Cemalnur Sargut: Heykelde görünen Allah inancı !!!

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,989
Tepkime puanı
2,087
Puanları
113
Konum
Mars
Abdulkadir Geylani'nin İbnu'l Arabi'nin geleceğini haber vermesi (S.8-9)

Seyyid Abulkadir Geylânî'nin "benden sonra Mağrip diyarından aziz bir zât zuhur edecektir, bu hırkayı ona teslim ediniz" diye vasiyet ettiği hırkanın Abdulkadir'in veresesi tarafından kendisine verildiğini sonra onu manevî oğlu Sadruddin Konevi'ye teslim ettiğini FasI ul-hitap adlı eserinde yazmaktadır.

Muhyiddin Arabi'nin Hz. Muhammed (a.s)'e iftirası (S.11)

Fusûs ul-hikem, Muhyiddin-i Arabi'nin 627 hicret yılında Şam'da bulunduğu sıralarda bir gece görmüş olduğu gerçek bir rüyan'ın ilhamıyla yazılmıştır. Şeyh o gece mâna âleminde Hazret-i Peygamber'i görüyor, elinde bir kitap tutmuş, kendisine hitap ederek, "bu, Fusûs ul-hikem kitabıdır. Bunu al ve halkın faydalan*ması için muhteviyatını açıkla" diyor.
Şeyh de Yüce Peygamber'in bu manevî işaretine uyarak hemen Cenab-ı Peygamber'den aldığı emir ve ilham çerçevesi içinde, kitap muhtevasını, artıksız ve eksiksiz olarak, olduğu gibi naklediyor, daha doğrusu Hazret-i Peygamber'den aynen nakil ve tercüme ediyor.

Fusus ul-Hikem'in bir hadis kitabı gibi telaki edilmesi yalanı (S.12)

Fusûs ul-Hikem'in doğrudan doğruya Hazret-i Peygamber tarafından Şeyh-i Ekber'e talim ve telkin edilmiş bir eser olduğuna göre, Şeyhin taraftarlan bu hususta şüphe ve tereddüde mahal olmadığını ve Şeyh'e hâşâ yalan isnatı varit olamayacağını söyliyerek mevzu ve gayesi iman ehlinin irşadına matuf olan bu eserin biı hadîs kitabı gibi telâkki edilmesi gerekli bulunduğunda ittifak etmişlerdir.

Yaratan, yaratılan, halık, mahluk, hep o'dur. Yalanı (S.13)

Yaratan, yaratılan, halık, mahluk, hep O'dur.O'nun dışında, O'nun varlığı haricinde hiçbir varlık tassavur edilemez. Çünkü Vücut birdir.

Arabi , yalanlarına Hz. Muhammed'i alet ediyor.(S.19)

627 hicret yılı Muharrem ayının son günlerinde, Şam'da (bulunduğum sıralarda) Tann Peygamberi Hazret-i Muhammed'i gerçek bir rüya âleminde gördüm. Elinde bir kitap tutuyordu. Bana buyurdular ki, bu Fusûs ul-hikem = (Hikmetlerin özü) kitabıdır. Bunu al ve halka açıkça anlat da bu hikmetlerden herkes faydalansın.

Arabi, Allah'ı (haşa) kendine kul ediyor. Şirki (S.83)

Allah beni över, ben de Onu. O bana kulluk eder, ben de Ona,
Bir halde ben Onu ikrar eder ve eşyadaki çokluk ve değişiklikiği görünce inkâr ederim.
Bizden nasıl vazgeçebilir? Ben Ona müsaade eder ve Onu zuhur alanına çıkarırım.



"Bir vakit olur ki, kul şüphesiz rab olur." İftirası (S.95-96)

ŞİİR
Bir vakit olur ki Kul şüphesiz Rab olur. Başka bir vakitte de iftirasız kulluk ve derekesine iner.
Kul kulluk derekesine inerse Hak ile genişler. Rab olursa yaşayışı daralır.
Kul oluşundan dolayı nefsinin aynını görür, dilekleri şüphesiz Hak'tan genişler.
Rab oluşundan dolayı da Mülk ve Melekûl âlemlerindeki bütün mahlûkların kendisinden bir şey istediklerini görür.
Halbuki onların dileklerini yerine getirmekten zâtiyle âcizdir. Bundan dolayı bazı arifler bu yüzden ağlarlar.
O halde sen Rabb'ın kulu ol, Onun kulunun Rabb'ı olmaya bakma; sonra bu ilgi sebebiyle ateşe ve erimeye mahkûm olursun.

