bu sonuca nasıl varılmış, aklı kıyaslar ile, aklı kıyasın hükmü nedir haram, eğitim şart.
Anlamadım, haram olan nedir? Aklı kullanmak mı? Yoksa aklını kullanmayanlara eğitim şartı mı istiyrosun? Noktalama işaretlerini lütfen doğru yerlerde kullanalım. Birbirinin zıddı iki anlama da gelebilir bu cümle!
Sömürü yöneticilerin izin vermesiyle gerçekleşir... yöneticiler, kanaat önderleri, ulema bunların ortak mefhumları konuşması önemlidir.
Hayır, sömürü, yöneti(len)lerin izin vermesiyle gerçekleşir. Güç, yöneticide değildir aslında. Yöneticinin kendini güçlü sahması bir vehimdir. O vehmi ona veren ise halktır. Sömürülen halk. Bu yüzden bireysel aydınlanma çok önemlidir. Kanaat önderlerine ve âlimlere fazla keramet yükleme. Onlar da sen ben gibi normal insandır. Hatta daha bilgisizlerdir. Güncel hayattan kopuk sosyal kavramları bilmeyen, dünyayı ve kendi çağını tanımayan ortaçağ insanlarıdırlar. Ön kabullerini birkaç dakikalığına kenara bırakıp aklı selimle düşünsen bunun böyle olduğunu hemen anlarsın..
Sömürü ve GÜÇ hakkında Fransız filozof Michel Foucault'un ''güç'' kavramına getirdiği tarifleri okuyun inşallah.. Güçler dengesine dayalı devlet sistemi ve tartışma kültürü tezleri bu filozofun tezlerine dayanır..
1.islam akidesi olan toplumları islam akidesi olmayan toplumlardan üstün tutmalısınız.
İman parametresi icad oldu da bizim haberimiz mi yok?
2.unutmayın islam akidesi olmayan insanlarda koltuk kavgası daha fazladır.
Kavram kargaşasında boğuluyorsun. İman akidesi ile koltuk kavgasının birbiriyle hiç ama hiçbir ilişkisi yok. Yapma gözünü sevim, yapmayın bunu! İman nefsi ıslah etmez, aşk ıslah eder.. Eğer genel olarak böyle düşünüyorsanız manipülasyona çok müsait noktalarınız var!!! İki farklı kavramı birbiri ile mantıksal bir denkeme sokuyorsan sebep sonuç ilişkisini tarif etmen gerekir. Anlatırmısın lütfen! İslam akidesi olunca koltuk kavgası nasıl daha az oluyor? Gerçek hayatta bunun tam tersini gözlemliyoruz. Avrupa'da koltuk için ölen ve öldürenlerle Ortadoğu'da koltuk için ölen ve öldürenlerin yüzdesini bir kıyaslasak beynimiz uçuklar. Yüzde oran yerine binde, belki de on binde oran kullanmak icab edecektir. Hangisine inanacağız şimdi? Kanaat önderlerin dediğini sorgulamadan kabul mü edeceğiz yoksa gözleme dayalı bilimsel verilere mi?
3.ben islamı, islamın verdiği hakları tanımakla mükellefim, ve islamın benden istediklerini yapmak ile, eğer realite önemli olsaydı nebiler mücadele vermez,nuh a.s gemi yapmazdı, bedir savaşı olmazdı.
Tevhid dini olan İslam dinini tevhidten uzaklaştırıp akla savaş açma dinine çevirmişler. Sen de bu sloganla o dinin mensubusun. Bu cümlenin mesajını düşündün mü hiç? Aklınızı katledin ve kanaat önderlerine bağlanın, diyorsun resmen. Peki, böyle bir ortamda kanaat önderleri kim olacaktır hiç düşündün mü? Elbette aklını kullanan tilkiler, sahtekarlar, değil mi? Çünkü akıl, silah gibidir. Ya hep birlikte aynı anda bırakılır veya hiç bırakılmaz. Çünkü sen,ben,o bırakır bırakmaz, bırakmayan birkaç kişinin elinde kukla oluvereceğizdir! Bu noktaları iyi anla inşallah..
4.müslümanlara olan kızgınlığınızın bir kısmı batılı yöneticilere olsa, kafire olsa, ümmeti sömürmelerine olsa daha doğru sonuç elde ederdiniz vesselam.
not: bu söylenenler islam'ın öğrettikleridir aklın değil.
''Ümmetin duyarsızlığını sana şikayet ediyorum Allah'ım'' diye bir slogan var duymuşsundur. Çok hoş değil mi? Benim gördüğüm hoşluk, içinde barındırdığı itiraftır. Allah rızası için dava gütmediğimizi bu slogandan anla.. Davayı güden, ve bu yolda çile çekenler kimdir? Ümmet değil midir? Kimi kime ve ne için şikayet ediyorsun? Ne yapacak Allah? Bela mı yağdıracak? Niye yağdıracak? Seni sırtında taşımadığı için mi? Yoksaaaaa, zaten baştan beri gözü olduğu koltuğa ulaşamadığı için mi? NE? Açık konuşalım açık olalım.. Düpedüz beddua olan bu sloganı beğenen nefsin derdi ne? İddia ettiği gibi ümmet midir sizce? Sanmıyorum.
