FETULAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ) hakkkında....

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
fethullah-gulen-i-ziyeret-ettigimde-gordum-ki_m.jpg


CNN Türk'te Enver Aysever'e konuşan Mahmut Övür, Fethullah Gülen'in darbeci olduğunu söyledi, Gülen'i ziyareti esnasında edindiği izlenimi açıkladı...

Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür CNN Türk’te Enver Aysever’in hazırlayıp sunduğu Aykırı Sorular programına katıldı. Övür’ün Alevi meselesi, Paralel yapı ve Gezi eylemleri ile ilgili açıklamaları dikkat çekti.

Daha önce Gülen'i ziyaret ettiğini ifade eden Övür, burada elde ettiği izlenimi ve bu izlenimden çıkardığı sonucu anlattı. Mahmut Övür, Fethullah Gülen'in darbeci olduğunu söyledi.

İşte Mahmut Övür'ün açıklamalarından ilgili bölüm:

FETHULLAH GÜLEN DARBECİDİR

Türkiye’de darbecilere hesaplaşma ve vesayetin sona ermesi için mücadele eden insanlar ‘Darbele mücadele’ meşruiyeti üzerinden aldatıldı. Doğru ve haklı olan davaların içerisinde bir sürü yanlışlar sokuldu. Bu bizim de özgür olmaları yönünde destekçi olduğumuz, sempatiyle baktığımız Cemaatlerden birisi tarafından yapıldı. Cemaat terör grubudur demem. Bu benim dilim değildir Ama Cemaat darbeci bir yapıdır. Fethullah Gülen de darbecidir ve bu yapının başıdır.

“GÜLEN’İ ZİYARET ETTİĞİMDE…”

Fethullah Gülen’i 2013 Yılı Nisan aydında bir grup gazeteciyle birlikte ziyaret ettim. ‘Off the record’ (Yayınlanmama şartıyla) yaptığımız bir görüşmeydi. Ama şunu söyleyebilirim. Orada ben şunu gördüm. Hani hep söylenir ya ‘Hocanın çevresinde yanlış insanlar var. Yanlış yönlendiriliyor’ falan… Bunun böyle olmadığını gördüm. Bu yapının lideri ve beyni olduğunu gördüm.!!!

kaynak:
http://www.timeturk.com/tr/2014/05/29/fethullah-gulen-i-ziyeret-ettigimde-gordum-ki.html#.U4ZtHfmPk8k


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Latif Erdoğan: "PENSİLVANYA ALİ ÜNAL'IN SUFLÖRÜ". Ali Ünal'ı Kur'an lanetleyecek.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
alparslan kuytul: "Şu CEMAAT dedikleri, Fethullah Gülen dedikleri nedir."

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
fethullah-gulen-i-ziyeret-ettigimde-gordum-ki_m.jpg


CNN Türk'te Enver Aysever'e konuşan Mahmut Övür, Fethullah Gülen'in darbeci olduğunu söyledi, Gülen'i ziyareti esnasında edindiği izlenimi açıkladı...

Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür CNN Türk’te Enver Aysever’in hazırlayıp sunduğu Aykırı Sorular programına katıldı. Övür’ün Alevi meselesi, Paralel yapı ve Gezi eylemleri ile ilgili açıklamaları dikkat çekti.

Daha önce Gülen'i ziyaret ettiğini ifade eden Övür, burada elde ettiği izlenimi ve bu izlenimden çıkardığı sonucu anlattı. Mahmut Övür, Fethullah Gülen'in darbeci olduğunu söyledi.

İşte Mahmut Övür'ün açıklamalarından ilgili bölüm:

FETHULLAH GÜLEN DARBECİDİR

Türkiye’de darbecilere hesaplaşma ve vesayetin sona ermesi için mücadele eden insanlar ‘Darbele mücadele’ meşruiyeti üzerinden aldatıldı. Doğru ve haklı olan davaların içerisinde bir sürü yanlışlar sokuldu. Bu bizim de özgür olmaları yönünde destekçi olduğumuz, sempatiyle baktığımız Cemaatlerden birisi tarafından yapıldı. Cemaat terör grubudur demem. Bu benim dilim değildir Ama Cemaat darbeci bir yapıdır. Fethullah Gülen de darbecidir ve bu yapının başıdır.

“GÜLEN’İ ZİYARET ETTİĞİMDE…”

Fethullah Gülen’i 2013 Yılı Nisan aydında bir grup gazeteciyle birlikte ziyaret ettim. ‘Off the record’ (Yayınlanmama şartıyla) yaptığımız bir görüşmeydi. Ama şunu söyleyebilirim. Orada ben şunu gördüm. Hani hep söylenir ya ‘Hocanın çevresinde yanlış insanlar var. Yanlış yönlendiriliyor’ falan… Bunun böyle olmadığını gördüm. Bu yapının lideri ve beyni olduğunu gördüm.!!!

kaynak:
http://www.timeturk.com/tr/2014/05/29/fethullah-gulen-i-ziyeret-ettigimde-gordum-ki.html#.U4ZtHfmPk8k




Mahmut Övür: Fethullah Gülen darbecidir!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"Yargıda cemaat üyesi 3500 savcı ve hakim var"



A Haber'de Sevilay Yükselir yönetiminde yayınlanan 'Yüzde Yüz Siyaset' programının dün akşamki konuğu Aralık operasyonları sürecinde 'Darbe' vurgusu yapan ve geçtiğimiz günlerde Edirne'ye sürgün edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir'di. Suskunluğunu ilk kez A Haber ekranlarında bozan Demir, 'Yargıdaki paralel yapılanma'yla ilgili önemli açıklamalar yaptı.


"O DOSYA BANA DEVREDİLDİ"

Dosya benden önce gelmiş bir dosya. Ben gittiğim zaman benden önceki savcıdan bana devredilen bir dosyadır. 4 savcı yanlışlık yapmış bana gelinceye kadar. Uzlaştırma bürolarının dosyaları basit suçlardır. Hakaret, tehdit, basit yaralama gibi. Bir milletvekili dosyasının geleceğini çok düşünmeyiz. Rutin dosyalarda olduğu gibi bu dosyaya da not bırakmıştım. Şikayetçi ve şüpheli davet demiştim. Uzlaştırma bürosudur orası. Şikayetçi ve şüpheli geldiği zaman bu iki şahsa sorarız: Uzlaşmayı kabul ediyor musunuz?


"ANADOLU İNSANI 'SEHVEN'İN ÜZERİNE GİTMEZ"

1700 dosyanın ikişer tarafı olsa 3400 eder. Hatırlamak çok zor. Aslında Kılıçdaroğlu'nu da hatırlamazdım ben. Kendisi medyaya vermeseydi. Davetiyeyi bir de Ankara'ya çıkarmışız. İstanbul dışına usulde çıkmaz. Bilerek yapsaydık Ankara'ya talimat yazardık. Medyada yer alınca böyle bir davetiyenin gönderildiğini başsavcıyla inceledik. Sehven çıkardık. Kılıçdaroğlu'na resmi olarak sehven olduğu yazısını yazdık. Bu milletin seçtiği vekillere saygılıyız. Sehven Anadolu insanının kültüründe bir insan eylemden sonra 'sehven yaptım' dediğinde onun üzerine gidilmez, akan sular durur. Buna rağmen beni HSYK'ya şikayet ettiler.

"OĞLUM AĞLAYARAK 'SEN NE YAPTIN Kİ BABA?' DEDİ"

Akşam eve döndüm, eve döndüğümdeki manzara şu: Sayın Kılıçdaroğlu'nu TV'den ailem izlemiş, bana 10 dakika hakaret etmiş. Bu arada da HSYK 1. Dairesi geçici de olsa beni Edirne'ye aynı gün sürmüş. Eve gittiğim de hanım bir taraftan ağlıyor, çocuklarım başka taraftan ağlıyor. O soru önemli bir sorudur: Baba sen ne yaptın ki böyle bir muameleye maruz kalıyorsun? Vatanı mı sattın? İhanet mi ettin? MİT'in TIR'larını mı aradın? Bu hükümete darbe teşebbüsünde mi bulundun, sen ne yaptın ki seni Edirne'ye sürüyorlar? Bir babanın 26 yıllık cumhuriyet savcısı olan bir babanın böyle bir soruya muhatap olması çok acıdır, hiç hoş değildir. Ben şeref ve şanla 26 yıl Cumhuriyet Savcılığı yapmış bir insanım.

"EDİRNE'DE GÖREV YAPMAK BİR ŞEREFTİR"

Edirne'de göreve başladım. Biz milletimizin emrindeyiz. Vatanın her karış toprağı bizim için kutsaldır. Eğer bizi Edirne'ye sürenler öyle görmeseler de Edirne'de görev yapmak bizim için şereftir.

