Rabitanin Sirk Oldugunu Söyleyenlere

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Düşünmek anmak hatırlamak caizdir. Kimse buna şirk dememektedir.
ama ısrarla sizler Rabıtayı bu sözcüklerin içine masumane sığdırarak caiz hale getirip , karşı çıkanları insafsızlıkla itham ediyorsunuz .

Size şunu sorayım :

Bir kimse bir tehlike anında Kuran ve sünnete göre ne yapması lazımdır ?

Bir kimse tehlike anında şeyhime rabıta yapıyorum demesindeki kasıt nedir ? Delili nedir ? Hükmü nedir ? Bu masumane düşünmek midir ?
Rabıta yapılan ,rabıta yapandan haberdar olup yardım ediyor gaybdan haber verebiliyor inancı caiz midir ?

Rıbat abi zahmet etme aynı yazıyı tasavvufa taşımaya buradan yazalım :)

bizde pek ilim yok aslında güzel hadisler vardı bu konuya dair.. Allah kimi severse O'nu Fakih kılar.. doğruyu yanlışı ayırt edecek hikmeti verir..

Allahın hikmet verdikleri...

Hz.Musa da Hızır a.s.'a tabi olmak istedi.. ben dedi Peygamberim beni sabırlı bulacaksın..

Hızır a.s.'da şöyle dedi.. İç yüzünü bilmediğin birşeye nasıl sabredeceksin?

kişinin kendi İçine yönelmesi.. İçselleştirmek tasavvufdur.. böylece kişi kendi Hakikatini bilir..

yani İÇ yüzünü öğrenir.. sıreti domuz mu şeytan mı İnsan mı melek mi...

şimdi örtülü.. kimse kimsenin yüzünü göremiyor...

ya Ahirette..

Allah ne diyor... benim huzuruma ancak çırılçıplak çıkabilirsiniz! domuz olarak şeytan olarak çıkabilirsiniz demiyor.. çırılçıplak... benliksiz..İnsanca!

müminin ferasetinden korkunuz çünkü onlar Allahın nazarıyla nazar eder..
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Türkçe yazdığımı sanıyordum .
Alakasız konulara dalınca unutturulup geçiştirilebileceğini öğreten yanlış öğretmiş sana !! .


SORUMA CEVAP :
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Kişi darda kalmadan Hızır yetişmezmiş.. Allah herşeyi sebebiyle halk etmiştir.. Allah dilerse sebebsiz de yardım edebilir ama Allah'ın yardımlarının sebebli gelmesi sünnetullahtır.. "Allah, sizin elinizle dinini yeryüzüne hakim kılmak istiyor" Allah kadir değil midir ki birilerine haşa ihtiyacı olsun?!!

Yağmur olmadan nebat bitmez.. Nebat olmadan Hayvanat yaşayamaz.. Nebatsız ve hayvansız insan da beslenemez ve yaşamını sürdüremez.. Rızkı veren, yediren içiren yaşatan Allah ama bu sebeblere bağlamış..

Melekleri eliyle iş gören, onları sebeb eden de Allah'tır.. Şimdi kalkıp melekleri inkar mı edelim, red mi edelim şirk olacak diye? Halbuki Meleklere iman da imanın şartlarından..

İnsan en küçük işlerinde dahi birilerinin yardımına ihtiyaç duyuyor.. Çevresindekilerden yardım istiyor.. Hepsi bir sebebtir..

Bir resmi işin olduğunda gidip Resmi makamlardan talepde bulunuyorsun.. Vali'ye, Kaymakam'a, Belediye Başkanı'na müracaat edip rica ediyorsun.. Şimdi sen bunlara mı dua etmiş oldun, bunlardan mı istemiş oldun?

Hızır'dan mana da zaten Allah'tır.. Yetişen Allah ama Hızır'ı sebeb kılar..

Ribat, bu açık bahsi anlamamakta ısrar etmen bilmem kasıtlı mıdır, değil midir?
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allahtan bir hızır a.s. var .
O da olmasa siz kıvıracak başka ne bulurdunuz bilmem .
Kendinizi Hızır as. ile kıyaslayarak cevap mı verdiğinizi sanıyorsunuz ? Hızır a.s. Musa a.s. şeriatıyla ilişkisi ne idi ?

Hz. İbrahim ateşe atılırken aracı koşmaması size göre hata !!!!!
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Demek hızır A.S olmasa kıvıracak yer kalmayacak he. Kardeşim akşam akşam iyi güldürdün bizleri :))) Sana isteğin tüm cevaplarıda verseler tepkin yukarıda ki gibi olacak. Yine kıvırdınız falan filen fiş mekan diyeceksin.
Son yazdığınıda ilk defa duyuyorum. Ama toptan yanlış bir cümle. Peygamberlerin Zelleleri olur hataları değil.
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Allahtan bir hızır a.s. var .
O da olmasa siz kıvıracak başka ne bulurdunuz bilmem .
Kendinizi Hızır as. ile kıyaslayarak cevap mı verdiğinizi sanıyorsunuz ? Hızır a.s. Musa a.s. şeriatıyla ilişkisi ne idi ?

Hz. İbrahim ateşe atılırken aracı koşmaması size göre hata !!!!!

