iskender paladan kısa paylaşım..

kırık testi

Asistan
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
412
Tepkime puanı
52
Puanları
0
Ah Züleyha bu senin şanssızlığın.. Bir tek Yusuf kurtarabilirdi senden kendini, Senin de karşına Yusuf çıktı! Ne sanmıştın, Yusuf sana mı kalacaktı Ferhat’a dağ Kays’a çöl Züleyha’ya iman… Vur kazmayı, Katlet çölü, Aşktan geriye ölüm kalır Kader gereği….
nazan bekiroğlunun kitabı tek kelimeyle okumanızı tavsiye ederim...
 

ArZu

GülenAy
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
30,610
Tepkime puanı
2,100
Puanları
0
Konum
Kayıp Şehir...
Web sitesi
www.arzuzum.blogcu.com
Tevekkülümüzü Yitirdik

di-0HBN.png


Ebu Temim el-Ceyşenî, Ömer radıyallahu anhtan, Rasulullah’(sav)ın şöyle buyurduğunu işitmişti:

Sizler, Allah’a gereği gibi tevekkül etseydiniz, (sabahleyin) aç olarak gidip (akşam) tok olarak dönen kuşu rızıklandırdığı gibi, elbette sizi de rızıklandırırdı.

Seçme Hadisler, s. 131.


Allah’a tevekkül edenin yaveri Hak’tır
Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacaktır

Ziya Paşa


Seherde aç havalanıp akşama tok dönen kuşların yuvaları adına…
Sakî! Badeni dolu tutmak için bir kefil bul kendine. Can u gönülden bağlandığın ve güvendiğin bir kefil… Gözünü yumduğunda düşüncelerinden sıyrılma huzuru veren bir kefil…
Tarladan mahsul alabilmek için tohum ek, meyve devşirmek üzere ağaç dik. Ağını dolu çıkarmak için bağla düğümlerini. Maksad için esbaba sarıl. Yuvasına tok dönen kuş bütün gün nasıl dolaşırsa öyle ele zamanı ve öyle adımla sokaklarını kentin. Arayışta olmak, bulduğunu sanmaktan yeğdir sakî bilirsin; ve tembellik, ancak nefsindendir!..
Sen gayretini göster de varsın emel serriştesi eline girmesin; sen çalışmanı tamamla da varsın kâr gelmesin gayretlerinden. Sen O’na dost ol da isterse bütün âlem düşman olsun sana… İbrahim ol da sen, serin ve selamet ateşlere atıl isterse. Zırhını kuşan da, gerekiyorsa sonra bir mezarlık sessizliğine bürün. İçine çekil de kuru emeller yurdunda savaşmaktan geç. Derunundan bilinsin zahirindeki güzellik ve O’ndan öte o edinme kendine sakî! O’ndan ötesi zillettir sakî bilirsin!..

Bakî ne diyordu sakî:

Baş eğmeziz edâniye dünya-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz, i’timadımız


İşte en açık tebliğ!..

Tevekkülümüzü yitirdik bir cemre zamanı sakî; varlığımızı dayanaksız bıraktık. Kederlerimizin saçları sürekli uzamaya başladı sonra ve açık denizlerde yunuslar avuçlarımızdan kaydı bir bir. Kırık kapılardan geceler sızdı odalarımıza; ölümün kimliksiz gezdiği geceler bürüdü mehtabımızı. Kaş ile göz arasında can ipliklerimiz çekilince uçtan uca, toplayıp pılısını pırtısını, azim, veda etti medeniyetimize… Yol yordamı kaybettik; yoldan çıkarıldık sakî!..
Tevekkülü yitirdik ya sakî, aslında biz çalışmayı yitirmiştik. Miskinlik değildi oysa tevekkül, yan gelip yatmak değildi. Sebeplere sımsıkı sarılmaktı emir; derin vadilerde unuttuk koşumlarımızı… Koşmaktı tevekkül; susuz çöllerde takatları kesildi dizlerimizin… Nice aylar, ne uzun yıllar geçti, hep haylazlıktı kârımız. Herkes koşarken bize;

