Üsve-i Hasene En Güzel İnsan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı-11/05/2008 pazar

Allâh Resûlü'nün çektiği bu sıkıntılara, onun uğruna canlarını ve mallarını her zaman fedaya hazır olan ashâbı da katlanıyordu.

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- geçmişteki fakirlik günlerini ve çektiği sıkıntıları anlatırken bazen açlıktan karnını yere dayadığını,

bazen de karnına taş bağladığını söylerdi. (Buhârî, Rikâk, 17) 2

Görüldüğü gibi İslâm'a dâvet ve tebliğ, maddî imkânsızlıklar içerisinde başlamış ve oldukça uzun bir süre böyle devam etmiştir.

Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- söz konusu darlıktan zerre kadar şikâyetçi olmamış, ashâbına,

çekilen sıkıntıların Allâh katındaki ecrini hatırlatarak sabır ve metânet tavsiyesinde bulunmuştur.

Meselâ Allâh Resûlü, namaz esnâsında açlığın verdiği tâkatsızlık sebebiyle ayakta duramayarak düşüp bayılan Suffe ashâbını;

“Allâh Teâlâ'nın, katında sizin için neler hazırlandığını bilseydiniz,

daha fazla yoksul ve muhtaç olmayı isterdiniz.” ( Tirmizî, Zühd, 39) sözleriyle teselli etmiştir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 14/05/2008 çarşamba

Aşağıda nakledeceğimiz haber ise, Sevgili Peygamberimiz ve iki güzîde sahabîsinin çektikleri açlığın boyutlarını göstermesi bakımından oldukça mânidardır.

Sevgili Peygamberimiz bir gece evinden dışarı çıkmıştı.

Bir de baktı ki Ebûbekir ve Ömer de dışarıdalar. Onlara:

“– Bu saatte sizi evinizden dışarı çıkaran sebep nedir?” diye sordu. Onlar:

– Açlık, yâ Resûlallâh! dediler. Peygamberimiz:

“– Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki sizi evinizden çıkaran sebep, beni de evimden çıkardı, haydi kalkınız!” buyurdu.

İkisi de kalkıp Resûl-i Ekrem'le birlikte Ensâr'dan birinin evine geldiler.

Fakat o zât evinde değildi. Hanımı Resûlullâh'ı görünce:

– Hoş geldiniz, buyurunuz, dedi. Efendimiz:

“– Falan nerede?” diye sordu. Kadın:

– Bize tatlı su getirmek için gitti, dedi. Tam o sırada ev sâhibi geldi, onlara şöyle bir baktıktan sonra:

– Allâh'a hamdolsun! Bugün, hiç kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir, dedi.

Hemen gidip içinde koruğu, olgunu ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi:

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 14/05/2008 çarşamba


– Buyurunuz, yiyiniz, dedi ve eline bir bıçak aldı. Resûlullâh Efendimiz:

“– Sağılan hayvanlara sakın dokunma!” dedi.

Ev sâhibi onlar için bir koyun kesti.

Onlar da koyunun etinden ve hurmadan yediler; tatlı sudan içtiler.

Hepsi yemeğe doyup suya kanınca Fahr-i Cihân Efendimiz,

Hz. Ebûbekir ve

Ömer'e şöyle dedi:

“– Kudretiyle rûhumu elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz.

Açlık sizi evinizden çıkardı, sonra evinize dönmeden şu nimetlere kavuştunuz.” (Müslim, Eşribe, 140)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı-15/05/2008 perşembe


Bu hadis-i şerîfte altı çizilmesi gereken önemli bir gerçek vardır:

Peygamber Efendimiz'in ihtiyaç içinde olduğunu,

kendisine son derece yakın olan Muhâcir ve Ensâr'ın cömert zenginleri dahî bilmemektedir.

O, hâlini genellikle hiç kimseye söylemez ve kimseye yük olmak istemezdi.

Burada da gördüğümüz gibi, kendisini belki yiyecek bir şey bulurum ümidiyle evinden dışarıya çıkaran açlık, en yakın dostları olan Hz. Ebûbekir ve Ömer'i de evlerinden çıkarmıştı.

