Yeni Akit Yazarı Hilafet İçin Çalışmanın Gerekliliğini Yazdı

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
Peki

Herkes bir yol tutturmuş gidiyor kimse var olan yolu kullanmıyor.
böyle düşünmekte bir yol?!
var olan yol kullanılıyor. yolcuları olmayan bir yol belirlemek şeriata aykırı olur. mesel kişilerin şeriatın belirlediği ölçülere uyarak yolu bulmaları.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
böyle düşünmekte bir yol?!
var olan yol kullanılıyor. yolcuları olmayan bir yol belirlemek şeriata aykırı olur. mesel kişilerin şeriatın belirlediği ölçülere uyarak yolu bulmaları.

Malesef çok iyi niyetlisiniz.
 

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
@leylinur İslamda inanç meselesi olan Hilafet değil, tevhidtir. Hayata ve realiteye bu pencereden bakarsak zaman bizi dize getiremez. Bu pencereyi kapatanlar nasıl bir cinayet işlediklerinin farkında değil..

tevhid içinde hilafet olmadan tam olabilir mi? bir düşünün! hem Allah'tan başka ilah yok diyeceksin, hemde Allah'ın "hırsızın elini kesin" dediğini bildiğin halde, hırsızın elinin kesilmemesinden kendini sorumlu hissetmeyeceksin.
islam; insanın kendisi ile(nefsiyet), insanın rabbi ile arasını düzenleyen(ibadetler) bir din olduğu gibi, insanın diğer insanlar ile arasınıdaki ilişkiyi de düzenleyen(ukubat)bir dindir.
 

