Musa TOPBAŞ Hoca Efendi

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
33hf2.png



34ss3.png


39ua6.png


40mi2.png



40mi2.png
 

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ
fırat kardeşim resimler çok güzel insanın baktıkça bakası geliyor fakat bu kadar resim konmasını üstad nasıl değerlendirir acaba selametle...
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Sevenlerinin Dilinden Musa Efendi

Sohbet Meclislerinden - 2

Mûsâ Efendi'den "İnsan çok susar, fakat bir sürahi suyu içemez. Acıkırsın, ama bir kap yemekten fazla yiyemezsin. Fakat ruhâniyet böyle değildir. Sonsuzluğa karşı doymak yoktur. İnsan geçici dünya menfaat ve heveslerinden kurtulduğu zaman huzûr ve sükûna kavuşur. O zaman dünyada huzûru yakaladığı gibi ukbâsı da huzûrlu olur. Rûhun gücünün artması ve şeffaflaşması riyâzâtla, zikirle, ölümü çok düşünmek, seherleri ihyâ etmek, dîni meclislere bağlı olmak, sâlih ve sâdıklarla

beraber olmakla gerçekleşir. Sûfi demek, kalbi sâfiyet kazanmış kimse demektir. Asr-ı saâdette birbirlerine sorarlarmış: "-Bugün bir yetim başı okşadınız mı, bir hastayı ziyâret ettiniz mi?" Demek ki, bütün iş kalbde toplanıyor. "Ölmeden evvel ölmek", "Mâsivâdan sıyrılmak" her sâlik için gereklidir. Rûhâniyetin dirilmesi için, nefsin zebûnu olmaktan kurtulmalıdır." * * * "Hiçbir insanı küçümsememek, hafife almamak gerekmektedir. İnsanları bırakın hayvanâtı bile şefkatle kucaklamalıdır. Bu

yol sevgi ve şefkat yoludur. İnsan sevgiyi tattıkça şefkat ve hizmeti artarak devam eder." "Teslimiyet öyle olmalı ki, İbrahim -aleyhisselâm- teslimiyeti, Züleyha Vâlidemiz'in aşk ve sevgisi… Gönülde Cenâb-ı Hakk'a karşı böyle bir sevginin yer etmesi gerekir." * * * "Kalb dağınıklığına dikkat etmemiz gerekir. Sâlih kimselerle beraber olmanın yollarını aramalıyız. İşlediğimiz bir günah dolayısıyla,

ibadetlerimizde meydana gelen düzensizliklerden kurtulmak için her an gayretli olmalıyız." "Sıhhatimizin kıymetini bilmeliyiz. Sıkı hizmet dönemlerimizde dahî derslerimizi ihmâl etmeyelim, ibâdetlerimizde gevşekliğe düşmeyelim." "Ömür kısa, vakit çok dar, dünya bir misafirhâne, bir gölgelik, iki kapılı bir han… Böyle olmasına rağmen dünyayı bütün gücümüzle kucaklamaya çalışıyoruz." * * * "Doyuncaya kadar

yemek, gafletle yemek israf olur. Feyiz vermez. Her şeyi kifâyet miktarı yapmalıdır ki, nefsimiz palazlanmasın!.. Hazret-i Mevlânâ, "bedeni yağlı ballı şeylerle fazla beslemeyin, nihayetinde bu beden toprağa girecektir." buyurmaktadır." "Cenâb-ı Hak kendi husûsiyetlerine yakın olan kulları sever. Merhamet, şefkat, af gibi nice güzel sıfatlara sahip kimseleri sever Allâh." * * * "İnsanı felâkete götüren üç tuzak vardır:

şehvet, servet ve şöhret... Bu üç engele takılan insanlar zelîl olur. İnsan, nefsini terbiye ederken, malı, Allâh için kazanıp O'nun yolunda harcamalıdır. Fânî lezzetlerden vazgeçenler, mânevî lezzetlere ulaşırlar." "Evlerimizdeki eşyalar her sene değiştiriliyor. Seneye daha güzeli çıksa yine değiştiriliyor. Önemli olan evlerimizde huzûrun olmasıdır. İsterse her şeyimiz tam olsun, huzûrumuz yoksa

bunun ne kıymeti olur?!. Boş gezmeler yerine hasta ziyâreti, yoksullara yardım için ziyâretler yapılabilir." * * * "Merhamet ve güzel ahlâk sahibi olmalıyız. Bunlar çocukluktan belli olur. Şefkat ve merhameti çocuklarımıza çocukluktan itibaren aşılamalıyız. Nasıl zamanında ekim dikim yapıp mahsul zamanından endişe duymuyorsak çocuklarımızı da zamanında terbiye edip mahsul alırken endişe duymayalım." "Bütün işlerimizi hakkını vererek yapmak şiârımız olmalıdır." * *

* "Hasta ve yatalak kardeşimize hizmeti bir ganimet bilmeliyiz. Ne zaman gönlümde bir sıkıntı olsa, Mahmud Sâmî Efendi'nin kaleme aldığı "Hazret-i Ebûbekir" kitabını okur, ferahlarım. Bir ara gönül darlığı olmuştu. Sami Efendi Hazretleri sabah akşam şifâ âyetlerini okumamı söylediler." Cenâb-ı Hak, cümlemizi bu ve benzeri nasihatlerden fazlasıyla istifâde eden kullarından eylesin. Âmin.
zahide topçu
 

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Allah razı olsun ablam resimler için
ne kadar özlemişim...Mevlam nur üstüne nur yağdırmış mübareğe...

üstadım da gitgide babasına benzedi değilmi?
çok şükür ki Mevlam böyle güzel insanları tanımayı,karınca misali de olsa yolunda olmayı nasip etti kardeşler....Cenabı Hak daim ve layık eylesin......:arkadaşız:
DUALARINIZDA UNUTULMAMA UMUDUYLA
ALLAHA EMANET OLUN
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
sevenlerinin dilinden musa efendi

Âhiret Azığı Biriktirmek

Vefâtının altıncı sene-i devriyyesini idrâk ettiğimiz merhum Musa Topbaş Efendi 'nin, fâtihâlarla yâd edilmesine vesîle olur ümidiyle bu yazımızda da onun kıymetli nasihatlerine devam ediyoruz.

Onlar, yaşayışlarıyla, söz ve düşünceleriyle hayatın karanlık yollarını bizim için aydınlatan birer rehber ve meşale oldular. O ışık hüzmelerinden ne kadarını zabtedebilmiş ve bununla yolumuzu ve gönlümüzü aydınlatabilmiş isek, o kadar mesud ve bahtiyarız. Allah bizi, böyle sâlih kullarının çevresinden uzak eylemesin. Âmin.

* Cenâb-ı Hak erkeklere ayrı, hanımlara ayrı husûsiyetler ihsan etmiştir. Hanımlara hayâ, incelik ve bunun yanında çocuk bakımı gibi meziyet ve sorumluluklar vermiştir. Bunlardan istifade etmeli ve dünyaya geliş gâyemizin farkında olarak hayatımızı idâme etttirmeliyiz.

* Ömür çok kısa, vakit çok dar!.. Erkek ölümleri daha çabuk oluyor. Bunun nedeni de kadınlar, erkeklerini çok yıpratıyorlar. Hanımlara, bunun için daha çok vazife düşüyor. Evlerini huzurlu, saadetli bir yuva hâline getirmeleri ve zevclerini olur-olmaz şeyler için sıkıştırmamalıdırlar.

* Kardeşlerinizi çok sevin ve daima onlarla görüşün, hasbihâl edin. Birbirinizin kıymetini bilin, hatta kardeşinizin resmini bile görseniz saygı gösterin. Büyüklerimiz; “Her gördüğünüzü Hızır, her geceyi kadir bilin!” demişler.