Erişir menzil-i maksûduna âheste giden
Tîz-reftâr olanın pâyına dâmen dolaşır


dediler. Oysa âheste gidilmiyordu menzile, koşmak gerekiyordu; ve etekler ayağa dolaşmasın diye toplamak… Zifiri düşüncelerle zehirlendi çarşılarımız, kepenklere çarpılar konuldu bir bir.
Tevekkülü yitirdik ya sakî, şimdi sürmeden gözler, ağızdan sözler çalınmakta. Çok bilmiş şairlerin dizeleri mil çekiyor gözlere. Bir ayağı seksek oynayan çocukların diğer ayağından kan sızıyor toprağa. Kapı önlerinde dizi dizi avcılar bekliyor güvercinleri vurmak için. Biçim biçim lodoslar ağlıyor sahillerimizde, sîmurgun renkleri düşüyor bir bir yere. Öğütülmüş buğdaylar yanık kokuyor sakî, sarılan iplerimiz çözülüyor… Taşlık bir tevekkül vadisinde hamûş olduk şimdi sakî, Yahya Kemal’in dediğine geldik:

Mecrası seng-sâra dönen cûylar gibi
Vadi-i uzletinde hamûşuz tevekkülün


Evvelbaharlarımıza sarı yapraklarla dökülüyor artık sakî!.. Kaybettiğimiz renkleri aramak ve bulmak kalıyor bizlere. Yedi kat yerin altında da olsa yitiğimizi arayacağız.
Kilise avlusunda bir kara çelenk. Taziyeler mihrapta kabul ediliyor…
Ağla sakî, bugün tevekkülü uğurladık.

- Prof. Dr. İskender Pala
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Gel Ey Güllerin Efendisi

Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan!..
Gel ey, yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!..
Gel ey, ateş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!..
Gel ey! Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının;
yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım.
Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da,
Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi.
Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan,
o hâlde gülümse bize Efendim, bize gülümse.
‘‘Allah onları sever; onlar da Allah’ı sever’’ sırrına ermekte rehberimiz ol,
tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut.
Sen ey!..
Gelsen hayallerimize bir kez…
Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz.
Gelsen düşüncelerimize bir an…
Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır…
Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit…
Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere.
Girsen ansızın düşlerimize, şevkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık…
Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek.
Gel Efendim…
Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar güneşler…
Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tutyalar, sürmeler…
İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatlar ve gazeller,
beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse…
Gel Efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini.
Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım.
Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!..
Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!..
Gel ey, kendisine lâyık olamadığımız!..
Gel benim Efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun…
Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!..
Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor.
Uyandır, zindanlara koyduğumuz Yusufi sevdalarımızı efendim!
Uyandır, bahtını üftadelerinin!..
Ne Mutlu Senin Gönlüne Düsene!
Ey en Sevgili’den lütuf Sevgili!..
Dudaktan dökülen sözle, kalemden süzülen satırların,
sadra doğan muhabbetle olan sıcak bağını hesaba katarak,
kelamımın Senin katındaki aczi altında ezilerek şunları diyebilirim ki;
Sen latif olan Allah’ın, yerini kimsenin dolduramayacağı, paha biçilmez bir lütfusun bize.
Sen lütufların en yücesisin, en güzelisin Sultanım!
Bizi, Sen’in ümmetin olmakla şereflendiren Allah Teâlâ’ya,
yarattıkları adedince hamdolsun!..
Hazret-i Sevban kadar sevemesem de Sen’i,
muhabbetine talip, muhabbet duyduklarının dostu olma yolunda tökezleye tökezleye gelmekteyim Sana doğru.
Ne acıdır ki, eskiden muhabbet sadırlardan satırlara nakşedilirken,
şimdilerde satırlardan sadırlara terfi etmeyi bekliyor.
Gönlün muhabbetinle hemhâl olması ise;
ancak muhabbetinin hakkini verip mübarek ahlakınla ahlaklanmaktan geçiyor.
Bizleri şefaatinden mahrum bırakma …



İskender PALA
 

z£LaL

Börtecine
Katılım
12 Eki 2009
Mesajlar
3,828
Tepkime puanı
561
Puanları
0
Konum
izmit/istanbul
''Ne vakit kurumuş bir dere görsem, ne vakit suyu çekilmiş bir ırmağa rastlasam, her nerede can çekişen bir nehirle karşılaşsam Yahya Kemal'in hani tevekkülü suskunlukla tarif ettiği o hikmetli beyti takılır dilimin ucuna.Ne müthiş bir tanımlamadır:

