Şeriatı Kimler İstemez?

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Misal:
Afganistan'da iç savaş zamaninda grublar arasinda din farkı yotuk ve hatta büyük ölçüde mezhep farkı da yoktu. Afganistan'daki grupların müslümanlığının rengi biraz farklı olsa bile Sünni Müslümanlığı tercih ederler. Sonuçta bu gruplar Müslümandır ve Türkiye'de dikkat çeken bir kelimeyi kullanalım. Hepsi şeriatçıdır. Bu grupların hangisi Afganistan'a hakim olsa kuracakları düzen şeriat düzenidir ...ama gel görki buna ragmen birbirlerini öldürmekten, birbirlerine karsi savasmaktan sakinmamislar! Bu düpedüz CEHALETTIR!

"ben ne dersem o","ya ben yada hic","biz HAKKI temsil ediyoruz,bizim disimizdakiler BATIL"
gibi asiri grubculuk hastaligindan , hosgörüsüzlükten, cekememezlik,hased,ucb,enaniyet,kibir,gurur,hirs gibi nefsii arzalardan kaynaklanmaktadir.

kendi liderlerinin görüsünü veya fetvasini din yerine koymaktan kaynaklaniyor.
Oysa seriat belli bir grubun veya cemaatin veya mezhebin icdihadlari degildir.
Seriat dindir,din mezhepten geniştir ve bütün mezhepleri içerisine alır. Herhangi bir mezhep dinin bütününü tek başına temsil etmez.

mesela Musikinin haram olduğu Hanefi fıkıh kitaplarında yazar. Ama başka içtihadlar haram olmadığını ifade eder. Kimse, onların Hanefi mezhebini uygulamalarının gayri meşru olduğunu iddia edemez. Hanefi mezhebi de Şafii, Hanbeli ve Maliki mezhebi gibidir. Bunun hangisini uygularsanız meşrudur.
Ama sen "seriat" ilan ederek sadece kendi grubunun veya mezhebinin yorumunu din kabul eder,diger icdihadlarida BATIL olmakla damgalarsan kavga cikar.
"muzuk haram,nokta,sadece benim görüsüm hak,digerleri BATIL" diyerek hareket edersen fitne cikar,.Bunu yapanlar cok,üstelik ehli-sünnetcilik taslarlar.

Bu kavgalar akaid-fikhi-tasavvuf dengesini kuramamis islam kardesligi hukukundan habersiz bazi tekfirci ve asiri grublarin kendi din anlayislarini genele dayatmalarindan kaynaklanmaktadir...
Ehli-sünnet camiasina bir bütün olarak bakamayip kendileri disindaki mülümanlari bu bütünün disina itmelerinden kaynaklanmaktadir.

Bizler öncelikle bu konudaki asiri tutumumuzu degistirmeliyiz.

Dünya'da yaşamaktan amaç, özündeki Allâh'a ait kuvveleri keşfedip onları uygulamaya sokarak sonsuz yolculuğa çıkmaktır!
Yaşamlarında, şeriatın ne olduğunu fark etmemiş insanların, devlete şeriat isteme duyguları ne kadar enteresandır!

Mevcut yönetimlerin yanlış, haksız ve belki de inançsızlıkları doğrultusunda amaçlı uygulamalarını, yerinde bulmamak ve karşı çıkmak ayrı şeydir, onun yerine bir başka yanlışı uygulamak ayrı şeydir!
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
ismail cetin hocaefendinin "ölcüler" kitabinin ISLAMDA SIYASET bölümünde
"Ehlinden baskasina is ve idareciligi vermek haramdir" diyor.

Peki büyük devlet olmanın sırrı nedir, idareci hangi sartlarda ehil sayilir?

OSMANLIDAN örnek verelim:

Yirminci asrın tanınmış psikologlarından Amerikalı Terman diyor ki:
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=552

"Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekalarını ölçüyor,
ileri zekalıları ayırarak, medreselerde okutup, İslam terbiyesi ile yetiştiriyorlar.
Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki Enderun denilen yüksek okulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar.
İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları, böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekalı şahsiyetlerdir.
Sokullular, Köprülüler, böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hıristiyanlığı kurtarmak için biricik çare,
Enderun mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır."


Osmanlı Adaletihttp://www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/osmanli-adaleti.html

Doğumundan ölümüne kadar her türlü muamelenin adil esaslar üzerine inşa edildiği Osmanlı devlet düzeninde şümullü çok geniş bir vicdani kontrol mekanizması kendiliğinden işlemekte idi. Bu vicdani murakabe devlet murakabesinden çok daha müessirdir ve çok müspet neticeler vermiştir.

