Menzil'in Sultanı Seyyid Muhammed Raşid Erol

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Benim bu başlıkta öğrenmek istediğim "sizlerin şeyhleri nasıl seçiyorsunuz soruysuydu" bunuda öğrendim daha fazla uzatmaya gerek yok.

Öyle sanıyoruz ki arkadaşım sen yolunu yordamını belirlemişsin bir kişisin.
Şimdi yukarıda sormuş olduğun bu "Mürşidinizi nasıl seçiyorsunuz ?" konusunda sana kimsenin ititraz edemeyeceği bir seçim şekli ile cevap verilse, sen kalkıp
müridana mı katılacaksın ? Yada bu topluluğu meth-u sena mı edeceksin ?
Şüphesiz ki HAYIR !
Senin amacın en saf insanın bile anlayacağı üzere, bu mürşid seçimi işinde eleştirilecek yanları bulup "Böyle seçim mi de olurmuş!" yayagarasını yaymak ve bu tarikat toplumlarını bu şekilde gözden düşürmek !
Ama, hiç bir zaman unutma ki ; müslümanlar NİYETLERİ VE AKIBETLERİ HAYR olan insanlar demektir.
 

CENDEL

Asistan
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
424
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Web sitesi
www.cendel.blogcu.com
..... , ..... , çapan, derdimendi ve yeni nickiyle vahit nickli vatandaş. Farklı bir mahlasla gelince tanınmayacağını ve seninle muhatap olacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Bu uslupla, hakaretvari ve alaycı tarzınla 100 kmden tanınırsın. Farklı nick alman seni başkası yapmaz ve senin gibi biriyle muhataplık bana zül olur.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Ben kimsenin nick'i değilim arkadaş.
Sen hep böyle köşeye sıkıştığında muhatablarını jurnalleme (ispiyonlama ) yolunu mu seçiyorsun ?
Bu hal hiç de iyi bir hâl değil, toplum böyle özellikteki kişilerden nefret eder.

:dancing:
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
yazılanları okuyunca Rabbime tekrardan hamdettim iyi ki herhangi bir tarikat ehli değilim ve herhangi bir mürşid-i kamil denilen kişilere tabi değilim ...

hamdolsun Rabbime. hamdolsun ki beni kendi yolundan başka bir yola iletmiyor. hamdolsun ki olaylara kişiler bazında değil kur'an ve sünnet bazında bakmamı nasip ediyor...

ilahi bizi dostoğru yoluna ilet.gazaba uğramışların ve sapıtmışların yoluna değil...

ilahi bize hidayet ver ve hidayetimizi arttır ve bize hidayet verdikten sonra ayaklarımızı saptırma... (amin)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
yazılanları okuyunca Rabbime tekrardan hamdettim iyi ki herhangi bir tarikat ehli değilim ve herhangi bir mürşid-i kamil denilen kişilere tabi değilim ...
hamdolsun Rabbime. hamdolsun ki beni kendi yolundan başka bir yola iletmiyor. hamdolsun ki olaylara kişiler bazında değil kur'an ve sünnet bazında bakmamı nasip ediyor...
ilahi bizi dostoğru yoluna ilet.gazaba uğramışların ve sapıtmışların yoluna değil...
ilahi bize hidayet ver ve hidayetimizi arttır ve bize hidayet verdikten sonra ayaklarımızı saptırma... (amin)

Allah kemâlâtınızı arttırsın Bayım. Ancak, mesajınızın özünden milyonlarca ehl-i tarik müslümanın sanki Rabbimizin yolunda olmadığı gibi EKSANTİRİK bir anlam çıkıyor. İsterseniz bu ifadenin yanlışlığını biraz tefekkür ederek teslim etme yoluna gidiniz; isterseniz onca insanın günahını almaya devam ediniz.
Tercih elbetteki sizindir.
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
yapmış olduğum duaların kur'an'da benzerleri vardır...

fatiha suresinde ''bizi dostoğru yoluna ilet gazaba uğramışların sapıtmışların yoluna değil...

ve ali-imran 8-9.ayetler

Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.

Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez

bu ayetlere sizlerinde amin demenizi beklerdim

Rabbim sizede bana da hidayet versin buradaki bütün kardeşlere ve size tavsiyem Allah'ın kitabına göre konuşmanızdır...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
yapmış olduğum duaların kur'an'da benzerleri vardır...
fatiha suresinde ''bizi dostoğru yoluna ilet gazaba uğramışların sapıtmışların yoluna değil...
ve ali-imran 8-9.ayetler
Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.
Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sözünden dönmez
bu ayetlere sizlerinde amin demenizi beklerdim

Rabbim sizede bana da hidayet versin buradaki bütün kardeşlere ve size tavsiyem Allah'ın kitabına göre konuşmanızdır...

Bu yazdıkalrınızın için EHL-İ TARİK yazmıyor ! Herhalde ehl-i tarik ibaresi kendi ilaveniz olmuş ! Değil mi ?
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
Allah'ın ayetlerine bişey eklemekten Allah'a sığınırım.yine O'nun dininde yer almayan bir şeyi varmış gibi göstermekten yine O'na sığınırım.ve bize gönderdiği kur'an ve bu kur'an'ı bizlere nasıl yaşanacağı göstermek için bir nimet olarak gönderdiği resulünden başka kimselere tabi olmaktan da yine O'na sığınırım...

sizin amacınız sanırım bağcıyı dövmek kişisel hiçbir polemiğe girmeyi düşünmüyorum çünkü şeytan polemikleri güzel gösteriyor size tekrar tavsiyem kur'an'a ve O'nu bize en güzelbiçimde nasiı yaşanacağını gösteren resulüne tabi olmanızdır. şeyhler acaba kendileini kurtaraccaklarmı ki sizide kurtarsınlar onların sizden ne bir üstünlüğü nede bir fazlalığı vardır.eğer onlar kur'an ve sünnet üzere yaşıyorlarsa onlar kendi hesaplarını verecektir ve bizlerde onların vereceği hesaptan ayrı bir hesaba tabi tutulmayacağız ...bazı insanları yüceleştirip onları mekke li müşriklerin düştüğü hataya düşer gibi putlaştırım bunlar bizi Allah'a yakınlaştırıyor gibi sözler söyleyim kendinizi kurtuluşa ermiş olarak görüyorsanız sizi tekrardan islama davet etmekten başka seçeneğimde yoktur...

dediğim gibi polamiğe girmek gibi bi niyetim yok bu yüzden cevap yazacaksanız bana islami kaynak olarak ilk kaynaklardan olan kur'an ve sonra sahih sünnetten kaynak vererek konuşun. tâbi olunacaksa size kur'an ve sünnet yetmiyorsa bu da sizin sorununuz olur...

selametle kalın...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Eyvallah arkadaşım ,
Bu ifadelerinizden sonra isze ancak
---Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.---
sözünü söyleyebilirim.
 

bilal habeş

Asistan
Katılım
29 Haz 2007
Mesajlar
217
Tepkime puanı
2
Puanları
0
yazılanları okuyunca Rabbime tekrardan hamdettim iyi ki herhangi bir tarikat ehli değilim ve herhangi bir mürşid-i kamil denilen kişilere tabi değilim ...

hamdolsun Rabbime. hamdolsun ki beni kendi yolundan başka bir yola iletmiyor. hamdolsun ki olaylara kişiler bazında değil kur'an ve sünnet bazında bakmamı nasip ediyor...

Sn. Yselim


ŞEYH VE BİAT
“Allah kimi saptırırsa ona veli bir mürşid bulamazsın”Kehf 17
Bu ayet, hidayete erdirmede en son gücün (Allah ve Resülünden sonra) mürşid bir veli olduğuna ve onun da gücünün sınırlı bulunduğuna dolaylı olarak işaret etmektedir. Çünkü ayet, mürşid bir velinin kendisinin de bir insanın delaletini murat ettiği zaman Allah’ın ilahi muradını ve takdirini aşamayacağını açıklamaktadır. Bundan da öğreniyoruz ki, mürşid veli bulunduğu zaman Allah’a davet en mükemmel şekliyle yapılmaktadır. Yine insan, elini mürşid velinin eline verdiği zaman Allah’a ve onun yoluna hidayet konusunda olanın en iyisi meydana geliyor. En güzel bir imkan ortaya çıkıyor. Aslında peygamberler Allah’a gerçek hidayetçiler olduğuna göre, mürşid veliler de Allah’a davet konusunda peygamberlerin kamil varisleridirler.

Bu anlamlardan Allah’a davetin doğru bir şekilde cereyan etmesi için mürşid velinin varlığına duyulan önemi idrak etmekteyiz.

