Yalçın İçyer/ Rusya vakıa Değerlendirme

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
RESULULLHA'tan
BİZE GELEN TAVSİYELER-RİVAYETLER-
رغم أن خطبة الوداع التي ألقاها النبي (صلي الله عليه وسلم) علي عرفات قد سمعها الآلاف من الصحابة ، إلا أنه قد ورد إلينا ثلاث روايات في تلك الخطبة: 1- الرواية الأولي: " تركت فيكم ما إن تمسكتم بهما لن تضلوا بعدي أبدا، كتاب الله وأهل بيتي " وهذه رواية مسلم والدارمي وابن حنبل. 2-الرواية الثانية"تركت فيكم ما إن تمسكتم بهما لن تضلوا بعدي أبدا ، كتاب الله وسنتي"وهذه رواية الإمام مالك في الموطأ. 3-والرواية الثالثة : " تركت فيكم ما إن تمسكتم به لن تضلوا بعدي أبدا، كتاب الله" وهذه الرواية في صحيح مسلم وابن ماجه وأبو داود.فلماذا لا نتبع الرواية التي رواها مسلم وأبو داود؟
Resulullah'In arafatta yaptığı veda hutbeden gelen dört farklı rivayette uymamaız gereken rehberlik.
1-Muslim, Daremi ve İbnu Hanbel'in rivayeti, Size öyle bir şey bhıraktım ki siz ona uyarsanız benden sonra asla sapıklığa düşmessiniz; Allah'ın kitabı ve Ehli beytim.
2-İmam Malik'in Muvattasında ki rivayet; Size öyle bir şey bıraktım ki ona tutunarsanız, benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz; Allah'ın kitabı ve benim sünnetim.
3-Sahih Muslim, İbni Mace ve Ebu Davud'da geçen rivayet; size bir şey bırakıyorum şayet ona tutunursanız, hiç bir zaman benden sonra sapıtmasınız yani dalalete düşmezsiniz. Buda Allah'ın kitabıdır.
Bu üç rivayet biribirine zıt değildir. Biribirini tamamlayan rivayetlerdir. Biz bu bütünlüğü sonradan kendi haklılığımıza delil yapmak üzere parçaladık.
ورواه الحاكم في "المستدرك" (318) من طريق إِسْمَاعِيل بْن أَبِي أُوَيْسٍ، حَدَّثَنِي أَبِي، عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ الدِّيلِيِّ، عَنْ عِكْرِمَةَ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَطَبَ النَّاسَ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ، فَقَالَ: ( ... إِنِّي قَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ فَلَنْ تَضِلُّوا أَبَدًا كِتَابَ اللَّهِ ، وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ )
4-Başka yolla gelen rivayette şöyle buyurmaktadır. 'İkrime ve İbni Abbas'tan, Resulullah(ass) veda hutbesinden bize şöyle tavsiye tti. '....Muhakkak sizin içinizde bir şey bıraktım, şayet ona sığınırsanız hiçbir zaman sapıtmayacaksınız.'
1- الحَمْدُ للهِ. أحْمَدُهُ وأسْتَعينُهُ، وأَسْتَغْفِرُهُ وَأَسْتَهْديهِ، وَأُومِنُ بِه وَلا أكفُرهُ، وأُعادِي مَنْ يَكفُر به.
Hamd Allah içindir. Ona hamdediyorum. O'dan yardım istiyorum. O'ndan günahlarıma bağışlama diliyorum. O'na güveniyorum. O'na karşı gelip, hakkı gizleyenlere düşmanlık ederim.
2- وَأَشْهَدُ أنْ لا إلٰهَ إلاَّ اللهُ وَحْدَه لا شَريكَ لَهُ. وأشْهَدُ أنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ ورَسولُه، أَرْسَلَهُ بالهُدَى ودِينِ الحَقِّ، والنُّورِ والمَوْعِظَةِ والحِكمَة عَلَى فَتْرةٍ مِنَ الرُّسل، وقلّةٍ مِنَ العَلْمِ، وضَلاَلَةٍ مِن النَّاسِ، وانقطاعٍ من الزَّمَانِ ودُنُوٍّ من السَّاعَةِ، وقُرْبٍ من الأجَلِ.
Şahitlik ederim ki Allah tektir ve ortağı yoktur. Ve Muhammed'in O'nun kulu ve Resulu olduğuna da şehadet ederim. Allah(cc) O'nu rehber olarak, en doğru hayat şekli olan dinle, yol gösterici olan Nur'la yani Kur'an'la ve insanlara güzel nasihatlarla gönderdi. O Resuller'in fetretänden ve ilmin eksildiği bir dönemde hikmetle geldi.
3- مَنْ يُطِعِ اللهَ ورَسولَه فَقَدْ رَشَدَ. ومَن يَعْصِ اللهَ ورَسولَه فَقَدْ غَوَى وفَرَّطَ وضَلَّ ضَلاَلاً بَعيداً.
Kim Allah ve Resulun'a tabi olursa o doğru yolu bulmuştur. Kim Resule, isyan ederse, o, hevasına uzmuş, ifrata düşmüştür ve uyak bir sapıklığa düşmüştür.
4- أُوصِيكم بتَقْوى الله، فإنّهُ خَيرُ مَا أوصَى به المسلمُ المُسلمَ أنْ يَحُضَّهُ عَلَى الآخِرَةِ، وأنْ يَأمُرَه بِتَقْوى اللهِ.
Size Allah'a karşı sorumluluklarınızı bilmeyi tavsiye ediyorum. Müslüman müslümanı Ahirete ve Allah'ın sınırlarına saygılı olmayı tavsiye etmesi en hayırlı olandır. .
5- واحْذَروا مَا حَذّرَكم الله من نَفْسِهِ؛ فإنَّ تَقوى اللهِ لِمَن عَمِلَ به عَلَى وَجَلٍ ومَخافةٍ مِن رَبِّهِ عَوْنُ صِدْقٍ عَلَى مَا تَبغُون من أمْرِ الآخِرَةِ. Allah'ın sizi kendi adınaa sakındırdığı şeylerden sakının. Allah'a karşı takvalı olan, ahirette karşılığını sadat üzere bekleyerek, O'dan korkan ve çekinen kişidir.
6- ومَن يُصْلِح الذي بَيْنَهُ وبَيْنَ رَبِّهِ مِنْ أمْرِه في السِّر والعَلاَنِية، لا ينوِي به إلا وَجْهَ اللهِ يَكُنْ لَهُ ذِكْراً فِي عَاجِلِ أَمْرِهِ، وذُخْراً فيمَا بَعدَ المَوْتِ، حِينَ يَفْتَقِرُ المَرءُ إلى مَا قَدَّمَ. ومَا كَانَ مِمَّا سِوَى ذَلكَ يَوَدّ لَو أَنَّ بَيْنَهُ وبَيْنَهُ أمَداً بَعيداً. “وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَاللَّهُ رَؤُوفُ بِالْعِبَادِ” (آل عمران: 30). Kim kendisi ile rabbı arasında ki gizli ve açık olan durumu ıslah ederse ve bunlarai yaparken sadece Allah rizasini dilerse, yaptıkları onun için dünya ve Ahiret için zikir olur, ölümden sonra ve kişinin bundan mahrum olduğu zaman ona azık olur. Allah şöyle buyuruyor. '3/30
7- هو الذي صَدق قولَه، وأنجز وَعْدَهُ، لا خُلْف لذلك؛ فَإنَّهُ يَقول تعالى: “مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَآ أَنَاْ بِظَلاَّمٍ لِّلْعَبِيدِ” (ق: 29). فاتقوا الله في عاجِل أمْرِكُم وآجِله في السِّرِّ والعَلانِيَة؛ فَإنَّه "وَمَن يَتَّقِ اللَّهَ يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُعْظِمْ لَهُ أَجْراً (الطلاق: 5). ومن يَتَّقِ الله فَقَد فازَ فَوْزاً عظيماً. Allah verdiği sözde durdu ve sözünü yerine getirdi. 50/29 Gizlide, açıkta acil ve normal durumlarda Allah'a karşı saygılı olun. Talak65/5
8- وإنّ تَقوى الله توقّي مَقْتَه وتُوَقِّي عقوبتَه وتُوَقِّى سَخَطه. وإنَّ تَقْوَى الله تُبَيّضُ الوجوهَ، وتُرْضِى الرَّبَّ، وتَرْفَعُ الدَّرَجَةَ. فخُذوا بحظّكم ولا تفرِّطوا في جَنْب الله، فقد علَّمكم كتابَه، ونَهَج لكم سبيلَه؛ ليعلم الذين صَدَقوا ويَعلمَ الكاذبينَ.Şüphesiz Allah'a karşı takvalı olmak, O'nun cezalandırmasından, gadabından ve intikamından korunmaktır. Allah'a karşı takvalı olmak yüzleri aydınlatır. Rabbı hoşnut kılar. Dereceleri yükseltir. Allah'ın sevgisinden payınızı alın ve aşırı gitmeyin. Allah size kitabını öğretti. Yolunun metodunu öğretti ki sözünde duranları ve yalancıları bilsin.
9- فَأحْسِنُوا كما أحْسَنَ اللهُ إليكم، وعَادوا أعْداءَه، وجَاهِدوا في الله حَقَّ جِهَادِهِ؛ هو اجْتَبَاكُم وسَمَّاكم المسلمينَ. لِيَهْلِك من هَلَك عن بيِّنة، ويَحيا من حَيِيَ عَن بَيِّنَةٍ. ولا حَولَ ولا قُوّةَ إلا بالله.Allah'ın size iylikte bulunduğu gibi sizde iylikte bulunun. Allah'ın düşmanlarını düşman görün. Allah yolunda hakkıyla cihad edin, O'nun koyduğu ölçüye uyun. O sizi seçti ve isze müslüman ismini verdi. O kendi apaçık ayetlerinden ayrılanları helak eder. O kendi ayetlerini diriltenleri diri tutar. Allah'ın üstünde güçve kuvvet yoktur.