Mecrâsı seng-sârâ dönen cûylar gibi
Vâdi-i uzletinde hamûşuz tevekkülün

'Yatağını çakıl taşlarınıın beklediği ırmaklar gibi tevekkülün uzlet vadisinde öylece susup beklemedeyiz.'
Irmaklarla türevleri, ki yeryüzünde hayatı harmanlayan nimetlerdir, kıymetlerini hayatla ölçmek gerekir. Onları yeryüzünden alınız,geriye yalnızca ölüm kalır. Mısır Nil'le,Roma Tiber'le, Mezopotamya Dicle ve Fırat'la,Hindistan Ganj'la, Avrupa Tuna ve Güney Amerika da Amazon'la vardır ve onlar olmadan bütün varlıkları bir hiç olur.
İnsan düşünmez mi ki kirli su yoktur da,kirletilmiş su vardır.''

İskender Pala
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Dua
Duâsı olmayanın ola mı umudu;
Duâya durmayanın kala mı su'du?
Duâdan ayrılsa kul mu kalır, insan mı kalır?
Duâdan özge eylül mü kalır, nisan mı kalır?
Gelin duâ edelim, Hakk'a gidelim.
Mavi bir şeyler girsin hayallerimize,
Aklar ve yeşiller vursun hallerimize,
Zaman ve mekânı bahşedelim süveydalarımıza,
Sevdalarımızı nakşedelim zamanlar ve mekanlarımıza.
Kabul olunmayacak duâdan O'na sığınarak gelin duâ edelim,
Düşelim yollarına görüşelim, varalım illerine yalvaralım...

O vermek istemeseydi istemeyi vermezdi bize,
O sevmemizi istemeseydi sevmeyi istetmezdi bize!!



/İskender Pala
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Saadet bahçesinin gülleri
Helal süt ve helal sevgiyle eğitilmiyorsa bir çocuk,
bozuk biçimli bir yetişkinden öte nedir ki?!..


/İskender PALA
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
''Ne vakit kurumuş bir dere görsem, ne vakit suyu çekilmiş bir ırmağa rastlasam, her nerede can çekişen bir nehirle karşılaşsam Yahya Kemal'in hani tevekkülü suskunlukla tarif ettiği o hikmetli beyti takılır dilimin ucuna.Ne müthiş bir tanı...mlamadır:

Mecrâsı seng-sârâ dönen cûylar gibi
Vâdi-i uzletinde hamûşuz tevekkülün

'Yatağını çakıl taşlarınıın beklediği ırmaklar gibi tevekkülün uzlet vadisinde öylece susup beklemedeyiz.'
Irmaklarla türevleri, ki yeryüzünde hayatı harmanlayan nimetlerdir, kıymetlerini hayatla ölçmek gerekir. Onları yeryüzünden alınız,geriye yalnızca ölüm kalır. Mısır Nil'le,Roma Tiber'le, Mezopotamya Dicle ve Fırat'la,Hindistan Ganj'la, Avrupa Tuna ve Güney Amerika da Amazon'la vardır ve onlar olmadan bütün varlıkları bir hiç olur.
İnsan düşünmez mi ki kirli su yoktur da,kirletilmiş su vardır.''

İskender Pala






 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
'Bir gül, bir gece rüyasında kendisini O olarak gördü ve o günden sonra kendini hep O sandı. Kendisini O'nda o derece yok etti ki, artık O'nun kokusunu, O'nun güzelliğini, O'nun cezbesini taşıdı. Sonraki zamanlarda kim rüyasında gül görse O'nu görmüş gibi ferahlık duydu.
Gelin, biz de güle dair rüyalar görelim bugün, Gül eteğine yapışalım.Fırtınalara tutulmuş bozkırlarımızdan kaçıp kar beyazı hüzü...nlerine dalalım ''zilzâl'' çağının ve taş içinde kıvılcımlara bedel gül desenleri çizelim yüreklerimize kurşunların sesinden. Bir demet tebessüm sürelim titrek avuçlarındaki ekmeğine çocuğun, alı al, moru mor gül yüzünü okşayalım ve gül kokusu duyalım.Gelin,bugün güle dair rüyalar görelim ve yıkayalım bahtımızın çoktandır kararan gömleğini.

