Biz de size geçmiş sayfalarda, ÇARŞAF GİBİ ilahiyat fakültesinde hazırlanmış döküman sundukgeçmiş sayfalarda izah ettik
AnlaşıldıBildirmediklerimiz için de şöyle deriz Ali imran 7...
Bu ayet de munafıkları ilgilendir heralde..
Belli belliYoksa benden olsa olsa fakir olur..
kim zorlama tevil yapıyor anlamadım?
Bir örnekle anlatır mısın?
Ben mi yapıyorum?ibni arabi konusunda yeterince zorlama teviller yapiyorsunuz
Baktılar ki Kur'an tahrif edilemiyor. Hafızların hıfzında saklı. Yüz binlerce hafız durmadan yetişip gidiyor. Kur'an'ın manasını tahrif etmenin yolunu aradılar. Hadis-i Şerifler (Sünnet-i seniyye) kale gibi karşılarına çıktı. Bu sefer Hadisler hakkında şüphe, tereddüt uyandırmaya kalktılar. O da az bir kesim hariç tutmayınca Hadislerin manasını tahrif etmek için Mezheblere ve Ulemaya yöneldiler. Mezhebi ve Ulemayı kötüleyeceksin. Gözden düşüreceksin, bir kenara bıraktıracaksın. Sonrası kolay.
Bu taktik şöyle işliyor yani: Ulemayı devre dışı bırakırsan otomatikman Kur'an'da devre dışı... Silsile halinde...
Bunu yapan kimdir, küffar. Yahudiler ve onlara uydu olmaktan kurtulamayan Hıristiyanlar. Başka türlü bu kadar insanın İslam'dan vazgeçmesi mümkün değildi. Bir de İslam dünyasını başsız bırakınca ortalık hepten serbest kaldı. İsteyen istediğini üfürüp piyasaya din diye yutturabilir...
Bu kadar çok zıd fikrin ortalıkda dolaşmasının asıl sebebleri bunlardır.
Peki, taktik tuttu mu? Maalesef evet. Bugün 70 türlü Müslüman çeşidi varsa bu taktiğin tuttuğunu gösteriyor.
Bu forumda da bu taktiğin tesir ettiği onlarca üye var. Maalesef, durum budur. Hiç birisi de burnundan kıl aldırmaz: Doğru benim, diğerleri yanlış, havasındalar.
Mesela, biz asıl Kur'an'a bakarız diyenler bu KÜFFAR taktiklerinin en açık örnekleri, en bariz sonuçları...
Hz. isa As'ın gelişini inkar edenler. Mehdi'ye Decale inanmayanlar. Kadere inanmayanlar. Sırat yoktur diyenler. Allah koltukta oturup bizi seyrediyor diyenler. Vesile yoktur diyenler. Şefaati inkar edenler. Yahudiler Hıristiyanlar cennete girecek diyenler. Teravihi inkar edenler... Neler, neler... Bin türlü.
Bilinçli bir ingiliz, "şu Müslümanlar forumlarda neleri savunuyorlar" dese bir baksa, emin olunuz dünyalar onun olmuş gibi sevinirdi... O ingiliz. İngiliz olmasına rağmen, nereye gidildiğini dışardan daha iyi algılardı...
Sayın abim göz ardı edelim demiyoruz. Ama elimizde bir ölçü olsun diyoruz. İslam hakkında söylenen her sözü kayıtsız şartsız kabul etmeyelim Kuran'ın mihengine vuralım öyle kabul edelim diyoruz. Doğruyu yanlıştan ayırt eden furkan olsun diyoruz. Yoksa bu din çorbaya döner ve her kafadan bir ses çıkar diyoruz.
Kuran'ı biz anlayamayız ilmimiz nedir derseniz nasıl olur da Allah bizleri Kuran'dan hesaba çekileceğimizi söylemişken bunu iddia edebiliriz. Kuran'ın esası anası muhkem/açık anlaşılır diyen Rabbimiz değil mi? Üstelik yollarımıza baş koyan, mücadele edenleri yollarımıza eriştiririz diyen Rabbimizin sözüne rağmen.
Biz de size geçmiş sayfalarda, ÇARŞAF GİBİ ilahiyat fakültesinde hazırlanmış döküman sunduk
Ayetlerle, hadislerle hepsiyle de kanıtlanmış olarak
Sen nasılki M.ABDUH Masonunun dinine girdi isen, biz de Rasulullah . Efendimizin ve ehl-i sünnet ulemasının gösterdiği yolda son nefesimize kadar ilerleyeceğimizi iftiharla ilân ediyoruz.
Hoş bulduk Ahter,
5 puntoya getirdim yazıyı halen okuyamadınız.:blink: Fethullah GÜLEN Hocaefendi ne diyorsa bende aynını demişim ve diyorum. İmam Matürididen getirilen metin de Hz. İsa İSE diyor ve SANKİ diye devam ediyor. Kesinlik ifadesi yok senin anlayacağın.
Muhammed ABDUH Islam Dini'nden idi.
Eger sen Muhammed ABDUH'a mason diyorsan, senin yaptigin ayni kiyasi ben de senin icin yapiyorum...