10- فَأكثروا ذكرَ الله تعالى، واعمَلوا لِما بَعدَ المَوتِ؛ فإنَّه مَن يُصلح ما بَينَه وبينَ الله يَكْفِه الله ما بَينَه وبينَ الناس. ذلكَ بِأنَّ اللهَ يَقضِي على النَّاس ولا يَقْضُون عليه، ويَملِك منَ النَّاسِ ولاَ يَمْلِكون منه. الله أكبرُ، ولا حَوْل ولا قوّة إلا بالله العليّ العظيم
Allah'ı çokça zikir edin. Ölümden sonrası için çalışın. Şüphe yok ki kim kendisi ile Rabbı arasında olanı düzeltirse Allah'ta onunla insanlar arasında olan sorunları düzeltir. İnsanlar hakkında hüküm veren ve O'nun hükmü üzerinde hükmü olmayan hükmü vardır. Allah insanların üzerinde mülkiyet sahibidir, kimse onun üzerinde mülkiyet sahibi değildir.
Yalcin İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
FRANSA'nın PARİS ŞEHRİNDE Kİ OLAYA NASIL BAKMALIYIZ
'Ey iman edenler! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın, adil davranın, bu Allah'a karşı sorumluluk bilinci duymaya en yakın olan davranıştır. Ve yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.'5/8
Her zaman yaptığım gibi şimdi de bir noktanın altını çizeyim. Adil olmalıyız. Olayları basiretle tahlil etmeliyiz. Aksi taktirde yanlış tesbit yaparız. Bu olayı, ne komplo teorileri ile, ne batı düşmanlığı ile ve ne de islam düşmanlığı ile izaha kalkmamak gerekir. İkinci husus, Fransa'da ki tüm İslami derneklerinde ilan ettiği gibi bu olayı hiçbir müslüman tasvip etmez ve İslami anlamda fıkıhta yerini bulmaz. Ancak, herzaman yapıldığı gibi İslamı ve müslümanları günah keçisi yapıp temiz İslamı kirletme gibi bir yanlışlığa da girmemek gerekiyor. Biz yukarda ki ayetin işiğında islami onurumuzla olayı tahlil edip, geleceğe ışık tutmalıyız.
Yıllar önce bir batılı pröfesörün, batılı siyasilere tavsiyelerini okumuştum. Diyordu ki, 'Endülüs modeleini araştırın ve uygulayın. Aksi taktirde yakında Avrupa sokaklarında gerilla savaşlarına şahit olursunuz.' Ne doğru bir tesbit. Endüslüste özellikle müslümanların hakimiyetinde tüm kültürler gayet güzel yaşıyor ve kendilerini ifade ediyorlardı. Endülüsten sonra, oluşturulan, toptan yok etme politikası ile tüm müslümanlaraı yok ettiler. Kalanlarıda dinlerini değiştirmeye zorlaıdlar. İlahi taktir o ki yıllar sonra yine müslümanlar var oldular. Ve şimdi batının hiç beklemediği orana ulaştılar. İşçi olarak İspanya yarım adasına gelen ve oraları canları pahasına imar eden bu insanların çocukları, okudular iş güç sahibi oldular. Siyasiler ve kiliseler buna aşatılar. Bu beklenmedik insanlar nasıl yok edilmeli. Ve islamofobi hareketini başlattılar. Medya işini gücünü bıraktı ve İslama hakeret etmeye başladı. Bugün bu olya karşısında saldırgan bir dille konuşan Fransa cumhur başkanının, Resulullah'a yapılan hakaretler karşısında şunu söyleyebilse idi. Fransa'da yaşayan vatandaşlarımız var ve bunlar müslümandır. Onların kutsallarına yapılan hakreti kınıyoruz. Ama malesef bazıların yem olabilecek şekilde, biz de fikir hürriyeti var. Kimse bir şey diyemz. Denip geçildi. Daha henüz mahiyeti tam belli olmayan bu olayın güzel tahlil edilmesi gerektiği kanaatınadyım.
1-Bu olay kesinlikle içinde bulunduğumuz Avrupa toplumunda ki mücadele şekillerin aykırıdr ve caiz değildir. Bunu yapanlar Resulullah'ı savunmuş olmuyorlar. Tam tersi O'nun sünnetine aykırı bir harekettir.
2-Bu olayın suçluları kimdir? Sorusunun doğru cevaplanması gerekiyor. Aksi taktirde halklar arasında düşmanlık derinleşir. Suçluyu çok yönlü aramak gerekir.
a)-Olayı yapanlar
b)-Olayın yapılamsına zemin hazırlayanlar ve inanca saygısı olmayanlar.
c)-Daha önce ki 'Muhammed' adlı gencin olayında olduğu gibi Fransa emniyetini göz yumması ve tetiklemesi.
d)-Paris'in göbeyinde nasıl oluyorda bu olay gerçekleşiyor ve bu silahlar konuşuyor?
e)-Bu düşüncenin Resulullah'ı savuma olduğunu söylen veya bu konda fetva verenler varsa yukarda da ifade ettim kesin yanlıştır. Yanlış yapıyorlar.
Son olarak şunu söyleyeyim. Müslümanlar olarak çok dikkatli olmalıyız. Bizi hisslerimizle ve duygumuzla hareket ettiren özel çalışmalar vardır. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi, basiret, akli selim ve takvayı elden bırakmayalım. Yuakra ki ayeti hiç unutmayalım. İnsana ve insana ait değerler bizim için oldukça önemlidir. Batılı siyasileri ve düşünürleri de olayları dikkatli tahlil etmeye davet ederim. Hakıkatı kimse sözleri ile söndüremez.
Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
HAYAT KAYNAĞIMIZ
CİHAD
“Ama davamız uğrunda üstün gayret gösterenleri, bize varan yollara mutlaka yöneltiriz: Allah,kuşkusuz, iyilik yapanlarla beraberdir.”i

I-GİRİŞ
Bize yolların çıkış vesilesini kitabında anlatan alemlerin Rabbı Allah’a sonsuz hamd olsun. Söz konusu vesileleri pratik yaşayarak bize canlı bir sünnet bırakan Hz.Muhammed’e ve O’na uyan ehl-i beytine ve ashab-ı kiramına salat ve selam olsun.Rabbım onları takip edenlerden razı olsun,bizleri de onlardan eylesin.
Değerli dostlar!
Sizleri ve tüm dünya müslümanlarını Allah’ın selamı ile selamlıyorum, Rabbım sizlerin ve tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun. Bugün burada verdiğim üçüncü hutbem olacak. Daha önce kulluğumuzun hedefi olan ‘Dar-u-Selam’ ve asıl kurtuluşumuz ve fethimiz olan ‘Bir fetih başlatmak’ adlı kişiliğimizi yakından ilgilendiren iki konu üzerinde durmuştum. Bugün iki hayatın diriliğine vesile olacak Kur’an’i bir kavramı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu kavramın kulluğumuz açısından üç önemi vardır.
1-Rabbımızın yüce kitabında ısrarla emir buyurduğu bir konu.
2-Resullerin yolu olan bir kavram
3-Dirilişimize vesile olacak bir olay
Sözkonusu konu öyle kapsamlı bir alanı içine alıyor ki onsuz mü’minin hayatı düşünülmez.Kavrama geçmeden önce az da olsa onu kavramak için şu soruları size yöneltmek ve beraberce cevabını düşünmeğe çağırıyorum.Kur’an okuduğumuzda ve resullerin temiz hayatlarını öğrenmeğe çalıştığımızda kendimize şu soruları soralım.
1-Yollarını kayıp etmiş ve çıkmaza düşmüş bu ümmetin yolunu açacak şey nedir?
2-Kişiliğini yitirmiş bizleri yeniden kişiliğimize kavuşturacak çaba ne olabilir?
3-Bizi muhsinlerden kılacak bir salih amel varmıdır?
4-Bizi tembellikten,evde oturup olaylar karşısında kurtaracak bu yol göste-
rici kelime nedir?
5-Rabbımızla koparttığımız güzel ilişkimizi yeniden kuracak bağ ve güzel vesile nedir?
6-İç ve dış düşmanlarımıza karşı direniş yollarımızı açan anahtar nedir?
7-Yitirilmiş onurumuzu ve izzetimizi yeniden bize kazandıracak temel kavram hangisidir?
8-Kendisi ile iç ve dış düşmanlarımızla kavga edeceğimiz silahımız nedir?
9-Allah’ın bizi sevmesine vesile kılacak salih amel hangisidir?
10-Ne zaman Allah(cc) yolunda hiçbir kınamadan etkilenmeden yürüyebiliriz?
11-Ve bizi kurtuluş yurduna-cennete- götürecek bu bereketli kavram hangisidir?
