Üstadım size cevap vermiştim ama yine tekrar etmekte fayda var...Eğer o bağy kişi Hz. Muaviye diyorsan, Hz. Hasan bağy bir kişiye hilafet teslim etmiş
Halbuki başka bir hadiste Hz. Hasanın, iki büyük müslüman ordu arasında sulha sebep olacağını söyler. O "müslüman" ordunun bir tarafının Hz. Muaviye ordusu olduğu tarihen sabittir.
Tektaraflı bakarsan her zaman eksik görürsün..
Allah Resulü (saa) Ammar ı müjdeler ken Ammar i şehid eden kavmin "Bağy" bir kavim olacağını bize bildirmiştir. Eğer Allah ve Resulü ne muhalefet edilecek ise Allah Resulü nün "Bağy" diye nitelediği kişi ve kişileri savunabilirsiniz. O zaman Allah Resulü nü takip etmeyen ehli sünnet e bizim diyeceğimiz yoktur...
General Mobile 4G cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Bu konuda Ehli Sünnet'in Şii'ler gibi tavır alan bir kesimi var, bunu doğru bulmuyorum. Şii'ler gibi tavır almak demek, duygusal davranıp işi itikat meselesine çevirmektir. Örneğin Şii'ler Ali'yi sevmek iman şartı sayarken Sünni'ler de bundan geri kalmamak için Muaviye'yi delil alıyor.. Ucuz ulemâ takımının bid'atte yarışmaları bu ümmeti iyice alıklaştırdı malesef..
İslam'ın davası çepeçevre tevhidtir. Ne Ali'dir ne de Muaviye'dir. Bunu anlamak çok mu zor? La havle vela kuvvete illa billah yahu! Bakın bu kesimin akıl sağlığı o kadar bozulmuş ki şimdi bunu dedik diye bizi sahabe düşmanı bile ilan ederler.. Oysa kendi yaptıkları iş, sahabe üzerinden fırkalaşmak olduğunu görmüyorlar.. Ben ne Ali'yi tanıdım ne de Muaviye'yi.. Görmedim kardeşim, yanlarında değildim.. Aralarında ki mesele 1500 sene sonra beni ilgilendirebilir mi? Benim muhatabım ebed ve ezel olan Allah'tır.. Hz. Peygamber aleyhisselatüvesselam vefat ettiğinde Hz. Ebubekir radiyallahüanh'ın güzel bir lafı vardır. Herkes çıldırdığında o dedi ki ''kim ki Muhammed'e tapıyor, bilsin ki Muhammed ölmüştür! Kim ki Allah'a tapıyor, bilsin ki Allah ölümsüzdür''.. Bu cümle, marifet mertebesine eren bir imanın ağzından südur oluyor, ve taaaa nerelere ışık tutuyor.. Anlayın, bilin..
...................
Şu mezhep savaşlarını ve tartışmalarına şahit oldukça kendi kendime diyorum ki: Galiba bu tavır biz şarklılara mahsus bir özellik.. Bu fırkalaşma ve çatışma eğilimi bütün ortadoğu halklarında var ha! Örneğin Atatürk'ü bile ilahlaştırdık. Oyse kendisinin şöyle bir sözü var. Diyor ki: ''Eğer müspet bilimin bir tespiti benim sözlerim ile çelişirse müspet bilime gidin. Çünkü ben bir beşerim ve yanılabilirim.''. Başka bir yerde birisi CHP'nin doktrinleri olsun dediğinde kendisi cevaben ''çocuk, biz doktrinleri kaldırmak için uğraşırken ne doktrininden behsediyorsun. Eğer bir doktrin koyarsak ilerlemeyi dondurmuş oluruz.''.. Bakın Gazi'nin buna benzer yüzlerce sözü var. Buradan anlaşılıyor ki adam son derece akılcı bir temel atmak istemiş.. Ama şarklı bir topluma bu temeli atmanın ne kadar zor olduğunu Atatürk üzerinden gözlemlemek mümkündür. Resmen adamı ilah yaptık yahu!..
Kanımca ''şarklılık'' dedikleri şey direk olarak bu olsa gerek.. Hep kan dökmeye müsait, şiddete meyyal, fitneci, fesat, tembel, ehli keyif, çalışmaya gelmez, dedikodudan beslenen, ticareti din ve duygu sömürüsü olan bir topluluktur şark.. Önce bir ilah yaratır, sonra bu ilahın arkasından salak insanların cebinde çuvalında ne varsa alır yer.. Şarkın ticaret anlayışı budur. Ve Hz. Peygamber'in savaş açtığı ''PUTÇULUK'' aslında bu olsa gerek.. Hz. Peygamber bu putçuluğa savaş açıyor, arkasından onu putlaştırıyorlar. Sonra Atatürk geliyor, başka bir zaviyeden bu hikmeti kavrayıp aynı putçuluğa gene savaş açıyor, ölümünden sonra onu da ilahlaştırıyorlar.. O değil ateistlerde diyor ki niye bütün peygamberler Ortadoğuya geldi! Bunda şaşılacak bir durum yok, buraya değilse başka nereye gelecekti? Bakın Osmanlı korkusu altında bu coğrafya 400 sene savaş görmedi.. 400 sene dile kolay. Normalde savaşmayı unutmaları ve hep barış içinde yaşamaları gerek değil mi? Ama tam tersi oldu.. Fay hattında enerji birikmesi gibi bir durum oldu.. Savaş olmayınca doğal seleksiyon olmadı. Yani şiddete meyyal genetik karakterler çoğaldı.. Dolayısıyla 400 senelik molanın acısı şu an çıkyor.. Size şaka gibi geliyor değil mi? Ama gerçekler bu malesef.. Herkes insan öldüremez. Bir toplulukta insan öldürmeye müsait fert sayısı çoksa orada muhakkak kan dökülür. Burada 'din, mezpeh, islam' gibi sloganların hepisi minarenin kılıfıdır. Kabil, Habil'i öldürecekse o bir bahane bulur kendisine!!
