Evliyaullah, Rabıta ve Hadis-i Şerfilerle+Alimlerin Görüşleriyle Tasavvuf

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Bu konunun diğer sayfalarını gezmeniz gerekiyor; konuyu kendi izimizce sürdürüyoruz..
 

cihad eri

Üye
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Cevap

Arkadaşlar Yapilan Yorumlar çok Yanliş Ibni Teymiyye Hakkinda Fetva Veremezsiniz Ne Biliyorsunuz Onun Hakkinda Da Kaç Tane Kitabini Okudunuz Kaç Tane Tefsirini Okudunuzda Onun Hakkinda Ileri Geri Konuşuyorsunuz. Dinden çikmiş Diyorsunuz O Islam Alimlerinden Dir Ali şeriati Seyyit Kutup Hasan El Benna Mevdudi Hepsi Onun öğrencileridir. Bu Islam Alimi 20 Yaşinda Hoca Olmuş Bir Zat Ve 20 Yaşinda Fetva Vermeye Başliyor. 20 Yaşinda ömrünün Yarisi Zindan Da Geçmiş. Sirf Islama Zarar Gelmesin Diye Ama şimdi Ki Arkadaşlar Görüşüne Ters Diye Tekfir Etmiş Ler Doğru Yazanlari Da Siteden Atmişlar Beni De Atabilirsiniz Farketmez çünkü Kur'ani Kerim Yaşanmak Için Gönderilmiştir. Ben Bildiklerimle Iman Etmek Zorundayim. Ibni Teymiyye Ye Gelin Ce Size Onun Bir Anisini Anlatayim Ne Demek Istediğimi Daha Iyi Anlarsiniz
Islam Alimi Imam Ibni Teymiyye Adamin Biriyle Tartişir Ve Adam öyle Bir Kelime Söyler Ki Ibni Teymiye şok Olur O Islam Alimi Ve Durur Derki Adama: Ben Senin şu Söylediğini Söylesem Ben Kafir Olurum Ama Ben Sana Kafir Demiyorum Sen Cahilsin Bilmiyorsun ....
Anladiniz Mi Kardaşler. çok Okumaliyiz Araştirmaliyiz 1 Hadis 2 Ayet Bilmekle Fetva Verilmez. Yanlişlar Benden Kaynaklanmaktadir Doğrular Rabbimindir Inşallah Selamünaleyküm
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Klavyeyi kapan müdafaya geçiyor... Ama havada hep boş laflar uçuşuyor... ;)

hirahos abim, Mevlam senin gibi kulları başımızdan eksik etmesin. Bu konu Yer İmlerimde layık olduğu en üst sırada duruyor... Okuduğum kısımları tekrar tekrar okuyorum. Allah sizden razı olsun. Sizi Allah için çok seviyorum. İsmen dua ediyorum... Allah'a emanet olun...
 

cihad eri

Üye
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
ismi belirsiz olan kişi ye cevap

arkadaşım sen şuursuzca konuşuyorsun ilkin zaten konuşmuyorsun da ordan burdan alıntı yaparak başkalarının ağzından konuşuyorsun. ilkin tebliğ yapmak istiyorsan yazdığın yazıların altında ki ne anlar diye başlayan yazıyı sil ondan sonra annlaşılmayan bir konu varsa konuşalım ve çözüm yolu bulalım tamam mı
konuşmaktan aciz değilsen tabi kusura bakma
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
İlkin Türkçeniz fena halde bozuk olduğu için biraz geç anladım. Ardından ben alıntı yapmadım yorumumda, gözünüzde problem mi var? Son olarak şuursuzca tek kelime yazmadım, konuşmaktan da aciz değilim.

Bitti.
:)
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bir Olay ve düşündürdükleri...

Yukarıda bazı konularda bilgilenmemiz için yönlenmemiz tavsiye edilen "Tevhid Arslanları" adlı siteye sapık görüşlerini yüzlerine vurmak için geçenlerde "abdal21" nick'iyle üye olayım dedim...Üyeliğim ilk aşamada kabul edildi. Aradan çok az bir müddet geçti; a bir de bakarım ki, üyeliğim redolunmuş ve siteye login olamıyorum. Demek ki, bizim bu nick'imiz sadece burada mimli değil diye düşündüm. Esasen bu arslanların arasında nasıl kendimi koruyacağım diye ben de kaygı duyuyordum ama, ne gariptir ki, onlar beni aralarına almadılar !
Olayı herkesin bilgilerine sunuyorum.
 

