Erdoğan'a Mısır'da Tepkiler Devam Ediyor

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
leblebisin yani:)
inandım sanki
bir tane yokmuş:)
sahi demokrasi osmanlıca da nasıl yazılıyor :)
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Var diyenlere sor...!!!
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
var diyenler var diyor :)
yok diyen sensin.
ne o sayfaları 6000 gibi yuvarlak rakam yaptığına göre beğenmediğin kısımları mı yırtıp attın:)
önce yok sonra ispatla diyorsun.
kimi kandırıyorsun sen:)
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Evet 6000 yuvarlak bir rakam...net değil..bu civarda..inanmazsan sayabiirsin..
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
sende varmış ya:)
sigara kağıdına yazılanları da say:)
net rakamı versene:)
madem osmanlıca varmış
ve osmanlıca demokrasi nasıl yazılır bi öğren bakalım varmı yokmu ona göre karar verirsin.

sanal nurcu öyle atıp tutmak la olmuyor di mi:)
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
@Hikem bırak bu ayakları
sıkışınca her milli görüşçü gibi yandan çarklı şarkısını söylüyorsun
sayfa sayısını bile bilmediğin bir konuda atıp tutuyorsun
bir düzine demokrasi ve nimetlerini anlatan metin varmış risale de:)
sanal nurcunun mumu veriye kadar yanarmış
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
Osmanlıca risaleler yanlış değilsem internet üzerinden de okunabiliyor

evet göz attım linkini verebilirim
sayın hikem dekiler le aynı mı bilemiyorum
ama demokrasi sayfaları aynen duruyor:)
sanırım hikem in bediüzzamını ile nurcuların bediüzzamanı aynı kişi değil
yok dediğine göre
atıyor mu ne:)
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Şu demokrasi sayfalarını bize aktarda istifade edelim, yanlışımızı itiraf edelim, olmazmı
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
arkadaş linki vermiş sen bi araştır istersen
nurcu sensin yok dediğine göre risaleleri lüplemiş olmalısın
nasıl yanılırsın sen öyle:)
 

kamaloglu

Üye
Katılım
6 Mar 2008
Mesajlar
54
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
Erdoğanın şu laiklik tavsiyesi garip geldi ama belki de bir bildiği vardır. Mesela şu ülkelerde kendilerine selefi denen ama aslında mezhepsiz olan zatlar daha güçlüler. Yani onlar şeriatı uygularız derlerse o zaman halk yandı. Somali gibi her kes ötekisini kafir ilan edip de canını ve malını helal kılacak.
 

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
veri kaynaklarımız aynı fark alimlerde değil,sen alimlere bakmıyorsun,sen yorumculara yazarlara bakıyorsun,linkte bir yazar aynı senin gibi düşüncelerini söylüyor ama destekleyen hiç bir alim yok...bana mecusuliği kabul eden bir alim söylermisin yada yahudilerin bedel ödemeden islam topraklarında kalabieleceğini söyleyen bir alim,yada semavi dinlerin dışındaki dinleri din sayan ve onları hürlük hakkı tanıyan bir alim...fıkıh alimi...söylemisin?!
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
o alim her kimse benim tabi olduğum alimlerden değildir.
sen o alim i @Hikem e sor sürekli alıntı yapıp nurcuları kötülüyor onunla:)

mecusiler ilgi alanımda değil fazla da bilgim yok araştırmak ta istemiyorum ne bana ne imanıma şimdilik faydası olmaz
senin yorumcu dediğin bana göre alim
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Erdoğanın şu laiklik tavsiyesi garip geldi ama belki de bir bildiği vardır. Mesela şu ülkelerde kendilerine selefi denen ama aslında mezhepsiz olan zatlar daha güçlüler. Yani onlar şeriatı uygularız derlerse o zaman halk yandı. Somali gibi her kes ötekisini kafir ilan edip de canını ve malını helal kılacak.

güzel yorum.

Her islami grubun seriat anlaiyisida farkli oluyor.

Misir gibi ülkelerde müslümanlar farkli farkli firkalara bölünmüsler.******n icinde bile mezhebsizler var,neo-selefi dedigimiz vahabilerde güclü...bunlar iktidari ele gecirirse dedigin olur.

Tayyib erdiogan isin ucunu düsünerek hareket ediyor bence...

