Risale-i Nur Talebesi
Diyar-ı Bekirli
- Katılım
- 30 Haz 2006
- Mesajlar
- 1,460
- Tepkime puanı
- 11
- Puanları
- 0
--------------------------------------------------------------------------------
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
Onlar ise, “Siz de bizim gibi insanlarsınız. Rahmân bize hiçbir şey indirmiş değildir; siz ancak yalan söylüyorsunuz” diye cevap verdiler.
Yâsin Sûresi: 15
24.09.2006
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Kim ki geceleyin Duhan Sûresini okursa sabaha kadar yetmiş bin melek günahlarının bağışlanması için duâ eder.
Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3729
24.09.2006
Ramazan orucu, şeâir-i İslâmiyedir
Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimâiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.
Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet sûretinde halk ettiği ve bütün envâ-ı nimeti o sofrada “min haysü lâ yahtesib” (umulmadık yerlerden) bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i Rububiyetini ve Rahmâniyet ve Rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar, gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazan unutuyor.
Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman, birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine dâvet edilmiş bir surette, akşama yakın “Buyurunuz” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkârâne göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmâniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i kerâmete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?
(Mektubat, s. 387)
Lügatçe:
savm: Oruç.
erkân-ı hamse: Beş rükûn, esas.
niam-ı İlâhiye: Allah’ın verdiği nimetler.
şeâir-i İslâmiye: İslâmın sembolü, simgesi.
rububiyet: Allah’ın bütün mahlukatı terbiye ve idare etmesi.
halk: Yaratma.
envâ-ı nimet: Nimet çeşitleri.
kemâl-i Rububiyet: Allah’ın bütün mahlukatı mükemmel bir şekilde terbiye ve idare etmesi.
esbab: Sebepler.
tavr-ı ubudiyetkârâne: Kulluğa yakışır tavır, hareket.
vüs’at: Genişlik.
Bediüzzaman Said NURSİ
24.09.2006
Risâle okumada muhatap olma liyakati
Risâle-i Nur okumak, istifade etmek çok büyük bir nimet ve mazhariyet. “En çok okunan kitap hangisidir?” diye bir soru sorulsa hiç şüphesiz, tereddütsüz akla gelen Kur’ân-ı Kerim olacaktır.
Ondan sonra?
Onun mânevî mucizesi olan Risâle-i Nurlardır.
Risâle-i Nur’un kıymet ve önemini ifade edecek yazı yazmak benim gibilerin haddine değil. Ancak 30 küsûr yıldır istifade ettiğim bir hazineden yeterli faydalanabildiğimi de ifade edemem. Ayrıca tanıma yıllarının çokluğunun anlama bakımından bir ayrıcalığı da yoktur. Anlamak ve istifade etmek de her zaman aynı şey değildir. Herkes istifade eder ama herkes aynı derecede anlayamaz. Anlaşılması ve istifade edilmesi asıl makbul olanı.
Yeni çıkan bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Yeni okudum. Heyecanımı paylaşmak için yazdım.
Yeni Asya Neşriyat’tan. Dr. Levet Bilgi’nin hazırlayıp sunduğu, kapsamlı bir çalışmanın ürünü olduğu ilk bölümlerinden belli olan bir kitap. “Risale-i Nur Okuma Metotları” adındaki bu kitabı Risale-i Nurlar’a muhatap olan herkes mutlaka okumalı. Eskiden tanıyanlar, çok iyi anlamış olduğuna kanaati olanlar, Risâlelerin yanlış anlaşıldığı ve yorumlandığı düşüncesindekiler, her ne sûretle Risâle ile ilgilenmiş kim varsa okumalıdır. Yeni başlayandan tutun ta 50 yıldır okuyorum diyenlerin dahi mutlaka okuması lâzımdır diye düşünüyorum.
Yalnızlık kavramı ve kâinatla iletişim
Risâle-i Nur okuyan insanların dünyasında “yalnızlık” kavramı bilinen tanımlama ve kavramlardan ayrılıyor. Gerçek yalnızlar, kalabalıklar içinde “uydum kalabalığa” deyip akıntıya kapılanlardır.
Okuma analizleri ve gerekçeleri ayrı başlıklar halinde ele alınıp değerlendirme yapılmış.
Risâle-i Nur’a şuur anlamı yüklenmiş. Yani Risâle-i Nur’u kuru bir metin olarak değil şuur sahibi bir kaynak olarak görmek gereği üzerinde durulmaktadır.