Bugün batılı ülkelerin geliştirmeye çalıştıkları bu otokontrol mekanizması; Osmanlının attığı her adıma ölçü olmuş, Orta Afrika’dan Orta Asya’ya kadar uzanan Osmanlı İmparatorluğunun 600 yıldan fazla yaşamanın en mühim amilini teşkil etmiştir.(1)
Bu devlet, öyle bir hukuk devletidir ki; müşterinin ununa, buğdayına zarar gelir düşüncesiyle değirmenlerde tavuk beslenmesini dahi yasaklamıştır. Değirmen sahipleri vakti öğrenebilmek için yalnız bir tek horoz besleyebilirlerdi. (2)

Otokontrol mekanizmasının suiistimal edilmesini önlemek için kadılar ikinci bir kontrol mekanizması meydana getirirlerdi. Daha Osman Gazi devrinde, yani beylik döneminde fethedilen şehir ve kasabalara idari ve adli görevleri yürütmek için birer kadı tayin edildiğini belgelerden öğreniyoruz.

Kadı (hâkim) olacak kimselerde aranan şartlar vardı. İcadı adil, fehim, müstakim, olmalı hiddet ve şiddetten sakın- malı, taraflardan hediye kabul etmemeli ayrıca fikri durgun olduğunda, açlık, keder, gam, uykusuzluk gibi hallerde hüküm vermemeli idi.

Kaza dahilinde meydana gelen yakaların mahkemeleri o kaza mahkemesinde görülür, başka bir kazaya dava naklolunmazdı. Yalnız başkente gidip davasını divanda gördürmek herkes için daima mümkündü. (3) 0 devir Avrupa’sında ise köylü toprak sahibi tarafından yargılanır verilen cezaya itiraz hakkına sahip bulunamazdı.

Osmanlı imparatorluğu yönetiminde adalete öylesine saygı duyulmuştur ki, kadı Fatih Sultan Mehmet’in ellerinin kesilmesine dahi karar verebilmiş, hakan ise kadıyı yerinden uzaklaştırmayı aklına getirmemesinin yanında, böyle davrandığı için övmüştür. (4)
İdari işlerde kadıların en yakın yardımcıları subaşılardı. Subaşılar bir nevi polis ve jandarma görevi yapan kimseleri idare eden emniyet amiri durumunda idiler. Asayişi temin ederek suçluları yakalayıp mahkemeye sevk ederlerdi.

Türk düşmanı olmasıyla taranan Fernand Grenand eserinde: Banliyöleriyle beraber nüfusu t milyon olan o muazzam İstanbul’da dört senede yalnız dört cinayet işlendiğini ve ağzına kadar tüccar eşyasıyla dolu bir kervansarayı bir tek kişinin muhafaza ettiğini yazmaktadır. (5)

Otokontrol mekanizması ve temeli adalete dayanan hukuki tedbirlerin eksiksiz olarak işletilmesi sayesinde muhtelif dinlere, kültürlere, ırklara mensup ve farklı alışkanlıklara sahip insanların oluşturduğu imparatorlukta asayiş mükemmele ulaşmıştı.

II. Henri’nin sefiri olan M. d’Aramon’un sekreteri Jean Chesnean şöyle yazıyor: “İnzibat öyle düzenli, sükûnet öyle büyük ki gözü ile görmeyenin buna inanmasına imkan yoktur. Geceleri şehri muhafaza etmek için elinde fener ve baston taşıyan bir kişi tek başına dolaşır ve Paris’te yanında okçularıyla dolaşan nöbetçi kumandanından daha fazla korku verir.”

Mahkemelerde duruşmaların halka açık yapılması kanun emriydi. Halk mahkemeye gelip duruşmayı takip eder, kadının dürüst olup olmadığını anlar. İsterse şikâyet ederdi.
Osmanlı mahkemelerinin bugün batı ülkelerinde taklit edilen bir diğer hususiyeti de duruşmaları 5—6, bazı yerlerde da- ha fazla jüri üyesinin takip etmesi mecburiyetiydi. Jüri üyeleri nahiye, kaza, veya şehrin dürüstlüğü ile tanınmış olgun, itimat edilen, eline, beline, diline sahip sağlam şahsiyetlerinden teşekkül ederdi.

Duruşmalara mutlaka iştirak etmek mecburiyetinde olan jüri üyeleri davalıyı, davacıyı dinler, hâkimin taraf tutmadığını, zora, işkenceye, baskıya başvurup vurmadığını kontrol eder böylelikle üçüncü bir kontrol mekanizmasını oluştururlardı.

