Musa TOPBAŞ Hoca Efendi

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ
AHLÂKI

Dünyada da nizam...
Bütün hayatları belli bir düzen içinde geçmiştir. Yatışları, kalkışları, ibâdetleri, yemeleri içmeleri hep bir düzen içinde, dengeli ve îtidalli olmuştur. Mesela her gün muhakkak on sayfa Kur'ân-ı Kerîm okurlardı. Ne az, ne de çok...
"-Dünyası düzgün olmayanın, âhireti de düzgün olmaz!" diyerek tertibli ve düzenli olmayı tavsiye ederlerdi. Örneğin dağıtılacak hediyelik eşyaların bulunduğu yerleri, dolapları dikkatle kontrol ederler, seccadelerin düzgünce katlanıp üst üste konulmasını, diğer eşyaların da tertipli bir şekilde düzeltilmesini isterlerdi.
Giyim kuşam konusunda israfa gidilmesini hoş görmezler, fakat düzenli, temiz ve güzel giyinilmesinden hoşlanırlardı. Kendisi de kıyafetlerini eskiyinceye kadar giyer, kendisine yeni bir şey hediye edildiği zaman ise onu başkalarına verirler ve:
"-Bizim yeterince var" derlerdi.
Hatta bir keresinde hizmetinde bulunan bir kişiye, pejmürde kıyafeti sebebiyle:
"-Kızım, dervişlik gönülde olur, kıyafette olmaz." diyerek düzenli ve temiz olması gerektiğine işaret etmişlerdi.
Ev hayatında temizliğe, düzene önem verirler, evde en ufak bir dekor değişikliği olsa hemen fark ederlerdi. Çiçekleri severlerdi. Bahçenin ve evin çiçeklerle süslenmesi hoşlarına giderdi.
Giyimdeki, ev düzenindeki ve diğer bir çok konudaki hassâsiyetleri, ince düşünceleri, sofra düzeni konusunda da aynı şekildeydi. Hazırlanan bir yemeğin ikrâmının da göze en hoş gelen şekliyle yapılmasını isterlerdi. Yemeğin konulduğu tabağa dahî dikkat ederler, yemeğin takdim edilmesi bile dikkatlerinden kaçmazdı.
 
Katılım
30 Ara 2007
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
rABBİM RAZI Olsn... böyle qüzel insanlarınn ahlakıyla ahlaklana bilmek dileğiyle....
 

Hoşsadâ

Üye
Katılım
30 Eyl 2006
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
İstanbul
Kıymetli gönüldaşlarımız,merhum üstadımız ''sahibül vefa'' MUSA TOPBAŞ (k.s)'ı daha yakından tanıyabileceğimiz,nur cemalini doyasıya izleyebileceğimiz www.musatopbas.com sitesi yayına girmiştir.Şu an site de merhum üstadımızla ilgili hilal tv'de yapmış olduğumuz özel bir program yayınlanmaktadır..Tüm kardeşlerimize bu güzel gelişmeyi duyurmayı vazife telakki eder,üstadımızın şefaatlerini ve siz kıymetli gönül dostlarımızın dualarını beklerim..En kalbî muhabbet ve dualarımla..Selahaddin Kocaaslan
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Elhamdülillah, karamandan ihvan da gelmiş. Karamandan çok evliya çıkar demişti muhterem bir abimiz. Bizlere de dua edin inşaallah.. Nasipse gelip oralardaki ihvan büyüklerimizi görmekte var..
 

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ

Merhum Mûsa Topbaş Efendinin İnsanlarla İlişkileri

Kibâr-ı evliyâullâh'ın tâcı Musâ Efendi -kuddise sirruh- yeryüzünde yaşayan bir melek gibiydi. Her hâli sanki Allâh Teâlâ ve Rasûlullâh'ın muhabbetle, aşkının aynası ilâhî ahlâkın nûrâni bir timsaliydi. İşte onu bu güzel hâllerini anlatan birkaç satır:

İnsanlara karşı cömert..
İnsanlara karşı çok cömert, fakat nefsine karşı cimriydiler. Zarûrî harcamaların dışında, lüksü sevmezler, israfın her türlüsünden uzak durulardı. Evlatlarına da bu şekilde cömert olmayı tavsiye ederlerdi.
Kandillerde, Cuma günlerinde ve bayramlarda, âile efrâdına sadaka olarak dağıtmak üzere zarfın içinde para verirler, onları ihtiyaç sahiplerine karşı şefkat ve merhamet sâhibi diğergâm kimseler olmaya yönlendirirlerdi. Sık sık:
"-Cömertliğin zevkini tatmak lazım. Ver, verdikçe onun zevk hâline geldiğini görürsün!" buyururlardı.