Tüm bu sorulara cevap olabilecek kavramlar varmı acaba? Kur’an’ı okuduğumuzda cevap olacak kavramların olduğunu görebiliriz.Belki cevap olarak şu genel kavramları verebilirsiniz. ‘İbadet:Kulluk,Müslümanlık:Teslimiyet’,‘Takva:Allah’a saygılı olma’Bunlar genel kavramlardır ve cevap olarakta yanlış değil. Ancak öz ve çarpıcı olarak bu soruların cevabının ‘CİHAD’ olduğunu göreceğiz. O öyle bir ilaçtırki mealini verdiğim ayet onu çok öz ve somut anlamı ile anlatıyor. Bu canlı olayı islam düşmanlarıda anlamış ki -biraz sonra izah edeceğim- onu hayatımızdan çıkarmak için geçmiş kitabilerin yaptığı gibi bu kavramlar oynamış ve onun anlamını saptırmışlar.Ve bu kelimeyi onurlu izah etmekte zorlanmış.Bırakın onu yaşamak.Hutbemde buna da değineceğim.Biz kınayıcıların kınamasından ve muharreflerin de tahrifinden Rabbımıza sığınarak bu can damarımız olan kelimeyi izah etme konusunda Rabbımızdan yardım diliyoruz. Bir tez olacak bu evrensel mesaj dolu kavramı sadece bir hutbeye sıkıştırma gibi bir zor işi yapma konusunda da Ondan yardım diliyoruz. Hz. Musa’nın duasını yapıyoruz. “ Ey Rabbim bana yüklediğin görevi yerine getirmek için kalbime aydınlık ver, işimi kolaylaştır ve dilimdeki düğümü çöz.”ii Bu kısa girişten sonra ayetin anlamına veya tefsirine geçmeden önce temel kavramımız olan ‘Cihad’ kelimesini tanımaya çalışalım.
II-‘CİHAD’ Kelimesinin sözlük anlamı
A) Dilde sözlük anlamı
Cihad kelimesi ‘Cim,he,dal’ harflerinden oluşan ‘Cehede’ fiilinden türemiş ve onun masdarı olan ‘Cehd’ kelimesinden türetilmiş farklı bir formudur. ‘CEHD: Gayret göstermek, çabalamak, cehdetmek,yorulmak, meşakkat çekmek, imtihan etmek.’iii Verilen kaynağa ve kelimenin tüm kullanılışına bakıldığı zaman temelinde dayanılması gerek bir çabayı ve gayreti anlatan anlamın olduğu görülür. Türkçede de ‘Cehdini tut, cehdin boşa gitmez, cehdim kırıldı, cehdim kalmadı, cehd göstermedin veya gösterdin’ anlamlarında kullanılmaktadır. Bu anlamlarda da ‘çaba ve gayret, dayanma’ anlamları ön plandadır. ‘Cihad’ ‘cehd’ kökünden türemiş ve iki kişi arasında karşılıklı bir hareketi anlatan,‘Cahede’ fiilinin masdarıdır. Mücahid veya Mücahide bu kelimenin özne isim formudur.İki kişinin karşılıklı çaba göstermesi,karşı karşıya gelmesi,biribiri ile mücadele etmesi,biribirini zor durumda bırakması ve birbiri ile vuruşması.’iv anlamlarına gelir. Savaşa veya sıcak savaşa bir anlamı ile bu kelime verilmesinin anlamıda buradan geliyor. Dikkat edilirse ne ‘cehd’ kelimesi ve ne de ‘Cihad’ kelimesi sadece silahlı bir vuruşmayı içermiyor.Yalnız ‘Cihad’ kelimesi Arapçada bu anlamlarda da kullanılmıştır.Onu bu anlamdanda soyutlamak dil anlamına da aykırıdır.Bir konuda çaba gösterip o konu hakkında söz söyleme anlamına gelen ‘İctihad’ ve bu vasfa sahip olana da ‘Müctehid’ denmesi de önemlidir.
B) Kur’an’ı Kerimde kelimenin sözlük anlamı
‘Cehd’ kelimesi birkaç ayette geçmektedir. İki masdar hali ile geçer. İki şekli şöyledir.v-Eksemu cehde eymanihi- veya –cuhdehum-. Ayetlerin hepsinde yapılacak bir şey var ve onun yapılması için yapılan bir yemin var. İşte bu işin yapılması için yapılan yeminin kararlığını ifade etmek için ‘cehd ve cühd’ kelimesi kullanılıyor. Bu ayetlerden birisini örnek verelim. “Yeminlerinin bütün gücüyle Allah’a yemin ettiler: -Andolsun,eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklar- diye. Fakat kendilerine uyarıcı gelince bunun,onlara Hak’tan uzaklaşmaktan başka bir katkısı olmadı.”vi Ayetin baş kısmı biraz önce verilen Arapça kısmının karşılığıdır. Dipnotta verilen ayetlerdeki bu ortak ifadeye genelde şu anlamlar verilmiş. “Yapmaya bütün gücü ile yemin etme.”vii “Yeminlerinin bütün şiddeti ile yemin ettiler...”viii “Olanca yeminleri ile...”ix Hem müspet ve hem de menfi anlamda olan bu yeminlerin temelinde bir kararlılık vardır. Çaba gösterecek duruş vardır. Cihad kelimesi de sözlük anlamında kullanılmış. İki ayette bunu görebiliyoruz. “Biz insana, yapacağı en hayırlı işlerden biri olarak anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Ama buna rağmen eğer onlar ilah kabul edemeyeceğin herhangi bir şeyi bana ortak koşma konusunda seninle mücadele ederlerse, seni zorlarlarsa onlara uyma...”x İki ayettede geçen ortak bir ifade vardır. ‘Cahedake:Seninle cihad ederlerse’ mealler genelde ‘İsterlerse’ anlamını vermişler. Aslında çok yanlış değil ama tam anlamı verilmiyor. Çünkü burada bir tartışma ve bir zorlama ve karşılıklı çekişme vardır. Cihadın temelinde de bu vardır.Rabbımız içinde gayretin ve çabanın ve direnişin olduğu bu Arapça kelimeyi kullarının kendi rızasını kazanmak için yaptıkları tüm gayretler için kullanmıştır.Dildeki bu canlı anlamı ilahi vahi ve ilahi sorumlulukla yoğunlaştırarak çok daha güçlü ve tonlu anlam kazandırıp mü’minin kalbinde onun ışıldayarak hayatına aksiyon kazandırmasını irade etmiştir. Dilin tabiiliği kadar cihad eylemide tabiidir. Rahman olan Allah’a giden yoldur.Yada O’na giden yolları açan temel bir salih ameldir. Kur’an’ın ifadesi ile Allah’ın kelimesini yücelten her türlü güzel ameldir.Bizim kalp fetihlerimizinde,ülke fetihlerimizinde temelinde ‘İlahi Kelimetullah: Allah kelimesini yüceltmek’ vardır. Bizim hayat kaynağımız budur.
C) Ankebut suresi son ayetteki -CİHAD-
Ankebut suresi Mekki bir suredir. Bazı ayetlerinde münafıklar anlatıldığından dolayı ilk on ayetinin medeni olduğu söylenmiş. Ama genelde surenin konusu Habeşistan’a hicret sıralarında indiği söylenmiştir. Bu konuda dayanak rivayet yoktur. Ancak surenin teması onu anlatıyor.xi Zaten sure hayatın imtihan olacağını ve iman edenlerin fitnelere -imtihanlara – çarptırılacağını anlatıyor.“İnsanlar,yalnızca -İman Ettik- diyerek,sınanmadan bırakıverileceklerini mi sanıyorlar? Andolsunki onlardan öncekilerini sınamadan geçirdik. Allah gerçekten doğruları da bilmekte, yalancılarıda.”xii Hemen surenin altıncı ayetinde cihada direk giriş yapılıyor. “Kim ki cihad ederse kendi nefsi için cihad etmiş olur.Allah alemlerden beridir.”xiii Burada nefis cihadı çıkmıyor tabi. Cihadın hedefi anlatılıyor. Kişinin kendisini olgunlaştırması ve kulluğunu yerine getirmesi anlatılıyor.Yani Allah(cc) kelimesi yüce gelsin diye yapılan cihad kişinin ödevidir. Bu ödevden hedefte kendi nefsi içindir. Kendisini Rabbına adaması ve kulluğunu yerine getirmesi. Bu kıyamete kadar sürecek bir kavgadır. Resulullah’tan gelen bir rivayette ifade edildiği gibi. “Cihad kıyamete kadar sürecektir.”xiv Mü’min varsa cihad vardır.Cihad varsa mü’min vardır. Biri diğerinin varlığının sebebidir.Mevdudi bu anlamı altıncı ayetin tefsirinde iki ayetide kapsayacak veciz bir yorumla anlatmış. “-Mücahede- kelimesi, bir düşmanla savaşmak,ona karşı elinden gelen çabayı göstermek anlamına gelir.Belirli düşmana işaret edilmediğinde ise kelime çok yönlü bir savaşı ifade eder.Bir mü’minin bu dünyada yapması gereken savaş işte bu niteliktedir.Mü’min her an kendisini doğru yolda karşılaşacağı kayıplarla korkutan ve batıl yolların zevk ve çıkarları ile kandıran şeytanla savaşmak zorundadır.Mü’min kendisini arzularının esiri yapmak isteyen kendi nefsi ilede savaşmak zorundadır.Bu cephe evden başlayıp dalga dalga çevreye yayılır.Mü’min inançları ,düşünceleri, ahlak ,örf ve adetleri kültür ve ekonomileri islama ters düşen insan gruplarıyla savaşmak durumundadır.O Allah’a itaatten bağımsız hükümler uygulayan ve iyiyi değil kötüyü yüceltip geliştirmeye çalışan kişi ve kurumlarlada savaşmalıdır.Bu savaş bir veya iki günlük değil ömür boyu gece ve gündüz her an sürecek bir savaştır.Ve bu savaş alanında yapılacak bir çarpışma değil hayatın her cephesinde yapılacak olan bir savaştır.Hz.Hasan Basri(r.a)bu konuda şöyle demiştir. “İnsan hiçbir kılıç kullanmaksızın bile Allah yolunda cihad edebilir”O gerek yurdunda gerekse tüm dünyada ideolojileri ahlakları eğilimleri adetleri yaşam şekilleri ve sosyal ve ekonomik ilkeleri kendi inancı ile çatışma halinde olan tüm insanlarla da savaşmak zorundadır.”xv