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
HİLÂFET (Hilâfetin tanımı, Hilâfet nedir?)
Hilâfet; İslâm şeriatının hükümlerinin hakim kılınıp İslâm davetinin tüm insanlığa taşınması için yeryüzündeki tüm müslümanların önderliğidir. Bu anlamda İmametle Hilâfet özdeş kavramlardır. Sahih hadislerde de her iki kelime aynı anlamda kullanılmışlardır. Kur'an ve sünnete ait hiç bir metinde İmamet ve Hilâfet birbirine zıt anlamlarda geçmemiştir. Bu nedenle İmamet ve Hilâfet kelimelerini birbirine tercih noktasında bir zorlamaya da gerek yoktur. Önemli olan kelimeler değil içerikleridir.Hilâfet’in yeniden kurulması dünyanın dört bir yanındaki tüm müslümanlar üzerine farzdır. Tıpkı Allah'ın farzlarından bir farz gibi, bu farz da; seçme hakkının, ruhsatın olmadığı bir farzdır. Bu nedenle Hilâfet’in kurulması yolunda en ufak bir ihmal dahi büyük bir günah ve isyandır. Allah bu günahı işleyenleri şiddetli bir şekilde cezalandıracaktır.Hilâfet’in kurulmasını tüm müslümanlara farz kılan deliller sünnet ve sahabenin icmâ'ıdır.Sünnetteki delil Nafi'den rivayet edilen şu hadistir: "Hz Ömer bana dedi ki: Rasulullah (s.a.v)’in şöyle dediğini işittim:"Kim Allah'a itaatten elini çekerse, Kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâla’yla karşılaşacaktır. Kim de boynunda Halife’ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür." [SUP](Müslim K. İmara H. No: 1851)
[/SUP]Bu hadis ile Nebi (s.a.v) bütün müslümanlara bir Halife’ye biatı farz kılarak, boynunda biat olmadan ölen kişinin ölümünü "cahiliye ölümü" olarak tanımlamıştır. Burada geçen biat ancak bir Halife'ye yapılandır. Rasulullah her müslümanın boynunda Halife’ye biatın olmasını farz kıldı. Ancak burada asıl farz kılınan her müslümanın Halife’ye biat etmesi değil, kendisine biatın gerçekleşmesini sağlayacak bir Halife’nin bulunmasıdır. İster bilfiil biat edilsin isterse edilmesin, bir Halife’nin varlığı tüm müslümanların boynunda biatın bulunması anlamına gelir. Bu haliyle hadis, biatın farziyetine değil Halife’yi belirleme farziyetine delildir. Çünkü Rasulullah'ın yasakladığı şey ölene kadar bir müslümanın boynunda biatın olmamasıdır ki; Rasül (s.a.v) müslümanların biat etmemesini kınamadı, boynunda biatın olmamasını (Halife’nin olmamasını) yasakladı. Hişam b. Urve, Ebu Salih ve Ebu Hüreyre kanalıyla Rasul (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:"Benden sonra sizi bir takım idareciler idare edecektir. Takvalı idareci sizi takva ile, facir (günahkâr) idareci sizi facirce idare edecektir. Hakka uygun olan hususlarda onlara itaat edin. Bu yöneticiler iyilik yaparsa sizin lehinize, kötülük yaparlarsa hem sizin hem de kendi aleyhlerinedir."[SUP](Müslim)[/SUP]"El A'rac'tan o da Ebu Hüreyre'den rivayetle Nebi (s.a.v) dedi ki: "Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur." [SUP](Müslim K. Imara Bab 9 H. No: 1841)[/SUP]Müslim, Ebu Hazim'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ebu Hüreyre ile beş sene beraber oldum. Rasulullah (s.a.v)'den şunu işittiğini söyledi:"İsrail oğulları Nebiler tarafından siyaset (idare) ediliyordu. Bir Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat bir çok Halife olacaktır." Oradakiler dediler ki; Bu durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki: "İlk biat edilene vefakar olunuz onlara karşı olan vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını onlara soracaktır." [SUP](Müslim K. İmara Bab 10 H. No: 1842)[/SUP]İbni Abbas'tan rivayetle Rasul (s.a.v) buyurdu ki:"Kim emirinden (idarecisinden) hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin. Çünkü insanlardan kim olursa olsun sultadan (Halife’nin otoritesinden) bir karış uzaklaşırsa o kişi ancak cahiliye ölümü ile ölür." [SUP](Müslim K. İmara H. No 1849/47)