1- Allah-u Teala buyuruyor:
“Ey inananlar, Allah’tan korkun ve doğrularla birlikte olun”Tevbe 113
Mutasavvıflardan birçoğu bu ayeti şahid Allah’ın sadıklarla beraber olmayı emrettiğini, baştan beri de sadıkların kendileri olduğunu kabul etmişlerdir. Cenab- Allah sadıkların sıfatlarını Kur’an’da inceden inceye belirtmiştir. Bu vasıfları taşıyanlar sadıklardır. Taşımayanlar ise sadıklar değildirler. Bu vasıflar şunlardır:

“Mü’minler onlardır ki, Allah’a ve Resulüne inandılar, sonra şüphe etmediler: Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaştılar. İşte (iman iddiasında) doğru olanlar onlardır.”Hucurat 15

“Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir, asıl iyilik, o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah’a, Ahiret gününe, meleklere,kitaba ve peygamberlere inandı; Allah rızası için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan (köle)lara mal verdi; namaz kıldı, zekat verdi. Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabrederler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah’ın azabından) korunanlar da onlardır.”Bakara 178

“Mü’minlerden öyle erkekler var ki, Allah’a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi adağını yerine getirdi (çarpışarak şehid oldu), kimi de (şehidlik) beklemektedir; sözlerini asla değiştirmemişlerdir.” Ahzab 23

“Bir de o mallar, göç eden fakirlere aittir ki, (onlar), yurtlarından ve mallarından (sürülüp) çıkarılmışlardır; Allah’ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah’a ve Resulüne (canlarıyla, mallarıyla) yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.”Haşr 8

Bu duruma göre sadıklar; mü’minler imanlarında yakini mertebeye erenler, namaz kılanlar, nefislerini temizleyenler, Allah’a isyandan sakınanlar, sabredenler, sözlerini yerine getirenler ve Allah yolunda öldürülmeyi (şehid olmayı) bekleyenlerdir. Eğitimci şeyhin bu sıfatların hepsiyle sıfatlanmış olması ve bunlara göre eğitmesi gerekmektedir. Aksi halde irşad makamına ehil görülmesi ve kendisiyle birlikte olunması doğru olmaz.

2-Allah Teala buyuruyor:
“İyi bil ki, Allah’ın velilerine (sevdiklerine) korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar ki inandılar ve korundular (takva sahibi oldular) Dünya hayatında da ahrette de müjde onlara.”Yunus 62/64

İşte velinin yalın, açık tarifi budur. Yani, takva ve iman sıfatı şahsında bir araya gelen kimse velidir. Şeyhin de mürşid bir veli olması, yani velayet sıfatının üstünde irşad sıfatına sahip bulunması gereklidir. Öyleyse mü’min ve takva sahibi olmayan bir kimse nasıl olur da “veli” diye isimlendirilir, daha da ötesi böyle bir kimsenin mürşid bir veli olarak isimlendirilmesi nasıl mümkün olur? Bu nedenle hepimizi, velayetin, şeyhliğin bir parçası olduğunu ve velayet için iman ve takva olmak üzere iki temel bulunduğunu düşünmemiz gerekir. Kur’an ve Resulullah (sav)’in sünnetine boyun eğmeden ne iman ve ne de takva meydana gelir.

Şeyh, mürşid olduğuna göre onun irşadının da şu ayetlerin gösterdiği yönde olması gereklidir:

“Bütün inananların toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Her topluluktan bir grubun toplanıp dini iyice öğrenmeleri ve kavimleri kendilerine dönüp geldikleri zaman (Allah’ın yasak kıldığı şeylerden) kaçınmaları içn onları uyarmaları gerekmez mi?”Tevbe 122

Bu ayetten anlaşıldığı üzere irşad, Allah’ın dinini bilmeyi ve inzar etmeyi gerektirir. O halde, dinde fakih olmayan inzar makamına layık değildir. İnzar görevini yerine getirmeyenler de, fıkha göre tesbih edilen Alla hakkını eda etmiş olmazlar. İnzar ve fakihlik sıfatı Resulullah (sav)’in kamil varisi olmanın işaretlerinden birisidir.

