Hatem-i Velî'nin Zuhuru
Kıyametin Yaklaştığının Büyük Bir Delilidir:
Hatem-i nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-in gönderilmesi kıyametin yaklaştığının en büyük delilidir.
Hatem-i velî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin zuhuru ise artık kıyametin iyice yaklaştığının bir delilidir.
Zira artık Hatem-i veli'den sonra irşadla vazifeli bir veli gelmeyecek, gelse de kendi çapında olacak. Ondan çok kısa bir zaman sonra Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın devri başlayacak.
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "Hatmü'l-Evliyâ" kitabı'nın son iki bölümünde, âhir zamanda zuhur edecek olan fitne ve kötülüklerden söz ederken; velîlerin "Hâtemü'l-velâye"liğini elinde bulunduran zâtın, bu devirde ilâhî hücceti ayakta tutup, kıyamet gününe kadar kendisinden önceki veliler ve Tevhid ehli üzerine bir hüccet olacağını haber veriyor. Mehdi Aleyhisselâm'ın bu devirde vazifedar kılınacağını; yine bu devirde yeryüzüne inecek olan İsa Aleyhisselâm'ın ise, ümmetin son gelenleri arasında, kendi havârilerine denk birtakım yardımcılar bulacağını haber vermiştir.
Binâenaleyh fitne ve fesadın son haddini bulduğu bu âhir zamanda, Hâtemü'l-veli'nin başlattığı iman kurtarma cihadını, onun hemen ardından gelecek olan Mehdi Resul Hazretleri ve İsa Aleyhisselâm tamamlayacak; bu surette birbirleriyle mütemmim olacaklardır.
Allah-u Teâlâ bu dine hizmeti, bu şanı ve şerefi Türk milletine vermişti. Amma Türk milletinden din kaldırıldıktan sonra bu fitne koptu. Kopa kopa, en fesad zamanına kadar geldi. O zaman bu zamandır.
Fakat Allah-u Teâlâ gönderdiği o kimselerle bu fesadı kaldıracak ve nurunu tamamlayacaktır. Bundan hiç kimse ümidini kesmesin. O günü sabırla beklesin. Çünkü muzafferiyeti yine İslâm'a bahşedecektir.
"Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır." (Tevbe: 32)
Asırlardan beri üzerinde durulan "Hâtem-i veli" mevzusunun zamanı olmadığı için çözümü de gelmemişti, çünkü zamanı değildi. Sadece sözü vardı, zamanı olmadığı gibi, hedefi de yoktu.
Şimdi ise zamanı geldiği için çözümü ve izahı yapılıyor.
Gün geldi, ay doğdu, nur meydana çıktı, nasibi olan gördü ve anladı. Amma asıl duyuran ve yayan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz oldu.
Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
Aslında görebilen için bu Hadis-i şerif'te her şey çok âyân bir şekilde belli edilmişti. Mühim olan, geleceği haber verilen bu zâtı bu Hadis-i şerif'te görebilmekti. Fakat bu herkese müyesser olmadı. Çünkü her bilginin özü Hadis-i şerif'lerde gizlidir.
Şu kadar var ki, "Hatem-i veli'nin ortaya çıkışı, Hazret-i Mehdi'nin dünyaya geldiğinin işaretidir." Bunu böyle bilin.
Hüsâmeddîn el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuadaki risalesinde şöyle buyuruyor:
"Dünya hâlinden âhiret hâline intikâl sofrası, kıyametin kopuşu ve vaad edilen âhir zamandaki Mehdî'nin önündeki set onunla açılır."
("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 268)
Dilediğini dilediği zaman gönderir. Bizi çekecek, Hazret-i Mehdi'yi vazife başına getirecek. O dururken İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek. Ümmet-i Muhammed yalnız kalmıyor.
Bizim vazifemiz şudur: Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:
"Doğu tarafından 'Siyah bayraklılar' çıkarak hiçbir kavmin yapamadığı bir şekilde savaş yaparlar ve ardından Allah'ın halifesi Mehdi gelir."
Bizim yaptığımız Hazret-i Mehdi'ye zemin hazırlamaktır. Aynı zamanda dağılmış olan ümmed-i Muhammedi Hazret-i Allah ve Resul'ünde birleştirmektir. Bu yol, bölücülerin kendi dinlerinden ve dinarlarından vazgeçerek, Allah-u Teâlâ'nın rıza yolunu aramaları için emir buyurduğu bir yoldur.