Tayyib erdoganin dile getirdigi laiklik anlayisinin Erbakan hocanin dile getirdigi laiklik anlayisindan hicbir farki yok.
Aradaki tek fark:
Erbakan hoca Türkiyedeki laik rejimin fitnesinden emin olmajk icin böyle konusmudu,tayyib erdogan ise dünyadaki laik rejimin fitnesinden emin olmak icin bu tavsiyede bulunurken bir yandanda laikligi gündeme getirerek aslinda siyaset yapmakta cünkü bu vesileyle Laiklik anlayisini tartismaya acmisdir.
Simdiye kadar olan dinsizlik anlaminda kullanilan laikligi tayyib erdogan aksine her dine esit mesafede yaklasan,halkin dini inancinin hizmetcisi anlaminda kullanarak laiklik anlayisini kökten degistirmeyi amaclamaktadir.

Devleti yönetenler bir dine mensub olsalar bile,ki bu zaten kacinilmazdir, dinini yasama hakkina sahibdir,
fakat kendi dininden olmayan halki dinlerini degistirmeleri icin zorlayamaz,baski uygulayamaz.
Bu zaten islamada aykiridir.islamda zorlama yoktur

Tayyib erdoganin laiklik anlayisina göre laik devlet vatandasin haklarini korumali,ibadet etme imkanini saglamali,isteklerini karsilamali,egitimini vermeli...herkese esit mesafede yaklasmakla bu kastediliyor.

Dolayisiyla Halk müslümansa devlette müslüman olur cünkü müslümana müslüman gibi yaklasir,hristiyana hristiyanligini yasama hakkini tanir...dolayisiyla böyle bir laiklik anlayisi islama ters degildir.

Bu anlamdaki laiklik OSMANLININ yönetim anlayisina cok yakindir dolayisiyla islama aykiri degildir.
Osmanli ne kadar laikse tayyib Erdoganin savundugu laiklikte budur.
Aksini düsünmek aklimin ucundan bile gecmez,zaten Tayyib erdoganada yakismaz.

Prof. dr. Ekrem Buğra Ekinci Hocaefendinin "OSMANLI DEVLETİ LAİK MİYDİ?" makalesinden alinti:

"...Osmanlı Devletinde ruhban diye bir sınıf yoktur. Din adamlarını, aynı zamanda
ilmiye sınıfı diye bilinen, kadılar (hâkimler), müftüler (hukuk müşavirleri) ve müderrisler
(akademisyenler) teşkil eder. Padişah, dünyevî iktidar sahibidir. Ruhanî lider değil, devlet
başkanıdır. Bu bakımdan Osmanlı Devleti, Papalık, Tibet, İran gibi bir teokrasi değildir.
Ülkede İslâm dinine dayanan bir hukuk sistemi geçerlidir. Ancak Müslüman olmayanlar,
isterse, kendi dinlerine ait hukuk kurallarına tâbidir. Kendi mahkemeleri ve hâkimleri vardır...."

"Osmanlı hukukunun, Müslüman olsun olmasın fertlere tanıdığı çok geniş hak ve
hürriyetler vardır. Üstelik şer’î hukuk, Müslümanlara, gayrımüslimlerin hâkim olduğu
sistemlerde de sulh ve emniyet içinde, diğer din ve millet mensuplarıyla beraberce yaşama
imkânı öngörür. Tarihte bunun çok örneklerine rastlanır. Osmanlı Devleti’nde işlerin iyi
gitmediği olmuştur ama; din ve vicdan hürriyetine müdahale, hele gayrımüslimlere baskı vâki
değildir. Üstelik ne imamlar devletten maaş alır; ne verilecek fetvâ ve hutbeleri devlet belirler;
ne de mabetlere ait vakıf gelirlerine devlet el koyabilir. Şeyhülislâmlık icraî değil, istişarî bir
makamdır. Şeyhülislâm itibarlıdır ama, Divan-ı Hümâyun âzâsı bile değildir. Son yıllarda
şeyhülislâmlığa icraî sıfat yüklenmesi bile, merkezî idarenin ulema üzerindeki otoritesini
arttırmak içindir. Şu halde, Osmanlı Devleti laik değildir ama, dinlere ve dindarlara karşı
bugüne nazaran çok daha ölçülü ve mesafelidir.
Din ve vicdan hürriyeti, padişah tarafından lütfedilmiş değildir. Ecnebilerin baskısıyla
kabul edilmiş hiç değildir. Hukukun bizzat kendisi tarafından teminat altına alınmıştır. Yani
bir iç hukuk düzenlemesidir. Kimse dinini yaşama, öğrenme, öğretme ve ibadet etme
hürriyetinden mahrum kılınamaz. Bunu padişah bile yapamaz. Bu sebepledir ki, nüfusunun
neredeyse yarısını gayrımüslimlerin teşkil ettiği Osmanlı Devleti’nde, her dine mensup insan
asırlarca sulh ve sükûn içinde yaşamıştır. Hatta çok sayıda gayrımüslim mezhebi, bugün
varlığını Osmanlı sistemine borçludur...."


