Dediler:
-Dinsizliği görmüyorsun, meydan alıyor.
Din namına meydana çıkmak lâzım.
-Evet lâzımdır.
Fakat kat'î bir şart ile ki, muharrik aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı.
Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir.
Birincisi hata da etse, belki ma'fuvdur.
İkincisi isabet de etse, mes'uldür.
Denildi:
-Nasıl anlarız?
Dedim:
-Kim fâsık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, sû'-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir.
Hem umumun mal-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslekdaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhtarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir. Meselâ: İki adam döğüşürler.
Biri, zaîf düşeceğini hissederken, elindeki Kur'an'ı kavîye uzatmakla himayesini davet edip, kavî bir ele vermek lâzımdır.
Tâ beraber çamura düşmesin.
Kur'an'a muhabbetini, hürmetini göstersin.
Kur'an'ı, Kur'an olduğu için sevsin.
Eğer kavînin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celbeder.
Kur'an'ı kavî bir hâdimden mahrum bırakmakla, zaîf bir elde beraber yere düşerse o, Kur'an'ı kendi nefsi için sever demektir.
Evet dine imale etmek ve iltizama teşvik etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmekle dine hizmet olur.
Yoksa dinsizsiniz dese, onları tecavüze sevketmektir.
Din dâhilde menfî tarzda istimal edilmez.
Sünuhat - 53