)

-Kenan Evren mekteplerde seçmeli olan din ve ahlak derslerini mecburi hale getirdiğinden dolayı, bir röportajda dedim ki; “Eğer bunu gönlünden gelerek samimiyetle yaptıysa, Allah bu yüzden onu affeder.” Bugün de şu ya da bu partiden birileri yine ülkemizin istikbali ve ikbali adına olumlu şeyler söyler ve yaparlarsa, ben onlar için de Firdevsî gibi bir destan yazarım. Bu, hakkın hatırınadır; hakkın hatırı ise âlidir. (33:56)
http://www.herkul.org/bamteli/kuvvet...andum-firsati/
Arkadan Sayın Bülent Ecevit geliyor. Kritik bir dönem, Şubat rüzgarlarının estiği bir dönemde geliyor bu insan. Kendisine üst üste brifingler veriliyor. Şimdiye kadar gelmiş devlet adamları içinde çok vardır öyle, hepsini takdirle yad ederiz; fakat o, hakikaten onurlu hareketleri karşısında saygı duyacağımız tavırlar sergilemiştir. Kendisine anlatılan şeylerin pek çoğu karşısında elinin tersiyle itip “Ben bunlarla tatmin olmadım, doğru değil bunlar. Osmanlı döneminde bile yapılmayan şeyler yapılıyor” demiştir. Biz bunları görmezlikten gelirsek nankörlük olur. Şimdi o, devletin başındaki bir insan, aynı zamanda sosyal-demokrat kültürle yetişmiş bir insan. Orayı da biliyor, burayı da biliyor, şurayı da biliyor bu insan. Şimdi bu insan bu mevzuyu sezemeyecek, kendisine alternatifi sezemeyecek de siz kalkıp arkadan arkaya tuhaf tuhaf iddialarda bulunacaksınız; insaf edin, utanın!
Bu Hareket Devlete Alternatif mi?