Hâkim bilhassa bölgenin töresi yani adet ve ananeleri hakkında jüri üyeleri ile görüşür kararını ona göre verirdi. Tereddüt ettiği hususlarda müftülük makamına müracaat edebildiği gibi aleyhine karar verilen sanıklarda müftüye gidip fetva alabilirdi. Yani jüri heyeti ve müftülük makamı bir nevi iki kademe temyiz vazifesi görüyorlardı. (6)
Selanik başpiskoposu Palamostan Fransız ihtilali - filozofu Volter’e kadar Osmanlı sistemi ile Batı Avrupa feodalizmini kıyaslayan herkesin gördüğü hususiyet şu olmuştur: “Osmanlılarda hukuk düzeni, vatandaşın güven altında yaşamasına, kazanmasına, istikrarlı bir vasatta mutlu bir hayat sürmesine imkan veren mühim bir unsurdur.’ (7)

Umumiyetle son yıllarda yapılan araştırmalar Avrupa’da ancak İİ. Dünya Savaşından sonra sözü edilmeye başlanan içtimai devlet anlayışını Osmanlı imparatorluğunun kuruluşundan itibaren uygulandığını ortaya koymuştur. (8)

İngiltere kralı VIII. Henri bu sebeple bir heyet göndererek Osmanlı adli müesseslerini tetkik ettirmiş ve bu heyetin raporuyla İngiltere’nin 20. asırda dünyaya örnek olacak adliyesinde ıslahat yaptırmış- tır. (9)

Avrupa’daki içtimai farklılaşmaların her an Avrupa ile temas halinde hatta içiçe bulunan Osmanlı imparatorluğuna tesir edemeyişinin sebebi de işte bu adaletli hukuk sisteminde aranmalıdır.

Melzing 16. asırda Osmanlı devleti ile Avrupa’yı şöyle kıyaslamaktadır: “Kanuni Sultan Süleyman’ın imparatorluğunda adalet hâkim iken Avrupa’da Charles Quint rüşvetler sayesinde imparator olmuştur. Sultan Süleyman bir gün Süleymaniye Camii’ni inşa ettireceği arsa üzerindeki bir yahudinin evini parasıyla istimlâk etmek istedi. Yahudi bu satışa razı olmadığından Sultan müftüye müracaat etti. Müftünün kararı şu idi: ‘Ancak bir mukavele ile Sultan bu evi kiralayabilecekti. ‘ Bu karara Sultan boyun eğmiştir. 0, üstelik dünyanın o devirdeki en büyük devletinin başkanı olarak yahudinin ufak evini zorla almazken; Portekiz kralı yahudilere ‘program’ yaptırıp, ateşte diri diri yakıyordu. (10)

Hüsrev Paşa’nın Mısır beylerbeyliği sırasında Mısır vergisi her zamankinden fazla gönderilince (9 yük yerine 12 yük) Divan-ı Hümayun derhal toplanmış ve Hüsrev Paşa’nın hükümeti memnun etmek için halka baskı yaparak fazla vergi alabileceğinden şüphe edilmişti. Durum Mısır beylerbeyliğinden sorulmuş, kanallarının açılması ile mahsulün artması ve gümrüklerde yapılan ıslahat fazla vergilere sebep olarak gösterildiği halde durumun tam tetkiki için Mısır’a müfettişler gönderilmiş onlarda Hüsrev Paşa’nın lehinde rapor verdikleri halde fazla vergiler Kanuni tarafından yeni kanalların açılması emriyle iade edilmişti. (11)

İngiltere’nin İstanbul sefareti memurlarından Ricault meşhur eserinde şunları yazmaktadır: “Osmanlı ordusu hareket halinde iken; geçtiği yerlerdeki ahalinin, yağmaya uğrama, kız ve kadınlarına taarruz edilme gibi ahvalden şikâyet ettikleri vaki değildir. Askerler ahaliye kötü muamele etmezler sahip olmak istedikleri eşyayı pazarlık yaparak ve bedelini peşin ödeyerek satın alırlar. Bence bu adalet ve hakkaniyet halidir ki Türklerin muvaffakiyetine sebep olmakta ve imparatorlukları gittikçe büyümektedir. (12)

Osmanlı adalet anlayışının sırrını açıklayan ve birçok tarihçinin dikkatini çeken Slovak tarihçisi Michael Matunak bölgedeki Avusturya ve Osmanlı hâkimiyetlerini mukayese ederken şu tespiti yapmaktadır: “Ocava ismindeki köy halkı Avusturya’ya tabi olduğu devirde her zaman ormanlara kaçıyordu. Şimdi yani Osmanlı hâkimiyetini kabul ettikten sonra devamlı olarak evlerinde rahat rahat oturuyorlar.”

Uzatılabilecek bu tür örnekler Osmanlı devletinin adalet anlayışını izah ederken, sömürgecilik siyasetini kesinlikle uygulamadığını gösteren açık ve net delillerdir.
Nitekim Erdel beyi Betlen Gabor 1626’da şunları yazıyordu: Rahmet-i Rahmana kavuşan Sultan 1. Ahmet’ten çok iyilik gördük. Eğer çocuklarına ve Osmanlı devletine karşı nankörlük edersek Türkiye’- de yediğimiz ekmek ve tuz gözümüze, dizimize durur.