“İletişim” konulu arama konferansının “evrenle iletişim” konulu sonuç bildirisinde yer alan tespitler, bu kitapta da önemli bir bölüm olarak yer almaktadır.
Muhatap olma liyakati
Herkes kiminle ve nasıl muhatap olunacağını bilir. Risâle-i Nur gibi bir hazineye muhatap olmanın da önemli farklı şartlarının olduğunu çok mükemmel açıklamış araştırmacı. Eğer muhatabiyet şartları yerine getirilmezse risâlelerden istifade edilemeyeceği çok güzel izah edilmektedir.
Yani istifade edebilme şartları ile istifadeye engel olan şartların tanımlanması bu kitabın ana temasını oluşturmaktadır.
Kanaatime göre böyle bir çalışma daha önceleri yapılmış olsaydı, yorum farklılıklarından kaynaklanan ihtilaflar olmazdı veya daha asgarî seviyede olurdu diye düşünüyorum.
Muhatap olmaya lâyık olmak lâzım. Ama nasıl?
İşte bu can alıcı sorunun cevabını bulacak önce sorularını üretmek, sonra cevabını aramak.
Soruyu sormak da, cevabını bulmak da Risâleye muhatap olanların kendi vicdanında gizli.
Dr. Levent Bilgi farkında olmamız için dikkate çekmiş, dikkat çekebilmenin çok orijinal metotlarını açıklamış.
Tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Herkesi çok âcil adı geçen kitabı alıp okumaya davet ediyorum.
Dursun SİVRİ
24.09.2006
Münâcâtü'l-Kur’ân
NÛR:
1. Ey bütün canlıları sudan yaratan! Böylece kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür.(45)
2. Ey herşeyi hakkıyla bilen Allah! (64)
FURKAN:
1. Ey Kıyâmete kadar bütün insanlara ve cinlere bir korkutucu olsun diye kulu Muhammed’e Furkan’ı indiren! (1)
2. Ey rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen ve gökten ter temiz su indiren! (48)
3. Ey bir çeşit sudan insanı yaratıp nesiller vücuda getiren.(54)
4. Ey ibret almak veya şükretmek isteyenler için gece ve gündüzü peş peşe getiren! (62)
24.09.2006
Kur’ân’ın kıymetini anlatan bir eser
Ben, Risâle-i Nur’a kavuşuncaya kadar matbuatımızda ve kitaplarımızda Kur’ân-ı Kerim’in kıymetini anlatan tek bir yazı okumamıştım. Sonradan anladım ki, Kur’ân-ı Kerim’i—yarım asırdan fazladır, bizde yetişen ediplerden ziyade—ecnebî büyükleri takdir ediyorlarmış. Amerika’da Beyaz Saray’da bütün dünyanın ve kâinatın güneşi olan Kur’ân-ı Hakîm yeşil ipekliler arasında lâyık olduğu yüksek mevkie konuyormuş. Mucitler, filozoflar, psikologlar, sosyologlar, pedagoglar Kur’ân-ı Kerim’i esas tutarak yazılmış olan eserleri okuyorlar; o şahsiyetler bu mukaddes kitaptan aldıkları malûmat ile eserler yazarak dünya çapında şöhret kazanıyorlar. İnsanlığa, milletlerine hizmet ediyorlarmış. İsveç, Norveç ve Finlandiya’da en büyük ilim adamlarından müteşekkil bir heyet meydana getirmişler, gençlerin kurtuluşunu sağlayacak halâskâr bir kitabı senelerce aramışlar, nihayet gençliği en yüksek ahlâk ile ahlâklandırmak ve dünyada açık fikirli, müstakim ilim adamı yapmak için Kur’ân-ı Kerim’i okutmanın yegâne çare olduğu neticesine varmışlar. İslâmiyeti ve Kur’ân’ı takdir eden yabancılar çoktur, daha birçok misâller vermek mümkündür.
İşte Müslüman olmayan kimseler, İslâm kitabının kıymetini takdir edip istifade ederlerse, uyanık Müslüman Türk gençliği acaba daha fazla durabilir mi? Kat’a ve aslâ duramaz ve uyuyamaz.
Ma’bûd-u Zîşanımız olan Cenâb-ı Hak, gençliğimizin en ulvî ve en kudsî ihtiyaçlarına tam cevap verecek bir ilm-i hakikat hazinesini yirminci asırda da meydana getirmiştir. İşte bu zengin define-i ilmiye, Kur’ân-ı Kerim’in hakikî ve parlak bir tefsiri olan Risâle-i Nur’dur.