"Sen kulsun ve sen Tanrı'sın." İftirası (S.101)

Sen kulsun ve sen Tanrı'sın; kulluğun kimin kulu olduğunu bildiğin içindir.
Sen Tanrısın ve kulsun; çünkü sözleşmenle kendini Tanrı'ya bağladın.
Şahsın taşıdığı her akideyi o akideden başka inancı olanlar çözebilir.


"Küfür ve isyan ehli cehenneme girse de orada lezzet vardır." Yalanı (S.104)

ŞİİR

Hakk'ın yalnız va'dinde sadık olması tarafı kaldı. Ceza tehdidinde sadık olduğuna dair açık bir alâmet yoktur.
Küfür ve isyan ehli cehenneme girseler de, orada kendileri için bir zevk ve lezzet vardır. O da onlar için bir cennettir.
Ancak onların cennetleri Huld cennetlerinin nimetlerine benzemez. İkisi de birdir amma aralarında tecelli farkı vardır.
- Onların cennetine tatlılığından dolayı azab denir. Bu azab sözü onda gizli olan lezzet için bir kabuk gibidir. Kabuk ise özü koruyan bir şeydir.

"Tek varlıktan başka varlık yoktur. Nur ve zulmet aynıdır." Yalanı (S.152)

---- Var olan kimdir? Varlık nedir? Varlıkta bir belirme vardır. O beliren var olan zâtın kendisidir.
Onu umumîleştiren, hususleştirmiş oldu. Onu hususî gören de umumîleştirmiş oldu.
Tek varlıktan başka varlık yoktur. Şu halde Nur ile Zulmet aynıdır.
Bu hakikatten gafil olan kimse, nefsinde perdeler bulur.


"Biz Allah'ın insan kılığına giren belirtileriyiz." Yalanı (S.190)

ŞİİR
Eğer o olmasaydı veya biz olmasaydık, olan şeyler olmazdı.
Şu halde biz hakikatte kullarız. Allah da muhakkak bizim mevlâmızdır.
Sen veya ben insan dediğimiz vakit, biz onun aynı, yani insan kılığına giren belirtisi oluruz.
Şu halde sen insan sıfatı ile perdelenme, sana bir delil de gösterdi.
İster Hak ol, ister halk ol, Allah ile Rahman olursun.


"Allah Firavunu pak ve temiz öldürdü." Yalanı (S.300-301)

Nasıl ki Firavun suda boğulurken Allah'ın kendisine verdiği iman sayesinde Musa onun için de göz nuru oldu. Şu halde Allah, (bu yüzden) Firavun'un pak ve temiz öldürdü. Çirkin ve fena amellerinden onda bir şey kalmadı. Çünkü Allah onun ruhunu yeni bir günah işlemeden önce ve imana geldiği anda kabz etti. Halbuki İslâm (Yani Hakk'ı teslim ve tasdik) evvelce geçmiş olan günahları ortadan kaldırır. Allah, bu İlim ve mazhariyeti dilediği kimse için âyet ve alâmet kıldı. Tâ ki hiç kimse İlâhî rahmetten umutsuzluğa düşmesin. Çünkü kâfirlerden başka hiç kimse Tanrı rahmetinden umut kesmez.
Şu halde Firavun eğer umutsuzlardan olsaydı imana yanaşmazdı. Demek ki, Firavun'un eşi Asiye'nin kendi hakkında "O, benim ve senin için göz nuru olsun, onu öldürmeyin, ola ki yakında bize faydası dokunur" dediği gerçekleşti ve iş böyle oldu. Gerçi her ne kadar Musa'nın Firavun mülkünü ve adamlarım öldürmeye muktedir bir Nebi olduğuna (kan ve kocadan) ikisinin ve şuuru yoktu. Fakat Allah, Musa ile her ikisine de menfaat verdi.
(Fusus ul-Hikem - Muhyiddin-i Arabi, M.E.B. Yayınları, İst-1992)




Muhyiddin İbn Arabi'nin diğer küfür sözleri ise şöyledir :


"Vakit olur ki kul Rabb olur, şüphesiz, vakit olur ki kul, kul olur şeksiz.”
(Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 90. Bosnevi, 1, 433)

"Bizler Allah'ın zahiri suretleriyiz, O'nun tecellisiyiz. Alem ve kevn aslında bir hayal olduğu için biz O'yuz."
(Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 159. Bosnevi, 345)

Halık (yaratıcı) ile mahluk bir tek şeydir.”
(Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 78)