İskender Pala

403523_10150824638671143_954875749_n.jpg
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
“Zaman bir çizgi... Sonu yok;başı da olmadığı gibi...
Herkese bölüştürüldü bir parçası ezel gününde,can meclisinde;
acıdan ve sevinçten nakış çizelim, desen işleyelim diye üstüne...
Rengi hiç olmadı bu yüzden,tezgâhta hiç dokunamadı...
Takv...imlerden eledik onu,ad koyduk,sınır çizdik...
Dilim dilim eyledik, civan iken kemale erdik,çocuktuk bahara girdik...
Onu ışık ile ölçenlerin ömürleri güneş ile birlikte gömüldü karanlığa;
kum ile tartanların ömürleri kumlar gibi aktı şişelerden.
Şimdi zaman, saatlerde bir tik...tak...ve takvimlerde bir yaprak...
Bize hatırlatıyor durmadan:
-Uyan ey!.. Eksiliyor saatler,günler,haftalar,aylar...”

İskender Pala
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Dostlar!.."demişti, "sırdır ki gizli gerektir sevgilinin adını dile düşürmek hakikatte ayıptır. Kays bir dağ delisi gibi davrandı, gitti sahralarda çöllerde aşkımız ona buna anlattı, ben kimseciklerle paylaşmadım onun sevgisini, içimde büyüttüm, büyüttüm, büyüttüm… Budur ki benim onu daha çok sevdiğime delildir.“
- Mecnun kime anlattı aşkını Haminneciğim?
-Kurtlara, kuşlara, dilşeker’im, yalnızca ağzı var dili yok kurtlara kuşlara. Buna rağmen sırlarına halel geldi, sevdaları dillere düştü, şiirlere nakış oldu.

Sevgi dediğin, aşk dediğin mahremdir, dile getirmek mahremine halel getirmektir


lale_resimleri10.jpg
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem

Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak… Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi… İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk. Yükün ağır veya hafif olması, yolculuğun kolay veya zor olmasıyla doğru orantılı. Yükü hafif olan kolay menzil alır ve murad yeli onu maksada kolay ulaştırır. Amma ki yükü ağırsa kişinin, nasıl ilerlesin taşlık yolda, yalınayak?!.. Hele de gereksiz olanı atmayı, fuzulî yükten kurtulmayı, boş hamallığı terk etmeyi akıl etmiyorsa!..

Mademki her şey zıddıyla kâimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir. Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır. Fuzulî Mecnun’u Hakk’a erdirirken ona şöyle dedirtir:

Kurtar beni ıztırâb-ı gamdan

Ver müjde vücûduma ademden

Yani ki, “İlahî! Varlığıma yokluktan bir müjde eriştirip (varlığımı yok edip) beni gam ıztırabından kurtar!” Öyle ya, fanî varlıktan geçmeyince yokluğa, yani bakî olan gerçek varlığa erişmek muhal. Varlığın çokluğu nisbetinde yolculuk zor, ölüm ürkütücü. Düşünsenize bir, onca mal mülk edinmişsiniz, onca çalışıp kazanmışsınız, sonra da onları sahip(!)lenmişsiniz, ecel gelince nasıl bırakıp gider insan?!.. Hayata sarılmalar öyle çok ki onun zıddı olan ölüm hiç akla gelmemiş, varlığa öyle alışılmış ki yokluk akıldan silinip gitmiş… Hani yükü hafif olanların yolculuğu da kolay olurdu?!..

İşin özü ve özeti şu: Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise “lebbeyk!” diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir. O halde varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!.. Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.

Yunus ne güzel söylemiş: Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı.





/ İskender Pala

 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Gönlüm;

Evim,ocağım,yurdumsun!

Dışında olamadığım,içinden çıkamadığım.Tozunu yıkamaya yetişemedim yıllar yılı;pasını silmeye asırlar boyu.Bekledim,hep bekledim taze toprak kokusunu getirecek rahmetini tecellinin.Anahtarını kaybettiğim günde düştüm yollarına derbeder sürgünlerin.Sırçadan nazargahı idin Rahman’ın,kırmaya kıyılamayan.Sengsare düşürdük seni.

