15. Hicri Asrın Mücedditi Kim?

Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
terbiyeni takın zor olacak ama bir dene
Milyonlarca Aim,veli,şehid Gazi,Mü'min ve Mü'mineye kafir diyeçek kadar küstahlaşan,bana kuyruğuna basılınca ciyaklama diyen,adi adam ben terbiyesizlik yapmadım senin terbiyesizliğine senin anlayacağın dilde cevab verdim.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İbni Teymiyye'nin bir kopyası olan ve her türlü şazz görüşünde onu taklid eden İbni Kayyım da böyle bir rivayeti yazmıştır. Bkz. İbni Kayyım, el-Bedaiü'l-Fevaid, 4/40. (Kaynaklar: Mefahim tercümesi, Ege Basım, 2007, s. 210 ve Bera'atü'l-Eş'ariyyin tercümesi, Bedir Yayınevi, 1994, s.632-633.) Ayrıca, İbni Teymiyye'nin sözünün orijinalini burada kaydedelim:

قال ابن تيمية في مجموع الفتاوى – (4 / 374) فَقَدْ حَدَثَ الْعُلَمَاءُ الْمَرْضِيُّونَ وَأَوْلِيَاؤُهُ الْمَقْبُولُونَ : أَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُجْلِسُهُ رَبُّهُ عَلَى الْعَرْشِ مَعَهُ .

Burada İbn Kayyım'ın sözü geçti mi? ben bilmiyorum

Ne bu şimdi ? Orjinal diye arapçasını mı getirdiniz : ))) kimse delil getiremediğinizi anlamasın diye değil mi?
Hala bekliyoruz. Nerede ve hangi eserinde söylemiş, benimle oyun oynamayın.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Milyonlarca Aim,veli,şehid Gazi,Mü'min ve Mü'mineye kafir diyeçek kadar küstahlaşan,bana kuyruğuna basılınca ciyaklama diyen,adi adam ben terbiyesizlik yapmadım senin terbiyesizliğine senin anlayacağın dilde cevab verdim.

Soruma cevap ver konuyu saptırma seni ispata davet ediyorum. Okuduğunu unuttu isen bir daha hatırlatayım.

İbn Teymiyye İbn Abbas ve sahabelere nerede kafir demiştir. Bekliyorum

yahu madem demiştir diyorsun o halde getir çok mu zor? BEkliyorum
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
murat yazıcı dost o paragrafın tumunu yazmanı istiyorum. yani namaza yaklaşmayın ayeti gibi durum olmasın.

İşin bir de şöyle ilginç bir tarafı var: Ben İbni Teymiyye'nin bu sözünü geçen sene başka bir forumda nakletmiştim. Orada yazan bir Vehhabi, bunu kabul ve teyid etmekle kalmadı, bu sözü (yani, haşa, Arş'ın üzerine yanyana oturmakla ilgili olanı) destekleyen "alimlerin" listesini döküp, "var mı bir itirazın? doğrusu budur!" demişti.

Vehhabiler bunları zaten kabul ediyorlar ve müdafaa ediyorlar.

Bunun gibi, İbni Teymiyye'nin fena-i nar görüşünü benimseyip müdafaa eden Vehhabiler -nisbeten daha az olmakla beraber- mevcuttur. İngilizce blogumda bunları yazdım. Doğrusu şu anda tercüme etmeye vaktim yok. Bir gün belki...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İşin bir de şöyle ilginç bir tarafı var: Ben İbni Teymiyye'nin bu sözünü geçen sene başka bir forumda nakletmiştim. Orada yazan bir Vehhabi, bunu kabul ve teyid etmekle kalmadı, bu sözü (yani, haşa, Arş'ın üzerine yanyana oturmakla ilgili olanı) destekleyen "alimlerin" listesini döküp, "var mı bir itirazın? doğrusu budur!" demişti.

Vehhabiler bunları zaten kabul ediyorlar ve müdafaa ediyorlar.