* Mü'min kardeşlerinizle iyi geçinmelisiniz. Onların ahlaklarının güzelleşmesine yardımcı olmalısınız. Çocuksu hareketlerden, basit, geçici ve zararlı eğlence ve alışkanlıklardan vazgeçmesi için çalışmalısınız. Herkesin mânevî tekâmül ve terakkisi bir olmaz. İnsanlara onların akıl ve gönül seviyelerine göre davranmalısınız. Kardeşleriniz arasında hasta, yaşlı ve yardıma muhtaç olanlar bulunabilir. Zayıfın güçlüde, yaşlının gençte hakkı vardır. Onlarla ilgilenmek ve onlara hizmet etmek husûsunda azimli, fedâkâr ve cömert olun.

* Allâh'a kulluğumuzda hiçbir şey bize mâni olmamalıdır.

* Günahlar ve haramlar husûsunda çok dikkatli davranmalıyız. Sünnet-i seniyyeye uymak husûsunda Sa'd bin Rebî'nin vefâtı ânında söylediği şu sözü bizim için düstur olmalıdır:

“-Son ânınızda, gözlerinizi açacak kadar hâliniz olsa Peygamberi müdâfaa etmez ve ona uymazsanız; Allah'ın huzurunda hesap veremezsiniz.”

* Peygamber Efendimiz'e tâbî olacağız ki, Allâh da bizi sevsin. Bir kişi bir günah işlese, mesela içki içse cezasını çeker, kurtulur. Lâkin Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e saygı ve sevgide bir gevşeklik gösterilirse, Allah korusun, ibadetlerimiz boşa gidiverir.

* Her namazdan sonra, bu dinin bize ulaşmasında hizmet, himmet ve gayreti geçmiş büyüklerimizin ruhûna bir fâtiha, üç ihlas okuyalım. Ruhlarını şâd edelim. Biz onları hatırlayalım ki, bizden sonra gelenler de bizi hatırlasınlar.

* Sûfî demek kalbi sâfileştirmiş demektir. Dünyada, ölmeden evvel ölmek, masivâdan sıyrılmak esastır. Nefis ölecek rûhaniyet dirilecek.

* Bu yolda riyâzatla rûhun gücünün artması, rûhun şeffaflaşması, bedenin zikir ve ibâdetlerle âhirete hazırlanması gerekir. Ama bütün bunlar uzlette, yani insanlardan uzaklaşarak tek başına yaşamakla gerçekleşmemelidir. Mühim olan halk içinde Hak'la beraber olmaktır.

* Biraz yemek yiyince, biraz su içince insanın karnı doyar ve önüne en lezzetli yiyecekler gelse yiyemez. Ama insanın mâneviyata iştahı arttığında bir türlü doymak bilmez. Zira sonsuzluğa karşı doymak yoktur. Rûhun, dünya ve nefs bağlarından kurtulduğu kadar mesâfe alırsın. Cenâb-ı Hak bizlere manevî zevklerden tatmayı nasip eylesin.

zahide topçu

 

yanardağ

Üye
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
bu cümlelerin hepsi birer pırlanta değerinde hatta bunların değeri bile ölçülemez..yukardaki resimler de bizi çok başka alemlere götürdü..onlar himmetleriyle aramızdadırlar inş..eren talha kardeşim umurız ki üstad onları özlediğimizden dolayı incinmeyecektir..:)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Herhalde Üstad hazretleri özlenmekten ziyade bizim kulluğumuza bakmaktadır. Ne seviyedeyiz acaba?.. Mübarekler irşad ile görevli olmasalardı, bu şekilde bilinmekten hoşlanırlar mıydı? Kendilerini hiç açığa çıkarırlar mıydı? Bunu bilip ona göre yaşayanlardan olalım inşaallah. Forumdaki tüm kardeşlerden dua bekleriz..
 

