Müslüman, birine kulak verecekse, en baştan yüzüne bakıp nurunu görebilecek... Dinlediği şahısta Şeriat-ı Muhammediyye eseri üzerinde olacak...
Birilerinin alim ve arifana sahip çıkması, sarılanların mutlaka ondan olacağını göstermez. Namaz kılmayan, içki içen birilerinin mesela Hz. Ali efendimize ilan-ı aşk etmesinin ne kıymet-i harbiyesi var? Misal.
Özü sözü bir ve doğru olacak. Ben Müslümanım deyip haçlı kolye takılmaz...
Muhyiddin İbnu Arabi Hz.leri çok büyük velilerdendir ve onun kelamını ettiği ilmi, görünen tarafında, herkes hemen kavrayamaz. Kişi, bilmediği bir manevi makama, bir hale düşman olabilir. Bununla beraber, Veli bir zata hakaret etmek kişinin imanının imhasına sebeb olabilir. Allah korusun. Öyleyse, alimlerin ve ariflerin tebriye ettiği Muhyiddin İbnu Arabi konusunda dili tutmak, temkin göstermek akıllı insanın işidir. Ayrıca, İbnu Arabi Hz.lerinin eserlerinde bazı sokuşturmalar da vardır. Bunu ancak ehli seçebilir.
Ayrıca Vahdet-i Vücud dedikleri GEÇİCİ bir haldir. Sözle, akl-ı cüzle, konuşup işitmek ile halledilebilecek bir menzil değildir. O makama çıkmadan; hele kalbde aşk, vücudda şeriat olmadan Vahdet-i Vücuddan konuşmak KÜFÜRDÜR. Nokta.
Allah Tealanın isim ve sıfatlarının nuru eşya yüzünden tecelli ettiğinde, eşya bir aynadır. O demlerde eşyanın vücudu (varlığı) yok olurmuş. Yansıyan nurdur. Yansıyan nuru ifade için işte Allah Teala diyen yanıltabilir. Çünkü Zat-ı Şerifi ötelerin ötesindedir ve münezzehtir. Güneş, denize vurmuş. Denize güneş burda diyebilir misin? Amma lisana gelince elalem, bu şaşkın, denize güneş diyor sanır.
Neyse, uzatmayalım, kısaca:
Şeriate uymayan her tasavvuf iddiası batıldır. İblis'den sığınır gibi bu sapkınlıktan Allah'a sığınıyoruz. Fi emanillah.