24.09.2006
ÂYET-İ KERİME MEÂLİ
Onlar ise, “Siz de bizim gibi insanlarsınız. Rahmân bize hiçbir şey indirmiş değildir; siz ancak yalan söylüyorsunuz” diye cevap verdiler.
Yâsin Sûresi: 15
24.09.2006
HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ
Kim ki geceleyin Duhan Sûresini okursa sabaha kadar yetmiş bin melek günahlarının bağışlanması için duâ eder.
Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3729
24.09.2006
Ramazan orucu, şeâir-i İslâmiyedir
Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimâiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.
Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet sûretinde halk ettiği ve bütün envâ-ı nimeti o sofrada “min haysü lâ yahtesib” (umulmadık yerlerden) bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i Rububiyetini ve Rahmâniyet ve Rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar, gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazan unutuyor.
Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman, birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine dâvet edilmiş bir surette, akşama yakın “Buyurunuz” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkârâne göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmâniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i kerâmete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?
(Mektubat, s. 387)
Lügatçe:
savm: Oruç.
erkân-ı hamse: Beş rükûn, esas.
niam-ı İlâhiye: Allah’ın verdiği nimetler.
şeâir-i İslâmiye: İslâmın sembolü, simgesi.
rububiyet: Allah’ın bütün mahlukatı terbiye ve idare etmesi.
halk: Yaratma.
envâ-ı nimet: Nimet çeşitleri.
kemâl-i Rububiyet: Allah’ın bütün mahlukatı mükemmel bir şekilde terbiye ve idare etmesi.
esbab: Sebepler.
tavr-ı ubudiyetkârâne: Kulluğa yakışır tavır, hareket.
vüs’at: Genişlik.
Bediüzzaman Said NURSİ
24.09.2006
Risâle okumada muhatap olma liyakati
Risâle-i Nur okumak, istifade etmek çok büyük bir nimet ve mazhariyet. “En çok okunan kitap hangisidir?” diye bir soru sorulsa hiç şüphesiz, tereddütsüz akla gelen Kur’ân-ı Kerim olacaktır.
Ondan sonra?
Onun mânevî mucizesi olan Risâle-i Nurlardır.
Risâle-i Nur’un kıymet ve önemini ifade edecek yazı yazmak benim gibilerin haddine değil. Ancak 30 küsûr yıldır istifade ettiğim bir hazineden yeterli faydalanabildiğimi de ifade edemem. Ayrıca tanıma yıllarının çokluğunun anlama bakımından bir ayrıcalığı da yoktur. Anlamak ve istifade etmek de her zaman aynı şey değildir. Herkes istifade eder ama herkes aynı derecede anlayamaz. Anlaşılması ve istifade edilmesi asıl makbul olanı.
Yeni çıkan bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Yeni okudum. Heyecanımı paylaşmak için yazdım.
Yeni Asya Neşriyat’tan. Dr. Levet Bilgi’nin hazırlayıp sunduğu, kapsamlı bir çalışmanın ürünü olduğu ilk bölümlerinden belli olan bir kitap. “Risale-i Nur Okuma Metotları” adındaki bu kitabı Risale-i Nurlar’a muhatap olan herkes mutlaka okumalı. Eskiden tanıyanlar, çok iyi anlamış olduğuna kanaati olanlar, Risâlelerin yanlış anlaşıldığı ve yorumlandığı düşüncesindekiler, her ne sûretle Risâle ile ilgilenmiş kim varsa okumalıdır. Yeni başlayandan tutun ta 50 yıldır okuyorum diyenlerin dahi mutlaka okuması lâzımdır diye düşünüyorum.
Yalnızlık kavramı ve kâinatla iletişim
Risâle-i Nur okuyan insanların dünyasında “yalnızlık” kavramı bilinen tanımlama ve kavramlardan ayrılıyor. Gerçek yalnızlar, kalabalıklar içinde “uydum kalabalığa” deyip akıntıya kapılanlardır.
Okuma analizleri ve gerekçeleri ayrı başlıklar halinde ele alınıp değerlendirme yapılmış.
Risâle-i Nur’a şuur anlamı yüklenmiş. Yani Risâle-i Nur’u kuru bir metin olarak değil şuur sahibi bir kaynak olarak görmek gereği üzerinde durulmaktadır.
“İletişim” konulu arama konferansının “evrenle iletişim” konulu sonuç bildirisinde yer alan tespitler, bu kitapta da önemli bir bölüm olarak yer almaktadır.