Tekrar ediyorum, tarikatsız olmaz. Çünkü nefs-i farkındalığa ulaşmanın tek yolu tariakt tezgahından geçmektir... Bu tezgahtan geçmeyen nefisler istedikleri kadar meydanlarda toplansınlar boştur boş. Bereket bulmaz. Mutlaka başka yere akar onun bereketi. Belki küffarın kucağına akar.. Allah'ı tanıyın yahu, vermiyor işte vermiyor. Halis muhlis kendisi için yapılmıyorsa yüzünü çeviriyor. Görmüyor musunuz bunu?
Dinin, dilin, beynin, evin, ailen, namusun.... her şeyin Allah için olmalı. Lafla değil, içten olmalı bu..
Edit: Bu söylenenler İslam'ın öğretileridir, diyorsun. Sen bile, nefsinin eline düşmüşsün. Kendi/Cemiyet/Cemaat/Lider söylemini İslam vehmedip, bu vehim üzerinden akla savaş açıyorsun. Oysa Allah, akla savaş açanlara savaş açmış ama onu görmüyorsun. Sorgulamaya yönlendiren yüzlerce ayet var, sen bunları nasıl görmüyorsun? HİÇ ALKETMEZ MİSİNİZ diyen Allah'ın akla savaş açan öğretileri olamaz.. O öğretiler, koltuk sevdası güden marka müslümanlarının öğretileridir. Allah'ın değil..
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu noktada ''şeyhe bağlanmak mı akılcılık?'' diyebilirsin. Akılcılığı savunmuyorum. Aklı selim bir akılcılığı savunuyorum. Dünya sevgisinden arınmış bir kalp ile birlikte işleyen, zehirli tesirlerden arınmış bir akıl.. Dikkat buyur! Salt akıl değil. Bu ikisi farklıdır. Tariakta dıştan bakınca ters gelebilir. Bunu anlarım çünkü bu izlenim doğru. Lakin tarikatın disiplini çok farklı işliyor. Çevreye bakman gerekiyor. Çevre hiçbir zaman tam İslam olmadı.. Sahabe döneminde bile bu tam anlamıyla olmamıştır. Çevre TAM olmaz zaten. Bu çevre'nin doğasına aykırı. Çünkü insan doğası, yalana ve yanılgıya kanmaya yatkındır. Cennetten kovulmamıza sebep genetik eğilimimizden tövbe etmekle kurtulacağımızı sanma! Vakia budur. Çevre bu.. Bu çevre içinde hakikate giden bir kanal açıyor Tarikat.. Bir metod belirlemiş. Tevhid bilincine ulaşmak o kadar kolay değil dostum. Çok yalan var çevrede.. Tevhid bilincine ulaştıktan sonra akıl, aklı selime kavuşuyor. Ezbercilikten kurtuluyor.. İslam ümmetinin bireysel aydınlanması tarikatsız mümkün değildir.. Bu yapının işleyişi sebep sonuç ilişkisi içinde verilecek örneklerle tartışılabilir. Unutma ki tarikat disiplininin muhatabı insan nefsidir.. İnsan nefsine bakarak ''bu islam değil'' şeklinde bir yargıya varmanız normaldir.. Gerçekten de nefis, İslam değildir.. Olsaydı zaten tarikat olmazdı..
Tarikatı şu örnek üzerinden izah edebiliriz. Nefisler hayvandır.. Bildiğin hayvan işte.. Farkı, cennet için yaratılmış olmasıdır. Bu hayvan ıslah edilecek.. Düşün! Şehirde yolunu kaybetmiş yabani kuşlar var. Bu kuşların ana yurdu doğadır, ormandır. Ama şehre düşmüşler. Vızır vızır arabalar geçiyor, çatıya konuyorlar falan. Öyle melül melül bakınıyorlar. Şaşırmışlar işte. Kimisi eziliyor, kimisi cama çarpıp ölüyor falan.. Sonra bir AVCI geliyor. Bu avcının amacı bu kuşları yakalayıp kafese tıkmak, bu kafesi doğaya götürmek, doğada bu kafesi açıp kuşları salmak... Avcının amacı kuşları doğaya kavuşturmaktır. Ama bu iş için bir süreç, bir metod lazımdır. Bu metodun her bir safhasına bakarak sonuç hükmü çıkartılamaz. Sonuna kadar bu süreci gözlemleyip öyle hüküm vermen gerekir. Mesela bu avcı önde sokağa darı serpecektir. Bu darıyı gören kuşlar hooop gelip bir aray toplanacaklar.. Avcı, toplanan kuşların üstüne ağını atacak... Ağın içinde kuşlar bi çırpınacaklar, kriz geçirecekler. Çile çekecekler. Darı yemek güzeldir ama onun bir amacı var kardeşşşş.... Hoop sonra kafese koyacak avcı bu kuşları.. Tek tek... Sonra arabanın bagajına koyup gaza basıp ormana gidecek işte... Şimdi bu noktaya kadar anladık inşallah.. Soruyorum: Birisi bu avcıyı ağ atarken görse ne der? Elbette ''bu ağın içi orman değil'' diyecektir.. Belki de sahtekar diyecektir. Hatta, bu kuşları pişirip yiyecek bile denebilir. Öyleside var. Sahte şeyhler bu babtandır mesela.. Onun için şeyh ararken aranacak vasıflar var. Demem o ki, önemli olan sürecin sonudur, bir kesite bakarak hüküm vermek doğru değildir.. Unutma ki avcının uyguladığı metod olarak bu süreç, şehirde, yani çevreden dolayı böyledir.. Çevreye bak, tarikatı ve uyguladığı disiplinin sebebini anla...