Rıbat abi..

doğru söylüyorsun... Hızırın olduğu yerde Şart Şurt yok.. o yüzden şeriat kapıda kalır.. iki deniz birbirine hiç karışmaz..

kutsi bir Hadis var Peygamber efendimizin.. Allah ilk benim nurumu yarattı.. herşeyi de o Nurdan yarattı... siz bulursunuz o hadisi.. Biz seni Alemlere Rahmet olarak gönderdik ayeti de güzel bir ayet...

işte Peygamber efendimizin Nuru attı Hz.İbrahimi ateşe
o ateş de serinlik oldu ;)
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
ALLAH’IN İLK YARATTIĞI ŞEY NURUMDUR." sözüne !


Allah’ın ilk olarak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) nurunu yaratmış olduğu, sabit bir gerçek olmadığı gibi, bunu belirten hiçbir sahih rivayet de yoktur. Bilâkis, Allah’ın ilk yarattığı şeyin "kalem" olduğuna dair hadisler vardır. Ebu Davud’un Sünen’inde

Ubade b. Samit’ten naklen Resulullahın şu hadisi zikredilir:
"Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kaleme 'Yaz!' dedi.
Kalem: 'Ya Rabbi, ne yazayım?' dedi.
Allah: 'Kıyamet kopuncaya kadar olacak her şeyin kaderini yaz!' buyurdu
." ( Ebû Dâvud, Sünnet, 17/4700.)
Hadisin son kısmı Tirmizî’de:
"Kaderi, olanı ve ebede kadar olacak olanı yaz!" şeklindedir. ( Tirmizî, Kader, 16/2244; Tefsîr, 66/3537. Tirmizî, hadis için "hasen-sahîh-garîbtir" demiştir.)

İlk yaratılan şeyin "akıl" olduğu yönünde rivayetler varsa da, bunların hepsi asılsız, yalan ve uydurmadır.
( Aliyyu'l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a, 143-144; 154-155, Suyûtî, Leâli’l-Masnû‘a, 1/129-130.)
 

müttaki

Profesör
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
2,775
Tepkime puanı
75
Puanları
48
Konum
istanbul
Allah’ın ilk olarak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) nurunu yaratmış olduğu, sabit bir gerçek olmadığı gibi, bunu belirten hiçbir sahih rivayet de yoktur. Bilâkis, Allah’ın ilk yarattığı şeyin "kalem" olduğuna dair hadisler vardır. Ebu Davud’un Sünen’inde

Rıbat abi... bu konu hakkında ki düşüncenizi merak etmişdik öğrendik... :)

Allah kime Nur vermemişse O'nun için Nur yokdur....
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Tabi ki kimi dalalette bırakmışsa ona kurtuluş yoktur .
sahih hadis yazsan bile fayda etmez . o töre ve adetlerini din edinmiştir kendine
Boşuna konusuyoruz
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
ALLAH’IN İLK YARATTIĞI ŞEY NURUMDUR." sözüne !


Allah’ın ilk olarak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) nurunu yaratmış olduğu, sabit bir gerçek olmadığı gibi, bunu belirten hiçbir sahih rivayet de yoktur. Bilâkis, Allah’ın ilk yarattığı şeyin "kalem" olduğuna dair hadisler vardır. Ebu Davud’un Sünen’inde

Ubade b. Samit’ten naklen Resulullahın şu hadisi zikredilir:
"Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kaleme 'Yaz!' dedi.
Kalem: 'Ya Rabbi, ne yazayım?' dedi.
Allah: 'Kıyamet kopuncaya kadar olacak her şeyin kaderini yaz!' buyurdu
." ( Ebû Dâvud, Sünnet, 17/4700.)
Hadisin son kısmı Tirmizî’de:
"Kaderi, olanı ve ebede kadar olacak olanı yaz!" şeklindedir. ( Tirmizî, Kader, 16/2244; Tefsîr, 66/3537. Tirmizî, hadis için "hasen-sahîh-garîbtir" demiştir.)

İlk yaratılan şeyin "akıl" olduğu yönünde rivayetler varsa da, bunların hepsi asılsız, yalan ve uydurmadır.
( Aliyyu'l-Karî, Esrâru’l-Merfû‘a, 143-144; 154-155, Suyûtî, Leâli’l-Masnû‘a, 1/129-130.)


Yaratılışın Başlangıcı

Allahu Teala, cemâlinin nurundan ilk önce Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in nurunu yarattı. Bu, bir hadis-i kudsi’de şöyle bildirilmiştir:

“Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’i yüzümün nurundan halk ettim.”

Bu durumu, Peygamber Efendimiz de şöyle beyan etmektedir:

“Allah, önce ruhumu yarattı... Allah, önce nurumu yarattı... Allah, önce Kalem’i yarattı... Allah, önce Aklı yarattı...”

Bunların hepsinden tek şey murad edilmektedir: Hakikat-i Muhammediye, yani Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in gerçeği. Durum böyle olunca, ona birtakım adlar takıldı.

Nur (ışık) dendi. Çünkü o, celâl sıfatı altında saklı karanlıklardan saftır. Bunu Hak Teala haber verdi: “Allah tarafından size Nur, her şeyi açık anlatan kitap geldi,” (Maide, 5:15).

Akıl dendi. Çünkü her şeyi idrak ederdi.

Kalem dendi. Çünkü ilim onunla yayıldı.

Ruh-u Muhammedî, olanların özü, kainatın öncesi ve aslıdır. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle anlatır: “Ben Allah’tanım, müminler de bendendir.”