Literatür
1— Osmanlı imparatorluğunda toprak kanunları s. 14
2— A.ge., s. 62
3— Mustafa Akdağ: Türkiye'nin iktisadi ve İçtimai Tarihi, c. 1
4— Hasan Basri Erk: Meşhur Türk Hukukçuları, s.42
6— Fernand Grenard: Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü, s. 120.
6— M. Akdağ: a.g.e., C. 1,3. 406.
7— Aydın Yalçın: Türkiye iktisad Tarihi s. 66.
8— Jozef Blaşkoviç: Osmanlı Hakime yeti Devrinde Slovakya’daki Vergi Sistemi Hakkında, sayı, 32, s. 197.
9— Yılmaz Öztuna: Türkiye Tarihi, c.5.10l
10—Y. Öztuna:A.g.e.,
11—Gy Kaldy Nagy: Studie Torco-Hungarica
12—1. Hakkı Uzunçarşılı: Osmanlı Devlet Teşkilatında Kapakulu Ocakları c. 2. s. 259.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Aşağıdaki Allah Rasulünün sözü hala aklınızı başınıza getirmeye yetmiyorsa konunun daha fazla uzamasına hiç gerek yok.

SubhanAllah! Sanki günümüzü tarif ediyor.

Haberiniz olsun,iman çarkı ilelebet dönecektir. Bu çark her nerede dönüyorsa ALLAH'IN KİTABINA UYGUN DÖNDÜRÜN. Haberiniz olsun sultan (yöneticiler) ve kitap (Kuran) birbirinden AYRILACAKTIR.

Sakın sakın siz kitaptan ayrılmayın. Haberiniz olsun başınıza öyleleri reis emir olarak geçecek ki onlara itaat etseniz sizi delalete ve sapıklığa götürürler, itaat etmeyip isyan etseniz sizi öldürürler. Orada olanlardan birisi ey Allah'ın Resulu pekala ne yapalım? Resulullah (a.s) İsa (as) ümmeti gibi yapın,onları ateşe attılar, testere ile biçtiler fakat yinede dinlerinden dönmediler.

Allah'ın taati uğruna ölmek, ALLAHA İSYAN İÇİNDE YAŞAMAKTAN DAHA HAYIRLIDIR.


İbn Hacer, Heysemi-Mecmauz Zevaid
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Ya bu demokrasi ve/veya Laiklik sizin değilde bizim dediğimiz gibi ise?

SubhanAllah! hadi insan kararsız kaldı diyelim en azından şu tehdit karşısında ihtiyatlı hareket eder de yine küfür rejimlerini desteklemekten ve onlara oy vermekten imtina eder.

Allah'ın taati uğruna ölmek, ALLAHA İSYAN İÇİNDE YAŞAMAKTAN DAHA HAYIRLIDIR.

Biz Demokrasiyi ve Laikliği reddetmekle cehenneme girmeyiz ama siz bunu kabul etmekle ya cehenneme girerseniz? Bu durumda bir Müslümanın hangisini tercih etmeli noktasında en ufak bir tereddüt dahi göstermesi mümkün mü?

Hadi iki olasılığı düşünelim. Kabul etmiyorum bitti, neden kabul etmedin diye sormaz Rabbimiz. "Hükmümde kimseyi ortak kılmam, hüküm ve teşri, kanun koyma sadece bana mahsustur" dedin bende sana itaat ettim derim. Peygamberimiz bunlara asla tevessül etmemiş ve gelen teklifleri reddetmiştir derim. Ya siz ne cevap vereceksiniz? Bunu hiç düşündünüz mü?

Allah-u Ekber!
 

reis

Kıdemli Üye
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
10,901
Tepkime puanı
414
Puanları
0
Konum
Karadeniz
Ya bu demokrasi ve/veya Laiklik sizin değilde bizim dediğimiz gibi ise?

SubhanAllah! hadi insan kararsız kaldı diyelim en azından şu tehdit karşısında ihtiyatlı hareket eder de yine küfür rejimlerini desteklemekten ve onlara oy vermekten imtina eder.

(...)
Küfür rejimlerine kayıtsız kalmak o rejimleri desteklemenin daniskasıdır. Oy vermeMEk mevcut durumdan yana oy vermek demektir.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun

Küfür rejimlerine kayıtsız kalmak o rejimleri desteklemenin daniskasıdır. Oy vermeMEk mevcut durumdan yana oy vermek demektir.


Şimdi iki tane sarhoş kavga ediyor ve benim Allah'ın yasağını çiğnediniz ve Allah'da sizi işte böyle rezil ediyor demem ve hiç müdahale etmemem onları desteklediğimi mi gösterir?