Sofuoglu

Ordinaryus
Katılım
29 Tem 2006
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
254
Puanları
83
neronun(!) gemisinin ekledigi linklere soyle bir goz attim

sakin ha basliklarin icerigine bakipta "aboow bakin bunlar neler yakalamis" vs gibi bir dusunceye kapilmayin,
acin bakin ne kadar acizlik icerisinde olduklarini bir gorun,
bre a.....lar reddiye,iftira,itam suclama vs yapiyorsaniz adam gibi yapin bari,aksi taktirde sizin bu yaptiklariniza ancak kargalar guler(!)
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Yahu abdal21 abicim; seninle bazı noktalarda anlaşamıyoruz ama şu ehli sünnet savunmandan dolayı Mevlam senden razı olsun... Allah daha da muhabbet versin kalbine inşa'Allah...

Selamlar!

(Tevhidin ne anlama geldiğini daha çözememişler; bu konu bizim konumuz! İçine çer çöp doldurmayın. Çamurlarınızla kirletmeyin!)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Mübarek Nakşibendi Efendimize çevresinden, o dönem alim bilinenlerden, insanlardan çokça ve şiddetli itirazlar olmuştur.. Hatta Tasavvuf ehli bilinen çevreler dahi şiddetle karşı çıkmışlar.. Nakşibendi Efendimizi bid'atçilikle suçlamışlar.. Haşa.. İslam Dinini, Tarikat-ı Muhammediyye'yi aslından saptırmakla itham etmişler.. Hatta küfür ile itham edenler olmuş..

Ne oldu?

Onların üflemesi ile güneş söndü mü?

Hayır..

Bugün Nakşibendi Efendimizin feyzi ve nispeti bir güneş gibi kainatı aydınlatmakta.. Bütün dünyada caridir.. Hem de çok kısa zamanda Nakşibendi Efendimizin nispeti öyle bir yürüyor, öyle bir çoğalıyor ki; kendisine itiraz edenlerin, şiddetle karşı çıkanların nispeti, Nakşi nispetinin yanında mum gibi sönüp kalıyor.. Öyle ya güneşe nispetle mum ne ifade eder ki?!

O nispet nice büyük alimler, nice büyük arifler, nice Müslüman dervişler yetiştiriyor.. Her birinin namı şerefi bütün cihana yayılıyor.. İsimleri halen dillerde, sevgileri halen kalplerdedir.. Eserleri kütüphanelerdedir..

Kendisine itiraz edenlerin, kendisini haşa küfür ve şirk ile suçlayanların esamesi bile kısa zamanda okunmaz oluyor.. Bugün onların adından sanından eser yok..

Zaten, Nakşibendi Efendimizin, ulu bir makamda dualarından biridir ki nakşi müridanı bunu iyi bilirler:

"Ya Rabbi, bizim yolumuz kıyamete kadar açık kalsın!"

Hatta pek çok Evliyaullah bildirmiştir: Nakşi Nispeti, Kıyamete kadar berdevam olacaktır..

Bunu şuraya bağlamak isterim:

İbni Teymiyye ve Vehhabilik kaynaklı tasavvuf inkarcılığı ve şiddetli itirazı alemde yeni bir şey değildir.. 3. ve 4. Hicri asırdan bu yana hep görülegelmiştir..

Gerçi tasavvuf inkarcıları sadece Teymiyyeci ve Vehhabiler de değil.. Çok var.. Kimisi de cahilliğinden itiraz ediyor.. Bilmediğinden.. Kimisi devri geçmiş olarak görüyor.. Kimisi Mezhebi tutumundan silip atıyor.. Kimisi, kendini ondan üstün addediyor.. Hepsi nefsani.. Aldanmışlardan.. Allah korusun.. Kapılanları Allah kurtarsın... Kimisi de Tasavvufun kokusunu duymamış, kendini Ehli Tasavvuf olarak addediyor.. Allah cümlemize acısın.. Hatta Tasavvuf adına Tasavvufu inkar eden çevreler var.. Bunlarınki bir nevi görüntü.. Bunlar azınlık ama varlar..