İmandanihsana

Doçent
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,048
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul/kadıkö
fırat kardeşim resimler çok güzel insanın baktıkça bakası geliyor fakat bu kadar resim konmasını üstad nasıl değerlendirir acaba selametle...

bu konu hakkında Musa Efendi(k.s) hazretlerinin bi ropörtajı var...Allah Dostunun Dünyasından Hacı Musa Topbaş Hocaefendi diye bi kitap varya hani röpörtaj orda Altınoluktan gelen abiler resim çekmek istiyor öle konu açılıyor...şimdi kelime kelime aklımda yok...abiler öle diyince Musa Efendide pazarlıkta fotograf yoktu ama diye latife yapıyor:)sonra tabi yazılanlardan pek hoş karşılamadığı fikri oluşuyor ama çektirmemezlikte yapmıyor...Kalb kırmamak için heralde ee gönül insanları...Musa efendi birde diyorki özellikle bu resim işi diyor Suriye taraflarında(başka bi tarafta olabilir alkımda suriye kalmış)çok yaygındır diyor..adam çıkarır resmi bu şeyhimin resmiibu şeyhimin babasının resmi der diyor...aklımda bunlar kalmıştı...
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Peygamberlerin Hakîkî Vârisleri

Peygamber Efendimiz, insanlara “üsve-i hasene” yani “en güzel örnek” olarak gönderilmiştir. Hayatıyla, söyledikleri ve yaptıklarıyla “güzel bir insanın nasıl olması gerektiğini” öğretmiştir. O büyük peygamber, vefâtından sonra geride maddî bir mîras bırakmamıştır. Zaten peygamberlerin hakîkî vârisleri; hâliyle kâliyle, onların bıraktığı ilim, hikmet ve mârifeti taşıyan “Hak Dostları”dır. Böyle Allah dostlarını tanımak, ne saâdet ve ne büyük bahtiyarlıktır. Onların söz ve davranışlarından alınacak nice dersler ve ibretler vardır. Biz de yakınında bulunmak bahtiyarlığına erdiğimiz Musa Topbaş Efendi’nin böyle hikmetli söz ve davranışlarından bir kısmını daha sizinle paylaşmak istiyoruz:

* Maddî doyum ile mânevî doyum, birbirinden tamamen farklıdır. İnsan evim olsun, arabam olsun, şunu yiyeyim, bunu yiyeyim der. Mesela müzeyyen bir sofrada hepsinden tıka basa yiyen bir insan, en sevdiği yiyecekten bir lokma dahî yiyemez hâle gelir. Ama mânevî sofralar böyle değildir; yedikçe insanın iştahı artar:

“- Daha yok mu?” demeye başlar. Çünkü mâneviyât âlemi sonsuzdur.

* Kâinâttan gerektiği gibi ibret alamayanlarda, Allah korusun, kötü huyla başlar: Kaprisler, ihtirâslar, hased, ucub, kibir… vb.

* Hizmet etmek çok önemlidir. Ancak “ihlas”la hizmet edilirse semere alınır, bereket hâsıl olur. Yoksa elde “boş bir yorgunluk” kalmış olur. Ya da “kendini diğer insanlardan üstün görme” gibi mânevî hastalıklar zuhûr eder.

* Musa Efendi:

“- Riyazât nedir?” diye sorar ve ardından cevabını yine kendisi verirdi:

“- Mütevâzî bir hayat yaşamak, nefse her istediğini vermemek, kifâyet miktarı nefsi doyurmak, kısacası nefsi palazlandırmamak!..”
Hazret-i Mevlânâ’nın buyurduğu gibi, “Nefsi yağlı-ballı şeylerle yedirip şişirmeyin. O, sonunda toprağa verilecek bir kurbandır.”

* Hanımlara sık sık şu îkazlarda bulunurlardı:

“- Çok gezmek iyi değildir. Haftanın bir gününü hasta ve komşu ziyâreti, yetim, fakir ve garipleri sevindirmek gibi hizmet gâyesine tahsis etmeli, diğer günlerde ise çoluk-çocuğunun terbiyesiyle meşgul olmalıdır. Çünkü hizmete en çok ihtiyacı olan kimseler bunlardır!..”

