İlm-i Ledün nedir?

garip70

Ordinaryus
Katılım
30 Kas 2009
Mesajlar
2,779
Tepkime puanı
309
Puanları
0
İmam-ı Münavi, imam-ı Gazali’den naklen bildiriyor ki:
Ahiret bilgisi iki türlüdür: Biri keşifle hasıl olur. Buna İlmi mükaşefe[İlmi bâtın] denir. Bütün ilimler, bu ilme kavuşmak için sebeplerdir. İkincisi İlmi muameledir. İlmi bâtından nasibi olmayanın imansız gitmesinden korkulur. Bundan nasip almanın en aşağısı, bu ilme inanmaktır. Bid’at ehline bâtın ilmi nasip olmaz. Bâtın bilgisi, temiz kalblerde hasıl olan bir nurdur. (Öyle ilimler vardır ki, çok gizlidirler. Bunları, ancak marifet sahipleri bilir) hadis-i şerifi, bâtın ilimlerini göstermektedir. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını doğru yapabilmek için herkese lazım olan İlmi hâl bilgileri öğrenilip amel edilince, ilmi bâtın hasıl olabilir. (Hadika)

Eyvallah



Fakat form ortamlarında bu fakir diyerek söz edenler bu marifetlere erişmiş değillerdir.Biz bu ilme inanırız.Fakat ilmi ledün sahibi olmadan,kendinde bu ilim varmış gibi konuşulmasınıda edebsizlik olarak görürüz.
Diğer arkadaşları bilmiyorum, kendi adıma konuşayım...
Bu fakir diye bazen söz ederim. O yüzden cevap verme ihtiyacı hissettim.
Ama gerçekten bu fakir, gerçekten fakir..

Sonra...
Sözünüzü ettiğiniz marifetlere erişmiş değilim. Eyvallah...
Bu şekilde bir anlaşılmaya sebep olduysam herkesten özür dilerim...

İlmi ledün sahibi değilim. Bu ilim varmış gibi algılandıysa yine özür dilerim.
Böyle bir ilim sahibi değilim. Sadece bilgi paylaşım platformunda, bildiklerimi paylaşıyorum o kadar.

Edepsizlik yaptığımı düşünüyorsanız mutlaka öyledir. Yine özür dilerim...

Hakkınızı helal ediniz...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83

Herkesin ne anladığına bağlı...



Farklı bir şey söylemedik.


Allahu Tealanın şeyhe bu ilmi haber verdiğini söylemedik.
Allahu Tealanın bu ilmi şeyhe vermediğini de söylemedik.
Muhataplarının da böyle birşeyle amel ettiğini söylemedik.
Bize düşen istikamet üzere kulluğumuzu yaşamaktır.
Çünkü bizler Allaha kulluk yapmakla emrolunduk...



Eyvallah...


Demek istediğimi anlamamışsın.
Bana ne kimde hangi ilim var. Beni ne ilgilendirir. Ben Allaha kulluğumu yapabilsem bu bana yeter. Ama kusurlarla doluyuz Allah affetsin...
Ben dedim ki:
Bu ilme sahip kişi düşün... Bak ben değil, beni ilgilendirmiyor. Bu kişi yolda gidiyor. Yol ortasında bir çocuk var... Az sonra bir araba çarpacak... İzin verilmişse kurtarır... Verilmemişse setretmek zorunda.... Benim zor dediğim kısım burası. Bu ilmi yaşamak zor derken bunu kast ettim. Adamın bildiği bilgi sebebiyle benim yaşamam niye zor olsun. Onun bildiği beni ilgilendirmez ki...


Evet... Aynen öyle...

Ben sana cevap yazmamıştım...

Neyse, hayırlısı olsun...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Allah size aklı fikir versin.

Konu nedir? Kuran’da geçen Hz Musa ile bir bilginin arasında geçen olayları konu edinen kıssa.

Ne diyor kıssada?

65- Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66- Musa ona: “Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen şartıyla sana tâbi olabilir miyim?” dedi.