Abdülkadir Geylani Hazretleri
Sırrü’l Esrar’dan

AYRICA....
Kütüb-ü Sitte’den Tirmizi’de de geçen, “Ben Peygamber iken Adem (a.s.) henüz ruh ve cesed arasında idi” hadisi; pek çok kaynakta yer alan, “En evvel Cenab-ı Hak benim nurumu yarattı” veya “Ey Cabir! Cenab-ı Allah her şeyden evvel senin Peygamberinin nurunu kendi nurundan halketti” hadisi; keza kudsi bir nur halinde sulbden sulbe ve alından alına intikal eden Nur-u Muhammedi hakkındaki hadis veya hadisler; “Sen olmasaydın cenneti halketmezdim.”; yine “Sen olmasaydın cehennemi yaratmazdım” hadisi; “Ya Muhammed sen olmasaydın, ben dünyayı halketmezdim” hadisi aynı manaya kuvvet vermektedir.

Mezkur hadislerin kaynakları Badıllı’nın Risale-i Nur’un Kudsi Kaynakları adlı çalışmasında detayıyla gösterilmektedir.

Keza, konumuz olan “Levlake” hadisi sadece Acluni’nin Keşf-ül Hafa’sında değil, Aliyyu’l Kari’nin, Suyuti’nin, Şevkani’nin kitaplarında, Mevlana Halid’in Divan’ında, İmam-ı Rabbani’nin Mektubat’ında yer almaktadır.

Hal böyle iken hadisin zayıflığını bile kabul etmeyerek uydurma olduğunu, hele hele Allah ve Peygamber adına yalan söylendiğini beyan etmek, insaf ve izan ile bağdaşmasa gerektir.

Bu Hadis-i Kudsi, Risale-i Nur’un pek çok yerinde geçmektedir.7 Mesela, Emirdağ Lahikası’nda şöyle der:

“Hem mesela, (Sen olmasaydın, sen olmasaydın kainatı yaratmazdım) beyanında ‘Bu hitap zahiren Hazreti Peygamber Aleyhissalatü Vesselama müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevilhayata (canlılara) racidir (bakar).’ fıkrası tadile muhtaçtır. Çünkü, külli hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kainatın hayatı, hem İsm-i Azamın teceli-i azamının mazharı ve bütün ziruhların nuru ve kainatın çekirdek-i aslisi ve gaye-i hilkat ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder.”8

Yani, Hz. Peygamber (a.s.m) kainat denen ağacın asli bir çekirdeği, yaradılış gayesi ve kemale ermiş bir meyvesidir. Nasıl ki, hayat kainattan süzülmüş; bitki ve hayvanlar hayattan süzülmüş; peygamberler insanlardan süzülmüş; Habibullah (a.s.m) da peygamberlerden süzülmüş son ve mükemmel bir hülasa (Mustafa), bir meyvedir. Bir elma ağacına baksak görürüz ki, o bir elma çekirdeğinden büyümeye başlamış, kökleri, gövdesi, dalları ve yapraklarıyla elma meyvesine yönelmiştir. Bütün işleyişi, hizmeti ve maksadı elmaya doğru olup o meyveyi verir. İşte Efendimiz (a.s.m) de kainat ağacının hem çekirdeği hem de ekmel bir meyvesidir ve bütün astronomi, fizik, kimya, biyoloji, tarih, sosyoloji gibi bilimler bize bu hakikati zımnen veya zahiren söyler. Çünkü kainat hayata, hayat insana, insan ise en önemli ve güzel insana (a.s.m) bakar ve hep birlikte Allah’a (cc) yönelirler.

Allah varlığı, yokluktan; organik maddeleri, inorganik maddelerden; bitkileri, organik maddelerden; hayvanları, bitkilerden; insanları, hayvanlardan; peygamberleri, diğer insanlardan; ulu’lazm olanları diğer peygamberlerden; Muhammed Mustafa’yı, (s.a.v.) diğer ulu’lazm peygamberlerden üstün tutmuştur. Böyle bir derecelendirme sadece manevi değil, fizik alemde de (Kimya, Biyoloji, Tarih, Psikoloji, Sosyoloji) görülmektedir. Fıtri Şeriat da, kelami Şeriat da böyledir.

Şimdi, Cenab-ı Hak Rafi (yücelten, izzet ve şeref veren), Müzil (alçaltan, zillet veren) isimleriyle böyle bir derecelendirme yapıp, zirvesine de Habibullah’ı koymuş ise, yaradılışın gayesi ve neticesi o olmaz mı? Mahlukatını böyle derecelendirip en tepesine Habibini koyduğunda mabudiyetten uzaklık ve mahlukiyette eşitlik formülü değişir mi? Değişmez, çünkü derecelendiren, alçaltan ve yükselten odur.

Bu hadis-i kutsi, Risale-i Nur’da lafzen yer almakla birlikte, pek çok yerde de şerh ve izah sadedinde mana olarak geçmektedir.9

Elhasıl; Hz. Peygamberin (s.a.v) peygamberliği kainatın his, şuur ve aklından süzülmüş en safi bir hülasadır. (Sözler, s. 103) O, ekmel-i külldür, (Muhakemat, s. 35) ekmelü-r resuldür. (İşarat’ü’l İcaz, s. 53) Hayattan ve kainatın ruhundan süzülmüş hülasatü’l hülasadır. (Sözler, s. 103)

Binaenaleyh burada, levlake sırrında, aşırı bir yüceltme yoktur, Kur’an, Sünnet ve hayatla zaten yüceltilmiş olanın yüceliğini teyit, tespit ve kabul vardır, o kadar.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Halbuki Hızır'dan mana Allah demiştik.. O bir teşbih idi.. İnsan işaretten olsun anlar be Ribat abim..

