"Bana bakanlara tecelli ederek varlığını gösterdi. Görünen her varlıkta
onu bir surette görürüm, ilahi zat açığa çıkıp göründüğü anda gaybim
bana gösterildi ve kendimin ondan başka olmadığımı gördüm. Mahv'dan
sonra sahv'da ondan başkası değildim. Zatım zatıma bürün-düğü
zaman tecelli eden yine zatımdı.
İkilik olmadığından, sıfatım onun sıfatı ve şekli benim şeklimdir, çünkü
biz biriz.
O çağrılınca cevap veren benim, ben çağrılırsak, beni çağırana o karşılık
ve cevap verir.
Aramızda muhatap tâ'sı (sen, ben) kaldırılmıştır, yüceliğim, fark
ayrılığının kaldırılmasındadır.
Hiç bir felek yoktur ki irademle hidayete eriştiren ve batınımın
nurundan olan bir melek ihtiva etmesin.
Ben olmasaydım ne varlık olur, ne şahit olur, ne de bir kimse söz ve
ahit üstlenmiş olurdu.
Hayatı hayatımdan olmayan hiç bir canlı yoktur, her nefis benim
isteğimi ister.
Yapılan hac, umre ve diğer ibadetlerle altı yön bana yönelmiştir,
makamda kıldığım namaz onun içindir ve orada onun bana namaz
kıldığına şehadet ederim.
İkimiz de namaz kılıyoruz, her secdesinde birimiz cem' ile diğerinin
hakikatine secde etmektedir.
Başkası sana namaz kılmış değildir, her secde edişimde de başkasına
namaz kılmış değilim." [1]
Tevhid inancı bozulmamış ve dini, kişilerin hatırı için feda etmeyen
mümin bir insan acaba bu sözlerden İbn el-Farıd'ın Allah ile bir olduğu,
onunla bütünleştiği ve görünen ibn el-Farıd'ın Allah'tan başka bir şey
olmadığından başka acaba ne anlar?
Şimdi de Muhyiddin ibn Arabi'ye bakalım.
"Onlar kendisi olduğu halde, eşyayı açığa çıkaran münezzeh olsun." [2]
"Arif, hakkı (Allah'ı) her şeyde gören, belki her şeyin kendisi olarak
görendir." [3]
"Her şeyin haddi (tarifi) aynı zamanda Hakkın tarifidir. Yaratıkların ve
eserlerin müsemmalarında sirayet etmiştir. Gören de, görülen de odur.
Alem onun suretidir. Alemin ruhu ve yöneticisi de odur. O, büyük
insandır." [4]
"O ortaya çıkanların kendisidir. Ortaya çıktığı durumda gizli olanların da
kendisidir. Ortada başkasının gördüğü başka bir şey yoktur.
Kendisinden bâtın olacak bir şey de yoktur. O kendisine zahir ve
kendisinden gizlidir. Ebu Said el-Harraz diye adlandırılan da odur.
Görülen ve isimlendirilen başka varlıklar da odur." [5]
"Hakkın, yaratıkların sıfatlarıyla ortaya çıktığını görmüyor musun? Bunu
kendisi belirtmiştir. Noksanlık ve kötülük sıfatlarıyla ortaya çıktığını da
kendisi ifade etmiştir. Yaratıkların da başından sonuna kadar hakkın
sıfatlarıyla ortaya çıktığını görmüyor musun? Yaratıkların sıfatları onun
için hak olduğu gibi, onun sıfatları da yaratıklar için haktır." [6]
"Kâmil arif, tapılan her şeyin hakkın açığa çıktığı ve kendisinde hakka
ibadet edildiğini görendir. Onun için tapılan bu tanrılara taş, ağaç,
hayvan, insan, yıldız, melek gibi özel ismi yanında tapanlar onlara ilah
adını vermişlerdir." [7]
"Varlığımız onun varlığıdır. Varlığımız açısından biz ona muhtaç,
nefsinde zuhuru için o bize muhtaçtır... Sen ahkamla onun gıdası, o da