Her ne kadar kullarımızdan bir kul’dan kastın bir Melek olduğu anlaşılıyorsa da zira Kuran’ın başka ayetlerinde “kullarımız”kelimesi melekler için kullanılmıştır, ben kendisine ilim verilen kişinin Hızır’dı yok Peygamber’di vs tartışmalarına hiç girmeyeceğim. Ama bu kişinin bir insan olması mümkün değildir zira Peygamberin(Hz. Musa) bilmediğini bir kulun bilmesine imkan yoktur.


Bazı sapıklar bu kıssadan şunu çıkarıyorlar;

Veli,
Hızır,
İlm-i Ledün
Kulların gaybı bilebilmeleri,
Velinin nebiden üstünlüğü

Şimdi adam çıkıyor ve zorlama tevillerle diyor ki;

Bak Allah diyor ki; ” kullarımızdan bir kula katımızdan ilim verdik” demek ki Allah dilerse kullarına katından ilim verebiliyormuş. Peki bu ilmi nasıl veriyormuş? Gizli yollardan. Allah’ın ihsanı ile kalbe ilham edilen ya da rüya yoluyla, keşifle elde edilen gizli bilgi, ilahi sırlar. Öyle herkes bilemez haaaa bunlar batini bilgilerdir. Öğrenmek istesen de öğrenemezsin. Bak Hz Musa bile o bilgin kula tabi oldu heç itiraz etmedi aman ha sende sakın şeyhine itiraz etme o ne derse ona itaat et.

Pekala Şeyhim, hangi tefsir alimi Kuran’ı tefsir ederken “ben şu ayeti Allah’ın bana kalbime ilham ettiği bilgi ile ilm-i ledün ile tefsir ettim” demiştir? Hiç biri.

Pekala Şeyhim, hangi muhaddis hadisleri tasnif ederken “bak bu hadis sahihtir zira Allah bana ilham etti, bana bildirdi” demiştir? Hiç biri

Pekala Şeyhim, hangi mezhep imamı içtihad ederken “ben bu içtihadıma Allah’ın bana verdiği özel bilgi sayesinde ulaştım” demiştir? Hiç biri

Pekala Şeyhim, İslam dini, hak ve hakikat apaçık, berrak değil midir de böyle gizli ilimlerden, doğruluğunu tespit etmemizin imkansız olduğu kalbe gelen ilhamlardan vs den bahsedebiliyorsunuz? Sen anlamazsın bunlar seni aşar.

Pekala Şeyhim Yüce Rabbimiz Maide suresi 3. ayetinde ;

”Bugün dininizi kemale erdirdim,üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum”

Belirttiği gibi “din tamamlanmış” ise nasıl olur da siz hala gizli bilgiler verir, ilham eder demek suretiyle tamamlanmamış olduğunu iddia edebiliyorsunuz? Keza Veda Hutbesinde Peygamberimiz “ tebliğ ettim şahid ol Ya Rab” demiyor mu? “Ben size berrak ve apaydınlık bir din bıraktım” demiyor mu. Dışarıda ne kalmış olabilir de Kuran’ın ve Sahih Sünnetin ortaya koyduğu açık, somut bilgiler ile yetinmiyorsunuz da gizli bir takım ilimlerin varlığından söz ediyorsunuz?

Allah bilmemiz gereken bazı bilgileri neden gizlesin de sonra bizi bundan sorumlu tutsun? Bu Allah’a iftira değil midir?

Şeyhim dikkat ediyorum da hayatınız hep böyle elle tutulmayan, saçma, mistik şeylerle dolu;

“rüya, ilham, keramet, menkibe,
ledün ilmi, gizli saklı haller, rabıta,
vahdet-i vücud, vahdet-i şuhud, tayy-i mekan,
Allah’ın bir takım ilimleri vasıtasız olarak şeyhin kalbine ilham ve ilka ile aktarması,
hakikat – marifet, hal ilmi, istiğase, tevessül, ruhlardan istimdat, kabirlerden yardım isteme,
raks sema, silsile, fakirhane-çilehane, fena olmak, gavslar, kırklar, gizemcilik, mistizm, hulul, masumiyet...”