Bakın, hep çocuk ölülerinin resimlerini gösteriyorlar. Fakat bu ölen çocukların öz babaları, biz kadar acısalardı bu ortam olmazdı.. O oradan sıkıyor, bu buradan sıkıyor. Her biri, kendi çocuğunun ölüsünü gösteriyor. Oysa başka bir çocuğun babasına kurşun sıkan kişi, şunu bilsin ki başkasını çocuğunu değil, kendi çocuğunu yetim bırakmaktadır aslında.. İşte bu noktayı, empati noktasını KAVRAMAKTAN ACİZ OLMAKTIR ŞARKLILIK..
Gene sinirlendim, bena daha fazla yazdırtmayın..
Vesselam
Katılmadığın noktalar nedir?Genel olarak güzel yorumlamışsın fakat son paragrafa katılmamakla beraber tartışmaya açık bir iki nokta da var.
Katılmadığın noktalar nedir?
Kaputan paşa, benim de Emevîlere çok kızdığım noktalar var. Lakin bunu kin ve nefrete dönüştürmemek gerek. Olaya çok yönlü bakmak gerek. Mesela Emevî hanedanının siyasî olarak tamamen kendilerine çalıştıkları doğru değildir. Çok kısa bir dönemde bilimde, askeri sahada, denizcilikte yapılan gelişmelerin yanısıra devlet bürokrasisi falan hafife alınacak noktalar değil.. Hele ki beni hayrete düşüren nokta, tamamen özgün bir mimarî estetik üretebilmişler. Bunlar boş işler değil.. İşin bu yönüde var yani..mekkenin fethinde gercekten müslüman mi olmustur yoksa teslim mi olmustur, Allah'u alem
hz osman'in katlini siyasi emelleri icin istismar eden,
binbir entrika ile gayri mesru olarak yönetimi ele geciren,
bizans krallari gibi saltanat süren,
oglu yezid'i yerine gecirerek hilafeti saltanata dönüstüren ve böylece fitne fitilini atesleyen birine ...
neyse ya acmayayim agzimi
Kaputan paşa, benim de Emevîlere çok kızdığım noktalar var. Lakin bunu kin ve nefrete dönüştürmemek gerek. Olaya çok yönlü bakmak gerek. Mesela Emevî hanedanının siyasî olarak tamamen kendilerine çalıştıkları doğru değildir. Çok kısa bir dönemde bilimde, askeri sahada, denizcilikte yapılan gelişmelerin yanısıra devlet bürokrasisi falan hafife alınacak noktalar değil.. Hele ki beni hayrete düşüren nokta, tamamen özgün bir mimarî estetik üretebilmişler. Bunlar boş işler değil.. İşin bu yönüde var yani..
mekkenin fethinde gercekten müslüman mi olmustur yoksa teslim mi olmustur, Allah'u alem
hz osman'in katlini siyasi emelleri icin istismar eden,
binbir entrika ile gayri mesru olarak yönetimi ele geciren,
bizans krallari gibi saltanat süren,
oglu yezid'i yerine gecirerek hilafeti saltanata dönüstüren ve böylece fitne fitilini atesleyen birine ...
neyse ya acmayayim agzimi
Muhteşem yüzyıl hürrem diye bir dizi vardı galiba aklıma birden bu yorum ile hiç izlemediğim fakat duyduklarıma geldi.
Yahu bu ehli sünnetiz diyenler neden büle yaparlar? Bir bildikleri varda bizemi sülemiyorlar?
Kaptan
Tarihin derinliklerinden gelen zihniyyeti bilinçlenme ile aşabilirsin. Kin ve nefret ile değil..isin o yönü beni ilgilendirmiyor beni ilgilendiren diger boyutu
emeviler dönemini bilmeden islam dünyasini anlamak mümkün degildir kardesim
bugün ümmet parcalanmis bir görüntü arzediyorsa bunda tarihin derinliklerinden gelen bir zihniyetin izleri mutlaka vardir. konu uzun vakit gec oldu
ehl'i sünnet neden muaviyeyi elestirmez ben söylim
1-peygamberimizle birlikte savaslara katilmasi
2-vahiy katipligi yapmasi
3-sahabe olmasi
Muaviye'nin babasi da bir sahabedir ancak hz ebubekir halife oldugunda ebu sufyan hz ali'yi kiskirtircasina "neden halifeli ona birakiyorsun" demis bunun üzerine hz ali; "sen hala islam'a karsi düsmanligini gösteriyorsun" demistir.
bircok sey söylemek isterdim ama gecenin bu vaktinde hic mecalim yok inan
Tarihin derinliklerinden gelen zihniyyeti bilinçlenme ile aşabilirsin. Kin ve nefret ile değil..