Bir meselede kayıtsız kalmak kayıtsız kaldığı şeyi desteklemek demek midir? Biri bunu bana izah ederse sevinirim.

Ayrıca AKP'yi desteklemeyelim de CHP'mi gelsin zihniyeti küfürden daha az küfür olanı tercih etmek anlamında mı söyleniyor? Yani birileri ölümü gösterip sıtmaya razı mı olalım diyor?
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
oy vermekten imtina eder.

Allah'ın taati uğruna ölmek, ALLAHA İSYAN İÇİNDE YAŞAMAKTAN DAHA HAYIRLIDIR.

Biz Demokrasiyi ve Laikliği reddetmekle cehenneme girmeyiz

Ya bu Küfür rejiminde HAKKA hizmet eden bir parti varsa ve bu parti iktidara gelip mesela rejime karsi mücadele veriyorsa veya genc neslin zihnini kirleten internetteki fuhus sitelerini yasakliyorsa ve sen bu güzel hizmetlere destek olacagina köstek oluyorsan ne olacak?
Allahin kanunlarini hakim kilmaya calisan ve yasakkladigi kötülüklere karsi mücadele edenleri neden desteklemediginin hesabini sormayacakmi?

Kaldiki,rejim BATILDA olsa rejimin sundugu imkandan faydalanarak oy kullanmak laik rejimi desteklemek anlamina gelmezki...

Demokrasi kalici bir sistem degildir,kanunlari istedigin sekle getirmek icin kullanabilecegin bir aractir.
Halk isteyecek, istegini savunanlari destekleyecek,hükümette gücü nisbetinde,imkan ölcüsünde uygulayacak.
Demokrasi böyle calisir...

Laiklik ve demokrasi gibi sistemlerin içinde yaşamak zorunda kalanlar imkanların elverdiği ölçüde (başka bir ifade ile bu sistemlerden yararlanarak) islâmî alanı genişletmeye çalışırlar; bunlardan yararlanmak başka, bunları islâmî saymak, böyle olduğunu isbat için nasları eğip bükmek başkadır.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Ayrıca AKP'yi desteklemeyelim de CHP'mi gelsin zihniyeti küfürden daha az küfür olanı tercih etmek anlamında mı söyleniyor? Yani birileri ölümü gösterip sıtmaya razı mı olalım diyor?

Hersey ya siyah yada beyaz degil.Icinde az bir kötülük olsa dahi Faydasi daha fazla olani desteklemek islami bir ölcüdür,iki kötü arasinda ehveni ser yani daha az zararli olani desteklemek islami bir kuraldir.
 

reis

Kıdemli Üye
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
10,901
Tepkime puanı
414
Puanları
0
Konum
Karadeniz
Bu vesileyle merhum Mahmud Es'ad Coşan Hoca efendi'nin bir röportajını paylaşıp susalım kendi adımıza.

---

MAHMUD ES'AD COŞAN CEVAPLIYOR !

SORU:

"İslâm'ı yaymak için, vasıtanın da İslâmî olması gerekir" deniliyor. Bu durumda particilik caiz olur mu?


CEVAP:

İslâm'ı yaymak için, vasıtanın İslâmî olması gerektiği doğru... Haramla olmaz bu iş!.. Yalnız İslâm'da particilik, müslümanların hizip hizip olup birbiriyle çekişmesi, tefrika olması bakımından yasaktır. Fakat şimdi Türkiye'de bazı kanunlar çıkartılmış, bu kanunlara göre yürüyor işler... Bu kanunları dinlemeden bir şey yapamazsın. Polis gelir, savcı gelir, hakim gelir, mevcut mekanizma işler.

Şimdi bu mevcut şartlar içinde, yapılması gereken hayırlı tedbirler neyse onları yapıp yürümek lâzım!.. Bu mânâsıyla mevcut şartlara göre, uygun olan bir çalışma tarzı tutturmak bir mahzur değildir. Bu mânâda insanın çalışması, meydanlarda hakkı söylemesi, insanları doğru yola çekmeğe vesile olması bakımından parti çalışması yapılması caizdir.
Çünkü, tebliğ vesilesi oluyor, hakkı söylemeğe çalışıyorsun.

Müslümanların parça parça olup birbirleriyle çekişmesi doğru değil ama, mevcut bir kanûnî nizam içinde, konuşma ve tebliğ etme vasıtası olarak bu yol açık olduğuna göre, bu yolda çalışmakta bir mahzur yok... Buna haram diyemeyiz, çünkü hakkı söylüyorsun. Yalnız, söylenilen şeyler İslâm'a, hakka, Allah'ın rızâsına, hadis-i şerife uygun olacak!..

SORU:

Siyâsî partilere oy verilmesi ve meclise gidilmesi İslâm'a ters düşmez mi, şirk değil mi?