Bak sen de Hızır olup yetiştin bizlere.. Nasıl mı? Şöyle ki: Doğru bildiğin bir hususta bizim elimizden tutmaya çalışarak buradaki yazılarınla bize imdat ediyorsun.. (Her ne kadar biz senden medet dilememiş olsak da :D )

Yani, burda da Hızır sen oldun..

Ola ki bizim sözlerimiz kalbine bir yol bulur da sana sebeb olur.. Ol zaman Hızır biz oluruz..

Maddi alemde kim sana yardıma koşmuşsa senin için Hızır odur; yani Allah sana görünen bir cisim ile kudret elini uzatmıştır..

Din hususunda kim sana doğru olanı gösterip yardımcı oluyorsa o da manevi Hızır'dır.. Yoksa o Hızır, senin anladığın Hızır AS. değil..

Bak, Yusuf AS. bir an için Zeliha validemize meyletmişti de Yakup AS. duvardan tecelli edip göğsüne vurdu ve "Çek elini Yusuf!" dedi de bu ona burhan oldu.. Burada Yusuf'un aşkından gözlerini yitirmiş bir baba değil; bir manevi Hızır'dır Yakup AS... Orada yetişen, görünürde Yakup AS. idi amma hakikatte Yusuf AS.'ın imdadına yetişen Allah idi..

Bu ayetin bu yöndeki tefsiri için lütfen Keşşaf Tefsirine bakınız..

Eeeee, ne emredilmiş: "Her bilenin üstünde bir bilen vardır".. Bilmediklerini sana öğretecek bir Hızır temennisiyle Ribat kardeşim..
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bak, Yusuf AS. bir an için Zeliha validemize meyletmişti de Yakup AS. duvardan tecelli edip göğsüne vurdu ve "Çek elini Yusuf!" dedi de bu ona burhan oldu.. Burada Yusuf'un aşkından gözlerini yitirmiş bir baba değil; bir manevi Hızır'dır Yakup AS... Orada yetişen, görünürde Yakup AS. idi amma hakikatte Yusuf AS.'ın imdadına yetişen Allah idi..

Bu ayetin bu yöndeki tefsiri için lütfen Keşşaf Tefsirine bakınız..


Keşşaf tefsiri dediğin Zemahşeri nindir :
Böyle sapıkça itikatleri ya şiadan yada sapık fırkaların en önde flama taşıyanı MUTEZİLE den bulmanız doğal sonuç ?

Ne oldu böyle sapık itikatler ehli sünnet tefsirlerinin arasından bulamıyormusunuz ?
Ben söyleyeyim , böyle bir şey yok . Çünkü ehli sünnet !!
Ya ne kıvrak adamlarsınız ? Neden ehli sünnete uymuyor şia ve mutezileyi kendinize din edinip kabulleniyorsunuz ki ?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Arkadaşım RIBAT,

Öyle görülüyıor ki RIBAT'lık görevinizi tam olarak yapmıyorsunuz ! Çünkü, Rabıta konusu bütün ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarında müsbet olarak izah edilmiş ve delillendirilmiştir. "hırahos" kardeşimizin Zemahşeri'den örnek vermesi sanırım ; "Bakınız o dahi bu Rabıta konusuna olumlu bakıyor" demek istemesinden kaynaklanmıştır. Yoksa, ehl-i sünnet alimlerinin eserlerinde bulamamasından değil...
Asıl siz, onca delâili okumadığınızdan, bu konuda delil yok saplantısı içine girmiş bulunuyorsunuz.
Bakınız bendenizin astığı bir yazı linki bu forumdadır veriyorum. Okumak isterseniz okuyunuz.

http://www.ihvan-forum.com/showthread.php?t=16015
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ribat Seninle işimiz var..

Kısıtlı bilgilerinle bütün ilimlere sahip olduğunu zannetmen var ya; eğer uyanmaz isen korkarım bu kabulün seni mahvedecek.. Yani bilmemek herkes için doğal ve olabilecek bir husus iken; bilmediğini bilmemek ve kısıtlı bilgilerle her meseleye yaklaşmak ise insanı felakate sürükler ve bu sende ahlak olmuş... Azcık hüsn-i zanla sana baksak zannedeceğiz ki 14 Asırdır senden daha büyük bir ilim sahibi arza gelmedi! Bence bilmediklerini de kabul etmeli ve her hususta bilgi sahibi olduğun vehminden ve felaketinden kurtulmalısın.. Kendi iyiliğin için söylüyorum.. Yoksa, ne düşündüğün, ne vehmettiğin beni ilgilendirmez..

Orada bir Tefsir örneği verdik.. Bundan başka, örnek verilecek delil ise daha çoktur.. Sadece bir örnek verdik; onu da yalnız bir Tefsir'e atıf yaparak söyledik.. Şimdi başka Tefsirlerden örnekler verelim:

Bahsi geçen Ayet-i Kerime Yusuf Suresi 24. ayetidir:


24- Yemin olsun ki kadın (Züleyha) Onu arzuladı. Eğer (Yusuf) Rabbinin burhanını görmeseydi, o da kadını arzulamıştı. Biz kötülüğü ve fuhuşu Ondan uzaklaştırmak için böyle yaptık. Çünkü O bizim halis (ihlaslı) kullanmızdandır.