Şehid Seyyid Kutubun tesbiti. “Ve surei celile Allah’a ulaşmak ve ona yaklaşmak için cihad eden hak yolunda her türlü fedekarlığa katlanarak yılmayan hem nefislerine hemde insanlara karşı sabreden ve bu ağır yükler altında meşakkat dolu yollarda yürüyen, Allah yolunda cihad eden mücahidlerin tasviriyle son buluyor.İşte onları Allah tek başına bırakmayacağı gibi inançlarınıda boşa çıkarmayacaktır.Yaptıkları cihad unutulmayacaktır.Yücelerden kendilerine bakacak ve hoşnud kılacaktır onları.Cihadlarını görecek hidayete erdirecek çırpınışlarına göz atacak ellerinden tutacaktır.Sabır ve iyiliklerine bakacak mükafatların en iyisi ile mükafatlandıracaktır.”xvi Resulullah’tan gelen bazı rivayetlerde de cihadın umumiliğini görebiliyoruz. “Enes(ra) anlatıyor: -Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah(cc) yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.”xvii Allah yolunda her çıkış cihaddır. Allah yolundaki her hareket cihaddır. Yeterki Allah yolunda olsun. Ayetin ifade ettiği gibi bu cihad sahibini muhsin kılar. İyilik yapan. İhsan sahibi. Allah’ın razı olduğu kişilik. O’nu görüyormuş gibi ona ibadet eden kul. Bu kulluğa engel dünya sevgisidir. Bizi cihaddan alıkoyan bu tehlikeyi Resulullah’tan gelen şu rivayette görüyoruz. “İğne alışverişi yaptığınız sığırların kuyruğuna yapışıp, sadece ekin ekmeye razı olup cihadı terk ettiğiniz zaman Allah(cc) size öyle bir zillet verir ki altından kalkamayacaksınız. Dininize dönünceye kadar bu böyle devam edecektir.”xviii Ümmetin içinde olduğu çıkmaz. Burada yerilen nedir? Aksiyon dolu ruhun gevşekliğe, korkaklığa terk edilmesidir. Ümmeti saran zilletin sebebini nübüvvet penceresinden görerek bizi ne güzel uyarmıştır. Bizim dirilişimiz cihada bağlıdır dostlar. Cihadın verdiği canlılığı bilen günümüz müstekbirleri onu kaldırmak için ellerinden gelen her türlü çabayı harcamışlar. ABD bu kavramın kalkması için fiili ve siyasi işgal ettiği tüm ülkelerde sözkonusu kavramın eğitim kitaplarından çıkartılması ve aktüel hayatta kullanılmamasını istemektedir. Afganistan işgalinden sonra yapılan ilk bu olmuştur. Suud’da cihad kelimesinin eğitim kitaplarından çıkarılması emir edilmiştir. İngilterede bazı şahsiyetlerin uyuyan Müslüman alimleri gaflet uykularından uyandırmak üzere yazdığı broşür mahiyetindeki kitabı pentagonun yasak yayınlar arasına almasından dolayı yasaklamış ve bulunduranları Guantamanoya götürmekle tehdit etmiştir.Ben bu kitabı okudum. Cihadı anlatıyor. Cihada çağırıyor. Ulemayı çağırıyor. Uyuyan ulemayı. Gafil ulemayı. Halkı uyutan ulemayı. Silahlı cihad kitabın temel konusu değil. Tabii o da var. Olmasıda gereklidir. Türkiyede yirmi sekiz şubat sürecinde bazı kavramlar yürürlükten ve kitaplardan çıkarıldı. Cihad kavramı da bunların arasındadır. Yine AB Türkiyenin birliğe katılmasının şartı olarak bazı kavramların kullanılmamasını istiyor. Bunların arasında cihad gibi ümmetin dirilişine vesile olan kavramlarda vardır. İşte cihad kavramı canlı ve evrensel ifade etmeğe çalıştığım manada anlamını yitirdiği andan itibaren kişisel ve toplumsal zillet yüzümüze vurmaya başlamıştır. Şimdi güzel kavramın nasıl anlam sapmasına uğradığını görelim.
III-Cihad kavramının anlamında sapma ve daraltma
Gerek hayatın içinde, gerek tarihi olaylarda ve gerekse yazılı metinlerde ve dolaysı ile zihinlerde bu kelimenin algılanmasına baktığımızda şu tahrif ve anlam kaymaları görürüz.
1- Cihad kavramının sadece Kıtal olarak daraltılması
2- Cihad kavramının şartlara bağlanması
3- Cihad kavramının sadece nefis mücadelesine indirgenmesi
4- Oryantalistlerin ve aktüel medyanın yanlış propağandası ve bundan etkilenen kesimlerin saptırması.
1.Maddenin izahı
Her maddeye dikkatlice baktığımız zaman ilk üç maddenin direk bizim kültürümüze ait olduğunu görürüz. Biz önce sapma oluşturduk. Hayatı kapsayan bu şahdamarımızı sadece silahlı ve savaş meydanlarındaki sıcak savaşa ve sadece kupkuru fetihlere hasrettik. Kur’an’da ki cihad kavramı ile ilgili ayetler ve Resulullah’ın hadisleri bu anlamıda içeriyor şüphesiz. Ayetlere sadece sıcak ve silahlı savaş anlamını vermek yanlış olduğu gibi ondan soyutlamakta yanlıştır. İki anlamıda içeren ve yukarıda ifade ettiğimiz gibi hayatı canlı bir mücadele ortamı haline getiren anlamda izah etmek en doğru olandır. Bir örnek verelim. “Mü’minler onlardır ki Allah’a ve Resuluna iman ederler, bunda hiç şüphe etmediler, sonra Allah yolunda malları ile canları ile cihad ettiler. İşte doğru olanlar onlardır.”xix Şimdi bu ayeti nasıl anlamak gerekiyor? Mü’minin iki varlığı var biri canı, biride aileside dahil olmak üzere sahip olduklarıdır.Bunları Allah(cc) yolunda vermesini nasıl anlamamız gerekir.Sadece savaş meydanlarında mı? Şüphesiz hayır. Sadece evdemi? Şüphesiz hayır. Sadece oturarak mı? Şüphesiz hayır.İşte bu anlamı yitirdik.Mücahid denildiğinde akla ilk gelen meydanlarda savaşanlar oldu. Bu kutsal anlamı basite almakta Rabbıma sığınıyorum. Allah(cc) yolunda canlarını feda eden yiğitlere leke getirmekten rabbıma sığınıyorum. Onlar bizim şerefimiz ve izzetimizdir. Ancak Kur’an’ın verdiği kapsamlı ve ümmeti ferd ferd ilgilendiren ve kapsayan bu anlamında daraltılması yanlıştır. Bunu anlatmak istiyorum. Her silahlı mücadele cihaddır. Ama her cihad kıtal değildir.Bu önerme cihad kavramının Kur’an’ı boyutudur. Meydanlardaki yiğitlerin heyecanını hayata indirgemek gerekiyor. Allah yolunda atılan her adıma ve her harekete bu heyecanı kazandırmak gerekiyor.Biz şu an Filistinde,Lübnanda ve diğer topraklarda cenneti görüyor gibi vuruşan kardeşlerimiz gibi mücadele etme heyecanını duymak mecburiyetindeyiz.Onların canlarını seve seve verdikleri heyecanı biz davette duymalıyız.Namazda duymalıyız.Onlara maddi yardım yapmada duymalıyız.Onlara bombalar yağdıran zalimlere yardım eden işbirlikçi uşaklara karşı durmalıyız.Nitekim bir rivayette şöyle buyuruluyor. “Kim Allah yolunda gazaya çıkan bir gaziyi techiz ederse gazaya çıkmış gibidir. Kimki onun ailesine bakarsa o da gazaya çıkmış gibidir.”xx Dolaysı ile cihadı sadece kıtal olarak görmek anlamı daraltmaktır.Kafalarda ve zihinlerde ve dolaysıyla amellerde bu anlamı yeniden canlandırmak belki en zor cihaddır. Rabbım bize bu görevi yerine getirmede cihad ruhu versin.
2.Maddenin izahı
İkinci anlam oynaması birinciye bağlı olarak gerçekleşmiş.Cihad resmi bir vasıf kazanmış. Cihad eşittir kıtal olursa onu ilan halifeye düşer. Onu yapmak devlete ait bir görev olur. Dolayısı ile devlet oldumu Farzı kifaye olur. Yani birileri yapıyorsa diğerlerine gerek kalmıyor. Sübhanellah ne anlam oynatması. Tüm cihadın geçtiği ayetlerde bu anlamı görmek mümkün değildir. Bu anlayış tüm mücahidlerin çabasını basite alan ve umumi cihad ruhunu öldüren bir anlayıştır. Bu yaz Şark el-Awsat gazetesindexxi Suudlu bir Şeyh-prof- bir tartışma başlattı.Tüm Müslüman alimleri bu tartışmaya davet etti. Konu şu. Halife olmadan cihad ilanının caiz olmaması idi. Dolayısı ile Müstekbirlere ve onların işbirlikçilerine karşı yapılan cihad, cihad olmuyordu. Aynı tartışmayı El-Cezirenin bir oturumunda da seyrettim. Dayanamadım ve TV’yi kapattım. Allahım o ayet ve hadis okuyanların bir kısmı tabbi ne acılar hissettiryordu. Başlarında kralların korkusunu görmemek mümkün değildi. Nitekim Şarkul-Awsata bir alim şu mektubu yazmıştı. Böyle bir tartışmaya girerim ama bir şartla; kralların gölgesinde olmamamlı. Bu anlam sapması tarihin derinliklerinde yatan bir anlayıştır. Kur’an’i kavramları dar fıkhi izahlara indirgemesinden sonra başlamıştır. Sultanların zulmüne susulsun istenmiştir. Bizler cihad kavramını yeniden asr-ı saadetine kavuşturma durumundayız. O engin anlamı ümmetin ferd ferd hayatına geçirme sorumluluğunu yeniden tatmalı bu gafil ümmet. Ki arı gibi çalışılsın. Arılar gibi cihad edilsin. Cihad her zaman farzı ayndır. Her mü’minin her an ve her yerde sorumluluğudur. Onsuz olmaz. Onsuz hayat ölü ve gafil bir hayattır. Rabbım bizi bu ölü hayattan kurtaracak dirilişi yakalayacak bilince ulaştır.