“(Bunları) müjdeleyici ve uyarıcı elçiler olarak (gönderdik) ki, peygamberler geldikten sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri kamasın.”Nisa 165

Allah’ın dininde fakih olmak; Kur’an, Sünnet, İslam, İman, ihsan, takva ve şükürde fakih olmayı, bunları yakinen anlamayı gerektirir. Bunların hepsinin fıkhını kendinde toplamayan, tafsilatını bilmeyen ve bunların gerektirdiği şeylerle fakih olmayan kimse, Allah’ın dininde fakih sayılmaz. Bu alanlarda güzelce eğitim ve öğretim yapamayan insanın kamil mürşid makamına oturması doğru değildir.

3-Allah Teala buyuruyor:
“(Ey Muhammed), sen hikmetle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.”Nahl 125

Bu ayet peygamberlik görevlerinden bir kısmını, ikinci olarak da peygamberlerin varisi olma sıfatını taşıyan tasavvuf ıstılahına göre şeyhin, yani Kur’an ıstılahına göre mürşid velinin sıfatlarından bir bölümünü belirtmektedir. Bu duruma göre şeyhin, Allah’ın yoluna hikmetle çağıran hakim bir kimse olması gerekir. Hikmet ise mücerred ilme ek bir manadır. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“Allah dilediğine hikmeti verir. Hikmet verien kimseye çok hayır verilmiştir.”Bakara 269

Hikmet bir Allah vergisidir. İnsan Kur’an ve Sünnet’i bilebilir, fakat yerine göre uygun kelime söylemez ve uygun tasarruflarda bulunmaz. Şeriat sınırları içinde uygun tasarruflarda bulunmaz. Şeriat sınırları içinde uygun tasarruflarda bulunan ve yerine göre münasip olan kelimeyi konuşan kimseler, ancak hakim olan kimselerdir. İslam’a davet meselesi de bu söz ve tasarruflar cümlesindendir.

Hikmet Rabbani bir ihsandır. Nefis ve hareketlerde Allah’ın başarılı kılmasına muhtaçtır. Şeyhin hakim olması gerektiği gibi, güzelce nasihat verme gücüne de sahip olması gerekir. O kadar çok başkalarına nasihat eden kimse vardır ama, bunu güzel bir şekilde yapmayı başaramazlar. Hatta nasihat etmeyenlerin de oldukça fazla olduklarını söylemeliyiz. Yine şeyhin olabilecek en güzel bir üslupla delil getirmesi ve tartışması gerekir. İşte bunların hepsi şeyhin ve şeyhliğin edeplerindendir. Şeyhin bunlara sahip olası da ancak, ilim, terbiye, mücadele ve devamlı zikirle olur.

Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Andolsun, Allah’ın elçisinde sizin için Allah’ı ve ahireti arzu eden ve Allah’ı çok anan kimseler için, (uyulacak) en güzel bir örnek vardır.”Ahzab 21

Allah’ı ve ahiret gününü ummak, çok zikir yapmak Resulullah’ı (sav) tam örnek kabul etmeye ve yolundan tam gitmeye ulaştırır.

4-Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Nitekim kendi içinizden, size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitab’ı, hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.”Bakara 151
Varis olanın, yani şeyhin Resulullah’dan (sav) bütün bunların miras olarak alması lazımdır. Kainatta ve tarihte tecelli eden Allah’ın ayetlerini insanlara hatırlatması, beşer nefsini terbiye ederek onu ayıplardan temizlemesi ve günahlardan koruması gerekir. Allah’ın Kitabı’nı ve Resulü’nün (sav) sünnetini öğretmelidir. Çünkü bunlar hikmetin ta kendisidir. Ayrıca dinleri konusunda fıkıh ve diğer lazım olan bilgileri insana öğretmelidirler.

Bütün bunları, Kitap ve Sünneti bilmeyen, beşer nefsini eğitmeye güç yetiremeyen, İslam kültür ve ilimlerinden habersiz olan ve içinde bulunduğu çağı ve tarihi tanımayan şeyhin yapabilmesi mümkün değildir. Bu kısımları, bu noktada şeyhin şart olduğu fikrini, yani şeyhin bütün bu ilimleri bilmesi gerektiği fikrini, ileri birçok alimin büyük velilere talebelik yaptığı gerekçesiyle kabul etmezler.