Hak gönül verdi bana,’’ha!’’demeden hayran oldu.
Sılam, memleketim,vatanımsın hem.

Bir türlü kavuşamadığım,kavuşmaya doyamadığım.Kıble sabalarının halvetiyle açan yediverenim.Karanlıkların ardından uyandırmadan kimseleri,uyandırdın sevgimi;gecelerimi yıkadın,dolunaylara doldurdun .

Şam-ı gamda cilve-i didar umarsın ey gönül.

Hasretim,hicranım,firkatimsin.

Aramadan bulduğum,yola koyulmuş göçüm.Mekke’de hüzün yılımsın aç ve susuz;Ebu Talip ve Hatice’siz.Bedir’de bir söz:’’Denize girsen seninle gireriz’’ ve Akabe’de yeminlerin en şahanesi,can verip cennet alma üzerine.Gecelerin hakimi,gözyaşlarının pınarı.Efendimsin…

Ateş-i aşkınla gözyaşın şarab eyler gönül..

Hayatım,ömrüm,varlığımsın.

Sütten kesilmiş bebeklerin merhamet umudu,hesap gününe hakim efsaneler güzeli.Matarasından abıhayat içen süvariler serdarı.Sevilmeye şayeste dilberim,kuşkulardan arındırılmış günaydınım.Güzellik mushafının sernamesi,ilk nur.
Gönül derler ser-i kuyunda bir divanemiz kaldı.

Aaaahh, gönül!....Yaralım,bimarım,hastam.

Merhemine koştuğum,zehriyle düştüğüm.Beşeriyetimin pervanesiz ayinlerinde kurban olanım.Aşk sultanıma otağ,gam ordusuna karargah.Sadağımda zehirli peykanımsın gamzelerden ;küplerinde köpüren pahalı şaraplara ödediğim pahasın ruh iklimlerinde.Uğrular eline tutsak şehzadem.İkiye bölünmüş varlıkların madde ile tartılan manası.Hani ya,’’Mal da fayda vermez o gün, oğullarda; halis ve pak gönül ancak….’’

Gönlüm ,hafakanlar ile dalgalanan bayrak

Çilem,acım,kederim!Gönlüm!

Sustukça hoş geçimlim,dile geldikçe parlayan alevim.Kopup saçılan gerdanlığında soylu nedimelerin,savrulan incileri yere hüzünlerimin.Hüzzamlarla bağlayan cümle neşidelerimi;çığlıksız uyanılan düşüm.Notre Dame’ın kamburunda gizleyen kendini ve Dulsinea için dövüşen yel değirmenlerimle.Titrek ellerimde bir dolu peymane…Dağları bile yüklenmediği o ağır yük…

Gönüldendir şikayet kimseden feryadımız yoktur..

Ah gönül!

Rüyam,hayalim,hülyam.

Sellerle kaybettirdiler izini ilkin ve iz sürmeyi unutturdular bana.Ateşini külde sakladılar ve külü ateşe oydular.Seninle yaşadığı kadim medeniyetini arıyor şimdi bir millet ve Simurglar akla mağlup,maddeye tutsak.Kafdağı’nda nöbeti ifritler tutuyor;üftade sultanların saraylarında ötmekte baykuşlar.İkiye bölünmüş varlıklarımız ve yalnızca maddeyle tartılıyor hayat.Cılız başaklar,semiz başakları sarıyor; zayıf, gürbüzü yutuyor.ellerinde iksir taşıyan güzeller büzülmüş loş ve kuytu parmaklıklar ardına ve sevgisizliğin avuçlarından boşalan enginlerde pusulasız kadırgalar misali çalkalanıyor beşer.

Neler çeker bu gönül,söylesem şikayet olur.

Esenliğim,sevincim,neşem.

Tur Dağı’na giden Musa’m,Nuh gemisine dönen güvercinim.Orta Çağ’dan kalan iyimserliklerin solgun baharı,düşümde her gece gördüğüm kelebek.Biliyorum,yol tenha,dal mecalsiz ve su durgun;çiçeğin rengi solmakta,şarkısı sona eriyor kuşların. Bir medeniyet ,durgun havuzlarında yaktığı aklının kara dumanlarına bürünüp mersiye okuyor ardından şimdi senin.Ey gönül medeniyeti..Sevgisizlikler,zulümler,kötülükler sardı yokluğunda çevremizi.Ama biliyoruz ki biz,sen yaşıyorsun hala ve ısıtıyorsun bedenimizi,ışıtıyorsun ruhumuzu.Sensiz olmuyor mirim,sensiz olmuyor..