Ne kadar itiraz ederlerse etsinler; Tasavvuf kıyamete kadar İslam'ın "insan yetiştirme okulu" olmaya devam edecek.. Bu güneşi hiç birinin söndürmeye ömrü nefesi yetmez.. Çünkü bu yollar esasen Resulullah Efendimizce açılmıştır.. Mesela Hafi yolu, Asr-ı Saadetten Ebu Bekir Sıddık Efendimizden sonra yeniden ortaya çıkaran ve yaygınlaştıran Nakşibendi Efendimizdir.. Yoksa Tarikat esasen Onun değil, mübarek Peygamber Efendimizindir.. Ol mübareğin açtığını kapamaya kimsenin gücü yetmez!

Adem AS.'dan Kıyamete kadar bütün insanlığın maddi ve manevi güçlerini eritip birleştirseler yine de Resulullah Efendimizin gücü ve maneviyatı yanında zerre kalır.. Asla kimsenin gücü yetmez..

Bakın bu başlıkta bir katrecik göstermeye çalıştık.. Tabi görene.. Tasavvuf asla İslam dışı değildir.. Delilleriyle isnadıyla.. İslam'ın özüdür.. Dinin ruhudur.. İslam sarayının içidir Tasavvuf.. İhsan makamıdır.. Bir insan iman ve teslimiyet ile Beşeri sıfata geçer, hayvani sıfatlardan kurtulur.. Meleki ve daha üstün sıfata geçip Allah'a dost olabilmek içinse İhsan makamına ulaşması gerekir.. Nefs-i Razıye ve ötesine yol bulmalıdır.. Ruh-i Revani makamına ulaşmalıdır.. Ki ordan ötelere yol bulabilsin..

Adem AS'a Meleklerin secde ettiği Ahsen-i Takvim makamıdır anlatılan yüce mertebeler.. Adem olmak ister isen bul Adem'i birader..

Anlamak istemeyenlere; belki insaf ve vicdan gösterirler diye bir kez daha söylüyor ve ilan ediyorum: İsnad dindendir.. İslam Dini, alim ve nakil dinidir.. Biz sahih rivayetin Müslümanlarıyız..

Ve sahih rivayetlerle ortadadır ki Tasavvuf Kur'an ahlakıdır; İslam'ın takvasıdır.. Sünnet-i Resulullah'tır.. Tatbikat-ı Sahabe.. İkbal-ı Tabiin ve tebe-i tabiin.. Büyük alimlerin icmaıdır.. Üzerinde tam bir ittifak vardır.. İnkar edenler cahilliklerinden inkar etmişlerdir.. Böyleleri gerçek alim sayılmazlar.. Ya da nefsi inad ve münkiratlarından inkar etmişlerdir.. Bile bile.. İblis aleyhilane de öyleydi.. Büyük ilmi vardı ama Adem'i inkar eyledi.. Ondaki şerefi, ilmi, makamı, makbuliyeti ve mahbubiyeti bilemedi..

İblis kibir gösterip Adem'i inkar etmekle ne oldu? Kendini düşürdü, merdut kıldırdı.. Adem AS. şerefinden kaybetti mi?
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Sana duacıyım hirahos kurbanım... Yazdıklarına, naklettiklerine akıl yetiremeyince kalp ile de anlamayınca karşı çıkan çok oluyorsa da, senin gibi ilmi geniş, takvalı (elh.) müslümanlar sayesinde bir kez daha anlıyoruz ki isteyen istediği gibi ötsün, hatta cıyaklasın, anırsın, hiç birinin şu güneşi söndürmeye gücü yetmez inşa'Allah...