O’ bana hamdeder, be de O’na, O’ bana ibadet eder, ben de O’na. Bir hal içinde O’nu ikrar eylerim, a’yanda ise O’nu inkar eylerim.”
(Muhyiddin İbn Arabi, Fususu'l-Hikem, 83. Bosnevi, 1, 384-385)

Havas para ile haşır neşirsin ama ilah olduğunu kabul etmezsin put olduğunu da kabul etmezsin birde bunu Kitab 'a dayandırırsın senin bu yaptığına ne derler hiç düşündün mü
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,219
Tepkime puanı
3,203
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
vahdeti vucud ve vahdeti şuhud ayın kapıya çıkıyor.

hiç bir fark yoktur.

bu felsefeye inanç ,allahın yaratmasını kabul etmeme,gölge gibi görmedir.

islama aykırdır.

Allahın yarattığı vardır.gölge değil gerçektir.

yani allah taala kendisi için ne söylemişsse o kabul edilir.


Akıl oyunlarıyla din olmaz.

kuran ne derse o!



rabbani bu görüşüyle vahdeti vucutcuları kurtarmaya çalışssa kendisi aynı deryanın içine düşmekten kurtulamamıştır.

madde mutlak olarak vardır demekle vahdedi vucud aynı kapıya çıkar

birine şirk dersek diğerine de şirk demek durumundayız
çünkü ikisi de yaratılanı tanrılaştırır

madde Allah cc nurundan kopması halinde varlığı devam ediyorsa
maddeye tanrısal özellik verilmiş olur (madde töz olur)
ki bu sakat bir anlayıştır

zaman ve mekan sadece mevhumsaldır
yokluğun içinde varlık kordinatı olamaz
Allah cc sıfatlarıyla vareder
yaratılmışlar numen boyutundadır
töz varlık sadece Allah cc zatıdır
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Havas para ile haşır neşirsin ama ilah olduğunu kabul etmezsin put olduğunu da kabul etmezsin birde bunu Kitab 'a dayandırırsın senin bu yaptığına ne derler hiç düşündün mü

neyi kast ettğini anlamadım.
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Cemelnur hanım İbn Arabi eserleriyle besleniyor burda hiç kimsenin onun kadar söz konusu şahsın kitabını okuduğunu zannetmem o halde !!

Mahmut Erol Kılıç Beyefendidir en fazla beslenen , İsterseniz biraz araştırın.
Ayrıca Necdet Ardı. (Terzi Baba) nın aktarımları vardır.
Fazla bilmediğiniz konuda kesin konuşmamanızı öneririm.
Biz bilmediğimizde susuyoruz ve eyvallah diyoruz.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
madde mutlak olarak vardır demekle vahdedi vucud aynı kapıya çıkar

ne alakası var?vahdeti vucud veya şuhud masiva(allahdan başka her şey) ya kabul etmez allahın bir parçası olarak görür ,yada sanal kabul eder.

kurana göre ; allah kunfeyekun'dur.ol! derse hemen olur!

var olan bir şey sanal değir gerçektir..

birine şirk dersek diğerine de şirk demek durumundayız
çünkü ikisi de yaratılanı tanrılaştırır

neyle neyi kıyaslıyorsun?

zaman ve mekan sadece mevhumsaldır
yokluğun içinde varlık kordinatı olamaz
Allah cc sıfatlarıyla vareder
yaratılmışlar numen boyutundadır
töz varlık sadece Allah cc zatıdır

zaman mekan dışı proplem çözme yetkimiz yok.
ne mekandan munezehsin nede zamandan
Allahda varlıkdır.
yarattığıda varlıktır.
halık olan sadece allahdır.
mahlukat var olmakta allaha muhtaçdır.yok olmaktada yine ona muhtaçtır.
 