Ancak infakta bulunurken onu muhatabın eline değil emâneti sâhibine teslim etme şuuruyla Allâh'a arz ederek verirlerdi. Onun için son derece nezâket ve edep ölçülerine riâyet etmenin yanı sıra, "sağ elinin verdiğini, sol eli görmeyecek" şekilde vermeye çalışırlardı. Muhtaçların gönüllerini birer yaralı kuş gibi görürler ve izzetlerini zedelememeye dikkat ederlerdi. Âdetâ alacaklıya borcunu ödüyor gibi titiz nâzik ve hassas davranırlar ve muhâtabı o hediyeyi kabul edince sanki kendileri teşekkür etme ihtiyacını hissederlerdi.

Akraba İlişkileri
Akraba ilişkilerinin sağlam tutulmasına çok önem verirler, akraba ziyâretlerine dikkat ederlerdi. Bütün insanlara karşı olduğu gibi akrabalarına da mâneviyâtlarına göre yakınlık gösterirlerdi. Kendilerine kalben yakın olana, kalben iltifatta bulunurlardı.
Hanımına karşı olan muâmelesi de oldukça merhametli, şefkatli ve sevecendi. Bir davet verilecek olsa, önce ailesinin fikirlerine mürâcaat eder, bir seyahate çıkacak olsalar muhakkak sûrette izin alırlardı.
Hanımının hastalığı sırasında onun her şeyiyle ilgilenmiş; sevgisini, muhabbetini, ilgisini üzerinden eksik etmemiştir. Hanımı için hazırlanan yemeklere bakar:
"-Kızım, şundan da koyun, bundan da koyun!" derlerdi.


Yine bu hastalık esnasında, kendilerini neşelendirmek için başucunda sohbet ederler, neşeli şeyler anlatırlardı.
Çocuklarına, torunlarına karşı olan muâmelesinde her ne kadar muhabbet dolu olsa da, laubâli olmayı sevmez; sevgisini saygı çerçevesinde muhafaza ederdi.
Çocukların anne babalarına saygılı davranmalarını, onlara karşı hitaplarına dikkat etmelerini, "sen" değil, "siz" demelerini tenbih ederdi.
Evde hanımların ve kızların başörtülü dolaşmalarını uygun görürlerdi.

Diğer insanlarla...
Hasta ziyaretlerine önem verirlerdi. Bir seferinde, henüz bir ay hizmetinde bulunmuş olan evlâdının rahatsızlıklarını duymuşlar, evlerine kadar gidip onu ziyaret etmişler ve gönüllerini almışlardı.
Başka bir defasında, bir yakınlarının çocuğunun suçiçeği çıkardığını duymuşlar ve havanın soğuk oluşuna aldırmadan, üzerlerini kat kat giyinip onları ziyaret etmişlerdi.
Hediye vermeyi, sünnet olması hasebiyle çok severlerdi. Fakat her konuda olduğu gibi bunda da âdâba dikkat ederler, onu güzelce paketleyerek, karşılarındaki insana en güzel şekliyle sunarlardı. Birisine para verecek olsalar, onu da muhakkak bir zarfa koyarlardı.
Geleneksel Osmanlı sanatlarının yeni nesillerle de yaşatılmasını ister, bu konuda gençleri teşvik ederlerdi. Müsrifliğe çok dikkat etmelerine rağmen, paha biçilmez bir hat koleksiyonuna sahiplerdi. Onlara verilen paraya acımazlardı. Ebediyete irtihallerinden önce bu eserlerin de bir çoğunu eşine dostuna hediye etmişlerdi.
Allah dostlarıyla birlikte olmayı severlerdi.
"-Onlar zümrüd-i ankâdır, evlâdım, çok az bulunurlar!" derlerdi.​
 
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Allah Razi Olsun Rabbim Sevdiklerimizle Beraber Olmayi Nasip Etsin.
 

İsr@

hizmet erbabı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
3,080
Tepkime puanı
62
Puanları
0
Yaş
44
Konum
KOCAELİ
Hâlimizden Anlayanlar Gelsin!..