Allah razı olsun!
 

cihad eri

Üye
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
15
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Anlayamaman çok doğal. O zaman yorum yapacaksan yaptığın yorumu içine hiç bir şey katmadan sadece Kur'an ve Sünnet ışığında ele almalısın tamam mı kardeş. Evet gözümde biraz körlük var, cahil kimselerin yazdıklarını okumak nefsime zor geldiği için göremiyorum. Kardeş tebliğ nedir ve nasıl yapılır bana anlatırmısın inşallah. Klavyenin başına oturup, kendi görüş ve düşünce sistemine göre islamı ve geleceği yargılayamazsın ve hiç bir insanın da yazdığı şeylerden dolayı alçaltamazsın tamam mı. yazdığın şeyleri Kur'an ve Sünnet'le desteklemelisin yoksa onlar sadece pragma ışığında kaybolur gider. selamün aleyküm
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Evliyaların şatahat halinde söylediklerini ayık kafa ile söyleyenlerden olmaktan Allah'a sığınırım.
 

user123

Üye
Katılım
18 May 2008
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
4- Sürekli deniyor: "Efendim, Tasavvuf İslam'a dışarıdan ithal edilmiştir.. Asr-ı Saadette olmayan bir bid'attir.. Her bid'at de delalettir".. Biz de biliyoruz ki her ne kadar "Tasavvuf" adlandırması Asr-ı Saadette olmasa da yaşantısı ayniyle o dönemde yaşanmış; İslam'ın manevi geleneği olarak; bir takım Pirler tarafından sonradan tıpkı Mezheplerde olduğu gibi derlenip toparlanarak; belli usul ve uygulamalara hasredilmiştir.. Fakad hiç bir uygulaması sonradan icad edilmiş değildir.. Bozulmamış, bid'at girmemiş ayrı tarikatlerin her bir uygulaması Asr-ı Saadette mevcuttur.. Ama her bir yol, bütün usul ve uygulamaları bünyesinde toplamış da değildir.. İçlerinden seçtiklerini yol ve usül haline getirmişlerdir.. Esasen "Tarikat" denilen de bu yol ve usullerdir..
üstad güzel söylemişsinde toplumumuzun kaldıramayacağı bir durum bu şimdi diyeceksiniz neden kaldıramasın.olmuyor işte. siz hiç birinin karşınıza geçipte dua ederken pir hazretlerine et demesine şahit oldunuz mu ve bunun gibi daha türlü türlü şeyler.tarikat köken olarak güzel birşey ama artık tarikat tasavvuf halka indi ve bu her geçen gün daha da zarar veriyor.şeyhlerin alimlerin yıllarca nefs ile mucadele ederken öğrendikleri şeyler artık lise öğrencilerinin dilinde vede bu ortalığa düşmesinden dolayı binbir türlü bidat ortaya çıkıyor.
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
Sen merak etme usta! Mevla Teala Tekaddes'in inşaAllah sonsuza kadar bozulmasına müsade etmeyeceği, koruyup kollayacağı tarikatler mevcut! Haberler iyi elh... =)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
user123 Üstad, ne demek istediğinizi inşallah anladım, ama katılmıyorum..

Bakınız.. İslam'ın mezhepleri var.. Çoğu batıl mezhepler bunlar.. Bid'atlerle, yanlış inançlarla Kitaptan Sünnetten sapmışlar..

Şimdi buna bakılarak, İslam coğrafyalara yayıldı, halka indi, bu yanlış oldu denilebilir mi? Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberin tebliğ ettiği bir din..

Yine yanlış uygulamalara, sapanlara bakılarak Kitab ve Sünnetten oluşan İslam nazara alınmasın mı?

Tasavvuf ve Tarikatler de öyle.. Elbet uygulamada sapanlar olacaktır.. Aslından esasından uzaklaşanlar..

Zaten halka inmesi de gerekiyor, veli alim nasipleneceğinden nasiplenmiş, Allah'ın diğer kullarının suçu nedir? Ya da sizin ifadenizle toplumumuzun... :)
 
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
75
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
güzel bir konu açandan paylaşanlardan rabbim razı olsun
mevlam cümlemizi hakiki ehli tasavvuf kullarından eylsin
 

user123

Üye
Katılım
18 May 2008
Mesajlar
65
Tepkime puanı
0
Puanları
0
user123 Üstad, ne demek istediğinizi inşallah anladım, ama katılmıyorum..