Bu ne yahuuuuu.....Allah aşkında bırakın şunları.

Tasavvuf’un İslam dışı yorumu özür kapsamına sokulması gereken basit bir fürüat değildir kardeşler. Ubudiyet –Rububiyet ilişkisinin kökenine dinamit koyuyorsunuz. Onun için diyoruz ki gelin Rabbimizin de ifadesiyle “Din’i ancak Allah’a has kılın” ve Allah ile arasına koyduğunuz bütün aracıları kaldırın.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Allah size aklı fikir versin.

Konu nedir? Kuran’da geçen Hz Musa ile bir bilginin arasında geçen olayları konu edinen kıssa.

Ne diyor kıssada?

65- Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, Biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66- Musa ona: “Doğru yol konusundaki sana öğretilenden bana da öğretmen şartıyla sana tâbi olabilir miyim?” dedi.


Her ne kadar kullarımızdan bir kul’dan kastın bir Melek olduğu anlaşılıyorsa da zira Kuran’ın başka ayetlerinde “kullarımız”kelimesi melekler için kullanılmıştır, ben kendisine ilim verilen kişinin Hızır’dı yok Peygamber’di vs tartışmalarına hiç girmeyeceğim. Ama bu kişinin bir insan olması mümkün değildir zira Peygamberin(Hz. Musa) bilmediğini bir kulun bilmesine imkan yoktur.


Bazı sapıklar bu kıssadan şunu çıkarıyorlar;

Veli,
Hızır,
İlm-i Ledün
Kulların gaybı bilebilmeleri,
Velinin nebiden üstünlüğü

Şimdi adam çıkıyor ve zorlama tevillerle diyor ki;

Bak Allah diyor ki; ” kullarımızdan bir kula katımızdan ilim verdik” demek ki Allah dilerse kullarına katından ilim verebiliyormuş. Peki bu ilmi nasıl veriyormuş? Gizli yollardan. Allah’ın ihsanı ile kalbe ilham edilen ya da rüya yoluyla, keşifle elde edilen gizli bilgi, ilahi sırlar. Öyle herkes bilemez haaaa bunlar batini bilgilerdir. Öğrenmek istesen de öğrenemezsin. Bak Hz Musa bile o bilgin kula tabi oldu heç itiraz etmedi aman ha sende sakın şeyhine itiraz etme o ne derse ona itaat et.

Pekala Şeyhim, hangi tefsir alimi Kuran’ı tefsir ederken “ben şu ayeti Allah’ın bana kalbime ilham ettiği bilgi ile ilm-i ledün ile tefsir ettim” demiştir? Hiç biri.

Pekala Şeyhim, hangi muhaddis hadisleri tasnif ederken “bak bu hadis sahihtir zira Allah bana ilham etti, bana bildirdi” demiştir? Hiç biri

Pekala Şeyhim, hangi mezhep imamı içtihad ederken “ben bu içtihadıma Allah’ın bana verdiği özel bilgi sayesinde ulaştım” demiştir? Hiç biri

Pekala Şeyhim, İslam dini, hak ve hakikat apaçık, berrak değil midir de böyle gizli ilimlerden, doğruluğunu tespit etmemizin imkansız olduğu kalbe gelen ilhamlardan vs den bahsedebiliyorsunuz? Sen anlamazsın bunlar seni aşar.

Pekala Şeyhim Yüce Rabbimiz Maide suresi 3. ayetinde ;

”Bugün dininizi kemale erdirdim,üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum”

Belirttiği gibi “din tamamlanmış” ise nasıl olur da siz hala gizli bilgiler verir, ilham eder demek suretiyle tamamlanmamış olduğunu iddia edebiliyorsunuz? Keza Veda Hutbesinde Peygamberimiz “ tebliğ ettim şahid ol Ya Rab” demiyor mu? “Ben size berrak ve apaydınlık bir din bıraktım” demiyor mu. Dışarıda ne kalmış olabilir de Kuran’ın ve Sahih Sünnetin ortaya koyduğu açık, somut bilgiler ile yetinmiyorsunuz da gizli bir takım ilimlerin varlığından söz ediyorsunuz?