Cihadın, ümmetin hayatından çıkarılmasının sebeplerinden biri de mehdi, mesih ve deccal anlayışı olmuştur. Gerek sünni gelenekte veya gerekse şii gelenekte ümmetin başına gelen felaketleri normalleştiren ve bunları mehdinin veya gelecek olan İsa’nın(as) kaldıracağı ve cihadı onların ilan edeceği anlayışı bizim elimizi kolumuzu emri bil maruf nehyi anil münker -iyiliği emir ve kötülükten alıkoyma- yapmaktan bizi uzaklaştırdı ve bizi pasif kıldı. Şia’daki merciiyetxxii anlayışı Irak’ın ,İslam cumhuriyetine saldırısında Saddam’ın yanında yer aldı. İmam Humeyni’nin(ra) velayeti fakiha anlayışını şia’nin tahrifi kabul edildi. Onikinci imam gelecek ve devleti o kuracak ve cihadı o ilan edecek. xxiiiBurada kastedilen cihadda fesada karşı ilan edilen genel cihaddır. Kaderiyeci bir anlayışla ümmetin fesada karşı şanlı direnişi öldürüldü ve kitleler uyutuldu. Moğollar ümmetin toprağını karış karış işgal ederken, sofiler onlarla ve onlara karşı susan sultanlarla bir olup halkı, “cihad nefis teskiyesidir veya Mehdi’nın (as)işidir sizler bırakın bu işleri” dedikleri gibi.xxiv
3.Maddenin izahı
Bu anlayış yine ayet ve rivayetlerin yanlış yorumlanması ile olmuştur. Bu anlayışın temelinde yunan mistisizmi ve ehl-i kitap ruhbanlığınında etkisi vardır. ‘En büyük cihad nefisle yapılan cihaddır’ denmiş. Bu aynı zamanda Kur’an’ın büyük olarak anlattığı Bedir savaşı dönüşü Resulullah’ın söylediği bir rivayete dayandırılmış. Ben şu an hadisin kaynağını tartışmayacağım. Ancak şunu kesin söyleyebilirim ki Resulullah(sas) söylemiş ise de bugün kast edilen mistik anlamı kast etmemiştir. Sıcak savaşada ve savaş dışındaki zamanada cihad ifadesinin kullanılması oldukça anlamlıdır. Bugün tarikatların nefis teskiyesi olarak aldığı ve insanlara vermek istediği anlayış Resulullah’ın sünnetine tamamen aykırı bir anlayıştır. Şüphesiz cihad arınmadır.Temizlenmedir. Şahidliktir. Ama bu her davranışta, her alanda ve her zamanda böyledir.Bu konuda tüm sufi hareket ve anlayışlarına haksızlık yapmak istemiyorum. Çünkü bugün dahi olsa bazı bölgelerde işgalcilere karşı mücadeleyi onlar başlatmıştır. Kafkaslardaki cihadın kaynağında tekkeler vardır. 1993 yılında Bosna’da bizzat şahid oldum. Defleri ile gece operasyonlarına katılıp Sırp çetelerine karşı silahlı mücadele veriyorlardı. Yani cihadı sadece nefis tezkiyesi kabul edenleri protesto ediyorladı. Cihad sadece def çalıp ilahiler eşliğinde zikir!!! etmek değil. Zaten benimde vurgulamak istediğim budur. Hayatı tüm alanları ile zikir haline getirmek.Cihad damgasını Allah’ın boyası ile boyamak.
4.Maddenin izahı
Bizim şahdamarımızın ve hayat kaynağımızın cihad olduğunu bilen batılı fikir üreticileri oryantalistler bu ruhu kırmak için bizdeki sapmadanda faydalanarak üç yönü ile saldırıya geçmişler. Cihadı, ‘Holy War veya Heilige krieg:Kutsal savaş’ olarak dünyayı kana boyayan ve hırıstıyan ve yahudi alemini işgal eden bir anlayış olduğunu her türlü vesilelerle anlatmışlar. Yazmışlar. Yaymışlar. Tarihteki fetih hareketlerini, savunma savaşlarını ve davet hareketlerinide işgal anlayışı ile vermişler. Öyleki bizler bile bu kavramı kullanmaktan eziklik duymuşuz. Cihad kavramına ne yapıp onların anladığı ve anlattığı manayı vermemek için bir sürü humanist izahlar yapmışız. Üniversite çevreleri başta ezher ve Arap dünyası olmak üzere Türkiyede ki akademik araştırmacılar bir sürü zorlaştırcı izahlarla cihad kavramını sapmış bir anlayışla anlatmışlar. İşgal kuvvetlerine karşı cihad eden kardeşlerimiz İslamın imajını bozar olarak tanımlanmışlar. Diğer taraftan bu ruhu yıkmak için mistik anlayış olan nefis teskiyesini ön plana çıkarmışlar.Maalesef buna ihtida eden batılı müslümanlarda katılmışlar.Ve üçüncü olarakta Avrupa halklarına medya vasıtası ile müslümanlar işgalci olarak tanıtılmış. Çoğu İslamı yaşamayan şu an Avrupada bulunan insanlar potansiyel düşman olarak tanıtılmış. Onların eğlence yerlerinde yaşayan gençler üçüncü viyana kuşatıcıları olarak tanıtılmış.
Şüphesiz bu anlayışta saptırıcıdır. Salih amellerimiz ne toprak fetihcisi ve ne de yüzünün bir tarafına vurana diğer tarafını çeviren teslimiyetçi bir anlayıştır. Rabbına teslim olmuş insana Resullerin mesajını -önce yaşayarak- götüren bir cihadi anlayıştır. Hayat şeklidir. Bu hayat şeklinin adı İslamdır.Onun dışa vuruşu mücahededir.Resuller nasıl bir cihad yapmışlarsa bizede düşen o olmalı. Adem, Nuh, İbrahim, İsa, Musa ve Muhammed(sas) ve diğer tüm Elçilerin cihadı bizim cihadımızdır. Rabbım bizi bu yolla şereflendirsin ve her türlü sapmadan beri kılsın.
III-Mü’minin hayatında cihadın anlamı
Kur’an’ı kerimde cihadın anabaşlık olabileceği onlarca ayetler vardır. Mü’minin hayatına serpildiği
Gibi, Kur’an’ın tatlı söylemi içindede Rabbımız tarafından Kur’an da serpilmiş. Tek yerde ve tek surede ele alınmamış.İnsanın unutkanlığı ve konunun önemine binaen onlarca yerde farklı ifadeler ve sorumluluklarla hayatımıza sokulmuş ve rabbımız bize cihad dersini vermiş. Bu ders teorik bir ders değil şüphesiz. Sayfalarda okuduğunuz zaman bile sizi harekete geçiren bir anlayış göreceğiniz bu canlı ayetlerden bazı başlıklarla birkaç örnek verelim.
a-Kur’an’ı anlatmak cihaddır
“Bunun içindir ki, sen hakkı inkara şartlanmış olan kimselere uyma, tersine bu ilahi mesajın ışığında onlara karşı bütün gücünü ortaya koyarak büyük direnç ve çaba göster.”xxv Ayetin metninde ‘onunla-Kur’an’la onlarla cihadet’ anlamı vardır.Kur’an’la cihad ne anlama gelir? Şimdi bu ayete göre Mekke de cihad yoktu, cihad Medinede başladı diyebilirmiyız? Cihad ,Resulullah(sas) devlet kurduktan sonra başladı diyebilirmiyız? Cihad sadece nefis tezkiyesidir diyebilirmiyiz? Cihad sadece kafirlerin topraklarını fethedip onları cehenneme yollamaktır diyebilirmiyiz? Şüphesiz hayır. Cihadı Kur’an’ı anlatma ve onunla onlarla mücadele etme şeklinde genel bir sorumluluk yükleyen Rabbımızın maksadı çok daha geniştir. Burada savaş malzemesi veya aleti ilahi kitaptır. Onda hayatın tüm alanları ve o alanlardaki her türlü mücahede vardır. Rabbım bu sorumluluk bilincini bize versin.