Bunun gibi, İbni Teymiyye'nin fena-i nar görüşünü benimseyip müdafaa eden Vehhabiler -nisbeten daha az olmakla beraber- mevcuttur. İngilizce blogumda bunları yazdım. Doğrusu şu anda tercüme etmeye vaktim yok. Bir gün belki...


demogoji yapıyorsun İbn Teymiyye o sözü hangi eserinde söylemiş. Bekliyorum
 

Cevad

Profesör
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
826
Tepkime puanı
48
Puanları
0
İşin bir de şöyle ilginç bir tarafı var: Ben İbni Teymiyye'nin bu sözünü geçen sene başka bir forumda nakletmiştim. Orada yazan bir Vehhabi, bunu kabul ve teyid etmekle kalmadı, bu sözü (yani, haşa, Arş'ın üzerine yanyana oturmakla ilgili olanı) destekleyen "alimlerin" listesini döküp, "var mı bir itirazın? doğrusu budur!" demişti.

Vehhabiler bunları zaten kabul ediyorlar ve müdafaa ediyorlar.

Bunun gibi, İbni Teymiyye'nin fena-i nar görüşünü benimseyip müdafaa eden Vehhabiler -nisbeten daha az olmakla beraber- mevcuttur. İngilizce blogumda bunları yazdım. Doğrusu şu anda tercüme etmeye vaktim yok. Bir gün belki...

eğer öyle demişse mutlaka batıldır. Allah mekanla sınırlandırılmaz
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu ... Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. ...
 

ebkem

Baş Yücelik
Katılım
3 Ara 2011
Mesajlar
3,128
Tepkime puanı
321
Puanları
0
Şimdi arkadaşlar mevzuyu karşılıklı hakarete taşımadan sağduyu ve akl-ı selim kelimelerinin ipini elden bırakmadın tahlil edecekler varsa beri gelsin. Hodgamlığa, beylik taslamaya lüzum yok. Birz uzun iktibaslar yapıyorum. Sabır ile okumanızı istirham edeceğim. Birinci Üstad Necip Fazıl'ın Türkiye'nin Manzarası, İkincisi ise Doğru Yolun Sapık Kolları eserinde bulunmaktadır.

İBN-İ TEYMİYYE

Şimdi bütün bu yolu kaybedişlerin, çamura saplanışların, her şeyi beş hasseden ibaret kuru akıl çerçevesine döküşlerin; ona da nasıl inandıkları ayrı bir mesele teşkil etmek üzere "Nas-Kur'ân hükmü" dışında hiç bir şey kabul etmeyişlerin ve Kur'ân'ı kuru akla göründüğü gibi ele alışların baş temsilcisi İbn-i Teymiyye'ye sıra geliyor.

Sekizinci Hicrî Asrın bu kuru kafası, kendisinden birkaç asır ilerideki Vehhabîliğe, ondan 1 asır sonra da Mısırlı Muhammed Abduh ve Efganlı Cemaleddin'e (Cemaleddin-i Efganî) uzaktan ve yakından ana zemini kurmuş ve İslâmı yıkılmak üzüre bir bina farzedip onu dışından payandalamak isteyen daha sonraki (reform)culara doğrudan doğruya veya dolayısiyle dayanak olmuştur.

Bir âlim, evet... Fakat... Kuru, hedefini şaşkın, sır âleminin vecde düşürücü müşahedesini kaybetmiş ve derinliğine hikmet ufuklarını karanlığa boğmuş bir ilim, hiçbir şey bilmemekten daha kötüdür. îbn-i Teymiyye bu ikinci sınıfın baş örneğidir; ve mesleği, kısaca, şeriati dış çehresiyle ele almak, onu uzunluğuna ve genişliğine ele alırken derinliğinden mahrum ederek hacimden uzaklaştırmak ve satıh haline getirmek ve bu yolda İslama bir nevi maddecilik ve kuru akılcılık getirmeye kalkışmış olmaktır. Yâni İbn-i Teymiyye, şeriati doğrulayıcı akla, onun gördüğünden-ötesini kabul etmemekle, farkında olmaksızın bir nevi selâhiyet ve hâkimiyet tanımış oluyor ki, akla böyle bir selâhiyet ve hakimiyet tanımak, hem aklı, hem imanı anlamamak ve dalâletin en dipsizine düşmek oluyor. Eğer insan "ben Kur'an-ı aklımla tefsir ederim" dese de tefsiri Beyzavî Tefsirinin aynı olsa yine küfürdedir. Aynı akılla Allah'ı inkâr edenler, ters tarafından İbn-i Teymiyye ile aynı daire içinde mahpusturlar. Bu bahis gayet girift ve uzundur ve İbn-i Teymiyye mektebinin bazı ihtilâtları, hattâ son zamanlarda yurdumuzda talebe kaydetmeye kadar giden sirayetleri ve kolayca yerleşme avantajı bakımından ne kadar üzerinde durulsa yeridir. Akla bahşedilen öyle bir kolaylık ve ucuzluk ki, yarım akıllara İlâhî esrara karşı bir nevi horozlanma sevdasını veriyor, İlâhî esrarı çözülmüş şifre kâğıtları halinde sepete attırdığının farkında olmuyor; ve işte bu haliyle günümüzde İslâm Enstitülerine kadar sızmış ve bazı gruplar arasında modalaşmış bulunuyor.

Tasavvufu inkâr etmek, Resuller Resulünün ruhâniyet ve bâtınını tanımamaya varır ki, hem de sözde şeriatten yana görünmenin maskesi altında topyekûn ve en hain şekilde küfre ulaşır. Bu gibilerin (diyalektik) tekerlemeleri ise, (Sokrates)in buluşiyle, flüt çalana inanıp da flüte inanmamak derecesinde hayalî bir abes ve hamakat teşkil eder. Anlaşılmaza inanıyor da onun tecellilerindeki sırrîlik ve gizliliğe inanmıyor!!!

Koca İmam-ı Gazalî... Aklı akılla tükettikten sonra şöyle der:

"- Aklın hudut noktasına vardım ve gördüm ki, onunla erişmek boş hayâl... Peygamberin ruh feyzine yapışmaktan ibaret her şey... Öyle yaptım ve kurtuldum. Peygamberlik tavrı aklın ötesidir."

Bunlarsa aklı tüketip ötesine geçenler değil, en iptidaî aklın tükettikleri...

"- İbn-i Teymiyeye, dini içinden zedeleyen kâfir..."

Bu sözü, ben söylemiyorum; "Altun Silsile"nin 33'üncü halkası, 14'üncü Hicrî ve 20'nci Milâdî Asrın « irşad kutbu » söylüyor.

Kocakarıların hayâl aynasındaki mevhum çizgilerle, Allah'ın esrar perdesindeki sonsuzluk nakışları ve tasavvufun sahtesiyle gerçeği arasında ayırd edici meleke, işte İbn-i Teymiyyede mevcut olmayan selim akıl ve mümîn kalbleri ışıldatıcı ilâhî nurdur. Nur yoksunu, o...

Kaynak: Türkiye'nin Manzarası



İkinci devre, temas ettiğimiz gibi, hezeyan aklından sonra akıl hezeyanı çığrıdır ve İbn-i Teymiyye isimli kişiden başlar.

«Hezeyan aklı» tabirinde ağırlık hezeyanda, «akıl hezeyanı»nda ise akılda... Birinde asıl, akıl taslayan hezeyan, öbüründe de hezeyana varan akıl... A-B çizgisi veya B-A hattı... Aynı şey... Fakat küçük bir (nüans-incelik)farkiyle ikincisi çok mühim ve nazik... Zira bu devrenin kapı açanı, günümüze kadar gelen ve günümüzde yeniden uyandırılmak istenen, İslam'a materyalist bakışın son derece tahripçi ve ilerideki ihtilatlariyle gayet tehditçi ilk örneğidir.

Hicri 5. ve 6. Asırlarda Hasan Sabbah'a kadar gelen ve sonra bir müddet durdurulan hezeyan aklı,7. Asrın sonunda ve 8. Asrın başında İbn-i Teymiyye eliyle ve dış idrak perdesinde mantıki hissini verici bir şeytaniyet dehasiyle, arada devletini kurmuş ve günümüzün iman iddiasındaki sefil idraklerine kadar nüfuz etmiş olarak sürüp geldi.

Ne gariptir ki, bazı muteber İslam ansiklopedilerinde, kıymet hükmü eserlerinde ve çağımızın birtakım karabaş beyaz sarıklılarında ve fetva hokkabazlarında İbn-i Teymiyye, akıl ermez bir itibar merkezi ve ihtiram hedefidir. 7.Asırdan beridir de, büyük bir velinin «dini içinden yıkan kafir» diye andığı bu itikat akrebini ateşle halkalayıcı bir davranış yapılamamış daha doğrusu, onun ilerideki ihtilatlarına karşı bir panzehir tertiplenememiş, bu mevzu küçümsenmiştir.

Büyük bir alim olduğu, hele Hadis ilminde parmakla sayılacak İnsanlar içinde bulunduğu bir hakikattir. Fakat İmam-ı Gazali gibi bir hikmet dehasına saldıran ve onu hadis ilminde cahillikle suçlayan bu adam «kitap yüklü merkep» ölçüsünü yüzde yüz canlandırıcı haliyle cehaletin ta kendisidir.

«Makul ve menkul (akıl ve nakil yoliyle gelen) ilimler arasında uygunluk» isimli 6 ciltlik eseri etrafında yüzlerce eser sahibi... Kimi felsefeye, kimi bid'atlere, kimi Hıristiyanlık hayal ve masallarına, kelam ilmine, Rafizilere, Şiilere ve Kaderiyyecilere çatan bu eserlerin yalnız başlıklarını okuyanlar, içinde bomba saklı bir çukulata kutusu gibi onu, en tatlı manada bir Sünnet Ehli mütefekkiri sanabilirler... Fakat kutuyu açıhnca bomba patlar ve «Kitab-ül-İman» isimli eserin sahibi bu sapığın, akli metoda hezeyan kusturan ve maverai idraki katleden «suret-i hak» peçeli bir imansız olduğu meydana çıkar.

Davası, şu maddelerin çerçevesi içinde hulasa edilebilir: «Kur'an ayniyle, noktası noktasına zahirine göre anlaşılmalı ve ele alınmalıdır. Allah, Kur'anında Arş üstünde istiva ettiğini, zatiyle mekan ifade ettiğini mi bildiriyor, aynen böyledir ve onu şekil ve mekandan tenzih edici hiçbir mecazi idrake sebep yoktur. Allah (benim elim her elin üstündedir!) buyururken bu ifade mecazi değil, aynen vakidir. Bahis mevzuu el de bildiğimiz insan elidir.»
Ve işin en korkunç tarafı şu hükümde:

«Allah, ayniyle insan şekil ve suretindedir.»

Nitekim bir gün Şam'da zehrini ürettiği demlerde minberden bir iki basamak iner ve şöyle der:

- «İşte Allah, benim bu minberden indiğim gibi yere iner! »

Serapa küfür belirten bu görüşten sonra talak (boşanma) ve zekat bahsinde şeriate tam zıt nice iddialar... Din ölçülerinin üçüncü temeli «icma-ümmetin toplu hükmü» usulüne aykırılık ve bu aykırılığın caiz olduğu hükmü... Hazret-i Ömer ve Ali'ye hücumlar ve onların güya yanıldıkları noktaları sayıya vurmalar... İmam-ı Gazali ve Muhiddin Arabi'yi küfürle itham etmeye kadar gitmeler.

Ve en hassas tehlike noktası ve nasipsizlik ifadesi olarak, tasavvufu, batın temelini, topyekun evliyayı, ruhu, ruhaniyeti inkar etmesi ve onlara yönelmeyi küfür sayması, türbe ve mezarları ziyarete şirk göziyle bakması, hatta Allah Resulünün Kabe'den üstün bilinen mukaddes Ravzasına kadar ruhaniyet yollarını tıkamaya kalkması...

Bu adam, apaçıktır ki, dış dünyayı dışların dışından beş hasseden başka hiçbir anlayış ve seziş melekesine sahip değildir ve İlahi idrakten yana kör ve topaldır.

İbn-i Teymiyye, aklı çıkmaz sokaklara sürücü ve güya mantık zırhı içinde yürütücü ve topyekün insan ve kainatı kaybettirici nazariyelerinin, kendisinden 4 asır sonra da batı materyalizmasına akraba bir mahiyet kazanmasına ve arınmasını bekleyen İslamı temelinden çürütme istidadının doğmasına vesile olmasaydı ele alınmaya değmezdi. Fakat belirttiğimiz hususiyetleri bakımından, İslamı arınma davasının en büyük düşmanları arasında yer alıyor ve kozasında ölen bir böcek gibi eserlerinin ölü muhafazası içinde bırakılmaya gelmez bir mahiyet arzediyor.

Bugünkü Vehhabiliğin, başıboş içtihad davranışlarının, her türlü reformcuların, her türlü ruh ve mana zedeleyicilerinin, doğrudan doğruya, yahut dolayısiyle babası İbn-i Teymiyyedir ve onu «İslam materyalisti» diye yaftalamak yerinde bir teşhistir. Zira o'nun sistemi Allah ve Resulüne inanmanın değil, inanmamanın ve ancak böyle olursa tersinden mantıkı bir tertibe girmesi kaabil bir görüş belirtmektedir ve güneşi kabul edip ışığını kabul etmemek gibi bir akıl hezeyanı içine düştüğü tezat kuyusunu sadece herşeyi inkar etmek suretiyle kapatabilir ve tezadsız bir küfür olarak kalır. Oysa, en büyük tezad içinde küfür... Allaha, yani gaibe inanan, böylece gaibler ve sırlar alemine bel bağlayan bir anlayış nasıl olur da ruhu, ruhaniyeti reddeder, Kur'andan başlayarak herşeyi beş hasse planına bağlar ve Yaratıcıya insanı vasıflar verir?...

Bütün bu verdiğimiz bilgiler gerçeğe öylesine uygundur ki. Batı kaynaklı ve Cumhuriyet mamülü bir eser olmasına rağmen sanki Sünnet Ehli diliyle konuşuyormuşçasına, Maarif Vekaletinin yayınladığı «İslam Ansiklopedisi»nde bile kayıtlıdır.

İbn-i Teymiyye devri Osmanlı Devletinin kuruluş zamanlarına tesadüf eder. Merkezini kurduğu yer, Mısır... Mısır Sultanının huzurunda bazı din adamlarıyla tartışmalara girişir ve neticede Kahire kalesinde hapse atılır. Bir müddet sonra kurtulur. Mısır'dan çıkar ve aynı yolda devam ettiği için Şam zindanına atılır.

İslam alimleri İbn-i Teymiyye mevzuunda değişik fikirlere yer vermiş ve bir kısmı onu rafizilik ve küfürle suçlandırırken bir kısmı da ilmine hayran ve iddialarına taraftarımsı veya sükuti bir tavır takınmışlardır. İbn-i Batuta ve İbn-i Hacer gibi büyükler o'nun sapıklığına inananlar arasındadır. Buna mukabil, birkaç asır sonra gelecek ve en tehlikeli yolu açacak olan Mısırlı Şeyh M. Abduh tarafından kurulan «Mısır Islahat Fırkası» onun eserlerine kucak açmış ve yerinde görüleceği gibi, İslamı asliyetinden inhiraf ettirmekten başka manaya çekilemez reformculuk cereyanının ilk destekçisi saymıştır.

Kur'an ve Hadisin zahirine göre itikat ve amel etmek ve bu iki emir kutbunun hakikatine erme yolunda ne «İcma», ne de «Kıyas» gibi hiçbir vasıta tanımamak, maverai her anlayış ve görüşü dibinden kazımak ve böylece başta Kur'an ve Hadis bulunmak üzere topyekün kainatı elden çıkarmak ve ebedi helake yol açmak metodundaki bu adam, birkaç cilt içinde serptiği zehirli tohumların, nihayet bir devlet ve maddecilik dünyasına uygun bir zihniyet ağacı haline gelmesinden başlıca sorumludur.

«Arınma Çağında İslam»ın da, içten başlıca bozguncusu olarak tam bir teşrih ve tahlile tabi tutulması gereken habaset merkezi...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu ... Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. ...

nerede demiş bende onu soruyorum o bahsettiğin kitap şu anda elimde bana sahife numarası ver
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
: )) anlaşıldı iftirandan dolayı seni vicdanınla baş başa bırakıyorum ve seni Allah'a havale ediyorum.

Hadi "Latince" harflerle yazayım da bu tartışma bitsin:

قال ابن تيمية (İbni Teymiyye dedi ki...)