Allah bilmemiz gereken bazı bilgileri neden gizlesin de sonra bizi bundan sorumlu tutsun? Bu Allah’a iftira değil midir?

Şeyhim dikkat ediyorum da hayatınız hep böyle elle tutulmayan, saçma, mistik şeylerle dolu;

“rüya, ilham, keramet, menkibe,
ledün ilmi, gizli saklı haller, rabıta,
vahdet-i vücud, vahdet-i şuhud, tayy-i mekan,
Allah’ın bir takım ilimleri vasıtasız olarak şeyhin kalbine ilham ve ilka ile aktarması,
hakikat – marifet, hal ilmi, istiğase, tevessül, ruhlardan istimdat, kabirlerden yardım isteme,
raks sema, silsile, fakirhane-çilehane, fena olmak, gavslar, kırklar, gizemcilik, mistizm, hulul, masumiyet...”


Bu ne yahuuuuu.....Allah aşkında bırakın şunları.

Tasavvuf’un İslam dışı yorumu özür kapsamına sokulması gereken basit bir fürüat değildir kardeşler. Ubudiyet –Rububiyet ilişkisinin kökenine dinamit koyuyorsunuz. Onun için diyoruz ki gelin Rabbimizin de ifadesiyle “Din’i ancak Allah’a has kılın” ve Allah ile arasına koyduğunuz bütün aracıları kaldırın.


Açıklaman için teşekkürler...

Aslında, Peygamber'in karşısında insan da olsa bir problem yoktur...

Özel ilim özeli ilgilendirir...

Topluma arzedemezsiniz... Karşılığı olmaz çünkü... Okyanusun ortasında ledünni ilmi ile bulunduğu gemiyi tam ortasından deleceğini ifade edene kimse buyur demez...

Onu gemiden aşağı atarlar...

:):):)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
İhya'dan:

"İnsan kalbi, çok hassas alıcılar manzumesidir. Zikir, fikir, riyazet gibi esaslarla kalp şeffaflık kazanır, letafet kesb eder. Hakikatler âlemine parlak bir ayna haline gelir. Böylece, bir kısım hakikatler, sırlar o kalbe akseder. Hassasiyeti ve şeffafiyeti nispetinde bazı tecellilere mazhar olur."

Zatın birisi efendisine geliyor, efendim şöyle bir şey yapmak arzusundayım, ne yapayım diyor. Efendi hz.leri de yerine göre bir şey diyor. Ve sonra görülüyor ki onun dediği gibi yapmasa idi zarar edecekti. Peki efendisi bunu nereden biliyordu? Bu işin tesadüfleri olabilir ayrı mesele.

Ufak bir misal.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Efendi Hazretleri, soru soranın sorusunu ilmi disiplin içersinde ele alıyor, yorumluyor, fıkıh ekseninde mütalasını yapıyor son olarak da "Şu şekilde yapsan çok daha hoş olur" diyor,

Bunda bir problem yoktur,

Zaten Efendi Hazretleri'ne değil, herkese bir sürü bu meyanda sorular soruluyor, onlar da ilimlerini ve akabinde de madden ve manen galib-i zann'ilerini ifade ediyorlar...

İlmin ve bilimin, Kur'an'a matuf aklın ve tavsiyenin yanlış olmayacağı aşikardır bu bağlamda heyacanlanmaya gerek yoktur Talip...

Anlaşıldı mı efendim..?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Tesadüf diye bir şey yoktur zaten...

Müslümanın hareketinde, eyleminde tesadüf değil İslam vardır ve de O'nun görüşü ve tavsiyesi...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Anlatamadım herhalde. Birisi diyor ki mesela ben bu sene tekrar Hacc'a gideceğim hanımı da alıp.. Efendi diyor ki, gitme. Ve adam sözü dinleyip gitmiyor ve Hacc vakti vefat ediyor. Eski zaman bir de. Hacc'a gitse idi, hanımı orada erkeksiz kalacaktı ve çok zorluklar yaşayacaktı.