Bakınız.. İslam'ın mezhepleri var.. Çoğu batıl mezhepler bunlar.. Bid'atlerle, yanlış inançlarla Kitaptan Sünnetten sapmışlar..

Şimdi buna bakılarak, İslam coğrafyalara yayıldı, halka indi, bu yanlış oldu denilebilir mi? Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberin tebliğ ettiği bir din..

Yine yanlış uygulamalara, sapanlara bakılarak Kitab ve Sünnetten oluşan İslam nazara alınmasın mı?

Tasavvuf ve Tarikatler de öyle.. Elbet uygulamada sapanlar olacaktır.. Aslından esasından uzaklaşanlar..

Zaten halka inmesi de gerekiyor, veli alim nasipleneceğinden nasiplenmiş, Allah'ın diğer kullarının suçu nedir? Ya da sizin ifadenizle toplumumuzun... :)
hocam altının değeri neden gelir. bir düşünün altın her yerde bulunsaydı ne değeri olurdu.islamın yayılması güzel ama bidatlerle dolu bir islamın ne faydası olur insana. bunu islamın artısı olarak görebilirmiyiz. hz. ebubekir döneminde neden yalancı peygamber öldürüldü. pekala hz. ebubekir diyebilirdi ki o da kendine göre bir yol bulmuş bu yolla islam yayılır diyemez miydi? tarikat veya tasavvuf halka insin ben inmesine karşı değilim ama bunun için önce halkın dini seviyesini yükseltmek gerekmez mi? anlamayan bir insana istediğiniz kadar tasavvuf deyin şu deyin bu deyin ne çıkar.
 

mucahid_tr

Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
57
Tasavvuf bidat deyildir ilmi delili

TASAVVUF BİDAT DEYİLDİR İLMİ DELİLİ



….Bid’at ne demektir? Hükmü nedir?[1]



Feyyûmi el-Misbah’da şöyle dedi: ALLAH (cc) mahlûkatı ibdâ’ etmekle ibdâ’ etti, onları modelsiz olarak yarattı demektir.

Ebda’tü ve Ebda’tühü onun çıkardım ve ihdâs ettim, demektir.

Bu mana’dan olarak muhâlif hale bid’at denilmiştir. Bidat ibtida’dan isimdir.

Nasıl ki, rıf’at (yükseklik) irtifa’dan ise, sonra bulunan (bid’atın) dinde noksanlık ve yahut fazlalık olan şeylerde kullanılması galip oldu.

Lakin kimi zaman bir kısmı mekruh olmaz ve mübah bid’at olarak isimlendirilir. Feyyümi’nin sözü bitti.


Rasûlullah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz veya ashabının yapmadığını yapmanın hükmü nedir?

Terk, yani bir şeyin Efendimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ile ashâbı tarafından yapılmamış olması onun haram olduğuna veya câiz olamdığına delilmidir?

İddia edildiği gibi, TASAVVUF SAHEBE ZAMANINDA YOKSA yapılmadıysa, ona ne hüküm verilecektir?

Terk, yapmama işi demektir. Bu yüzden şu husus, usul-î Fıkh’ın Nebi (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) efendimizin fiilleri bahsiyle alakalıdır.



…Hâfız Ğumârî şöyle diyor: .

Yalnız başına terk, kendisiyle beraber, terk edilenin yasaklanan bir şey olduğuna dâir bir nass bulunmadıkça, onun (terk edilen şeyin) haramlığına delâlet etmez.

Aksine o işin en fazla, meşru olduğunu gösterir. O terk edilen (yapılmayan) işin mahsurlu oluşu ise tek başına terkten anlaşılmaz.


Selef’in bir şeyi terk etmesi, yani yapmaması da o işin mahzurlu (yasaklanmış) olduğunu göstermez.




…İmâm Şâfii şöyle dedi: ….


Şeriat’tan dayanağı olan hiçbir şey, selef onu yapmasa bile bid’at değildir.

(Ğumâri’den nakiller bitti.)[2]



Şu hususta mezheplerde değişik görüşler olduğu farz ve isbat edilse bile, böyle bir ictihâdî genişliğe rağmen, kimse TASAVVUFA bidattır , diyemez.