[/SUP]Bu hadislerde Rasulullah (s.a.v) müslümanları bir takım valilerin (idarecilerin) yöneteceğine işaret ettiği gibi Halife’nin müslümanların "kalkanı" (korunağı) olduğunu da ifade etmiştir. Rasulün (s.a.v)'in, imamı "kalkan" olarak tanımlaması imamın varlığının faydaları hakkında bir haberdir. Haber ise bir taleptir. Bu nedenle hadislerde imamın seçilmesine yönelik bir talep söz konusudur. Eğer bir hususun Allah ve Rasulü tarafından bildirilmesi, yani haber verilmesi bir yerme (kınama) ifadesi içeriyorsa, ortada o şeyi terketmeyi gerektiren bir talep (nehiy) var demektir. Eğer söz konusu ifadede bir övgü varsa, bu da fiilin yapılmasını gerektiren bir talep anlamına gelir. Talep edilen fiilin yapılması şer'i bir hükmü yerine getirmeyi gerektiriyorsa ya da söz konusu fiilin yapılmaması hükmün terkini beraberinde getiriyorsa; talep kesin olur.Rasulullah (s.a.v)'in adı geçen hadislerinde; müslümanları yönetecek kişilerin Halifeler olacakları bildirilmiştir. Bu demektir ki, bu haber bir Halife’nin tayin edilmesini gerektiren taleptir. Ayrıca bu hadisler müslümanların otoritenin emrinden dışarı çıkmalarını haram kıldığı gibi; kendileri için bir yönetim sistemi (Hilâfet'i) kurmalarını, Halifelere itaatı ve Hilâfetleri hakkında onlarla çekişenlerle savaşmayı da farz kılmıştır.Müslim'den rivayetle Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur:"Kim bir imama biat edip elini sıkar ve kalbinin meyvesini verirse (rıza gösterirse) gücünün yettiği kadar itaat etsin. Eğer (iktidarı ele geçirmek için) onunla çekişecek bir kişi ortaya çıkarsa bu kişinin boynunu vurun." [SUP](Müslim K. İmara Bab 10 H. N: 1844)
[/SUP]Halife’ye itaatle ilgili emir Hilâfet’in kurulması için bir emir demektir.
Ayrıca Halife ile çekişen kimse ile savaşmaya dair emir; tek bir Halife’nin bulunmasındaki devamlılığa kesin bir işarettir.Sahabelerin bu konudaki icmâ'ına gelince: Sahabeler (rahm) Rasulullah (s.a.v)'in vefatından hemen sonra bir Halife’nin seçilmesinin gereği üzerine icmâ etmişlerdir. Aynı sahabe icmâ'ı Ebu Bekir (ra)'a, Ömer (ra)'a, Osman (ra)'a ve Ali (ra)'a yapılan biatlarla tekerrür etmiştir. Nitekim sahabenin bu icmâ'ındaki kesinlik şu olayla da te'yid edilmiştir: Rasulullah (s.a.v)'in vefatından sonra sahabeler onu defnetmek yerine yeni bir Halife’nin seçimi ile meşgul olmuşlardır. Halbuki mevtanın (ölülerin) en kısa zamanda defni farz kılınmış ve kendilerine defnin farz olduğu kişilerin, defni erteleyip başka bir işle meşgul olmaları da haram kılınmıştır.Rasulullah (s.a.v)'ın cenazesinin techizi ve defni üzerlerine farz olan sahabelerin (rahm), Rasulullah (s.a.v)'in defni ile meşgul olmayı bırakarak Halife’nin seçimi ile meşgul olan bir kısmına, diğer bir kısım sahabelerin, -cenazeyi defne engel olan bu seçime engel olmaya imkanları olduğu halde- defnin iki gece ertelenmesi karşısında sessiz kaldıklarını ve defnin geciktirilmesine iştirak ettiklerini görüyoruz. Peygamberin (s.a.v) cenazesinin defni beklerken Halife’nin seçimi ile meşgul olmaları şeklinde gerçekleşen bu icmâ göstermektedir ki; Halife’nin seçilmesi, insanların en hayırlısının cenazesinin defnedilmesinden daha önemli bir farzdır.Üstelik sahabelerin, Halife’nin seçilmesi hususundaki icmâ'ları yaşadıkları sürece devam etmiştir. Sahabeler arasında, "Halife'nin kim olacağı" hususunda ihtilaflar görülse de, Rasulullah (s.a.v)'in ve Raşit Halifelerden her birinin vefatından sonra bir Halife’nin seçilmesi konusunda kesinlikle ihtilaf olmamıştır. İşte sahabelerin (rahm) bu icmâ'ı, Halife’nin tayini farziyetinin açık ve kuvvetli bir delilidir.Aslında, dinin hakim kılınması, dünya ve ahiretle ilgili şeriat hükümlerinin uygulanması subûtî ve delaleti kesin delillerle tüm müslümanlar üzerine farzdır.