Fakat onlardan hiçbiri açlık hâllerini bir başkasına açarak serzenişte bulunmamışlar, yalnızca aynı sıkıntı sebebiyle tevâfuken bir araya gelmişlerdi.

Zîrâ bütün sahâbe-i kirâm üsve-i hasene olan Efendimiz'in ahlâkı ile ahlâklanmışlardı.

Onlar şahsî ihtiyaçlarını ve hâllerini başkalarından gizlemeyi tercih ederlerdi.

Ancak çok zor durumda kaldıklarında maddî olarak daha iyi durumda olan bir kardeşlerinin kapısını çalmışlardı.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı-15/05/2008 perşembe


Habîb-i Ekrem Efendimiz'in yaşanılan açlığın ardından elde edilen nimetleri büyük bir lütuf olarak değerlendirmesi ve bunlardan mutlaka sorguya çekileceklerini belirtmesi,

üzerinde durulması gereken bir başka önemli noktadır.

Bu durum az ya da çok nimete sâhip bulunan mü'minler için mühim bir mesaj niteliğindedir.

Allâh Resûlü'nün evindeki temel gıdâ maddelerinin başında hurma, süt ve arpa ekmeği gelmektedir.

Ancak hurma ve süt dâimâ bulunmazdı.

Nitekim Peygamber Efendimiz'in hâne-i saâdetlerinde bir veya iki ay gibi uzun bir süre ateş yanmadığı olmuş,

bu esnâda aile efrâdı umumiyetle hurma ve su ile idare etmişlerdir. (Buhârî, Hibe, 1)

Yine Aişe vâlidemizden nakledildiğine göre Peygamberimiz'in âilesinin iki gün arka arkaya arpa ekmeğiyle,

bir başka rivâyette de üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadığı ifâde edilmektedir. (Müslim, Zühd, 20-22)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 16/05/2008 cuma


Gerçi Efendimiz zamanında Hicaz bölgesinde hem arpa hem de buğday, elde edilmesi ve bulunması zor olan yiyecek maddelerindendi.

Bununla birlikte her ikisine de sâhip olma imkânı en fazla olan, yine Peygamberimiz idi.

Fakat Resûl-i Ekrem, hiçbir zaman içinde yaşadığı toplumun sâhip olmadığı imkânları elde etme ve onlardan farklı yaşama gibi bir temâyül içinde olmamıştır.

İnsanlar açlık çekmişse, buna herkesten çok kendisi ve ailesi mâruz kalmıştır.

Oysa Cenâb-ı Hak tarafından Resûlullâh'a, dilerse kendisi için Mekke vadisinin altına çevrilmesi teklif edilmişti.

Ancak o, bunu kabul etmeyerek bir gün tok, bir gün aç kalmayı tercih etmiş ve; “Allâhım!

Acıktığım zaman sana tazarrû ve niyâzda bulunurum, doyduğumda ise sana hamd ve sena ederim.” ( Tirmizî, Zühd, 35) diyerek mucizevî ve imtiyazlı bir hayât tarzı istememiş, içtimâî kanunlar neyi gerektiriyorsa ona uygun bir yaşayışı Rabbi'nden niyaz etmiştir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 16/05/2008 cuma

Bununla birlikte Fahr-i Kâinât -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in hayât tarzının temelinde,

yokluğa teslîm olmama ve yokluk karşısında bile aynen varlıklı insanlar gibi haysiyetini koruma gayreti bulunmaktadır.

Yani onun sünnetinde, yokluk karşısında bir bakıma yıkılan, bunalan,

ümitsizliğe kapılan isyankâr ve mutsuz insan tasviri değil, her şeye rağmen ayakta durabilen,

metânetli, iyimser ve ümidini yitirmemiş mutlu insan misâli verilmiştir.