Sen de, laikperestsin ya da tagutperestin...
Muhammed ABDUH bir niyyet icin begenmedigin yerde bulundugunda nasil mason oluyorsa,
Sen de Türkiye'de belli patilere oy vermek suretiyle o partilerin milletvekillerine mecliste kanun cikartiyorsun, yasa cikarttiriyorsun oyunla vesile oluyorsun, ki öyle kanun ve yasalar da cikiyor ki Kur'an Kanunlari'na, emir ve yasaklarina taban tabana zit...
Muhammed ABDUH mason oluyorsa sen ne oluyorsun simdi?
Sen de, bir yönüyle Islam kanunlari'na, yasama ve kanun cikarmaya vesile kildigin milletvekilleriyle vesilenle savas aciyorsun...
Yani sen de islam Düsmani'sin o zaman... Seriat düsmanisin... Din düsmanisin...
Dogru mu anladim?
Hayır anlamadım! Çünkü senin ifadlerin normal değil ! Kimyan bozulmuş ne dediğini bilmiyorsun ! Benim oy kullandığımı sana kim söyledi ? Mason birini desteklemek uğruna gösterdiğin dirneci bugüne kadar hiç bir müslüman laim için göstermedin !
Sen artık bu forumda safrasın !
Bir istifralık hükmün kaldı !
Atılman lazım.
Galiba alıntıladığımız yazıyı çok hızlı okumuşunuzki, yazıdaki zuhruf/61 ayetinden bahsedilirken bu ayetin tefsirinde ihtilaf edildiğini belirtiyor..ama siz sanki imam Maturidi nuzülü isa da ''ise'' diyerek şübhe gösterdiği gibi tamamen saptırma bir açıklama yapmışsınız...Zuhruf/6ı de ihitilaf edildiğ baglamında ayetin mealinde ki''ise'' nin imam Maturidiinin sanki nuzülü isada kesinlik yok demiş gibi aksettirmeniz, doğrusu şaşılacak bir şeydir..!!!bir muallimin okuduğunu böyle anlamasıda çok garib bir durum değilmi?imam Maturidiye ait nakillere niye dikkat etmediniz.biz bu kısımları tekrar vererek bu saptırmaya cevab vermiş olalım:
.''
Halbuki alıntıladığımız yazıda buna cevab verilmişti. şöyleki:'
'Nuzul-i İsa (a.s) meselesinin hem Ehl-i Sünnet imamları tarafından "erkân-ı imaniye" cümlesinden olarak görüldüğünü, hem de gerek İmam el-Mâturîdî'nin, gerekse İmam el-Eş'arî'nin ve onlardan sonraki Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin eserlerinde yer aldığını biliyoruz. Ehl-i Sünnet'in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş'arî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur.Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî'nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu't-Tevhîd'i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer almadığı için İmam el-Mâturîdî'nin bu mesele hakkındaki tavrının olumsuz olduğu şeklinde bir kanaatin yerleşmiş bulunduğu görülüyor.
Ancak bu kanaat yanlıştır. Zira İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine, neşri devam eden Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın birçok yerinde değindiği ve hatta zaman zaman ilgili rivayetlerden bir kısmını da zikrettiği görülmektedir.[1] Daha önceki bir yazıda[2] bu nokta hakkında bir miktar detay verdiğim için burada onları tekrara lüzum görmüyorum. O yazıyı kaleme aldığım sırada ilgili cilt neşredilmediği için İmam el-Mâturîdî'nin 43/ez-Zuhruf, 61 ayeti hakkındaki tefsirine muttali olamamıştım. Daha sonra yazma nüshadan konuyu tetkik imkânı hasıl oldu. (Katkı sağlayan kardeşime teşekkür ederim.) Özeti şöyle: İmam el-Mâturîdî, "O, kıyamet için bir bilgidir" mealindeki 43/ez-Zuhruf, 61. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "… Bu ayetin tefsirinde ihtilaf edilmiştir. İhtilaf edenlerden bir kısmı, "Burada kastedilen İsa aleyhisselamdır.Onun gökten inmesi kıyamet için bir bilgi ve alamet olacaktır" demiştir. Buna göre bu ayet, daha önce geçen, "Biz onu İsrailoğulları için bir örnek kıldık" (43/ez-Zuhruf, 59) ayetiyle bağlantılı olur. Böylelikle sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: Biz onu örnek, yani ayet ve ibret kıldık. Ve biz onu kıyamet için de bir bilgi kıldık" (…) "Ve bana uyun; doğru yol budur" cümlesi üzerinde dururken de şöyle der: "… Eğer "O kıyamet için bir bilgidir" cümlesinden kasıt İsa aleyhisselam ise sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: "O (İsa) kıyamet için bir bilgi ve alamettir. Binaenaleyh o huruç etmeden ve (gökten) inmeden önce bana ittiba edin."[3]
İmam el-Eş'arî'nin konu hakkındaki tavrına gelince, yine daha önceki bir yazıda da naklettiğim gibi[4] o, üzerinde Selef'in icma ettiğini belirttiği itikadî meselelerin 42.si meyanında şöyle der: "Aynı şekilde Deccal, İsa b. Meryem'in nüzulü ve Deccal'i öldürmesi konusunda rivayet edilen haberlere (iman konusunda da icma etmişlerdir.)"[5]Yine o, "Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne"nin itikat umdelerini sayarken, "Müslümanlar'ın devlet başkanlarının salahı için dua etmeyi, onlara silahla karşı çıkmamayı, fitne dönemlerinde mukatele etmemeyi benimser, Deccal'in çıkacağını ve İsa b. Meryem'in onu öldüreceğini tasdik ederler"[6] dedikten ve daha birçok madde zikrettikten sonra sözlerini şöyle bağlar:"Bütün bunlar, onların (Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne'nin) emir ve amel ettiği, benimsediği hususlardır.
Onların, zikrettiğimiz bütün bu itikat ilkelerine biz de inanır ve onları benimseriz…"[7]Şu halde nuzul-i İsa (a.s) meselesi hakkında, "bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır" ifadesinin isabetli olmadığını, gerçeği yansıtmadığını söylemek durumundayız. İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük.Bugün konuya buradan devam edelim: İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: "Hz. İsa (a.s)'ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O'na benzetilmiş ve bu suretle öldürülmüş, O ise göğe kaldırılmıştır. Bütün bunlar mucizedir…"[8] Aynı surenin 54. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "Tuzak kurdular: Yani İsa (a.s)'ı yalanladılar ve öldürmeye azmettiler. Allah da, İsa (a.s)'ı ref etmek ve içlerinden birisini O'na benzeterek öldürmelerini sağlamak suretiyle mukabil tuzak kurdu.."[9]
Orada da açıkça görüleceği gibi et-Teftâzânî’nin bahse konu ifadeleri en-Nesefî’nin, "Hz. Peygamber (s.a.v)'in kıyamet alametlerinden olarak haber verdiği Deccal, Dabbetü'l-arz ve Ye'cüc-Me'cüc'ün çıkışı, İsa (a.s)'ın gökten inişi, güneşin batıdan doğması haktır" şeklindeki ifadeleri üzerine söylendiği için, en-Nesefî’nin de bu meselede farklı düşünmediğinin açık olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Yine et-Teftâzânî'nin, Şerhu'l-Makâsıd'daki ifadeleri, gerek nüzul-i İsa (a.s), gerekse zuhur-i Mehdi (a.s) meselesinde gayet sarihtir.
[17] Şöyle der: "İmamet meselesine eklenecek hususlar arasında Mehdi'nin hurucu ve İsa (a.s)'ın nüzulü de vardır ki, bu ikisi kıyamet alametlerindendir. Bu babda ahad da olsa sahih haberler varit olmuştur.
Zira İmam Ebû Hanîfe'den itibaren hemen bütün Akaid kitaplarına girmiş ve Ehl-i Sünnet ulema tarafından ittifakla nakledilegelmiş olan bu inancın mutlak olarak ahad haberler üzerine ibtina ettiğini düşünmek isabetli değildir. İbnu'l-Hümâm'ın konuyla ilgili ifadesi de şöyle:; "Deccal'ın hurucu, İsa b. Meryem (a.s)'ın gökten inmesi, Ye'cüc-Me'cüc'ün ve Dabbe'nin hurucu… gibi kıyamet alametleri haktır; bu hususlarda sarih ve sahih nasslar varittir."
[18]ed-Devvânî, el-Akâidu'l-Adudiyye şerhinde Efendimiz (s.a.v)'den sonra peygamber (Nebi) gelmeyeceği konusunu işlerken şöyle der: "İsa (a.s)'ın nüzulü ve Efendimiz (s.a.v)'in şeraitine tabi olmasına gelince, bu da Efendimiz (s.a.v)'in "Hâtemu'n-Nebiyyîn" olduğunu tekit eden hususlardandır."[19]Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. ''
Bu alıntıyla fethullah hocaya nın şu sözüne de cevab verilmiş oldu:
Mesîh ve Mehdî ile alakalı hadis-i şerifler ve ümmetin kabulü esas alınınca nüzûl-ü İsa'ya ve zuhur-u Mehdî'ye inanmak Efendimiz'e îtimadın ve güvenin ifadesidir denilebilir. Fakat bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır. Ayrıca fer'î bir konu olduğundan ve âhad habere dayandığından dolayı bunu inkâr küfre sebep olmadığı için ilk dönem akaid kitaplarına da yansımamıştır
sayın Muallim yoksa siz fethullah hocanın şu sözünemi katlıyorsunuz:''
Hz. İsa'nın ahir zamanda nüzûlü konusuna da genişçe temas edilen sitede, Gülen Hocaefendi, bu konudaki görüşleri değerlendirerek, Hz. İsa'nın şahıs olarak nüzûlünü ilahî hikmete ters gördüğü için, şahs-ı manevi olarak, yani Hz. İsa'ya inananların İslam'a yaklaşması şeklinde yorumlayanları daha makul bulduğunu belirtiyor'' bak.
http://tr.fgulen.com/content/view/8172/11/