Murat Yazıcı
Ordinaryus
- Katılım
- 10 Nis 2007
- Mesajlar
- 2,230
- Tepkime puanı
- 40
- Puanları
- 0
Yukarıdaki mesajların hepsini okumadım; bu mesajım da özellikle kimseye cevap mahıyetinde değildir.
Web'de dolaşan "uydurma hadisler" başlıklı listelerin ekserisi, Nâsıruddîn el-Albânî kaynaklıdır veya onun yazılarına dayanmaktadır.
Bu şahsın hadis alimi (hafız) olmadığı ve icazetsiz olduğu iyi bilinmektedir. Ayrıca, kendi akidesine uymayan hadisleri inkar edebilmek için ilim ahlakıyla bağdaşmayan saptırmalar yaptığı da yaygın olarak anlaşılmıştır.
Daha fazla bilgi için bkz.
http://muratyazici.blogspot.com/2009/07/el-albani-hakknda-ksa-bir-rehber.html
"Saptırma" derken, sadece sahih bir hadise zayıf veya mevdu denmesini kasdetmiyorum. İstedikleri neticeye varabilmek için, alimlerin (hadis hafızlarının) sözlerinin yanlış nakledilmesi veya saklanması gibi hileli davranışlar söz konusu. Meselâ, Prof. Dr. Zekeriya Güler el-Albânî tarafından inkar edilmeye çalışılan bir hadîsi ele alırken şu tespitleri yapıyor:
"Görüldüğü üzere Elbânî ["Râvîlerden Saîd b. Zeyd’de zayıflık vardır" iddiasına delil olarak], Saîd b. Zeyd’in zayıf bir râvî olduğu fikrinde olanları söz konusu ederken, onun sika olduğunu ifade eden [İbn Maîn, İbn Sa’d, Buhârî, Iclî, Ebû Ca’fer ed-Dârimî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbbân... gibi] otoriteleri âdeta görmezlikten gelmektedir. Aslında Elbânî’nin, senedinde Saîd b. Zeyd’in bulunduğu başka bir hadis için şu değerlendirmeyi yaptığını da görmekteyiz: “Hadisin isnadı hasendir. Râvîlerin hepsi de sikadır. Saîd b. Zeyd hakkında söz söylenmiştir ama bu, onun hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez. İbnu’l-Kayyim de hadisin isnadının ceyyid (sahih, makbül) olduğunu söylemektedir” . Kabul edilmelidir ki bu tutum, biraz da taassup ve peşin hükümden kaynaklanmaktadır. Bu tesbitimiz de gösteriyor ki, Elbânî’nin râvîlere ilişkin verdiği bilgi ve yaptığı değerlendirme, bir yerde bahis konusu râvînin rivâyetinin muhtevasıyla alâkalıdır. O, kendi meşrebine, zihin ve fikir dünyasına aykırı bulduğu rivâyetleri özellikle sened bakımından bir şekilde çürütmeye çalışırken, sahip olduğu zihniyetle mutabakat arz eden rivâyetleri ise bazen -senedinde bir başka yerde zayıf olduğunu söyleyerek tenkit ettiği (Saîd b. Zeyd örneğinde olduğu gibi) râvî olsa bile- kabul edebilmektedir. Böylelikle Elbânî, bilerek veya bilmeyerek kendisiyle çelişmektedir. Şüphesiz bu, ilmî zihniyet ve akademik nezaketle bağdaşmayan bir tutumdur."
Teemmül eyle.
Web'de dolaşan "uydurma hadisler" başlıklı listelerin ekserisi, Nâsıruddîn el-Albânî kaynaklıdır veya onun yazılarına dayanmaktadır.
Bu şahsın hadis alimi (hafız) olmadığı ve icazetsiz olduğu iyi bilinmektedir. Ayrıca, kendi akidesine uymayan hadisleri inkar edebilmek için ilim ahlakıyla bağdaşmayan saptırmalar yaptığı da yaygın olarak anlaşılmıştır.
Daha fazla bilgi için bkz.
http://muratyazici.blogspot.com/2009/07/el-albani-hakknda-ksa-bir-rehber.html
"Saptırma" derken, sadece sahih bir hadise zayıf veya mevdu denmesini kasdetmiyorum. İstedikleri neticeye varabilmek için, alimlerin (hadis hafızlarının) sözlerinin yanlış nakledilmesi veya saklanması gibi hileli davranışlar söz konusu. Meselâ, Prof. Dr. Zekeriya Güler el-Albânî tarafından inkar edilmeye çalışılan bir hadîsi ele alırken şu tespitleri yapıyor:
"Görüldüğü üzere Elbânî ["Râvîlerden Saîd b. Zeyd’de zayıflık vardır" iddiasına delil olarak], Saîd b. Zeyd’in zayıf bir râvî olduğu fikrinde olanları söz konusu ederken, onun sika olduğunu ifade eden [İbn Maîn, İbn Sa’d, Buhârî, Iclî, Ebû Ca’fer ed-Dârimî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbbân... gibi] otoriteleri âdeta görmezlikten gelmektedir. Aslında Elbânî’nin, senedinde Saîd b. Zeyd’in bulunduğu başka bir hadis için şu değerlendirmeyi yaptığını da görmekteyiz: “Hadisin isnadı hasendir. Râvîlerin hepsi de sikadır. Saîd b. Zeyd hakkında söz söylenmiştir ama bu, onun hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez. İbnu’l-Kayyim de hadisin isnadının ceyyid (sahih, makbül) olduğunu söylemektedir” . Kabul edilmelidir ki bu tutum, biraz da taassup ve peşin hükümden kaynaklanmaktadır. Bu tesbitimiz de gösteriyor ki, Elbânî’nin râvîlere ilişkin verdiği bilgi ve yaptığı değerlendirme, bir yerde bahis konusu râvînin rivâyetinin muhtevasıyla alâkalıdır. O, kendi meşrebine, zihin ve fikir dünyasına aykırı bulduğu rivâyetleri özellikle sened bakımından bir şekilde çürütmeye çalışırken, sahip olduğu zihniyetle mutabakat arz eden rivâyetleri ise bazen -senedinde bir başka yerde zayıf olduğunu söyleyerek tenkit ettiği (Saîd b. Zeyd örneğinde olduğu gibi) râvî olsa bile- kabul edebilmektedir. Böylelikle Elbânî, bilerek veya bilmeyerek kendisiyle çelişmektedir. Şüphesiz bu, ilmî zihniyet ve akademik nezaketle bağdaşmayan bir tutumdur."
Teemmül eyle.