Zîrâ îsâr, infâk, sabır, şükür, istiğnâ ve tevekkül gibi nebevî hasletler, bu maksada yöneliktir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 16/05/2008 cuma

Hadis ve siyer kitaplarımızda bu hususta zikredilen rivâyetlerden Allâh Resûlü'nün yiyeceklerinin mütevâzi gıdâlar olduğunu,

sahâbîlere kıyasla sofrasında daha seçkin yiyecekler bulundurmadığını ve özellikle yemek işini bir mesele edinmediğini öğrenmekteyiz.

Ümmü Eymen -radıyallâhu anhâ-'nın nakline göre, bir gün o,

bir miktar un eleyip Efendimiz için özel ekmek yapmak istemiş ancak Resûl-i Ekrem; “Şu eleyip ayırdığın kepeği tekrar una karıştır, sonra hamur yap!” (İbn-i Mâce, Et'ime, 44) buyurarak buna izin vermemiştir.

Câbir -radıyallâhu anh-'ın anlattığına göre, bir gün Resûlullâh Efendimiz, ailesine katık sormuş, ancak kendisine evde sirkeden başka bir şey bulunmadığı söylenince onu istemiş, ardından;

“Sirke ne iyi katıktır! Sirke ne güzel katıktır!” diyerek yemeye başlamıştır. (Müslim, Eşribe, 166)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 17/05/2008 cumartesi


Bir defasında da Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-

bir parça arpa ekmeği almış, üzerine bir hurma koymuş ve şöyle demiştir;

Bu hurma şu ekmeğe katıktır. ” (Ebû Dâvûd, Et'ime, 41)

Hz. Âişe'nin anlattığına göre, Peygamber -aleyhisselâm- karpuzu taze hurma ile yemiş ve;

“Bunun harâretini şunun serinliğiyle, şunun serinliğini de bunun harâretiyle kırıyoruz. ” buyurmuştur. (Tirmizî, Et'ime, 36)

Ayrıca Peygamberimiz'in ekmek parçaları üzerine et suyu dökülerek yapılan tiridi (Ebû Dâvûd, Et'ime, 22)

ve başta bal olmak üzere tatlı türü yiyecekleri çok sevdiği de kayıtlar arasındadır. (Tirmizî, Et'ime, 29)

Ancak bunların çoğu zaman sofrasında bulunmadığı da ayrı bir gerçektir.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 17/05/2008 cumartesi

Resûlullâh Efendimiz'in aile fertlerini tamamen aç bırakması gibi bir durum da akla gelmemelidir.

Efendimiz hicrî dördüncü yılda kendisine hibe edilen Nadîr oğulları hurmalığından elde ettiği mahsulü satar ve bu paradan ailesinin bir yıllık ihtiyacını ayırırdı. (Buhârî, Nafakât, 2)

Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in ailesinin sağmal hayvanlarından bahseden Ümmü Seleme vâlidemiz ise; “Geçimimizin büyük bir kısmı develerden ve koyunlardandı.” demiştir. (İbn-i Sa'd, I, 496)

Ne var ki Sevgili Peygamberimiz'in aile fertleri dışında dullar, muhtaçlar ve Mescid-i Nebevî'nin suffasında kalan ilim ve ibâdetle meşgul, yersiz yurtsuz fakir kimseler de onun desteğiyle hayâtlarını idâme ettirmekteydi.

O, bir devlet başkanı sorumluluğu ile bunların nafakasını, kendi aile fertlerininki gibi düşünmekteydi.
devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 17/05/2008 cumartesi

Nitekim Ebû Hureyre'ye Efendimiz'in nasıl açlık çektiği sorulduğunda,

şu açıklamada bulunmuştur:

“Bu durum onun etrafını saran kimselerin ve misafirlerinin çokluğundan kaynaklanıyordu.

Zîrâ Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- berâberinde bir kısım ashâbı ve mescitteki ihtiyaç sâhipleri olmadan asla yemek yemezdi.

Allâh Teâlâ Hayber'in fethini müyesser kıldı da insanlar biraz rahata kavuştu.

Fakat yine de halk arasında geçim sıkıntısı sürüyordu.” (İbn-i Sa'd, I, 409)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 18/05/2008 pazar


Ashâb-ı Suffe Müslümanların dâimî konuklarıydı.

