İlm-i Ledün nedir?

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Tarikat, tasavvuf demek bu gibi haller değildir. Zaten kerametlere gerektiği kadar önem vermek lazımdır der büyükler ve asıl keramet istikamettir derler.

1 yıla yakın her hafta büyüklerden ve akademisyenlerden (çokları prof. idi) tasavvuf dersleri aldık ve bize anlatılan kerametler, olağan üstü hadiseler değildi. Aksine şeriat idi ve tasavvufun şeriatın bir cüzü olduğuna dairdi. Çok yerlerde sıkıntılar var bunu kabul ediyorum ama bu işi doğru düzgün yapan yerler de var yani. Artık herkes nasibini bulacaktır.

Manevi meclisler vardır, mana aleminde vazifeli zatlar vardır. Siz sadece işin bu kısmını görüyorsunuz ve işi bundan ibaret zannediyorsunuz. Halbuki tekkeler bugün İslam'a en çok hizmet eden yerlerdir dünyanın her yerinde. Ve nice büyük alimler bir mürşide bağlıdırlar.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
yahu talip sahabe neden bu kadar cefaya, ezaya katlandı, neden hiç bir Osmanlı Padişahı Hacca gitmedi
neden mezhep imamları ilim için bir sürü sıkıntılı yolculuklara katlandı
tayy-i mekan yapsalarmış ya
neden, neden...? soruları çoğaltın gitsin
bak kafamı bozma gelirim oraya haaa :p

Yaw red! Mezheb imamların8ın sıkıntıalrından sana ne ? Senin bğr mezhebşn varmı ki ?
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Yaw red! Mezheb imamların8ın sıkıntıalrından sana ne ? Senin bğr mezhebşn varmı ki ?

yau hademe fakiri sen nerelerdesin?

benim mezhebim var olmaz mı, ben de senin gibi Hanefi mezhebindenim ama tek farkla sen işin kolayıca kaçıp takım tutar gibi mezhep holigancılığı yapıyorsun ben ise Kuran okuyorum, araştırıyorum, hadislere bakıyorum, alimlerin konu hakkındaki içtihatlarını inceliyorum. Yani benimkisi biraz meşakkatli seninkisi hazıra konma. Çaktın köfteyi :D
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
yau hademe fakiri sen nerelerdesin?

benim mezhebim var olmaz mı, ben de senin gibi Hanefi mezhebindenim ama tek farkla sen işin kolayıca kaçıp takım tutar gibi mezhep holigancılığı yapıyorsun ben ise Kuran okuyorum, araştırıyorum, hadislere bakıyorum, alimlerin konu hakkındaki içtihatlarını inceliyorum. Yani benimkisi biraz meşakkatli seninkisi hazıra konma. Çaktın köfteyi :D


Abi sen THY i biliyormusun
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
yau hademe fakiri sen nerelerdesin?

benim mezhebim var olmaz mı, ben de senin gibi Hanefi mezhebindenim ama tek farkla sen işin kolayıca kaçıp takım tutar gibi mezhep holigancılığı yapıyorsun ben ise Kuran okuyorum, araştırıyorum, hadislere bakıyorum, alimlerin konu hakkındaki içtihatlarını inceliyorum. Yani benimkisi biraz meşakkatli seninkisi hazıra konma. Çaktın köfteyi :D

Madem , hanefi mezhebindensin , şu halde itikadını da bir sorgulayalım ... Bize imanın şartlarını ve ehl-i sünnet inancına göre inanılan peygamberlerin mucizeleri hakkındak,i görüşlerini bir söyleyiver ...Bakalım hakkaten de hanefi misin ? Yoksa, başka bir ucube bir şey misin ?

 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Selam

Bu konu malesef ''mitolojik'' bir hal almıştır/hale gelmiştir.

''Ledün'' Katımızdan demektir.Yani ''özel anlamda'' bir ilim anlamında değil...Bu ilimde diğer ilimler gibi bir ilimdir.Her ilim gibi bu iliminde kaynağı/ta kendisi Allah'tır.