varlıkla senin gıdandır. Senin özelliğin ne ise onun özelliği odur. Emir
ondan sana olduğu gibi, senden de onadır. Ne var ki sen mükellef diye
adlandırılıyorsun. Gerçi halinle sen ona 'Beni mükellef kıl' dediğin için
seni mükellef kılmıştır. Ama o mükellef diye isimlendirilmez. O bana
hamleder, ben ona hamlederim, o bana ibadet eder, ben ona ibadet
ederim." [8]
İbn Arabi'nin bu sözlerini tevhid inancı ile bağdaştığını herhalde hiç bir
muvahhid söyleyemez. Bunun örnekleri burada sayılayamayacak kadar
çoktur, isterseniz onun değerlendirmesini de tasavvuf felsefesi
uzmanlarından Dr. Abdulkadir Mahmud'dan dinleyelim:
"Bu şekilde vahdeti vücut nazariyesi bizi dünyadan yok olma, diriliş ve
amellerin karşılığı konularında İslam'ın kesin prensiplerini inkar etmeğe
götürür" [9]. "Şüphe yok ki vahdeti vücut nazariyesinin mantığı İslam
dinini tümden yıktığı gibi, semavi bütün dinleri ve uluhiyetin ayırıcı
özelliklerini de yıkmaktadır. Bu bakımdan Dr. Ebu'l-Ala Afifi'nin 'ibn
Arabi, şeriatın zahirinin enkazı üzerine ruhaniyette daha derin ve daha
çok tatmin eden bir din bina etmek için yıkmaktadır' (Fususi'l-Hikem,
'Giriş', s. 43) sözlerine katılmıyoruz." [10]
İbn Arabi'nin sarihlerinden olup vahdeti vücut nazariyesinin felsefesini
yaparak şirk bataklığına daha çok batıran Abdulkerim el-Cili'den de
örnekler verelim:
"Zatı itibariyye yüce olan Hak'kın açığa çıktığı her varlığa tapmak
gerekir. O, âlemin zerrelerinde açığa çıkmış(zahir olmuş)tur." [11]
"İki alemde de mülk benimdir. İkisinde de benden başkasını görmedim.
Onun ya iyiliğini umarım yahut ondan korkarım.
Kemalin her türlüsüne sahibim ve Küllün büyüklüğünün cemaliyim, ben
ondan başkası değilim." [12]
"Gördüğün ne kadar maden, bitki, hayvan ve seciyeleriyle insan,
gördüğün ne kadar deniz, çöl, ağaç veya yüksek bina, gördüğün ne
kadar manevi suret ve göze hoş gelen güzel manzara, gördüğün ne
kadar melek şekli ve manası iblis olan görünüm, gördüğün ne kadar
beşeri bir şehvet ve elde edilen birhak, gördüğün ne kadar arş,
kuşatıcısı, kürsüsü, yüce refref, işte onlar hepsi benim, hepsi benim
manzaram (görünüşüm)dür. Onun hakikatinde teceli eden benim, o değildir. Halkın rabbi ve efendisi benim. Bütün alem isim, zatım ise
müsemmasıdır." [13]
"Allah, Muhammed'in nefsini kendi zatından yarattığı -ki Allah'ın zatı iki
zıttı bulundurmaktadır- zaman hidayet, nur ve güzellik, sıfatları
bakımında melekleri Muhammed'in nefsinden yarattığı gibi, zulmet ve
celal sıfatlarıy bakımından iblis ve tabilerini de Muhammed'in nefsinden
yarattı." [14] "Bil ki varlık ve yokluk iki karşıttır ve uluhiyet feleği ikisini
kuşatır. Çünkü uluhiyet eski-yeni, hak-halk, varlık-yokluk gibi iki zıttı
birlikte bulundurur..." [15]
Bir de Bayezid (Ebu Yezid) el-Bistami'den bazı örnekler verelim:
"Allah'tan Allah'a çıktım. Nihayet bende 'Ey ben sen olan' diye
seslendi." [16] "Sübhani (noksanlık sıfatlarından münezzehim), mâ
a'zame şe'nî (şanım ne yücedir)!" [17]
"Çadırımı Arş'ın yanına kurdum." [18] "Allah'ım! Senin bana itaatin