Onların ne sığınacak aileleri ne de malları vardı.

Peygamber Efendimiz'e bir sadaka geldiğinde onlara gönderir, kendisi hiçbir şey almazdı.

Şâyet gelen hediye ise ondan bir parça alır, kalanını Suffe ehline gönderirdi. (Buhârî, Rikâk, 17)

Dolayısıyla Resûlullâh'ın sofrasında uzun müddet su ve hurmadan başka bir yiyeceğin bulunmayışı ve onun çoğu zaman açlık çekmesinin sebebi,

elinde bulundurduklarını hiçbir rızık endişesi taşımadan ihtiyaç sâhipleriyle paylaşmasıdır.

Yâni Resûl-i Ekrem Efendimiz'in hayât boyu geçim sıkıntısı içerisinde yaşaması, yukarıda dikkat çekildiği gibi genel olarak yokluktan değil, muhtaçların çokluğundan kaynaklanmaktaydı.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 18/05/2008 pazar


Böylece Peygamberimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Komşusu aç iken, karnını doyuran kimse gerçek mümin değildir.” ( Hâkim, II, 15) sözlü beyanlarını fiilî olarak da uygulamıştır.

Öte yandan Resûlullâh'tan sonra fetihlerle gelen imkânları gören pek çok sahabî, helâl de olsa dünyâ nimetlerinden faydalanma husûsunda ciddi bir endişe taşımışlardır.

Bu çerçevede daha önce yaşanılan yokluğu, zaman zaman dile getirmişlerdir.

Nitekim oruçlu olduğu bir gün Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- için zengin bir sofra hazırlanmış ancak o,

yemeklere bakıp şöyle demişti:

“Mus'âb bin Umeyr Uhud savaşında şehid edildi.

O, benden daha faziletli idi.

Ama kefen olarak bir hırkadan başka bir şeyi yoktu.

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN UZUN SÜRE AÇ KALMASI -devamı- 18/05/2008 pazar

Onunla da başı örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açık kalıyordu. Sonra dünyâlık olarak bize her şey verildi.

Doğrusu iyiliklerimizin karşılığının dünyâda verilmiş olmasından korkuyorum.” Daha sonra Abdurrahman bin Avf ağlamaya başladı ve yemeği bırakıp sofradan kalktı. (Buhârî, Cenâiz, 27)

Hz. Ömer, elinde bir et parçası bulunan Câbir -radıyallâhu anh- ile karşılaştığında:

– O nedir? diye sormuş, Câbir de:

– Canım çektiği için satın aldığım bir et parçasıdır, demişti.

Bunun üzerine Hz. Ömer:

– Canın çektiği her şeyi satın alır mısın? Yoksa sen, “ Siz dünyâ hayâtınızda bütün güzel şeylerinizi harcayıp tükettiniz.” (el- Ahkâf 46/20) âyetinde bahsedilen kimselerden olmaktan korkmuyor musun? diye uyarıcı bir mukâbelede bulundu. (İbn-i Hanbel, Zühd , s. 124)

Netice itibariyle, Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- ve ona tâbi olan ashâbın, gerek yokluk gerekse varlık anlarında uzun süreli açlık çekmeleri ve azla yetinmeleri, zühd anlayışlarının dikkat çeken bir yönüdür.

Dipnotlar:
1.Hacı Bayram-ı Velî'nin, Peygamber Efendimiz'in bu sünnetine uyarak zaman zaman açlıktan karnına taş bağladığı rivâyet edilmektedir. Söz konusu taş, bugün Ankara Etnoğrafya Müzesi'nde “Kara Taş” ismiyle sergilenmektedir. O dönemde insanlar açlıklarını bastırmak için karınlarına taş bağlarken, ne acıdır ki günümüz insanı, tıka basa yemek ve sürekli tok dolaşmak sûretiyle midesini taş gibi taşımaktadır.
2.Bu tür rivâyetlerden anlaşıldığına göre, muhtemelen acıkınca karna taş bağlamak, o günkü Araplar arasında yaygın bir âdetti. Açlık anında kişinin karnına taş bağlamasının faydası ise, açlığın verdiği ızdırâbı hafifleterek hareket edebilme kolaylığı sağlamaktır. (İbn-i Hacer, Fethu'l-Bârî , XI, 274-275)

http://www.usveihasene.com/ic_uzun_sure_ac_kalmasi.htm
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI 18/05/2008 pazar