Muhatap olma liyakati
Herkes kiminle ve nasıl muhatap olunacağını bilir. Risâle-i Nur gibi bir hazineye muhatap olmanın da önemli farklı şartlarının olduğunu çok mükemmel açıklamış araştırmacı. Eğer muhatabiyet şartları yerine getirilmezse risâlelerden istifade edilemeyeceği çok güzel izah edilmektedir.
Yani istifade edebilme şartları ile istifadeye engel olan şartların tanımlanması bu kitabın ana temasını oluşturmaktadır.
Kanaatime göre böyle bir çalışma daha önceleri yapılmış olsaydı, yorum farklılıklarından kaynaklanan ihtilaflar olmazdı veya daha asgarî seviyede olurdu diye düşünüyorum.
Muhatap olmaya lâyık olmak lâzım. Ama nasıl?
İşte bu can alıcı sorunun cevabını bulacak önce sorularını üretmek, sonra cevabını aramak.
Soruyu sormak da, cevabını bulmak da Risâleye muhatap olanların kendi vicdanında gizli.
Dr. Levent Bilgi farkında olmamız için dikkate çekmiş, dikkat çekebilmenin çok orijinal metotlarını açıklamış.
Tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.
Herkesi çok âcil adı geçen kitabı alıp okumaya davet ediyorum.
Dursun SİVRİ
24.09.2006
Münâcâtü'l-Kur’ân
NÛR:
1. Ey bütün canlıları sudan yaratan! Böylece kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi dört ayakla yürür.(45)
2. Ey herşeyi hakkıyla bilen Allah! (64)
FURKAN:
1. Ey Kıyâmete kadar bütün insanlara ve cinlere bir korkutucu olsun diye kulu Muhammed’e Furkan’ı indiren! (1)
2. Ey rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen ve gökten ter temiz su indiren! (48)
3. Ey bir çeşit sudan insanı yaratıp nesiller vücuda getiren.(54)
4. Ey ibret almak veya şükretmek isteyenler için gece ve gündüzü peş peşe getiren! (62)
24.09.2006
Kur’ân’ın kıymetini anlatan bir eser
Ben, Risâle-i Nur’a kavuşuncaya kadar matbuatımızda ve kitaplarımızda Kur’ân-ı Kerim’in kıymetini anlatan tek bir yazı okumamıştım. Sonradan anladım ki, Kur’ân-ı Kerim’i—yarım asırdan fazladır, bizde yetişen ediplerden ziyade—ecnebî büyükleri takdir ediyorlarmış. Amerika’da Beyaz Saray’da bütün dünyanın ve kâinatın güneşi olan Kur’ân-ı Hakîm yeşil ipekliler arasında lâyık olduğu yüksek mevkie konuyormuş. Mucitler, filozoflar, psikologlar, sosyologlar, pedagoglar Kur’ân-ı Kerim’i esas tutarak yazılmış olan eserleri okuyorlar; o şahsiyetler bu mukaddes kitaptan aldıkları malûmat ile eserler yazarak dünya çapında şöhret kazanıyorlar. İnsanlığa, milletlerine hizmet ediyorlarmış. İsveç, Norveç ve Finlandiya’da en büyük ilim adamlarından müteşekkil bir heyet meydana getirmişler, gençlerin kurtuluşunu sağlayacak halâskâr bir kitabı senelerce aramışlar, nihayet gençliği en yüksek ahlâk ile ahlâklandırmak ve dünyada açık fikirli, müstakim ilim adamı yapmak için Kur’ân-ı Kerim’i okutmanın yegâne çare olduğu neticesine varmışlar. İslâmiyeti ve Kur’ân’ı takdir eden yabancılar çoktur, daha birçok misâller vermek mümkündür.
İşte Müslüman olmayan kimseler, İslâm kitabının kıymetini takdir edip istifade ederlerse, uyanık Müslüman Türk gençliği acaba daha fazla durabilir mi? Kat’a ve aslâ duramaz ve uyuyamaz.
Ma’bûd-u Zîşanımız olan Cenâb-ı Hak, gençliğimizin en ulvî ve en kudsî ihtiyaçlarına tam cevap verecek bir ilm-i hakikat hazinesini yirminci asırda da meydana getirmiştir. İşte bu zengin define-i ilmiye, Kur’ân-ı Kerim’in hakikî ve parlak bir tefsiri olan Risâle-i Nur’dur.
24.09.2006