"CEMAAT ÜYESİ 3500 HAKİM VE SAVCI VAR"

Anladığım kadarıyla İbrahim Okur isimli şahıs HSYK 1. Daire başkanı olan şahıs, Teoman Gökçe'nin benim yetki kararıma muhalefet etmesinden yola çıkarak benim hakkımda karalamak için paralelci yakıştırması yapmış. Anladığım bu. Teoman Gökçe'yi tanımıyorum, o da beni tanımaz. İbrahim Okur'u tanırım. 1996'dan bu yana Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığından başlayıp genel müdürlük yapıp, personelden sorumlu müsteşar yardımcılığı yaptığı için tanırım. Teoman Gökçe'nin ne olduğunu bilmiyorum. Ama İbrahim Okur, Teoman Gökçe'nin ne olduğunu çok iyi biliyor. Nesibe Özer'in de ne olduğunu ben bilmiyorum onu da İbrahim Okur biliyor. Yargıda bir paralel yapı var. Yargı camiasında bir cemaate mensup yaklaşık 3000-3500 civarında hakim ve savcı olduğu söyleniyor. 3500 kişinin yargıya alınmasını sağlayan en büyük güç ve etken İbrahim Okur'dur. Bunu herkes bilir.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
tayyip bey her taraftan kuşatılmış durumda. vahameti göremeyenler için ilgili bir yazı. fetulahçı yapı sanıldığından çok daha güçlü. tc de hiçbir güç, tek başına bu güce karşı koyamaz. TAYYİP BEYİN YANINDA OLMAK LAZIM. EN AZINDAN BU SÜREÇTE...







"MERKEZ BANKASI - EKONOMİK DARBE HAZIRLIĞIBugünkü Sabah ve Takvim gazetelerinde "Paralel Faiz" haberlerini okuyanlar görmüştür.
Merkez Bankası'nda Para Politikası üyesi "iki ismin" paralel yapı ekseninde hareket ettiği yazılıyordu.
Bu iki ismi de daha önce yazmıştık.
Hatırlatmak için tekrar yazıyoruz:
Faiz kararlarını paralel mantıkla etkileyen Başkan Yardımcıları TURALAY KENÇ ve MEHMET YÖRÜKOĞLU.

Şimdi ise çok daha önemli bir KOMPLO riskine dikkat çekiyoruz.
Önce neler olduğuna ve nasıl bir saldırının hazırlandığına bakalım...

Merkez Bankası, Gezi'den itibaren dengesiz tavırlar göstermeye başladı.
Başkan'ın anlamsız kur tahmini ve başarısızlığı piyasayı daha da bozdu.
17 Aralık darbe girişimi ise Merkez Bankasındaki paralel çeteye istedikleri fırsatı verdi.
Önce sanki Başbakanın dediğini "yapıyor gibi yaptılar". Faizi arttırmadılar. Ama yabancılar saldırıya geçti.
Bu sefer de kriz geliyor deyip faizi 5 puan arttırdılar.
Yani şunu göstermek istediler : "Başbakanın lafıyla aklıyla ancak krize gideriz!"
O zaman yazdık, bu karar tartışmalarla itiş kakışla alınmıştı. Ama Başkan ısrarcıydı.
Başkanın akıl hocaları, KENÇ, YÖRÜKOĞLU ve Merkez Bankası BaşekonomistiAli Hakan KARA'ydı.
İŞTE "PARALEL FAİZ" BUYDU...
Başbakan o zaman "Sabrediyorum" demişti ve sabretti.
Ama Başbakana gelen bilgiler, kararların teknik değil "Paralel" olduğunu göstermeye başladı.
Biz de "paralel faiz" oyunlarını tek tek deşifre edilmesine rağmen Başkan, paralel yapılanmayla ilgili şikayetlere kulak tıkadı.
Sonra Merkez'in faizci anlayışı piyasaları tıkamaya başlayınca bu sefer Başbakan doğrudan devreye girdi.
Ne olduysa o andan itibaren oldu. Doğan medyası, paralel medyası ve yabancı basın başladılar yaylım ateşine.
Başbakanın eleştirilerini alıp "ekonomiye müdahale var, işler kötüye gidecek" diye özellikle yurtdışında yayına başladılar.
Sonra meşhur ratingciler ortaya çıktı. S&P ve Fitch "Merkeze müdahale olursa Türkiyenin notu düşer" tehdidinde bulundu.
LÜTFEN DİKKATLE OKUYALIM. BURASI ÇOK ÖNEMLİ.
Merkez Bankasının sadece faiz kararı değil paralelleri koruma yaklaşımı da Pensilvanyadan gelen talimatın gereği.
Önümüzdeki günlerde kritik bir anda Başkan Yardımcılarını (KENÇ ve YÖRÜKOĞLU) ve birkaç yöneticiyi istifa ettirebilirler.
Sonrasında "Başbakan müdahale etti, bürokratlar isyanda. Merkez Bankası çöktü" diye yaygaraya başlayacaklar.
Bunun sonucunda ÜLKENİN NOTUNU BİLE DÜŞEBİLECEĞİNİ PLANLIYORLAR.
Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken "RTE ülkeyi ekonomik krize sürüklüyor" yaygarasını yayacaklar.
Aynı anda ya da yakın zamanlarda istifa haberlerini patlatacaklar.
Başkan Yardımcıları Turalay Kenç ve Mehmet Yörükoğlu ile Genel Müdürler Tuğrul Gürgür ve Cihan Aktaş ilk istifa ettirilecek isimler.
Gerekirse (yani koltuk tatlı gelirse) kendi adamlarına şantaj yapacak malzemeleri bile hazır.
Pensilvanya Merkez Bankası üzerinden ekonomik darbe planlıyor.
MERKEZ BANKASI ÜZERİNDEN BİR KRİZ ÇIKARMAYA ÇALIŞACAK. BUNA HAZIRLIK YAPILIYOR.
Ak Parti ve Başbakan oyuna çekiliyor. Merkez Bankasında operasyon geciktirildikçe sorun büyümeye devam ediyor. Tekrar uyarıyoruz!."

KAYNAK:
http://www.ulkeajans.com/ekonomik-darbe-hazirligi-makale,241.html
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI'NA DENETİM DARBESİ GELİYOR

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Hazine'den acil bilgi talep etti.

1999 yılından bugüne kadar işe alınan uzmanlar ve hazine kontrolörlerinin sınava giriş tarihi, yazılı ve sözlü puanları istendi.

Ayrıca, mezun olduğu ilk,orta,lise ve universitelerin isimleri, terfi tarihleri istendi.

DDK detaylı bir çalışmanın en geç 30 gün içerisinde gönderilmesini talep etti. Hazinedeki paralellerde panik var.

Daha şimdiden paniklemesinler. Bizi beklesinler, biz onlara panik neymiş göstereceğiz inşallah.

Hainler yok olana kadar durmak yok...

KAYNAK:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1444512332473133&id=1412332725691094&ref=stream&_ft_&__tn__=%2As
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
SAĞLIK BAKANLIĞINDAN NELER OLUYOR

Sağlık Bakanlığından sessiz sedasız tayin ve tasfiye operasyonu devam ediyor.

Teftiş ve denetim ekiplerine sızan Ciamaat, göstermelik raporlarla az sayıda Ciamaatçinin yer değiştirmesine yol açtı.

Ama ana gövdeyi koruyorlar.

Bir yandan da Sağlık Bakanlığı başka cemaatlerin (özellikle Menzil) "parsellediğine" dair haberler yayıyorlar.

Bakanlıkta operasyon yapılamaz noktaya gelinmiş.

Biz yol gösterelim: Denetim gruplarına, yap işlet proje ekiplerine ve bölgelerdeki yöneticilere dikkatle bakılsın yeter.

Sonrası zaten gelir. Bizden söylemesi.

Ama yapılamazsa isimler konusunda da yardımcı oluruz!

Sait Dündar / GIZLI ARŞİV

KAYNAK:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1444522325805467&id=1412332725691094&_ft_&__tn__=%2As
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARINA DİKKAT

Bölgesel kalkınmayı destek amaçlı ajanslar Ciamaati kalkındırma ofislerine döndü.

Bölgelerdeki çalışmalar, teşvikler vs bu ajanslarda pişiriliyor.

Ama öncelikleri Ciamaatçilere buralardan menfaat devşirmek.

Ajansların yakından takip edilmesi şart.

Birkaç örnek verelim de onlar da izlendiklerini bilsinler...

kaynak:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1444516029139430&id=1412332725691094&ref=stream&_ft_&__tn__=%2As
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
İBRAHİM TURHAN'IN MASON MÜDÜRÜ

Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan istifa etmek üzere.

Borsa İstanbul'u Ciamaate nasıl teslim ettiğini, Nasdaq ihanet projesini nasıl Ciamatçilerle pişirdiğini yazdık.

Yazılanlara başta şüpheyle bakanlar oldu. Ama Başbakanımızın net tavrı ortaya çıkınca herkes durumu anladı.

Ardından iki Ciamaatçi Genel Müdür Yardımcısı görevden alındı.

Anlatmaya çalıştık: Ciamaatçilerle işbirliği yapan menfaatçiler, bilin ki Ciamaatçiler kadar tehlikelidir.

İbrahim Turhan örneği bu açısan önemli.

Güya işlerine çok hassas, hatta bazılarına göre ideolojik yaklaşan İbrahim Turhan'ın menfaatçiliğine bir tane de farklı örnek verelim.

Borsa İstanbul'da İbrahim Turhan'ın el üstünde tuttuğu Araştırma birimi var.

Bu birimin Müdürü ERK HACIHASANOĞLU.