Bu ilmin kaynağı Allah ise ve biz yollarımızı Allah'ın ilmine göre düzenliyor ve hayatımızı ona göre şekillendirip ahirette bundan hesaba çekileceksek bu ilim nerede? Kuran'ın subutu ve delaleti katidir yani somut olarak elimizdedir keza Allah Rasulünün sünnetini de biliyor hadisleri de Kuran'a göre değerlendiriyoruz.

Pekala kişinin kalbine veya başka yerine ilham edilen ilm-i ledün denen ilmi neye göre kabul edeceğiz? Bu bilginin geçerliliğini ve tutarlılığını neye göre tesbit edeceğiz? İnanç dediğimiz şey tutarlı bir bilgi sitemine dayanması gerekmez mi de bizi böyle belirsizliklere havale ediyorsunuz?

İnancın bütün konuları sağlam bir bilgi temeline dayandırılmazsa, inanç hezeyana, tutarsızlığa ve sanıya dönüşmez mi? Allah değil midir ki din hakkındaki bilginin "zan" üzere olmasını eleştirir ve bizden "yakin" bilgi ister?

Ne dersiniz sayın Fakr?
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Madem , hanefi mezhebindensin , şu halde itikadını da bir sorgulayalım ... Bize imanın şartlarını ve ehl-i sünnet inancına göre inanılan peygamberlerin mucizeleri hakkındak,i görüşlerini bir söyleyiver ...Bakalım hakkaten de hanefi misin ? Yoksa, başka bir ucube bir şey misin ?


yoooo hem severim hem söverim yok,

öyle hem soru soracaksın hem de lafın sonunda dokunduracaksın, olmaz.

Özür dile cevaplayayım :D
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Selam Redvekabul

Bu sordugunuz soruların cevablarını doğru verebilmek için ''vahiy'' nedir? ''Yakin'' nedir?İlim sadece Kur'anla mı ''sınırlıdır'' sorularını cevablayarak başlayalım isterseniz...

Bu soruları cevapladıktan sonrasında konuya kendi yaklaşımımla beraber genişleterek devam ederiz...

Tamam anlaşılır olsun lütfen
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw, siz gelmiş burada müslümanlarla dalga geçiyorsunuz ! Bir kere sizin imanınız sahih değil ki !..
Allah için imkansız diye bir şey yok iken, kalkıp ilm-i ledun'u ve mucizeleri sorguluyorsunuz !
Eğer sizin gittiğiniz yol İblis'in yolu değilse, bu dünyada İblis hiç kimseyi saptıramamış demektir.

 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bu ilmin kaynağı Allah ise ve biz yollarımızı Allah'ın ilmine göre düzenliyor ve hayatımızı ona göre şekillendirip ahirette bundan hesaba çekileceksek bu ilim nerede? Kuran'ın subutu ve delaleti katidir yani somut olarak elimizdedir keza Allah Rasulünün sünnetini de biliyor hadisleri de Kuran'a göre değerlendiriyoruz.

Pekala kişinin kalbine veya başka yerine ilham edilen ilm-i ledün denen ilmi neye göre kabul edeceğiz? Bu bilginin geçerliliğini ve tutarlılığını neye göre tesbit edeceğiz? İnanç dediğimiz şey tutarlı bir bilgi sitemine dayanması gerekmez mi de bizi böyle belirsizliklere havale ediyorsunuz?

İnancın bütün konuları sağlam bir bilgi temeline dayandırılmazsa, inanç hezeyana, tutarsızlığa ve sanıya dönüşmez mi? Allah değil midir ki din hakkındaki bilginin "zan" üzere olmasını eleştirir ve bizden "yakin" bilgi ister?

Ne dersiniz sayın Fakr?

Siz şu yazılanları okumuyor musunuz:

"Rasûlullah (s.a.), Cenab-ı Hakk'dan üç türlü ilim telakkî etmiştir. Birincisi, kendisi ile Allah (c.c.) arasında mahfuzdur. Bu ilim, beşer idrakinin üzerinde olduğundan nâsa fâş olunmamıştır. Yalnız Allah Rasûlü'ne mahsus kalmıştır. Cebrail (a.s.):

"Ya Rasûlallah! Ben senin hakîkatini idrak edebilsem, yanına gelemezdim." buyurmuştur.