alı

Yeni
Katılım
12 Eki 2006
Mesajlar
1,784
Tepkime puanı
51
Puanları
0
İmam Ali den Tevhid ile ilgili hutbe...Konuyla ilintili olduğu için paylaşım ihtacı duydum... Devamı için Nehcül Belağa 1. Hutbe ye başvurulablir...Tevhitle İlgili Hutbesi“Şüphesiz Allah’a ibadetin başı O’nu tanımaktır. O’nu tanımanın esâsı ise O'nu tek ve eşsiz bilmektir. O’nu tek ve eşsiz bilmenin ölçüsü ise O’ndan nitelikleri (diğer varlıklarda bulunan noksan sıfatları) nefyetmektir. Çünkü akıllar bütün niteliklerin ve nitelik sahiplerinin yaratık olduğuna tanıklık eder. Tüm yaratıklar da, nitelik ve nitelik sahibi olmayan bir yaratanın varlığına tanıklık eder. Çünkü her nitelik ve nitelik sahibi bir bileşimi gösterir. Bileşim hudûsa (sonradan meydana gelişe), hudûs ise ezeli olmanın muhal olduğuna tanıklık eder.Allah’ın zatını tanıdığını iddiâ eden O’nu tanımamıştır. O’na sınır koyan, O’nu tek bilmemiştir. O'na bir eş tasarlayan O'na inanmamıştır. O’nu (diğer bir varlığa) benzeten kimse, O'nun hakikatına varmamıştır.Her kim O'nun vehme sığdığını sanarsa, O’na yönelmemiştir. O’nun (zâtının) künhüne varmak isteyen, birliğini tasdik etmemiştir. O’na işaret eden, O'na yönelmemiştir. O’na sınır tanıyan O’nu kastetmemiştir. O’nu bölümlere ayıran O'na teslim olmamıştır. O’nun zatıyla ayakta duran her şey başkasına bağımlıdır ve başkasına bağımlı olan her şey bir sebep vasıtasıyla oluşmuştur.Yaratıkları O’nun varlığının nişanesi ve akıllar O’nu tanımanın vesilesidir. Fikirle hüccet kesinleşir. Nişanelerini yaratıklarına hüccet kılmış ve onları yaratarak kendisi ve onlar arasında bir perde oluşturmuştur. Varlığıyla yaratıklarından ayrılır.Onları araçlarla donatması, kendisinin araçsız olduğuna tanıktır; çünkü araçlar; araç sahiplerinin muhtaç olduklarına delildir. Yaratıklara bir başlangıç belirlemesi O'nun başlangıcının olmadığına tanıklık eder, çünkü bir başlangıcı olan, başkasını yoktan var edemez.İsimleri, gerçeğe ulaşmak için bir vesiledir ve işleri, gerçeği anlamak için vasıtadır; Zatı hakıkatın özüdür. Zatı, O'nunla yaratıklarını ayırmaktadır. Her kim Allah’ı nitelendirirse O'nu tanımamıştır ve O'na bir benzer tasarlayan O'ndan uzaklaşmıştır. O'nun hakikatine vardığını sanan hata etmiştir.Her kim, nerdedir derse O’na bir mekan tasarlamıştır; her kim, nededir derse O'na bir mekan isnat etmiştir; her kim, nereye yönelmiştir derse O'na bir sınır tayin etmiştir; her kim, neden derse O'na bir sebep belirlemiştir; her kim, nasıldır derse O'nu bir şeye benzetmiştir; her kim, ne zaman derse O'na bir zaman tanımıştır; her kim, şuraya kadar derse O'na bir son belirlemiştir; ve kim O'na bir son belirlerse O'nu bölmüştür; kim O'nu bölerse O'nu nitelendirmiştir ve kim de O'nu nitelendirirse O'nu inkar etmiştir; O'nu parçalara ayıran değişmeleri zevallarından O'ndan yüz çevirmiştir.Allah, mahluklarının değişmesiyle değişmez; sınırlı varlıkların sınırıyla sınırlanmaz; birdir ama birliği sayıya dayanmaz; O hiç bir ihtiyacı olmayan ihtiyacsızdır; bir şeye girmeden batın ve hiç bir şeyden ayrılmaksızın zahirdir; görmekle kavranılmayandır; aşikardır; cisim olmayandır latiftir; harekete ihtiyacı olmayandır faildir; fikire ihtiyaç duymadan yaratıkların ölçüsünü belirleyendir, hareket etmeksizin onları düzene koyandır; araç ve organa ihtiyacı olmadan duyan ve görendir; yaklaşmaya ihtiyaç duymadan yakın ve mesafe sözkonusu olmaksızın uzaktır; vardır; yokluktan sonra değil; zamanlar O'na eşlik etmez ve yerler O'nu kapsamaz; O’nu uyku tutmaz; vasıflar O'nu sınırlamaz; vasıtalar O'na engel olmaz; varlığıyla zamandan ve yokluktan öne geçmiş ve ezeli oluşuyla başlangıcı olma sınırını aşmıştır.Duygu ve hisleri verenin O, olması hasebiyle zatının his ve duygulardan uzak olduğu, cevherleri yaratan olduğu için de cevherinin olmadığı, yaratıkları yoktan vareden olmasıyla O'nun yaratıcısının olmadığı, eşyalar arasındaki çelişkileri icat eden olmasıyla da zıddının olmadığı bilinir. Varlıkları birbirine eş olarak yaratan olduğu için de O'nun bir eşi olmadığı anlaşılır.Karanlığı nura ve sıcağı soğuğa karşıt kılmış; değişik unsurları birleştirmiş zıt olanları birbirine yaklaştırmış; onları ayırmak ve birleştirmekle