Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
”Gönlün dâima mahzûn, bedenin kulluğa güçlü, gözün yaşlı ve kalbin rakik (ince) olmalı. İşin hâlis, duân ilticâ ve libâsın (elbisen) mütevâzî, yoldaşın sâlihler, sermayen zâhirî ve bâtınî (dış ve iç) din ilimleri, evin mescid ve yakının ALLAH dostları olsun!..”.
Bil ki, tevbe, şartlarına uygun yapılırsa kabul edilir.
Tevbe ettiğin zaman, kabul edilip edilmeyeceğinden şüphe etme.
Tevbenin şartlarına uygun olup olmadığından şüphe eyle..
Bişr-i Hâfî hazretleri buyurdu ki:
“Âzâları içinde yalnız dili ile şükreden kimsenin şükrü az olur.
Çünkü gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman onu almak, eğer şer görürse onu örtmektir.
Kulağın şükrü, bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır.
Ellerin şükrü, onlarla hak olandan başkasını tutmamaktır. Mîdenin şükrü, ilim ve hilm ile dolu olmak; ayakların şükrü de, iyilikten başkasına gitmemektir. Kim böyle yaparsa hakîkaten şükredenlerden olur.”
-Hazreti Sâdık u Masdûk Efendimiz, “Hüsn-ü zan sahibi olması, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.”(Camiü’s-Sağir)buyurmuş; hâlis niyetli, müsbet düşünceli ve güzel görüşlü olmayı İslam’ı hazmetmenin, onda derinleşmenin ve Allah tarafından görülüyor olma mülahazasına bağlı yaşama enginliğinin bir alâmeti saymıştır. (14:35)
Ebedî varlığa ermek için, ölüp ölüp dirilmek ne zevkli;
her hırpalanışı bir tenbîh sayarak silkinip kendine gelmek ne hoş;
binbir bâdire içinde ümidini koruyarak, geleceği kucaklamak ne büyük kahramanlıktır!