من سن فى الاسلام سنة حسنة فعمل بها بعده كتب له مثل اجر من عمل بها، ولا ينقص من اجورهم شيئ ومن سن فى الاسلام سنة سيئة فعمل بها بعده كتب عليه مثل وزر من عمل بها ولا ينقص من اوزارهم شيئ

“Kim İslâm ’da iyi bir çığır açar da, kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, o
nunla amel edenlerin sevaplarının aynısı, o çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmez.

Kim de İslâm ’da kötü bir çığır açar da kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin günahlarının aynısı, o kötü çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin günahlarından hiçbir şey eksiltilmez.” [3]


Bu, ALLAH (cc) ve Rasûlü (sav) efendimizin emri zıddına olduğu zamandır.

Hz.Ömer (ra)’ın bu ne güzel bir bid’attir [4] sözü bu türdendir.

Bu (terâvîh namazın topluca kılınması) hayırlı fiillerden olunca ve methedilen fiillere dâhil bulununca, onu bid’at diye isimlendirip, methetmiştir.

Çünkü Nebi (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) onu bu şekliyle onlara sünnet kılmamıştır.

Onu bazı gecelerde kılmış sonrada terk etmiş, ona devam etmemiş, onun için insanları toplamamıştır.

Hz. Ebû Bekir (ra) zamanında da yoktu. Sadece Hz. Ömer (ra) insanları onun için topladı ve ona teşvik etti.

Bu yüzden ona bid’at ismini verdi. Hâlbuki o, gerçekte sünnettir. Çünkü (Aleyhi’ssalatü ve’s-selâm) Efendimiz:


“Sünnetime ve benden sonraki raşid halifelerin sünnetine yapışınız[5]

ve benden sonra iki kişiye Ebû Bekir ve Ömer’e uyunuz” buyurdu.[6] Diğer

“Her icad edilen bid’attır”, hadisi bu te’vile hamledilir.

Sadece şunu murad etmektedir;


Şeriatın asıllarına ters düşen, sünnete uymayan şeyler.[7]

(İbnü’l Esir’in sözleri burada son buldu.)




AYET ve HADİSLERDE BELİRTİLEN ZİKİR,ZÜHD ,TAKVA,İHLAS


günümüzdeki gibi olmasa bile


TASAVVUFUN TEMELİNİ OLUŞTURAN unsurların asıllarının

RESULULLAH(sav) ve SAHABEYE DAYANAN,

hadisten dayanakları .OLDUĞUNDAN VE KURANIN ASLINA DA

TERS OLMADIĞINDAN … BİDAT DEYİLDİR






“İftira atan cennete giremez”


“Sıla-i Rahmi kesen ve ana babaya itaat etmeyen cennete giremez”

hadis-i şerifleri de aynı şekilde değerlendirilmelidir.
Ulema, bu hadisleri izah ederken şu açıklamalarda bulunurlar:


“Buradaki cennete giremez” ifâdelerinin manaları,

“böyle yapan kimse ilk olarak cennete giremez” ya da

“bunu helal görerek yapan kimse cennete giremez” şeklinde anlaşılmalıdır.


Her halükarda ulema, bu hadislerin zâhirinden anlaşıldığı şekliyle değil, te’vil ederek anlamışlardır.

Bid’atlerin sapkınlık olduğunu ifâde eden hadisi şerif de diğer benzerleri gibi bu şekilde te’vil edilmiştir.

Zira hadislerin geneli ve Sahâbeyi kiram’ın tatbikatları, burada bid’atten maksadın,

şeriatte asli bir temele istinat etmeyen “bid’ati seyyie” olduğunu açıkça götermektedir.


Bu hadisin böyle anlaşılması gerektiğini Peygamber Efendimiz (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) şu ifâdeleriyle kendisi göstermiştir:


“Kim güzel bir yol ihdas eder ise, bu yolun ve onunla amel eden herkesin sevabı o kimseye de yazılır.”


Nebî (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) mübahların tamamını işlememiştir.

Hatta kendisi işlediği zaman ümmetine farz olması yahut meşakkatli hale gelmesi korkusuyla bazı mendupları kasten terk etmiştir.

O yüzden kim Nebi (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in bir şeyi yapmadı davasıyla bir şeyin haramlığını iddia ederse, hakkında delil bulunma*yan bir şey iddia etti demektir.

Bida’atle murad edilen Şeriatın kendisine delalet edeceği aslı bulunmayan şeyler türünden yapılan icadlardır.


Şeriat’tan kendisine delalet edecek bir aslı bulunan şeyler ise,

lugat olarak her ne kadar bid’at ise de şeriat’ça bid’at değildir.



Nevevî şöyle demiştir: Nebi (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in her

bir bid’at sapıklıktır sözü sınırlandırılmış bir umûmî hükümdür. Kastedilen bid’atların çoğunluğudur.

Lugat âlimleri demişlerdir ki: Bid’at demek geçmiş misali olmadan yapılan her bir iştir.

Âlimler bid’atın beş kısım olduğunu söylemiştir:

Vacip, mendub, haram, mekruh ve mübah. Vacip olan bid’atlerden birisi kelam âlimlerinin mulhid ve bid’atçılara karşı delilleri dizmeleri ve benzeri şeylerdir.

Mendub olan bid’atlerden biri de ilim kitaplarını yazmak, medreseleri, tekkeleri ve başka şeyleri bina etmektir.

Mübah olan bid’atlerden biri de değişik yemekler ve benzeri şeylerde genişliktir. Haram ve mekruh olan bid’atler ise açıktır.

Bu anlattığım bilinirse hadisin aslında manası genel olan sınırları (başka deliller yüzünden) daraltılan bir hadis olduğu bilir. Gelen buna benzer sair hadislerde böyledir.

Ömer (RadıyALLAHu Anh)’ın ne güzel bid’at sözü de bunu teyid etmektedir.


İmâm Nevevî, Tehzibu’l-Esmâ ve’l-Lügat isimli eserinde şöyle demiştir:

Şeriat’ta bid’at, Rasûlullah (sav) zamanında bulunmayan bir şeyin sonradan ihdas edilmesi demektir ki, güzel ve çirkin olarak ikiye ayrılmaktadır.

Abdülaziz b. Abdisselâm el-Kavâid isimli kitabının sonunda şöyle demiştir:

Bid’at, vacip, haram, mendup, mekruh ve mübaha ayrılmaktadır.

Bundaki yol şeriatın kaidelerine ahzedilmesidir. Eğer vaciplik kâidesine dâhil oluyorsa, vaciptir. ( Abdülaziz b. Abdisselâm’ın sözü bitti.)



İmâm Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şafî’de isnadıyla İmâm Şafî’den şöyle dediğini rivâyet etti.

Sonradan icad edilen işler iki kısımdır:

1… Birincisi bir âyete veya bir hadise yahut bir esere yahut da bir

icmaâ ters düşmeyen şeylerdir.

Bunun hakkında âlimlerden hiç birinin muhâlif görüşü yoktur. Bu kınanmayan, sonradan icat edilen şeydir.

Ömer (ra) “Terâvîh namazı için bu ne güzel bir bid’attır” derken, “önceden mevcut olmayan, olduğu zamanda kendinde geçmişi inkar bulunmayan bir icat olduğunu kastetmektedir.

Bu, Şafî’nin ALLAH (cc) ondan razı olsun sözünün sonudur. (Nevevî’’nin sözü bitti.) [8]





İmâm Şafî şöyle demiştir: Şeriattan dayanağı olan her bir şey, selef onu yapmasada bid’at değildir. Zira selefin onunla amel etmeyi terk etmesi bazen o anda kendileri için mevcut olan bir mazeret sebebiyle yahut ondan daha üstün bir şey sebebiyle yahut da onun bilgisi tamamına ulaşmaması sebebiyle olmuş olabilir. (Şafî’nin sözü bitti)



Bu hadis (ve buna benzer hadisler) bid’atın hasene ve seyyie diye ikiye ayrıldığını açıkça ifâde etmektedir.

Hasene şahsı bakımından bid’at ise de nev’i/türü bakımından, şer’i bir kâide veya bir âyet yahut hadisin geneli altına girmesi sebebiyle meşrû’dur.

İşte bundan dolayı hasene diye isimlendirilmiştir.

Ve ecri o çığırı açan üzerinde öldükten sonra devam eder.

Seyyie de şeriatın kaidelerine muhâlif olandır.

Kınanan sünnet ve sapık olan bid’atta budur.[9](Ğumariden nakiller bitti.)



….Mühim bir sual: tasavvuf inkârcıları bize sorsalar:

Nakşî Tarikatı mensupları! Yukarıdaki nakillerinizden bid’atın hasene/güzel ve seyyie/kötü diye ikiye ayrıldığı görülmektedir.

Hâlbuki sizlerin imâmlarınızın en büyüklerinden olan


İmâm Rabbânî, bunu kabul etmemektedir:

Bid’atin hepsi kötüdür, güzeli olmaz demektedir;[10] buna ne dersiniz?




………..Cevap:


Bid’atin, hasenesi/güzeli olmaz; Hepsi kötüdür

diyenler şer’i ıstılahı kastediyorlar;

lügat ma’nasındaki bid’ati kastetmiyorlar.

Bid’atin güzeli de vardır diyenler Şer’i ıstılahı kastetmeyip lügat ma’nâsını murad ediyorlar.

Yani her iki guruba göre bid’atı hasene Şer’i manada bidd’at değildir.

İmâm Rabbânî Şer’i ıstılahı esas alarak şeriat’ı ve Sünnet’in temel esaslarına uyan ama şeklen sonradan ortaya çıkan bir şeye bid’at demez.

Diğerleri de şeklen sonra ortaya çıkmasından dolayı lügat manasıyla bid’at, şeriat esasına dayandığından dolayı hasene demişlerdir.

Kısacası hilaf/anlaşmazlık lâfzîdir, manevi değildir. Esasta hepsi bir kapıya çıkmaktadır.[11]


TASAVVUFA şer’i ma’nâda bid’at denemez.

Çünkü Kur’ân ve Sünnet’e uymayan bir yanı bulunmadığı gibi, onlarla emredilen zikrin yapılması yanında, şer’i delillerden bir nicesinin umûmu/geneli kapsamı çerçevesinde düşünülebilecekleri çok açık ve esaslı deliller vardır


AYET ve HADİSLERDE BELİRTİLEN ZİKİR,ZÜHD ,TAKVA,İHLAS


günümüzdeki gibi olmasa bile


TASAVVUFUN TEMELİNİ OLUŞTURAN unsurların asıllarının

RESULULLAH(sav) ve SAHABEYE DAYANAN,

hadisten dayanakları .OLDUĞUNDAN VE KURANIN ASLINA DA

TERS OLMADIĞINDAN … BİDAT DEYİLDİR


.saygılarla..........



KAYNAK..SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ



[1] Râbıta bölümünün bir kısmı Hüseyin Avni Hoca Efendinin Guraba dergisinin 4-5. sayısındaki yazılarından alıntı yapılmıştır.

[2] Hüsnü’t-Tefehhüm ve’d-Derk li mes’eleti’t-Terk, s. 25, hulâsa.

[3] Müslim, İlm 15 “Zekat” 69, Tayâlisî, el-Müsned, s. 92 h. No: 670, Humeydî, el-Müsned, c. II, s. 353 h. No: 805, Ahmed b. Hanbel, c. 4 s. 360-361

[4] (Buhârî, Terâvîh namazı(2010)

[5] (önceki Hadisin kendisi (Ebû Dâvûd ve Tirmizi hadisi)

[6] (Ahmet İbn-i Hanbel (5/382) Tirmizi, Menakıp(3662,3805) İbn Mâce (97)

[7] (En-Nihaye fi Ğaribi’l –Hadis1/106, 1/107)

[8] İmam Nevevî, Tehzîbu’l-Esmâ ve’l-Luğât, 3/22-23.

[9] Ğumari’nin ismi geçen risalesinden hulasa

[10] İmâm Rabbânî, Mektûbât:1/159-160, 186.Mektup

[11] Bu bid’at hususunda Allame Leknevi’nin, İkâmetü’l-Hucceh isimli kıymetli bir risalesi vardır

 
Üst