b-Cihad Allah’a götüren vesiledir ve Kurtuluşa götürür
“Ey iman edenler veya Allah’a güvenle bağlı olanlar, O’na karşı saygılı olun. Ondan hakkı ile korkun. Ona gidecek vesileler arayın. O’nun yolunda cihad edin ki kurtulasınız.”xxvi Ayet gayet net ve açıktır. Allah’a karşı saygılı olmanın ve O’na yakınlaştıracak vesilenin ne olduğunu anlatıyor. Bu konuyu başlıbaşına bir hutbemde geniş izah ettim.xxvii Bizi Allah’a yaklaştıran vesile sadece silahlı mücadele veya sadece dil ile veya başka şekilde yapılan mücahedeler değidir. Bunların hepsini içine alan ve bizi rabbımıza götüren tüm salih amellerimizdir. Kurtuluşumuzda ona bağlıdır. Cihada bağlıdır. Başka bir surede Rabbımız kurtuluşumuzun sebebini şöyle anlatır. “Şüphesiz mü’minler kurtulmuştur. Onlar namazlarında huşu içindeler. Onlar boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar Mallarının temizliği olan zekatı verirler. Onlar iffetlerini korurlar....Onlar sözlerine ve ahitlerine bağlı kalırlar. Onlar emanete riayet ederler ve onlar namazlarını korurlar. İşte onlar varistirler. Firdevs cennetlerinin varisleridirler.”xxviii Şüphesiz her kavramda başat bir mana olduğu gibi bu kavramda da dışa yönelik kavga ön plandadır. Sosyal yönü daha öndedir. Çünkü karşılıklı bir mücadeleyi anlatıyor.Belki Allah(cc) younda cihad derken sefer, fetih veya savaşın sonradan ağırlık kazanmasınında sebebi budur.Tamamen yanlış değil. Ama Allah’a yakınlaştıran vesileyi tek manada anlatmak yanlış olur. O halde her davranışımızda takvaya götürecek cihad ruhunu yakalamak gerekiyor. Özellikle davet alanında. Terkedildiği zaman iman toplumunun felaketini getirmiştir. İşte bu felaketi daha ilk dönemlerde gören rabbımız başta Resulullah’ın ashabını ve onların takipçilerini uyarmıştır. “Allah yolunda infakedin, harcayın kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın Allah iyilik yapanları sever.”xxix Ayetin anlattığı tehlikenin infakı terk etme ve cihadı terk etme olduğunu anlamışlar müfessirler. İbni Kesirxxx şu rivayeti verir. “Eslemeden nakl edilir. Muhacirlerden bir kişi İstanbul’da düşmanların saffına saldırdı. Ve düşman saffını deldi. Beraberimizde Eba Eyyup el_ensaride vardı. Bazı kimseler dediki; kendini kendi eliyle tehlikeye attı. Eba Eyyup El-Ensarı dedi ki, Biz bu ayeti daha iyi biliriz. Çünkü o bizim hakkımızda nazil olmuştur. Biz Resulullah’la birlikte sohbet ettik. Onunla nice şeylere şahid olduk. Ve ona destek olduk. İslam yayılıp ortaya çıkınca biz ensar topluluğu gizlice toplandık ve dedik ki: Allah bize Nebiyi Ekrem’le sohbet etme şerefini lutuf etti. Ve ona yardım etme imkanı bahşetti. Böylece İslam yayıldı.Müslümanlar çoğaldı. Biz Resulullah’ı ailelerimize, çocuklarımıza ve mallarımıza tercih etmiştik.Şimdi ise cihad ağırlığını kayıp etti.Artık evlerimize dönsek ve ailelerimiz ve çocuklarımızla beraber yaşasak, onların yanında kalsak. İşte bunun üzerine ‘Allah yolunda infak edin kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın’ ayeti bizim hakkımızda indi. Bu ayette söz konusu olan tehlike cihadı terk ederek mal çoluk-çocuk yanında oturmaktır.” İşte olay bu kadar açıktır. Köşeye çekilmek ve korkmak ve tembelleşmek tehlikedir. Bu tehlike çok yönlüdür. Bu tehlikelere hutbemin başından beri vurguluyorum.

c-İzzete kavuşmanın yolu cihaddan geçer.
“ Ey iman edenler sizden kim ki dininden irtidat eder ve dönerse; Allah sizin yerinize bir topluluk getirecek, Allah onları sever onlarda Allah’ı sever. Onlar;
-mü’minlere karşı alçak ve yumuşak,
-Kafirlere karşı izzetli ve onurludurlar,
-Allah yolunda cihad ederler ve kınayıcıların kınamasından korkmazlar. Bu Allah’ın faziletidir. Onu dilediğine verir. Allah herşeyi kuşatır ve herşeyi bilir.”xxxi Ayet kendi kendisini ne güzel anlatıyor. Allah’ın sevdiği kulları anlatıyor. Onların vasıfları anlatılıyor. Bu topluluk soyu sopu ırkı, toprakları, meşrepleri ile değil vasıfları ile anlatıyor. Bu ayet ırkçı anlayışla yorumlanıp bazı ırkların üstünlüğünün iddia edildiği gibi değil. Ne Arapları ne Türkleri, ne İranlıları ve ne de başka ırkları anlatmaz. Tüm bu ırklardan olabilecek mü’minleri anlatır. Onların dört vasfı vardır.
a) Allah’ı severler, Allah’ta onları sever
b) Mü’minlere karşı yumşak,
c) kafirlere karşı onurlu ve izzetli,
d) Allah yolunda hiçbir kınamadan korkup çekinmeden cihad eden.
Onlara bu vasıfları kazandıran Allah’la olan güzel ilişkileridir. O da cihaddır. Bu ümmet ayette geçen vasıflarını yitirdikten sonra onur ve izzetini kayıp etti. Onun yolunu bulmak ancak ve ancak cihad şuuruna yeniden dönmekle mümkün olacaktır. Rabbım kayıp ettiğimiz bu değere O’nun aydınlık penceresinden ulaşmayı nasip etsin. Bizi bu şuurla dirilt Allahım. Seni sevelim. Seni seven ve yürekleri sadece senin için çarpan kulların olalım. Acılarımız ancak bununla dinecektir. Acılarımızın dinmesine vesile olacak cihad ruhunu bize yeniden nasip et.
d-Cihad Nebilerin yoludur
Adem’le(as) başlayan tevhid mücadelesinin cihadi şahitleri Nebiler olmuştur. Sonra onlara tabii olan Rabbaniler olmuştur. “Nice nebiler var ki, onlarla beraber bir çok Rabbaniler çarpıştılar.Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar,zayıflık göstermediler, boyun eymediler, Allah sabredenlerle beraberdir. Onlar sadece şunu söylediler; ey Rabbımız günahlarımızı bağışla, hayatımızda yaptığımız israfı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl ve Kafir kavme karşı bize zafer ver.”xxxii Tarihsel bir nesil anlatılıyor. Bu neslin önderleri Nebilerdir. Tüm nebiler kıtal yapmadı. Ancak onların cihadı kıtal kelimesi ile ifade ediliyor. Onların kavgaları ve Allah’tan dilekleri anlatılıyor. Dertleri arınmaktır. Vuruşmalarının sebebi de odur. Bağışlanmaktır. İşte bu tarihsel bilinç bugün yitirildi. O mesajın havarileri yok oldu. O havxxxiiiarileri yetiştirme işçiliği ve sorumluluğu bizi bekliyor. Kalkmalı ve son nebi gibi bu neslin yetiştirilmesi gerektiği şuuruyla cihad etmeliyiz. Rabbi daha henüz ilk günden itibaren ona “ Ey bürünen kalk ve rabbını yücelt. Kalbini temizle.....Gecenin birazında, yarısında üçte birinde az veya biraz çoğunda kalk....kur’an oku. Namaz kıl ve Rabbını an...” xxxiv Kur’an’la cihad budur işte. Bizi çağırıyor. Örtüleri atmamızı istiyor. Tembellik ,acizlik ve korkaklık perdeleri. Allah resulundan gelen bir rivayette şu duayı yaparmış.
“Allahım;
Her türlü takıntıdan ve üzüntüden,
Acizlikten ve tembellikten,
Korkaklıktan ve cimrilikten,
Borcun galip gelmesinden ve kınayıcının kınamasından sana sığınırım.” Cihad ruhumuzu kemiren kurtlar bunlar. Bunları öldüren gıdayı almamız gerekiyor. Bu gıda namazdır, davettir, zikirdir, oruçtur, okumaktır ve bağışlama dilemektir. Rabbım bu bilinci nasip et.

e-En güzel alışverişin adı cihaddır
“Ey iman edenler sizi, size acı verecek azabından kurtaracak ticareti göstereyim mi? Allah ve Resuluna iman etmeniz ve Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad etmenizdir. Bilseniz bu sizin için daha hayırlı olandır.”xxxv Cihad hayatımızı ve ahiretimizi kurtaran bir alış veriştir. Bu alışverişin şartları vardır. Varlığını vermek. Feda etmek. Bunun karşılığıda iki dünya saadeti. “ Şüphesiz Allah mü’minlerden mallarını ve canlarını cenneti onlara vermekle satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşırlar öldürürler ve öldürülürler. Bu tevratta ve incildede böyle yazılmıştır..”xxxvi Bu da aynı zamanda tarihi bir olaydır. Önceki nebilerde yaşamıştır. Zaten saff suresinde bu tarihin şanlı insanları olarak Hz. İsa’nın havarileri örnek veriliyor. Bize canlı somut ve yürüyen mücahitler anlatılıyor. Hz. İsa’nın havarilerinde mücahidliğin somutlaşması bize cihadın ne anlama geldiğini çok güzel anlatıyor. Sorumluluğumuzu da anlatıyor. Allah(cc) yolunun havarisi olmak. Allah dininin havarisi olmak. Kayıp ettiğimiz değerler. Ve yaklamamız gereken ve diriltmemiz gereken değerler. Kur’an çağırıyor. Çağırdı. Allah resulunun ashabını çağırdı. Onlar çağlarının havarisi oldu. Şimdi Kur’an çağırıyor. Din hakimiyetini yitirdi. Ümmet onurunu kayıp etti. Cennetin yolu tıkandı. Ateşin ve azabın yolu hızlandı. Bu yolda benimle beraber Allah yoluna gelen ve Allah yolunun havarileri olmak isteyen varmı? Sadece kur’an mı yapıyor bu çağırıyı? Yavrularını yitirmiş kalbi yanan anneler ve babalar yapıyor bu çağırıyı. Filistinli, çeçenistanlı, Afganlı çocuklar yapıyor bu çağırıyı. Var mı cevap verecek havariler. Hz. İsa’nın gelmesine gerek var mı Allah aşkına? Allahım beni ve dostlarımı bu çağrının çağımızdaki havarileri eyle. Bize bu aşkı ve şevki nasip et.