* Musa Efendi, dâima hakîkati söyler ve hiç taviz vermezlerdi. Zaten insan, dînî hayatında tâviz vermeye başladığı zaman önünü alamaz. Tâviz, tâvizi getirir ve neticede büyük bir hüsranla karşılaşılır.

* Zikir, kalbde mekân tutarsa; oraya mâsivâ, yani Allah’tan başka yabancılar (nâmahrem) giremez. Bunun için devamlı zikir hâlinde bulunmak, yani Allah’ı hatırlamak, Cenâb-ı Hakk’ın emirlerinde hassasiyet göstermek ve ölüme her an hazırlıklı olmak şarttır.

* İnsanoğlunun üç büyük tuzağı vardır. Bunlar: Servet, şehvet ve şöhrettir. İnsan bunlara kapılıp aldanırsa zelîl olur.

* Merhamet konusunda insanların farklı tiplerde olduğunu ifade ederlerdi. Bazıları, kendi çocuğuna merhametli iken bazılarının merhameti umuma karşıdır.

* Her ân “İnsanlara bir iyiliğimiz dokunsun, faydalı olalım!” endişesi içerisinde olmalıyız. Hayatımız boyunca bunu nefisimize tatbik etmeliyiz.

Rabbim, bizleri bu dünyada olduğu gibi âhirette de o mübârek zâtlara yakın eylesin!.. Onları seviyoruz, inşâallâh, kişi sevdiğiyle beraberdir.
zahide topçu
 

dayi

Profesör
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
1,918
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
69
umurız ki üstad onları özlediğimizden dolayı incinmeyecektir..:)..alıntı..yanardağ..

Yanardağ kardeşim..safa gelmişsiniz..Efendiler ÖZlenmekten memnun olurlar..:)

Efendileri Gönlümüzde ÖZ,leyeceğiz..ÖZlerine ineceğiz..onlarla ÖZDEŞ olacağız..:)

Fotoğraftan özlem gidermekte elbette bir şekilde hatırlama ve ÖZlemeye başlamak için vesiledir...

HU..
 

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ


bu konu hakkında Musa Efendi(k.s) hazretlerinin bi ropörtajı var...Allah Dostunun Dünyasından Hacı Musa Topbaş Hocaefendi diye bi kitap varya hani röpörtaj orda Altınoluktan gelen abiler resim çekmek istiyor öle konu açılıyor...şimdi kelime kelime aklımda yok...abiler öle diyince Musa Efendide pazarlıkta fotograf yoktu ama diye latife yapıyor:)sonra tabi yazılanlardan pek hoş karşılamadığı fikri oluşuyor ama çektirmemezlikte yapmıyor...Kalb kırmamak için heralde ee gönül insanları...Musa efendi birde diyorki özellikle bu resim işi diyor Suriye taraflarında(başka bi tarafta olabilir alkımda suriye kalmış)çok yaygındır diyor..adam çıkarır resmi bu şeyhimin resmiibu şeyhimin babasının resmi der diyor...aklımda bunlar kalmıştı...

Allah razı olsun kardeşim senin bu konuda bilgili olduğunu biliyordum bende nerde üstadlarımın resimlerini görsem kayıt ediyorum bakmaya doyamıyorum bu sebeple sormuştum acaba sakıncası olurmu diye..
RABBİM YOLUNU AÇIK EYLESİN...
.
 

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ
Musa Topbaş hoca efendimizin duası...