Bu farzın gerçekleşmesinin şartı ise sulta (otorite) sahibi bir idareci yani Halife’nin varlığıdır. "Bir farzın yerine getirilmesi için gerekli olan şeyler de farzdır" şer'i kaidesi gereği bir Halife’nin belirlenmesi farzdır.Bunlara ilaveten, Allahu Teâla, müslümanlar arasında Allah'ın indirdikleri ile hükmetmesi için Rasul (s.a.v)'e kesin bir şekilde emir vererek şöyle buyurdu:"Onların aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet, Haktan sana gelenin dışında onların hevalarına (arzularına) uyma"[SUP](Maide 48)[/SUP]"Onların arasında Allah'ın indirdikleri ile hükmet, onların heva ve heveslerine uyma ve seni, Allah'ın sana indirdiğinin bazısından saptırırlar diye onlardan sakın." [SUP](Maide 49)[/SUP]Allah'ın hitabının sadece Rasülü'ne has olduğuna dair bir delil olmadıkça; Rasul'e hitab onun ümmetine bir hitaptır. Söz konusu ayetlerin Rasul'e has olduğuna dair bir delil olmadığından, bu ayetler yönetim otoritesini kurmalarına yönelik müslümanlara bir hitaptır. Halife’nin seçilmesi de kesinlikle aynı anlama gelmektedir. Nitekim Allah'u Teâla, kendilerinden olan ulü'l-emr'e itaati bütün müslümanlara farz kıldı. Bu emir de veliyy'ul-emr'in yani Halife’nin bulunmasına delalet eder. Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır:"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasul'e ve sizden olan ulü'l-emre itaat edin." [SUP](Nisa 59)
[/SUP]Allahu Teâla olmayan bir şeye itaatı emretmeyeceğine göre bu ayet veliyy'ul-emr'in var olmasının farziyetine delalet eder. Veliyy'ul-emrin varlığı da şer'i hükümlerin tatbikini gerekli kılar, yokluğu ise şer'i hükümlerin yürürlükten kalkması anlamına gelir. Sonuç olarak veliyy'ul-emrin bulunması farzdır. Veliyy'ul-emrin bulunmaması ya da bulunması için çalışılmaması, şer'i hükümlerin hayattan uzaklaştırılması gibi bir haramın gerçekleşmesine sebep olur.İşte tüm bunlar müslümanların kendilerine bir idare ve sulta kurmalarının üzerlerine farz olduğuna dair açık ve net delillerdir. Yine söz konusu deliller idarenin başında bulunacak ve ümmetin işlerini yürütecek bir Halife’yi seçmenin müslümanlara farz olduğunu çok açık ve net bir şekilde göstermektedir. Burada kasdedilen sulta, soyut bir sulta ve idare olmayıp, şeriatı uygulamaya yönelik bir otoritedir.Müslim'in Avf b.Malik El Eşcai'den rivayet ettiği Rasulullah (s.a.v)'in şu sözü de bu konuda bize fikir vermektedir:"Sizin hayırlı imamlarınız şunlardır: Siz onları seversiniz onlar da sizi severler. Siz onlar için dua edersiniz, onlar da sizin için dua ederler . Şerli imamlarınız ise sizden nefret ederler siz de onlardan nefret edersiniz, siz onlara lanet edersiniz onlar da size lanet ederler." Denildi ki;"Ya Rasulullah onlara kılıçla karşı çıkmayalım mı?Dedi ki: "İçinizde namazı ikame ettikleri sürece hayır." [SUP](Müslim K. İmara Bab 17 H. No: 1855)[/SUP]Bu hadis açık bir şekilde imamların hayırlılarını ve şerlilerini bildirdiği gibi, dini uyguladıkları sürece onlara kılıçla karşı koymanın haramlılığına da delalet etmektedir. Hadisteki namazı ikame etmek dolaylı bir anlatımdır ve dini hükümleri tümü ile tatbik etmek anlamına gelmektedir. Buraya kadar verilen delillerle İslâmın hükümlerini uygulamak ve İslâm davetini yüklenmek için