Erk Hacıhasanoğlu, akademisyen bir aileden, Babası Hacettepe ve Atılım Üniversitelerinde hoca.

Babası aynı zamanda Ahmet Necdet Sezer'e yakın bir isimdi, vaktiyle BDDK üyeliğine atanmıştı.

Erk Hacıhasanoğlu da babası da İbrahim Turhan'ın güya pek sevdiği Ak Parti fikriyatından nefret eden adamlar.

İbrahim Turhan buna rağmen Erk Hacıhasanoğlu'nu Eylül 2012'de Borsaya getirdi.

Nereden: Merkez Bankasından. Orada da İbrahim Turhan ve Erk çok yakındı.

Neden bu yakınlık: Çünkü İbrahim Turhan "doçent" olabilmek istiyordu ve tebliğler, makaleler yazıp puan toplamalıydı.

Erk Hacıhasanoğlu bu konuda İbrahim'in hayalini gerçekleştiriyordu. Borsaya geldikten sonra da hep İbrahim Turhan için çalışmalar yaptı.

Ne oldu: Sonunda İbrahim Turhan hayaline kavuştu, doçent oldu.

Erk Hacıhasanoğlu da Merkez Bankasından sonra Borsa İstanbul'da da İbrahin Turhan'ın "prensi"...

Bu prensin bir özelliği daha var; unutmadan söyleyelim: Babası gibi Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locasına kayıtlı.

İşte yıllardır Ak Partinin yıldız bürokratı diye ortalıkta dolaşan İbrahim Turhan bu.

Menfaati için Masonla da Ciamaatçi ile işbirliği ( daha doğrusu ihanet birliği) yapacak kadar karaktersiz biri.

Bunca deşifreden sonra da hala Borsada Ciamaatçileri korumaya çalışan, bir yandan da Başbakanımıza ulaşmaya çalışan şahsiyetsiz...

Ayda 50 bin lira maaştan vazgeçmemek için herkesle her türlü ihanet birliğine girmiş ve girmeye hazır bir yaratık.

Ama elbet bu hesaplar sorulur...

Sait Dündar / GIZLI ARŞİV

kaynak:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1444109379180095&id=1412332725691094&_ft_&__tn__=%2As
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
paralel-yapi-ile-mucadelede-olaganustu-durum-ve-cozumu.jpg


Gazeteci-Yazar Ömer Adıyaman, Paralel yapı ile mücadelede olağanüstü durum ve çözümü konu alan bir analiz kaleme aldı.

2007 Yılında bir gecekondunun çatısında bulunan el bombaları ile başlayan Ergenekon süreci hemen akabinde Balyoz Operasyonu, Genelkurmay Başkanlığı'nda hazırlanan AK Parti ve Cemaatin bitirilmesi andıcı ve eski genelkurmay başkanını tutuklanması, Fenerbahçe ile başlayan şike operasyonları, İzmir’de başlayan casusluk operasyonu neticesinde tutuklanan denizci amiral ve albaylar, Hava kuvvetlerin de Bilvanis operasyonu, Oda TV baskınları, 2010 yılı referandumu sonucu ele geçirilen HSYK ve Adalet akademisi kadrolaşmaları, Oslo Görüşmelerinin dışarıya sızdırılması ve akabinde çözüm sürecinin oluşmaması için başlayan KCK operasyonları, 2012, 7 Şubat MİT operasyonu, 2013 Mayısında başlayan Gezi Olayları, dershane tartışmaları ve sonrasında gelen 17-25 Aralık yargı yolu ile darbe girişimi, kendi zaman ve ilgi alanları itibari sanki farklı ve çok önemli aşamaları ihtiva ediyor gibi gözükse de bütün bu önemli olayların altında tek bir merkezin yattığı görülmektedir. Çoğunlukla kendi içyapısına dayanan ancak ihtiyaç duyduğunda hedefi ele geçirmek için her türlü şekil ve kimliğe bürünebilen ve böylece siyaset, adliye, kolluk, askeri, ticari, sermaye, akademik çevreler ve uluslararası güç odakları ile işbirliği yapabilen bu merkez artık müdahale edilmez ise kendi başına bir devlet olabilme gücüne yaklaşmış gözükmektedir.


“Eğer 2012 MİT operasyonu olmasa idi Cemaat en geç 2014 veya 2015 de devletin bürokratik tüm sistemini neredeyse tamamen ele geçirmiş olacaktı” şeklinde ki kimi üst düzey devlet görevlileri yorumları, durumun vahametini ortaya koymaktadır. Yaklaşık 40 yıla yakın bir süredir temkinli ve hedefe odaklı olarak şekillenerek büyüyen bu yapı, temel çıkış gücünü Anadolu’nun Sünni, eğitimsiz ve fakir veya çaresiz insanlarının çocuklarından devşirilerek oluşturulmuştur. Aynı zamanda bu kesimin öz sermayesinden beslenmiştir. Bu yapısında dolayı uzun süre Anadolu halkı tarafından çok sıcak ve sevgi ile karşılanmış ve olağanüstü destek görmüştür. Işık evleri, dershaneler ile askeri lise, polis okulları, üniversitelerin her kesimi özellikle, kamu yönetimi ve adli sisteme enjekte edilen bu öğrenciler kalplerinde imanı tutmak kaydı ile laik Atatürkçü sistemi değiştirmek adına ibadet ve ameli dünyada görüntü vermeden ve ağabeyler tabi olarak bulundukları yerde önce kıyı başı tutmuş daha sonra ise gelen diğer şakird kardeşlerine yer açmak için her türlü, imkan, yol, hukuki boşluk, iltimas, mobing, şantaj ve rüşvete kadar her yolu denemişlerdir. Hedef tam olarak devlet bürokrasinin nerede ise hepsinin yönetim kademelerini ele geçirmek veya en azından kontrol etmektir. Nitekim yukarıda saydığımız tüm operasyonlar bu hedefi ele geçirmek için başka mottolar altında yapılan derin operasyonlardır.


2010 yılı referandumu ve HSYK ve Adalet akademi operasyonu adalet mekanizmasının bakan hariç- ki oda kontrol edilmektedir- ele geçirilmesi içindi. 2007 ergenekon operasyonu, kendilerine en çok direneceğini bildikleri, İngiliz kurması ancak yeni sisteme ayak uyduramayan laik-Atatürkçü Türkiye derin devletinin ortadan kaldırılması ya da hiç değilse fonksiyonsuz kalması içindi. KCK operasyonları laik, etnik temelli Kürtçü kesimin PKK ve BDP’nin etkisiz bırakılması içindi. İzmir’ de ki casusluk operasyonu deniz kuvvetleri ve deniz harp okulunun ele geçirilmesi içindi. Bilvanis hava kuvvetlerinin, Balyoz KKK, jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay başkanlığı kadrolarının, 7 Şubat Mİ operasyonu MİT’i ve 17-25 Aralık ise siyasetin ele geçirilmesi içindi. Bu dikkate değer operasyonların yanı sıra çok küçük çapta, lokal, veya uzun vadeli derin operasyonlarda yapılmadı değil. Milli eğitimdeki sbs sınavlarının üç yıla yayılması, kpss sınav sorularının şakirdlere verilerek milli eğitim kadrolarına yerleştirilmesi, fen liseleri ve belli başlı Anadolu liselerinin kendi kadrolaşmalarına imkan sağlaması için atama ve mobinglerin yapılması, emniyet genel müdürlüğünde başta istihbarat ve kom daire kadrolarının sadece kendi personeli tarafından yönetilir hale getirilmesi, polis okulu ve polis akademisinin sadece kendine bağlı şakirdler tarafından yönetilmesi, TİB 2006 yılında teknik alt yapısını idare eden kadroların ele geçirilmesi, BDDK, SPK, Merkez bankası, İş bankası, Halk ve Ziraat, BİST, THY ve diğer kamu kurumlarında ki kadrolaşma laik devletin İslamileştirilmesi görüntüsü altında sessiz bir şekilde aslında cemaatleştirilmiştir. Son yıllarda Askeri liseler ve harp okulları da nerede ise cemaatin kurmay ve diğer subayları tarafından ele geçirilmiş, hızlı bir şekilde askeri kadrolara şakird yetiştiren devletin askeri kurumları haline dönüştürülmüşlerdir. İyice olgunlaşan ve kadrolaşan bu yapı (Cemaat) nihayetinde 17-25 Aralık Adalet-Emniyet-Medya ve Dış destekli darbe girişimi ile kendisini artık Türkiye’nin yeni derin devleti olduğunu da ilan etmiştir. Ancak darbe girişiminin başta hükümet ve ona yakın kadrolar ile vatandaşlar tarafından fark edilmesi ile Cemaatin devlet kadrolarına yönelik bazı müdahaleler Cemaati ve ona destek verenleri etkilemiştir. Cemaat kendince her şeyi kontrol ettiğini düşünürken ilahi bir destekle 30 Mart seçimlerinde halkın hükümete verdiği destekle sarsıntı geçirmiştir.