buyrun canlar amin diyelim...
Ağzımıza tat vücumuza sıhhat ömrümüze ve kazancımıza bereket evlatlarımıza itaat öbür alemde feyzi nejat lütfeyle YA RABBİ...
Fakirlik gelmeden niğmetin, müşkiliyet gelmeden boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilmeyi, ölüm gelmeden hayatın kıymetini bilmeyi lütfeyle
YA RABBİ...
Nefis şerrinden, iblis şerrinden,suizan şerrinden, ani ölümden, şiddetli fakirlikten, kabul olmayan duadan, seherde uyanmayan gözden, yetim gördüğü zaman sızlamayan katı kalpten, doymak bilmeyen mideden, faydasız ilimden sana sığınırım sen muhafaza eyle
YA RABBİ...
Kıyamete kadar neslimizden gelenleri ehli tevhid, ehli kuran, ehli vicdan, ehli dua, ehli hayırlı insanlardan eyle
YA RABBİ...
Amentüye inanan, kalbi aşk ile yanan, feyzi ilahiyene kanan kullarından eyle
YA RABBİ...
Halis kullarından olan, zalim nefse gem vuran, bir ömürlük dosyasını güzel amellerle dolduran kullarından eyle
YA RABBİ...
Resulallaha varan, hatim ile namaz kılan, zemzemi şerife doyan, arafatta hazır olan kullarından eyle
YA RABBİ...
Her yerde haddini bilen, gönül aynasını silen, mahşerde beraat edip yüzü gülen kullarından eyle
YA RABBİ...
Lütfu ilahine giren, iman ile can veren, firdevs cennetine giren orada cemalini gören kullarından eyle
YA RABBİ...


AMİN AMİN AMİN...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
umurız ki üstad onları özlediğimizden dolayı incinmeyecektir..:)..alıntı..yanardağ..

Yanardağ kardeşim..safa gelmişsiniz..Efendiler ÖZlenmekten memnun olurlar..:)

Efendileri Gönlümüzde ÖZ,leyeceğiz..ÖZlerine ineceğiz..onlarla ÖZDEŞ olacağız..:)

Fotoğraftan özlem gidermekte elbette bir şekilde hatırlama ve ÖZlemeye başlamak için vesiledir...

HU..

Eyvallah aziz dayım.. Öz deyince Üstaz Hz.lerinden bir nakil yapalım. Yapalım ki büyüklere bende olmak ne kadar mühim anlayalım..

Öz:

Mürşidin, mürîdin rûh ve kalbinde tasarruf için kullandığı en müessir ve kestirme vasıta "öz"dür. Bu, "kuddise sirruh" diyerek andığımız velîdeki "sırr"ın kullanılması sûretiyle icrâ edilir. Bu vâsıtanın mâhiyetini ancak onu kullanan bilir. Bu, tasavvufun hâl kısmına dâhildir, kâl (söz) kısmına âit olmadığından kitaplarda yer almaz.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
kardeşler hepinizdende allah razı olsun dualarınızada içten amin diyoruz.allaha
emante olunuz.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
Ahlâkı, Nebevî Ahlâk’tandı

Ahlâkı, Nebevî Ahlâk’tandı

Mûsâ Topbaş Efendi’nin yanında geçirdiğimiz yıllar bambaşka duygular içinde geçmişti. Cenâb-ı Hak, âhirette de onlarla birlikte olmayı nasîp etsin. Onun yanında bulunduğumuzda fânî şeyler gözümüzden düşerdi. Halleri, hareketleri ve yaşayışları bambaşka idi.

* Mûsâ Efendi’nin kelâmları çok uyarıcıydı. Yanında bulunduğumuz zamanlarda kalblerimiz huzurla dolardı. Meclisin ihtiyaçlarına göre sohbet yapardı. Sohbetlerinde özellikle teheccüde kalkmanın fazîleti üzerinde çok dururlardı.

* Örnek bir hayatları vardı. Gençlik yıllarında sâlihlerle ülfet etmeye, ilim meclislerine katılmaya gayret ettiklerinden bahsederler ve:

“-Allah dostlarına muhabbetim sonsuzdu!..” diyerek o büyük insanlara karşı gönüllerinden taşan hasret, muhabbet ve bağlılıklarını dile getirirlerdi.

* Üç kişi arşın gölgesinde bulunacak derlerdi:

“-Sıkıntılı bir kardeşini tesellî edip üzüntüsünü hafifleten, sünnetleri ihyâ eden ve çok salât ü selâm getiren!..”