f-Cihad temebel tembel oturmayı terk etmektir
Cihad oturanlarla cihad edenleri ortaya koyan mihengtir. Barometredir. “İnanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile malarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah mallarıyla canlarıyla kendi yolunda cihad edenleri üstün kılmıştır.....”xxxvii Oturan ümmet bu ayeti oku. Koltuklara, kantar kantar altınlara, gümüşlere ve dünya zinetine takılan Müslüman oku ve kendini sorgula. Allah(cc) yolunda cihad edenlere üstün dereceler veriyor. RahatI tercih ediş yaradanın katında alt derecedir. Yarın ilahi mahkemede bu dereceyi görmek ne utandırıcıdır.Pişmanlığı çare olmayan bir manzaraya şahid olmak istemiyorsak sevgili dostlar cihada kalkalım. Bu cihad vucudun tüm organlarını, sahip olduğumuz her şeyi sarmalı. Sarmaşık çiçeği gibi sarıp iç ve dış dünyamızı gül gülistan yapmalı. Sönen ocaklarımızı tütürmeli. Kopan dallarımızı kurtarmalı. Yıkılan evlerimizi imar etmeli. Ağlayan annelerimizin yüzünü güldürmeli.
Ah hasretim. Ümmetin hasreti. Kayıp ettiğim ve kayıp ettiğimiz cennet. Yıktığımız devlet sensin ey cihad ruhu. Allahım bizi onunla dirilt. Bağımızı gülgülistan kıl. Bize cihad ruhu ver. Ne mutlu bu ruhu nebevi anlamda yakalayanlara. Kutlarım bu havarileri ki İsa(as) sizi bu dünyada değil ahirette bekliyor. Hz.Muhammed’in bu şahitliğini diriltenler onun şefaatını buradan hakk etmişler.Ahirette o da şahidlik yapacak.Kardeşlerim diyecek.Bıraktığım sünneti ihya edenler diyecek ,Melekler selam size hoş geldiniz diyecek.
Ey Alemlerin Rabbi beni ve dostlarımı bu kervana kat. Bizi ve çocuklarımızı bu yolun yolcusu kıl.Allah’a emanet olun. Yalçın İçyer
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
İSLAMIN TOPLUMDA HAKİM OLMASININ YOLUNU YİNE ALLAH BELİRLEMİŞ
'Heva sistemlerin yolu ile islama yarar sağlayacağını ve islami iktidar edeceğini düşünenlere'
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَAllah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır."24/55
BİZİM BAŞARMIZIN YOLU HER ALANDA SALİH AMELDİR.
Allah'ın izni ile Allah nurunu tamamlayacaktır. İçinde bulunduğumuz karanlık günler aydınlığın müjdecisidir. Bunu, emperyalistler, işbirlikçileri ve tüm dünya biliyor. Onun için tarih boynca iblisten kalma bir yönteme başvuruyorlar. Sağdan yaklaşma, uzlaşma ve dost görünme yolları. Gerek Türkiyede ve gerek diğer halkı müslüman olan ülkelerde bu yönteme başvuruluyor. Müslümanlar vadlerde bulunuluyor ve uzlaşma teklif ediliyor. Gelin, kurumlaşın, siyasi parti kurun ve parlementolara girin. Haklarınızı böyle arayın. Müslümanlar ilahi uyarıları dinlemeden onların bu havuç sunma oyunlarına geliyorlar. Özellikle yakında TC'de yapılacak seçimlerde ilahlar meclisinde yer almak için adeta yarışma başlatılmış. Daha önce hutbelerimde ve yazılarımda bunu konuyu defalarca açıkladım. Geçen yaz Almanya'da yapılan seçimlerde sorulan sorulara ve dostlarıma yazdım ve söyledim. Şimdi tekrar Allah rızası için tanıdıklarıma dostlarıma ve tüm müslümanlara tekarar hatırlatmak istiyorum. İslam tek ilahi dindir. Ve onun her yasası tektir. Başaklarına benzemez. İktidar olma ve toplumsallaşma yöntemide tektir. Bunu son elçi bizzat sünneti ile ıspatlamış. Bu konuda ykarda ki ayeti dikkatınıza sunuyor ve şu nasihatta bulunuyorum. Rabbim feraset nasip etsin.
DOSTÇA NASİHAT VE UYARI
ADAY OLANLARA VE ONLARI DESTEKLEYENLERE
Islami kavramlari lutfen baska idelojiler icin kullanmayi yarin kiyamette Allah"a hesap veremessiniz. Bugün TC"de kurulan tüm partiler beseri ideolojilerin takipcileridir. Böyle bir harekete Allah"in ismini kullanmak dürüstlük degildir. Dürüst olun lütfen. Bir adaya kendi ideolojiniz acisindan güzel bakabilirsiniz. Ama ise islami kavramlari karistirmaak. Müslüman halki kandimaktir. Islam dünyasinda ki tüm batici kafalar ayni yöntemi kullandi. Kraal Faruk. Abdunnasir, Kaddafi, Atatürk, Mendres, Demirel, Türkes, Erbakan, Erdogan ve simdi de Öcalan. Hangi düsünce de iseniz onu acik söyleyin müslüman halki kandirmayin. Bu notumu tüm burada Milletvekilliyini ilan edenlere yazdim. Ve bu dostca bir uyaridir.
"HUDAYA UYANLAR SELAM OLSUN....."20/47
YALÇIN İÇYER
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
ULEMAYA TABİİ OLMA VE ONLARIN KUR'AN'da ki DEĞERİ
(EHLİ-Z-ZİKR KİMDİR? ÖLÇÜSÜ NEDİR?)
I.Hutbem ULEMANIN ÖNEMİ
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ إِلاَّ رِجَالاً نُّوحِي إِلَيْهِمْ فَاسْأَلُواْ أَهْلَ الذِّكْرِ إِن كُنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَAndolsun ki, senden önce de gönderdiğimiz ve kendilerine vahyettiğimiz kimseler erkeklerdendi. Bu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz, sorun önceki vahyi bilenlere.“16/43,44
I-GİRİŞ
Alemlerin Rabbı Allah'a hamdolsun. Selat ve selam Resullerine ve dostlarına olsun. Rabbım onların yolunda gidenlerden razı olsun. Rabbım onların yolunda gidenlerden razı olsun bizi de onlardan eylesin.
Sevgili kardeşler! Sizleri ve tüm müslümanları Allahın selamı ile selamlıyorum. Rabbım sizlerin ve tüm müslümanların yar ve yardımcısı olsun. Son Resul görevlendirildiği zaman kendisinden önce gelen Resullerin getirdiği mesajı adeta düzeltmekle görevlendirirldi. Resullerden sonra siyasiler, çıkarcılar ve onlara bağlı otoriteler ilahi mesajları heva ve heveslerine göre kullandılar. Dolaysı ile tüm ilahi ölçülerde ki vasat kayıp edilmiş. Bu hutbemde işleyeceyim kavram veya kavramın işaret ettiği kesim içinde aynı şeyleri söyleyebiliriz. Ulema veya ayette geçen anlamı ile Zikir ehli veya emir sahipleri. Bu konuda da vahyin ölçüsü kayıp edilmiş. Seri halde sizinle üç hutbe paylaşacağım. Birincisi Ulemanın önemi. İkincisi Ulemaya uymanın ölçüsü. Üçüncüsü Ulemayı ilahlaştırma, yani ölçünün bozulması. Örneklerini verirken ne demek istediğim anlaşılacaktır.
II-EHLi-Z-ZİKİR KAVRAMI NE ALTIYOR
Kur'an'ı kerimde bir kaç yerde geçmektedir. Bunlardan birisi hutbemin başına aldığım ayettir. İki kavramdan oluşan bu isim tamalamasını güzel kavramak gerekiyor. 'EHİL ve ZİKİR' kavramları daha önce üzerinde durduğum iki kavramdır. Ehil olmak ve ehli olmak, bir şeyde veya alanda yetkili olmak veya oralı olmaktır. Türkçe de de kullanırız, 'Falan bu işin ehlidir' 'Filan buranın ehlidir' Yetkili olmak veya ondan olamk. Zikir, kavramı da hatırlatmak, hatırlatabilmek, uyarmak, uyandırmak, gündeme getirmek gibi anlamlalara gelir. Nitekim Kur'an'ın isimlerinden biri de zikirdir. Kur'an'da sıkça, 'İbrahimi, zikir et, Yahyaı zikir et, İsayı zikir et, Bunlardan bir iki örnek okuyalım. 'Ey Rasûlüm! Sana indirdiğimiz kitaptaki Meryem kıssasını da hatırla ve başkalarına da hatırlat. Hani O ailesinden ayrılıp, evinin doğu tarafına çekilmişti de' 19/16, 'Kitaptaki İbrahim'i de hatırla ve başkalarına da hatırlat: Gerçekten O, özü sözü doğru bir peygamberdi. 16/41,51,54,56, Allah'ı zikir et, 'Namazınızı bitirdiğinizde ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerine uzanarak Allah'ı anın, güvenliğinizi sağladığınızda namazlarınızı eksiltmeksizin tam kılın. Çünkü namaz belirli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılınmıştır. 4/103, 7/74 gibi ayetler vardır. O halde bu isim tamlamasının anlamı, hatırlatma yetkisi olan, hatırlatabilen, anabilen anlamlarına gelir. Tüm bu anlamlar onların hatırlatma konularında doğru bilgiye sahip olmalarını beraberinde getirir. Bilmiyorsa, haberi yoksa ve malumatı yoksa nasıl hatırlatır. Bu konuda ki ayetlerde bunu anlatıyor. Hutbenin başında verdiğim yetin anlamına dikkat edin. '.....Bilmıyorsanız, zikir ehline sorun....'16/43 O halde bilenlere sorun demektir. Aynı ayet 21/7 de de aynı ifade ile geçiyor. Bu ayetlerden anlıyoruz ki Allah(cc) bilmediğimiz konularda ulemaya baş vurmamızı bize tavsiye ediyor. Böylece kendi heva ve hevesimizden konuşmamış oluruz. Allah(cc) onlar için saygın bir ifade kullanıyor. Bu onların Allah'ın katında önemli olduğunu anlatıyor. Onun için Rabbımız bizi bilmeğe ve öğrenmeğe adeta teşvik ediyor. Tabii bu kavram ilerde izah edecğim bozulduğu için bir şey öğrenmek alim olmak anlamına getirilmiş ve ulaşılmaz bir makam olmuş. Burda vurgulanmak istenen öğrenmektir. Bilmektir. İlim ehli olmaktır. O halde Allah'ın değer verdiği bu güzelliğe ulaşmak için okuma seferberliği başlatalım.