bir Halife’nin bulunmasının bütün müslümanlara farz oluşu sahih şer'i nasslarla sabit olmuştur.Bir Halife’nin seçilmesinin müslümanlar üzerine farziyeti başka açılardan da bir gerekliliktir. Allahu Teâla, İslâmın hükümlerinin uygulanması için bir idari yapı kurulmasını ve müslümanların her türlü varlıklarının korunmasını müslümanlara farz kılmıştır. Bu farzı uygulamanın şartı ise bir Halife’nin bulunmasıdır. Ancak bu farz bir farz-ı kifayedir. Bir takım müslümanlar bu farzın gereğini yaparlarsa diğerlerinden bu farz kalkar. Fakat bu farzı bir kısım müslümanar ikame edemiyorsa, ikamesi için hali hazırda çaba sarfediyor olsalar bile bu farziyet diğer müslümanlar için de bağlayıcı bir farz olarak kalır. Müslümanlar Halifesiz oldukları müddetçe, bu farz hiçbir müslümanın üzerinden kalkmaz.Müslümanların, tüm müslümanları bağlayıcı tek bir Halife’nin varlığı için çalışmamaları en büyük günahlardan birisidir. Çünkü bu hayatî bir farzı terk etmek anlamına gelir. Halbuki dinin hükümlerinin tatbiki ancak bu farzın yerine getirilmesi ile mümkündür. Hatta İslâmın hayat sahasındaki varlığı ancak bu farzla mümkündür. Bu nedenle müslümanların bir Halife’nin bulunması için çalışmamaları ya da bu çalışmalardan geri kalmaları halinde dünyanın neresinde yaşıyorlarsa yaşasınlar hepsi günahkâr olurlar.
Eğer müslümanlardan bir kısmı Halife’nin varlığı için çalışırsa günah çalışanlar üzerinden kalkar ancak çalışmayanlardan kalkmaz ve farziyet Halife seçilinceye kadar devam eder. Bu farzın ikamesi için çalışmak; farzı geciktirmek ve yerine getirememekten doğacak günahı düşürür. Zira farzın gerçekleşmesini engelleyen faktörler kendi dışında gerçekleşmektedir. Farzı yerine getirmek için çalışmaya teşebbüs etmeyenler ise Halife’nin yok olduğu üçüncü günden Halife’nin varlığına kadar geçen süredeki günahın sahibidirler. Allah'u Teâla kendileri üzerine farz kıldığı halde onlar bu farzı yerine getirmedikleri için Allah'ın azabına müstehak oldukları gibi dünya ve ahirette rezil ve zelil olmayı hak ederler. Allah'ın yapılmasını emrettiği bir farzı terk etmek açıkça müslümanı azaba müstehak kılar. Özellikle bu farz, bir Halife’nin varlığı için çalışmak gibi, İslâmın en önemli farzlarından biri olursa! Zira bu farz diğer farzların tatbiki için de gerekli bir farzdır. Bu farz yerine gelince dinin hükümleri tatbik imkanı bulur, İslâmın şanı yükselir, Allah'ın kelimesi (dini) İslâm memleketlerinde ve tüm dünyada yücelir.İnziva veya insanlardan uzaklaşarak sadece şahsî, özel meseleleri ile ilgili dini hükümlere bağlanmak hakkındaki hadisler; Halife’nin varlığı için çalışmamak veya geri kalmaktan doğacak günahı müslümanlardan düşürmek için delil olarak gösterilemez. Çünkü söz konusu hadisler bir Halife’nin var olması için çalışmamaya cevaz vermez. Bu konulardaki hadisleri dikkatlice inceleyen kimse; bunların, Halife’nin tayini için çalışmamak ya da çalışmaktan geri kalmak için ruhsat olmadıklarını aksine dine sımsıkı bağlanmakla ilgili emirler olduklarını görürler.Bişr İbni Ubeydullah El Hadrami, Ebu İdris El Hulani'nin Huzeyfe İbn El Yeman'dan şu hadisi işittiğini rivayet etmişti: "İnsanlar Rasulullah (s.a.v)'e hayır hakkında soruyorlardı. Fakat ben, bana dokunmasından korkarak şer hakkında soruyordum. Dedim ki; "Ya Rasulullah biz cahiliye ve şer içindeydik, Allah'u Teâla bize bu hayrı getirdi. Peki bu hayırdan sonra şer var mı?" Dedi ki; "Evet, fakat içinde karışıklık ve şer var". Dedim ki; "O karışıklık nedir?" Dedi ki; "Bir takım insanlar benim gösterdiğim yolun (hidayetin) dışında benim sünnetimin tersine ümmeti idare edecekler. Onları bileceksiniz ve onları kabul etmeyeceksiniz." Dedim ki; Bu hayırdan sonra şer var mı?" Dedi ki; "Evet. Cehennemin kapılarında davetçiler olacaktır. Kim onlara uyarsa onu cehenneme atacaktır" Dedim ki; "Ya Rasulullah, bize onları tarif et? Dedi ki; Onlar bizim milletimizden (dinimizden) insanlardır. Bizim aziz duygularımızla seslenerek) bizim dilimizle konuşurlar" Dedim ki; "Bunların zamanı bana yetişirse bana ne emredersiniz?" Dedi ki; "Müslümanların cemaatından ve Halifesinden ayrılmazsın"Dedim ki; "Eğer müslümanların cemaatı ve Halifesi yoksa" Dedi ki; "O zaman bütün cehenneme davet edenlerden uzak dur. Velev ki bir ağacın köklerini ısırıp kalsan da ölüm sana gelinceye kadar o durum üzere kal." [SUP](Buhari Fiten-12, Tecrid C. 9 S. 297 H. No: 1471)[/SUP]Bu hadis, Rasulullah (s.a.v)'in, müslümanların cemaatına ve Halifesine bağlanmayı müslümanlara emrettiğini ve cehennem davetçilerinden de uzak durmayı emrettiğini açık şekilde göstermektedir. Soru soran, Rasul (s.a.v)'e müslümanlar için bir Halife ya da cemaat olmazsa cehennem davetçilerine karşı ne yapılması gerektiğini sorduğunda; Rasul (s.a.v) ona bu gruplardan uzak durmayı emretti, uzlete çekilip müslümanlardan uzak durmayı ya da Halife’nin ikamesinden geri kalıp vazgeçmeyi değil.Rasul (s.a.v) soru sorana: "O grupların hepsinden uzak kal" diye açık ve net olarak emretti. Hatta ona bir ağacın köklerini dişleri ile ısırıp kalsa dahi, cehenneme çağıran o grupları terk edecek ve ölüm kendisine ulaşıncaya kadar bu durumunu muhafaza edecektir. Hadis, böylesi bir ortamda yaşayan kimsenin dinine sımsıkı sarılmasını ve cehenneme davet edenlerden uzak durması gerektiği anlamını vurgulamaktadır.Bu hadiste, Hilâfet’in kurulması için çalışmayı terk etmeye dair hiçbir mazeret ve ruhsat yoktur. Hadis, kişinin dininin selameti için ağacın köklerini yese dahi Cehenneme davet edenlerden uzak kalmasını emretmektedir. Kim ki bu hadisi delil gösterip Hilâfet’in kurulması için çalışmazsa bu farzın günahı üzerinde kalır. Müslümana, müslümanların cemaatından uzak kalması ya da dinin hükümlerini uygulamaktan ve Hilâfeti kurmaktan uzak durması emr olunmamıştır.
Yine Buhari Ebu Said El Hudri (ra)'dan Rasulullah (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:"Öyle bir zaman gelecek ki, müslümanın en hayırlı malı; kendi dinini fitnelerden korumak için dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar(dan ibaret) olacaktır." [SUP](Buhari K. Fiten Bab 15 S. 94)[/SUP]Bu hadisten de çıkan anlam; yeryüzü bir Halifeden yoksun olduğu zaman müslümanların cemaatından uzak kalmak ya da dinin hükümlerinin hakim kılınması ve Hilâfet’in kurulmasından geri kalmak değildir. Hadis, fitne günlerinde müslümanın malından hayırlı olanını ve fitneden kaçmak için ne yapacağını beyan etmektedir. Hadis, inziva ve insanlardan uzak durmayı teşvik amacını gütmeyen bir hadistir.Sonuç olarak diyebiliriz ki; yeryüzü Hilâfet’ten yoksun iken, müslümanların, dini hakim kılmak ve Hilâfeti kurmaktan geri kalmasına hiçbir şekilde mazeret ve ruhsat yoktur. Yeryüzünde Allah'ın tayin ettiği sınırları korumak için hadleri uygulayan ya da dinin hükümlerini yerine getirip "La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah" sancağı altında müslümanların cemaatını birleştiren bir devlet olmayınca, Hilâfeti kurup Halife’yi tayin için bir çalışma yapmaktan geri kalmak için hiçbir mazeret ve ruhsat yoktur.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
ben hala bunun niyet ile değil inanç ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

İnanç mı? delil, kanıt, ispat, işaret? sizde bu sadece iyi niyet :)

Güzel kardeşim keşke her şey size anlatıldığı gibi olsaydı malesef öyle değil. Sorgulayın size anlatılmış ne kadar şey var ise sorgulayın bu yaratılışı en başından tekrar bir araştırın

Günümüzde İslam çok derinlerde nefesinizi uzun süre tutabiliyorsanız eğer başarmamak için bir neden yok.

Bana inanmıyor olabilirsiniz. O zaman gelip birde buradan bakın.

Kitabın kavramlarında birlik ve beraberlik oluşturulmadan sistemin işletilmesi çok zor ancak bunu bir gurup yapabilir oda insalardan uzakta kendi sınırlarında

Mevcut zaman diliminde kavramlar kitabın tebliğ ettiği vahiy çizgisini anlatmıyor önce bunun farkına varırsanız sizinle konuşabilmemiz daha sağlıklı olur.
 

efonaltı

Kısıtlı Erişim
Katılım
13 May 2015
Mesajlar
703
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
44
Konum
almanya
Ben gaflet eleştirisi yapıyorum, siz bu eleştiriyi anında Resulullahın üstüne kanalize ederek beni açığa almaya çalışıyorsunuz.. Onun yolunda olduğunuza o kadar eminsiniz ki! Kritiğe kapalılık buradan kaynaklanıyor..

dostundostu ,sen çok kritiklerden giriyorsun ama sayfa sayfa yazılarınızda ortaya koyduğunuz bir şeyde henüz göremedik..

hilafet gibi çok basit siyasi yönetim biçimi uygualamak hayata geçirmek bu kadar zormu?
 

efonaltı

Kısıtlı Erişim
Katılım
13 May 2015
Mesajlar
703
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
44
Konum
almanya
Olaylara çok çoook iyi niyetle yaklaşıyorsunuz. Keşke bazı şeyleri size gösterebilme gücüm olsa idi fakat böyle bir güç yok :)

2015 yılındayız kuantum fiziğini konuşuyoruz İslamı çok farklı tanıtmışlar bunu görmeden yada fark etmeden anlaşmamız yada bir birimizi anlamamız çok zor.

hilafet den kuantum fiziğine giriyor .demek istiyorki bu hilafet o kadar zor iş..!:D
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
hilafet den kuantum fiziğine giriyor .demek istiyorki bu hilafet o kadar zor iş..!:D

Demek istemiyorum.

Aslında çok kolay, kuantum fiziği de düne kadar bilinmiyordu fakat insanlar tümden herşeyi çözdük sanıyorlardı. Şimdilerde ise herşeyi silbaştan almaları gerekiyor :)

Madde var mı? Hilafet kuracaksın !!
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,940
Tepkime puanı
2,067
Puanları
113
Konum
Mars
Yukarıdaki gibi bir yönetim şekli var mı?

olmaz olurmu? Bir kişi belirleyecekler o kişi kitaptan anlayacak ne diyorsa insanlara aktaracak yani kişiye dayalı bir sistem istiyorlar neden? derinlere dalmak için nefeslerini yeterli görmüyorlar.

Bazıları çabalayacak bazıları hazır lokma yiyecek peki nasıl boğazınızdan geçecek :)

Şimdi benim aklıma bir şey takıldı belirleyecekleri kişinin doğru yaptığına nasıl emin olacaklar ?
 

çelebiler

Kıdemli Üye
Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
7,457
Tepkime puanı
211
Puanları
0
olmaz olurmu? Bir kişi belirleyecekler o kişi kitaptan anlayacak ne diyorsa insanlara aktaracak yani kişiye dayalı bir sistem istiyorlar neden? derinlere dalmak için nefeslerini yeterli görmüyorlar.

Bazıları çabalayacak bazıları hazır lokma yiyecek peki nasıl boğazınızdan geçecek :)

Şimdi benim aklıma bir şey takıldı belirleyecekleri kişinin doğru yaptığına nasıl emin olacaklar ?
Allah'ın Kitabı,emirleri umurlarında mı sanki.Sadece tarihteki dedelerinden gördükleri gibi yaşamak istiyorlar.
 
Üst