"hz isa geri gelmeyecek" diyen hoca benzerleri"

Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bildirmediklerimiz için de şöyle deriz Ali imran 7...

Bu ayet de munafıkları ilgilendir heralde.. ;)
 
Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
6
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yahu kaale alma..kimse kimseyi almasın..çok üzülürüm sonra..
,
Ancaaak..Allah' ı dikkate al..Ben fikrimi yazmadım efendi..Ayet yazdım ayet..

Yoksa benden olsa olsa fakir olur..
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yaw arkadaşlar,

Bu Hz. İsa Aleyhisselâm yeryüzüne bir daha gelmeyecek diyenler var ya, çok geri zekâlı azizim ! Neden mi ? Bakınız ...
Rabbimizi Sûre-i Ali-İmrân'ın 55. ayet-i celilesinde ne buyuruyor ?
"""O vakit Allah şöyle buyurdu: “Ey İsâ! Ben seni eceline yetireceğim ve seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden tertemiz ayıracağım, sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin üstünde tutacağım. Sonra da dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim. ”""
buyuruyor değil mi ?
Şu halde, Rabbimiz Hz. İsa Aleyhisselâmın ölüsünü mü nezdine yükseltmiş ?
Ölüsünü meleklere göstermek için mi yükseltmiş yoksa ?
Böyle bir şey olabilir mi ?
Hz. isa Aleyhisselâmın ölüsünün gökyüzünde ne işi var ?
Öyle bir şey söyleyin ki, behey gafiller tutarlı olsun tutarlı !
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Baktılar ki Kur'an tahrif edilemiyor. Hafızların hıfzında saklı. Yüz binlerce hafız durmadan yetişip gidiyor. Kur'an'ın manasını tahrif etmenin yolunu aradılar. Hadis-i Şerifler (Sünnet-i seniyye) kale gibi karşılarına çıktı. Bu sefer Hadisler hakkında şüphe, tereddüt uyandırmaya kalktılar. O da az bir kesim hariç tutmayınca Hadislerin manasını tahrif etmek için Mezheblere ve Ulemaya yöneldiler. Mezhebi ve Ulemayı kötüleyeceksin. Gözden düşüreceksin, bir kenara bıraktıracaksın. Sonrası kolay.

Bu taktik şöyle işliyor yani: Ulemayı devre dışı bırakırsan otomatikman Kur'an'da devre dışı... Silsile halinde...

Bunu yapan kimdir, küffar. Yahudiler ve onlara uydu olmaktan kurtulamayan Hıristiyanlar. Başka türlü bu kadar insanın İslam'dan vazgeçmesi mümkün değildi. Bir de İslam dünyasını başsız bırakınca ortalık hepten serbest kaldı. İsteyen istediğini üfürüp piyasaya din diye yutturabilir...

Bu kadar çok zıd fikrin ortalıkda dolaşmasının asıl sebebleri bunlardır.

Peki, taktik tuttu mu? Maalesef evet. Bugün 70 türlü Müslüman çeşidi varsa bu taktiğin tuttuğunu gösteriyor.

Bu forumda da bu taktiğin tesir ettiği onlarca üye var. Maalesef, durum budur. Hiç birisi de burnundan kıl aldırmaz: Doğru benim, diğerleri yanlış, havasındalar.

Mesela, biz asıl Kur'an'a bakarız diyenler bu KÜFFAR taktiklerinin en açık örnekleri, en bariz sonuçları...

Hz. isa As'ın gelişini inkar edenler. Mehdi'ye Decale inanmayanlar. Kadere inanmayanlar. Sırat yoktur diyenler. Allah koltukta oturup bizi seyrediyor diyenler. Vesile yoktur diyenler. Şefaati inkar edenler. Yahudiler Hıristiyanlar cennete girecek diyenler. Teravihi inkar edenler... Neler, neler... Bin türlü.

Bilinçli bir ingiliz, "şu Müslümanlar forumlarda neleri savunuyorlar" dese bir baksa, emin olunuz dünyalar onun olmuş gibi sevinirdi... O ingiliz. İngiliz olmasına rağmen, nereye gidildiğini dışardan daha iyi algılardı...

Küffar bunu neden yapıyor? Müslümanlar iri ve diri olmasınlar diye...

Çünkü çok dayağımızı yediler. Dünyadaki her menfaatlerinin önünde hemen tek engel; şuurlu, düzgün, cesur, bereber olan ve cihad ehli Müslümanlardır. O yüzden. Dünya onların olsun da yeter ki Müslümanlar dinlerinden uzak kalsınlar ya da yaklaşacaklarsa da dinlerini yanlış bilip parçalansınlar. Ya da tersinden ifadeyle, dünyanın onlar tarafından ele geçmesi için Müslümanlar dağınık, uyuz ve pısırık olmalı. Bu Müslümanlar arasında paramparça fikriyatların, hepsinin kökeni, varlık nedeni budur. Şianın da, vehhabiliğin de, selefiliğin de, modernistiliğin de, reformculuğun da, Hadis-Sünnet inkarcısı Kuraniyyunun da, Mezhep-Tarikat düşmanlığının, ulema düşmanlığının, cemaat düşmanlığının, MENFİ diyanetçiliğin, onun da, şunun da, bunun da... Kökenini araştırınız mutlaka KÜFFAR parmağını göreceksiniz.

Peki Müslümanları ifsad edip Kur'an'ı mana olarak tahrif etme taktiğini kimler eliyle içimize sokularak işlediler;

1) Ya Müslüman görünen elemanları aracılığıyla... (Çünkü açıktan biz Müslüman değiliz deseler maya tutmayacak; mümkün mü herkes işi gücü bırakır bunları def eder, tükürükle boğar!)

2) ya da Müslümanlar içinden kolayca elde edebileceği aklı noksan, bilgisi yarım, şuursuz, zayıf, menfaat peşinde koşan, dünya ve nefse mahkum, şeytana esir, ifsada müsait, gafil Müslümanlar aracılığıyla...

Bu ikisi medya vasıtasıyla köpürtülür, gündemde tutulur. Mesela manevi duyguların zirve ayı Ramazan-ı şerif geldiğinde bütün medyayı köşe bucak bunlar tutarlar. Medya sahipleri de bunları defalarca defalarca milletin kafasına kafasına çakarlar. Al sana zihni mülevveş bir cemiyet!

İki araç da Müslüman bilindiği için mutlaka tesirleri oluyor. Bunlara kananlar çoğalıyor.

Çok uzatmadan:

Forumlarda-İnternette, yorumlarda, medyada-neşriyatta, şurda burda; Müslümanlar arasında düzenli olarak ve ısrarla ANA CADDEDEN uzaklaştıran aykırı konuları işleyenler bu iki araçtan birisidir. Mutlaka ve mutlaka. Sizi temin ederim. Başka türlüsü mümkün değil zaten... Hoca-ilahiyatçı, akademisyen, cemaat lideri, şeyh gibi ünvanlarla meşhur olmuş olanlarda görüldüğü gibi... (Öyle olmayanlarını tenzih ederiz ki elbette tertemiz, güzel, faydalı, Allah'a yaklaştıran Müslümanlar da çoktur elhamdulillah)
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
insan/ihvan olan bir ismimizi olsun anar idi.. neyse ki son parantez icindekini uzerime alinacak kadar ihtiyac sahibiyim..incilerim de dokulmedi :gl
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Sayın abim göz ardı edelim demiyoruz. Ama elimizde bir ölçü olsun diyoruz. İslam hakkında söylenen her sözü kayıtsız şartsız kabul etmeyelim Kuran'ın mihengine vuralım öyle kabul edelim diyoruz. Doğruyu yanlıştan ayırt eden furkan olsun diyoruz. Yoksa bu din çorbaya döner ve her kafadan bir ses çıkar diyoruz.

Kuran'ı biz anlayamayız ilmimiz nedir derseniz nasıl olur da Allah bizleri Kuran'dan hesaba çekileceğimizi söylemişken bunu iddia edebiliriz. Kuran'ın esası anası muhkem/açık anlaşılır diyen Rabbimiz değil mi? Üstelik yollarımıza baş koyan, mücadele edenleri yollarımıza eriştiririz diyen Rabbimizin sözüne rağmen.

Açık olan kısmını anladık, mesele yok. Mesele yok derken, herkes arapça bilir zannetmiyorsunuz herhalde. Okuyacağı yine bir alimin meali olacaktır.

Mihengimiz Kur'an olsun diyorsun. Baktık ki ihtilaf var. Her iki taraf da Kur'an'a dayanıyor ve farklı söylüyor. İşte ben burada iki üç ne idiğü belirsiz tiplerin görüşlerini esas almaktan ise, sahabelerin, müctehid alimlerin görüşlerini esas alırım.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Asıl Mesele Zaten Ana Cadde üzerinde Yürümektir. Yoksa Yol Çok.

İMAM RABBANİ HZ. - 112. MEKTUP

(Abdulkadir AKÇİÇEK Tercümesi)

KONUSU: Asıl mesele, ehli sünnet vel-cemaat ikitadı üzerinde tahakkuk etmiş olmaktır.

NOT: İmam Rabbani Hz. bu mektubu, Şeyh Abdülcelil’e yazmıştır.


Şanı yüce, noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, bizim gibi müflisleri, Hak ehli zatların erdiği itikad hakikatine erdirsin. Yani: Ehli sünnet vel-cemaat olan zatlar. Razı olduğu amelleri işlemekte başarı ihsan eylesin. Ve bunu: Vaktimizin kârı kılsın.

Anlatılan amellerin semeresi (sonucu) olan güzel halleri nimet olarak bizlere ihsan eylesin. Tam ve mükemmel manada bizleri Zatına cezbeylesin. Bir mısra:

Asıl iş budur; kalanı boş.

Bu fırka-i naciyenin (kurtulacak fırkanın) itikadları ile tahakkuk etmeden hasıl olan halleri ve vecidleri (manevi zevkleri) istidraçtan başka bir şey saymam. Onların hizlan ve mahrumiyetten başka bir şey olacaklarını zannetmiyorum. (Hizlan: Zelil olmak, yardımcısız kalmak. Muhafaza ve Rahmet-i İlâhiyeden uzak kalmak. istidrac: Hakîkî değeri olmadığı halde ve kabiliyetsiz bir kimsenin çok nîmete kavuşması ve bu sebeple küfür ve isyana devam etmesiyle azap ve gazab-ı İlâhiyeye yaklaşması.)

Eğer bize, bu fırka-i naciye zatlara ittiba devleti ile bir şey ihsan edilmişse memnun olalım ve onun şükrünü edaya çalışalım.

Eğer bize bu ittiba verilir de, haller ve vecidler hiç verilmezse, ne gam edelim; ne de üzülelim. Bunun için razı olalım. Ve diyelim:

En uygunu ve en güzeli budur.

Halin ve sekrin (manevi sarhoşluğun) ağır basması ile, meşayihten (Mürşid-i Kamillerden) bazı zatlardan zuhur eden; isabetli ehli hak zatların görüşlerine ters düşen ilimler ve marifetlerin menşei keşif olduğundan kendileri mazurdur (özür sahibidirler). Dediğimiz o ki: Kıyamet günü bununla muaheze olunmayalar (hesaba çekilmezler, sorumlu tutulmazlar). Hatta, onlar için bir müçtehid hükmü bulunsun da, kendilerine bir ecir verilsin. (Hesaba çekilmedikleri gibi isabet edemeyen müçtehidler gibi bir sevab dahi alabilirler)

Hakikat, ehli hak olan ulema yanındadır. Allah onların çalışmalarını makbul eylesin. Zira, alimlerin ilimleri, nübüvvet kandilinden alınmıştır. O nübüvvet sahibine salat, selam ve tahiyyat. İşbu ilimlerin esas kaynağı, kafi vahyile teyid edilmiştir.

Ancak, sufiyye zümresinden bazı zatların maarifi, keşfe ve ilhama dayanır. Hem keşifte, hem de ilhamda hata yolu bulunabilir. Keşfin ve ilhamın sağlamlığına alamet odur ki: Ehli sünnet vel-cemaat ulemasının ilimlerine mutabık buluna. Kıl kadar olsa dahi, aralarında bir aykırı durum olursa, doğruluk çenberinden çıkar. Asıl sağlam ilim ve açık hakikat budur. Hakkın harici olan da, ancak dalalettir.

Noksan sıfatlardan münezzeh olan Yüce Allah, bizlere ve sizlere Seyyid’ül Mürselin Resulullah Efendimize tabi olmakta istikamet nasip eylesin; zahir, batın, amel ve itikad olarak. Ona ve aline salatların ekmeli (en güzeli). Selamların en faziletlisi.

Selam sizlere ve hidayete tabi olanlara..
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,088
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Biz de size geçmiş sayfalarda, ÇARŞAF GİBİ ilahiyat fakültesinde hazırlanmış döküman sunduk

Ayetlerle, hadislerle hepsiyle de kanıtlanmış olarak

Bu döküman hangi konudaydı sanırım ben görmedim. Linki varsa yazabilir misiniz.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Sen nasılki M.ABDUH Masonunun dinine girdi isen, biz de Rasulullah . Efendimizin ve ehl-i sünnet ulemasının gösterdiği yolda son nefesimize kadar ilerleyeceğimizi iftiharla ilân ediyoruz.

Muhammed ABDUH Islam Dini'nden idi.

Eger sen Muhammed ABDUH'a mason diyorsan, senin yaptigin ayni kiyasi ben de senin icin yapiyorum...

Sen de, laikperestsin ya da tagutperestin...

Muhammed ABDUH bir niyyet icin begenmedigin yerde bulundugunda nasil mason oluyorsa,

Sen de Türkiye'de belli patilere oy vermek suretiyle o partilerin milletvekillerine mecliste kanun cikartiyorsun, yasa cikarttiriyorsun oyunla vesile oluyorsun, ki öyle kanun ve yasalar da cikiyor ki Kur'an Kanunlari'na, emir ve yasaklarina taban tabana zit...

Muhammed ABDUH mason oluyorsa sen ne oluyorsun simdi?

Sen de, bir yönüyle Islam kanunlari'na, yasama ve kanun cikarmaya vesile kildigin milletvekilleriyle vesilenle savas aciyorsun...

Yani sen de islam Düsmani'sin o zaman... Seriat düsmanisin... Din düsmanisin...

Dogru mu anladim?
 

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Hoş bulduk Ahter,

5 puntoya getirdim yazıyı halen okuyamadınız.:blink: Fethullah GÜLEN Hocaefendi ne diyorsa bende aynını demişim ve diyorum. İmam Matürididen getirilen metin de Hz. İsa İSE diyor ve SANKİ diye devam ediyor. Kesinlik ifadesi yok senin anlayacağın. :)


Galiba alıntıladığımız yazıyı çok hızlı okumuşunuzki, yazıdaki zuhruf/61 ayetinden bahsedilirken bu ayetin tefsirinde ihtilaf edildiğini belirtiyor..ama siz sanki imam Maturidi nuzülü isa da ''ise'' diyerek şübhe gösterdiği gibi tamamen saptırma bir açıklama yapmışsınız...Zuhruf/6ı de ihitilaf edildiğ baglamında ayetin mealinde ki''ise'' nin imam Maturidiinin sanki nuzülü isada kesinlik yok demiş gibi aksettirmeniz, doğrusu şaşılacak bir şeydir..!!!bir muallimin okuduğunu böyle anlamasıda çok garib bir durum değilmi?imam Maturidiye ait nakillere niye dikkat etmediniz.biz bu kısımları tekrar vererek bu saptırmaya cevab vermiş olalım:
 

.''

Halbuki alıntıladığımız yazıda buna cevab verilmişti. şöyleki:'
 
'Nuzul-i İsa (a.s) meselesinin hem Ehl-i Sünnet imamları tarafından "erkân-ı imaniye" cümlesinden olarak görüldüğünü, hem de gerek İmam el-Mâturîdî'nin, gerekse İmam el-Eş'arî'nin ve onlardan sonraki Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin eserlerinde yer aldığını biliyoruz. Ehl-i Sünnet'in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş'arî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur.Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî'nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu't-Tevhîd'i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer almadığı için İmam el-Mâturîdî'nin bu mesele hakkındaki tavrının olumsuz olduğu şeklinde bir kanaatin yerleşmiş bulunduğu görülüyor.

Ancak bu kanaat yanlıştır. Zira İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine, neşri devam eden Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın birçok yerinde değindiği ve hatta zaman zaman ilgili rivayetlerden bir kısmını da zikrettiği görülmektedir.
[1] Daha önceki bir yazıda[2] bu nokta hakkında bir miktar detay verdiğim için burada onları tekrara lüzum görmüyorum. O yazıyı kaleme aldığım sırada ilgili cilt neşredilmediği için İmam el-Mâturîdî'nin 43/ez-Zuhruf, 61 ayeti hakkındaki tefsirine muttali olamamıştım. Daha sonra yazma nüshadan konuyu tetkik imkânı hasıl oldu. (Katkı sağlayan kardeşime teşekkür ederim.) Özeti şöyle: İmam el-Mâturîdî, "O, kıyamet için bir bilgidir" mealindeki 43/ez-Zuhruf, 61. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "… Bu ayetin tefsirinde ihtilaf edilmiştir. İhtilaf edenlerden bir kısmı, "Burada kastedilen İsa aleyhisselamdır.Onun gökten inmesi kıyamet için bir bilgi ve alamet olacaktır" demiştir. Buna göre bu ayet, daha önce geçen, "Biz onu İsrailoğulları için bir örnek kıldık" (43/ez-Zuhruf, 59) ayetiyle bağlantılı olur. Böylelikle sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: Biz onu örnek, yani ayet ve ibret kıldık. Ve biz onu kıyamet için de bir bilgi kıldık" (…) "Ve bana uyun; doğru yol budur" cümlesi üzerinde dururken de şöyle der: "… Eğer "O kıyamet için bir bilgidir" cümlesinden kasıt İsa aleyhisselam ise sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: "O (İsa) kıyamet için bir bilgi ve alamettir. Binaenaleyh o huruç etmeden ve (gökten) inmeden önce bana ittiba edin."[3]

İmam el-Eş'arî'nin konu hakkındaki tavrına gelince, yine daha önceki bir yazıda da naklettiğim gibi[4] o, üzerinde Selef'in icma ettiğini belirttiği itikadî meselelerin 42.si meyanında şöyle der: "Aynı şekilde Deccal, İsa b. Meryem'in nüzulü ve Deccal'i öldürmesi konusunda rivayet edilen haberlere (iman konusunda da icma etmişlerdir.)"[5]Yine o, "Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne"nin itikat umdelerini sayarken, "Müslümanlar'ın devlet başkanlarının salahı için dua etmeyi, onlara silahla karşı çıkmamayı, fitne dönemlerinde mukatele etmemeyi benimser, Deccal'in çıkacağını ve İsa b. Meryem'in onu öldüreceğini tasdik ederler"[6] dedikten ve daha birçok madde zikrettikten sonra sözlerini şöyle bağlar:"Bütün bunlar, onların (Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne'nin) emir ve amel ettiği, benimsediği hususlardır.

Onların, zikrettiğimiz bütün bu itikat ilkelerine biz de inanır ve onları benimseriz…"
[7]Şu halde nuzul-i İsa (a.s) meselesi hakkında, "bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır" ifadesinin isabetli olmadığını, gerçeği yansıtmadığını söylemek durumundayız. İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük.Bugün konuya buradan devam edelim: İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: "Hz. İsa (a.s)'ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O'na benzetilmiş ve bu suretle öldürülmüş, O ise göğe kaldırılmıştır. Bütün bunlar mucizedir…"[8] Aynı surenin 54. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "Tuzak kurdular: Yani İsa (a.s)'ı yalanladılar ve öldürmeye azmettiler. Allah da, İsa (a.s)'ı ref etmek ve içlerinden birisini O'na benzeterek öldürmelerini sağlamak suretiyle mukabil tuzak kurdu.."[9]

Orada da açıkça görüleceği gibi et-Teftâzânî’nin bahse konu ifadeleri en-Nesefî’nin, "Hz. Peygamber (s.a.v)'in kıyamet alametlerinden olarak haber verdiği Deccal, Dabbetü'l-arz ve Ye'cüc-Me'cüc'ün çıkışı, İsa (a.s)'ın gökten inişi, güneşin batıdan doğması haktır" şeklindeki ifadeleri üzerine söylendiği için, en-Nesefî’nin de bu meselede farklı düşünmediğinin açık olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Yine et-Teftâzânî'nin, Şerhu'l-Makâsıd'daki ifadeleri, gerek nüzul-i İsa (a.s), gerekse zuhur-i Mehdi (a.s) meselesinde gayet sarihtir.
[17] Şöyle der: "İmamet meselesine eklenecek hususlar arasında Mehdi'nin hurucu ve İsa (a.s)'ın nüzulü de vardır ki, bu ikisi kıyamet alametlerindendir. Bu babda ahad da olsa sahih haberler varit olmuştur.

Zira İmam Ebû Hanîfe'den itibaren hemen bütün Akaid kitaplarına girmiş ve Ehl-i Sünnet ulema tarafından ittifakla nakledilegelmiş olan bu inancın mutlak olarak ahad haberler üzerine ibtina ettiğini düşünmek isabetli değildir. İbnu'l-Hümâm'ın konuyla ilgili ifadesi de şöyle:; "Deccal'ın hurucu, İsa b. Meryem (a.s)'ın gökten inmesi, Ye'cüc-Me'cüc'ün ve Dabbe'nin hurucu… gibi kıyamet alametleri haktır; bu hususlarda sarih ve sahih nasslar varittir."
[18]ed-Devvânî, el-Akâidu'l-Adudiyye şerhinde Efendimiz (s.a.v)'den sonra peygamber (Nebi) gelmeyeceği konusunu işlerken şöyle der: "İsa (a.s)'ın nüzulü ve Efendimiz (s.a.v)'in şeraitine tabi olmasına gelince, bu da Efendimiz (s.a.v)'in "Hâtemu'n-Nebiyyîn" olduğunu tekit eden hususlardandır."[19]Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. ''
Bu alıntıyla fethullah hocaya nın şu sözüne de cevab verilmiş oldu:

 
Mesîh ve Mehdî ile alakalı hadis-i şerifler ve ümmetin kabulü esas alınınca nüzûl-ü İsa'ya ve zuhur-u Mehdî'ye inanmak Efendimiz'e îtimadın ve güvenin ifadesidir denilebilir. Fakat bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır. Ayrıca fer'î bir konu olduğundan ve âhad habere dayandığından dolayı bunu inkâr küfre sebep olmadığı için ilk dönem akaid kitaplarına da yansımamıştır
sayın Muallim yoksa siz fethullah hocanın şu sözünemi katlıyorsunuz:''

Hz. İsa'nın ahir zamanda nüzûlü konusuna da genişçe temas edilen sitede, Gülen Hocaefendi, bu konudaki görüşleri değerlendirerek, Hz. İsa'nın şahıs olarak nüzûlünü ilahî hikmete ters gördüğü için, şahs-ı manevi olarak, yani Hz. İsa'ya inananların İslam'a yaklaşması şeklinde yorumlayanları daha makul bulduğunu belirtiyor'' bak.

http://tr.fgulen.com/content/view/8172/11/ :)
 


 
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Muhammed ABDUH Islam Dini'nden idi.
Eger sen Muhammed ABDUH'a mason diyorsan, senin yaptigin ayni kiyasi ben de senin icin yapiyorum...
Sen de, laikperestsin ya da tagutperestin...
Muhammed ABDUH bir niyyet icin begenmedigin yerde bulundugunda nasil mason oluyorsa,
Sen de Türkiye'de belli patilere oy vermek suretiyle o partilerin milletvekillerine mecliste kanun cikartiyorsun, yasa cikarttiriyorsun oyunla vesile oluyorsun, ki öyle kanun ve yasalar da cikiyor ki Kur'an Kanunlari'na, emir ve yasaklarina taban tabana zit...
Muhammed ABDUH mason oluyorsa sen ne oluyorsun simdi?
Sen de, bir yönüyle Islam kanunlari'na, yasama ve kanun cikarmaya vesile kildigin milletvekilleriyle vesilenle savas aciyorsun...
Yani sen de islam Düsmani'sin o zaman... Seriat düsmanisin... Din düsmanisin...
Dogru mu anladim?


Hayır anlamadım! Çünkü senin ifadlerin normal değil ! Kimyan bozulmuş ne dediğini bilmiyorsun ! Benim oy kullandığımı sana kim söyledi ? Mason birini desteklemek uğruna gösterdiğin dirneci bugüne kadar hiç bir müslüman laim için göstermedin !
Sen artık bu forumda safrasın !
Bir istifralık hükmün kaldı !
Atılman lazım.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Hayır anlamadım! Çünkü senin ifadlerin normal değil ! Kimyan bozulmuş ne dediğini bilmiyorsun ! Benim oy kullandığımı sana kim söyledi ? Mason birini desteklemek uğruna gösterdiğin dirneci bugüne kadar hiç bir müslüman laim için göstermedin !
Sen artık bu forumda safrasın !
Bir istifralık hükmün kaldı !
Atılman lazım.


bence senin atılman lazım. forumda kafir ilan etmediğin ve beddua etmediğin kimse kalmadı.

asıl sen safransın ve senin bir istifralık hükmün kaldı.

şehbal ne zamana kadar koruyacak seni bakalım.
 

kebîkec

İhvan Forum Üye
Katılım
21 Eyl 2007
Mesajlar
8,088
Tepkime puanı
1,924
Puanları
113
Galiba alıntıladığımız yazıyı çok hızlı okumuşunuzki, yazıdaki zuhruf/61 ayetinden bahsedilirken bu ayetin tefsirinde ihtilaf edildiğini belirtiyor..ama siz sanki imam Maturidi nuzülü isa da ''ise'' diyerek şübhe gösterdiği gibi tamamen saptırma bir açıklama yapmışsınız...Zuhruf/6ı de ihitilaf edildiğ baglamında ayetin mealinde ki''ise'' nin imam Maturidiinin sanki nuzülü isada kesinlik yok demiş gibi aksettirmeniz, doğrusu şaşılacak bir şeydir..!!!bir muallimin okuduğunu böyle anlamasıda çok garib bir durum değilmi?imam Maturidiye ait nakillere niye dikkat etmediniz.biz bu kısımları tekrar vererek bu saptırmaya cevab vermiş olalım:
 

.''

Halbuki alıntıladığımız yazıda buna cevab verilmişti. şöyleki:'
 
'Nuzul-i İsa (a.s) meselesinin hem Ehl-i Sünnet imamları tarafından "erkân-ı imaniye" cümlesinden olarak görüldüğünü, hem de gerek İmam el-Mâturîdî'nin, gerekse İmam el-Eş'arî'nin ve onlardan sonraki Ehl-i Sünnet Kelam alimlerinin eserlerinde yer aldığını biliyoruz. Ehl-i Sünnet'in iki imamı el-Mâturîdî ve el-Eş'arî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesini erkân-ı imaniye arasında gördüğü ve bu sebeple bu meseleye eserlerinde yer verdiği, keza daha sonraki ulemanın tavrının da farklı olmadığı, onların eserlerine müracaatla kolayca tesbit edilecek bir husustur.Sözü fazla uzatmadan İmam el-Mâturîdî'nin tavrına bakalım. Yakın zamana kadar elimizde sadece Kitâbu't-Tevhîd'i bulunduğu ve orada da herhangi bir tasrihat yer almadığı için İmam el-Mâturîdî'nin bu mesele hakkındaki tavrının olumsuz olduğu şeklinde bir kanaatin yerleşmiş bulunduğu görülüyor.

Ancak bu kanaat yanlıştır. Zira İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine, neşri devam eden Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın birçok yerinde değindiği ve hatta zaman zaman ilgili rivayetlerden bir kısmını da zikrettiği görülmektedir.
[1] Daha önceki bir yazıda[2] bu nokta hakkında bir miktar detay verdiğim için burada onları tekrara lüzum görmüyorum. O yazıyı kaleme aldığım sırada ilgili cilt neşredilmediği için İmam el-Mâturîdî'nin 43/ez-Zuhruf, 61 ayeti hakkındaki tefsirine muttali olamamıştım. Daha sonra yazma nüshadan konuyu tetkik imkânı hasıl oldu. (Katkı sağlayan kardeşime teşekkür ederim.) Özeti şöyle: İmam el-Mâturîdî, "O, kıyamet için bir bilgidir" mealindeki 43/ez-Zuhruf, 61. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "… Bu ayetin tefsirinde ihtilaf edilmiştir. İhtilaf edenlerden bir kısmı, "Burada kastedilen İsa aleyhisselamdır.Onun gökten inmesi kıyamet için bir bilgi ve alamet olacaktır" demiştir. Buna göre bu ayet, daha önce geçen, "Biz onu İsrailoğulları için bir örnek kıldık" (43/ez-Zuhruf, 59) ayetiyle bağlantılı olur. Böylelikle sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: Biz onu örnek, yani ayet ve ibret kıldık. Ve biz onu kıyamet için de bir bilgi kıldık" (…) "Ve bana uyun; doğru yol budur" cümlesi üzerinde dururken de şöyle der: "… Eğer "O kıyamet için bir bilgidir" cümlesinden kasıt İsa aleyhisselam ise sanki şöyle buyurulmuş olmaktadır: "O (İsa) kıyamet için bir bilgi ve alamettir. Binaenaleyh o huruç etmeden ve (gökten) inmeden önce bana ittiba edin."[3]

İmam el-Eş'arî'nin konu hakkındaki tavrına gelince, yine daha önceki bir yazıda da naklettiğim gibi[4] o, üzerinde Selef'in icma ettiğini belirttiği itikadî meselelerin 42.si meyanında şöyle der: "Aynı şekilde Deccal, İsa b. Meryem'in nüzulü ve Deccal'i öldürmesi konusunda rivayet edilen haberlere (iman konusunda da icma etmişlerdir.)"[5]Yine o, "Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne"nin itikat umdelerini sayarken, "Müslümanlar'ın devlet başkanlarının salahı için dua etmeyi, onlara silahla karşı çıkmamayı, fitne dönemlerinde mukatele etmemeyi benimser, Deccal'in çıkacağını ve İsa b. Meryem'in onu öldüreceğini tasdik ederler"[6] dedikten ve daha birçok madde zikrettikten sonra sözlerini şöyle bağlar:"Bütün bunlar, onların (Ashâbu'l-Hadîs ve Ehlu's-Sünne'nin) emir ve amel ettiği, benimsediği hususlardır.

Onların, zikrettiğimiz bütün bu itikat ilkelerine biz de inanır ve onları benimseriz…"
[7]Şu halde nuzul-i İsa (a.s) meselesi hakkında, "bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır" ifadesinin isabetli olmadığını, gerçeği yansıtmadığını söylemek durumundayız. İmam el-Mâturîdî'nin, nüzul-i İsa (a.s) meselesine Te'vîlâtu'l-Kur'ân'ın muhtelif ciltlerinde muhtelif vesilelerle yer verdiğini gösteren örneklerden bir kısmını daha önceki yazılarda görmüştük.Bugün konuya buradan devam edelim: İmam el-Mâturîdî, 3/Âl-i İmrân, 49 ayetini tefsir ederken şöyle der: "Hz. İsa (a.s)'ın hayatı baştan sona mucizeyle donatılmıştır. Zira O, diğer insanlardan farklı biçimde babasız olarak dünyaya gelmiş, beşikteyken konuşmuş, (…), başka birisi O'na benzetilmiş ve bu suretle öldürülmüş, O ise göğe kaldırılmıştır. Bütün bunlar mucizedir…"[8] Aynı surenin 54. ayetinin tefsiri esnasında şunları söyler: "Tuzak kurdular: Yani İsa (a.s)'ı yalanladılar ve öldürmeye azmettiler. Allah da, İsa (a.s)'ı ref etmek ve içlerinden birisini O'na benzeterek öldürmelerini sağlamak suretiyle mukabil tuzak kurdu.."[9]

Orada da açıkça görüleceği gibi et-Teftâzânî’nin bahse konu ifadeleri en-Nesefî’nin, "Hz. Peygamber (s.a.v)'in kıyamet alametlerinden olarak haber verdiği Deccal, Dabbetü'l-arz ve Ye'cüc-Me'cüc'ün çıkışı, İsa (a.s)'ın gökten inişi, güneşin batıdan doğması haktır" şeklindeki ifadeleri üzerine söylendiği için, en-Nesefî’nin de bu meselede farklı düşünmediğinin açık olduğunu ayrıca belirtmeye gerek yoktur. Yine et-Teftâzânî'nin, Şerhu'l-Makâsıd'daki ifadeleri, gerek nüzul-i İsa (a.s), gerekse zuhur-i Mehdi (a.s) meselesinde gayet sarihtir.
[17] Şöyle der: "İmamet meselesine eklenecek hususlar arasında Mehdi'nin hurucu ve İsa (a.s)'ın nüzulü de vardır ki, bu ikisi kıyamet alametlerindendir. Bu babda ahad da olsa sahih haberler varit olmuştur.

Zira İmam Ebû Hanîfe'den itibaren hemen bütün Akaid kitaplarına girmiş ve Ehl-i Sünnet ulema tarafından ittifakla nakledilegelmiş olan bu inancın mutlak olarak ahad haberler üzerine ibtina ettiğini düşünmek isabetli değildir. İbnu'l-Hümâm'ın konuyla ilgili ifadesi de şöyle:; "Deccal'ın hurucu, İsa b. Meryem (a.s)'ın gökten inmesi, Ye'cüc-Me'cüc'ün ve Dabbe'nin hurucu… gibi kıyamet alametleri haktır; bu hususlarda sarih ve sahih nasslar varittir."
[18]ed-Devvânî, el-Akâidu'l-Adudiyye şerhinde Efendimiz (s.a.v)'den sonra peygamber (Nebi) gelmeyeceği konusunu işlerken şöyle der: "İsa (a.s)'ın nüzulü ve Efendimiz (s.a.v)'in şeraitine tabi olmasına gelince, bu da Efendimiz (s.a.v)'in "Hâtemu'n-Nebiyyîn" olduğunu tekit eden hususlardandır."[19]Nüzul-i İsa (a.s) meselesinde Ehli Sünnet Kelam alimlerinin tutumunun ne olduğu sorusunun cevabının alabildiğine net olduğu, yapılan iktibaslarla sanırım anlaşılmıştır. ''
Bu alıntıyla fethullah hocaya nın şu sözüne de cevab verilmiş oldu:

 
Mesîh ve Mehdî ile alakalı hadis-i şerifler ve ümmetin kabulü esas alınınca nüzûl-ü İsa'ya ve zuhur-u Mehdî'ye inanmak Efendimiz'e îtimadın ve güvenin ifadesidir denilebilir. Fakat bu mevzu Maturidî ve Eş'arî gibi Ehl-i Sünnet imamlarının eserlerinde işlenmemiş ve ele alınmamıştır. Ayrıca fer'î bir konu olduğundan ve âhad habere dayandığından dolayı bunu inkâr küfre sebep olmadığı için ilk dönem akaid kitaplarına da yansımamıştır
sayın Muallim yoksa siz fethullah hocanın şu sözünemi katlıyorsunuz:''

Hz. İsa'nın ahir zamanda nüzûlü konusuna da genişçe temas edilen sitede, Gülen Hocaefendi, bu konudaki görüşleri değerlendirerek, Hz. İsa'nın şahıs olarak nüzûlünü ilahî hikmete ters gördüğü için, şahs-ı manevi olarak, yani Hz. İsa'ya inananların İslam'a yaklaşması şeklinde yorumlayanları daha makul bulduğunu belirtiyor'' bak.

http://tr.fgulen.com/content/view/8172/11/ :)
 


 

Sen bu yazıyı çok sevmişsin anlaşılan bir kaç defa daha tekrar eder yapıştırısın.:) İlgili ayette ''....lealemun liilmissaah''ifadesi var. Alem olan Hazreti İsa ise diyor. Siyak sibak ilişkisi içinde ortaya çıkabilecek manaları ifade ediyor. Birden fazla şıkkın olduğu yerlerde birden fazla tercih olur. İş tercih hakkına saygı duyabilmekte.

Birde sana bir uyarıda bulunayım SAPTIRMA ifadesini bana hitaben kullanma. Yanlış anlamış veya anlatmış olabilirim ilmin yetiyorsa doğrusunu yaz. Ama saptırma bir kasıt ifade eder. :Cool:
 
Üst