Biri de var, her sene tayyi mekan yaparak Hacc eder gelirmiş. Tabi bu kendisine mahsus bir hal. Efendi diyor ki bir talebesine, şu zata gidin, bu sene Hacc'a gitsin. İletiyor mesajı, o muhterem zat diyor ki, Efendi bilmez mi biz her sene gideriz zaten. Durumdan bihaber elçi gidiyor Efendisine aktarıyor sözü. Efendi de diyor ki, biliriz, biliriz ama, bu sene herkes gibi biletini alıp, o meşakkati yaşayarak gitsin ve şeriatın emrini yerine getirsin.

Şu hassasiyete bakın, yine bir talebesiyle zatın birine haber gönderiyorlar, istibrasına dikkat etsin şu kişi. O kişinin dahi haberi yok, ya da hassasiyet azaltmış, kendisi bilmez ama Efendisinden böyle bir uyarı geliyor.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Sahih-i Buhari'nin Sahibi arif değil miydi..?

Sahih-i Buhari'nin Sahibi Efendi değil miydi..?

Sahih-i Buhari'nin Sahibi bir takım sırlara ve işaretlere vakıf değil miydi..?

Sahih-i Buhari'nin Sahibi ehl-i zikir değil miydi..?

Yanı bu ülema, Allah ondan razı olsun, bir hadisin zayıf mı, hasen mi, uydurma mı, mütevatir mi, bu bağlamda yalın ayak, yaya yürüyerek yüzlerce kilometre bir oraya bir buraya, bir şuraya neden yürümüşler de bir kez olsun sırlar dünyalarını konuşturmamışlardır...

Ben devamlı şunu diyorum... Tasavvufa tasavvufçular en büyük düşmandırlar...

Bu örneğim şunu da ifadesidir...

Mübarekler hep torpilli....

Bir bakışta şıppadanak her şeyi çözüyorlar ilim erbabı da doğum yapan kadının sancısı içersinde delil topluyor...

İnsanda biraz utanma olur haya olur...

Sır torpili...
Bakış torpili...
Nazar torpili...
Keramet torpili...
Rüya torpili..
İlham torpili...
Keşif ve ruhaniyet torpili...

Ne ararsan hangi torpil ararsan bunlarda...

O zaman bu insanlar tembel ve miskin de...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
meftun çarpıtmak hevesindesin de, şu an en büyük alimler ehli tasavvuf. Bunu nereye koyacağız ;) Ehli tasavvuf olmayan alimler de vardır ama dediklerimi nereye koyacaksın.

Efendi'ye soru sorarlar, fıkıh ile alakalı ise bunu fakihlere sorun diyebilir. Yani zahiri ilimleri inkar eden yok ki, onların durduğu yer başka.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Anlatamadım herhalde. Birisi diyor ki mesela ben bu sene tekrar Hacc'a gideceğim hanımı da alıp.. Efendi diyor ki, gitme. Ve adam sözü dinleyip gitmiyor ve Hacc vakti vefat ediyor. Eski zaman bir de. Hacc'a gitse idi, hanımı orada erkeksiz kalacaktı ve çok zorluklar yaşayacaktı.

Biri de var, her sene tayyi mekan yaparak Hacc eder gelirmiş. Tabi bu kendisine mahsus bir hal. Efendi diyor ki bir talebesine, şu zata gidin, bu sene Hacc'a gitsin. İletiyor mesajı, o muhterem zat diyor ki, Efendi bilmez mi biz her sene gideriz zaten. Durumdan bihaber elçi gidiyor Efendisine aktarıyor sözü. Efendi de diyor ki, biliriz, biliriz ama, bu sene herkes gibi biletini alıp, o meşakkati yaşayarak gitsin ve şeriatın emrini yerine getirsin.

Şu hassasiyete bakın, yine bir talebesiyle zatın birine haber gönderiyorlar, istibrasına dikkat etsin şu kişi. O kişinin dahi haberi yok, ya da hassasiyet azaltmış, kendisi bilmez ama Efendisinden böyle bir uyarı geliyor.