CEVAP:

Hayır, şirk değildir. Şirk, Allah'a ortak koşmak demektir.

Siyâsî partilere oy verilmesi, bir iyi insanı seçip yönetime getirmede araç olabilir. Adetâ bir çeşit istişaredir seçim... "Kimi istiyorsanız seçin!" diye istişarede fikrini söylemektir. Sen de fikrini söylersen, bu İslâm'a uygun olur. Söylemezsen, İslâm'a ters olur.

-Ama hepsi birbirinden berbat !

-O zaman doğrusunu sen koy! Sen çık da bizi de kurtar, biz seni destekleyelim. Dürüst insan çıksın ortaya...

Birisini seçeceksin. Seçmemek de çare değildir, oy vermemek de çare değildir.
Oy vermek mecburiyettir, dînî mecburiyettir benim âcizâne kanaatime göre... Çünkü, sen oy vermediğin zaman, öbür taraf baskın gelip hiç istemediğin bir insan çıkabiliyor.
Katılmıyorsun, o zaman bakıyorsun: "Aaa, şu kadar oy farkıyla çıkmış bir edepsiz, hırsız kimse... Sen oy vermediğin için oraya çıktığından, onun vebali sana da gelir. Vermediğin için de gelir. Bu iş böyle..."
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Kaldiki,rejim BATILDA olsa rejimin sundugu imkandan faydalanarak oy kullanmak laik rejimi desteklemek anlamina gelmezki...

Arkadaş mugalata yapıyorsun "oy vermek" ne demek, oy verince ne yapmış oluyorsun önce onu öğrenin.

Demokrasi kalici bir sistem degildir,kanunlari istedigin sekle getirmek icin kullanabilecegin bir aractir.
Halk isteyecek,sinirlari belirleyecek ve hükümet uygulayacak.

Laiklik ve demokrasi gibi sistemlerin içinde yaşamak zorunda kalanlar imkanların elverdiği ölçüde (başka bir ifade ile bu sistemlerden yararlanarak) islâmî alanı genişletmeye çalışırlar; bunlardan yararlanmak başka, bunları islâmî saymak, böyle olduğunu isbat için nasları eğip bükmek başkadır.

İslam'da her yol mubah değildir. Amaca götüren yolun aracı da İslami olmak zorundadır. Peygamberimizin Mekkedeki mücadelesini okuyun öyle gelin. Şimdi gözlerini iyi aç ve dikkatli oku ve bak bakalım demokrasi bir araç mıymış;

Kureyşin müşrikleri Peygambere geliyor ve;

"Ya Muhammed! Sen soy ve şeref yönünden hepimizden üstünsün
nokta.gif
Fakat Araplar arasında, şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığını yaptın; aramıza ayrılık soktun, bizi birbirimize düşürdün
nokta.gif
Eğer maksadın zengin olmaksa, seni kabilemizin en zengini yapalım
nokta.gif
Reislik istersen, başkan seçelim
nokta.gif
Evlenmeyi düşünüyorsan, Kureyş'in en asil ve en güzel kadınları ile evlendirelim
nokta.gif
Eğer cinlerin kötülüğüne kapılmışsan, seni tedavi ettirelim
nokta.gif
İstediğin her fedakarlığa katlanalım
nokta.gif
Bu dava'dan vazgeç, düzenimizi bozma
nokta.gif
nokta.gif
nokta.gif
" dediler
nokta.gif
Peygamberimiz:

-"Söylediklerinizden hiç biri bende yok
nokta.gif
Beni Rabb'ım size Peygamber gönderdi, bana kitap indirdi
nokta.gif
Allah’ın emirlerini size tebliğ ediyorum
nokta.gif
İman ederseniz, dünya ve ahirette mutlu olursunuz
nokta.gif
İnkar ederseniz, Cenab-ı Hak aramızda hükmedinceye kadar sabredip bekleyeceğim
nokta.gif
Putlara tapmaktan vazgeçip, yalnızca Allah'a ibadet ediniz
nokta.gif
nokta.gif
nokta.gif
nokta.gif
" diye cevap verdi
nokta.gif


Bak Peygamberimiz bu teklifleri amaca götüren bir araç, vasıta olarak görmedi ve asla taviz vermedi. Sana göre taviz verilebilirdi nasılsa bunlar amaca götüren birer araçtı.

Tabi burada Puta tapmak ve ibadet kilit kavramlardır. Puta tapmaktan kasıt sizin gibi dar anlamda cansız nesnelere tapmak mıdır ve ibadet denilince acaba bunlar salt namaz gibi bir takım ritüellerden mi ibarettir.