Yapılan kadro atamaları ve yer değiştirmeler ise şimdilik cemaatin planlarını bozmuş gözükmektedir. Ancak sadece Emniyet Genel Müdürlüğündeki cemaat kadrolarının yerine yeni kadroların eğitilerek yerlerine yerleştirilmesi için kesintisiz altı yıl geçmesi gerektiğini bize göstermektedir. Benzer bir durum adalet bakanlığı bünyesinde görev yapan hâkimler ve savcılar için de geçerlidir. Müdahale edilmezse Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarının da üst düzey başta olmak üzere diğer kritik kadroları ve okulları ele geçirilmek üzeredir. Kısaca 17 Aralık sonrası Cemaat bir darbe almıştır ancak 40 yıl süren kadrolaşma sonucu halen devlet bürokrasisinde ve devletin kilit yerlerini kontrol etmeye devam etmektedir. Bunların tasfiyesi için yapılan müdahaleler ise cemaatin bürokrasinin işletim ve iç hukukunu iyi bilmesinden dolayı yer yer akamete uğramakta veya hukuk engeline takılmaktadır. Çünkü yapı oluşturduğu örümcek ağı sistemi ile örümcek ağının en uç kısmında meydana gelen bir hareketi kolaylıkla algılamakta ve hemen tedbir ve reaksiyonlar geliştirmektedir. Buna ilave olarak yıllardır oluşturduğu biyografik istihbarat ve ses ve görüntü arşivleri şantaj ve baskı unsuru olarak kullanılarak yapılamaya çalışılan müdahaleleri etkisiz hale getirmektedir.


Nihayetinde amacına ulaşmak için her türlü yolu yolu kullanmaktan kaçınmamaktadır. Cemaat üyeleri zaten bunun için eğitilmiş ve organize edilmişlerdir. Yeri geldiğinde kendilerini altın nesil için cehenneme götürecek olan fiil eylem ve sapıklıklardan kaçınmamaya adamışlardır. Bu itikadlerinin en temel belirleyici dürtüsüdür. Cemaat nereye gitmek istemektedir. İsrail siyonizminin Protestan ahlakı karşılığı olan İngiliz, ve onun Amerikan yansıması evangelist neoconlar, oluşturdukları uluslararası sermayenin gücü ile birlikte tek dünya, tek inanç, tek ekonomi ve siyasi yönetim tarzına gitme konusunda kendilerince gördükleri en büyük engel olan islamla mücadele edecek değişik türden yapı ve cemaat ve siyasi sistemleri yıllarca kurmuş, işletmiş ve yönetmişlerdir. El-kaide, Nusayrilik, Alevilik, Şii, Vahabilik, Baas rejimleri, Suud Krallıkları, Askeri darbeler, Taliban vs hem yıllar süren İslamın kontrol mekanizmalarıdır. Türkiye müslümaları ise önce Osmanlıdan kopartılmış, daha sonra laik ve modern devlet anlayışı perspektifinde modernleştirilmiştir. Batıya uygun hale getirilmiştir.


Bunun idaresi ise İngiliz merkezli, masonik- beyaz Türklerden oluşturulan Atatürkçü siyasi, bürokratik ve ekonomik yapılardan oluşan derin devlet tarafından yürütülmüştür. Ancak islamın önlenemez yükselişi ve derinden gelen gücünü fark eden İngiliz siyonizmi bu yapı ile kendi içinden mücadele edecek yeni yapıların kurulmasının gerektiğini düşünerek daha önceleri yaptığı gibi masum Müslümanları felsefi alt yapısını kendisinin kurguladığı sözde İslam alimleri yetiştirmiş, bulmuş ve bunlara destek vermiştir. Bir kısmı fazla itibar görmeyerek zaman içinde tasfiye olmuş, bir kısmının foyası erken ortaya çıkmış bir kısmı ise kökleşerek gelişmiştir. Cemaat ise böyle bir yapının İngiliz Ergenekonunun parelelinde mütedeyyin Müslümanların kontrol edilmesi için kurulmuş bir yapıdır. Asli görevi İngiliz siyonizmine hizmet etmek, uluslar arası sermayenin hedefine katkı sunmak, Anadolu Müslümanlığını evirerek peygambersiz tek tanrılı bir inaç sistemine çevirerek dünya evangelistlerine entegre etmektir. Nitekim Türkçe olimpiyatlarında konuk çocukları hep bir ağızdan “yeni bir dünya, yeni bir dünya anlıyor musun?” şarkılarının altında bu felsefe yatmaktadır.


Yenidünya düzeninin Türkiye ayağı Cemaat tarafından yönetilecektir. Bu yönetim her ne kadar Müslüman kimlik olarak gözükse de Kuran’ın cihad ayetleri etkisiz hale getiriliecek-Hoşgörü, dinlerarası diyalog, yabancı ülkedeki türk okullarındaki görünmeyen müslümalık- tüm dinlerde ortak olan tek tanrı inancında birleşilecek, yeni dünya düzenine uyum sağlanacak, Müslüman inancı pasifize edilecektir. Buna “HİZMET “ edecektir. Bu sistemin para kaynağı ise Müslümanlığa hizmet ediyorum diyen Anadolu’nun fakir halkından toplanacaktır. Artık eskiyen yine İngiliz kurması ergenekon tasfiye edilecek veya zayıflatacak- daha sonra lazım olursa bu yapı bu sefer Cemaati kontrol etmek üzere kullanılacaktır- Türk Silahlı Kuvvetleri kontrol edilecek, adalet, emniyet ve jandarma ile hükümet kontrol edilecektir.

Milli Eğitim ile istenilen düşünce ve inançta Müslüman çocukları yetiştirilecektir. Sekiz yıllık eğitime Cemaat neden karşı çıkmamıştır. İmam hatiplere neden karşıdır???!. Kürtler ise kontrol dışına çıkmamaları ve Müslüman tabanının ise kontrol edilmesi için Cemaat tarafından yeniden kodlanacaktır. Cemaatin Kürtçe televizyonu, KCK operasyonları vs gibi. Finans ayağı olan Asya finans ile faizsiz sistem uluslar arası faiz lobisine entegre edilecektir. Son finansal operasyonlar bu yöndeydi. Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Devleti yenidünya düzenine uygun bir şekilde yeniden organize edilmektedir. Bunun temel ayağı ise CEMAAT’ tir.


Görüldüğü üzere başta İslam olmak üzere onun dünyada ki meşru tek koruyucusu konumunda kalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir tehditle karşı karşıyadır. 40 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm yönetim kademelerine sinsice sızan ve halen ne kadar olduklarını bilemediğimiz bir ahtapot vari güç müdahale edilmez ise kontrolü ele geçirmek için mücadele etmektedir. Ancak bu güç bizden gözükmektedir. Her şey yasal zemin ve hukuk üzerinden yapılıyormuş gibi gösterilmektedir. Özellikle Son 10 yıldır Cemaat kontrol etmeye başladığı tüm bürokratik yapılarda yönergeler, yönetmelikler ve hatta yasa ve anayasa maddelerini değiştirerek kendi yapılanmasının hukuki alt yapısını oluşturmuştur. Yani müdahele etmeye başladığınızda “hukuk var, hukuki engel veya hukuka aykırı” tepki ve dirençleri ile karşılaşılmaktadır. Bu durumu hiç kimse fark edememektedir.


Anayasa Mahkemesinin son yönetmelik değişikliği “Twitter kararının” alt yapısını oluşturmaktadır. Benzer durum kamu bürokrasinin tüm birimleri için geçerlidir.Bunu görmek istiyorsanız yapılan yönerge ve yönetmelik değişikliklerine bir bakın. Özellike 2005 yılında yapılan Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu ile oluştrulan özel yetkili mahkemeler bu düşüncenin ürünleridir. En sonunda gelinen noktanın ne olduğu malumdur. Bir diğer konu kamu yönetimine alınacak personelin alınma, seçilme, okutma-okullar-kadroların tamamen bu yapının eline geçmesidir. Son dönem kamu personeli alımlarında sadece Cemaate yakın kişilerin alınması için oluşturulan mülakat komisyonları nerede ise bunlardan oluşmaktadır.


Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu bunun için hazırlanmış ordudan ilişiği kesilmesi için oluşturulan üst kurul nerede ise cemaat kadroları tarafından kontrol edilecek seviyeye getirilmiştir. Örneğin, Genelkurmay Adli Müşaviri, Personel Başkanı. Bunlar kilit isimlerdir. Bundan sonra Cemaate destek vermeyen subay ve astsubay ve generallerin ordudan hızlı ayırmalarının yaşanacağı görülmelidir. Yargı sisteminde ise müfettişler cemaatin elinde olup istedikleri yargı mensubunun hatasını kapatmakta istediklerini ise sorun çıkararak birinci derecede hakim savcı olması engellenebilmektedir. Yani yapılanlar tamamen hukuka uygundur ancak Cemaat bu hukuku kim için uygun görürse onun için uygundur. Hukuka uygun olduğu için personel seçimlerinde herhangi bir usulsüzlük tespit edilememektedir. Çünkü öğrenci ve personel alımı yönerge ve yönetmeliğe uygun olarak yapılmıştır. En son Kara harp Okuluna Yüksek Lisans Öğrenci alımında seçilen tüm adaylar Cemaatin adamıdır. Yönergeye uygun olarak oluşturulan mülakat komisyonu kendi adamlarından oluşmuştur. Onlar kime uygun diyorsa o seçilmektedir. Bu ise hukuka uygundur. Anlaşılacağı üzere durum çok tehlikeli bir boyutta olup her şey sözde hukuka uygun olarak icra edilmektedir. Eğer müdahale edilmez ise devletin kontrolü ister yargı darbesi ile ister askeri darbe ile muhakkak ele geçirilecektir. Cemaat her yere çok gizli adamlarını koyduğu içinde kendine yönelik her türlü tehdit, tasfiye ve engelleme girişimini ise hemen fark etmekte ve ilgili organa veya imama bildirerek o kişilere yönelik karalama, şantaj, yargılama, işten atılma ve sürgüne sokma devreye sokulmaktadır. Örneğin Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir, MİT Tırlarının durdurulması olayı ile ilgili olarak Ankara İl Jandarma Komutanlığının MİT’i dinlediğini manşetten haber yapmıştır. Bu doğru haber sonucu- Çünkü Ankara İl Jandarma Komutanlığında paralel yapı hakimdir-


Cemaatin Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhındaki Cemaatin güçlü ekibi devreye girerek Jandarma Genel Komutanı imzalı asılsız haber bildirisi yayınlamıştır. Oysa Genel Komutana bu bildiriyi hazırlayan ve teyit edenlerin hepsi cemaattendir veya kontrolü altındadır.


Bugün gazetesi ve televizyonu ile Metehan Demir’in ilişiği hemen kesilmiştir. Hürriyet gazetesinden ise KOÇ ve Aydın Doğan ekibini kontrol eden Cemaatin diğer güçlü derin ağabeyleri devreye girerek Metehan Demir gazeteden kovdurulmuştur. Uzun süre artık gazetecilik yapması mümkün değildir. Yine Balyoz davasında yeterli delil bulunamayınca bir gece ansızın nereden geldiği belli olmayan bir savcılık ihbarı sonucu Deniz Kuvvetleri Donanması İstihbarat Şb. Müdürlüğü zemin döşemelerinin altında bir çuval delil bulunmuştur. Oysa bu deliller oraya sonradan konulmuştur. Talep üzerine. Cemaatin donanma komutanlığı ve Türk silahlı Kuvvetlerinde ki derin komutanları yıllardır topladıkları belge, CD, USB ve evrakları konu ve önemine göre arşivlemiş ihtiyaç duyulduğunda bu arşivden seçilen dokümanlar bir çuvala konularak ilgili yere cemaatin donanmadaki personeli marifeti ile oraya konulmuştur. Sonrası malum. İzmir Casusluk çetesi de benzer özellikler taşımaktadır. Kısaca Cemaat çok derin, gizli, sinsi, planlı, organize ve hukukun üstünlüğüne dayalı meşru bir sistem gibi gözükmektedir. Böyle bir yapı ile mücadele başta devleti idare edenlerin İRADEsine kalmıştır. Sadece ve sadece bu “İRADE” böyle bir yapı ile mücadele edebilir. Tek başına beyanlar, bir iki yer kaydırmalar, Birkaç gazete manşeti veya bir iki itiraf ile çözülmesi imkânsız gibi gözükmektedir. Nitekim MİT bu yönde 17-25 Aralık sonrası çok aktif olarak mücadele ettiyse de sadece istihbarı bilgileri deşifre etmenin ötesine geçememiş, görevi gereği ihtiyaç duyulan bilgileri derleyerek ilgili birimlere ulaştırmıştır.



Ancak kendi TIRları dahil olmak üzere Cemaat Hukuka dayandığı için karşısında hep hukuku, yönetmeliği, ve yönergeleri bulmuştur. Hatta kendi içinden evrak sızdırılmasına bile bazen engel olamamıştır. Ancak şu anda ki en güvenilir kurum olma özelliğini de sürdürmektedir. Buna mukabil böyle bir mücadeleyi tek başına yürütecek hukuki, iradi ve hiyerarşik güce sahip değildir. Çünkü Genelkurmay ile ilgili bir konuda MİT Müşavir-Korgeneral- seviyesinde kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi başkanı ve üyeleri karşısında yine müşavir seviyesinde kalmaktadır. Tüm kısıtlamalar ve engellemelere rağmen İslamın dünyada ki tek kalesi konumuna gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu yapıdan kurtulması ve yeniden yapılanarak İslamın Osmanlı Devleti gibi yeniden önderliğini yapabilmesi için yeni bir İRADE’nin oluşturularak mücadeleye bir an önce başlanılması gerekmektedir. Türk Milletinin ve bu vatanda yaşayan herkesi iradesi hiç şüphesiz ki halkın kendisi ve onun temsilcilerinin yer aldığı TBMM'dir. Yasama ve yürütmenin başı yargının ise kontrol merkezi olan TBMM bu görevini demokratik sistem üzerinden yerine getirmektedir.


Ancak seçimlerin akabinde devlet dediğimiz mekanizmayı yönetme yine devletin kendi bünyesinde oluşturduğu mekanizmalar üzerinden yürümektedir. Yani halk iradesini meclise yansıtmakta, mecliste iradesini halkı yönetmek için oluşturulmuş kurum, yapı ve yönetim birimlerine yansıtmaktadır. TSK, RTÜK, YSK, BDDK, YÖK vs gibi. Bu yapıların her birinin ahenkli ve koordineli çalışması ve milletin iradesinin istediği yönde tecelli etmesinin alt yapı ve politikalarının oluşturulmasını, takip ve kontrolünü sağlayan ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti bünyesinde oluşturulan Milli Güvenlik Kuruludur. Bu nedenle Milli Güvenlik Kurulu halkın irade ve isteğinin tecelli ettirildiği ve ahenkli bir yönetimin sergilenebilmesi için ihtiyaç duyulan yapıyı temsil etmektedir. Bu kapsamda;


1. Türk Milletinin, Türkiye Cumhuriyetinin İradesini temsil eden Milli Güvenlik Kurulu yasal düzenlemelerle birlikte yeniden oluşturulmalıdır. (Milletin iradesini temsil ederek seçilmiş Cumhurbaşkanı başkanlığında dar bir yapı oluşturulmalıdır. Şimdiki yapı çok dallı budaklı ve güven vermemektedir.), (Şuana kadar MİT bünyesinde oluşturulan yapı ise yeterli değildir. MİT milletin iradesini değil istihbaratı veya korunması için ihtiyaç duyduğu bilgileri temsil etmektedir. İhtiyaç duyulması durumunda operasyonlarda yapabilmektedir. Ancak bunlar kısıtlı kalmaktadır. Savaşa ihtiyaç duyulduğunda bu irade Genelkurmay Başkanlığınca oluşturulmaktadır. PKK ile mücadele gibi-(1993-2010)


2. Milli Güvenlik Kurulu çok kısıtlı personel yapısı ile oluşturulmalı, oluşan yapı için görev alacakların nitelik, güvenilirlik ve araştırılması yine MİT tarafından çok gizli olarak yapılarak yerine getirilmelidir. Kurulda görev alacaklar ve diğer çalışacak uzman kadro ve diğer personel.


3. Oluşturulan Yeni Milli Güvenlik Kurulunun ilk toplantısı bu İRADENİN ortaya konulması için yapılmalı “Yeni Türkiye” oluşturulan bu irade ile tüm ülkeye ve dünyaya deklere edilmelidir.


4. MGK belli bir süre aylık olarak toplanmalı alınan kararlar hızla uygulamaya geçirilip geçirilmediği kontrol edilmelidir. (28 Şubat gibi)


5. Değişmesi gereken yasalar Anayasa dahil buradan belirlenmeli, hükümet tarafından yasama gücü marifeti ile ilgili değişiklikler derhal yapılmalıdır. (Bundan önce olduğu gibi)


6. Devletin kurumları içinde MİT, diğer istihbarat kaynaklarınca tespit edilen cemaatin yapısı ilgili kurum amirlerine MGK kararı ile bildirilmeli tasfiye edilmeler bu iradeni (Milletin İradesinin) bir gereği olarak yapıldığı gösterilmelidir.


7. Örneğin Adalet Bakanlığı bünyesinde ki hakim ve savcılardan emekliliği gelenlerden bu yapı ile ilgili olanlar kurum kararı ile derhal emekli edilmelidir. Adalet akademisi bünyesinde oluşturulan bir kadro ile hızlı bir şekilde cemaatin dışındaki avukatlardan nitelikleri uygun olanlardan kısa vadede (1000-2000) kişilik alımlar yapılıp hakim savcı kadroları oluşturulmalıdır. Cemaate bağlı olarak görev yapan hakim ve savcılar küçük il ve ilçelere atandırılmalı yada, çocuk hakimi veya savcısı olarak görevlendirilmelidir.


8. Çözüm süreci MGK bünyesinde oluşturulan MİT kontrollü bir özel yapı tarafından takip edilmeli, bu yapı kurul üyelerine gelişmelerle ilgili bilgiler sunmalıdır.


9. TSK içine sızmış olan bu yapı MGK kararı ile başta kurul üyesi olan GKB ve Kuvvet Komutanlarına verilecek listelerle derhal tasfiye edilmelidir. (şu anda 20 Tugay Komutanlığı bu yapının generalleri tarafından idare edilmektedir.