İkinci ilim, umuma âiddir. Bu, insanların idrak ve iktidarları ile kavranabilir bir seviyededir. Bütün insanlık alemi, bu kategorideki bilgilere îman ve amel ile mükelleftir. Bunun bir diğer adı da şerîattır.

Üçüncü ilim, bir kısım ehil zevata mahsusdur ki, o da tasavvuftur, zühddür, ihsan duygusuna vasıl olabilmektir. Yani bu ilim, kalbî hayatla ilgilidir. Bununla birlikte kişinin bu babda istîdâd ve kabiliyyeti kadar mes'ûliyyeti vardır. Kul, kendi selameti için bu istidadı inkişaf ettirmeğe mecburdur. Bu da, nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfıyesi ile mümkündür."

http://www.osmannuritopbas.com/altinoluk-dergisi/tasavvuf-ve-ilm-i-ledunni.html
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Siz şu yazılanları okumuyor musunuz:

"Rasûlullah (s.a.), Cenab-ı Hakk'dan üç türlü ilim telakkî etmiştir. Birincisi, kendisi ile Allah (c.c.) arasında mahfuzdur. Bu ilim, beşer idrakinin üzerinde olduğundan nâsa fâş olunmamıştır. Yalnız Allah Rasûlü'ne mahsus kalmıştır. Cebrail (a.s.):

"Ya Rasûlallah! Ben senin hakîkatini idrak edebilsem, yanına gelemezdim." buyurmuştur.

İkinci ilim, umuma âiddir. Bu, insanların idrak ve iktidarları ile kavranabilir bir seviyededir. Bütün insanlık alemi, bu kategorideki bilgilere îman ve amel ile mükelleftir. Bunun bir diğer adı da şerîattır.

Üçüncü ilim, bir kısım ehil zevata mahsusdur ki, o da tasavvuftur, zühddür, ihsan duygusuna vasıl olabilmektir. Yani bu ilim, kalbî hayatla ilgilidir. Bununla birlikte kişinin bu babda istîdâd ve kabiliyyeti kadar mes'ûliyyeti vardır. Kul, kendi selameti için bu istidadı inkişaf ettirmeğe mecburdur. Bu da, nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfıyesi ile mümkündür."

http://www.osmannuritopbas.com/altinoluk-dergisi/tasavvuf-ve-ilm-i-ledunni.html

talip işkembeden sallamayı bırak bize delil getir. Rasulullah'ın Allah'tan 3 tür ilim aldığını bir delillendir bakalım. Ama biz delil derken iddialardan ve işkembeden bahsetmiyoruz.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Hz. Ebû Hureyre: “Resûlüllah’tan iki kap dolusu ilim aldım. Bunlardan sadece birini aranızda yaydım. Diğerine gelince, eğer bunu aranızda yaymış olsaydım, şu gırtlağım kesilirdi.”
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Hz. Ebû Hureyre: “Resûlüllah’tan iki kap dolusu ilim aldım. Bunlardan sadece birini aranızda yaydım. Diğerine gelince, eğer bunu aranızda yaymış olsaydım, şu gırtlağım kesilirdi.”

Yahu ben bu hadisi reddederim. Allah hiç kimseye gizli bir bilgi vermemiştir. Peygamberimiz veda hutbesinde size apaçık ve tertemiz bir din bırakıyorum, işte tebliğ ettim şahid ol Ya Rab, size Kuran ve Sünnet bırakıyorum bunlara uyduğunuz sürece asla sapmazsınız demiştir.

Allah kitabında "biz hiç birşeyi eksik bırakmadık" diyor.

Ayrıca sözde bu hadis buna işaret etmez. Orada Muaviye'nin.... neyse kime ne anlatıyorum ki.

Bildiğiniz gibi inanın ve ne haliniz varsa görün.
 