Böylelerine diyoruz ki; bir velinin, kitab, sünnet, fıkıh ve benzeri ilimlerde eksik bilgiye sahip olmakla beraber terbiye ve hidayet hususlarında büyük alimlere faydalı olabileceğini de inkar etmiyoruz. Ancak rast gele gösterilecek kişi başkadır, kamil varis olan bir kişi de başkadır. Kamil mürşid ve kamil şeyh ise az önce sözünü ettiğimiz ve önemli sıfatlarını saydığımız kişilerdir. Oysa bir çokları kendi şeyhlerini Peygamber’in tam ve kamil varisi olarak kabul ederler. Halbuki şeyhler meselelerin sadece bir kısmını Resulullah’tan almışlardır. Şeyhleri kendileri de “mürid, şeyhine olan güveni miktarınca ondan istifade eder”, gerekçesiyle müridlerinin hata ve yanılmalarına karşı sessiz kalmaktadırlar. Ancak böyle bir durum İslam toplumunda kötü tesirler bırakmaktadır. Çünkü bu tür şeyhlerin müridleri, Müslümanlara gerçek önderliği kimlerin yapacağını bilemezler. İlimleri yetersiz olduğu için de genel ve özel konularda mürdlerine kısır ve yanlış fetva verirler. Geçmişte bunun bir çok kötü örnekleri olmuştur.

5- Müslim, Resulullah’ın (sav) katiplerinden Hanzala b.Er-Rebi’ el-Useydi’den şöyle rivayet etmektedir:
“Ebu Bekir bana rastladı da:
-Nasılsın ya Hanzala! Diye sordu. Ben:
-Hanzala münafık oldu, dedim. Ebu Bekir:
-Subhanallah, ne söylüyorsun, dedi. Ben:
-Biz Resulullah’ın yanında bulunurken O, bizlere cehennemi ve cenneti o derece hatırlatıyordu ki bizler onları gözü ile gören kimselerin halinde bulunuyoruz. Resulullah’ın yanından çıktığımız zaman ise eşlerle, çocuklarla ve sanatla koşup çalışıyoruz da bir çok şeyi unutuyoruz, dedim.
Ebu Bekir:
-Allah’a yemin ederim ki bizlerde muhakkak senin bu karşılaştığın işlerin benzerleri ile karşılaşıyoruz, dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir ile beraber yürüdük ve nihayet Resulullah’ın huzuruna girdik. Ben:
-Hanzala münafıklık etmiştir ya Resulullah!” dedim. Resulullah (sav):
-Bu nedir? diye sordu. Ben:,
-Ya Resulullah, biz senin yanında bulunuyoruz. Sen bizlere ateşi ve cenneti hatırlatıyorsun. O derecedeki bizler onu gözü ile gören kimselerin halinde oluyoruz. Senin huzurundan çıktığımız zaman ise bizler eşlerle çocuklarla ve sanatla dürülüp meşgul oluyoruz ve bir çok şeyi unutuyoruz” dedim. Bunun üzerinde Resulullah (sav)
-“Nefsim elinde bulunan Allah’a yeminle söylüyorum: Eğer sizler benim yanımda ve zikirde olduğunuz hal üzere devam eder olsaydınız, muhakkak döşekleiniz üzerinde ve yollarınızda bile melekler sizlerle el ele tutuşur musafaha ederlerdi. Lakin ey Hanzala! Saat! Saat!” buyurdu. Resululllah (sav) bunu üç defa söyledi.

Bu hadisten anlıyoruz ki, Resulullah (sav)’in ashabını terakki ettiren bir hali vardır. Hatta Resulullah (sav)’n meclisine devam etmekle meydana gelen zikir hali, devamlı zikredenin ulaştığı hale denk olup her iki halde de fert, meleklerin kendisiyle tokalaşacağı dereceye ulaşır. Nitekim sahih rivayetlerde Resulullah’ın ashabı, Peygamber’in vefatından sonra nasıl kalplerini yadırgadıklarını bildirmektedirler.

Bütün bular gösteriyor ki, kalbi haller Resulullah (sav)’in meclisinde ve O’nun, ashabı arasında bulunmasıyla hissedilir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sahabenin cennet ve cehennemi baş gözüyle görüyormuş gibi hissetmeleri bu halin alametlerindendir. Bundan da anlıyoruz ki kendinde bu hallerden bir şey bulunmayan varis şeyhin Resulullah’a kamil varis olması mümkün değildir. Vakıada da tasavvufi seyre sahip olmayanların bu hisleri başkalarına nakletmelerinin mümkün olmadığını görmekteyiz. Hatta kendileri bile nefislerinde bu duyguyu hissedemezler.