Büyük Kur'an Tefsiri:

Katade ve müfessirlerin çoğuna göre, Hz. Yusuf o anda Hz. Yakub'u görmüş ve Hz. Yakub ona, «Ey Yusuf! Sen sefihlerin yaptığını mı yapmak istiyorsun? Oysa sen peygamberlerden yazılmışsın» demiştir.

Hasan Basri, Said b. Cübeyr, İkrime ve Dahhak'a göre «Burhan»; evin tavanının Hz. Yusuf için yarılması ve Hz. Yusuf'un Hz. Yakub'un kendisine baktığını ve parmaklarını ısırdığını görmesidir.

Said b. Cübeyr, İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmektedir: «Burhan, Hz. Yakub'un Hz. Yusuf'a görünmesi, eliyle onun göğsüne vurması ve şehvetin Hz. Yusuf'un parmaklarından çıkmasıdır».


El Camiu lil Ahkam Tefsiri:

"Bir diğer görüşe göre Hz. Ya'kub'un suretini duvar üzerinde parmaklarını ısırmış, onu tehdit eder halde görünce durdu ve şehveti parmak uçlarından çıktı. Bunu da Katâde, Mücahid, el-Hasen, ed-Dahhâk, Ebu Salih ve Sa-id b. Cübeyr söylemişlerdir.

Süfyan da, Ebu Husayn'dan, o Said b. Cübeyr'den şöyle dediğini rivayet eder: Hz. Yûsuf a, Hz. Ya'kub göründü ve göğsüne bir darbe indirdi. Bunun üzerine şehveti parmak uçlarından çıkıp gitti."

Tefsirul Hadis:

"Ve yine müfessirler (Rabbinin burhanı) cümlesi hakkında Allah bundaki suçu vahiyle hatırlattı veya O (Yusuf) bundaki Allah'ın yerleştirdiği nübüvvet gücünü algıladı yahut babasının kendisine seslendiğini ânladı şeklinde rivayetlerde bulunmuşlardır."

Semerkandi Tefsiri:

"Bir rivayete göre de, Züleyha, Yûsuf (a.s.)'u davet ettiği zaman Yakub (as.), duvarın ardından görünür, eliyle Yûsuf'un göğsüne vurur ve şehveti parmaklarının ucundan çıkar. Yücs Allah bunu şöyle beyan ediyor: -Eğer Rabbinden bir işaret gelmeseydi Yûsuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Çünkü o, ihlâsa emdirilmiş kullarımızdandı-"

Razi Tefsiri:

"Peygamberlerden ne zaman bir zelle (kusur) sâdır olsa, onlar bunu büyük görür ve bunun peşinden hemen tevbe ederek, pişmanlıklarını ve tevâzularını ortaya korlar. Binâenaleyh eğer Yusuf (a.s), bu hoş olmayan büyük günaha yeltenmiş olsaydı, onun hemen bundan sonra tevbe ve istiğfarda bulunmaması imkansız olurdu. Eğer o tevbe etmiş olsaydı, şüphesiz Cenâb-ı Hak, başka yerlerde olduğu gibi, onun tevbe ettiğini Kur'ân'da naklederdi. Bu hususta herhangi birşey bulunmadığına göre, biz, bu hâdisede Hz. Yûsuf 'dan hiçbir günah ve masiyetin sâdır olmadığını anlıyoruz.

...

Hz. Yûsuf (a.s), o kadını eğer kendisinden men etmeye uğraşsaydı, kadın her halükârda ona sarılacak, böylece de Hz. Yûsuf'un elbisesi (gömleği) ön tarafından yırtıiacaktı. Halbuki Hak Teâlâ, ezeli ilmi ile, o şahidin, Yusuf'un elbisesinin önden yırtılması halinde Yusuf'un; arkadan yırtılması halinde kadının hâin olduğuna hükmedeceğini elbette biliyordu. Dolayısiyle Hak Teâlâ ona, bunu bildirdi. Böylece Hz. Yusuf (a.s) da, şahidin şâhidliği, kendisinin o günahtan berî olduğuna dâir kendi lehinde bir hüccet olsun diye, o kadını kendisinden savuşturmakla uğraşmamış, ondan kaçmayı tercih etmiştir.

...

Muhakkik alimler Hz. Yusuf'un gördüğü burhanı, birkaç şekilde açıklamışlardır:

1- Bu, zina fiilinin haram olduğu hususundaki, Allah'ın hüccetinin ve zina edecek kimseye terettüb eden cezanın bilinmesidir

2- Hz. Yusuf'un gördüğü bildirilen ilahî burhandan maksad, peygamberler için güzel huyların tahakkuk etmesi, onları öyle kötü işlere yönelmekten alıkoyan hallerin hatırlatılmasıdır.

3- Hz. Yûsuf (a.s), odanın tavanında,"Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz ki hayasızlıktır, kötü bir yoldur" (Isra, 32) ayetini yazılı olarak gördü.

4- Kadın, evin ortasında inci ve yakut kakmalı bir puta yöneldi ve onun üzerini bir bezle örttü. Bunun üzerine Hz. Yusuf (a.s): "Bunu niçin yaptın?" dediğinde de, "Ben putumun bir günah işlerken beni görmesinden utanırım" dedi. Hz. Yûsuf (a.s) da: "Sen, aklı olmayan, duymayan bir puttan utanırken ben nasıl olur da, herkesin yaptığını (gücünü) kendisine veren ilahımdan utanmam!"