Fethullah Gülen'e biraz ara verin de Mevdudi'nin Kuran'a göre 4 Terim'ini okuyun ve bunların ne manaya geldiğini öğrenin. Sonra gelin bize cevap yetiştirmeye çalışın. Belli ki daha bunlardan
bihabersiniz ama buna rağmen okuduğunuz üç beş makaleyle konuyu çözdüğünüzü zannediyorsunuz.

 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
"oy vermek" ne demek, oy verince ne yapmış oluyorsun önce onu öğrenin.
herhangi bir partiye degil,yukardada belirttigim gibi müslümanlara oy veirsen islâmî alanı genişletmeye çalışmis olursun!


İslam'da her yol mubah değildir. Amaca götüren yolun aracı da İslami olmak zorundadır.
Her yol mübah degil kabul , fakat sen eger oy kullanmayi peygamber efendimiz zamaninda böyle bir uygulama yoktu diye kabul etmiyorsan ozaman kitab,brosür,dergi,tv,radyo gibi basin yayin araclariyla hizmet etmekte yanlis olur,suan yaptigin gibi interneti arac olarak kullanmanda islami degildir.

Bak yukarda reis esad cosan hocaefendiden güzel bir tesbitini eklemis,diyorki:

"Siyâsî partilere oy verilmesi, bir iyi insanı seçip yönetime getirmede araç olabilir. Adetâ bir çeşit istişaredir seçim... "Kimi istiyorsanız seçin!" diye istişarede fikrini söylemektir. Sen de fikrini söylersen, bu İslâm'a uygun olur. Söylemezsen, İslâm'a ters olur. "


Peygamberimizin Mekkedeki mücadelesini okuyun öyle gelin. ...
Bak Peygamberimiz bu teklifleri amaca götüren bir araç, vasıta olarak görmedi ve asla taviz vermedi. .

bu örnegin konuyla ilgisi yok...sebebinide zaten kendin aciklamissin

Tabi burada Puta tapmak ve ibadet kilit kavramlardır.
oy kullanmak batil rejimlere destek niyetiyle olsaydi belki hakli olurdun ama yukardada ifade ettigim gibi tam tersi söz konusu,yani senin anlayacagin dilde yazayim,puta tapan ve taptiranlarin saltanatina son vermek icin verilen bir mücadeledir bu.

Sana göre taviz verilebilirdi nasılsa bunlar amaca götüren birer araçtı.

kiyas yanlis,
taviz yok,PUTA TAPMA anlamina gelmeyen oy kullanma imkanindan islâmî alanı genişletme niyetiyle faydalanmak var.
hepsi bu.
kaldiki ilk mekke döneminde taviz verilmedigi görüsüne katilmiyorum cünkü mesela belli bir güce kavusanakadar teblig aciktan yapilmadi...Hz.Ömer müslüman olduktan sonra teblig aciktan yapilsada baskilara,zulümlere sabredildi,siddete siddet ile karsilik verilmedi,hatta hicret edilip medine vesikasi vesilesiyle müslümanlarin rahatca hareket edebilecekleri bir ortamin altyapisi hazirlandi “güç dengesini” kuruncaya kadar , Temsil , Tebliğ ve aktif sabır ile –sebebler planında- Medine dönemini inşa etti.
Sonundada müslümanlarin aleyhineymis gibi gözüken hudeybiye anlasmasi sonucu mekke kan akitilmadan FETH edildi!!!
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Kendine güveni olmayan istemez.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Kendine güveni olmayan istemez.

kendinemi,yoksa seriat getirecegini iddia edenleremi?

Ehil olmayanlarin seriat anlayislarina bende güvenmiyorum.
mesela vahabilerin veya tekfirci fakiri gibilerin seriat anlayisini sen istermisin?
Bunlar seriat uyguluyoruz derler bu bidat,su kafir,o sirk diye diye kelleleri ucururlar,milleti dinden soguturlar.
Islami kavramlari agizlarindan düsürmeyenler seriattan bahsetmeden önce seriatin ne oldugunu ögrenmeliler, halkin güvenini kazanmalilar...
kol bacak kesmenin seriat oldugunu anlatarak serii hükümlerin barbarlikla es anlamda anilmasina alet olunursa tabiki kimse seriat istemez
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Ben benim bildiğim şeriatten bahsediyorum.İçki içmekten zevk alan yada ilgisi olan.Ve bunun gibi birçok harama meyili olan şeriat ister mi? Ben başlığa binaen yazdım.O kadar ince ayrıntısına girersem sizler gibi onlarca mesaj atmam lazım gerek yok.