Onun için bütün ilim taliplerinin bu manaları gerçekleştirmeleri ve kendilerini bu manalara ulaştıracak tarikata süluk etmeleri gerektiği söylüyoruz. Vesselam.

KAYNAK : SAİD HAVVA-RUH TERBİYEMİZ-KAYIHAN YAYINLARI
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Allah c.c. razi olsun
Azcık tasavvuf kitabı okusanız, bu kadar soruyu sormazdınız.

"şeyhe ne ihtiyaç var, benim ondan ne eksiğim var, ben kendi başıma zaten Cenab-ı Allah'ı bulabiliyorum, kendi başıma Hazreti Rasurullah'a (sav) vâkıfım, nefsimi tek başıma ıslah edebiliyorum, onu dizginleye biliyorum, şimdiye kadar gelmiş şeyhler hep boşunaymış, yaa bunca insan yanlış yolda gidiyor"

değil mi? bu kadar basit yani!

Tarikat; Kur'an-ı Kerim'i ve Şeriatı özü gibi yaşamaktır. Şeyhler ile sâlih insanlardır. Yaptıkları ise sünnetle sabittir. Biattır, söz vermedir. Okuyun, anlarsınız...
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
yazının tamamını okumadım ama daha ilk ayette bi yanlışınız var. Allah aşkına bu ayeti hangi meladen aldınız? Allah2ın ayeti ile bu kadar oynama cesaretini nereden alıyorsunuz ?
kehf suresi ayet 17 şöyledir

( Ey Muhammed!) Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

lüften ayetlerle oynamayın. yazının devamını da inşaAllah müsait olduğum bir zamanda okuyacam.

Rabbim sen bize dostoğru yoluna ilet...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
kehf suresi ayet 17 şöyledir
( Ey Muhammed!) Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
lüften ayetlerle oynamayın. yazının devamını da inşaAllah müsait olduğum bir zamanda okuyacam.
Rabbim sen bize dostoğru yoluna ilet...

"Lütfen ayetlerle oynamayın" dediğiniz halde bizatihi siz yanlış tefsir aktarmışsınız. Ayette yukarıda kırmızı renkle işaretlediğim "dost" kelimesi geçmemkte bizzat "mürşid" kelimesi geçmektedir ve ayet zaten bu kelime ile "mürşidâ" olarak bitmektedir. Mürşid kelimesi ne zamandan beri dost olarak tefsir ediliyor ?
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
"Lütfen ayetlerle oynamayın" dediğiniz halde bizatihi siz yanlış tefsir aktarmışsınız. Ayette yukarıda kırmızı renkle işaretlediğim "dost" kelimesi geçmemkte bizzat "mürşid" kelimesi geçmektedir ve ayet zaten bu kelime ile "mürşidâ" olarak bitmektedir. Mürşid kelimesi ne zamandan beri dost olarak tefsir ediliyor ?

evt bu hatırlatmanızdan sonra ayetin arapçasına baktım müşida diye geçiyor. ama siz bu kelimeyi nasıl kendi anladığınız mürşid.v.b.lerine yoruyorsunuz hayret.siz işinize geldiği gibi mi yorumluyorsunuz kur'an'ı? söylermisiniz ashab-ı kehf hangi mürşidi kamile tabilerdi?
siz veli-mürşid kavramlarını tabi olunacak kişi olarak mı değerlendiriyorsunuz?