Muhterem Mûsâ Topbaş Efendi ile mânevî rehberi Mahmud Sâmî Ramazanoğlu Efendi arasında büyük bir muhabbet ve râbıta vardı. Çok eski senelere dayalı bu gönül bağı, yılların geçmesiyle eskimemiş, aksine perçinlenmişti.

Bu dostluk ve muhabbet o raddeye varmıştı ki, bir gün Musâ Efendi:

“-Muhterem üstad hazretleriyle ne zaman tanışmak nasib oldu, ondan sonra artık vakit kaybı telâkkisiyle mecmua, gazete ve benzeri şeylere bakmaz oldum. Dünyaya meyil ve bağlılığım azalmış oldu.” demişti.

Mûsâ Efendi, mürşidine büyük bir teslimiyet ve gönül huzuru ile teslim olmuştu. Onun hizmetinde bulunduğu dönemlerde ise, çok ciddî, derin bir anlayış ve engin bir zekâ ile mürşidinin her türlü ihtiyacını, onun konuşmasına mahal bırakmaksızın tedârik etmeye çalışmıştı. Efendisinin rahat ve huzuru için, gerektiğinde geride durmayı bilmiş, ama ona ihtiyacı olduğu her dem, yanında bitivermişti.

Mahmud Sami Efendi’ye hizmet etmek üzere şahsî aracını tahsis etmiş ve bizzat şoförlüğünü yapmış bulunan Mûsa Topbaş Efendi, her gün arabanın içini temizletir, güzel kokulu lavanta ve güllerle süsler; üstadının ihtiyacı olabilir diye, sıcak-soğuk her türlü içeceği hazır bulundurur, hatta pardesösünün içerisine sıralı cepler yaptırıp ütülü-kolalı mendiller hazırlarmış.

Bir defasında Mahmud Sami Efendi’nin hacca gittiği bir seneymiş. Kendisine hizmet etmek isteyen diğer refikler:

“-Kâbe’ye girişte ayakkabıları Mûsâ Efendi beklesin!..” demişler.

Mahmud Sami Efendi, herhangi bir şey söylemeyince, Musa Efendi, her defasında Kâbe’nin kapısına kadar gelmiş, içeriye girmeden kendisine yüklenen vazife icabı kapıda beklemiş. Hatta o hac mevsiminde Kâbe’ye girmek çok az nasip olmuş. Bütün bu yaşadıklarına rağmen öfke yok, sinirlenmek yok, kırılmak yok!.. İşte teslimiyet bu olsa gerek… Çok sevdiği Kâbe’yi, çok sevdiği insana hürmeten azıcık görebilmek… Hani Veysel Karanî’nin, annesi hatırına Peygamber Efendimizi görmeden Medine’den ayrılması gibi…

Bu muhabbet ve teslimiyet, elbette karşılıksız kalmamış. Mahmud Sâmî Efendi de, kendisine husûsî bir muhabbet göstermiş ve nihayetinde onu, ardında kalanlara mânevî vâris olarak bırakmıştı.

Mûsâ Efendi, mürşidine hayattayken nasıl muhabbet ve vefâ göstermişse, onun vefâtından sonra da aynı bağlılık ve teslimiyeti devam ettirmiştir.

Sohbetleri esnasında, kendilerinden “fakir” diye bahsedip geçerler, üstadı
Mahmud Sâmî Efendi’yi ise, uzun uzun anlatırlardı. Mûsâ Efendi’nin hayatının son demleriydi, iyice rahatsızlanmışlardı. Ziyaretlerine gittiğimde, “Kişi, sevdiği ile beraberdir.” hadîs-i şerifi mûcibince, Mahmud Sâmi Efendi hazretlerine daha da çok benzemeye (aynîleşme) başlamışlardı.

Velhâsıl Musa Efendi, mürşidinin hizmetini, “Dil-dudak depreşmeden sözü işiten gelsin!..” düsturuyla bir ömür boyu, canına minnet bilerek îfâ etmiştir. Cenâb-ı Hak, her iki güzel kulunun makamını da âlî eylesin. Bizlere de onların güzel yaşayışlarından ibret almayı nasip etsin. Âmin.


zahide topçu

 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
p6263504.jpg
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Amin demeyi ihmal etmeyelim bu güzel dualar için.

Rabbim cümlemizden razı olsun.
 
Üst