Şeriatin emri sırlarla yerine getirilmez...

Bir erkek ya da kadın hac etmeye mali durumu yerinde ise, geciktirmeden o sene hacca gitmesi farz kabül edilmiştir...

Dolayısıyla hacc ibadetini geciktirmek Şeriate göre suçtur...

Yani efendinin tahlili münasip ve yerinde değildir...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Şeriatin emri sırlarla yerine getirilmez...

Bir erkek ya da kadın hac etmeye mali durumu yerinde ise, geciktirmeden o sene hacca gitmesi farz kabül edilmiştir...

Dolayısıyla hacc ibadetini geciktirmek Şeriate göre suçtur...

Yani efendinin tahlili münasip ve yerinde değildir...

Sırf bunu deme diye dikkatli yazdım. Keşke sende dikkatli okusan. Aynen şöyle dedim "...ben bu sene tekrar Hacc'a gideceğim hanımı da alıp..."

Farz olan Hacc'dan bahsetmemişiz, aksine bir alttaki mesajda da şeriat hassasiyetinden dem vurmuşuz yine Hacc ile ilgili bir olayla..
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Biri de var, her sene tayyi mekan yaparak Hacc eder gelirmiş. Tabi bu kendisine mahsus bir hal.

Desene pasaport, vize, uçak vs hiç gerek yok. Hoop Amerika'dasın, şıppp Çin'de.... oh beeee

Valla ben olsam Dünya turuna çıkardım. Zahmetsiz, bedava, vizesiz...peaahhh

Acaba şıp desem bir anda talib'in yanında bulabilir miyim kendimi, hani oturup bir kahve içsek ne güzel olurdu. Ya da bi husben şıp dese de bir anda CENGİZHAN ile karşı karşıya gelse, huhuuu ben geldiiiiiimm :boxing:

Ne bileyim fantazinin sınırı yok...


Neyse, bıktım bu soğuk havalardan müsaadenizle az bi Dubai adalarına gidip denize dalıp geleyim ben. Oradan birşey isteyen varsa söylesin...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Hiç güleceğim yoktu...

Mübarekler "Merkezi Trafadan" torpilli...

Elektirik almak için bizim gibi direklere tırnamıyorlar...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Red ve Kabül aslında senin dediklerin gene makul bir şey...

Talib'in ifade ettiği husus şöyle bir şey:

Anında bir sürü yeri ziyaret eden zat senin karşında sen onu görüyorsun... Cidden diyorum...

Ama bu zat aynı anda Mekke'den, Medine'den, Kudüs'ten aynı anda da gözükebiliyor...

Oradakiler de onu somut olarak görüyorlar...

Anladın...

Bu daha çok fantazi bir şey... Hayali bile mümkün değil...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Desene pasaport, vize, uçak vs hiç gerek yok. Hoop Amerika'dasın, şıppp Çin'de.... oh beeee

Valla ben olsam Dünya turuna çıkardım. Zahmetsiz, bedava, vizesiz...peaahhh

Acaba şıp desem bir anda talib'in yanında bulabilir miyim kendimi, hani oturup bir kahve içsek ne güzel olurdu. Ya da bi husben şıp dese de bir anda CENGİZHAN ile karşı karşıya gelse, huhuuu ben geldiiiiiimm

Ne bileyim fantazinin sınırı yok...


Neyse, bıktım bu soğuk havalardan müsaadenizle az bi Dubai adalarına gidip denize dalıp geleyim ben. Oradan birşey isteyen varsa söylesin...

İslam tarihinde böylesi çok hadise vardır. Demek ki 1000 yıldan fazladır, nice salih, fazıl, kamil insan bu yalan üzerine birleşebilmiş :) Belkıs kıssası da var ama...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
O daha güzelmiş

bir anda bir kaç yerde bulunabilme, telekonferans gibi birşey yani
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bediüzzaman Saidi Nursi Emirdağ veya Afyon hapishanesi'nde yatarken, bir gece Konya'nın Ladik kasabasına Ahmed Ağa hazretlerinin yanına geldi. Ahmed Ağa'nın yanında o anda sadece oğlu Zekeriya vardı.

Bediüzzaman tayy-i mekan ederek gelmişti. Ahmed Ağa'nın odasının eşiğinde, ellerindeki kelepçeyi ve ayaklarındaki zincirleri çözdü, içeri girdi:
"- Bu çıksın, dedi,
Zekeriya'dan ötürü, konuşacaklarım var..."
Ahmed Ağa:
"-Mahzuru yok kardeşim, yabancımız değildir, oda duysun ..." dedi.
Bediüzzaman:
"-Ahmed Ağa, üstada - Hızıra - söyle, tahammülüm kalmadı, dedi.Ahmed Ağa:
"-Olur, söyleyelim kardeşim Said" dedi.

Bediüzzaman tekrar anında kelepçeyi ellerine zincirleri ayaklarına takarak geri döndü.

Bir müddet sonra aynı şekilde Bediüzzaman yine geldi ve:
"-Söyledin mi Ahmed Ağa?... Ne oldu netice?", diye sordu.
Ahmed Ağa:
"- Söyledim kardeşim Said, söyledim" dedi.
Bediüz zaman:
"-Ne dedi Üstad? " diye sordu.
Ahmed Ağa:
"-Sabretmeni söyledi" dedi.

Bediüzzaman bu cevabı alınca, bu defa kapıdan değil, pencereden çıkıp gitti. Yine elleri kelepçeli, ayakları zincirli idi.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İslam tarihinde böylesi çok hadise vardır. Demek ki 1000 yıldan fazladır, nice salih, fazıl, kamil insan bu yalan üzerine birleşebilmiş :) Belkıs kıssası da var ama...


yahu talip sahabe neden bu kadar cefaya, ezaya katlandı, neden hiç bir Osmanlı Padişahı Hacca gitmedi
neden mezhep imamları ilim için bir sürü sıkıntılı yolculuklara katlandı

tayy-i mekan yapsalarmış ya

neden, neden...? soruları çoğaltın gitsin

bak kafamı bozma gelirim oraya haaa :p
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Talip Efendi, benim sorunum falanın oraya uçması buraya uçması değil...

Sen bu fantazileri, böyle bir şey olmuş da olsa, delil alınacal zorunlu dini rtüller gibi pazarlar ve anlarsan sen de problem vardır ya da sizler de bende değil...

Falanca şeyh İstanbul'da oldugu halde Amerika'da geziyormuş... Bana ne... Buyursun gezsin...


Adam halletmişse durumunu, işini becermişsse, zeki ise, adamını bulmuşsa takdir ederim...

Lakin bu hadiseyi bana pazarlarsan ister istemez ben buna inanmam... İnanmama da doğaldır... Onun için bu gibi şeyler sizler de sır kalsın...

Benim arkamda namaz kılan cemeat olan biri, bir şey anlattı ve arkasından da "tebessüm"de bulundum, arkamda daha namaz kılmadı ve camiye de gelmedi...

Bana açık söyle sorun bende mi onda mı? Sorun elbet onda... İfade ettiği şeyi Kur'an'ın açık ve aleni ayeti gibi ele alıyor ve kutsuyor... Ben de oluyorum arkasında namaz kılınmayan insan...

Olay şuydu...

Şeyhini ziyarete giderken, arabada benzin bitmiş ve araba istop etmiş...

Ben de aşk ile şeyhimin ismini söyledim ve ondan yardım diledim... Arkasından benzin deposuna baktım full benzinle depo dolmuştu dedi...

Ben de tebessüm ettim hepsi budur...

Arkadaş böyle bir hadiseye Kur'an'ın ayetlerinden çok daha fazla değer veriyor ki o tebessümümün akabinde camiye gelmedi ve arkamda namaz kılmadı...

Sorun bende mi???

Bu konular muvacehesinde hayat ve yaşam bina edilir mi??

Böylelerinin durumu nasıldır düşünemiyorum bile...
 
Üst