http://www.ekrembugraekinci.com/pdfs/osmanliDevletiLaikmiydi.pdf
 

leylinur

ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Katılım
26 Haz 2010
Mesajlar
2,329
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Konum
ankara
yineliyorum islam nizamı sadece semavi dinlerin topraklarında yaşamasına izin verir o da bedel karşılığı...diğer dinlerin hiç birini kabul etmez...islam putperestliği kaldırmıştır...bunu laiklikle nasıl birleştirirsiniz:thinking:.ayrıca veri islam sana göre bana göre işi değildir...ortak paydamız var kuran ve sünnet..."....Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir"nisa 59
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,116
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Fıkıh ile kelam alimi bir olamaz.
Fıkıhta mutlak müçtehid ya da mesele de müçtehid makamına sahip bir kişinin hükmü uygulanabilir,hakkı olmayan alimin görüşü benimsenemez.
Yani her bilgi sahibi alim olabilir,belli konu olsun bir çok konu olsun.
Ama islami hayatta özellikle fıkıhta selahiyet sahibi olmak şart,kitaplarda geçer.
Yani @veri abi kelam alimlerini hüccet(delil) gösteremeyiz.
O yüzden farklı oluyor alimler,rahmetide bu minvalde aranır...
Eğer her alimin içtihad yetkisi olursa mutlak müçtehidliğin anlamı olmaz,her kafadan din anlayışı çıkar ortaya,muhkemlerde ayrılık olmamalı.Laiklik,demokrasi,tesettür,içki,kumar,faiz vb gibi...
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
islam diger dinleri HAK dinlerden kabul etmez,ama kimseyi islama girmeleri icin zorlamaz,islamda zorlama yoktur.
Peygamber efendimizin (s.a.s.), Necranlıları, Mescid-i Nebevî'ye alması, onlara ibadet izni vermesi, kendi dinlerinde kalmak üzere antlaşma isteklerini kabul etmesi, sadece İslâm'ın genel dinî tutumu içindeki müsamaha ruhu ile izah edilebilir.
OSMANLI devletindede bircok hosgörü örnekleri vardir.
Hosgörülü olmak,saygili olmal,din ve vicdan özgürlügünü saglamak onlarin dinlerini HAK din yapmaz.

Evet,osmanlida İslâm dinine dayanan bir hukuk sistemi geçerlidir. Ancak Müslüman olmayanlar,
isterse, kendi dinlerine ait hukuk kurallarına tâbidir. Kendi mahkemeleri ve hâkimleri vardır.