ayıran ve birleştireni göstermiş. Bütün bunları kendi rabbliğine delil; gaybına şahit ve hikmetinin açıklayıcısı kılmıştır. Çünkü bu varlıkların oluşumu sonradan var olduklarını gösterir; varlıkları, yokluklarını bildirir; değişmeleri zevallerini bildirir, ve yok olmaları yaratıcılarının zevalinin olmadığını gösterir; Allah Teâla buyuruyor ki; “Ve her şeyden iki eş yarattık ki belki, siz (Allah’ı) hatırlayasınız” [1]Önce ve sonrayı ortaya çıkararak kendisinin öncesi ve sonrası olmadığını göstermiştir. Yaratıklarını çeşitli içgüdülerle yaratarak içgüdüsünün olmadığını, yaratıkları birbirlerinden farklı kılarak kendisinde değişikliğinin olmadığını göstermiştir. Onları belirli bir süre ve zamana bağlı kılmakla kendisinin zamanla bir bağlantısının olmadığını ve yaratıklarını birbirinden ayırmakla ve birbirine gizli kılmakla O'nunla yaratıkları arasında bir örtünün olmadığını göstermiştir. Kullar varolmadan rabbliğin hakikatı ve yaratık olmadan ilahlığın hakikati O'nda var idi.Duyulacak bir ses olmadan duyma gücüne, bilinen bir şey olmadan bilginin gerçeğine ve kudretini göstermeden hakiki güce sahip idi. Yaratıklar olmadan yaratıcı ismine ve mahlukat olmadan öncede halik vasfına layık idi.Yaratıkları bir şeye dayanmadan yaratmıştır ve bir şeyden yararlanmadan aralarında uyum sağlamıştır. Bir zorluğa düşmeden onlara ölçü vermiştir. Fikirler O’nun zatını kavrayamaz ve düşünceler O'nun hakıkatını kuşatamaz.“Ne zaman” diyerek O sınırlanamaz; “şimdi” kelimesi O’nu yaklaştırmaz; “beraber” diyerek bir şeyle beraber kılınamaz; “şayet” diyerek de gizlenemez. “O” kelimesi O’nu kuşatamaz. Bu kelimeler ancak kendilerini sınırlarlar.Bu kelimelerin O’nun yarattığı eşya arasında geçerliliği vardır; çünkü bu bağlaçlar ihityacı bildiriler; tezat, zıddının varlığına benzeyen, benzerinin olduğunu ve olaylar zamanla birlikte olduklarını gösterirler.İsimleriyle sıfatları birbirinden farkedilir, o isimlerle, birlikte olanlar birbirinden ayrılır; olaylar o isimlerle vuku bulur. Yaratıkların başlangıcının olması kadim olmadıklarını, süreye bağlı olmaları ezeli olmadıklarını ve “eğer böyle olmasaydı” sözü cebre boyun eğmediklerini gösterir. Dağılmaları dağıtıcı olanı bildirmiş ve kopmaları koparanı göstermiştir.Yaratıkları vasıtasıyla akıllara tecelli ederek gözlerden gizli kalmış ve fikirler yaratıklarına yönelmiş bunlarla ibretler ortaya konmuş ve sabit olmuş ve bunlardan deliller açıklık kazanmıştır. Akıllarla Allah tastik edilir ve ikrarla iman kamil olur.Marifet (Allah’ı tanımak) olmadan din olmaz, tastik olmadan marifet mümkün olmaz ve ihlaslı bir inanç olmaksızın tastik gerçekleşmez. İhlas olmaksızın tevhid olmaz; Allah bir şeye benzetilirse ihlas gerçekleşmez; nitelikler O'na atfedilirse eksiklikler O'ndan tam olarak nefy olmaz ve halis tevhit gerçekleşmez. Bazı yönlerden benzetmeği geçerli bilmek bütün yönlerinde benzetmenin geçerli olmasını gerekli kılar; bazı benzerliklerden O'nu münezzeh bilip bazısını kabul etmek tam tevhitten insanı uzak düşürür.İkrar etmek inkarı nefyetmektir; her türlü inkar, ihlasa ulaşmayı önler.Yaratıklarda olan özellik yartıcıda olmaz; yaratılmış için mümkün olan bir şey yaratıcısında mümkün olmaz; O'nun için hareket cari olmaz; bölünme ve birleşme O’nda vuku bulmaz. O’nun uyguladığı şey kendisi hakkında nasıl uygulanabilir?O'nun başlattığı şey nasıl kendisine dönebilir? O'nun oluşturduğu oluşum nasıl kendisi hakkında geçerli olabilir? Yoksa O'nun zatı değişir, bölünür ve ezelden oluşu mümkün olmaz ve ezeli oluşunun bir manası kalmaz.Bu takdirde yaratıcı mahluka dönüşür; arkası olursa önü de olur; tamamlanmaya ihtiyaç duyarsa eksik olması gerekir. Değişebilirse ezeli diye vasıflanamaz. Zamanın geçmesi O’nu etkilerse nasıl sürekli olabilir? Eşyadan etkilenen nasıl onları yoktan var edebilir? Böyle olursa yaratıkların nişanesini taşır. Yaratıklar O’na nişane olacağına kendisi de diğer bir yaratıcının nişanesi olur ve sıfatı yaratıkların sıfatlarına benzer. Bu ise, batıl oduğunu isbatlamak için delile ihtiyacı olmayan bir sözdür; bu husustaki soruya cevap vermek bile yersizdir.[2][1] - Zariyat/49[2] - Bu, sözkonusu hutbenin bir bölümüdür...
 