II-ULEMAYA İTAAT ALLA'ın EMRİDİR
Yukarda ki ayetlerde 'ONLAR SORUN' emri geçiyor. Şimdi onlara itaat etme konusunu görelim. Şunu altını çizelim ve unutmayalım, bizim kasıt ettiğimiz ulema Allah'ın övdüğü ve tavsiye ettiği alimlerdir. Çokça okunan bir ayet vardır. Nisa suresinde. Allah(cc) şöyle buyuruyor. 4/59 Dikkat ederseniz üç şeye itaat isteniyor. Allah'a, Resule ve Ululemre. Ulu-l-Emr kimdir. Emir sahipleri. Emri yüklenenler. Bir de şart konuyor. Sizden olanlanlar. Yani müslüman olanlar. Yani Allah'a ve Resuluna göre emir verenler. Emir sahiplerine alimler ve yöneticiler anlamı verilmiş. İkisi de aynı noktaya çıkar. Emir sahibi, alim olmalı. Alimler emir sahibi olmalı. İlmi olmayan bir konuda bilisgi olmayana işi teslim etmek beraberinde felaketler getirir. Burada da yine bir sınıftan bahsedilmiyor. Herhangi bir alanda yetki sahibi olan, yani bilgisi ve ehliyeti olan. Ona itaat gerekir. Konun anlaşılması için bir örnek vereyim. Bugün bilir kişi diye bir alan var. Onların tesbitlerine uyulur veya onların tesbiti itibarlıdır. Bu ayette bilmenin, öğrenmenin ve okumanın önemini bir kez daha bizzat Allah(cc) tarafından bildiriyor.
III-ULEMA HİDAYETE ULAŞTIR
Biz hiadyetin genelde Allah'a ait olduğunu biliriz. Bu doğrudur. Ancak, kelime anlamı ile 'HİDAYET' yol göstermek, rehberlik yapmak ve doğruya iletmektir. İşte bu anlamda Allah(cc) imamlarında hiadyete götüreceyini bize hatırlatıyor. 32/24 Hem de İsrailoğullarından. İmamlar kıldık, onlar hidayete götürür ve ayetlere kesin iman ederler. İmam, önder, rehber, yol gösteren ve emir olandır. Ayette çoğul geçiyor. Burda da yine bunun ilim sahipleri olduğunu bir kez daha belirtelim. Bilmeyen, ilahi sınırları tanımayan nasıl imam olabilir? Onlar sapıklığa götürürüler. Oysaki buda anlatılanlar ilahi sınırları tanıyıp insanlara yol gösterenler anlatılıyor ve övülüyor. Bir kez daha bizi bir yarışmaya davet ediyor. Bilelim, öğrenelim, ilim sahibi olalım ki hem kendimize ve hemde insanlara doğru yolu gösterelim. Hiadayet rehberleri olalım. Bugün bir sürü rehberler çıkmış ve insanları sapıklığa götürüyor. İlimsiz kalan insanlar onlara uyuyor. Ve yarın bundan pişman olacaklar.
IV- UELEMA OLANLAR ALLAH'A KARŞI SAYGILI OLUR VE SORUMLULUKLARINI BİLİRLER
Rabbımız kitabında bilenlerin takvaya sahip olduklarını bize anlatıyor. 35/28Allah onları için özel bir ifade kullanıyor. Allah'ın kulları. Normal olarak tüm insanlar ve cinnler Allah'ın kuludurlar. Ama ayette özellikle bu ifade onlar için kullanılıyor. Ve insan bu ayeti okuumu içinde bir öğrenme aşkı ve şevki oluşuyor. Ben de öğreneyim, ben de ilim sahibi olayım ve Allah'ın kulları arasına gireyim. V-ULEMA BOŞ TARTIŞMALAR GİRMEZ VE MUNAKAŞDAN UZAK KALRLAR
Ve son olarak Rabbımız yine ilim esahiplerini öven bir alanı bize hatırlatıyor. 3/7 Ayetlerin tartışıldığı ve munakaşa edildiği bir alanda onlar bundan uzak kalırlar ve gerçeği Allah bilir deyip munakaşaya girmezler. Görüşlerin belirtirler. Ama onları mutlak doğrular nasslar olarak insanlara sunmazlar. Eski kitaplarımızda şu ifade sık sık okunurdu. 'Vellah a'lem' ve Allah en iyi bilendir. Veya 'vellahu A'lemu bimuradihi' Allah burda ki gerçek hedefi en iyi bilendir. Onlar yenmek için değil, gerçeğin ortaya çıkması için konuşurlardı. Çokça tartışan alimlerden İmam Ebu Hanife oğlunu tartışmadan sakındırır. Oğlu babacığım sende çok tartışıyorun. Neden bize yasaklıyorsun. Biz kardeşimiz yenmek ve onu kafir yapmak için tartışmıyorduk. Çok dikkatlı hareket ediyorduk. Ama siz yenmek ve arakadaşınız tekfir etmek için tartışıyorsunuz der. Onlar için yine Allah 'RASİHUNE FİLİLMİ- ilimde ruhsat sabibi olanlar diye buyurıyor. Ve onları adeta övüyor. Tüm bu örneklerde ,i,m sahiplerini övüldüğünü ve değerli olduklarını okuyoruz. Ama hepsin de de ölçülü ve vasat bir ölçü görüuoruz. Kitabımız böylece bizi öğrenmeye çağırıyor ve davet ediyor. Bilenlere de ayrıca değer vermemizi istiyor. Bu çabayı bizim de göstermemizi istiyor. Rabbım bu güzel insanların değerini bilmeği ve onlardan olma bilincini bize nasip etsin. Allah'a emanet olun.
Kardeşimiz
Yalcin Icyer Essen
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
ALLAHIM 16.ASIR SONRA BİZE MUTE VE KADİSİYEYİ GÖSTERDİN İKİ KARŞILAŞMANIN SONUNDA Kİ ZAFERİDE BİZE GÖSTER.
DÖRT VEYA BEŞ YIL ÖNCE HALEBE GİTMİŞTİM. ŞU KANAATI GÜNLÜĞÜME YAZMIŞTIM. BÖLGEDE ABD, BM, NATO,RUSYA, SUUD, KÖRFEZ AĞALARI, İRAN, TC VE AVRUPA ÜLKELERİ HEPİSİ NUSAYRİLER İLE BERABERDİR. HERKES KINAMIŞTI. BAKIN ŞİMDİ AYNISINI RABBIM ORTAYA ÇIKARDI. ABD VE RUSYA ANLAŞTI. ARAPLAR UÇUŞ YOLU AÇTI. PERSLER KARADAN SALDIRACAK, AVRUPA DESTEKLİYOR, TC VE DİĞER ÜLKELER SEYREDEREK DESTEKLİYOR. YANİ ŞU RİVAYET TASDİK OLDU. 'KÜFÜR TEK MİLLETTİR.' SİYONİSTLER BU ARA KAHKAHA ATARAK MUKADDESATLARIMIZA SALDIRIYOR. FİRAVN SİSİ FİLİSTLİLERİN KAN DAMARLARINI KESİYOR. BURADA BİR ÇAĞRIDA BULUNUYORUM, AKİFİN ÇAĞRISI,

Yalçın İçyer


irinin ırzı heder diğerinin hunu helal!
İşte, ey unsur-u isyan, bu elim izmihlal,
Seni tahrik eden üç beş alığın ma'rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezil akıbeti?
Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
«Arnavutluk» ne demek? Var mı şeriatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yahut Kürde;
Acemin Çinliye rüçhânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta «anâsır» mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tepin ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır ruh-ı Nebî tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın
Şu senin akıbetin bin bu kadar yıl evvel.
Sana söylenmiş iken doğru mudur şimdi cedel?
Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan!
Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık ne de Türklük kalacak aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zişan’ın İlâhî sözünü.
Türk Arabsız yaşamaz Kim ki yaşar der delidir:
Arabın, Türk ise hem sağ gözü hem sağ elidir
Veriniz baş başa Zira sonu hüsran-ı Mübin
Ne Hilafet kalıyor ortada billahi ne din
Medeniyyen size çoktan beridir diş biliyor
Evvela parçalamak sonra da yutmak diliyor
Arnavutlar size ibret olacakken hala
Ne bu şuride siyaset ne bu fasid dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz
Bunu benden duydunuz ben ki evet Arnavudum
Başka bir şey diyemem İşte perişan yurdum
M.AKİF ERSOY
 
Üst