Ayrıca korkmayınız bu ülkeye mehdi a.s başka kimse şeriat getiremez.Eee, onun getireceği şeriatten de kuşkumuz yok elhamdülillah.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Şeriati en başta "Ben de müslümanlardanım" deyip te şu laik cumhuriyetin dine ve başkalarına küfretme özgürlüğünden faydalananlar istemez! Bu forumda da bunlardan bir hayli var. İkincisi, bu kokuşmuş rejimin nimetlerinden faydalananlar ve köşe dönenler istemez. Müslümanları çuvala koyup, onalrı sağmal inek gibi sağanlar ve inanmayacaksınız ama, kendilerine "cemaat lideri, hoca" denilen bir çok kişi dahi şeri idareyi asla istemez.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Ben benim bildiğim şeriatten bahsediyorum.İçki içmekten zevk alan yada ilgisi olan.Ve bunun gibi birçok harama meyili olan şeriat ister mi?

seriati sevdirmek bir SANATTIR.
öyleki,icki icende istemeli...

Nasilki kuran külliyen degilde tedricen inmisse ve uygulanmissa serii hükümlerde birden bire uygulanmaz,tedricen uygulanir.
Mesela icki icilmesinimi yasaklamak istiyorsun?
ilk ve en öncelikli ADIM icki icenleri cezalandirmak degil HALKI ickinin zararlari hakkinda egitmektir, sonra dinini teblig ederek halki irsad etmek,aydinlatmaktir.
Tüm bunlar yapilmadigi sürece belki emir ve yasaklarin uygulatilmasinda zor kullanarak kismen basarili olabilirsin ama bu kalici ve kökten bir cözüm olmaz,icki sadece yerin altina iner ve insanlari dinden sogutur.
Serii hükümleri sevdirmenin ve kabul edilmesini saglamanin en öncelikli ADIMI dini ve Allahi sevdirmektir,Allah bilincini ve korkusunu topluma yaymaktir.
TÜM BUNLAR SERTIATTIR,daha dogrusu emir ve yasaklar gibi egitim,ögretim,sevdirmek,teblig etmek,irsad gibi meselelerde seriatin bir parcasidir.
Bu acidan bakilirsa aslinda seriat dinini yasayanlar ve halki irsad edenler tarafindan uygulaniyor,tek farkla,suan isin baslangicindayiz, sonuca ulasmak zaman alir.

seriate bir bütün olarak bakilmadigi ve yukarda kismen anlatmaya calistigim ön sartlar uygulanmadigi sürece emir ve yasaklari devlet eliyle uygulamak zor cünkü

Devlet toplumun neticesi otoriter bir
varliktir. Toplumu ise insanlar olusturur. Devlet yönetimi islami degilse
bu, toplumun islami bir hayat yasamadigini gösterir. Yapilacak yeni bir
devlet kurmak degil toplumu irsad etmektir. Zira toplum islam olursa devlet
islam olur. Toplumu islam olmayan bir islam devleti düsünülemez.


"Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar"

"amalleriniz yönetcilerinizdir, onlar sizlerin eseridir "
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Osmanlı, ben anlamadım siz baya dolusunuz heralde.Ben sadece başlığa binaen kısa bir yorum yaptım.Siz neden böyle açıklamalarda bulundunuz? Şeriati zorla sevdirin diyen mi var? Devlet hakkında konuşan mı var? En azından ben konuşmuyorum başkasına söyleyin bunları.Tekrarlıyorum yorumumu kendine güveni olmayan kişi şeriati istemez.

Ayrıca halk, içki,zina vs büyük günahlar hakkında gayet bilinçli.Sadece işlerine gelmiyor.En cahili dahi bu illetlerin zararlarını bizden iyi biliyor.
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Her ülkenin kendine ait bir şeriatı vardır...Şu anki şeriatın temeli İsviçre şeriatına dayalı...
Şeriatten kasıt bu ise istemem eksik olsun...

Bizim isteğimiz ve arzumuz Kuran şeriatıdır...
Kuran Şeriatını ise biz, Allahu Teala istiyor diye isteriz...

Allah kullarını bilmez mi... Kurban olduğum, bizim için en uygun şeriatı seçmiş ve Kuranı Kerimde açıklamış...

Kuran Şeriatını istemeyen, Kuranı istemediğini bilse, bu isteğinden derhal vazgeçer. Eğer müslümansa tabiii...
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,770
Tepkime puanı
985
Puanları
113
türkiyede şeriatı kimler istemez başlığımız.
cevap ben istemiyorum.
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Açık açık söylemek gerekirse;
içki üretenler,içki satanlar,meyhaneciler,kumarbazlar ve kumarhaneler,zengin fuhuşçular,zengin ve gününü gün eden işadamları,

uçkurcular,faiz ile beslenen patronlar,devleti dolandıranlar,rüşvetçiler,rüşvet ile beslenenler,büyük hırsızlar(yani malı büyük götüren patronlar),yalancılar,

karı tüccarları,vücudunu satılığa çıkaran süslü kokonalar,kafirler,mason ve yahudiler,her türlü dış güçler vs.. bunlardan bazıları...
Şeriatı ancak Allahcc ün düşmanları istemez...
 
Üst