Yine 17-18 İl Jandarma Komutanı olan alay komutanları tarafından idare edilmektedir. İstanbul, Ankara, Antalya, Muğla, Tunceli, Siirt, Van, Şırnak vs. Çözüm süreci için bu durum ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Nitekim KCK operasyonları bu illerde görevli cemaate bağlı emniyet müdürleri tarafından gerçekleştirildi) (General ve amiral olacaklar MİT tarafından iyice araştırılmalı MGK bünyesinde oluşturulacak özel bir yapının tespitleri sonucu YAŞ’ta onaylanmalıdır. Şu anda bu işlem Genelkurmay Başkanlığı Personel Başkanlığınca yürütülmektedir. Burası Cemaatin kontrolündedir.)


10. Emniyet Genel Müdürlüğüne personel temin eden tüm polis meslek yüksek okulları alımları ve Polis Akademis alımları MGK bünyesinde oluşturulan MİT kontrollü bir yapının kontrolünden sonra hayata geçirilmelidir.


11. Cemaat evleri takip edilmelidir.


12. Finans kaynakları kurutulmalıdır. Bank Asya’ya el konulmalıdır. Fişsiz tüm yardımlar ve elden toplanılarak yurt dışına çıkarılmaya çalışılan paralara el konularak para kaçakçılığından sorumlular hakkında işlem yapılmalıdır. MASAK bu faaliyetleri takibe almalıdır.

[FONT=Verdana, sans-serif]Ömer ADIYAMAN
[email protected]

@omradymn

kaynak:
http://www.gizlinot.com/paralel-yapi-ile-mucadelede-olaganustu-durum-ve-cozumu/459/[/FONT]
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Eski cemaat mensubu her şeyi anlattı ve 'şikayetçiyim' dedi




eski-cemaat-mensubu-her-seyi-anlatti-ve-sikayetciyim-dedi_m.jpg



Dicle Üniversitesi'ndeki paralel yapılanmayı araştıran Diyarbakır Başsavcılığı örgütün adını Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak verdi. Savcılık soruşturmasında Üniversite yönetiminin ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in talimatlarıyla hareket ettiği tespit edildiğini belirtmişti. Dün İstanbul'da savcıya bilgi veren eski cemaat Ahmet Sarıtaş'ın ifadeleri ilk olma özelliği taşıyor

BU HABERİ KAYNAKSIZ KULLANANLAR HAKKINDA YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR

TIMETURK / HABER MERKEZİ-ÖZEL HABER

Dicle Üniversitesi'ndeki paralel yapılanmayı araştıran Diyarbakır Başsavcılığısavcılığı, örgütün adını Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak verdi. Üniversite yönetiminin ABD'de yaşayan Fethullah Gülen'in talimatlarıyla hareket ettiği tespit edildiğini belirtmişti. Bu konuda herhangi bir mahkeme kararı olmasına rağmen bu noktada açılan soruşturmada Parelel Devlet Yapılanması ismi kullanılmıştı.

Bugüne kadar bu anlamda suç duyuları cemaate mensup olduğunu ifade eden iş adamları tarafından yapılmamıştı. Ahmet Sarıtaş isimli iş adamı Cematin kendisine zarar verdiğini ifade ederek suç duyurusunda bulundu. Gizli tanıklığı red eden Sarıtaş, "Bunlar ülke menfaati için çalışmıyor, 3 milyon dolar zararım var ve şikayetçiyim" dedi.

Sarıtaş'ın iddialarının doğru olup olmadığına yargı karar verecek, fakat bu tarz bir suç duyurusu ilk defa gerçekleştiği için haber değeri taşıyor. Timetürk olarak herhangi bir yorum katmadan savcılık ifadesinden haberi olduğu gibi veriyoruz:


Gülen Cemaati eski mensuplarından, yemek sektöründe faaliyet gösteriyor, İşadamı Ahmet Sarıtaş, uzun yıllar cemaat içerisinde kaldığını ve cemaate yakın bir çok kurumun yemek işini verdiğini ve cemaat içerisinde şahit olduğu bir çok olayı anlatmak istediğini ifade ederek güvenlik kuvvetlerine başvurdu. Gizli tanıklığı ret eden Sarıtaş, "Ülkem adına karanlık işler planlanıyor... kandırıldım ve 3 milyon dolarlık zararım oldu. Bu nedenle bunlardan şikâyetçiyim" dedi

Dün gece Çağlayan adliyesinde Cumhuriyet Sacısı Fuzuli Aydoğdu'ya 2014-39856 nolu dosya numarası ile yaklaşık 6 saat ifade veren Sarıtaş, şahit olduğu bir çok olayı anlattı ve önümüzdeki günlerde yapılmak istenenlerle ilgili de bilgi aktardı. Sarıtaş’ın savcılığa verdiği bilgilerden öne çıkanlar:

"BANK ASYA’DA MANİPÜLASYONLA MİLYONLAR KAZANDILAR"

“Bank Asya halka açılış sırasında kendi adamları olan Tacettin Neğiş ve Ali Rıza Tanrıseven hisseleri lot satın alarak sanki çok talip varmış gibi bir hava oluşturarak borsada manipülasyon oluşturdukları çok para kazandılar vatandaşı dolandırdılar. Bu kişiler halen aynı grupta devam etmektedirler”

"TUSKON İŞADAMLARINDAN % 10 KOMİSYON ALIYOR"

Tuskon Yurt dışında iş adamlarına bağlantı yaptırdığında % 10 ortalama komisyon alıyorlar.Türkiye İhracatçılar Meclisinde hizmetin yerleştirdiği adanlar Başbakan2ın, Cumhurbaşkanı’nın yurt dışı seyahatlerinde Tuskon ağırlıklı iş adamalarını yanına alarak kendi elamanlarına iş bağlamakta kolaylık sağlar.Nüans Tur Amerika’ya istediği şekilde istediği kişiye vize alabiliyor, başkaları almak isterse göbeği çatlar”


"ÜNİVERSİTE HOCALARINA DERSHANE İÇİN PARA VERDİK"

“Ben Muhammed Kaya ile yaptığım görüşmede Marmara Bölgesinin tüm okulların sorumlusu İshak Şahin ile görüştüm, 23 Nisan’da görüşmemiz oldu. Görüşmemizde Beylikdüzü’ndeki camiinin yakınındaki okulda oldu.Ona dershaneler konusunda Başbakan ile ters düşüldü bu iş ne olacak diye sordum, oda bana dershane bizim kalemiz, dershanelere bir şey olursa olursa sistemimiz çöker, bu nedenle üniversite hocalarına dershanelerin kapanmaması yönünde çok büyük paralar verildiğini…

"CHP TENEKE BİR PARTİ ÖZDE BİR İLE DOSYAYI VERDİK KURYE GİBİ ANAYASA MAHKEMESİNE GÖTÜRDÜLER"

Dershanelerin 8 maddeden dolayı kapanmayacağından dolayı emin olduğunu, dershanelerin kapanması da kanunla olacak biz bunu idari mahkemelerini kullanırsak 5-6 yıl sürecek ancak kanun olduğu için Anayasa Mahkemesine de ancak muhalefet partisi direkt gidebiliyor biz de CHP’nin teneke bir parti olduğunu biliyoruz. Ancak Anayasa Mahkemesine gidebilmesi için kendi menfaatimiz için CHP’yi kullandık. Yoksa CHP ‘nin teneke bir parti olduğunu biliyorduk. Güvender bizim derneğimiz, Özde bir CHP’ye yakın olan bir dernek ama bizde. CHP’yi kullandığımız için Özde Bir vasıtası ile dosyayı CHP’ye verdik. CHP kargo kurye şirketi gibi dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı”

"KURUMLARINDA ALEVİ ÇALIŞTIRMIYORLAR"

“Kurumlarında Alevi vatandaşlarımız ile Kürt kökenli vatandaşların çalışmasını istemiyorlardı.Bana bu kökenden işçi alma diye uyarıda bulunuyorlardı. Bunlar kanaatime göre cami ce cem evlerin bir arada yaptırarak ilerleyen zamanlarda DHKP-C’lileri cem evinde toplayıp, camiden toplanan insanları bir araya getirip kaos ortamı oluşturmak, bu projenin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum”

"İNGİLİZ VE AMERİKAN ASKERLERİ OKULLARDA"

2008 yılında Irak’ın kuzeyindeki Işık Üniversitesi ve oradaki kolejler için Türkiye’deki aynı işlerimi yapmak için gittim.Oraya gittiğimde İngiliz Vatandaşı Robert, Amerikan vatandaşı Edward ve Türk vatandaşı Savaş Aksoy’u gördüm. Bunların görevi doğal İngilizce konuşması sağlayan öğretim görevlileri olarak geçiyordu. Ben Türk vatandaşı Savaş ile samimi oldum. Siz bu insanlarla aynı evde kalıyorsunuz, bunlar ne iş yapıyor diye sordum.Oda her ikisinin İngiliz ve Amerikan deniz piyadelerinde asker olduklarını bu kişilerin fotoğraflarını gördüklerini söyledi…Bu kişileri internetten tesadüfen bulduk dediler ve Edward grubun Antepteki okullarındaki öğretmenlerden biri olduğunu öğrendik.Bu kişiler üniversitedeki temizlik görevlileri bayanları temizlik bahanesi ile eve çağırarak onlarla cinsel ilişkiye girmek istemişler”

"2015 İÇİN KOALİSYON İSTİYORLAR"

Sarıtaş, Cemaatin 2015 yılında bir koalisyonla yönetilecek bir Türkiye hayal ettiğini ve bu noktada AK Parti'den Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi kopartılacak milletveklleri ile birlikte % 15-20 oy alacak bir parti kurulmasının hedeflendiğini ifade ederek, "ürkiye'yi koalisyonla yönetecek hala getirmek istiyorlar" ded.

Timetürk olarak objektif habercilik gereği olarak Ahmet Sarıtaş'ın ifadelerinde ismi geçen kişilerin cevap hakkına saygılı olduğumuzu ifade eder, söz konusu ifadede söylenenlerin "İddia" olduğunun ve savcılıkla araştırıldığının özellikle altını çizeriz

İŞTE AHMET SARITAŞ'IN VERDİĞİ İFADENİN BİR BÖLÜMÜ

%C3%B6zel%201(1).jpg


%C3%B6zel%202(1).jpg


%C3%B6zel3(1).jpg


%C3%B6zel4(1).jpg


%C3%B6zel5(1).jpg


%C3%B6zel6.JPG


%C3%B6zel7.JPG


kaynak:
http://www.timeturk.com/tr/2014/05/...nlatti-ve-sikayetciyim-dedi.html#.U4or6PmPk8k
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Hakan Şükür Gezi'de ağız değiştirdi
hakan-sukur-un-gezi-de-agiz-degistirdi_m.jpg

Sosyal medyada paylaşılan Hakan Şükür'ün AK Parti'den istifa etmeden önce ve sonrası Gezi tweet'leri derlemesi büyük ilgi topladı.

Geçtiğimiz yıl Gezi Parkı olaylarını yakmak, yıkmak olarak tanımlayan Şükür, olaylar sırasında söylenen yalanları savunanlar için "küfre sığınıyorlar" ifadesini kullanmıştı.

AĞIZ DEĞİŞTİRDİ
Hakan Şükür, Gezi'nin yıldönümü değerlendirmesinde ise ağız değiştirdi. Olaylar sırasında yaşanılanları anlamayanların önünde bugün bir engel olmadığını söyledi.

hakan-kusur_8196.jpg


kaynak:
http://www.timeturk.com/tr/2014/05/31/hakan-sukur-un-gezi-de-agiz-degistirdi.html#.U4osJfmPk8k
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Aytunç Altındal Cemaat Hakkında Tayyip'in gerçeği gördüğü günleri göremedi. Maalasef.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ÇOK ÖNEMLİ - RT LÜTFEN

MERKEZ BANKASINDA "PARALEL FAİZ"

Merkez Bankası deşifrelerimizde Ciamaat çetesinin bankada etkinliğini yazmıştık.

Bugünkü Takvim gazetesinde de özellikle Para Politikası Genel Müdürlüğündeki Ciamat yapılanmasından bahsediliyordu.

Dün yazmıştık. Özellikle iki isim Merkez Bankasında Ciamaatçi yapılanmayı tepesinde.

Bunlar Başkan Yardımcıları Mehmet YÖRÜKOĞLU ve Turalay KENÇ.

Bugün Mehmet Yörükoğlu ve kurduğu çeteden bahsedeceğiz.

Yörükoğlu kökten Ciamaatçi.

Ciamaatin okullarından evlerinden geçmiş, ABD'de FG ile sık sık görüşmüş bir isim.

Sonra birden bire Merkez Bankasına entegre edilmiş bir Ciamaatçi.

Merkez Bankasına gelir gelmez çeteleşme için çalışmaya başlamış.

Faiz kararlarında etkili olan Para Politikası Genel Müdürlüğü, Mehmet Yörükoğlu'na bağlı.

Merkez Bankasına girer girmez, Erdem Başçı ile birlikte özellikle ABD'den doktora yapmış kişileri bankaya almaya başlıyorlar.

Dikkat çekici olan, alınanların hemen hepsinin Ciamaatçi olmaları.

Bir süre sonra Para Politikası Genel Müdürlüğü Ciamaatçilerin hakimiyetine geçiyor.

Genel Müdür Ali Hakan Kara Başekonomist atanıyor.

Para Politikası birimi faiz kararları için çalışmaları yürütenç önerleri geliştiren birim.

Şu anda birimin başında, Mehmet Yörükoğlu ve Erdem Başçının bankaya aldığı bir isim var.

Daha sadece altı yıllık iş tecrübesi var, 32 yaşında. Esas vasfı Ciamaatçi olması.

Bu birimde Genel Müdür Yardımcısı olan Yavuz Aslan da fanatik ciamaatçi.

Özellikle araştırmacı sınavlarında soruları Ciamaatçilere sızdırdığı ihbarları var.

Bunlar hep Mehmet Yörükoğlunun korumasında palazlanmış isimler.

Ama işin daha da ilgini var.

Para Politikası Genel Müdürlüğüne alınan adamların sayısı çok artınca bu kez başka çözüm bulunmuş.

İstanbul'da Eğitim Araştırma Merkezi kuruluyor ve Mehmet Yörükoğluna bağlanıyor.

Bu merkezin başına Genel Müdür olarak Necati Tekatlı isminde fanatik Ciamaatçi atanıyor.

Bir de Genel Müdür Yardımcısı var.

Başkanın Özel Kalem Müdürlüğünü yapmış, SPK kökenli Ciamaatçi Serkan İmşiker bu merkeze Genel Müdür Yardımcısı atanmış.

Akademik bir birim için gerekli akademik geçmişi ve birikimi de olmamasına rağmen.

Ama zaten mesele Ciamaatçi olması, bu yetiyor.

Serkan İmşiker'in esas işi ise Ciamaat ve Doğan medyası ile ilişkileri yürütmek.

Uğur Gürses, Fatih Özatay, Ercan Kumcu ve Erdal Sağlam gibi isimlere bilgi aktarıyor.

İşte Başkan Yardımcısı Mehmet Yörükoğlu'nun Merkez Bankasındaki marifetleri...

Bankanın faiz kararlarını etkileyen Para Politikası birimini Ciamaatçilerle doldurmak, bu da yetmeyince İstanbul'da merkez kurmak...

İşte Merkez Bankası'nın faizcilikte ısrarını anlamak isteyenler için bilgiler.

Ciamaatçi merkezinden başka nasıl bir kara çıkabilir.

Bu gece yüzde 5'lik faiz artışının gerçek hikayesini yazacağız birazdan.

Yarın ise diğer Ciamaatçi Başkan Yardımcısı Turalay KENÇ'in marifetlerini yazacağız. Sopa ortaya çıkacak!

Bizi izlemeye devam edin...

Sait Dündar / GIZLI ARŞİV

kaynak:
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1444827749108258&id=1412332725691094&ref=stream&_ft_&__tn__=%2As
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Tuncay Güney: Fetu MİT'e sızamadı




Bir dönem hocanın yanından ayrılmayan Tuncay Güney, paralel yapılanmayı TAKVİM'e anlattı: Askerler Gülen'e 'Orduya gir' dedi. Onun tek örgütlenemediği yer ise Milli İstihbarat Teşkilatı'dır. Hoca ve DPT'den gelen danışmanları, 5 yıl önce Türkiye'de büyük bir operasyon yapmak için düğmeye bastı

Türkiye paralel devletle tanıştı. Fethullah Gülen ve örgütünün derinlikleri, gün yüzüne çıktı. Bir dönem Gülen'in yanından ayrılmayan, danışmanlığını yapan ve bütün imamların üzerinde olan Tuncay Güney, TAKVİM'e çok önemli açıklamalar yaptı. İşte Güney'in ezber bozan açıklamaları.

CUNTA DESTEKLEDİ

ORDU: Türkiye'de Gülen'i keşfetmek gibi bir kavram türedi. Oysa Gülen'in ilk diriliş hareketi 1980'lere dayanır. Cemal Madanoğlu, Cemal Gürsel ve Alparslan Türkeş'in de içinde olduğu bir hareket 1980'de Gülen cemaatiyle hareket etmeye başladı. Cunta, eğitimli ya da eğitilecek kadrolarını, eski ülkücüleri ya da milliyetçi gençleri ve hocanın vaazlarını dinleyenleri cemaate yönlerdirdi. Yani askerler Gülen'e 'ordu içinde örgütlenelim" dedi.

POLİS: Ama asıl örgütlenme polisteydi. Bu da ANAVATAN dönemine dayanır. Cemaat 1984-1986 yılları arasında eski ülkücüler sayesinde poliste güçlendi. Bugün cemaate bakarsanız ya Devlet Planlama Teşkilatı'ndan, ya devlet kadrolarında çalışmış ülkücü hareketten ya da komando kamplarından gelmiş olan kimselerle karşılaşırsınız.


17 ARALIK

17 Aralık Operasyonu başarılı olsaydı, bugün birçok iş adamının mal varlıklarına el konulacaktı. Fethullah Gülen, bütün Türkiye'yi yönetmek istiyor. Artık kendilerinden birinin Türkiye'yi yönetmesi gerektiğine inanıyorlar. Kendilerinin istediklerini birini başbakan yapmak istiyorlar. Ancak diğer İslami gruplar bundan çok rahatsızdı.