benim sana itaatimden daha büyüktür." [19] "Allah'a yemin ederim ki
sancağım Muhammed'in sancağından daha büyüktür. Nurdan olan
sancağamın altında cinler, insanlar ve peygamberler
bulunmaktadır." [20] "Beni bir defa görmen, rabbini bin defa
görmenden hayırlıdır." [21] "Öyle bir denize daldım ki, peygamberler
onun sahilinde kalmışlardı." [22]
Aynı inançları bu meşhurların izleyicileri olarak Sadreddin Konevi,
Celaleddin er-Rumi, Yunus Emre, Şair Cami, Nazmi Efendi, ibn Sebîn,
Tilimsani, Şebusteri, Zinnun el-Mısrî, Kaygusuz Abdal, Seyyid Hüseyin
Nasr ve Rene Guenon gibi muhtediler devam ettirmişlerdir. [23]
Gümüşhanevi şöyle diyor: "Hakkın suretleri Muhammed'in kendisidir. Çünkü ehadiyet ve vahdaniyet hakikati ile taayyün etmiştir." [24] "ilk
taayyunla beraber olan zattır. Esmau'l-Husnası vardır ve Allah'ın ismi
a'zamıdır." [25]
Muhammed ed-Demirtaş da şöyle demektedir: "Hakikatlerin hakikati
bütün mertebeleri ihata eden ilahi kemalli insani mertebedir. Hazratu'l-
Cem', ehadiyyetu'l-cem' diye isimlendirilir. Daire onunla tamamlanır.
Zatın yokluğunda taayyün eden ilk mertebedir ve o hakikati
muhammediyedir." [26]
İbn Arabi de şöyle demektedir: "Alemin başlangıcı hava(boşluk)tur.
Alemde ilk mevcut, rahmani arşın üzerin istiva ile nitelenen rahmani
hakikati muhammediyedir. Rahmani arş ilahi arştır. Ayrı bir varlık
sözkonusu olmadığı için onu ihata etmek de sözkonusu değildir. O,
neden var olmuştur? Nerede var olmuştur? Hava (boşluk)da var
olmuştur. Ne şekilde var olmuştur? Kendisini bilmekle ifade edilen Hak
(Allah)da mevcut olan misal (şekil) üzere var olmuştur. Karışımdan
kurtulmak ve karışım olmaksızın her alemin yaratıcından nasibini
almasını sağlamak, gayesi hakikatlerini izhar etmek ve en büyük
alemin feleklerini bilmektir." [27]
Yine şöyle demektedir: "Allah'ım! Salavatının bağı (sılası)nı ve
selamlarının selametini rabbani körlük (boşluk)tan doğan taayyunatın
ilki ve insan türüne katılan tenezzülatın sunucusu üzerine saç.
Mekke'den Medine'ye hicret eden Allah'tı ve onunla beraber ikinci bir
şey yoktu. Daha önce ne ise şimdi de odur. Varlığında beş alemin
(ilahizatın aşamaları) hazaratını toplamıştır. Hüviyet sırrı her şeyde
sirayet etmiştir. Ubudiyetle rububiyeti şahsında toplamış, imkan ve
vücudiyeti kapsamıştır. [28]
Abdulgani en-Nablusi de şöyle demektedir: "Muhammed'e ancak
Muhammed salat okumuştur. Çünkü kulların ona salatı isminin
suretinden bir emriyle kullardan sadır olmuştur. (Yani Kur'an'da Allah müminlere Muhammed'e salat okumalarını emrederken, gerçekte
emreden Muhammed'in kendisiydi ve Allah salat okuyan kulların
suretine bürünmüştür.)" [29]
el-İbriz kitabının sahibi Abdulaziz el-Debbağ da şöyle demektedir: "Arş ve ferşiyle, yer ve gökleriyle, cennet ve perdeleriyle, alt ve üstleriyle
ne varsa, hepsi bir araya getirilip bakıldığında Muhammed'in nurundan
bir parça olduğu görülür. Muhammed'in bütün nuru biraraya getirilip Arşa konulsa, Arş erir. Arşı örten yetmiş kat perdeye yöneltilse,