Allâh Resûlü, Medîne'ye hicretinden sonra Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin evinde geçici bir süre ikâmet etmiş,

ardından da Mescid-i Nebevî'nin hemen bitişiğinde inşâ edilen odalara yerleşmiştir.

Başlangıçta bu odaların iki adet olduğu söylenir.

Bunlardan biri Sevde validemize, diğeri ise henüz evlenmediği nikâhlısı Hz. Âişe'ye aitti.

Ayrıca Efendimiz'in, henüz evli olmayan iki kızı Ümmü Gülsüm ve Fatıma -radıyallâhu anhumâ- için üçüncü bir oda da bulunmaktaydı. (Hamidullah, II, 1053-1054) Daha sonra odaların sayısı ihtiyaca göre artmıştır.

Bunların bir kısmı ker***ten, bir kısmı taştan yapılmış olup üzerleri hurma kütüğü ve dalları ile örtülmüştü. (İbn-i Sa'd, I, 499; Süheylî, I, 248) Aynı zamanda her bir odanın oldukça dar olduğu anlaşılmaktadır.

Öyleki Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, gece namazı kılarken secdeye vardığında, yatağında uyuyan Hz. Âişe'nin ayaklarına dokunmuş, o da ayaklarını çekerek Resûlullâh'a yer açmak zorunda kalmıştır. (Müslim, Salât, 272)


devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI -devamı -19/05/2008 pazartesi


Diğer taraftan annesi, Ümmü Seleme'nin câriyesi olması sebebiyle, çocukluğunu Resûlullâh'ın evine yakın bir çevrede geçiren Hasan Basrî,

o dönemlerinde Peygamber Efendimiz'in odalarının tavanına elini ulaştırabildiğini belirtmektedir. (İbn-i Sa'd, VII, 161; Süheylî, I, 248)

Bu ifadeden odaların pek yüksek olmadığı anlaşılmaktadır.

Efendimiz'in odalarının kapıları ise, siyah kıldan yapılmış keçelerden ibaretti. (İbn Sa'd, I, 499)

Tâbiînin büyük imamlarından Saîd bin Müseyyeb, bu odaların Emevîler döneminde yıkılarak Mescid-i Nebevî'ye ilhak edilmelerinden dolayı tahassürünü belirterek şöyle demiştir:

“Vallâhi bunların aynen bırakılmalarını ne kadar arzu ederdim! Böylece yeni yetişen nesil ve buraları ziyârete gelen insanlar,

Allâh Resûlü'nün hayâtında ne ile yetindiğini görürler de mal çoğaltmaya ve bununla övünmeye rağbet etmezlerdi.” (İbn Sa'd, I, 499-500)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI -devamı -19/05/2008 pazartesi


Fahr-i Kâinât Efendimiz'in, kuru ağaç dalları ve hurma lifi ile birbirine sıkıca bağlanmak sûretiyle yapılmış bir serîri 1 vardı. (Süheylî , I, 248)

Efendimiz bu seririn üzerine oturur veya yatağını koyardı.

Yatağının yüzü tabaklanmış deriden, içi de hurma lifinden meydana gelmekteydi. (Buhârî, Rikâk, 17)

Âişe validemizden rivâyet edildiğine göre bir kadıncağız, Efendimiz'in yatağını katlanmış bir şilteden ibaret görünce, koşarak evine gidip içi yün dolu bir yatak getirmişti.

Bunu gören Allâh Resûlü, hoşnutsuzluğunu belirterek validemize:

“– Ya Âişe! O yatağı hemen geri ver.” buyurdu.