KANADA'YA KAÇMAK İSTEDİ

FETHULLAH Gülen, 1.5 ay önce Kanada'ya iltica talebinde bulundu. Ancak Kanada bunu kabul etmedi. Hoca yeni bir ülke arayışına girdi. Amerikalı yetkililer ise "Biz sizi göndermiyeceğiz. Zaten oturum hakkınız var" dedi. Bu arada Gülen cemaati, terör listesinde sanılıyor. Ama herkes kendini kandırıyor. Gülen ve grubu, ikinci dereceden tehlikeli İslamcı grup olarak fişlenmişlerdir.

HAKAN FİDAN RAHATSIZLIĞI

Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan, Türk İstihbaratını globalleştirmeye çalışıyor. Ancak bu bazılarını çok rahatsız ediyor. Çünkü hiçbiri Hakan Fidan'ın çizgisini bilmiyor. İşte bu bilinmemezlik Gülen örgütünü ve yabancı servisleri çıldırtıyor. Gülen, Turgut Özal zamanında parmakla sayılacak kadar çok az insanı MİT'e sokabilmişti. MİT biliyosunuz yüz yüze görüşme de yapıyor. Sizinle ve çok ince araştırma yaptıklarından dolayı içeriye sızmak biraz zor oluyor tabi. Bu nedenle Fethullah Gülen ve örgütünün tek örgütlenemediği yer MİT'ti. Zaten MİT'i yönetirseniz MİT'in başında sizden birisi olursa siz Türkiye'yi yönetirsiniz. Yani istihbarat her şeye hakimdir...

DHKP-C

Belçika'dan Ahmet bey diye biri terör örgütü DHKP-C'ye geldi. Bu örgüt o zamanlarda çok güçlü. Önüne gelen herkesi durmadan tehdit ediyor. İşin en kötü tarafı, bunlardan biri de Fethullah Gülen cemaatinin 5 kasasından birisi... Herkesten yardım istedik. Sonuç alamadık. Ardından "Ekimciler" diye bir örgüt bulduk. Onların aracılığıyla DHKP-C ile görüştük. Birkaç görüşmeden sonra yüklü bir ödeme yaptık. Böylece 5 kasadan biri olan o abinin canını kurtardık.

KADIN SERViSi

Cemaat paralel istihbaratı 30 yıl önce kurmuştu. Bu kapsamda pilot bölgeler seçiliyordu. Ancak Kırşehir'de ev açmak imkansızdı. Çünkü vali çok ters biri. Valinin zayıf noktasının kadınlar olduğunu öğrendik. Ordaki bir mafya babasının yardımıyla valiye Rus kadın gönderdik. Böylece Kırşehir'de okulu açtık.

ESKİDEN BERİ DİNLEME VAR

Cemaatte dinleme çok eskiden beri var. Cemaatteki bütün ağabeyler yani üst düzeydekilerin hepsi dinleniyor. Son dönemde polis istihbarat şubesini ele geçirdikten sonra dinlemeler globalleşti. Bundan önce mekan dinlemeleri vardı. Mesela bir toplantı oluyor. Mekana bizden önce birisi gidiyor ve dinleme cihazını yerleştiriyor. Sonra da ortam dinlemeleri yapıyorlar. Eskiden dinlemeler küçük kameralar ve Çin'den getirilen kravat iğneli kameralar ile yapılıyordu.

ONU İYİ TANIRIM

Fethullah Hoca'nın saat kaçtta yattığını, kaçta kalktığını, kaçta çamaşırını aldığını, (her çamaşırını değil tabi) bilirim. İç çamaşırlarını kendi gider elleriyle yıkar. Orada sekreteri var Asım... Hoca'nın eli ayağıdır. Allah bana yardım ettti de ben erkenden uyandım. Yaşayarak bunların yaptıklarına uyandım.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cemaat'in kara kutusu şimdi cezaevinde!
1401572911685.jpg
Gülen Örgütü'nün ilk çözülen adamıdır Nurettin Veren. Fethullah Gülen İzmir'deyken yolları kesişmiş ve örgütün kuruluşunda ciddi sorumluluklar üstlenmiş biridir.'Cemaat'in kara kutusu' denilecek kadar önemli bu isme 17 Aralık sonrası ulaşmayı çok istedim ama olmadı. Ve aylardır arayıp da bulamadığım o adamı sonunda Kırklareli Cezaevi'nde buldum!
Yanlış okumadınız. Veren şu anda cezaevinde ve uzun uzun görüştük telefonda. Anlattığına göre korkunç bir kumpasla karşı karşıya. Onu arayıp da bulamadığım günlerde aktarılan enteresan bilgilerin de doğru olduğunu öğrendim. Gerçekten de kurucusu olduğu Paralel Yapı'ya karşı 2000'den beri verdiği mücadelede büyük yokluğa düşmüş ve son iki yıldır Cemaat'le yeniden yakınlaşmış. O bu durumu şöyle açıklıyor; "Sık ziyaret ediyorlardı gönül kazanma bahanesiyle ama tabii dertleri gerçekten benim gönlümü kazanmak değil, sahip olduğum cemaat şirketlerine ait hisseleri elimden almaktı!"
Veren, Samanyolu Televizyonu, Fatih Üniversitesi, Asya Bank dahil Gülen Cemaat'ine ait birçok şirketin kurucusu ve hissedarıymış. Ona göre uzun yıllardır bu durum vardı ama Cemaat o vakitler güçlü olduğu için buna pek aldırış edilmiyordu. Diyor ki; "Ne zaman ki 17 Aralık süreci başladı ve devlet Gülen örgütüyle mücadelede karar kıldı. Tutuştular ve daha önceleri hileyle elimden almaya çalıştıkları hisselerin peşine düştüler. Önceden gücüm ve param olmadığı için bu hilelerine karşı hukuki savaş başlatamıyordum. Ama baktılar ki bu olabilir artık.
Devletin desteğiyle böyle bir mücadeleye girişebilirim ve başlarına pekala bela olabilirim. O yüzden son 4 aydır baskı yapıyorlardı her şeyden feragat etmem için. Kabul etmiyordum çünkü o hisseler benim tek güvencemdi. Baktılar ki olmuyor bu kumpası kurdular bu defa. Beni umreye göndermek istediklerini söylediler ve pasaport müracaatına yönlendirdiler. Gittiğimde de hem Gülen'e hakaret ve iftira davasından, hem de Antalya'da geçmişte yine kumpasla başıma getirilen bir olaydan derdest edilip hapse yollandım. 'Adam yaraladı' dedikleri davanın sonucundan da, Gülen'e hakaret ettiğim davanın sonucunda da haberim bile yoktu!"
İlerki günlerde Veren'in özellikle bu örgütle mücadele konusunda neler söylediğini aktaracağım. Şimdi izninizle beni yalancılıkla suçlayıp iki gündür ağız dolusu hakaret eden Sakalsız ve Çetesi'nin dikkatine bir belge sunmak istiyorum. Veren'in hapiste olduğu bilgisini gönüllü avukatından aldım ve alır almaz da bunları Twitter'da paylaştım. Hakaretten cezaevine girilmez eyvallah ama avukatının iddiasına göre Veren, paraya çevrilen cezayı ödeyemediği için böyle bir durumla karşı karşıya kalmıştı. Tabii benim vurgulamak istediğim asıl mesele Veren'in hangi suç kapsamında hapiste olduğu değil, bizim bundan haberimiz olmamasıydı.
Düşünün.. Paralel Yapı'nın korkunçluğunu! Cemaatin kara kutusu olarak tabir edilen bir adam 20 gündür cezaevindeydi ve ben dahil bütün Türk basını uyuyordu. Elindeki hisseleri devretmesi için son 5 aydır adeta kafese aldıkları Veren'le ilgili bu gelişmenin duyulmasından hiç hoşlanmayan Sakalsız ve Çetesi'nin medyası her zamanki gibi meseleyi çarpıtma yoluna gitti. Beni yalancılıkla suçlayıp, hakaretler savurdular.
Onlara göre Veren adi bir suçtan hapse girmişti ve siyasi hiçbir argüman yoktu ortada. Hani velevki öyle bile olsa... Değil ama diyelim öyle! (Belgeyi sunuyorum dikkatinize) Hanefi Avcı, Emin Aslan, İlker Başbuğ, Aziz Yıldırım gibi örnekler varken önümüzde biz buna nasıl inanalım?
Solculara düşman adamı komünist, sicili tertemiz polislerin birini hırsız, birini uyuşturucu kaçakçısı yapıp içeri tıkan bir yapının kodlarını tam 15 senedir lime lime eden adamın başına gelenleri nasıl onların dediği gibi okuyalım? Sonuçta biliyor ki bu memleket Sakalsız ve Çetesi'nin her zaman, her şart altında, herkes için hazırlayacağı bir kumpası var! Bu Nurettin Veren gibi bir adam için niye olmasın?

kaynak:
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/yukselir/2014/06/01/cemaatin-kara-kutusu-simdi-cezaevinde
 
Üst