perdeler parçalanırlar. Bütün yaratıklar bir araya getirilip o büyük nura
tutulsa, hepsi dökülür ve dağılırlar." [30]
Ömer İbn Said el-Fûnî de şöyle demektedir:
"Muhammed'in nuru yaratıldığı zaman, taayyün eden kainatta
dağılmadan önce bütün peygamberlerin ve evliyanın ruhları ehadi bir
bütünlükle bu Muhammedi nurda toplanmıştı. Bu da birinci akıl mertebesinde olmuştur." [31]
Ahmed Abdulmumin el-Hulvani de şöyle demektedir: "İnsanlar yok iken
bütün varlıklardan önce, fert fert parlak bir nur olarak var etmiştir. Ondan sonra bütün yaratıklar senin yüce nurundan varlığını almıştır. Bu
ne büyük bir şereftir! Onun için bütün yaratıklar bu dünyada ve daha
çetin kıyamet gününde sana sığınır. Başlarına bir sıkıntı geldiği zaman,
sadece insanların değil, diğer yaratıklar da dahil, hepsinin sıkıntısını
giderirsin. Bana cömertlik yap. Şüphesiz Rahman'ın hazineleri sağ
elindedir. Ve sen dağıtanların en cömerdisin." [32]
Meşhur mutasavvıf şair el-Busiri de "el-Burde" kasidesinde şöyle
demektedir: "Bütün peygamberlere gelen âyetler onun (Muhammed'in)
nurundan onlara gelmiştir." [33]
İbn Arabi de şöyle demektedir: "Nuru içinde bir lamba bulunan kandile benzer. Lambaya benzetilmiştir. O boşlukta akılla adlandırılan hakikati
Muhammed'den daha çok kabul edeceği bir şey yoktu. Akıl denilen bu
hakikati Muhammed bütünüyle âlemin başlangıcı ve varlık olarak ilk
zahir olandır. O'nun varlığı o ilahi nurdan, boşluktan ve külli
hakikattandır. Boşlukta kendisi var olmuş ve alemin kendisi onun
tecellisinden var olmuştur. Onun en yakını, alemin imamı ve bütün
peygamberlerin sırrı Ali ibn Ebi Talib'dir." [34]
1.Bkz.: Ibn el-Farid, Divanu ibn el-Farıd, Talyye Kasidesi", Kahire, 1341
h.
2.Muhyiddin Ibn Arabi, Fütuhatı Mekkiyye, 2/604.
3.Muhyiddin Ibn Arabi, Fususu'l-Hikem, Bali Şerhi, 374, Kaşani Şerhi,
1/192, thk. Dr. Ebu'l-Ala Afifi.
4.Fususu'l-Hikem, 111, el-Halebi baskısı.
5.Fususu'l-Hikem, 77, el-Halebi baskısı.
6.Ftısusu'l-Hikem, 80, el-Halebi baskısı.
7.Fususu'l-Hikem, 1/195, Afifi neşri. Ibn Arabi'nin islam dışı bilgi kaynakları hakkında bilgi için bkz.: Dr. Ebu'l-Ala Afifi, Muhyiddin
Arabi'nin Tasavvuf Felsefesi, Çev. Dr. Mehmed Dağ, AÜlF Yay., No. 127.
8.Fususu'l-Hikem, 1/83.
9.Dr. Abdulkadir Mahmud, el-Felsefetu'l-Sufiyye fi'l-islam, 511, Daru'l-
Fikri'l-Arabi, Kahire.
10.Dr. Abdulkadir Mahmud, a. g. e., s. 515.
11.Abdulkerim el-Cîlî, el-lnsanu'l-Kamil fi Marifeti'l-Evahir ve'l-Evail,
2/83, hicri 1293.
12.Abdulkerim el-Cîlî, a. g. e., 1/22.
13.A. g. e., 1/22.
14.A. g. e., 2/41.
15.A. g. e., 3/27.
16.Dr. Abdurrahman Bedevi, Şatahatu's-Sufiyye, 28-32; Feriduddin
Attar, Tezkiretu'l-Evliya, 1/160, Neşr. Nicholson, 1905-1907.
17.Dr. Abdurrahman Bedevi, a. g. e., s. 30.
18.A. g. e., 29.
19.A. g. e., 30.
20.Aynı yerde.
21.Aynı yerde.
22.A. g. e., 31. "Bunlar 'safahattır, dolayısıyla sahipleri sorumlu olmaz."
gibi bir savunma geçerli değildir. Çünkü her şeyden önce din insanlara
akıllı olmayı ve akıllarını kullanmayı öğretmektedir, deli olmayı değil.
