AlpBilge
Yasaklı
- Katılım
- 1 Şub 2015
- Mesajlar
- 706
- Tepkime puanı
- 33
- Puanları
- 0
Yüce Olan Allah'tır
Dokunulmazlık ve ulaşılmazlıkların en tehlikelisi, kutsallık zırhıyla kaplanmış dokunulmazlıktır. İnsanoğlunun en eski zaafıdır, sevdiklerini kutsal bir dokunulmazlık zırhıyla kuşatmak. bu bir kaçış psikolojisidir. Bu bir yabancılaşma problemidir. Hatta kendi kendini aldatma hastalığıdır. Sadece seveni zehirlemez sevileni de zehirler!
Kendini, sevdiği kişinin dokunulmaz ve ulaşılmaz yalanıyla kandıran kişi, kandıracak başka zavallılar aramaya başlar!
Bunların derdi Allah'ın ali ismine hakkıyla iman edememiş olmalarıdır!
Niye?
Allah en sevdiğiniz olması gereken bir zat değil mi!
İnsanın en büyük sevgiyi, en büyük olana vermesi hakkı değil mi?
Tüm sevgileri bana verin demiyor onu söyleyeyim.
"Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin fakat Allah dilerse doğru yola iletir" ayeti aslında sen hidayete ermemiş olan birisini bile sevebilirsin, diyor -bu ayetin bir rivayette Ebu Talip için indiği söylenir-
"İman edenlerse, en çok Allah'ı severler!"
En büyük sevgiyi verdiğimiz Allah dokunulmaz değilse, sen nasıl insanı dokunulmaz, ulaşılmaz kılıyorsun!
Sana ne oluyor da, ne haddine düşmüş de, sen, Allah ulaşılabilirken, senin sevdiğin efendi, şeyh, hoca, üstad ulaşılamaz oluyor!
Allah'tan kork!
Allah bile insana şahdamarından yakınken, insan nasıl ulaşılamaz olur!
Ey talip!
Kelam ve Kur'an'ın peygamber tasavvurları arasında bir bağ var mı?
Bir düşünün!
Yani Kur'an, peygamberleri hatalarıyla bizim önümüze seriyor, peygamberleri dahi.
Ama sen şimdi, onun büyüğü hakkında diyorsun ki, hatta en insaflısına hata edebilir mi diyorsun, edebilir diyor, söyle bir tane diyorsun, yok!
Veya söylüyorsun bir tane hatasını, seninle dövüşmeye başlıyor, hani hata edebilirdi?
Dolayısıyla burada Allah aşkına bir düşünün, klasik kelamın sunduğu peygamber tasavvuruyla, Kur'an'ın sunduğu tasavvurun farkına bakar mısın!
Peki müslüman neden bu konu da Allah'ın koyduğu kıymete kanaat etmez!
Bu kıymetle neden yetinmez!
Kendini aldattığı gerçeğinden kaçmak, kendine söylediği yalanla yüzleşemediği için diye düşünüyorum.
Bir de yalanlarını, dinin hakikatiymiş gibi anlatanlara ne demeli!
Bu olmaz bir illettir! Bu illetin ilacı Allah'ın 'ali' ismine imandır!
Yüce olan Allah'tır!
Ulu olan Allah'tır!
İman edeceksiniz kurtulacaksınız!
Yoksa bir yalandan bir yalana, taştan taşa çalarlar adamı!
Ondan sonra ahirette ne olur biliyor musunuz?
Kur'an söylesin!
"O, Allah bile şah damarından kuluna yakınken, kulları aşırı yücelten, onların Allah katında kendisini kurtaracağını düşünen adam, durumun hiç de söylediği inandığı gibi olmadığını ahirette, mahşerde gördüğünde, can sıkıntısından dişlerini elinin kemiğine geçirecek, nasıl canı sıkılacaksa? Ve diyecek ki keşke Rasul'ün gösterdiği yolu tutsaydım, Rasul'le birlikte bir yol tutsaydım, keşke falanca adamı rehber önder edinip de, beni o kurtaracak, onun arabasına binersem kurtulurum, demeseydim, diyecek!"
Mustafa İslamoğlu
Dokunulmazlık ve ulaşılmazlıkların en tehlikelisi, kutsallık zırhıyla kaplanmış dokunulmazlıktır. İnsanoğlunun en eski zaafıdır, sevdiklerini kutsal bir dokunulmazlık zırhıyla kuşatmak. bu bir kaçış psikolojisidir. Bu bir yabancılaşma problemidir. Hatta kendi kendini aldatma hastalığıdır. Sadece seveni zehirlemez sevileni de zehirler!
Kendini, sevdiği kişinin dokunulmaz ve ulaşılmaz yalanıyla kandıran kişi, kandıracak başka zavallılar aramaya başlar!
Bunların derdi Allah'ın ali ismine hakkıyla iman edememiş olmalarıdır!
Niye?
Allah en sevdiğiniz olması gereken bir zat değil mi!
İnsanın en büyük sevgiyi, en büyük olana vermesi hakkı değil mi?
Tüm sevgileri bana verin demiyor onu söyleyeyim.
"Sen sevdiğini doğru yola iletemezsin fakat Allah dilerse doğru yola iletir" ayeti aslında sen hidayete ermemiş olan birisini bile sevebilirsin, diyor -bu ayetin bir rivayette Ebu Talip için indiği söylenir-
"İman edenlerse, en çok Allah'ı severler!"
En büyük sevgiyi verdiğimiz Allah dokunulmaz değilse, sen nasıl insanı dokunulmaz, ulaşılmaz kılıyorsun!
Sana ne oluyor da, ne haddine düşmüş de, sen, Allah ulaşılabilirken, senin sevdiğin efendi, şeyh, hoca, üstad ulaşılamaz oluyor!
Allah'tan kork!
Allah bile insana şahdamarından yakınken, insan nasıl ulaşılamaz olur!
Ey talip!
Kelam ve Kur'an'ın peygamber tasavvurları arasında bir bağ var mı?
Bir düşünün!
Yani Kur'an, peygamberleri hatalarıyla bizim önümüze seriyor, peygamberleri dahi.
Ama sen şimdi, onun büyüğü hakkında diyorsun ki, hatta en insaflısına hata edebilir mi diyorsun, edebilir diyor, söyle bir tane diyorsun, yok!
Veya söylüyorsun bir tane hatasını, seninle dövüşmeye başlıyor, hani hata edebilirdi?
Dolayısıyla burada Allah aşkına bir düşünün, klasik kelamın sunduğu peygamber tasavvuruyla, Kur'an'ın sunduğu tasavvurun farkına bakar mısın!
Peki müslüman neden bu konu da Allah'ın koyduğu kıymete kanaat etmez!
Bu kıymetle neden yetinmez!
Kendini aldattığı gerçeğinden kaçmak, kendine söylediği yalanla yüzleşemediği için diye düşünüyorum.
Bir de yalanlarını, dinin hakikatiymiş gibi anlatanlara ne demeli!
Bu olmaz bir illettir! Bu illetin ilacı Allah'ın 'ali' ismine imandır!
Yüce olan Allah'tır!
Ulu olan Allah'tır!
İman edeceksiniz kurtulacaksınız!
Yoksa bir yalandan bir yalana, taştan taşa çalarlar adamı!
Ondan sonra ahirette ne olur biliyor musunuz?
Kur'an söylesin!
"O, Allah bile şah damarından kuluna yakınken, kulları aşırı yücelten, onların Allah katında kendisini kurtaracağını düşünen adam, durumun hiç de söylediği inandığı gibi olmadığını ahirette, mahşerde gördüğünde, can sıkıntısından dişlerini elinin kemiğine geçirecek, nasıl canı sıkılacaksa? Ve diyecek ki keşke Rasul'ün gösterdiği yolu tutsaydım, Rasul'le birlikte bir yol tutsaydım, keşke falanca adamı rehber önder edinip de, beni o kurtaracak, onun arabasına binersem kurtulurum, demeseydim, diyecek!"
Mustafa İslamoğlu