Osmanlı hukukunun, Müslüman olsun olmasın fertlere tanıdığı çok geniş hak ve
hürriyetler vardır. Üstelik şer’î hukuk, Müslümanlara, gayrımüslimlerin hâkim olduğu
sistemlerde de sulh ve emniyet içinde, diğer din ve millet mensuplarıyla beraberce yaşama
imkânı öngörür. Tarihte bunun çok örneklerine rastlanır. Osmanlı Devleti’nde işlerin iyi
gitmediği olmuştur ama; din ve vicdan hürriyetine müdahale, hele gayrımüslimlere baskı vâki
değildir. Üstelik ne imamlar devletten maaş alır; ne verilecek fetvâ ve hutbeleri devlet belirler;
ne de mabetlere ait vakıf gelirlerine devlet el koyabilir. Şeyhülislâmlık icraî değil, istişarî bir
makamdır. Şeyhülislâm itibarlıdır ama, Divan-ı Hümâyun âzâsı bile değildir. Son yıllarda
şeyhülislâmlığa icraî sıfat yüklenmesi bile, merkezî idarenin ulema üzerindeki otoritesini
arttırmak içindir. Şu halde, Osmanlı Devleti laik değildir ama, dinlere ve dindarlara karşı
bugüne nazaran çok daha ölçülü ve mesafelidir.
Din ve vicdan hürriyeti, padişah tarafından lütfedilmiş değildir. Ecnebilerin baskısıyla
kabul edilmiş hiç değildir. Hukukun bizzat kendisi tarafından teminat altına alınmıştır. Yani
bir iç hukuk düzenlemesidir. Kimse dinini yaşama, öğrenme, öğretme ve ibadet etme
hürriyetinden mahrum kılınamaz. Bunu padişah bile yapamaz. Bu sebepledir ki, nüfusunun
neredeyse yarısını gayrımüslimlerin teşkil ettiği Osmanlı Devleti’nde, her dine mensup insan
asırlarca sulh ve sükûn içinde yaşamıştır. Hatta çok sayıda gayrımüslim mezhebi, bugün
varlığını Osmanlı sistemine borçludur....
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
İslam ülkelerini laikleştirme çabaları
Batılı ülkelerin ortak hedefleri, giderek İslam ülkelerini İslam'dan uzaklaştırmaktır. Ama taktik icabı laikleştirmek girişimi ile işe başlamayı tercih ediyorlar.

Bu uzun ve çok muhtevalı konuyu özetlemek için açıklamalarıma cumhuriyet devri ile başlayacağım. Şöyleki:

1- Cumhuriyet Devri:

Cumhuriyet ilan edildikten sonra, Mustafa Kemal Paşa, Balıkesir'de ki Zağanos Paşa Camii'nde, camideki halka hutbe irad ediyor. Ve:

- Şüphesiz ki bizim ANAYASAMIZ KUR'AN-I KERİM'dir, diyor.

Fakat ne yazık ki, Paşa bu kararda kalmıyor, çevresindeki bazı masonik kişilerin telkinine kapılıyor, bırakınız anayasayı, bütün kânunlarımızı Batılılardan terceme ettirerek kanunlaştırmaya başlıyor.

Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunların herbiri başka başka ülkelerden alınıp yürürlüğe konuluyor.

Halbuki aslolan ve tabii olan çözüm her milletin kendi kanunlarını halkın karakterini, özelliklerini, milli, dini ve manevi değerlerini bilen kendi hukukçuları eliyle yapmasıdır.

Bu terceme ve taklit işi, dahada ileri götürülüyor ve Osmanlı İmparatorluğu'nu 634 sene payidar kılmış olan işlene işlene mükemmel bir tekamüle kavuşturulmuş bulunan mevzuatımız LAİKLEŞTİRME adı altında tamamen devreden çıkartılıyor.

Şu yakın senelerde aslından milletimizi bu derece aslından uzaklaştırmak, dejenere etmek yetmiyormuş gibi, "Biz Avrupa Birliği'ne gideceğiz" diye, AB'nin bütün kanunları, yine 'üstünkörü' olarak virgülüne ve noktasına dokunulmaksızın habire terceme ediliyor yürürlüğü konuluyor.

Bizim karakterimize, dinimize, itikadımıza, örf ve adetlerimize uymayan bu taklid mevzuat neticesinde, millet bir karmaşa içindedir. Zorla sevmediği yemeği yedirmek bile insana eziyet olduğu halde, bize uymayan kanunlar bize dayatılmaktadır.

2- Turgut Özal'ın Türk Cumhuriyetleri laikleştirme çabaları.

Birden bire konuyu değiştirdiğimi zannetmeyin. Elbette, siyasi ve hukuki tarihimiz, bu küçük köşe yazısı içine sığmaz. Onun için konuya bir kaç çarpıcı misal vererek hali pürmelalimizi tarif etmek zorundayım.

Rahmetli Özal Cumhurbaşkanı ve Yıldırım Akbulut ise Başbakan iken o dönem de Kominizm ani olarak haritadan siliniyor. Türki Cumhuriyetler birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeye başlıyor. Turgut bey değişen bu durum üzerine dostu ABD senatörü Rabirt Bört aracılığıyla baba Bush'a bir teklif iletiyor:

"Sakın ha, Başkan Bush, artık Kominizm belası ortadan kalktı diye Türkiye'nin stratejik önemi kalmadı fikrine kendini kaptırmasın, ABD'nin Türkiye'ye olan ihtiyacı daha da arttı. Çünkü Türki Cumhuriyetler bağımsızlığına kavuştu. Şimdi onlar pek tabii olarak siyasi sistem olarak, İslam'a sarılacaklar, Türkiye olarak biz onların LAİKLEŞTİRİLMESİNE gayret ederek, ABD'nin politikalarına yardımcı olabiliriz; Ayrıca Orta Asya'daki stratejik madenlerin ABD'ye yönlendirilmesinde de köprü vazifesini görürüz" diye teklifleri iletiyor. Gelen cevab şöyle:

- Doğru söylüyorsunuz amma, sizin Başbakanınız Yıldırım Akbulut'la bu anlattıklarınız icraat asla gerçekleştirilemez, Çünkü Anavatan Partisi'nde Akbulut'un etrafında Milliyetçi Muhafazakar tandansta 150'ye yakın milletvekili mevcut...

Ondan sonra yapılmış olanları o günleri iyi bilenler hatırlarlar, Sayın Akbulut değiştiriliyor, Mesut yılmaz başbakan yapılıyor. Sayın Yılmaz'ın, Başbakan olmak üzere iken verdiği ilk beyanat aynen şöyle:

- Ben şayet başbakan olursam, kökten dinciliğe karşı çıkacağım, bazı sınai mahreçlerin ABD'ye yönlendirilmesine çalışacağım..?

3- "Gelelim Arap Baharı adı verilen ülkelerde, ABD'nin tertibiyle liderleri değiştirilmiş ve değiştirilmekte olan Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerin, yeniden yapılandırılması safhasında Başbakan'ın başkanlığında yürütülen laikleştirilme çabalarına:

Sayın Başbakan'ın laikleştirme ve ona benzer "Ilımlı İslam" deyimleriyle alevlenmiş olan tartışmalarda, yine ABD'nin rolü olduğu görülüyor.

İlk itiraz Mısır'daki İhvani Müslimin (Müslüman Kardeşler) camiasından geldi.

Bence bu konuda İhvanı Müslimin sözcüleri yerden göğe kadar haklıdır. Bilindiği gibi daha önceleri sırıf İhvanı Müslimin mensuplarını ezmek, ezdirmek için ABD, General Muhammed Necib'e ve Cemal Abdunnasır'a kanlı bir darbe yaptırmıştı. Bu camianın en kıymetli alimleri Seyyid Kutup ve arkadaşları idam edilmiş, hapse atılmışlardı.

Bu da bir laikleştirme operasyonu idi. Hüsnü Mübarek gibi kişiler yine ABD desteğiyle meydanı boş bulmuşlar ve en üstün himayeye mazhar dost ülke lideri muamelesine tabi tutulmuşlar idi.

Bu safhada Türkiye'nin rolü sistem ve laiklik dayatmacılığı olmamalı, tam tersine ABD'den ve AB ülkelerinden gelen dayatmacı girişimlere karşı koymak olmalıdır.

ABD'nin eski ve yeni başkanları ve eski Dışişleri Bakanları, Büyük Ortadoğu projesini mutlaka uygulayacağız, 22 islam ülkesinin siyasi haritalarını baştan başa değiştireceğiz diye bütün dünyaya ilan ettiler. Bu işgal, saldırı istila ve siyasi harita değişikleri şimdi hızla uygulanıyor. Sayın Başbakan'ın bu bir barışçı projedir sözünün artık inandırıcılığı kalmamıştır. Şu Eşbakanlık sevdasından artık vazgeçilmeli.