nefahtü

Kıdemli Üye
Katılım
21 Haz 2013
Mesajlar
5,117
Tepkime puanı
337
Puanları
0
Konum
istanbul
Nasıl bir düşmanlık İslam alimlerine karşı bu kadar katı önyargılı edepsiz tavırlar.

Okumuyorsundur, anlayamıyorsundur yada idrak edemiyorsundur susarsın..
İnkar etmezsin.
Hiç değilse saygı duyan mümin kardeşlerine saygılı olursun..

Bu kadar İslam alimlerine saldıranlara soruyorum SİZ KİMSİNİZ?

NEYE HİZMET EDİYORSUNUZ?
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Dramatiklestirmeyin lutfen bu toplum elestiri kulturunu kazanmali artik..
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,989
Tepkime puanı
2,087
Puanları
113
Konum
Mars
eleştirilere de cevap verme kültürünü de kazanmalı....
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Nasıl bir düşmanlık İslam alimlerine karşı bu kadar katı önyargılı edepsiz tavırlar.

Okumuyorsundur, anlayamıyorsundur yada idrak edemiyorsundur susarsın..
İnkar etmezsin.
Hiç değilse saygı duyan mümin kardeşlerine saygılı olursun..

Bu kadar İslam alimlerine saldıranlara soruyorum SİZ KİMSİNİZ?

NEYE HİZMET EDİYORSUNUZ?

arabi islam alimi değil.bir filozof..

asıl edebsizliği ibni arabi bizzat kendisi yapıyor.
"peygmaberler vahyi cebrail vasıtasıyla alır,biz veliler ise direk allahdan alırız" diyerek senin inandığın peygamberi hakir görüyor.
böyle diyenin nesine saygı duyulurki?
 

Hakperest

Kıdemli Üye
Katılım
13 May 2013
Mesajlar
10,219
Tepkime puanı
3,203
Puanları
113
Konum
:::::YerKüre:::::
arabi islam alimi değil.bir filozof..

asıl edebsizliği ibni arabi bizzat kendisi yapıyor.
"peygmaberler vahyi cebrail vasıtasıyla alır,biz veliler ise direk allahdan alırız" diyerek senin inandığın peygamberi hakir görüyor.
böyle diyenin nesine saygı duyulurki?

vahiy korunmuştur
Engüçlü meleğin vahye nezaret etmesi olması gerekendir

ilham ise korunmamıştır
veliler direk Allah cc tan ilham alamaz diye bir şey de yok
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
55
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Kişi bilmediğinin düşmanıdır

Bu anlatılan şeylerin tamamı Vahdet-i Vücud ile ilgilidir

Yani bizlerin ve sizlerin bilmediğimiz konudan bahseder

Bilgisizliğinizden dolayı düşman olmanız normal


Ama unutmayın ki Allah CC "Evliyama hor bakana savaş ilan ederim" bıuyuruyor

Kendinize gelin, ağzınızdan çıkanları kulaklarınız duysun
 
Üst