kur'an'da mü'min erkek ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridir der.bazı ayetlerde de mü'minler birbirlerinin velileridir der.ama hiçbir yerde vilelere tabidirler demez. velilik belli kişilere verilmiş özellik değildir her müslüman kardeşleri hakkında velidirler. hepsi kardeşlerini doğruya yöneltmek hakkında söz sahibidirler. ama siz bunu belli başlı aslında ilmi dahi olduğu tartışılan kişilere kişilere has kılmaya kalkıp kur'an'dan da işinize geleni kelime olarak alıp ayetlerin bütünlüğünü bozarak anlatmak istediği anlamdan başka bir anlam yüklerseniz kusura bakmayın ama Allah'a din öğretmeye kalkmış olursunuz.bu ayeti ashab-ı kehf kıssası ile beraber işleyip ona göre ders çıkarmanız ve Rabbimiz bu kıssayı anlatmakla bize ne vermek istediğini öğrenmeniz gerekirken ayette geçen mürşid kelimesini kendi isteğinize göre yorumlamanız kur'an'ı işinize geldiği gibi yormak anlamına gelir.baktığım mealleri de söyleyeyim size diyanet işleri başkanlığının ilahiyatçi proflardan oluşan bir heyetinin hazırlamış olduğu meal,ali bulaç meal,elmalılı hamdi yazır meal.buyrun bakın bunlaraaslında size tavsiyem doğru kaynaklardan kur'an'da veli kavramına bakmanız ve incelemizdir. eğer mü'minseniz sizde velisiniz.bende kardeşlerim hakkında veliyimdir.yani onları doğruya yönlendirmekle mes'ulüm.her mü'min kardeşleri üzerinde velidir.yani onları doğruya yönlendirmek için uğraşır bu kardeşliğin gereğidir.kavramları doğru anlayalım lütfen..ve tekrar soruyorum ashab-ı kehf sizin anladığınız manada hangi mürşid-i kamile tabiydi. sizin seyda hz lerine mi?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
evt bu hatırlatmanızdan sonra ayetin arapçasına baktım müşida diye geçiyor. ama siz bu kelimeyi nasıl kendi anladığınız mürşid.v.b.lerine yoruyorsunuz hayret.siz işinize geldiği gibi mi yorumluyorsunuz kur'an'ı? söylermisiniz ashab-ı kehf hangi mürşidi kamile tabilerdi?
siz veli-mürşid kavramlarını tabi olunacak kişi olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Baktığınız iyi oldu. Artık mürşid kelimesini dost olarak yazmazsınız herhalde !
Şimdi ayetin gerçek manasını da yazalım o zaman : "Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir mürşid bulamazsın."

Şimdi burada ayetin manâsı gayet açık . Yani, Rabbimiz doğru yolu gösteren mürşid'lerin varlığından bahsetmekte ve kendisinin dalâlete düşürdüğü kimseler için bunalrın dahi bir şeyyapamayacağından bahsetmekttedir. Demek ki her devirde doğru yolu tarif eden ve gösteren mürşidlerin varlığı böylelikle anlaşılmış olur. Veli ve evliyâ konularında sathi bilgilere sahipsiniz.
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
Baktığınız iyi oldu. Artık mürşid kelimesini dost olarak yazmazsınız herhalde !
Şimdi ayetin gerçek manasını da yazalım o zaman : "Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir mürşid bulamazsın."

Şimdi burada ayetin manâsı gayet açık . Yani, Rabbimiz doğru yolu gösteren mürşid'lerin varlığından bahsetmekte ve kendisinin dalâlete düşürdüğü kimseler için bunalrın dahi bir şeyyapamayacağından bahsetmekttedir. Demek ki her devirde doğru yolu tarif eden ve gösteren mürşidlerin varlığı böylelikle anlaşılmış olur. Veli ve evliyâ konularında sathi bilgilere sahipsiniz.
bu söylediğiniz ancak gülünür :)soruma cevap vermediniz ashab-ı kehf hangi mürşid-i kamile üyeydi? ve bir ikincisi ben sizin anladığınız gibi anlamıyorum siz ayetin tamamını değil sadece son cümlesini alıyorsunuz. ayetlerin anlayacaksanız anlatmak istediği konuyu tamamen alın ve anlamaya çalışın.siz mürşidi uçan kaçan cinsten biri olarak anlıyorsunuz. bende benim yanımda oturan kardeşimi kendime veli olarak görürüm. ve bende onun velisiymdir. ve sizin anladığınız şekliyle dostumdur aynı zamanda siz de sanırım anlam karmaşası var biraz kavramları işinize geldiği gibi yormayın birve ayetleri kur'an'ın bütünlüğü içinde değerlendirin ayet ashab-ı kehf ile ilgilidir buyrun o kıssanın tefsirini yapalım
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu konuda size son mesajım.

alıntı : yselim
"bende benim yanımda oturan kardeşimi kendime veli olarak görürüm. ve bende onun velisiymdir" :confused1:

Hoppala !
Ne çabuk da kendinizi ve herkesi veli ettiniz ?
Bir kimse kendisinin Allah’ın velilerinden olduğu iddiasında bulunacak olursa, kendisini temize çıkarmaya çalışmış demek olur. O vakitte bu kiş i Allah’a isyana ve Allah’ın kendisine yasakladığı şeyin içine düşmüş olur, bu da takvaya aykırıdır. Allah’ın gerçek dostları, velileri böyle bir tanıklıkta bulunarak kendilerini temize çıkarmaya çalışmazlar.
Belki inanmayacaksınız ama sizin bu konularda çok eksiğiniz var arkadaşım.
Önce kendiniz yetiştirin, ondan sonra gelin foruma birşeyler yazın.
[
 

misak

Profesör
Katılım
24 Eyl 2007
Mesajlar
1,691
Tepkime puanı
126
Puanları
0
alıntı : yselim
"bende benim yanımda oturan kardeşimi kendime veli olarak görürüm. ve bende onun velisiymdir" :confused1:

Hoppala !
Ne çabuk da kendinizi ve herkesi veli ettiniz ?
Bir kimse kendisinin Allah’ın velilerinden olduğu iddiasında bulunacak olursa, kendisini temize çıkarmaya çalışmış demek olur. O vakitte bu kiş i Allah’a isyana ve Allah’ın kendisine yasakladığı şeyin içine düşmüş olur, bu da takvaya aykırıdır. Allah’ın gerçek dostları, velileri böyle bir tanıklıkta bulunarak kendilerini temize çıkarmaya çalışmazlar.
Belki inanmayacaksınız ama sizin bu konularda çok eksiğiniz var arkadaşım.
Önce kendiniz yetiştirin, ondan sonra gelin foruma birşeyler yazın.
[

size tavsiyem kavramı öğrenin öyle gelin. bu tartışma da kimse bir yere varamayacak siz gidin rehber olarak kendinize şeyh veya mürşid veli dediğiniz kişiyi kabul edin onun helal dediğine helal haram dediğine haram deyin. ben kendime rehber olarak kur'an'ı önder olarak hz muhammed (s.a.v.)'i seçtim başka tabi olunacak kişi de tanımıyorum bunlar bana yetiyor....sanırım size yetmiyor olacak ki başka kişilere ihtiyaç duyuyorsunuz halbuki tabi oldunuz kendinize önder kabul ettiğiniz bu insanların sizden benden veya bi başkasından hiçbir üstünlüğüde yok bizden farkıda yok ama siz nasıl görürsünüz bilemem.insan olarak bakmıyorsunuz sanırım.elimizin altında bir hidayet kaynağı var.ama bu size yetmiyorsa bu sizin sorunuzun. Allah hepimizi ıslah etsin ve ŞİRK'ten uzak kılsın sizin ve sizin gibi düşünenler için dua etmekten başka çarem de yok. Allah hidayetine ulaştırsın sizi. ...-ki hidayet kaynağı elinizde keşke okuyup anlasanız ve ona göre iman etseniz...

furkan 72
O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman \Selam' derler

bende size selam deyip son noktayı koyuyorum
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
size tavsiyem kavramı öğrenin öyle gelin. bu tartışma da kimse bir yere varamayacak siz gidin rehber olarak kendinize şeyh veya mürşid veli dediğiniz kişiyi kabul edin onun helal dediğine helal haram dediğine haram deyin. ben kendime rehber olarak kur'an'ı önder olarak hz muhammed (s.a.v.)'i seçtim başka tabi olunacak kişi de tanımıyorum bunlar bana yetiyor....sanırım size yetmiyor olacak ki başka kişilere ihtiyaç duyuyorsunuz halbuki tabi oldunuz kendinize önder kabul ettiğiniz bu insanların sizden benden veya bi başkasından hiçbir üstünlüğüde yok bizden farkıda yok ama siz nasıl görürsünüz bilemem.insan olarak bakmıyorsunuz sanırım.elimizin altında bir hidayet kaynağı var.ama bu size yetmiyorsa bu sizin sorunuzun. Allah hepimizi ıslah etsin ve ŞİRK'ten uzak kılsın sizin ve sizin gibi düşünenler için dua etmekten başka çarem de yok. Allah hidayetine ulaştırsın sizi. ...-ki hidayet kaynağı elinizde keşke okuyup anlasanız ve ona göre iman etseniz...

furkan 72
O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman \Selam' derler

bende size selam deyip son noktayı koyuyorum


Olmamış yselim kardeş, bunu taraf olarak yazmadım, ama tasavvuf tanımınız ve bilginiz eksik; kabul etmemiş o yoldan gitmemiş ve hatta o yola hiç girmeyecek olabilirsiniz ama o yola girenler de Kur'an ve sünneti yeterli bulmayanlar ya da sapkınlar değildir değil mi :) Biraz daha dikkat lütfen ...
 
Üst