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
Bu ilmin kaynağı Allah ise ve biz yollarımızı Allah'ın ilmine göre düzenliyor ve hayatımızı ona göre şekillendirip ahirette bundan hesaba çekileceksek bu ilim nerede? Kuran'ın subutu ve delaleti katidir yani somut olarak elimizdedir keza Allah Rasulünün sünnetini de biliyor hadisleri de Kuran'a göre değerlendiriyoruz.

Pekala kişinin kalbine veya başka yerine ilham edilen ilm-i ledün denen ilmi neye göre kabul edeceğiz? Bu bilginin geçerliliğini ve tutarlılığını neye göre tesbit edeceğiz? İnanç dediğimiz şey tutarlı bir bilgi sitemine dayanması gerekmez mi de bizi böyle belirsizliklere havale ediyorsunuz?

İnancın bütün konuları sağlam bir bilgi temeline dayandırılmazsa, inanç hezeyana, tutarsızlığa ve sanıya dönüşmez mi? Allah değil midir ki din hakkındaki bilginin "zan" üzere olmasını eleştirir ve bizden "yakin" bilgi ister?

Ne dersiniz sayın Fakr?

Redvekabul kardeşim... Kabul edersiniz veya etmezsiniz... O sizin bileceğiniz şey. Ama Hadislere gerek duymadan ayetlerden anlatıyoruz. İlmi Ledün konusu Hızır ile Musa as kıssasında anlatılıyor. Yazılarınızı başından beri okuyorum. Dalga geçiyorsunuz. Yok buraya ışınlanayım, yok tatile gideyim... O dalga geçtiğiniz Kurandan ayetler. Süleyman as ve Bekıs kıssasında anlatılıyor. Kuranda bu ilimden bahsediyor. Siz Hızıra melek dediniz ama, niye ilim sahibi bir kul olarak insan olmasını kabul edemiyorsunuz.
Sonuçta Belkısın tahtını getiren de bir peygamber değil.
“Ey önderler! Onlar gelip teslim olmadan önce sizin hanginiz kraliçenin tahtını bana getirebilir? Cinlerden bir ifrit dedi ki: Ben, onu sana sen makamından kalkıncaya kadar getiririm. Bana güvenebilirsin, benim buna gerçekten gücüm yeter. O Kitap’tan bir bilgiye sahip olan kişi de:Ben onu sana gözünü açıp kapayıncaya kadar getiririm dedi ve getirdi. Süleyman tahtı, yanına kurulu görünce dedi ki: Bu beni denemek için rabbimin bir ikramıdır; şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü? Kim şükrederse faydasını görür. Nankörlük eden etsin. Rabbimin kimseye ihtiyacı yoktur, onun iyiliği boldur.” (Neml 27/38-40)
Burada bahsedilen kişi bir peygamber değil, cinlerden biri de değil. İlim sahibi bir kişi olarak zikredilmiş.
Kaldı ki Hızır as dan için peygamber olduğu söyleniyor... Gerçi bunların hiç bir önemi yok... Çünkü;
Tasavvufta asl olan istikamettir. Keramet değil. Uçmayı diyorsanız onu kuşlarda yapıyor. Yeteneksizsiniz Türkiyede pek çok olağanüstü haller gösterenler var. Bunların hiç birisi tasavvufun ilgi alanına girmez. İstikamet üzere bulunabiliyorsan en büyük keramet üzeresin demektir. Hiç bir Allah dostu keramet göstermeyi hoş karşılamamıştır. Ama bu oturup ta dalga geçemeyi mi gerektirir..
Keramete bakarak kendine yön vermek isteyen varsa, birçok sihirbaz ve Aref gibi yetenekli insan var. Onların arkasından gider.



“Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan bir mucize getirme yetkisine sahip değildir.” (Ra’d 13/38)
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Selam ne ya? Selamun aleykum desenize şuna :)

Ve aleykum selam

Benim çıkmam lazım yarın inş.
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Böyle ulvi bir konunun kişisel çatışmalar ve laf kalabalığına çevrilmiş olması ilmi açıdan değerine gölge düşürmesin.Küpün için de ne varsa dışarı o sızar.İçin de nur olan nurunu cehalet olan cehlini yayıyor.
 
Üst