في مجموع الفتاوى (Mecmu'ul feteva'da)
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Şimdi arkadaşlar mevzuyu karşılıklı hakarete taşımadan sağduyu ve akl-ı selim kelimelerinin ipini elden bırakmadın tahlil edecekler varsa beri gelsin. Hodgamlığa, beylik taslamaya lüzum yok. Birz uzun iktibaslar yapıyorum. Sabır ile okumanızı istirham edeceğim. Birinci Üstad Necip Fazıl'ın Türkiye'nin Manzarası, İkincisi ise Doğru Yolun Sapık Kolları eserinde bulunmaktadır.

[/B]

SubhanAllah! Sağduyu mu? başkaların hezeyanları üzerinden bir Alimi itham etmek ne zamandan beri sağduyu oldu?

Kocakarılar gibi şu şunu demiş bu bunu demiş diye dedikodu yapacağınıza şu eserinde şu sahife de şunu demiştir deyin bizlerde görelim.

''Sayet iddialar destekleyici delillerle ispatlanmazsa sadece ahmaklar icin delil olurlar''.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Hadi "Latince" harflerle yazayım da bu tartışma bitsin:

قال ابن تيمية (İbni Teymiyye dedi ki...)

في مجموع الفتاوى (Mecmu'ul feteva'da)


eee ne demiş ve nerede demiş Mecmu'ul Fetava bir külliyattır nerede demiş?
yahu bende görmek istiyorum bunu hakkım değil mi?
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Neyse ben çıkmak zorundayım Yönetici kardeşlerin sağlıkcı denen terbiyesizin sözlerine inş. bir yaptırımları olacaktır.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Şunu geçmişte yaşadım:

İbni Teymiyye'nin bazı sözlerini ve görüşlerini -muteber kitaplardan ve alimlerden alarak- naklettim.

Bundan dolayı "iftira ediyorsun" diyenler oldu.

Sonra biraz zaman geçti ve bu kişiler bu görüşlerin İbni Teymiyye'ye ait olduğunu kabul etmekle kalmadılar, bu görüşleri benimseyip müdafaa etmeye başladılar.

Bazen şöyle bir ilginç durum oluyor: Bir forumda (bazı yabancı forumlarda da yazıyorum) karşımdaki bir Vehhabi, İbni Teymiyye'nin bahis konusu görüşünü "delillerle" bana ispatlamaya çalışırken, başka bir forumdaki başka bir Vehhabi İbni Teymiyye'nin asla öyle bir söyleyemeyeceğini, benim iftira ettiğimi söylüyor ve bunu ispat etmeye çalışıyor.

Bazen "bazılarına en iyi cevap sükuttur" deyip kısa kesmek tercihe şayan oluyor.
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
:ltf:Tartışmalarınızı kişisel boyuta taşımayın. . Muhatabınızla yürürttüğünüz tartışmalarda uslubunuza dikkat edip hakarette bulunmaktan sakınınız.
Alim ve Fazıl bilinen İslam alimleri hakkında kötü söz ve ifadeler kullanmayınız.
Üyelerimizin Forum kurallarını bir daha gözden geçirmeleri ve tartışmalarını çizilen çerçevede sürdürmeleri hususu önemle rica olunur.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Hakaretleri sahibine iade ediyorum. Yönetimi de göreve çağırıyorum.

Kitabın ismi, cilt ve sayfa numarası orada yazılıdır. Birazcık izan sahibi olan, o Arabi cümleyi alır Google ile araştırır. Arapçasını da, Türkçesini de, İngilizcesini de... kolaylıkla bulur. Kaldı ki, yukarıda "sağlıkçı"nın mesajında takribi Türkçesi yazılıdır (bkz. 114 nolu mesaj).

Hayret!
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Allah dilerse, bir sivrisineğin sırtına yerleşir de, sivrisinek Onun kudreti ve rububiyetinin lutfü ile Onu yüklenip kaldırır. Böyleyken Allah Arş’ın üzerine nasıl yerleşmez? (Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568)
Bunu söyleyen,bir kimse,diğer yerlerde yazdıklarımızı velevki söylememiş olsun.Bu sözü kendisini elevermiş olur.Başka bir şeye gerk bırakmaz.Kaldıki bu zat hakkında bizim hiç bir sözümüz yoktur.Her birisi İslam Alimi olan kimselerki bunlardan bazıları;
İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlardır.Bizde onlardan nakil edilenleri aldık aktardık.
 
Üst