5- Onlar, İbn Abbas (r.a)'dan şunu rivayet etmişlerdir: "Hz. Yûsuf (a.s)'a, babası Ya'kûb, parmaklarını ısırır olduğu halde ve "Peygamberler zümresinden takdir edilmiş olduğun halde, tacirlerin işini mi yapıyorsun? Bundan utan!" der vaziyette temessül etti, göründü." Bu aynı zamanda İkrime, Mücahid, Hasan el-Basri, Sald b. Cübeyr, Katâde, Dahhâk, Mukâtil ve İbn Sîrîn'in görüşüdür. Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: "Hz. Yakup (a.s.) Yusuf (a.s.)'a göründü ve onun göğsüne vurdu. Böylece onun bütün şehveti, parmak uçlarından (adetâ) çıkıp gitti."

6- Onlar şöyle demişlerdir: "Hz. Yusuf (a.s), birisinin gökten kendisine "Ey Ya'kûb'un oğlu. Sen kuşlar gibi olma. Kuşun tüyleri vardır. Ama zina ettiğinde, o güzel tüyleri dökülür (güzelliği gider)" diye seslendiğini duydu.

7- Yusuf (a.s)'un, zina işi ile meşgul İken, Cebrail (a.s)'in ona gittiğini iddia etmişlerdir. Şaşılacak şey ki, onlar Hz. Yûsuf un, Cebrail (a.s)'in gelmesi sebebi ile, bu işten imtina etmediğini iddia ediyorlar. .. Halbuki en fasık ve en Kâfir birisi bile fuhuşla meşgul iken, ansızın yanına sâlihlerin sureti ve şekli üzere olan bir kimse girse, ondan utanır, kaçar ve o işi bırakır. (Kaldı ki Yusuf AS. gibi bir Peygamber burhana uymamış olsun!)



Evet, Ribat, daha başka Tefsirlerden açıklamalar getirmeye gerek yok.. Bu konudaki görüşler özet olarak ortaya çıkmıştır.. Özellikle Razi Tefsirini maddeler halinde yazmakla bütün görüşleri vermek istedim..

Şimdi bak bakalım; Keşşaf'tan başka kaynaklarda da geçiyor muymuş, geçmiyor muymuş!

Mevcut bilgilerin kendine dahi felah getirmemişken, başkalarının felahına sebeb olmayı nasıl kurabiliyorsun ki kafandan?!!

Hiç bir meselede aydınlatıcı ve yol gösterici olamayacağın bu son çıkışınla kesin bir biçimde sabit olmuştur, delillenmiştir.. Bundan sonra, bu bilgisiz ve insaftan yoksun çıkışını sana zaman zaman hatırlatır isem benim de kusuruma bakmayacaksın.. Çünkü, ilim ehli görüntüsü vererek birilerine sebeb olursan bizim de vebalimiz vardır..

Allah sana izan ve insaf nasip eylesin.. Seni bu, "ben biliyorum" varlığından ve felaketinden kurtarsın..



Bu önceki Mesajım:

Bak, Yusuf AS. bir an için Zeliha validemize meyletmişti de Yakup AS. duvardan tecelli edip göğsüne vurdu ve "Çek elini Yusuf!" dedi de bu ona burhan oldu.. Burada Yusuf'un aşkından gözlerini yitirmiş bir baba değil; bir manevi Hızır'dır Yakup AS... Orada yetişen, görünürde Yakup AS. idi amma hakikatte Yusuf AS.'ın imdadına yetişen Allah idi..

Bu ayetin bu yöndeki tefsiri için lütfen Keşşaf Tefsirine bakınız..


Bu da senin ilimden, insaftan yoksun çıkışın:


Keşşaf tefsiri dediğin Zemahşeri nindir :
Böyle sapıkça itikatleri ya şiadan yada sapık fırkaların en önde flama taşıyanı MUTEZİLE den bulmanız doğal sonuç ?

Ne oldu böyle sapık itikatler ehli sünnet tefsirlerinin arasından bulamıyormusunuz ?
Ben söyleyeyim , böyle bir şey yok . Çünkü ehli sünnet !!
Ya ne kıvrak adamlarsınız ? Neden ehli sünnete uymuyor şia ve mutezileyi kendinize din edinip kabulleniyorsunuz ki ?


Bir de işi Ehli Sünnet savunmasına vurman yok mu? Hakikaten tuzu biberi.. Tadından yenmiyor.. Bilmeyen de gerçek sanacak..
 

