arkadaşlar ben sizlere iki soru sormak istiyorum:
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır?
2. sorum ise minhac_'ye ictihad ve müctehid nedir?müctehidliğin şartları diye belirttiğiniz özellikleri kim neye göre nasıl belirlemiştir?
Kaynaklar verildi tam olarak okumadiniz mi?
Ilk ictihad edenler Sahabelerdi
Metinin tamami burada hangi noktaya itiraz ediyorsunuz?
Hakkında sadece tek mana bulunan açık hükümlü nasların dışındakilerden hüküm çıkarmaya ictihad denir. Buna ehil olanlara yani ahkam Ayetleri ezberinde olan ve bilen ve ahkam Hadislerini senedleriyle bilip bu hadislerin isnad edildiği hadis ricalinin hallerinden haberdar olan; nasihin, mensuhun, umum, has, mutlak ve mukayyedin ne olduğunu hakkıyla bilen ve bunun yanında Kur'an'ın indirildiği dil olan Arapçayı, nasların lafızları neye işaret ve delalet ettiğini hakkıyla kavrayacak şekilde Arapça bilgisine vakıf olan ve müctehidlerin nelere ittifak ve hangi şeylerde ihtilaf ettiklerinden haberi olan kimseye de müctehid denir. Eğer bir müctehid kendinden önceki müctehidlerin nerelerde söz birliği ettiklerini ve nerelerde ihtilaf ettiklerini bilmezse, kendinden önceki müctehidlerin icma'sını (yani dinin temel kaynaklarından biri olan icma) delmesinden korkulur.
Bütün bunların ötesinde müctehidde bulunması gereken ve ictihadın temel taşlarından olan çok önemli bir şart daha var ki, o da nefis bilgisi, (üstün kabiliyet) yani kuvvetli bir anlayış ve idrak kabiliyetine sahip olmaktır.
Müctehidde ayrıca adaletin bulunması da şarttır, yani müctehid büyük günahlardan uzak bulunmalı ve küçük günahları işlemeye devam ediyor olmamalıdır. Öyle ki, adamın küçük günahları miktar olarak iyiliklerinden fazla bulunmamalıdır.
Mukallid ise bu mertebeye erişmemiş kimselere denir.
Müslümanların bu iki mertebede olduğuna Resulullah Aleyhisselam'ın şu mealdeki Hadis-i Şerifi delildir:
" Benim sözümü duyup onu kavrayan ve duyduğu gibi onu aynen yerine getirenlerin Allah yüzlerini ak etsin. Nice tebliğciler var ki, kendileri meseleden habersizdirler. " Hadis-i Şerifi Tirmizi ve ibni Hıbban rivayet etmiştir.
Bizim yukarıda bahsettiğimiz hususa mezkur hadisin şu kısmı delil teşkil etmektedir: Nice söz tebliğeileri var ki, kendileri meseleden habersizdirler Bu da kendi tebliğ ettiği meseleyi bilmeyenıerin mevcudiyetini gösteriyor.
Bir başka rivayette ise, " Kavrayış ve idraki, kendisine hadis nakleden daha ileri olan nice kimseler var" denilmektedir ki bunlar bize, hadis nakleden bir kısım insanların, nakilden öte hadisin ne mana ifade ettiğini anlama gücüne sahip olmadıklarını göstermektedir. Bu Hadis-i Şerif mealen diğer bir rivayette şöyle ifade edilmektedir: " Kendilerinden daha alim olanlara bilgi nakleden nice kimseler vardır. " Bu son iki ifadeyi Tirmizi ve ibni Hıbban rivayet etmişlerdir.
işte böylesi müctehidlere Resulullah Aleyhisselatü Vesselam' ın şu Hadis-i Şerifinde de işaret ediliyor :" Hakim ictihad eder ve bunda da doğruyu bulursa kendisine iki ecir ve eğer ictihadında hata ederse bir ecir vardır. " Hadis-i Şerifi İmam Buhari rivayet etmiştir.
Resul Aleyhisselam'ın bu Hadis-i Şerifte özellikle hakim kelimesinin zikredişinin sebebi, hakimlerin ictihadi meselelel'le iç içe oldukları bu meseleye diğerlerinden çok daha muhtaç bulunmalarındandır.
Mesela Hazreti Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan bin Ali ile Abdullah bin Ömer gibi devlet idaresini elinde bulunduran altı halife ve Kadı (hakim) Şurayh gibi Seleften bulunan zevat hakim olmalarının yanında müctehiddiler.
Kitap telif eden hadis uleması, hadis ıstılah kitaplarında Sahabe içerisinde fetva veme durumunda olanların (yani müctehid olanların) on kişiden az olduğunu belirtiyorlar.(*) İctihad yönünden sahabenin durumu bu merkezde olunca, Kur' an okuyan ve birkaç dini kitap gözden geçiren her müslüman
"Onlar da insan, biz de insarız ; dolayısıyla bizim o müctehidleri taklid etmemiz söz konusu olamaz" demeleri doğru olabilir mi ? Selef-in çoğunun müctehid olmadığı, aksine kendi içlerindeki müctehidleri taklid ettikleri bir gerçektir.Meseıa Sahih-i Buhari'de şöyle bir şeyanlatılmaktadır:
Adamın biri, birinin yanında ücretli işçi olarak çalışmaktadır. Bu işçi, adamın karısıyla zına etti. İşçinin babası oğlunun durumu hakkında fetva sorunca kendisine oğlun yüz koyun ve bir de cariye vermesi gerekir, dediler. Sonra aynı meseleyi ilim erbabına sorduğunda, kendisinin oğluna yüz (celde) sopa vurulması ve bir sene müddetle de uzaklaştırma cezası verilmesi icap eder dediler. Adam nihayet mezkur şahsın karısıyla birlikte Resulullah Aleyhisselam'a geldi ve ya Resulullah dedi, benim bu oğlum şu adamın yanında ücretli işçi olarak çalışmaktaydı. Adamın karısıyla zina etti. Bana, oğluna yüz celde (değnek) vurulması ve bir sene de uzaklaştırma cezası verilmesi gerekir dediler. Resulullah Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz de, " Yüz koyun ve cariye kendisinden istenmez. Fakat oğluna yüz celde (değnek) vurulması ve bir sene müddetle de uzaklaştırılma sürgün cezası verilmeli" dedi.
Kendisi de bir sahabi olduğu halde bu adam meseleyi diğer bir kısım ashaba sormuş, onlar kendisine isabetli bir cevap veremediklerinden, hatalı cevap verdiklerinden bu defa konuyla ilgili olarak Resulullah'tan bilgi isteyince isabetli fetva veren ulemanın fetvaları Efendimizin verdiği fetvaya uygun olduğu görülmüştür. Resul Aleyhisselam kendisinden hadis dinleyen bir kısım insanların bu hadislerden hüküm çıkarma ehliyetinde olmadıklarını, bu gibilerin fasih Arapçayı da bilmelerine rağmen sadece kendisinden duydukları hadisi nakletmekten öte bir şansları bulunmadığını söylediği halde, bu yaygaracı güruhu hangi cesaretle kalkıp dört mezhebin imamları gibi müctehidleri kasdederek, " Onlar da insan, biz de insanız" diyebiliyorlar.
Yine bu cümleden olarak Ebu Davud'un bir rivayetine göre, adamın birinin başında bir yarık vardı. Soğuk bir gecede cünup oldu. Başındaki bu yarık hususunda yanındakilere nasıl yıkanması gerektiğini sordu. Kendisine normal olarak yıkanmasını söylediler yıkandı ve adam öldü. Durumu Resulullah'a haber verince Efendimiz, " Adamı öldürdüler, Allah da onları öldürsün " dedi. Hadis-i Şerifı ebu Davud ve diğerleri rivayet etmiştir. Evet, eğer istisnasız bütün müslümanların ictihad etmeleri doğru olsaydı, kendileri fetvaya ehil olmadıkları halde fetva vermeye kalkışan bu adamları Resulullah Aleyhiselatü Vesselam kınar mıydı hiç ?!.Sonra, Kıyası sadece müctehidler yapar, bu onların vazifesidir. Yani hakkında nas bulunmayan bir meseleyi, hakkındanas bulunan diğer bir meseleyle aralarındaki benzerlikten dolayı karşılaştırırlar.Binaenaleyh, hem kendileri, hem de hempaları ictihad yapma ehliyetinden mahrum oldukları halde kendi bağlılarını ictihad yapmaya teşvik eden bu zavallılardan aman ha aman uzak durun!. Bu adamlar dini meseleler de tahribat yaptıkları gibi kendi yandaşlarını da bu kabil tahribat'a davet ediyorlar.
(*)Bu hususlarda imam Suvuti'nin Tedribu'r-Ravi ve benzer diğer hadis istılaları (ilimleri) kitaplarında geçmektedir.