Gönlünde fakir ve muhtaçlara karşı engin bir sevgi ve şefkat yer etmişti. Bu durum, onun tabiat-ı asliyyesi hâline gelmişti. Hayatının son demlerine kadar infak seferberliği içindeydiler. Bir keresinde, hasta döşeğindeyken, konuşmakta güçlük çekiyordu. İşaretlerle divanın üstünü gösterip, orada duran battaniyelerin fakirlere ulaştırılmasını istemişlerdi.

*Yanlarında dâimâ yeni para bulundurmaya çalışırlar; çocuklara, gariplere, münasip olanlara bunları vererek onları sevindirmekten büyük haz duyarlardı.

* Hediye alıp verme işiyle bizzat kendisi ilgilenirdi. Hediyelikler muntazaman dolaplara yerleştirilirdi. Kardeşlerden biri, bir hediye getirdiğinde fazlasıyla mukâbelede bulunacak şekilde bir paket yaptırarak bizzat kendileri takdim ederlerdi. Gönül almayı çok severdi. Ev halkından hizmet edenleri hediyelerle taltîf ederdi.

* Son derece hassas ve zevkli idiler. Kılık, kıyâfete; evdeki nizam ve tertibe, hatta sofraların tanzîmine dikkat ederlerdi. Sofradaki tertib ve düzenin, insanın gönül dünyasına te’sir ettiğini söylerler; her lokmanın huzûr ve şuur içinde yenmesini tenbih ederlerdi.

* Kendileri de kıyâfetlerini çok îtinalı seçerlerdi. Medîne-i Münevvere’de kaldığımız devreler, bembeyaz giyinip mübarek başlarına da beyaz tülbent örterler; âdetâ “nûrun ala nûr” olurlardı.

* Hâlleri, mümkün mertebe sükût üzereydi. “Ya hayır söyle, ya da sus!” hadîs-i şerîfi mûcibince, genellikle sükûtu tercih ederlerdi. Allah dostlarından ve bilhassa Mahmud Sâmî Efendi’den bahsederken, âdeta dili açılır sohbetine doyum olmazdı. Mahmud Sâmî Efendi ile birlikte geçirdikleri yıllar hakkında:

“-Senelerce hizmetlerinde bulundum, kıymetini bilemediğim demlerdi!..” diye hayıflanırlardı.

* Meclislerde hep kendi isminin zikredilmesini isteyenlerden hoşlanmazlardı. Hiçlik içerisinde olmayı tercih ederlerdi. İnsanlara tevâzûsuyla faydalı olmayı arzu ederlerdi.

* Konuşmalarında bir şahsın ismini zikretmezler, sadece ibret alınacak müsbet veya menfî özelliklerini anlatırdı. Kendilerine de dâima “fakir” derlerdi.

* Vakitleri hep belli bir nizam içindeydi. Âdeta geçirmiş olduğu her bir dakikanın hesabını nefsine sorarlar, ona göre hareket ederlerdi. Bir seferinde misafir bekliyorlardı. On dakikalık bir gecikmeyle misafirler geldi. Bunun üzerine:

“-Kırk dakika ayırmıştık, otuz dakikaları kaldı. Kendilerinin demek ki, bu kadarına ihtiyaçları varmış!” dediler.

* Bir defasında bir çin halısı seccade kendisine hediye edilmişti. Hiç açmadan fakire verdiler. Hülasa çok değerli bir eşya dahî anında hediye edilebilirdi.

* Çok hassas, duygulu ve ince rûhlu bir insandı. Zekî ve akıllı olanlara özel bir ilgi gösterirlerdi. Bilhassa çocukları sever, gençlere de önem verirlerdi.

* Unutkanlığı, noksanlık olarak değerlendirir ve “Unutkanlık makbul değildir!..” derlerdi. Evlatlarının cevval ve uyanık olmalarını isterlerdi.

* Bir defasında ceblerinden çıkardığı bir kalemi gösterip, Sami Efendi Hazretleri’nin bu kalemi otuz yıl önce hediye ettiklerinden bahsetmişlerdi.

Öbür âleme, yüz akıyla gidebilene ne mutlu!..
zahide topçu
 
Üst