RIBAT

Paylaşımcı
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
137
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Elmalılı tefsiri
Yusuf 24- Hanım ona cidden niyet etmişti. Maksadı Yusuf'un iffetli ve namuslu biri olup olmadığını denemek veya şaka yapmak değildi. Ona gönül vermiş ve bütün himmetiyle onunla olmaya azmetmişti. O da, (yani Yusuf da) ona meyletmiş gitmişti, fakat Rabbinin burhanını görmemiş olsaydı. Yusuf ona aynı şekilde karşılık vermedi, hanımın isteğine ve teklifine uymadı, amma bu onun erkeklik hissinin eksikliğinden veya gücünün zayıflığından dolayı sanılmamalıdır. Öyle olsa idi, Yusuf'un iffetli olmasının büyük bir anlamı kalmazdı. Bu başka hiçbir sebepten değil, yalnızca onun olgunluğundan kaynaklanıyordu.
Durum öylesine uygun bir durum idi ki, doğal şartların hükmünü icra edip, sonucun Züleyha'nın isteği doğrultusunda meydana gelmesi için herşey tamam idi. Ancak Allah korkusundan başka hiçbir engel yoktu. Eğer bu fiil helâl olsa idi, o da zaten kendini kaptırmış gitmişti. Fakat Yusuf'un iffet, ismet ve nezaheti o kadar yüksek idi ki, öyle bir anda bile Rabbinin burhanını görüyordu: Haram'ın çirkinliğini bütün çıplaklığı ile aynelyakın görüyordu.
Ona işte böyle yani yukarıda açıklandığı gibi, burhanını gösteriyordu ki, ondan her fenalığı, özellikle iyiliğe karşılık kötülüğün, hıyanetin çirkinliğini ve fuhşu defedelim diye. Zira o, bizim gerçekten ihlaslı kılınmış kullarımızdandı. İsm-i meful olarak "lâm"ın fethi ile "muhlas", sırf Allah'a itaat için seçilmiş, lekesiz demektir. "lâm" ın kesri ile "muhlis" de dini yalnızca Allah'a tahsis eden, dindar yalnızca Allah rızasını gözeten ihlaslı demektir ki, burada her iki şekilde de kırâet vardır.
 

poyraz_

Üye
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Hz Ömer R.A ve bir sahabemiz birlikte çalışıyorlarmış ve bir gün biri bir günde diğeri Efendimiz S.A.V in sohbetine O nu görmeye gidiyorlarmış. Yanına gitmeyen kimse ise çalışırken Efendimiz S.A.V düşünüyormuş...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Elmalılı tefsiri
Yusuf 24- Hanım ona cidden niyet etmişti. Maksadı Yusuf'un iffetli ve namuslu biri olup olmadığını denemek veya şaka yapmak değildi. Ona gönül vermiş ve bütün himmetiyle onunla olmaya azmetmişti. O da, (yani Yusuf da) ona meyletmiş gitmişti, fakat Rabbinin burhanını görmemiş olsaydı. Yusuf ona aynı şekilde karşılık vermedi, hanımın isteğine ve teklifine uymadı, amma bu onun erkeklik hissinin eksikliğinden veya gücünün zayıflığından dolayı sanılmamalıdır. Öyle olsa idi, Yusuf'un iffetli olmasının büyük bir anlamı kalmazdı. Bu başka hiçbir sebepten değil, yalnızca onun olgunluğundan kaynaklanıyordu.
Durum öylesine uygun bir durum idi ki, doğal şartların hükmünü icra edip, sonucun Züleyha'nın isteği doğrultusunda meydana gelmesi için herşey tamam idi. Ancak Allah korkusundan başka hiçbir engel yoktu. Eğer bu fiil helâl olsa idi, o da zaten kendini kaptırmış gitmişti. Fakat Yusuf'un iffet, ismet ve nezaheti o kadar yüksek idi ki, öyle bir anda bile Rabbinin burhanını görüyordu: Haram'ın çirkinliğini bütün çıplaklığı ile aynelyakın görüyordu.
Ona işte böyle yani yukarıda açıklandığı gibi, burhanını gösteriyordu ki, ondan her fenalığı, özellikle iyiliğe karşılık kötülüğün, hıyanetin çirkinliğini ve fuhşu defedelim diye. Zira o, bizim gerçekten ihlaslı kılınmış kullarımızdandı. İsm-i meful olarak "lâm"ın fethi ile "muhlas", sırf Allah'a itaat için seçilmiş, lekesiz demektir. "lâm" ın kesri ile "muhlis" de dini yalnızca Allah'a tahsis eden, dindar yalnızca Allah rızasını gözeten ihlaslı demektir ki, burada her iki şekilde de kırâet vardır.

Elmalılı Tefsirinden verdiğin bu husus Razi Tefsirindeki maddelerden biridir ve sahih olan bir görüştür.. Asla red edilmez.. Bununla birlikte, Ehli Sünnet kaynakları bizim vurguladığımız görüşü de -hem de sağlam görüş sahiplerinden- nakletmişlerdir..

Hayırdır, Ribat, söylediğim sözler karşısında yapabileceğin sadece Tefsirlerde verilmiş görüşleri bir dahi yazmak mıdır?

Yoksa bir özür dileyip "Evet, ben boyumu hayli hayli aşan meserlelerde görüşüm var sanmıştım.. Ama feci yanılmışım.. Bilmediğimi itiraf ediyorum.." demen gerekmez miydi?

Öğrenme azminde ve Hakkın ortaya çıkmasında sevda sahibi olan bir Müslümana yakışanı yapmalısın..

Aksi halde seni farklı niyetli bir kimse olarak ilan edip bu sözümün arkasında duracağım.. Ta ki sen bu mesnedsiz kuru müddei halinden vazgeçinceye kadar.. Haberin olsun..
 