Herkul |
14/11/2005. | KIRIK TESTI
http://www.herkul.org/kirik-testi/bu...ternatif-mi-2/
Tarihe not düşme olarak telakki edin isterseniz bunu; bütün takdir hislerimle ifade edeyim ki o günlerin Başbakanı Bülent Ecevit Bey, yiğitçe göğsünü gerdi, bülendâvâz sesi ile meselenin karşısına çıktı ve “Ben buna inanmıyorum” “Bu isnatlardan hiçbir şey anlamadım” dedi, her defasında yiğitçe tepkisini ortaya koydu. Onun bu tavrını tarih her zaman takdirle yad edecektir.
Evet, o bir fırtınaydı ama o gün bugün hiç dinmedi. O günden bugüne, tıpkı eskiden yaptıkları gibi bir kaç defa öldürdüler beni. Her defasında hakikat ortaya çıkınca da alabildiğine pişkin tavırlarla “Bu adam da dokuz canlıymış” dediler. Gördüğünüz gibi onların öldü demeleri ile siz ölmüyorsunuz. Şunun bilinmesini isterim: benim hastalıklarım var ama ölümden de endişe etmiyorum. Ölümü bayram sevinci sayıyorum. Asıl Allah’a inanmayanlar ölümden korksunlar. Ben Allah’a ve Peygamberimiz’e kavuşacağım günü onlara inat hasretle bekliyorum. Ölüm bana verilebilecek en büyük müjdedir, yolda bulunmuş bir incidir diyorum.
http://www.herkul.org/kirik-testi/iftiralar-komplolar/
Soru: Merhum Turgut Özal’ı ve en son da sayın Bülent Ecevit’i desteklediğiniz iddia edilmişti. Onların dindar kesimden de oy almalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cevap: Bir insanı takdir etmek ve ona saygı duymakla onun siyasi destekçisi olmak farklı farklı şeylerdir. Merhum Turgut Bey takdir ettiğim ve saygı duyduğum bir insandı. Fakat, benim ona oy verilmesi için tavsiyelerde bulunduğum iddiası doğru değildir. Bu meseledeki sır milletimizin vefasında ve basiretinde gizlidir. Turgut Bey, hayatı boyunca yüksek gayeler arkasında koşmuş, hep ufuklu yaşamıştı. Büyük bir düşünce ve devlet adamıydı. Eğitim adına yapılagelen hayırlı faaliyetlerin de sürekli destekçisi olmuştu. Onu bu şekilde tanıyan halkımız da bir vefa duygusuyla ona destek çıkmıştı.
Sayın Bülent Bey’e oy verilmesi hususunda da kat’iyen bir tavsiye ve teşvikte bulunmadım. Zaten, sayın Ecevit’in böyle bir talep ve beklentisi olmadı.
Münasebetlerinde oy almayı hedef edinmedi. Bülent Bey dürüstlüğün sembolü oldu. Dün farklı bugün farklı konuşmadı. Solu, Türkiye gerçeklerine göre yeniden şekillendirdi; “din”iyle “ulusal değerleri”yle barışık bir sol kültür oluşturmaya çalıştı. Onun içindir ki, her dindarı mürteci görmedi. Solun, samimi dindarlarla barışık olabileceğini gösterdi. Basiretli Türk halkı da, dürüst ve tutarlı tavrının karşılığı olarak onu destekledi. O, kendisine yöneltilen bütün tenkitlere rağmen, özellikle yurtdışındaki kültür elçilerimiz olan fedakar öğretmenlere ve eğitim faliyetlerine sahip çıkarak halkın gönlüne taht kurdu. Zannediyorum, seçimlerden sonra ayrılacak olmasaydı bu halk yine onu desteklerdi.
Milletimiz samimi gayretleri hiçbir zaman karşılıksız bırakmadı. Kim vefalı ve hasbi davranmışsa halk da ona karşı aynı vefa ve samimiyetle muamelede bulundu.
http://www.herkul.org/kirik-testi/hangi-parti/
Bu iktibaslardan hasıl olan şudur ki Hocaefendiyi böyle bir düşünceye sevkeden yurt dışında ki okulların şimdide olduğu gibi kapatılmaya ve engellenmeye çalışıldığı bir dönemde sevk-i ilahiyle Ecevitin sahip çıkmasıdır yoksa Hocaefendi haşa İslamın ve İslamiyetin aleyhinde yaptıklarından dolayı Ecevit hakkında bu düşünceye sahip değildir.

Ayrıca Sayın Reis-i Cumhur dahi Ecevitle ilgili şu övgülü ifadelerde bulunmuştur:
"Kendisini rahmetle anıyor, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Ecevit, bir siyasetçi, bir devlet adamı olarak uzun yıllar ülkesine hizmet etmiş, bu süre içinde yaşanan acı, tatlı siyasi tecrübelerin de en yakın tanıklarından biri olmuştur. Türkiye'de demokrasinin kesintiye uğradığı dönemde, Ecevit'in de diğer bazı siyasetçilerimiz gibi mağduriyetler yaşadığı, siyasetten uzaklaştırıldığı, haklarından kısıtlandığı dönemler olmuştur. Bu dönemler boyunca Ecevit duruşunu korumuş, tutarlı bir siyasi anlayışla kaldığı yerden devam etme iradesini gösterebilmiştir. Bir siyaset adamı olarak Ecevit, Türk demokrasisine kalıcı izler bırakmış, tavrıyla, birikimiyle, nezaketiyle değerli bir şahsiyet olarak siyasi hafızamızda yerini almıştır."
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=203881
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Mumin’in aziz ve zelil görünmesi gereken yerler vardır. Ayet bu hususu genel olarak mü’min ve kafir olarak belirtmiş. Mü’minlere karşı zillet ve tevazu, kafirlere karşı izzet ve azamet. Buna göre mü’min cephede, düşmanlarına karşı aziz görünür. Aziz görünmek mecburiyetindedir. Bu tür bir atmosferde aksi bir tutum ve davranış dış çevrelerde yenilmiş hissini uyarır. Bu da mü’minin Allaha olan nisbetine dokunur. Bir diğer ifadeyle “Allah’ın kulu ve kölesiyim” diyen birinin düşmanlara karşı göstereceği zillet Efendimiz aleyhissalatu vesselama raci olur. Halbuki mü’minin O’na olan intisabı onun başını her daim dik tutmasını gerektirir. Dolayısıyla diyalog adına girilen süreçte de müslümanlar tavırlarını izzet-i İslamiye’den taviz vermeyecek şekilde ayarlama zorundadırlar.Evet, bizlerin her zaman küfür düşüncesine karşı dimdik olmamız lazım. Sırtımızda taşıdığımız müslümanlığımızdan utanmamamız lazım. Ne tarz-ı telebbüsümüzden ne selef-i salihinin yürüdüğü caddede yürümekten utanmamalıyız.Fakat bana öyle geliyor ki bizler daha ziyade mü’minlere karşı aziz, kafirlere karşı zelil davranıyoruz. Özellikle azıcık okumasını-yazmasını-konuşmasını bilen insanlar başkalarına tepeden bakmaya başlıyor. Çok büyük şeyler keşfetmiş gibi alemi hor ve hakir görüyorlar. Kendisini Gazali’ye, Şah-ı Geylani’ye eşit görmeye başlıyor. Büyük insan görmemişliğin getirdiği boşluk bu. İnanıyorum onlardan bir kaçını görseydik, Allah’la münasebetlerinde nasıl tavır takındıklarına şahit olsaydık utancımızdan yerin dibine girerdik.Diğer taraftan kafir/kafirler karşısında, onların gücü karşısında zillet yaşıyoruz. Birer minare olmamız gereken yerde kuyu oluyor, kuyu olmamız gereken yerde de dimdik minare gibi görünüyoruz. Günümüzde böyle bir terslik var; ümidim o ki bu terslik bazı terbiye yuvalarının eski dönemde bizlere verdiği terbiyeyi elde etmemiz ölçüsünde dengelenecektir.
http://www.herkul.org/kirik-testi/mumunlere-karsi-zillet-kafirlere-karsi-izzet/
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
@sağlıkçı nikli üye üstadın sözünü çarpıtma..Üstadın bu konudaki sözü gayet açıktır:

.Kuran'a iktida (uymak, tabi olmak) ederek, o İsevilik şahsı manevisi tabi; ve İslamiyet, metbu makamında kalacak.''

Tabi ve metbu kelimelerinin anlamını bilmiyorsan sözlüğe muracat et ve üstaddan özür dile...
Kuran-ı Kerime uyan tabi olan bir kimseye ne denir.? Eğer müslüman denir cevabı verirsen o zaman geride edaha dindar iseviler,İsevilik şahsi manevisi diye bir şey kalırmı.?Yok bunlar iman etmiyecek fakat yenide uyaçaklar tabi olaçaklar diyorsan,İman etmedikten sonra bunun adı küfür değilmi.?Böyle kimselerde kafir denmezmi.?Kafirler,müminlere dost olurmu.?Kendisi kafir olanla niye Zındıklara (Münafık gibi inancını gizleyip ancak maksadı İslamiyet’i yıkmak olan sinsi kâfire Zındık denir.)karşı ittifak edeceğizki,hem niye onlar bizimle ittifak etsinki.Hem niye müşterek düşmanımız olsun.?
Kısacası İslam dinini kabu eden bir kimseye müslüman denir.Kabul etmeyene Gayri müslim yani kafir denir.Nerde kaldı tabilik,metbuluk.Hiç bir islam alimin söylemidiğini söyleyerek Alimlere tabilikten ayrılan,yani nakil etmeyerek kendi nefsinden söz söyleyen bir kimse namına O'nun telmizleri özür dilesin.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Eyyüh-el Muhterem
Okuduklarınızı dikkat ve tedebbür ile tekrar tekrar okuyun.
1-Hakiki İsevilik diye bir tabir yok İsevilerin hakiki dindarları diye bir tabir var.
2-Madde-i evvelde cevabı verilmiştir.
3-İttifak Kuran-ı Kerimle değil ehl-i Kuranla edileceğinden bahsediliyor.
4-Aynen ateistte yahudide hıristiyanda cehennemliktir.
5-Bilakis Üstadın sözleri ulema-i İslamca itibarı yüksek ve takdire şayan kabul edilmiştir.Binlerce insan imanın sarsılmaya çalışıldığı bir dönemde Üstadımızın asar-ı bergüzideleriyle imanlarını kurtarmış taklidi imandan tahkiki imana kavuşmuşlardır.
Burda olmaması başka ifadelerinde yoktur manasına gelmez.Bende zaten diğer söyledikleriyle birlikte elealarak yazdım.Mesala;"Âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (asm.) bir lakaytlık perdesi gelmiş ve madem âhirzamanda hazret-i İsanın din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek.''
Bak stenizde (sorularla risale)Bu ifadeyi şöyle güya tevil etmiş:''
İslam dini ile müşerref olmuş Hristiyanlardır. Yani Hristiyanlıktan İslam’a geçmiş kesimlere işaret etmek için konulan bir sembol tabirdir. Nasıl Müslüman Türkler denildiğinde bir kavme atıf vardır, aynı şekilde hakiki dindar İseviler tabirinde de Müslüman İsevilere atıf vardır.''
Öyle yazın gecin.Verilen cevablara karşı böyle komik durumlara düşmeyin.Özüre mözürede kimseyi davet etmeyinAklınızı başınıza alın.Bu din nakil dinidir.Nakle uymayan,kafadan sallama bilgiler merduttur.Siz asıl tevbe ederek,(bu yazılanları savunmayıp terk ederek)özürünüzü beyan edinki,Umulurki kurtalanlardan olursunuz.
Hangi ulama bu sözleri tasdiklemiştir.Bazı tasavvuf ehli,Said Okur'un Bir zaman bazı medrese ve tekkelerle olan irtibatından dolayı kendisini zem etmemişlerdir.Yoksa yazdıkları tetkik etselerdi zem ederlerdi.Yazdıklarını tetkik eden hakiki bir islam alimi bunları sobada yakın demiştir.Birde cübbelinin anlattığına göre Ali Haydar Efendi bir soru sormuş bilememiş ve demişki kaldır bu yazıyı(her soruya cevab verilir,kimseye bir şey sorulmaz)in oradan aşşağı demiş.
 

kilicarslan

Kıdemli Üye
Katılım
14 Mar 2013
Mesajlar
4,054
Tepkime puanı
41
Puanları
0
cok hosgörücüler canim... Bugün iki kelime bir sey yazayim dedim samanyoluhabere , megersem yasaklanmisim. Iki kelime sözden korkmuslar.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org
Burda olmaması başka ifadelerinde yoktur manasına gelmez.Bende zaten diğer söyledikleriyle birlikte elealarak yazdım.Mesala;"Âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (asm.) bir lakaytlık perdesi gelmiş ve madem âhirzamanda hazret-i İsanın din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek.''
Bak stenizde (sorularla risale)Bu ifadeyi şöyle güya tevil etmiş:''
İslam dini ile müşerref olmuş Hristiyanlardır. Yani Hristiyanlıktan İslam’a geçmiş kesimlere işaret etmek için konulan bir sembol tabirdir. Nasıl Müslüman Türkler denildiğinde bir kavme atıf vardır, aynı şekilde hakiki dindar İseviler tabirinde de Müslüman İsevilere atıf vardır.''
Öyle yazın gecin.Verilen cevablara karşı böyle komik durumlara düşmeyin.Özüre mözürede kimseyi davet etmeyinAklınızı başınıza alın.Bu din nakil dinidir.Nakle uymayan,kafadan sallama bilgiler merduttur.Siz asıl tevbe ederek,(bu yazılanları savunmayıp terk ederek)özürünüzü beyan edinki,Umulurki kurtalanlardan olursunuz.
Hangi ulama bu sözleri tasdiklemiştir.Bazı tasavvuf ehli,Said Okur'un Bir zaman bazı medrese ve tekkelerle olan irtibatından dolayı kendisini zem etmemişlerdir.Yoksa yazdıkları tetkik etselerdi zem ederlerdi.Yazdıklarını tetkik eden hakiki bir islam alimi bunları sobada yakın demiştir.Birde cübbelinin anlattığına göre Ali Haydar Efendi bir soru sormuş bilememiş ve demişki kaldır bu yazıyı(her soruya cevab verilir,kimseye bir şey sorulmaz)in oradan aşşağı demiş.

Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hâl-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılab edecektir.
Ve Kur'ana iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi' ve İslâmiyet metbu' makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.

Mektubat - 57
Muhterem biraz dikkatli okursan mevzunun gayet bedihi olduğunu rahatlıkla göreceksin.Üstad Hazretleri hakiki İsevilikten maksadı İseviliğin ve Museviliğin esası olan İslamdırki İsevilik hurafattan ve tahrifattan sıyrılarak İslamiyete tabi olacak yani İseviler Müslüman olacak ve başlarınada Hazreti İsa (as) gelecektir demektedir.Yoksa İseviler hıristiyan olarak kalmaya devam edecek ve neticede cennete girecekler dememiştir ve ima etmemiştir.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hâl-i hazır Hristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek; manen Hristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılab edecektir.
Ve Kur'ana iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı manevîsi tâbi' ve İslâmiyet metbu' makamında kalacak; din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.

Mektubat - 57
Muhterem biraz dikkatli okursan mevzunun gayet bedihi olduğunu rahatlıkla göreceksin.Üstad Hazretleri hakiki İsevilikten maksadı İseviliğin ve Museviliğin esası olan İslamdırki İsevilik hurafattan ve tahrifattan sıyrılarak İslamiyete tabi olacak yani İseviler Müslüman olacak ve başlarınada Hazreti İsa (as) gelecektir demektedir.Yoksa İseviler hıristiyan olarak kalmaya devam edecek ve neticede cennete girecekler dememiştir ve ima etmemiştir.
Yahu bedihiniz bu ise bedihi olmayanız nasıldır acaba.?Hazreti İsa Aleyhisselam şahsi manevi olarak gelmeyecek,bizatihi gelecek ve insanları islama davet edecek,bir kısmı,davetine icabet edeçek.Davetine icabet edenlere müslüman denilir.Etmeyenler gayri müslim denir.Bedihi olan budur.Yok önce hakiki isevilik zuhur edeçekmiş sonra bunlar hakıyıkı islamla birleşecekmiş.Buda manen hıritiyanlık birnevi (bir nevi ifadesi zaten baştan sorunlu yani tamı karşılamayan bir söz.Her bakımdan olmasada bir bakımdan demeyi karşılayan bir sözdür) islamiyete dünüşeçekmiş.Hıristiyanlık islamiyete dönüşmez.Hırıstiyanlık yok edilir.Yani hıristiyanlık inkilabımı olaçak,bu inkilab islamiyete bir bakımdan benziyeçektir demektir..
Yine tekrarlıyorum bu karma karışık düşüncelerden vaz geçin tevbe edin.Kendinize göre kural koymayın konulmuş kurallara uyun.Dost doğru olan Ehli sünnet vel cemaat yolunun alimlerine uyun.Uyunki doğru yol gidenler kervanına katılmışlardan olun.Yok biz üsdadımız ne derse biz ona tabilikte devam kılarız diyorsanız,oda tercihinizdir.Bu tercihiniz yüzünden ayrılanlardan olursunuz.Ebet bununda bir karşılığı vardır.Uyarmısı bizden tercih sizden.
 

elcevaz13

Profesör
Katılım
17 Şub 2008
Mesajlar
1,472
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
39
Web sitesi
www.herkul.org

Hangi ulama bu sözleri tasdiklemiştir.Bazı tasavvuf ehli,Said Okur'un Bir zaman bazı medrese ve tekkelerle olan irtibatından dolayı kendisini zem etmemişlerdir.Yoksa yazdıkları tetkik etselerdi zem ederlerdi.Yazdıklarını tetkik eden hakiki bir islam alimi bunları sobada yakın demiştir.Birde cübbelinin anlattığına göre Ali Haydar Efendi bir soru sormuş bilememiş ve demişki kaldır bu yazıyı(her soruya cevab verilir,kimseye bir şey sorulmaz)in oradan aşşağı demiş.
Hakiki bir İslam alimi kim acaba?
İstanbul-Fâtih-Çarşamba'daki Şeyh İsmet Efendi Dergâhının şeyhi Ali Haydar Gürbüzler Efendi. Talebesi Emin Saraç anlatıyor: "Ali Haydar Efendi demişti ki;'Bediüzzaman İstanbula ilk geldiğinde (1907) birçok ulema gibi ben de gittim. Kapısında "Burada her soruya cevap verilir, kimseye soru sorulmaz." yazılıydı.' ""Mutavvelden (Dersiamlık imtihanı bu kitaptan yapılırdı) çok zor bir sual hazırladım. Tereddütsüz ve çok isabetli, en doğru cevabı verdi. Gördüğüm en zeki insanlardandır."Kemal Şenocak Bey'in hazırladığı "Ali Haydar Efendi" adlı eserde şöyle bir hatıra geçmektedir;
"Ali Haydar Efendi (Rahimehullah) Telif-i Mesail Heyeti reisi iken, Dar-ul Hikme azalarından Bediüzzaman Said Nursi (Rahimehullah) ile de zaman zaman görüşürdü. Yıllar sonra -Cumhuriyer devrinde- Bediüzzaman Çarşamba'ya gelir. İsmailağa Camiinin önünden geçip, Mehmed Ağa Camii civarında ikamet eden talebesi Hâkim Selahaddin Efendiyi ziyarete giderken, bir an durur ve etrafındakilere; 'Şu ileride İsmet Efendi Dergâhında Meşayih-i Kiramdan Ali Haydar Efendi var, gidin, elini öpün, selamımı götürün.' der."
Makale Yazarı:
Salih Okur, Ulemanın Gözüyle Bediüzzaman

Ayrıca Arap Alimlerin Üstad ve Risale-i Nur hakkında beyanatı.
http://www.ihvanforum.org/showthrea...sale-i-Nur-ve-Arapların-Risale-i-Nur-a-Bakışı


 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
"Burada her soruya cevap verilir, kimseye soru sorulmaz."


Burada kimseye soru sorulmaz lafından öncesi:

Piri Ekmel Efendimiz Es’ad Efendi Hazretlerinin hulefasından bir zatı mübarek anlatıyorlar:

“Es’ad Efendi Hazretleri bir gün sabah namazından sonra bana dedi ki:

‘Evladım bizim doğu taraflarından bir Kürt Mollası gelecek bugün kuşluk vaktinde. Tekkenin önüne çık, şurasında bir kaması bulunan, bıyıklı, iri-yarı, başında serpuş olan, cübbeli vs özellikleri olan, ismi Said olan birisi. Onu karşıla.’

‘Adınız Said mi?’ diye sor. ‘Evet’ derse yanıma getir. ‘Efendi, seni bekliyor, buyurun yukarı’ de.

‘Olur Efendim!’ deyip kuşluk vakti çıktım dışarı. Çok geçmeden, Efendi hazretlerinin tarif ettiği şekilde bir zat geldi, sağa sola bakarak.

‘Selamun aleyküm’ dedi.

‘Aleyküm Selam. Sen Molla Said misin’ dedim.

‘Evet, ben Molla Said’im, nereden bildin’ dedi.

‘Senin geleceğini Efendimiz haber vermişti. Seni içeride bekliyor’ dedim. Said Efendi şaşırmış, İstanbul’da bütün ulemayı dolaşmış, derdine deva hoca bulamamış. On tane kelam ilmine ait soru hazırlamış ama cevaplayan biri çıkmamış. Ona demişler, Es’ad Efendi Hazretlerine git, o senin derdine çare olur. O da randevu almadan, kimseye demeden çıkıp dergaha gelmiş ama bakmış onu kapıda karşılayan birisi var ve adıyla da kendisine hitap ediliyor, bu keramete şaşırmış.

Molla Said kafasındaki bazı soruları soruyor ve en doğru şekilde cevabını alıyor. ‘Tamam Efendim, ben tüm cevaplarımı aldım’ diyor. O sırada Es’ad Efendi Hazzretleri başını kaldırıyor:

‘Molla, senin kafanda üç soru daha var” diyor ve o daha sormadan hepsini cevaplıyor. Sonrasında yemek yenildi, namaz kılındı, Bediüzzaman tam gideceği sırada, Es’ad Efendi Hazretleri kulağına eğilerek:

‘EVLADIM SEN İTİKADA DAİR BİR KİTAP HAZIRLIYORSUN. 167.SAYFADA ALT TARAFTA ŞÖYLE BİR CÜMLEN VAR, BU CÜMLEN YANLIŞ, BUNU DEĞİŞTİR, YOKSA AZABA DÛÇAR OLURSUN.”

Ve Saidi Nursi orada kendisine intisab edip Kadiri tarikatı üzerine süluk çıkarıyor.

***

Musa Topbaş Efendi hazretleri de gençliğinde Bediüzzaman hazretlerine İstanbul’a geldikleri vakit hizmet ederlermiş. Bakıyor ki Bediüzzaman hazretleri kendisinden tarikat isteyenleri yalnız ve yalnız Es’ad Efendi Hazretleri’nın halifesi Sami Efendi hazretlerine yönlendirmekte. Musa Efendi hazretleri de ilk etkiyi oradan alıyor ve daha sonra Sami Efendi hazretlerine intisab ediyor. Sami Efendi’ye intisabından sonra diyor ki, ‘Anladım ki bu iş başka imiş.’

Taha Kılınç Bey bunu şu şekilde aktarmakta:

“Bediüzzaman Hazretleri, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretleri’ni gösterir ve eklerdi: “İrşadla görevli kişi Sami Efendi’dir, ona gidiniz, biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz.

***

Kastamonu’lu Ahmed Hasib Efendi Hazretleri anlatıyorlar:

“Es’ad Efendi Hazzretlerimizin dergahına Bediüzzaman da gelirdi. Pir Efendimiz sedirde otururdu. Bediüzzaman da saygısından ve hürmetinden dolayı kapı dibine diz çökerdi. Sohbet bazen çok ilerlerdi. Bunun üzerine Bediüzzaman hazretleri, ‘Efendi hazretlerini yormayalım’ der, Pir Efendimiz istirahata çekilirlerdi.

***

Musa Topbaş Efendi hz.lerinden:

(Sami Efendi hz.leri) Bediüzzaman hazretlerini bir ara imtihana kalkışmışlar, imtihan etmişler. Sabaha kadar cevap vermiş, yetiştirmiş. Sonra o bununla biraz mağrur olur gibi olmuş. Piri Ekmel efendimizin (Es’ad Erbili hazretleri) yanına dergaha gitmiş. 8-10 sual soracakmış. Onun soracağı soruların hepsinin cevabını Esad efendimiz sormadan veriyorlar. Ben şimdi mutmain oldum, hepsinin cevabını aldım diyor. Sonra ’Ben Kadiri’den ders isterim’ diyor. Dersi alıyor ama fazla kalmıyor bir iki ay falan kalıyor. İçi heyecanlı. Ondan sonra çıkıyor. Uzun müddet de görüşmemişler. Sonra bir ara Draman’a gelmişler. Draman Fatihin aşağısında bir semt. Muhterem Üstadımızın haberi olmuş. Fakir de aldım, ziyaretine götürdüm Dramana. Neşelendiler, musafaha ettiler uzun uzun. Uzun müddet de görüşmemişler siyaset itibarıyla. Hatta orada şeker ikram etti Bediüzzaman hazretleri. Muhterem üstadımız o şekeri aldı, fakire verdi. ’Bunu Arafat’tan sonra yeriz’ dedi. Arafat’ta o şekerden birer tane verdi, yedik. Yani çok muhabbeti vardı. Muhterem üstadımız herkesi severdi. Derece derecedir tabi. En çok sevdiği Medine-i Münevvere'deki Pakistan’lı Şeyh Ziyaeddin Efendi idi. Fakir her zaman derim bizim zamanımızda çok büyük insanlar vardı. Salihler vardı. Meşayih vardı, tefsir sahipleri, muhaddisler emsali. Hepsini ziyarete seve seve giderdim. Bediüzzaman hazretleri o da fakiri severdi. Fakat 1952 senesinde Üstadım Sami Efendi ile ilk defa Bursa'da karşılaşmak nasip oldu. Ondan sonra anladım ki bu iş başka.

***

Sami Efendi’nin Peygamberimizden manevi emaneti devir almasını Üveysi veli Ladikli Hacı Ahmet Ağa (k.s.) anlatıyor:

“Veraseti Nebeviyye makamına ait emaneti devir almak için Mahmud Sami Efendimiz Medine-i Münevvere’ye davet edilmişti. Haberi kendilerine tebliğ etmiştim. Birlikte Adana’dan Ravzayı Mudahhara’ya dört dakikada yetişmiştik. Bütün ricaller, kutublar orada toplanmışlardı. Hocam Hızır aleyhisselam da orada idi. Makam-ı Rasulullah’dan: “Evladımız Mahmut Sami Efendiyi varisimiz olarak makamımıza tayin ettik!.. “ emri peygamberiyyesi mühürlü olarak, icazetnamesi kendisine verilir. Toplanan ricaller ve kutuplar kendilerine hemen orada biat ederler. Hac dönüşü, Gavs-ül Azam Abdülkadir Geylani (k.s.) Hazretleri ile görüşmüş ve kendilerine: “- Sami Efendi; evlatlarına benim Kadiri dersimi de tarif et ve yolumu ihya et!.. “ diye tavsiye etmiş ve mübarek Sultanım memleketlerine dönünce ihvana Kadiri dersini tarif etmişlerdir.”

***

Maneviyat toplantısında bir zat Sami efendiye; 'İsmin ne? diye sormuş.''-Sami!...'' demiş hafif sesle. Maneviyat toplantısını yöneten de;

''-Sohbet Sami Sultanındır.''demiş. Ladikli Ahmet Ağa, Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in de hazır bulundugu, Risale-i Nur'ların yazılmasının tebliğ edildiği maneviyat toplantısında şöyle anlatıyor:

"Bu toplantıda Es'ad Efendi'den sonra Peygamber Efendimiz mürşid-i kamillik vasfını tevci edecekleri zaman öncelikle Cide müftüsü Hüseyin Efendiye yöneldi. Tac-ı şerifi Cide müftüsü Hüseyin Efendiye giydirmek istedi. Önüne vardı.

'Hüseyin Efendi! Dört ay sonra siz vefat edeceksiniz. Ondan sonra birde Sami Efendi için tören yapmayalım dolayısıyla Sami Efendi'ye giydiriyorum' dedi.''Bismillahirrahmanirrahim, Lailahe illallah'' diyerek tacı Sami efendi'nin başına giydirdi.

***

"Risalelerdeki Kadîrî feyzinin kaynağı Es'âd Efendi'nin Kadîrî soluğudur."

"Cümle aleme beşik oldu Erbilî ocağı
Nurun ilk parladığı yerdi Kelâmî Dergahî"

"Nurlar Kelâmî Dergahînda tulû eyledi
Çok geçmeden nur risalesi zuhur eyledi"

"Kelâmî Dergahının kuluydu Bedîuzzaman
Esâd-ı Erbili'ye bendeydi Bedîuzzaman"

"Sonunda şakirdler dökülüp gelecek
Üstadlarının girdiği yere girecek
Küllî kaide budur, daima sürecek
Her şey sonunda mutlak aslına dönecek."

bismillâhi
 
Üst