Hz. Âişe hâdiseyi anlatmaya devam ederek diyor ki; “Yatağı hemen geri göndermedim.

Doğrusu böyle bir döşeğin benim evimde de bulunması çok hoşuma gitmişti.

Ancak Resûlullâh Efendimiz, üç defa geri göndermemi söyledikten sonra şöyle buyurdu:

«Allâh'a yemin ederim ki şâyet isteseydim, Hak Teâlâ altın ve gümüş dağlarını benimle yürütür, emrime verirdi.»” (İbn Sa'd, I, 465)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI -devamı -19/05/2008 pazartesi

Hz. Hafsa'ya; “Resûlullâh senin hanende bulunduğunda nasıl bir yatakta istirahat ederdi?”

diye sorulduğunda o, şu cevabı vermiştir: “Yünden dokunmuş iki katlı sert bir keçe üzerinde uyurdu.

Bir gece, kendi kendime şunu dörde katlasam daha yumuşak olur ve böylece Efendimiz daha rahat eder, diye düşündüm.

Bu maksatla keçeyi dörde katlayarak serdim.

Peygamberimiz sabahleyin kalktığında:

“– Bu gece yatak olarak ne sermiştiniz?” diye sordu.

– Eski döşeğinizi ya Resûlallâh! Ancak daha yumuşak olsun ve daha rahat uyuyasınız diye dörde katlayarak serdik, o kadar! dedik.

Bunun üzerine Efendimiz:

“– Benim döşeğimi eski hâline getirin.

Zîrâ yumuşaklığın verdiği rehâvet, gece namaza kalkmama mâni oldu.” buyurdu. ( Tirmizî, Şemâil , s. 154)

Bâzı rivâyetlerde, Allâh Resûlü'nün uyurken üzerine yorgan türünden bir örtü aldığı da bildirilmektedir. (İbn-i Mâce, Tahâret, 121)

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI -devamı 21/05/2008 çarşamba


Uyumak ve dinlenmek için sâde ve basit bir yatağı tercih eden Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-

Efendimiz'in zaman zaman da hasır üzerinde istirahat ettiğini görmekteyiz.

Hatta bu sebeple ashaptan bazıları; “Ey Allâh'ın Resûlu, izin verseniz de size rahat edebileceğiniz bir yatak hazırlasak.” diye teklifde bulunmuşlardı.

Efendimiz ise:

“Dünyâ benim neyime gerek. Benimle dünyânın benzeri, bir ağaç altında gölgelenen,

sonra da binitine binip yoluna devam eden bir yolcu gibidir.” diye karşılık vermişti. (İbn-i Mâce, Zühd, 3; İbn-i Hanbel, I, 391)

Fahr-i Kainât Efendimiz'i kaldığı odalarından birinde ziyâret eden Hz. Ömer de şunları anlatır:

devamı var
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN EVİNDEKİ SÂDE HAYÂTI -devamı 21/05/2008 çarşamba

“Resûl-i Ekrem'in huzûruna çıktım. Gördüm ki o, hasır üzerine yatmış, örgüler bedeninin bir tarafına iz bırakmıştı.

Ayrıca hurma lifinden yapılmış deri bir yastık üzerine yaslanmaktaydı…

Gözümü kaldırıp odanın içine baktım.

Allâh'a yemin ederim ki orada üç deri postundan başka dikkati çeken hiçbir şey yoktu.

Bunun üzerine:

– Ya Resûlallâh! Allâh'a duâ et de ümmetine genişlik versin.

Rumlar ve İranlılar Allâh'a ibâdet etmezlerken kendilerine fevkalâde zenginlik verilmiş, dünya onlara takdim edilmiş, dedim.

Bu sözleri işiten Allâh Resûlü yerinden doğrularak şöyle buyurdu:

« – Sen de mi böyle düşünüyorsun ey Hattab oğlu! Şüphesiz onlar, iyi amellerinin karşılığı, kendilerine dünya hayâtında peşin verilen bir kavimdir. »” (Buhârî, Nikâh, 83)

devamı var
 
Üst