TikKy

Üye
Katılım
17 Ağu 2006
Mesajlar
114
Tepkime puanı
20
Puanları
18
Konum
İslambollu


Selamın Aleyküm Ve Rahmetullah ve Barakatu ..

b3vw2.gif


Sevgili kardeşlerim Ve Peh Muhterem İhvan Forum Sakinleri Öncelikle Her Birerlerinizi Selamlar

Allah için onun kuvvet ve kudretiyle bu Yazıyı yazmaya niyet ettim. Eşi benzeri olmayan, hayret verici alemler yaratan, yarattıklarına yardımda bulunan ancak Cenab-ı Haktır. Amelsiz sözden ve Cenab-ı Bari'nin sevmediği her şeyden istiğfar eder ve Hakk'ın yardım ve kuvvetiyle yarattıklarının şerrinden ona sığınırım. Allah'ın izni, Bismillah esrarının sırrı ile başlayıp inayet-i Bari, elhamdülillah nurunun anahtarı ile sözü açtık. İlim, hilm, silm madeni, Hak aynası, nübüvvet güneşi, velayet bedri, Rahmet-i İlahi'nin anahtarı, celalet kutbu, risalet güneşi, kulları Allah'a yönelten, nebilerin ve rasüllerin imamı, velilerin ve ariflerin ruhu, feyzullah deryası, ümmetlerin güneşi, karanlıkların bedri, lisan-ül-kıdemin tercümanı, esrar-ı ilahiyenin madeni, imanın alemi, deliller sahibi, Allah nurlarının hazinesi olan Habib-i Ekrem Muhammed Mustafa ( ) Hazretleri'ne, hidayet yıldızları, iktida güneşleri olup hidayet yolunda sebat eden al ve ashabına kendilerine tabi olanların Allah yoluna yöneldikleri Kamil varisleri üzerine tehiyyat ve selamın ekmeli ile kelam kapısına girdik. Bundan sonra tehiyyat, selam ve Allah'ın rahmeti devam ile sizin üzerinize olsun.

Bismillah ;

Kıymetli Kardeşlerim Pek Muhterem İhvan Forum Sakinleri ... Biz Avam Olarak Bu Mevzuda Konuşmamız Doğru Sonuç Vermez .

Şeyh İsmetGaribullah Efendi Risale-i Kudsiyede Buyururki : ( Bu Kitap Tarikatın Ladun İlmini Anlatırki Gayet Ağırdır ! Anlaşılmaması Normaldir Anlayanda Anladığını Sanar Bu İlim Deruni Bir İlimdir ... Tarikat Ehl-i Olmayan Bu Mevzuyu Bilemez )

Derbeyan-ı Âdab-ı Mürşidan Fi Ta'lim-i't-Tarikat-il-Aliyyeti Li'r-Ricali ve'n-Nisai Ve's-Sıbyani ve'l-Cann

(Bir Mürşid'in, Erkek,Kadın, Çocuk ve Cinlere Tarikat Dersi Vermesinde Uyması Gereken Esaslar ve Usuller)

Bir Ehl-i Sünnet Olmak İstese Mensub Tarikat Ahzine Talib Ve Merğub Hemen Kıl İstihare Hem O Mahbub Görünse İstikamet Eyle Mahsub Bu Adâbdır Riayet Kıl Gidelim Cemâl-i Bâkemâle Seyredelim

Görünmezse Eğer Ki İstikamet Yedi Kez İstihare Kıl İnayet Zuhur Ederse Ger Temkin Ve Muhabbet Emanet Feyzi Ver Bulsun Keramet Hidayet Kibriyânın, Gel Gidelim Cemâl-i Bâkemâle Seyredelim


Eğer Sadrın kabul Kılsa o Zatı İnâbe Ver Bula Gönlü Necâtı Pes Ondan İstihare Ver Sıfatı Ola Onur Bula Sırr-ı Hayatı Bu isti'calde Mahsustur Gidelim Cemâl-i Bâkemâle Seyredelim

Çün Ekmel Mürşid Oldu Sırr-ı Deyyan Makamı İstihare Kalbi Bürhan Veli Adâb-ı Eslaf Oldu Şayan Bu Sünnettir ki Makbul Ola İnsan Gözet Adâbı Gel Hakka Gidelim Cemâl-i bâkemale seyredelim

Tarikat Talim Eyle Ger Sonra Ol Ederse İstikamet Hak Açar Yol Değilse Müstakim Hak Rahmeti Bol Gazab Etme, Hüda belki açar yol Tarahhüm kıl ibâda, gel gidelim Cemâl-i Bâkemâle Seyredelim

Aziz, sen sâlike çok verme nisbet Sen evvel kalbi talim kıl ınayet Letâiften sonra ver varsa istikamet Çü birden olsa bilmez sonra kıymet Bilir kâmil bu sırrı, gel gidelim Cemâl-i Bâkemâle Seyredelim
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
bu rabıta ile ugrasanları anlamıyorum tek kelımeyle.....
boş boş işler...ELHAMDÜLİLLAH MEVLA BİZLERE İDRAK ETTİRMİŞ...ÜSTAZLARIMIZA HAKKI İLE RABITA YAPABİLEN LAYIK MURİD OLABİLENLERDEN OLURUZ İNŞAALLAH...SELAM VE DUA İLE KALINIZ...
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Görmek isteyenler için yeterince açık şeyler yazıldı.

İmam-ı Rabbani Hzleri ve Mevlana Halid bağdadi hzleri rabıta hakkında bir çok şey yazmıştır. Bağdadi hzler ks rabıtanın çoğu ibadettende üstün olduğunu belirtmiştir. Hiç bunu düşündünüz mü? neden acaba diye? Bu büyüklerimizi kabul etmeyen kimler var?
Böyle büyük insanlar neden bu şekilde düşünmüşler. Tarih boyunca gelen tüm tasavvuf ehlini şirk üzerine olmakla suçlamak onları bid'at ehli ilan etmek hangi aklı hizmet acaba? Akıl işi değil kardeşi akıl işi değil.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst