Hasan El Benna

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
birincisi bu şartları kim koymuş.farzedelimki ben yerine getirdim bu şartları kim beni sınava tabi tutacak.

ikincisi:sevaplarının günahlarında çok olduğunu nerden bileceksiniz...

O sartlari yerine getirdiginize inaniyorsaniz sorun yoktur siz bir müctehidsinizdir. Kendi basiniza hareket edersiniz. Ama yine de sizinn bir mezhebiniz olmus olur.

Burada mesele sevap günah meselesi degil, dinin hükümlerii meselesidir.

Yani dinin hükümleri kimsenin elinde oyuncak degildir, herkes kafasina göre ahkam kesemez.
 

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
kime göre neye göre doğru söylemiş.doğruluktaki kıstasınız nedir.???

Yukarda zikrettigim hadis mesela...


Tabiin devrinden beri bu dinin usul ve fürunun Efendimiz aleyhissalatu vesselam’dan tevarüs ettikleri gibi koruyan müctehid imamların ölcüleri

yeter mi?

Peki sizin ölcünüz nedir?
 

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Ebu Davud'un bir rivayetine göre, adamın birinin başında bir yarık vardı. Soğuk bir gecede cünup oldu. Başındaki bu yarık hususunda yanındakilere nasıl yıkanması gerektiğini sordu. Kendisine normal olarak yıkanmasını söylediler yıkandı ve adam öldü. Durumu Resulullah'a haber verince Efendimiz, " Adamı öldürdüler, Allah da onları öldürsün " dedi. Hadis-i Şerifı ebu Davud ve diğerleri rivayet etmiştir. Evet, eğer istisnasız bütün müslümanların ictihad etmeleri doğru olsaydı, kendileri fetvaya ehil olmadıkları halde fetva vermeye kalkışan bu adamları Resulullah Aleyhiselatü Vesselam kınar mıydı hiç ?!.Sonra, Kıyası sadece müctehidler yapar, bu onların vazifesidir. Yani hakkında nas bulunmayan bir meseleyi, hakkında nas bulunan diğer bir meseleyle aralarındaki benzerlikten dolayı karşılaştırırlar.Binaenaleyh, hem kendileri, hem de hempaları ictihad yapma ehliyetinden mahrum oldukları halde kendi bağlılarını ictihad yapmaya teşvik eden bu zavallılardan aman ha aman uzak durun!. Bu adamlar dini meseleler de tahribat yaptıkları gibi kendi yandaşlarını da bu kabil tahribat'a davet ediyorlar.
 

sezarx

Üye
Katılım
26 Nis 2007
Mesajlar
40
Tepkime puanı
0
Puanları
0
kaçacak hiç bir yer yok.O gün varıp sığınılacak tek yer Rabbindir.O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey haber verilecek .Dahası insan mazeret arayıp yaptıklarını gizlemeye çalışsa da bizzat kendi VİCDANINDAN kaçamayacak.(KIYAMET SÜRESİ11,12,13,14,15)

benim ölçüm vicdanım.hem ben mezhepleri inkar etmiyorum neden anlamıyorsunuz ki.kimseyi mezhebinden yada mezhebinden dolayı dinden çıkmışta saymıyorum.kızdığım nokta sizin,sizin gibi düşünmeyenleri hemen din dışı ilan etmeniz...
 

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
kaçacak hiç bir yer yok.O gün varıp sığınılacak tek yer Rabbindir.O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey haber verilecek .Dahası insan mazeret arayıp yaptıklarını gizlemeye çalışsa da bizzat kendi VİCDANINDAN kaçamayacak.(KIYAMET SÜRESİ11,12,13,14,15)

benim ölçüm vicdanım.hem ben mezhepleri inkar etmiyorum neden anlamıyorsunuz ki.kimseyi mezhebinden yada mezhebinden dolayı dinden çıkmışta saymıyorum.kızdığım nokta sizin,sizin gibi düşünmeyenleri hemen din dışı ilan etmeniz...

Kim din disi etti efendi

yazilanlari iyi oku.

Senin ölcün vicdanin olsun, bu senin kendi secimin.

Bizim ölcümüz de ehli sünnet velcemaat inancidir.

Kizma bize

Selametle kal...
 

ekobaskil

Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
türkiye/izmir
arkadaşlar ben sizlere iki soru sormak istiyorum:
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır?
2. sorum ise minhac_'ye ictihad ve müctehid nedir?müctehidliğin şartları diye belirttiğiniz özellikleri kim neye göre nasıl belirlemiştir?
 

ebuhatim

Asistan
Katılım
3 May 2007
Mesajlar
228
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Allah Rahmet Eylesin! şehadetini Kabul Eylesin! şehitler Arasinda Derecesini Yüksek Eylesin!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
alıntı- kolibasili
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır ?

Sen kimsin arkadaş ? Önce bir selâm-sabah de ... Ondan sonra izninizle aranıza katılabilir miyim ? diye bir nezaket sorusu sor. Ondan sonra da biz izin verirsek konuş !
Sorduğun soruları daha çok çocuklara öğrettiğimiz için büyükler için zamanımız yok !
Bu sebeple, başka bir kapıya müracaat et !
Belki onlar sizin kayığınıza biner de cevaplarlar.
 

ebuhatim

Asistan
Katılım
3 May 2007
Mesajlar
228
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Gerçekten Bizim şehit Olmuş Ulemalarimizi, Hocalarimiz, Bu Uğurda Nice şehit Olmuş Kardeşlerimizi Anip Hatirliyorlarmi Yada Taniyip Biliyorlar Mi Türkiye Sinirlarindaki Müslüman Kardeşlerimiz? çok Merak Ediyorum
 

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
arkadaşlar ben sizlere iki soru sormak istiyorum:
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır?
2. sorum ise minhac_'ye ictihad ve müctehid nedir?müctehidliğin şartları diye belirttiğiniz özellikleri kim neye göre nasıl belirlemiştir?

Kaynaklar verildi tam olarak okumadiniz mi?

Ilk ictihad edenler Sahabelerdi;)

Metinin tamami burada hangi noktaya itiraz ediyorsunuz?

Hakkında sadece tek mana bulunan açık hükümlü nasların dışındakilerden hüküm çıkarmaya ictihad denir. Buna ehil olanlara yani ahkam Ayetleri ezberinde olan ve bilen ve ahkam Hadislerini senedleriyle bilip bu hadislerin isnad edildiği hadis ricalinin hallerinden haberdar olan; nasihin, mensuhun, umum, has, mutlak ve mukayyedin ne olduğunu hakkıyla bilen ve bunun yanında Kur'an'ın indirildiği dil olan Arapçayı, nasların lafızları neye işaret ve delalet ettiğini hakkıyla kavrayacak şekilde Arapça bilgisine vakıf olan ve müctehidlerin nelere ittifak ve hangi şeylerde ihtilaf ettiklerinden haberi olan kimseye de müctehid denir. Eğer bir müctehid kendinden önceki müctehidlerin nerelerde söz birliği ettiklerini ve nerelerde ihtilaf ettiklerini bilmezse, kendinden önceki müctehidlerin icma'sını (yani dinin temel kaynaklarından biri olan icma) delmesinden korkulur.

Bütün bunların ötesinde müctehidde bulunması gereken ve ictihadın temel taşlarından olan çok önemli bir şart daha var ki, o da nefis bilgisi, (üstün kabiliyet) yani kuvvetli bir anlayış ve idrak kabiliyetine sahip olmaktır.

Müctehidde ayrıca adaletin bulunması da şarttır, yani müctehid büyük günahlardan uzak bulunmalı ve küçük günahları işlemeye devam ediyor olmamalıdır. Öyle ki, adamın küçük günahları miktar olarak iyiliklerinden fazla bulunmamalıdır.

Mukallid ise bu mertebeye erişmemiş kimselere denir.
Müslümanların bu iki mertebede olduğuna Resulullah Aleyhisselam'ın şu mealdeki Hadis-i Şerifi delildir:
" Benim sözümü duyup onu kavrayan ve duyduğu gibi onu aynen yerine getirenlerin Allah yüzlerini ak etsin. Nice tebliğciler var ki, kendileri meseleden habersizdirler. " Hadis-i Şerifi Tirmizi ve ibni Hıbban rivayet etmiştir.

Bizim yukarıda bahsettiğimiz hususa mezkur hadisin şu kısmı delil teşkil etmektedir: Nice söz tebliğeileri var ki, kendileri meseleden habersizdirler Bu da kendi tebliğ ettiği meseleyi bilmeyenıerin mevcudiyetini gösteriyor.

Bir başka rivayette ise, " Kavrayış ve idraki, kendisine hadis nakleden daha ileri olan nice kimseler var" denilmektedir ki bunlar bize, hadis nakleden bir kısım insanların, nakilden öte hadisin ne mana ifade ettiğini anlama gücüne sahip olmadıklarını göstermektedir. Bu Hadis-i Şerif mealen diğer bir rivayette şöyle ifade edilmektedir: " Kendilerinden daha alim olanlara bilgi nakleden nice kimseler vardır. " Bu son iki ifadeyi Tirmizi ve ibni Hıbban rivayet etmişlerdir.

işte böylesi müctehidlere Resulullah Aleyhisselatü Vesselam' ın şu Hadis-i Şerifinde de işaret ediliyor :" Hakim ictihad eder ve bunda da doğruyu bulursa kendisine iki ecir ve eğer ictihadında hata ederse bir ecir vardır. " Hadis-i Şerifi İmam Buhari rivayet etmiştir.

Resul Aleyhisselam'ın bu Hadis-i Şerifte özellikle hakim kelimesinin zikredişinin sebebi, hakimlerin ictihadi meselelel'le iç içe oldukları bu meseleye diğerlerinden çok daha muhtaç bulunmalarındandır.

Mesela Hazreti Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan bin Ali ile Abdullah bin Ömer gibi devlet idaresini elinde bulunduran altı halife ve Kadı (hakim) Şurayh gibi Seleften bulunan zevat hakim olmalarının yanında müctehiddiler.


Kitap telif eden hadis uleması, hadis ıstılah kitaplarında Sahabe içerisinde fetva veme durumunda olanların (yani müctehid olanların) on kişiden az olduğunu belirtiyorlar.(*) İctihad yönünden sahabenin durumu bu merkezde olunca, Kur' an okuyan ve birkaç dini kitap gözden geçiren her müslüman
"Onlar da insan, biz de insarız ; dolayısıyla bizim o müctehidleri taklid etmemiz söz konusu olamaz" demeleri doğru olabilir mi ? Selef-in çoğunun müctehid olmadığı, aksine kendi içlerindeki müctehidleri taklid ettikleri bir gerçektir.Meseıa Sahih-i Buhari'de şöyle bir şeyanlatılmaktadır:
Adamın biri, birinin yanında ücretli işçi olarak çalışmaktadır. Bu işçi, adamın karısıyla zına etti. İşçinin babası oğlunun durumu hakkında fetva sorunca kendisine oğlun yüz koyun ve bir de cariye vermesi gerekir, dediler. Sonra aynı meseleyi ilim erbabına sorduğunda, kendisinin oğluna yüz (celde) sopa vurulması ve bir sene müddetle de uzaklaştırma cezası verilmesi icap eder dediler. Adam nihayet mezkur şahsın karısıyla birlikte Resulullah Aleyhisselam'a geldi ve ya Resulullah dedi, benim bu oğlum şu adamın yanında ücretli işçi olarak çalışmaktaydı. Adamın karısıyla zina etti. Bana, oğluna yüz celde (değnek) vurulması ve bir sene de uzaklaştırma cezası verilmesi gerekir dediler. Resulullah Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz de, " Yüz koyun ve cariye kendisinden istenmez. Fakat oğluna yüz celde (değnek) vurulması ve bir sene müddetle de uzaklaştırılma sürgün cezası verilmeli" dedi.
Kendisi de bir sahabi olduğu halde bu adam meseleyi diğer bir kısım ashaba sormuş, onlar kendisine isabetli bir cevap veremediklerinden, hatalı cevap verdiklerinden bu defa konuyla ilgili olarak Resulullah'tan bilgi isteyince isabetli fetva veren ulemanın fetvaları Efendimizin verdiği fetvaya uygun olduğu görülmüştür. Resul Aleyhisselam kendisinden hadis dinleyen bir kısım insanların bu hadislerden hüküm çıkarma ehliyetinde olmadıklarını, bu gibilerin fasih Arapçayı da bilmelerine rağmen sadece kendisinden duydukları hadisi nakletmekten öte bir şansları bulunmadığını söylediği halde, bu yaygaracı güruhu hangi cesaretle kalkıp dört mezhebin imamları gibi müctehidleri kasdederek, " Onlar da insan, biz de insanız" diyebiliyorlar.

Yine bu cümleden olarak Ebu Davud'un bir rivayetine göre, adamın birinin başında bir yarık vardı. Soğuk bir gecede cünup oldu. Başındaki bu yarık hususunda yanındakilere nasıl yıkanması gerektiğini sordu. Kendisine normal olarak yıkanmasını söylediler yıkandı ve adam öldü. Durumu Resulullah'a haber verince Efendimiz, " Adamı öldürdüler, Allah da onları öldürsün " dedi. Hadis-i Şerifı ebu Davud ve diğerleri rivayet etmiştir. Evet, eğer istisnasız bütün müslümanların ictihad etmeleri doğru olsaydı, kendileri fetvaya ehil olmadıkları halde fetva vermeye kalkışan bu adamları Resulullah Aleyhiselatü Vesselam kınar mıydı hiç ?!.Sonra, Kıyası sadece müctehidler yapar, bu onların vazifesidir. Yani hakkında nas bulunmayan bir meseleyi, hakkındanas bulunan diğer bir meseleyle aralarındaki benzerlikten dolayı karşılaştırırlar.Binaenaleyh, hem kendileri, hem de hempaları ictihad yapma ehliyetinden mahrum oldukları halde kendi bağlılarını ictihad yapmaya teşvik eden bu zavallılardan aman ha aman uzak durun!. Bu adamlar dini meseleler de tahribat yaptıkları gibi kendi yandaşlarını da bu kabil tahribat'a davet ediyorlar.

(*)Bu hususlarda imam Suvuti'nin Tedribu'r-Ravi ve benzer diğer hadis istılaları (ilimleri) kitaplarında geçmektedir.
 

ekobaskil

Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
türkiye/izmir
alıntı- kolibasili
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır ?

Sen kimsin arkadaş ? Önce bir selâm-sabah de ... Ondan sonra izninizle aranıza katılabilir miyim ? diye bir nezaket sorusu sor. Ondan sonra da biz izin verirsek konuş !
Sorduğun soruları daha çok çocuklara öğrettiğimiz için büyükler için zamanımız yok !
Bu sebeple, başka bir kapıya müracaat et !
Belki onlar sizin kayığınıza biner de cevaplarlar.

sizin nezaketiniz ortada zaten.birincisi bir soruya insanca cevap vermenin yolları vardır:
1- cevaplamak istemiyorum çünkü bilmiyorum dersiniz....
2-tabii ki der yazarsınız....
kim olduğum seni ilgilendirmez.sen soruya cevap ver kardeşim.tutup mezhepsizlik
çağımızın en büyük bid'at'idir diye kopyala yapıştır yapması kolay tabii.bilmiyorsan yazma kardeş.git anlattığın çocuklar sana tekrar anlatsınlar sen de gel bana anlat olur mu?
size selam diyorum çünkü Allah furkan suresinde 63. ayette şöyle buyuruyor: "O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler."
 

ekobaskil

Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
türkiye/izmir
alıntı- kolibasili
1. sorum cenk11'e mezhep nedir?ne zaman ortaya çıkmıştır ?

Sen kimsin arkadaş ? Önce bir selâm-sabah de ... Ondan sonra izninizle aranıza katılabilir miyim ? diye bir nezaket sorusu sor. Ondan sonra da biz izin verirsek konuş !
Sorduğun soruları daha çok çocuklara öğrettiğimiz için büyükler için zamanımız yok !
Bu sebeple, başka bir kapıya müracaat et !
Belki onlar sizin kayığınıza biner de cevaplarlar.

bi de en kısa zamanda okuma yazma öğrenin lütfen kolibasili değil ekobaskil.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
alıntı- ekobaskil
"""size selam diyorum çünkü..."""


İşte bu selâmı en önce söyleyecektin ve konuya da izinle müdahil olacaktın ! Bodoslama hangi yere dalarsanız alacağınız cevap ta bizim yazdığımızdan pek farklı olmaz.
Bütün davranış özürlüler beni mi gelip buluyor ne ?

Ha bir de şu "Mezhepsizliğin ne menem bir şey olduğunu bilmiyorsan yazma!" demişsin. Daha ikinci mesajında baltayı taşa vuruyorsun. Bak forumda "Düşünce Parkı" adında bir bölüm var. Oraya git ve bu konuda astığım iki uzunca yazıyı bir oku. Orada zikredilenler sana en azından iki-üç ay yeter. Ondan sonra gel, anlamadığın ayerleri adam gib sor, şayet nezaket kurallarına uyarsan sana cevap verebilriz.



:(
 

ekobaskil

Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
türkiye/izmir
alıntı- ekobaskil
"""size selam diyorum çünkü..."""


İşte bu selâmı en önce söyleyecektin ve konuya da izinle müdahil olacaktın ! Bodoslama hangi yere dalarsanız alacağınız cevap ta bizim yazdığımızdan pek farklı olmaz.
Bütün davranış özürlüler beni mi gelip buluyor ne ?

Ha bir de şu "Mezhepsizliğin ne menem bir şey olduğunu bilmiyorsan yazma!" demişsin. Daha ikinci mesajında baltayı taşa vuruyorsun. Bak forumda "Düşünce Parkı" adında bir bölüm var. Oraya git ve bu konuda astığım iki uzunca yazıyı bir oku. Orada zikredilenler sana en azından iki-üç ay yeter. Ondan sonra gel, anlamadığın ayerleri adam gib sor, şayet nezaket kurallarına uyarsan sana cevap verebilriz.



:(

bütün davranış özürlülerin sizi bulduğuna inanıyorsanız siz de bi davranış özürlülüğü vardır demektir.
mezhep konusunda da bana kopyala-yapıştır yöntemiyle yazdıkların değil kendi cümlelerin lazım.kopya çekmeden.senin kendine ait hiç mi düşüncen yoktur.düşünemiyor musun sen.ben onları istiyorum.
SELAM....
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bir sen eksiktin !!!

ekobasil,
Bu forumda bir sen eksiktin, sen de katıldın şimdi tamam oldu !!!!!!

:lac:
 

NehiR

mütebessim :)
Katılım
16 Haz 2006
Mesajlar
2,708
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Gaziantep/Konya
anlamıyorum yani birilerini tekfir etmek bize sevap mı kazandırıyor...
 

HalidMesal

Paylaşımcı
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
106
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Şehid Hasan El Benna

Hasan El-benna
HASAN EL BENNA

bennaty0ok1.jpg

ÖLÜMÜ HAYATA TERCİH EDEN BİR MİLLETİN ÖNÜNDE HİÇBİR ŞEY DURAMAYACAKTIR. (Sehit Hasan El Benna)


17 Ekim 1906'da Misir'in Mahmudiye kentin de dogan Hasan el-Benna dini ve ilmi yönden köklü bir aileye mensuptur. Babasi hadis alimi idi. Hadis konusunda bizzat kendisinin de yazdigi eserler vardir. Iste böyle ilmi bir yuvada büyüyen Benna ilim, takva ve zühd atmosferinde çok güzel yetismistir. Daha küçük yaslarda üstün bir zeka ya sahip oldugu gözleniyordu. Gece namazlarina ve pazartesi, persembe günleri oruçlarina devam ediyordu. Küçük yaslarinda Kur'an-i Kerimi yari sina kadar ezberleyen Benna 15 yaslarinda hifzi ni tamamladi.

Yüzünün hatlarinda -devamli bir elem ve hü zün görünüyordu. Kalbinde müslümanlarin dertlerine çareler arama aski vardi. Onun bu hali za man zâman bazi kötülükleri bizzat kendi eliyle degistirmeye götürüyordu.

Nafile ibadetlere devam etmesiyle ruhu en ginlesmis ve nefsi daha da ,paklasmisti. Ayrica daha talebelik yillarindaki Islâmi çalismalarin dan dolayi da genel kültürü oldukça gelismisti. Okudugu medrese de "kötülüklere karsi mücadele" adinda bir teskilat kurarak bazi önemli sahsiyetlere mektuplar gönderip, onlara nasihat etmeye ve onlarin dikkatlerini toplumdaki kötü lüklere çekmeye baslamisti.

Liseden mezun oldugunda Misir'daki tüm talebeler arasindaki siralamada besinciydi. Üniversiteyi ise."Darul Ulum"da okumustu. Universiteyi bitirme imtihanlarini verirken onsekizbin siir beyti ve bir o kadarda nesir ezberlemisti. Darul Ulum'u bitirdiginde onun ayarinda talebe yoktu. Çünkü birincilikle bitirmisti.

Üniversiteyi bitiren Hasan el-Benna Ismaili ye'deki okullardan birine tayin edilmisti. O zaman Ingilizlerin tüm güçleri Ismailiye'de toplan misti. Okullarda Avrupa usulü egitim yapiliyordu. Ismailiye bu haliyle sanki Londra'nin muhit lerinden birini andiriyordu.

Halkin çogu ise bir Ingiliz sirketi olan "Su veys"te isçiydiler. Hasan el-Benna Ingilizlerin Misir halkini ezdigini ve onu zelil ettigini görüyordu. Misir halki sanki onlarin kölesiydi. Her türlü fesat almis yürümüs ve haramlar mübahlastirilmisti. Özellikle 1924'de Atatürk tarafindan hilafet yikildiktan sonra bu durum daha da artmisti. Diger taraftan Benna batililarin Islâmi ortadan kaldirmak için yaptigi çalismalari gördükçe kalbi parçalaniyordu. Iste Benna o dönemleri anlatirken söyle diyordu: "ALLAH (c.c.) bilir nice geceleri ümmetin dertlerine çareler aramak için geçirdik. Ve ümmetin hallerini tahlil etmek, dertlerini ortadan kaldirmak için ne kadar düsündük. Bu hallerin tesirinden bazen aglama durumuna gelirdik." Derken Hasan el-Benna kendilerinde hayir alemetleri olan bazi kisilerle irtibata geçiyordu. Kendisiyle birlikte alti kisi biraraya gelerek Islâmi çalismalarin çekirdegini olusturmak için anlastilar. Benna bu kurdugu teskilatina yeni bir isim almamasi için "Biz Müslüman Kardesleriz" dedi ve cemiyetin adi "Ihvan-i Müslimin" oldu. Benna ilk davetine Ismailiye'de baslamisti. Çalismalarini bereketlendiren ALLAH (c.c.) Teâlâ onun elleriyle kahvelerde zamanlarini bosa geçiren insanlardan Islâm davasi için mümtaz sahislar yetistirmisti. Bunlara örnek olarak Islâm davasinin ilk öncülerinden Seyh Muhammed Fergali Ingiliz komutaninin karsisina dikilmis söyle diyordu: "Beni bu Ismailiye'den sadece bir kisinin emri çi kartabilir. O da Hasan el-Benna" ' Hasan el-Benna Ismailiye'deki çalismalari ge nisleyince ve tüm gayretlerini Islâm için tahsis edince Ismailiye'den Misir'in baskenti olan Kahi re'ye tasindi. Ihvan-i Müslimin'in merkezini orada kurdu.

Bütün gayretlerini Islâma davet ve onu tanit ma yolunda harcadi. Köyleri gezdi, sehirleri do lasti. Gittigi her yere bir sube açiyordu. Öyle ki bir kaç sene içinde Ihvanin hareketi Misir'in gö zünü ve kulagini doldurmustu. Her tarafta ona katilmalar oluyor ve Misir'in evlatlari onun ka natlari altina giriyordu. Bunu gören hükümet Ih vanin yayilmasindan korkarak onu kontrol etmek için her türlü çareye basvuruyordu.

Hasan el-Benna'yi gizli istihbarattan bir çok kisi takip etmeye baslamisti. O nereye giderse on larla pesinden ayrilmiyorlardi. Derken 1947 se nesinde Hasan el-Benna bazi mücahidlerini Filis tin'e gönderiyordu. Filistin daglari ve köyleri da ha önce görmedikleri ender mücahidler görmeye baslamislardi. Evet Filistin yahudiye kuvvetli bir ders vermek ve onlara zilleti tattirmak için ölümü hayata tercih eden insanlara sahit olmustu.

Bu arada Kral Faruk, bu büyük gelismeler den dolayi meseleyi Ingilizlerle beraber düsünme ye basladi. Özellikle Kral Faruk'un Misir ordusu na dagittigi silahlarin bozuk oldugunun anlasil masindan ve araplarin hiyanetlerinin açiga çik masindan sonra Kral Faruk için mesele iyice teh likeliydi. Filistinde cihad eden Ihvan-i Müslimin Mücâhitlerinin Misir'a gönderilmesinden korkan Faruk, Müslüman Kardesleri tutuklatip hapisha nelere dolduruyordu. Disarida sadece Hasan el Benna kalmisti. Kralin maksadi onu öldürtmekti. Iste bu esnada Mahmud Abdulmecid gizli is tihbarattan bes kisiyi Benna'yi öldürmeleri için gönderdi. Ve Kahire'nin en büyük meydaninda Müslüman Gençler Teskilatinin önünde 12 Subat 1949 tarihinde Hasan el-Benna kursunlandi. Te davi için hastaneye kaldirildi. Bu arada Benna'ya müdahale edilmemesi ve kan kaybindan ölmesi saglandi.

Böylece ömrünün sonuna kadar teblig için çalisan Hasan el-Benna ruhunu tertemiz olarak ALLAH (c.c.) Teâlâ'ya teslim ediyordu. Cenazesini bir yasli babayla birlikte dört kadin kabre götürmüstü. Bölgede elektrikler kesilmis ve bu dört kadin dehset verici bir ortamda tanklarin arasinda Benna'yi götürüp defnetmislerdi. Bütün bunlar yetmiyormus gibi müslümanlar Benna'nin cesedini çikaripta gösteri yapmasinlar diye mezarinin basinda nöbet tutturuyordu.
Faruk, Hasan el-Benna'dan kurtulmustu ama geriye bir problem kalmisti. O da Ihvan-i Müsli minin Filistinde hala cihada devam eden mücahid gruplariydi. Bunlardan kurtulmak için Faruk, Misir tanklarina ve askerlerine Filistin'e hareket emri verdi. Maksadi oradaki Ihvan mensuplarini tutuklatmakti. Ve tanklar kamplarin etrafindaki duvarlari döverek mücahidleri ya teslim olmak ya da üzerlerine toplarin atilmasina razi olmak arasinda seçim yapmaya zorladilar. Mücahidlerde etrafin cehenneme çevrilmesini istemediklerinden teslim oldular. Oradan hapishaneye tasinan mücahidler böylece duvarlar arkasina terkediliyordu.
Iste Hasan el-Benna bu kalici liderlerden birisi, belki de yirminci yüzyilda Islâm tarihinde en göze çarpanlardandi. Onun bu büyüklügü sadece alim olusundan veya iyi bir hatipliginden ya da siyaset adami olusundan degil, Islâm davasini bina eden yeni bir nesil yetistirmesinden ve özelde Misir'in genelde de Islâm aleminin tarihini sars masindandir. Bu gün dahi onun siddetli sarsmasindan olaylar gidisatini degistirmektedir.

Misir'in yeni tarihini yazmak isteyen herhangi bir tarihçi, yahut Filistin meselesini yazmak isteyen birisinin Hasan el-Benna'yi yazmadan bu konulari yazamamasi onun büyüklügünü göstermeye kafidir.
Bu olaylar ki yarim asirdan günümüze kadar hala tesirini devam ettirmektedir. Isterse günümüzdeki insanlar onun kiymetini bilmesinler ve isterlerse onun hayatinda veya sehadetinden sonra da onu geregi gibi takdir etmemis olsunlar. Bu durum bütün liderler için böyledir. Insanlarin veya ileri gelenlerin onun kiymetini geregi gibi bilememeleri El-Benna'ya en ufak bir zarar veremez.

Islâm onlari öyle yetistirmistir ki en üstün fedakarliklari yaparlar ve insanliga karsi çok büyük bir muhabbet beslerler. Iste Islâm önderlerini kendi aralarindaki bazi mizaç farkliliklariyla birlikte onlarin genel durumu budur. Onlar ALLAH (c.c.) rizasindan baska hiç bir sey de istemezler. Sadece Allah'in hesabindan korkar ve O'ndan sevap beklerler. Yalniz Allah'in indinde itibarlari olsun isterler. Hiç bir zaman kendileri için rahatlik ve huzuru talep etmezler, rahatligi ancak Allah'a kavusmakta ararlar. Onlarda söhret veya methedilmeyi isteme, yahut makam hirsi veya haset bulunmaz. Onlarin dünya hayati veya sehevi arzulari için herhangi bir is yapmalari müm kün degildir. Onlar insanlardan karanliklari kaldirmak için gönderilmis bir nurdurlar. Gökyüzün de devamli olarak parildarlar. Onlar yeryüzünde ki topraklara karismayan ve en yüksek bina ile en küçügüne dahi vuran bir günes subesi gibidirler.

Yeryüzündeki tüm ser güçler, sömürgeciler, krallar, partiler, Ezher Üniversitesi ve fesat ehli Hasan el-Benna ile mücadele ettiler. O da bütün bunlara karsi savasti. Halk bizzat kendi menfaatinden cahil kaldi. Hepsi de Hasan el-Benna'nin yolunu engellemek ve davasindan alikoymak için çalismalarina ragmen o, yüce daglar gibi, rüzgara ve balyozlara aldiris etmeden yoluna devam etti. O, yolunu tutmak için belki saga sola sallanmistir ama bütün tehditlere ragmen hiç bir zaman kasirgalardan etkilenerek davasindan geriye adim atmamistir. Dünya onun etrafinda kararmis olsa da, o hiç bir zaman zafere olan kuvvetli imanindan en ufak bir zayiflik göstermemistir. Karsi kuvvetler ne kadar çok olsa da ve ne kadar üzeri ne çullansalarda o, hiç bir zaman mücadelesinde yenilmemistir.

Bütün bunlara ragmen, tipki arkadaslarina oldugu gibi düsmanlarina bile gönlü açikti. O, hiç bir zaman düsmanlarindan birine karsi hasetlikten dolayi tiksinmemistir. Çünkü büyük insanlarin kalbinde hasede yol yoktur. Fakat onun tiksinmesi ve kerih görmesi, düsmanin batila sap masindan, fesadindan ve iftiralarindandi. Eger düsmani kötülük ve seryolurida gitmeye devam ediyorsa ve halkin menfaatlerine zarar veriyorsâ onlardan nefret eder tiksinirdi. Tipki hakka karsi inatlik eden basiretsizlik göstererek anlayissizlik yapan ve ahlaki bakimdan davayâ sikinti veren dostlarindan nefret ettigi gibi.

Fakat Benna bütün bunlara ragmen Rasûlullah'in Uhud günü yaraliyken ettigi su du ayi devamli olarak ediyordu: "Allah'im sen benim kavmimi hidayete erdir. Çünkü onlar bilmiyor lar." Düsmanlari devamli olarak ona karsi hile ve tuzaklari sürdürürken o da düsmanlarina karsi sürekli sefkat ve nasihata devam ediyordu. Benna'nin bu hali, ta onu her türlü kuvvetten, makamdan ve yardimcidan yoksun bir halde tek basina karanlikta vurarak öldürdükleri zamana kadar devam etti.
Yazan: Fethi Yeken
 

HalidMesal

Paylaşımcı
Katılım
14 Ağu 2007
Mesajlar
106
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Hasan el-Bennâ'dan...

Hasan el-Bennâ'dan...
1. Allahın kitabından bir cüzden az olmayan günlük bir virdin olsun. Kuranı bir aydan fazla ve üçgünden az olmayacak bir sürede hatmetmeye çalış.
2. Kuran okumayı, onu dinlemeyi va manalarını düşünmeyi güzelce yap.
3. Siyer kitablarını ve selefi salihin tarihini vaktin elverdiği ölçüde oku. Bu hususta en azından Hummat-ul İslam kitabını oku. Peygamberimizin hadislerinden çok çok oku ve en az kırk hadis ezberle. Bunşar da Nevevinin kırk hadisi olsun. Akaid esasları ve fıkıh teferruatlarıyla
ilgili bir risale oku.
4. Genel sağlık kontrolünden hemen geç. Herhangi bir hastalığın varsa ilacını al. Kuvvete ve bedeni korumaya sebeb olan hususlara önem ver ve sağlığın bozulmasına sebeb olan şeylerden kaçın.
5. Kahve, çay, vb... uyarıcı meşrubatı çok içmekten uzaklaş, zaruret olmadıkça bunları içme. Sigara içmekten kesinlikle sakın.
6. Her hususta temizliğe önem ver. Evinde, elbiselerinde, vücudunda, iş yerinde... Çünkü bu din, temizlik üzerine kurulmuştur.
7. Doğru sözlü ol.asla yalan söyleme.Peygamberimiz şöyle der Doğruluk iyiliğe götürür.Kişi doğru söylemeye devam eder.Allah katında sıddık olarak yazılıncaya kadar.Yalan da kötülüğe götürür.Kişi yalan söylemeye devam eder.Allah indinde yalancı olarak yazılıncaya kadar.
8. Ahdine,sözüne ve vadine vefa göster.Şart ne olursa olsun bunlara muhalefet etme.
9. Cesaret ve büyük bir dayanma gücüne sahib ol. Cesaretin en faziletli olanı da hakkı haykırmak, sır saklamak, hatasını itiraf etmek, insanların hakkını vermekte insaflı olmak ve hiddet anında nefsine hakim olmaktır.
10. Devamlı vakarlı ol ve ciddiyeti tercih et. Vakar seni, doğru şakadan ve tebessümden de alıkoymasın.
11. Çok Hayalı ve ince şu***u ol, iyilik ve kötülüklerden çok etkilen. Birincisine sevin ikincisine üzül. Zillet, yaltaklanma yağcılık derecesine varmadan mutevazi ol. Devamlı mertebenden azını iste ki ona ulaşasın.
12. Adaletli ve bütün durumlarda doğru hükümlü ol. Kızgınlık sana iyilikleri unutturmasın, Rıza gözünü kötülüklerden kapama. Düşmanlık seni iyilikleri unutmaya sevketmasin.Nefsinin ya da insanlardan en yakının aleyhinde ve acı da olsa söyle.
13. Çok faal ol, umumu ait hizmetlerde yetişkin ol. Başkalarına bir iş sunabildiğin zaman mutluluk ve sevinç hisset. Hastalara başvur, muhtaşlara yardım et, zayıfları koru, felaketzedelerin güzel söz de olsa acılarına ortak ol... Devamlı hayır işlere koş...
14. Kalben merhametli, mert ve musamahakar ol. Affet, yumuşak ve halim ol... Hem insanlara, hem hayvanlara yumuşak davran, bütün insanlarla muamele ve gidşatın güzel olsun. İslamın
içtimai adabını muhafaza et. Küçüklere merhametli büyüklere saygılı ol. Meclislerde başkasına yer ver. Tecessüs yapma, bağırıp çağırma. giriş ve ayrılışta izin iste...
15. Okuma ve yazmanı sağlamlaştır. Müslüman kardeşlerin risale, gazete ve dergilerini çokça mütalaa et. Küçük de olsa kendine ait bir kütüphanen olsun... İhtisas sahibi isen branşın da derinleş. Genel meseleleri (islami) öylesine değinmelisin ki onları tasavvur edebilecek ve islami
düşünceye mutabık hüküm verebilecek imkanı sana versin...
16. Ne kadar zengin olursan ol, ekonomik bir işle uğraş. Sönük de olsa serbest bir meslek edin. İlmi mevhibelerin ne kadar olursa olsun birişle uğraş.
17. Hükümet vazifelerine düşkün olma ve onları rızkın en dar kapısı olarak bil. Ama sana verildiği zaman reddetme. Davanın vecibeleri ile tamamen çatışmadığı müddetçe bu vazifelerden ayrılma.
18. Güzellik, sağlamlık, hilesizlik ve söze sadakat hususlarında vazifeni eksiksiz ifa etmeye çok düşkün ol...
19. Başkalarında olan hakkını iyilikle almaya çalış üzerinde olanı da eksiksiz iade et... Durumun müsait olunca borçlarını kesinlikle erteleme.
20. Gaye ne olursa olsun kumarın her türlüsünden uzaklaş. Ardında aciz bir kör olsada haram kazançdan sakın...
21. Bütün muamelelerinde faizden kaçın ve kendini bu mikroptan temizle
22. İslamın iktisadi müesseselerini ve mamullerini teşvik etmek suretiyle islamın genel servetine hizmette bulun. Durum ne olursa olsun, bir kuruşunun dahi müslüman olmayanların eline geçmemesine çalış.
23. Malının bir kısmı ile davaya katıl, üzerine farz olan zekatını cemaate ver. Gelirin ne kadar
az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayır...
24. Az da olsa malının bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayır ve katiyyen lüks eşyeye kapılma.
25. Hayatın bütün görüntülerinde elinden geldiği kadar islami örf ve adetleri yaşatmaya, yabancı adetleri yok etmeye çalış. Mesela selamlaşma, dil, tarih, kılık, kıyafet, ev eşyası, üzülme, sevinme... bütün bunlarda sünneti takib et.
26. Gayri islami bütün mahkeme ve hükümlerden, islami fikrinle çatışan klüp, gazete, okul ve kuruluşlardan tamamen ilişkini kes.
27. Her zaman Allahın murakabesinde olduğunu unutma, Ahreti hatırla ve ona hazırlık yap, Allahın rızasına ulaştıran suluki merhalelerini azim ve himmetle kat et... Nafile ibadetlerle ona yaklaş. Geceleyin namaz kılmak, en azından ayda üçgün oruç tutmak, kalbi ve lisani zikri çokça yapmak ve çeşitli hallerde varid olan dualarla meşgul olmak bu kabildendir.
28. Taharetini güzelce yap ve devamlı abdestli bulunmaya çalış.
29. Namazını güzelce kıl, onu vaktinde eda et ve cemaat üzerinde ısrarla dur.
30. Ramazan orucunu tut gücün yetiyorsa haccını eda et, yetmiyorsa ona hazırlan...
31. Devamlı kalbinde cihad etme niyetini ve şehid olma sevgisini taşı, gicin yettiğince bunlara hazırlan.
32. Durmadan tevbe istiğfar et. Küçük büyük tüm günahlardan sakın. Uykudan evvelki bir müddeti nefsini muhasebeye ayır. Zamanını değerlendir. Çünkü vakit hayattır. Boşa vakit geçirme. Şüpheli şeylerden kaçın ki harama düşmeyesin...
33. Nefsinle şiddetli bir şekilde mucadele et ki, onun yularını ele alasın; gözünü haramdan ayır.
Duygularına hakim ol.. İç güdülerine karşı mukavemetli ol. Onu daima helale ve güzele yönelt. Onunla haram arasında engel ol...
34. İçki, sarhoş edici ve gevşeklik verici maddelerden ve bu kabilden olan her şeyden tamamen sakın...
35. Kötü arkadaşlardan, bozguncu dostlardan ve fısk-u fucur yerlerinden uzaklaş.
36. Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisin. bütün konfor
ve rehavet görüntülerinden uzaklaş.
37. Mensub bulunduğun ketibenin mensublarını iyice tanı ve kendini tanıt. Sevgi, takdir, yardım ve tercih gibi kardeşlik haklarını mükemmel bir şekilde yerine getir ve onların toplantılarına katıl. Kahir bir özrün ol madıkça toplantılarından geri kalma Muamelelerinde devamlı onları
kendine tercih et...
38. Özellikle emredildiğin zaman bağlantılı olduğun ve düşüncene yararı olmayan tüm kuruluşlardan ilişkini kes.
39. Her yerde davanı yaymaya çalış, Önderlik senin her hallerine vakıf olmalıdır. Önderliği
direkt etkileyen bir işi danışmadan yapma...
40. Sürekli cemaatle ruhen ve amelen bağlantılı ol ve kendini daima kışlasında emir bekleyen bir asker gibi kabul et
 
Üst