Hem kadeh, hem bade,hem bir şuh sakidir gönül..

Gönlüm !Aziz dostum!...

Nerelerdesin, ya dön artık yurduna; ya da iki satır yaz bize…..



/İskender PALA
 

mira

Asistan
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
407
Tepkime puanı
49
Puanları
0
İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni
yemek boğazda düğümlenmiyorsa
derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere
şen bir mecliste adı anıldığında onun
inziva engin bir boyut kazanıyorsa
hamasi bir söylevin tam ortasındaki kelime
bir cümle
ne dediğini bilmezleştiriyorsa insanın
işte odur aşk
o ki
göz kapakları kapandığında
karanlıkları son bulmuyorsa
ne cüret aşktan söz edile !?


İskender Pala/ Kitab-ı Aşk
 

mira

Asistan
Katılım
30 Nis 2012
Mesajlar
407
Tepkime puanı
49
Puanları
0
Hüzün, bir hazin kelime... Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de.
Bazan bir gözde görürüz onu, bazan bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazan lodoslarla..

İskender Pala
 

z£LaL

Börtecine
Katılım
12 Eki 2009
Mesajlar
3,828
Tepkime puanı
561
Puanları
0
Konum
izmit/istanbul
Mazlume!...Şarkın ateş renkli çiçeği!

Mazlume;bir güle taktığım ad.

Sen her çağda yeniden doğar,her bahçede yeniden açarsın mazlume,yanmak ve yakmak için.

Yanıştamısın mazlume ve seni yandırmak için yarışta mı sefiller?Yanmaktan yakmaya an bulunmuyor mu gülüm?..

Sen bana mı benziyorsun mazlume?!.. Gel ağlaşalım...

Mazlume!..de bana ,kim çizdi yüreğini derin acılarla?!..kim savurdu yapraklarını?!..kim düşürdü başından destarını?!..

Hayata tutunduğun narin dalına kim yükledi bunca hicranı?Ebruli düşüncelerine kim su koydu,kim dalgalandırdı hasretini?!..Sineni çak çak eyleyen de ne mazlume?!..Bağrına elifleri çeken kim?!.

Bir bülbül yanmasın mı?!..

Dalına konmasın mı?

Aşkına kanmasın mı Mazlume,adını anmasın mı?..

Eleminle kuruyunca can evi,gazele dönmesin mi?!..

İskender PALA...
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Biyolojik savaşlarda ölmez bir çocuk, asıl sevgisiz kalınca ölür. Ve "Git başımdan çocuk!"tan sonra binip giderler uçan halılarına çocuklar.

/İskender pala
 

z£LaL

Börtecine
Katılım
12 Eki 2009
Mesajlar
3,828
Tepkime puanı
561
Puanları
0
Konum
izmit/istanbul
Bülbül sevse de gül solar. Belki de böyle bir deveran ile Rabb'im yalnızca kendi sevgisinin ebedî olduğunu anlatıyordur,kimbilir!?"

-İskender Pala-
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
Zaman!
Ah Zaman! Hem dost, hem düşman.
Arttıkça köpüren nehir.Yiğide ayak bağı,namerde at meydanı.
Sevdaya tuzak, nefrete dost. Aktıkça, iyi ile kötünün;iyilik ile kötülüğün yolunun ayırıcı. Rahmette zahmet; zahmette rahmet meydanı. Hayırda şer;şerde hayır gizleyen sır.
Gel zaman; git zaman!





/İskender Pala
 

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
"Güneş ne bizim çevremizde dönüyor,ne de(biz hâlâ öyle sansak da)bizim için doğup . Bilakis dünya kısa bağlanmış bir buzağı gibi güneşin çevresini dolanıp duruyor. Ve insanlar bu acı gerçeği bildikleri halde nedense hâlâ dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü sanıyorlar!..Acayip;garayip!.."

/İskender Pala
 
Üst