Diğer taraftan bu şatahat sahiplerinin güya akılları başlarına geldikten
sonra da şatahatları üzerinde ısrar ettikleri ve o sözlerden
vazgeçmedikleri bir gerçektir. Safahatından tevbe edip söylediği din
dışı şeylerden istiğfar eden hiç bir tasavvufçu gösterilmemektedir.
Aksine, şatahatları üzerine ısrar ettiklerini kendi kaynaklan
söylemektedir. "Kemal ehlinin en basit hali şathdır. Çünkü onlatın hangi manalar içerdiğini biliyorlar." Bkz.: ibn Haldun, Mukaddime, 333; Şifau's-Sail H Tehzibi'l-Mesail, 84-86; Kadı lyaz, eş-Şifa, 4/538-544; ez-Zebidi, Şerhu Ihyai Ulumid-din, 8/139; Ebu Talib el-Mekki, Kutu'l-Kulub, 1/267; Ebu Nasr es-Serrac et-Tusi, el-Luma, 454-461.
23.Bunlardan alıntılar ve örnekler için bkz.: Celaleddin Vatandaş, Tevhid ve Değişim, 227-242, Pınar Yay., İst.-1992; Zubeyr Yetik, insanlığın Yüceliği ve Guenoniyon Batınîlik, değişik bölümler, Fikir Yay,, lst-1992
24.Gümüşhanevi, Camiu'l-Usul, 107, Kahire, 1329 h.
25.A. g. e., "Hakikati Muhammediye" bölümü.
2.6.Muhammed ed-Demirtaş, Risale fi Marifeti'l-Hakaik, 7'den naklen Abdurrahman Abdulvekil, el-Fikru's-Sufi 1i Dav'tti'l-Kitap ve's-Sunne, 74, Mektebetu Ibn Teymiyye, Kuveyt.
27.ibn Arabi, el-Futuhatu'l-Mekkiyye, 1/152-154.
28.Ibn Arabi, Mecmuatu'l-Ahzab, 2, istanbul, 1298 h.
29.Abdulgani en-Nablusi, Mecmuu'l-Ahzab, 557, istanbul baskısı.
30.Abdulaziz ed-Debbağ, el-lbriz, 2/84.
31.Ömer Ibn Said el-Funi, Rimahu Hizbi'r-Rahim, 14'den naklen, Abdurrahman el-vekil, Hazihi Hiye's-Sufiyye, 87, Beyrut, 1984.
32.Ahmed Abdulmunim el-Hulvani, Risale, 14'den naklen Abdurrahman Abdulvekil, a. g. e., 87.b
33.Kaside-i Bürde Şerhi ve Tercümesi, 39. beyit, s. 52-53, istanbul, 1977. Süleyman Çelebi'nin Mevlidi'nde de aynı ifadeler bulunmaktadır.
34.Ibn Arabi, e;-FuftJ/ıafu7-MeWc/yye, 1/152-154.
35.Ali Şeriati, Ali Şiası Safevi Şiası, 153, Yöneliş Yay., istanbul, 1990. Tasavvufçular bu inançlarına dayanak olması için de "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım.", "Gizli bir hazine idim... benimle beni tanıdılar." gibi hadisleri uydurmuşlardır.
36.Geniş bilgi için bkz.: Ibn Arabi, Fususu'l-Hikem, 1/191-196, Harun Fassı, Dr. Afifi neşri.
37.Fususu'l-Hikem, 1/62, el-Halebi baskısı; Futuhat-ı Mekkiyye, 353. bölüm. Ebu Hamid el-Gazali, İhyau Ulumidin, 3/19, el-Mektebetu't-Ticariyye, Mısır; eş-Şarani, el-Yevakıt ve'l-Cevahir, 2/85-86, ikinci baskı, 1307; Ibn Teymiyye, Hakikatu Mezhebi'l-İttihadiyyin, 63-77, Faysalabad, Pakistan.
38.Şuara, 192-195.
39.Fussilet, 41-42.
Şu yukarılardaki sözleri söyleyenlerin tevhid akidesini çok merak ediyorum ???