Bu yol ıslahat yoludur. Sonra Hazret-i Mehdi gelecek ve fetih yoluna girecektir. Hazret-i Allah, Hazret-i Mehdi'ye o kadar ruhsat verecek ki taa Amerika'ya kadar gidecek.
Hatem-i velî ile Hazret-i Mehdi Aleyhisselâm arasında çok az bir boşluk olacak. Nur gelecek, bu kitaplar(*) tutulacak ve bu boşluğu dolduracaklar. Bu boşluk sırasında nasipdar olanlar bu neşriyata çok sarılacak. Allah-u Teâlâ nuru indirince dilediğine hidayet verecek. Halkın çoğu boşlukta kalacak, nasipdar olmayanlar büsbütün laçka olacak.
Abdülkâdir-i Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fethü'r-Rabbânî" adlı eserinde buyururlar ki:
"Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker çıkarır. Tabii ki nasibi olanı, Hakk'a uyanı." (5. Meclis)
Nasibi olan onu bulacak, nasibini alacak. Nasibi olmayan onu bulamayacak ve hüsranda kalacak. Ruhu ölmüş bir kimsenin hakikatle ne işi var?
Hâtem-i veli'den sonra Hazret-i Mehdi gelecek. Veli gelse de kendi çapında gelecek, yani resulden sonra gelen nebiler gibi olacak, fakat irşâda mezun olmayacak. Bundan sonra kimseden bir şey beklemeyin. Bu kitaplara(*) tutunun, çünkü bu bir mühürdür. Hâtem-i nebi'den sonra bir peygamber çıksa inanılır mı? Bu da bunun gibidir. Çıkar, fakat sahteler çıkar. Onlar yalancıdırlar.
( (*) Kalplerin Anahtarı Külliyatı, Ömer Öngüt, Hakikat Yayıncılık)
Kıyametin Yaklaştığının Büyük Bir Delilidir:
Hatem-i nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-in gönderilmesi kıyametin yaklaştığının en büyük delilidir.
Hatem-i velî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin zuhuru ise artık kıyametin iyice yaklaştığının bir delilidir.
Zira artık Hatem-i veli'den sonra irşadla vazifeli bir veli gelmeyecek, gelse de kendi çapında olacak. Ondan çok kısa bir zaman sonra Hazret-i Mehdi ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın devri başlayacak.
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "Hatmü'l-Evliyâ" kitabı'nın son iki bölümünde, âhir zamanda zuhur edecek olan fitne ve kötülüklerden söz ederken; velîlerin "Hâtemü'l-velâye"liğini elinde bulunduran zâtın, bu devirde ilâhî hücceti ayakta tutup, kıyamet gününe kadar kendisinden önceki veliler ve Tevhid ehli üzerine bir hüccet olacağını haber veriyor. Mehdi Aleyhisselâm'ın bu devirde vazifedar kılınacağını; yine bu devirde yeryüzüne inecek olan İsa Aleyhisselâm'ın ise, ümmetin son gelenleri arasında, kendi havârilerine denk birtakım yardımcılar bulacağını haber vermiştir.
Binâenaleyh fitne ve fesadın son haddini bulduğu bu âhir zamanda, Hâtemü'l-veli'nin başlattığı iman kurtarma cihadını, onun hemen ardından gelecek olan Mehdi Resul Hazretleri ve İsa Aleyhisselâm tamamlayacak; bu surette birbirleriyle mütemmim olacaklardır.
Allah-u Teâlâ bu dine hizmeti, bu şanı ve şerefi Türk milletine vermişti. Amma Türk milletinden din kaldırıldıktan sonra bu fitne koptu. Kopa kopa, en fesad zamanına kadar geldi. O zaman bu zamandır.
Fakat Allah-u Teâlâ gönderdiği o kimselerle bu fesadı kaldıracak ve nurunu tamamlayacaktır. Bundan hiç kimse ümidini kesmesin. O günü sabırla beklesin. Çünkü muzafferiyeti yine İslâm'a bahşedecektir.
"Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır." (Tevbe: 32)
Asırlardan beri üzerinde durulan "Hâtem-i veli" mevzusunun zamanı olmadığı için çözümü de gelmemişti, çünkü zamanı değildi. Sadece sözü vardı, zamanı olmadığı gibi, hedefi de yoktu.
Şimdi ise zamanı geldiği için çözümü ve izahı yapılıyor.
Gün geldi, ay doğdu, nur meydana çıktı, nasibi olan gördü ve anladı. Amma asıl duyuran ve yayan Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz oldu.
Nuaym bin Hammad'ın Ka'b -radiyallahu anh-den rivayet ettiği bir Hadis-i şerif'lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Mehdi'nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi'nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar'ın çıkmasıdır." (Suyûtî, Kitabu'l-Arfi'l-Verdi fî Ahbâri'l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)
Aslında görebilen için bu Hadis-i şerif'te her şey çok âyân bir şekilde belli edilmişti. Mühim olan, geleceği haber verilen bu zâtı bu Hadis-i şerif'te görebilmekti. Fakat bu herkese müyesser olmadı. Çünkü her bilginin özü Hadis-i şerif'lerde gizlidir.
Şu kadar var ki, "Hatem-i veli'nin ortaya çıkışı, Hazret-i Mehdi'nin dünyaya geldiğinin işaretidir." Bunu böyle bilin.
Hüsâmeddîn el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" isimli mecmuadaki risalesinde şöyle buyuruyor:
"Dünya hâlinden âhiret hâline intikâl sofrası, kıyametin kopuşu ve vaad edilen âhir zamandaki Mehdî'nin önündeki set onunla açılır."
("Mecmû'a-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 268)
Dilediğini dilediği zaman gönderir. Bizi çekecek, Hazret-i Mehdi'yi vazife başına getirecek. O dururken İsa Aleyhisselâm'ı gönderecek. Ümmet-i Muhammed yalnız kalmıyor.
Bizim vazifemiz şudur: Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki:
"Doğu tarafından 'Siyah bayraklılar' çıkarak hiçbir kavmin yapamadığı bir şekilde savaş yaparlar ve ardından Allah'ın halifesi Mehdi gelir."
Bizim yaptığımız Hazret-i Mehdi'ye zemin hazırlamaktır. Aynı zamanda dağılmış olan ümmed-i Muhammedi Hazret-i Allah ve Resul'ünde birleştirmektir. Bu yol, bölücülerin kendi dinlerinden ve dinarlarından vazgeçerek, Allah-u Teâlâ'nın rıza yolunu aramaları için emir buyurduğu bir yoldur.
Bu yol ıslahat yoludur. Sonra Hazret-i Mehdi gelecek ve fetih yoluna girecektir. Hazret-i Allah, Hazret-i Mehdi'ye o kadar ruhsat verecek ki taa Amerika'ya kadar gidecek.
Hatem-i velî ile Hazret-i Mehdi Aleyhisselâm arasında çok az bir boşluk olacak. Nur gelecek, bu kitaplar(*) tutulacak ve bu boşluğu dolduracaklar. Bu boşluk sırasında nasipdar olanlar bu neşriyata çok sarılacak. Allah-u Teâlâ nuru indirince dilediğine hidayet verecek. Halkın çoğu boşlukta kalacak, nasipdar olmayanlar büsbütün laçka olacak.
Abdülkâdir-i Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Fethü'r-Rabbânî" adlı eserinde buyururlar ki:
"Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker çıkarır. Tabii ki nasibi olanı, Hakk'a uyanı." (5. Meclis)
Nasibi olan onu bulacak, nasibini alacak. Nasibi olmayan onu bulamayacak ve hüsranda kalacak. Ruhu ölmüş bir kimsenin hakikatle ne işi var?
Hâtem-i veli'den sonra Hazret-i Mehdi gelecek. Veli gelse de kendi çapında gelecek, yani resulden sonra gelen nebiler gibi olacak, fakat irşâda mezun olmayacak. Bundan sonra kimseden bir şey beklemeyin. Bu kitaplara(*) tutunun, çünkü bu bir mühürdür. Hâtem-i nebi'den sonra bir peygamber çıksa inanılır mı? Bu da bunun gibidir. Çıkar, fakat sahteler çıkar. Onlar yalancıdırlar.
( (*) Kalplerin Anahtarı Külliyatı, Ömer Öngüt, Hakikat Yayıncılık)