Süleyman Arif Emre
 

Muminaga

Yeni
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
8,208
Tepkime puanı
989
Puanları
0
Evet (yalan) fırtınası devam ediyor
konu başlığı : Erdoğan'a Mısır'da Tepkiler Devam Ediyor
Mısır'da devam eden tepkinin sahiplerini ne zaman öğreneceğiz?
(koskoca Mısırda 5-10-20 adet islami örgüt, parti, dernek yokmu?, sadece İhvan'mı var? )

Atatürk zamanında çıkarılan medeni kanun, borçlar kanunu vs. onları da Erdoğan'a yönelik tepkilerin arasına koydular :)
Ondan sonra Orta Asya Türklerini laikleştiren bir Turgut Özal'la karşılaşıverdik,
enteresanlıklar devam ediyor.
70-80 yıl boyunca Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde devam eden kominizm laikleştirmedi de turgut özal bir iki yıl içinde laikleştirdi hepsini.
saçmalıklar devam ediyor, anlaşılan o ki devam edecek..
Konu başlığı : Erdoğan'a Mısır'da Tepkiler Devam Ediyor
yahu Müslüman kardeşlerden yapılan bir açıklama ve Türkiyedeki din bezirganı saadetçiler dışında tepki verenler kim açıklasınıza.
Erdoğan'ın, Mısır'da yaptığı laiklik vurgusu ile ilgili sözlerinin mutlaka geri planında bir amaç vardır.
Hem içte hem dışta kendisine karşı tepki göstereceklerin bilincinde olarak hatta Türkiyedeki oy tabanını riske etmek pahasına önemle Erdoğanın laiklik vurgulamalarında vermek istediği bir mesajın var olduğu apaçıktır.

Erdoğanın ne tür mesajları olabileceği konusuna gelince...
Lübnan'da sayılarının ne kadar olduğunu bilemediğim ama Lübnan siyasetinde önemli bir güç olarak ABD ve İsrail çıkarlarına uygun hareket eden Hıristiyan Falanjistleri mutlaka duymuşsunuzdur. İsrailin eski genelkurmay ve başbakanlarından Ariel Şaron'un Lübnan'da israil işgal kuvvetleri komutanı olduğu dönemde Hıristiyan Falanjistler eliyle Filistinli Mültecilerin barındığı Şabra Şatilla mülteci kamğında büyük bir katliam yaptırılmıştı.
Aynı plan ve projeler Mısır'da Kıpti Hıristiyanlar aracılığıyla aşama aşama yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Mısır nufüsünün % 10'una tekabul eden Kıptileri uyandırmak ABD ve İsrail ile bağlarını güçlendirmek maksadıyla neo-selefi, vahhabi güç odağı olan El-Kaide terör örgütü eliyle Kıptilere ait bir kiliseye bombalı bir saldırıda bulunulmuş, 21 kıpti hıristiyan öldürülmüştü.
Mısır'da Mübarek sonrası yeni yapılanma süreci ve iktidar mücadelesine doğru hızlı bir gidiş vardır. Muhakak ki iç ve dış güçler bu iktidar mücadelesinde mevziler kazanma yoluna gideceklerdir. Bu süreçte Müslüman Kardeşler hareketini de belli bir çizgiye oturtmak veya çizgisini tehlikeli noktalara kaydırmak senaryoları da uygulanıyordur. Aynı zamanda Kıpti Hıristiyanları kullanarak Mısır üzerinde uluslararası baskı, komplolar oynandığı gibi, kıptiler üzerinden Lübnan ve Sudan'da uygulandığı gibi iç çatışmalar çıkarılarak Mısır'ın birliği tehlikeye sokulmak istenecektir.

Özelde Ortadoğu genelde tüm İslam ülkelerinde ellerinde taşeron örgüt ve yandaşlar bulundurmak konusunda % 100 başarılı olan ABD ve İsrailin ekmeğine yağ süren açıklamalar, akıldan ve mantıktan yoksun suçlamalar, El-Kaide usulu tahriksel manevralar ABD ve İsrailin işini kolaylaştırmak demektir.
Mübarek rejimini devirmek için Tahrir Meydanında çeşitli sağ-sol farklı siyasi fraksiyon ve görüşleri temsilen geniş yığınlar yer almıştı. Halen Mısır Geçici Konseyinde bu güçler kendilerini temsil edecek kadrolar bulunduruyorlar. Bu süreçte Mısır'da iç dengeleri karıştıracak şekilde batıyı tahrik edecek konuşmalar yapmak Mısır'a yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Mısır'a laikliği önermekle laiklik gelmez, laiklik ve dinsizlik mısıra el-kaide anlayışıyla kiliseleri bombalama sonucunda gelebilir.
Mısıra laiklik ve dinsizlik, vahhabilerin akıl dışı tutum ve davranışlarıyla gelebilir.
 
Üst