Hz. Ali'den Muaviye'ye Mektup'' başlıklı konuda biraz önce bir yorum yaptım.. Buraya kopyalıyorum, okursan durduğum noktayı anlarsın. Seni bu noktaya davet ediyorum.
''Arkadaşlar, Hz. Ali'nin ictihadı kendi dönemi için çok erkendi. Hz. Muaviye'nin ictiahdı ise kendi döneminin realitesiydi. O günler, saray günleridir, saltanat asırlarıdır. Çünkü o dönemin dünya konjünktürü bunu gerektiriyordu. Zaten Allah-u Teâla Hz. Muaviye'yi -o dönem için- haksız çıkartmamıştır. Hz. Ali'nin ictihadı hakikat aleminden geldiği için zaman ötesidir. Cilatini erken açılmış bir ictihad diyelim biz buna.. Bakın, Hz. Muaviye'nin ictihadını zaman zaten eskite eskite çürüttü ve Fransız devrimi ile dünya konjünktürüne damgasını vurdu.. Sünnetullah gereği kalktı bu.. Önce matbuanın icad edilmesi gerekiyordu, gazetelerin yayılması, okuma yazma oranının yükselmesi gerekiyordu. Bilinçlenmek, aydınlanmak!.. Bu devir gelmeden Ali'nin halkçı ve mütavazi yaşantısı kabul görmezdi. Ezilirdi.. Muradullah icabı Ali'nin kaybetmesi bundan olmuştur. Lakin bugün, keşke bu haklı olan ictihadın cilatinini biz açabilseydik. Olmadı ve malesef Avrupa bunu açtı.. Şimdi Avrupa'nın siyasileri normal halk gibi giyiniyor, halk gibi metrolara ve otobüslere binerek meclise gidip geliyorlar. Oysa biz bunu, zamanın ruhunu sezip yapabilmemiz gerekiyordu..
Benim üzüldüğüm nokta bizim siyasiler bunları göremiyorlar. Saray üstüne saray, makam üstüne makam inşaa ediyorlar. O devir geçti artık yahu, geçti gitti. Dem, Ali'nin demidir artık.. Ve bu deme sarılmak için Hz. Muaviye'ye ve onun ictiahdına düşman olmak zorunda değiliz.. Geçmişte ki saltanatlara ve sultanlıklara bugünden bakarak ''tukaka'' ilan etmeye hakkımız yok.. Her şey yerli yerince bugüne geldi. Bugüne ve sonrasına bakmamız lazım.. Bu krizi nasıl aşacağız, ona bakalım inşallah..
Bakın, MEKTUBU iyi okuyun, satır aralarını okuyun.. Mesele tamamen saraylar, saltanat, şatafat gibi kavramlar etrafında dönüyor.. Aralarında ki ictihad farkı, yukarıda bahsettiğim şey olduğunu görün..
Muradullah, Ali'ye zafer verseydi bana öyle geliyor ki İslam dini Arap yarımadasından dışarıya yayılamazdı. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler deyip her şeyi tarih içinde, kendi dönemi ve çeresi içinde anlamaya çalışmalıyız. Tarafgirlik yapacağımız yere hikmetini anlamaya çalışmak daha sağlıklı olur diye düşünüyorum..''
Allah'a şirk yoksa, zalime alkış tutmak yoksa, mazlumun yanında durmak varsa, kalpte halis niyet varsa, birde ümmet derdin varsa korkma inşallah, o ayağı Allah tutar biiznillah..Dostum, dışarda kar yağıyor. Ayaklarının yere sağlam basması gerekiyor, aman kaygan zemine denk gelir kayarsın. Elimde çiçekle ziyarete gelmem ona göre [emoji12]
cevap veriyorsun ama çelişkili durumlar ortaya çıkıyor cevaplarınızda bunu göstermeye çalışıyorum arkadaşımÜstadım size cevap vermiştim ama yine tekrar etmekte fayda var...
İmam Hasan (as)in ordusu iki kuvvetten oluşur. ilk ordu 8000 askerden, ikinci ordu ise 4000 askerden oluşur. ilk ordu altın ve gümüşe biat edince 2. Orduya saldırı düzenler ve bu saldırı da İmam Hasan(as) bacağından yaralanır, ordunun büyük bölümü şehid edilir. Ayrıca Muaviye imam Hasan in başına ödül koymuştur. Dısarıda böyle bi ihanet çemberi varken, iceriden hele hiç bahsetmeyelim karısınin bile ihanet edecek kadar gözü dönmüş iken İmam(as) ne yapmalı idi?